Tutunamayanlar Research Papers - Academia.edu (original) (raw)
Gerçeğin süregiden değişimine tüm sanat dallarının olduğu gibi yazının da katkısı ve etkilenimi kaçınılmazdı. Bu nedenle gerçeklik ve gerçek algısı, yazın sanatında kendini hissettirmektedir. Rönesanstan bu yana denenmiş birçok akım... more
Gerçeğin süregiden değişimine tüm sanat dallarının olduğu gibi yazının da katkısı ve etkilenimi kaçınılmazdı. Bu nedenle gerçeklik ve gerçek algısı, yazın sanatında kendini hissettirmektedir. Rönesanstan bu yana denenmiş birçok akım içinde, varlığını bu denli uzun sürdürebilen ve yan akımlara da bu denli sıkı sıkıya eklemlenebilen pek az akım vardır. Gerçekçilik, gerek toplumcu yönü gerekse duruluğu bakımından, idealist olduğu kadar asil bir deneyimdir. Ne ki, günümüzde postmodern sanat içinde kendi yerini aramaya devam ediyor. Stendal roman için "yol boyunca gezdirilen bir ayna"(1) tanımını kullanır. Gerçekçilik romanda Stendal'in bu sözüyle birlikte anılan, tanımlanagelen bir akım olmuştur. Kızıl İle Kara'dan Parma Manastırı'na, tüm eserlerinde-ilk dönem eserlerini bu yargımın dışında bırakıyorum-gerçeklik, anlatı odaklı olmakla beraber kuvvetle hissettirilir okuyucuya. Zola'nın Germinal eserinde de benzer bir üslup göze çarpar. Olan, olduğu gibi, olacağına değinilmeksizin; aynı zamanda, durum dışındaki tüm faktörlerden arındırılarak anlatılır. Fransa'da, bir grup maden işçisinin, yaşanan zor şartlar karşısındaki tutumunu konu alan Germinal, gerek toplumcu yönü gerekse yapı bakımından tam anlamıyla gerçekçi bir romandır. Hatta bir adım ileri giderek bu romanın toplumcu-gerçekçi düsturla kaleme alınan bir eser olduğunu söyleyebiliriz. Az önce söylediğim, "anlatı odaklı" sözünü biraz açmak istiyorum. Gerçekçi romanın, yapısal bir tutumudur bu anlatı odaklılık. Yani, kahraman tanrısal anlatımın yanısıra, karşıdan onu gören bir başkası tarafından, bir durum raporu hazırlarcasına, yoruma yer verilmeksizin dikkatle anlatılır. "Levaque eşit paylaşım fikirleri karşısında coşarken Pierron, işletmeye laf edilmeye başlandığında tedbirli davranıp, yatmaya gidiyordu. Zacharie arada sırada bir süreliğine içeri giriyor, ama siyaset konuşmalarından sıkıldığı için bir bira içmek üzere Avantage'a gitmeyi tercih ediyordu. Chaval'e gelince, durumu abartıyor, kan dökülmesini istiyordu" (2) Yukarıdaki alıntı, maden işçilerinin başarısız grev denemelerinin ilk tohumlarının atıldığı sahneleri aktarmaktadır. Söz konusu metinde Zola, bu müthiş siyasi hiciv örneğini, olanca duru bir anlatımla, yoruma neredeyse yer vermeksizin bir gözlem gücüyle ve dikkatle aktarıyor(3). Benzer bir anlatım Tolstoy'un İvan İlyiç'in Ölümü eserinde de göze çarpmaktadır. Bilindiği üzere, İvan İlyiç adlı zengin ve büyük bir beyefendi ölüm döşeğindedir; tüm aile fertleri İvan İlyiç'in kaçınılmaz sonunun ardından kendi yaşam hayallerini süsleyen servetin hesabını yapmaktadır. Bu uzun hikâyeyi Germinal ve benzeri Zola eserlerinden ayıran şey ise, Tolstoy'un gözlem gücünün yanısıra müstehzi bakışını yorumlarıyla süsleyişidir, diyebiliriz. Zola bu yola başvurmaz; daha doğrusu yorumu, sözünü ettiği kahramanın yorumu olacaktır. Buna aşağıdaki alıntıyı örnek olarak gösterebiliriz: "Artık tanrı öldüğüne göre, insanların mutluluğunu güvenceye alacak olan, adaletti; bunu da eşitlik ve kardeşliği hâkim kılarak gerçekleştirecekti. Tıpkı düşlerde olduğu gibi bir gün içinde yepyeni bir toplum, bir serabın ihtişamını yansıtan uçsuz bucaksız bir şehir kurulacak, bu şehirde her yurttaş kendi emeğiyle yaşayıp ortak nimetlerden payını alacaktı."(4)