Seyma Duman | Yuzuncu Yil University (original) (raw)
Papers by Seyma Duman
LIVable ENvironments & ARCHitecture, 2019
Today, in an era of unprecedented advances in technology and science, both the population growth ... more Today, in an era of unprecedented advances in technology and science, both the population growth and the other problems concerning the habitats had a profound effect on the architectural building problems, making this issue one of the priority matters for architecture. In the context of various attempts to come up with solutions, an architectural perspective that is focused more on technology, proficiency and scientific data, while unfortunately putting emotions, intuition and experiences to the backburner, has arisen. In conclusion, one cannot deny the fact that masses of identical buildings, which exist in disconnect from their roots and which can readily belong to anywhere, effectively render the built environment spaces which are “homelessness and worldless”. In this context, the definition of being “homelessness and worldless” in the context of philosophy and architecture, analyzing it with reference to architectural buildings, and providing examples of its actual appearance in new bodies is considered a worthwhile endeavor in tune with the “Replacing Architecture” theme.
Parallel to this background, instead of building “homelessness and worldless” spaces, the philosophy proposing “emotions”, “intuitions”, “experiences” developed by German philosopher Martin Heidegger, who formed his own approach on the concepts of “construction”, “housing”, and “space”. Through his challenge to the conventional attitudes towards these concepts, Heidegger recommended architects “a true model of architecture” based on the mentioned concepts, against the concepts mired in the predicaments of technology and the modern world. To emphasize this issue, the Sancaklar Mosque will be exemplified with Heideggerian philosophy, by Heideggerian concepts; “emotions”, “intuitions”, “experiences”.
n this way, the paper will entail a reinterpretation of being “homelessness and worldless” from a Heideggerian perspective so as to pave the way for critical thinking for the architectural building problems of our day, and will utilize a critical outlook based on Sancaklar Mosque example. The “Replacing Architecture” theme will be discussed through a proposition based on the “space in search of / bereft of a space”, and the “concepts in search of a meaning and form”. The analyses will be concluded with a kind of “replacing” of the spaces, shapes and forms through the use of concepts, culminating in a “re-definition” and “incarnation in new bodies”.
Mekan kavramı mimarlık-sinema arakesitinde yer alarak iki disiplini, temelini oluşturma yönüyle b... more Mekan kavramı mimarlık-sinema arakesitinde yer alarak iki disiplini, temelini oluşturma yönüyle birbirine bağlar. Özellikle 20. yy’ın başından itibaren mekan ekseninde artarak ilişki kuran mimarlık ve sinema disiplinleri, birbirine yeni görme, düşünme ve temsil etme biçimleri önererek birbirini etkilemeyi ve dönüştürmeyi sürdürmektedir.
Sinemada bir oyuncu kadar önemli olan mekan, karakter yaşamını ve olayı örgütleyen, anlamlandıran bir unsurdur. Mimarlık mekanı eleştirerek, dönüştürerek farklı biçimlerde yeniden kurmakta; sinema da onu farklı biçimlerde üretmekte ve izleyiciye farklı okumalar yaptırabilmektedir. Filmler, yerin ve hayatın çok boyutlu tasviriyle mimari temsilin çok boyut kısıtlamasını aşmakta; mimari mekansal üretim ise gündelik hayatın temel sosyo-kültürel öğesi olarak filmin hikayesine karakter katmaktadır.(Ustaoğlu,2019)
Nuri Bilge Ceylan sinemasında mekan, olayların ve karakterlerin çerçevelenmesini sağlayan bir öğe olarak özenle seçilmektedir. Mekan ve insan arasındaki etkileşimi mevcut fiziksel dokular üzerinden işleyen Ceylan, filmlerinde mekan-insan-zihin-ruh dörtgeninde anlatılar sunmakta; mekanı kendi yöntemleriyle yeniden yorumlayarak birbirinden bağımsız imgeler dünyası yaratmakta; bu dünyalara karakterler aracılığıyla anlamlar kazandırmaktadır. Böylelikle Ceylan filmlerinde mesaj ve ideolojiler, karakter-mekan üzerinden kodlanarak izleyiciye iletilmektedir.
