Ulumul Hadith Research Papers - Academia.edu (original) (raw)

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirlerinin yazılı ifâdeleri olan hadîslerin rivâyeti, İslâm târihinde en fazla önemsenen konulardan biri olmuştur. Hz. Peygamber’in ebedi hayata irtihâlinden hemen... more

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirlerinin yazılı ifâdeleri olan hadîslerin rivâyeti, İslâm târihinde en fazla önemsenen konulardan biri olmuştur. Hz. Peygamber’in ebedi hayata irtihâlinden hemen sonra ashâb-ı kirâm, hadîs rivâyeti ile ilgili bazı usûller geliştirmişlerdir. Onların ortaya koydukları bu usûller, zaman içerisinde onları takip eden nesillerce daha da geliştirilmiştir. Hadîslerin orijinal metinlerini ve Hz. Peygamber’e aidiyetini korumaya dönük bu çaba ve gayretlerin yanı sıra bazen kasıtlı bazen ise kasıtsız bazı rivâyet problemleri ârız olmuştur. Bu rivâyet problemlerinden birisi de tedlîstir.
Hadîs rivâyet târihinin önemli problemlerinden biri olan tedlîs, çoğunlukla isnâdın kusurunu örtbas ederek zâhiren güzel gösterme şeklinde tarif edilmektedir. Bu rivâyet problemi, hadîsin sıhhatini doğrudan etkilemektedir. Ancak bu problemi doğuran birçok sebep vardır. Bu sebeplerin her biri ve tedlîsin yapılış amacı müdellislerin güvenirliklerine ve rivâyetlerine doğrudan tesir etmektedir. Dolayısıyla bu çalışma; tedlîsin, müdellislerin güvenilirliklerine ve rivâyetlerine tesirinin boyutlarını ortaya koyma amacıyla kaleme alınmıştır.
Bu çalışmada cevap aradığımız sorulardan birisi “Müdellislerin rivâyetlerine karşı nasıl bir tutum sergilenmesi gerektiği”dir. Bu durum bilinmediği takdirde birçok problem ve yanlışlıklar özellikle hadîs değerlendirmelerinde beraberinde gelecektir. Nitekim sistematik tedlîs bilgisine sahip olmayan, genelde İslâmî ilimler özelde ise hadîs araştırmacıları, isnâdında tedlîs yapmakla ma’rûf bir râvî bulunan rivâyeti, tedlîsin gerekçesini, çeşidini ve müdellisin durumunu bilmeden verdiği kararla bazen hatalı pozisyonlara düşmektedir. Dolayısıyla bu çalışma, bir yönüyle tedlîs değerlendirmelerinde var olan klasik usûlü bütün yönleriyle tesbit etme gayretidir.
Müdellislerin rivâyetlerinin kabûlü veya reddi ile ilgili hadîs ulemâsının bazı uygulamalarının olduğu bilinen bir husustur. Bu uygulamalara dâir bilgilerden gerek klasik dönem âlimleri gerekse günümüzdeki bazı araştırmacılar eserlerinde yer yer bahsetmişlerdir. Bu bilgilere Konu İle İlgili Çalışmalar başlığı altında değinilecektir. Hadîs edebiyâtında dağınık halde bulunan bu bilgilerin yeni bir bakış açısıyla ve sistematik bir biçimde sunulması en önemli arzumuzdur. Buna göre hadîs usûlünün en fazla bilgi, çeşit ve ıstılâh barındıran kısacası en karmaşık alanlarından biri olan tedlîs; olabildiğince özet, sistematik ve hemen hemen her mevzûsu örneklendirilmek sûretiyle işlenecektir.
Tedlîsin en kerîh görülen şekli zayıf veya metrûk olan şeyhin gizlenmesidir. Müdellislerin tedlîs uygulamalarındaki en yaygın amaçlarının bu olmasına rağmen tek sebep bu değildir. Dolayısıyla yapılan her tedlîsin zayıf ya da metrûk olan şeyhi gizlemek amacıyla yapılıp yapılmadığının ortaya çıkarılması gerekmektedir. Zîra râvîleri tedlîse sevk eden veya zorunlu kılan bir başka amaç, tedlîsin zemmedilme oranını düşürecek, bu da râvî ve onun diğer rivâyetleri için çok da olumsuz bir netice doğurmayacaktır. Buna göre tedlîsin bu yönü, târihî süreç içerisinde doğuşunu hazırlayan sebepleri de vermek sûretiyle birinci bölümde ele alınacaktır. Ayrıca bu bölümde tedlîsin kelime anlamına ve ıstılâh olarak doğuşuna da temâs edilerek kavramsal çerçevesi çizilmeye çalışılacaktır.
Târihî süreç içerisinde çeşitli tedlîs uygulamaları ortaya çıkmıştır. Farklı tedlîs uygulamalarının doğurduğu sonuçlar da farklıdır. Yani her bir tedlîs çeşidinin râvî ve onun rivâyetlerine tesiri aynı değildir. Doğurduğu sonuçlar açısından tedlîsin iyi bir şekilde bilinmesi için ikinci bölümde tedlîsin çeşitlerine ve hükmüne değinilecektir.
