Need Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

Özet Makinelerin insan yaşamına yoğun olarak nüfuz etmesiyle birlikte mal ve hizmet üretiminin kitlesel boyutlara ulaşması, dikkatleri tüketim olgusuna yöneltmiştir. Tüketimin; ihtiyaç, savurganlık, harcamak, israf etmek, bitirmek, tahrip... more

Özet Makinelerin insan yaşamına yoğun olarak nüfuz etmesiyle birlikte mal ve hizmet üretiminin kitlesel boyutlara ulaşması, dikkatleri tüketim olgusuna yöneltmiştir. Tüketimin; ihtiyaç, savurganlık, harcamak, israf etmek, bitirmek, tahrip etmek, yok etmek, tatmin etmek, iletişim kurmak gibi kavramları karşılayan anlamları bulunmaktadır. Bu özellikleriyle tüketim bir söylem, kurumsallaşmış bir savunma stratejisi, iletişim biçimi ve grubun bütünleşmesini sağlayan bir davranış biçimidir. Toplumsal yaşamdaki yeni rolleriyle tüketim, günümüzde hem neo-kapitalizmi yasallaştırmaya, hem de insanları fantezilerinde olduğu kadar, gerçekte de tüketici olmak için güdülemeye yarayan bir kültürel zihniyet haline gelmektedir. Toplumsal yaşamın bütün alanlarında kendini hissettiren tüketim zihniyeti, aynı zamanda bir kültürel iklim yaratmaktadır. Çünkü yeni tüketim tarzları, yaratılan iklimin toplumsal bağlamında bireylere biyolojik beslenme kadar hayati konuma sahip olan yeni bir yaşam tarzı sunmaktadır. Tüketim kültüründe ihtiyaçlar, bağlamlarından koparılarak içeriği farklı biçimlerde doldurulmaktadır ve bu durum döngüsel bir eksende gerçekleşmektedir. Tüketimin yeniden üretim gibi. Yüklenilen anlamlara göre ihtiyaçlar, araçsal işlevsellikler kazanmaktadır. Modernizmin tarihsel serüveninde artan üretkenliğin belirgin bir sonucu olarak 'arzular' 'istekler'e, istekler de 'ihtiyaçlar'a dönüşmüş ve ürünler farklı kullanımlara sahip hale gelmiştir. Modernliğin siyasal ve ekonomik söylemlerinden bir olan Kapitalizmde ise lüks kabul edilen ürünler, gerekli ihtiyaçlara; gerekli oldukları düşünülen ihtiyaçlar da standart ihtiyaçlara dönüşmüştür. Neo-kapitalizmin şekillendirdiği tüketim kültürü, sürekli olarak bireyin denetimi dışındaki güçler tarafından belirlenen ve herkesin tüketici olmasını gerektiren bir ihtiyaçlar zinciri yaratmaktadır. Geleneksel toplumlarda, ihtiyaçların sınırsız ya da " doyurulamaz " olma olasılığı bile sosyal ya da ahlaki bir sorun olarak görülürken; tüketim toplumunda bireylerin sonsuz ihtiyaçlara sahip olabileceği ilkesi olağan kabul edilmektedir. Tüketim kültürü atmosferinde, meta-zihinsel bir irade ve düzen tarafından dayatılan tüketme biçimleri; " ihtiyaçları belirsiz ve sınırsız " hale getirmiş ve böylece " ihtiyaçların yabancılaşması " olgusu ortaya çıkmıştır. Bu kültürel zihniyet ortamında yaşayan bireyin sürekli olarak doyumsuzluk duyarlılığında tutulması, ihtiyaçları sınırsızlaştırmakta ve doğasına yabancılaşmaktadır. Böylece tüketim toplumunda üretilen metalarla ihtiyaçlar arasındaki ilişkide metaların kültürelleşmesi, bireyleri insani ve ahlaki olanın dışında bir ritüel alana sürüklemektedir. Dolayısıyla tüketen birey, ihtiyaçlarını karşılama noktasında özne olmaktan çıkmakta ve akıntıya sürüklenen nesne konumuna dönüşmektedir. Bu çalışmada, tüketim kültürünün bir meta-zihniyete dönüşümü ve bu zihniyetin ihtiyaçları yabancılaştıran rolü üzerinde tartışmalar yapılması amaçlanmaktadır. Abstract With machines playing such an intensive role in human life, the production of goods and services has reached enormous dimensions and has drawn attention to the question of 51 Afyon Kocatepe Üniversitesi, mkarakas@aku.edu.tr