Bu bağlamda çalışma kapsamında Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu (2014) filmi, barındırdığı duyusal ve mekansal zenginlikleri sebebiyle seçilmiştir. Çalışma kapsamında, sinematik mekanların ve mekan bileşenlerinin katmanlar halinde okunması ve çözümlenmesi yapılmıştır; Kış Uykusu olay örgüsüne birinci derecede etki eden mekan olan Kapadokya dokusunun, özellikle karakterler bağlamındaki ifadeleri, kamusal ve kişisel mekanların ana karakterlerle özdeşleşmeleri ve ilettiği mesajlar kavramlar aracılığıyla irdelenmiştir; film üzerinden mekan kurgusu/algısı, kavramların yeni anlamlar üretmesi yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Böylece çalışma, “TMMOB Mekan Sempozyumu: Felsefe, Politika, Mimarlık, Sinema”’nın amacı olan mekan ve yer tartışmalarının felsefi, sinematik ve mimari anlam çeşitliliğini, mekan-karakter ilişkisi üzerinden sinemanın mekan üretimi olgusu odağında tartışmaya açılmıştır.
Mimarlık, toplum ve ideoloji arasında daha geniş bir temas yüzeyi oluşturma kabiliyeti ile diğer ... more Mimarlık, toplum ve ideoloji arasında daha geniş bir temas yüzeyi oluşturma kabiliyeti ile diğer sanatlardan ayrılır. Mimarinin üçüncü boyut etkisiyle algılanması, bir üçüncü kişi gibi dışsal bir yaklaşımla değil; mekanın içinde, dolaşarak deneyimlenebilmesi bu yüzeyin genişlemesine olanak tanır. Yapı bir obje olarak, kentsel mekanda yerini alır ve doğalında şehir bir sergileme alanı olarak kabul edilebilir. Kent ve toplum belleğine sinmesi istenen ideolojinin izlerinin okutulduğu kütlelerin, cephelerin, meydanların ve anıtların bir sergisi haline gelir. Bir toplumun yaşam alışkanlıklarını, dini uygulamalarını ve siyasi ideolojilerini mimarlık üzerinden okumak mümkündür. İnsanoğlunun temel gereksinimi olan barınma dışında kurduğu uygarlığa dair tüm kurumsal aktivitelerinin geçtiği bina sanatı olan mimarlık tarih boyunca ideoloji ile bağlantı halindedir. İdeolojik bir kimlik oluşturma aracı olan mimarlık siyasi erke göre, tarih ve coğrafya ile kurulan duygusal ve politik bağın toplumsal hafızaya aktarımıdır. Mimarlık ve ideoloji arasındaki bu çarpıcı ilişki anıtlardan kent bütününe kadar her ölçekte izlenir.
“Mekan sürekli olarak varlığımızı sarıp sarmalar, mekansal hacim boyunca hareket eder, biçim ve ... more “Mekan sürekli olarak varlığımızı sarıp sarmalar, mekansal hacim boyunca hareket eder, biçim ve nesneleri görür, sesleri duyar, esintiyi hisseder ve bahçede açan çiçeklerin kokusunu alırız. Mekan ahşap ve taş gibi maddesel bir özdür. Ancak doğası itibariyle biçimsizdir. Onun görsel biçimi, ışık kalitesi, boyutları ve ölçeği tamamen toplam biçimin elemanları tarafından tanımlanan sınırlarına bağlıdır. Mekan kavranıp çevrelendikçe ve bir kalıba sokulup biçimsel elemanlar tarafından düzenlendikçe mimarlık varlık kazanır.”
LIVable ENvironments & ARCHitecture, 2019
Today, in an era of unprecedented advances in technology and science, both the population growth ... more Today, in an era of unprecedented advances in technology and science, both the population growth and the other problems concerning the habitats had a profound effect on the architectural building problems, making this issue one of the priority matters for architecture. In the context of various attempts to come up with solutions, an architectural perspective that is focused more on technology, proficiency and scientific data, while unfortunately putting emotions, intuition and experiences to the backburner, has arisen. In conclusion, one cannot deny the fact that masses of identical buildings, which exist in disconnect from their roots and which can readily belong to anywhere, effectively render the built environment spaces which are “homelessness and worldless”. In this context, the definition of being “homelessness and worldless” in the context of philosophy and architecture, analyzing it with reference to architectural buildings, and providing examples of its actual appearance in new bodies is considered a worthwhile endeavor in tune with the “Replacing Architecture” theme.