Bahse konu olan bilinçli rivâyet probleminin fâillerinin kimler olduğunu zikretmek en önemli mevzûlardan biridir. Ancak bunların sadece isimlerinin zikredilmesinden ziyâde hangi tür tedlîste bulundukları, kimleri tedlîs ettikleri ve kimlerden yaptıkları rivâyetlerinde tedlîs olduğu, cerh - ta’dîl durumları gibi bilgileri içeren kısa terceme-i hâllerinin verilmesi daha uygun olacaktır. Böylelikle tedlîs değerlendirmelerinde bulunacak olan hadîs araştırmacılarına, müdellis olarak belirtilen râvîler hakkında eserin bu bölümüne bakmak sûretiyle ricâl kaynaklarında dağınık olan müdellisler ile ilgili bilgilere kısa yoldan ulaşması ve bir ön fikir elde etmesine yardımcı olunacaktır. Bu itibarla üçüncü bölümde müdellis râvîler konu edilecektir. Ayrıca bu bölümde tedlîs fiilinin ortaya çıkışı, yayılışı ve sona erişinin ele alınacağı; müdellis râvîlerilerin yaşadıkları zaman dilimi ve merkezlerinden de bahsedilecektir.
Tedlîs fiilinin cerh - ta’dîldeki yerinin belirlenmesi, müdellisler ve onların rivâyetlerine etkisi açısından oldukça mühim meselelerden birisidir. Zîra tedlîsin sebeb-i cerh olması durumunda râvînin mecrûh, rivâyetinin de merdûd olması gerekmektedir. Bu açıdan dördüncü bölümde tedlîsin müdellis râvîlere ve onların rivâyetlerine tesiri birçok açıdan konu edilecektir. Ayrıca müdellislerin an’aneli rivâyetlerinin tümünün merdûd kapsamında görülmemesi gerektiğine de değinilecektir. Zîra onların rivâyetlerinin mu’an’an da olsa bazı özellikli/istisnâi durumları söz konusudur. Bu bölümün sonunda söz konusu özellikli/istisnâi hallerden söz edilerek müdellislerin mu’an’an rivâyetleri de olsa kabûl edilebilecek bazı durumlarının olduğunu dolayısıyla müdellislerin rivâyetlerine karşı titiz ve disiplinli bir araştırma yapmadan hemen karar verilmemesi gerektiğinin altı çizilecektir.
Çalışmada karşılaştığımız zorluklardan söz etmek gerekirse; bunların başında tedlîs konusunda olumsuz genel kanaate rağmen masum tedlîs türlerinin de varlığını göz önüne çıkarabilmektir. Öyle ki bazı kudretli ve liyâkatli râvîlerin böyle bir uygulamaya ya haklı gerekçelerle ya da meslekteki mahâretlerini sergilemek maksadıyla teşebbüs etmiş oldukları kanaatindeyiz. Bunun yanısıra bazı münekkid muhaddislerin yanlış değerlendireceği ihtimalini düşünmeden bir nevi tedlîs teşebbüsünde bulunan râvîlerin olduğunu da söyleyebiliriz. Bir başka problem, tedlîs olarak isimlendirilen râvî tasarruflarına dâir bilgilerin dağınık ve nihâyet kronolojik bir şekilde (tedvin ve tasnif devirleri süresince kavrama yüklenen anlamın) derinlemesine ve genişlemesine gelişme kaydetmiş olmasıdır.
Tedlîs ile ilgili hicrî III. asırdan bu yana eser kaleme alınmış olması, bu alanda zengin bir literatürün oluşmasını sağlamıştır. Her ne kadar bu çalışmanın diğer çalışmalardan farkları Konu İle İlgili Çalışmalar başlığı altında genişçe izâh edilecekse de böylesine zengin bir literatür içerisinde diğerlerinden farklı bir eser ortaya koymanın zorluğunu da belirtmek gerekmektedir.
Çalışma esnasında ülkemizde tedlîsle ilgili yapılan yüksek lisans tezlerinin özellikle tedlîsin kelime ve ıstılâhî anlamı, ortaya çıkışı, çeşitleri ve müdellis râvîlerden bahsedilen bölümlerinin yüzeysel, hadîs usûlü ve Arap âleminde son dönemlerde yazılmış olan çalışmalardaki bilgilerin tekrarı mahiyetinde olduğunu gördük. Tedlîs gibi karmaşık ve çok bilginin olduğu bir alanda yapılmış olan bu tezlerin düzey itibâriyle yüksek lisans seviyesinde olması, müelliflerinin emeklerinin tenkîdten çok takdîr edilmesini gerektirmektedir. Ancak konunun mevcut imkânlar çerçevesinde derinlemesine incelenerek eksik kalan yönlerinin giderilmesi bir zorunluluktur.
Târihî süreç içerisinde özellikle de rivâyet döneminde hadîs ulemâsı, uygulamaları ile tedlîse karşı yaklaşım tarzlarını ortaya koymuşlardır. Bu çalışma ile bunlar bir sistem dâhilinde biraz daha görünür hale getirilmeye çalışılacaktır. Ancak bu çalışma, tedlîs konusundaki nihâi bir çalışma değil, belki de bir mukaddimedir. Bu sebeple ilim ehlinden gelecek her türlü tenkîd, öneri ve fikre açık olduğumuzu belirtmek isteriz.
Bu konuyu çalışmam hususunda beni teşvîk edip yönlendirmelerde bulunan saygıdeğer hocalarım Doç.Dr. Veli ATMACA, Prof.Dr. Ahmet YÜCEL, Prof.Dr. Adem DÖLEK, Prof.Dr. Selçuk COŞKUN’a ve çalışmayı okuyan Arş.Gör. Ali Çelik, Arş.Gör. Garip ÇAĞLAR ve Türk Dili ve Edebiyatı Okt. Mahmut GİDER’e teşekkür ederim. Ayrıca her çalışmamda olduğu gibi kendilerine ayırmam gereken zamanları, çalışmalarıma hasretmemden dolayı büyük bir sabır örneği sergileyen kıymetli evlatlarım Zelîha, Âsûde, Meryem ve muhterem eşime Yüce Allah’tan hayırlı ömür niyâz ederim.
Hidâyet ve tevfîk Allah’tandır.