Parallel to this background, instead of building “homelessness and worldless” spaces, the philosophy proposing “emotions”, “intuitions”, “experiences” developed by German philosopher Martin Heidegger, who formed his own approach on the concepts of “construction”, “housing”, and “space”. Through his challenge to the conventional attitudes towards these concepts, Heidegger recommended architects “a true model of architecture” based on the mentioned concepts, against the concepts mired in the predicaments of technology and the modern world. To emphasize this issue, the Sancaklar Mosque will be exemplified with Heideggerian philosophy, by Heideggerian concepts; “emotions”, “intuitions”, “experiences”.
n this way, the paper will entail a reinterpretation of being “homelessness and worldless” from a Heideggerian perspective so as to pave the way for critical thinking for the architectural building problems of our day, and will utilize a critical outlook based on Sancaklar Mosque example. The “Replacing Architecture” theme will be discussed through a proposition based on the “space in search of / bereft of a space”, and the “concepts in search of a meaning and form”. The analyses will be concluded with a kind of “replacing” of the spaces, shapes and forms through the use of concepts, culminating in a “re-definition” and “incarnation in new bodies”.
Mekan kavramı mimarlık-sinema arakesitinde yer alarak iki disiplini, temelini oluşturma yönüyle b... more Mekan kavramı mimarlık-sinema arakesitinde yer alarak iki disiplini, temelini oluşturma yönüyle birbirine bağlar. Özellikle 20. yy’ın başından itibaren mekan ekseninde artarak ilişki kuran mimarlık ve sinema disiplinleri, birbirine yeni görme, düşünme ve temsil etme biçimleri önererek birbirini etkilemeyi ve dönüştürmeyi sürdürmektedir.
Sinemada bir oyuncu kadar önemli olan mekan, karakter yaşamını ve olayı örgütleyen, anlamlandıran bir unsurdur. Mimarlık mekanı eleştirerek, dönüştürerek farklı biçimlerde yeniden kurmakta; sinema da onu farklı biçimlerde üretmekte ve izleyiciye farklı okumalar yaptırabilmektedir. Filmler, yerin ve hayatın çok boyutlu tasviriyle mimari temsilin çok boyut kısıtlamasını aşmakta; mimari mekansal üretim ise gündelik hayatın temel sosyo-kültürel öğesi olarak filmin hikayesine karakter katmaktadır.(Ustaoğlu,2019)
Nuri Bilge Ceylan sinemasında mekan, olayların ve karakterlerin çerçevelenmesini sağlayan bir öğe olarak özenle seçilmektedir. Mekan ve insan arasındaki etkileşimi mevcut fiziksel dokular üzerinden işleyen Ceylan, filmlerinde mekan-insan-zihin-ruh dörtgeninde anlatılar sunmakta; mekanı kendi yöntemleriyle yeniden yorumlayarak birbirinden bağımsız imgeler dünyası yaratmakta; bu dünyalara karakterler aracılığıyla anlamlar kazandırmaktadır. Böylelikle Ceylan filmlerinde mesaj ve ideolojiler, karakter-mekan üzerinden kodlanarak izleyiciye iletilmektedir.
Bu bağlamda çalışma kapsamında Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu (2014) filmi, barındırdığı duyusal ve mekansal zenginlikleri sebebiyle seçilmiştir. Çalışma kapsamında, sinematik mekanların ve mekan bileşenlerinin katmanlar halinde okunması ve çözümlenmesi yapılmıştır; Kış Uykusu olay örgüsüne birinci derecede etki eden mekan olan Kapadokya dokusunun, özellikle karakterler bağlamındaki ifadeleri, kamusal ve kişisel mekanların ana karakterlerle özdeşleşmeleri ve ilettiği mesajlar kavramlar aracılığıyla irdelenmiştir; film üzerinden mekan kurgusu/algısı, kavramların yeni anlamlar üretmesi yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Böylece çalışma, “TMMOB Mekan Sempozyumu: Felsefe, Politika, Mimarlık, Sinema”’nın amacı olan mekan ve yer tartışmalarının felsefi, sinematik ve mimari anlam çeşitliliğini, mekan-karakter ilişkisi üzerinden sinemanın mekan üretimi olgusu odağında tartışmaya açılmıştır.
Mimarlık, toplum ve ideoloji arasında daha geniş bir temas yüzeyi oluşturma kabiliyeti ile diğer ... more Mimarlık, toplum ve ideoloji arasında daha geniş bir temas yüzeyi oluşturma kabiliyeti ile diğer sanatlardan ayrılır. Mimarinin üçüncü boyut etkisiyle algılanması, bir üçüncü kişi gibi dışsal bir yaklaşımla değil; mekanın içinde, dolaşarak deneyimlenebilmesi bu yüzeyin genişlemesine olanak tanır. Yapı bir obje olarak, kentsel mekanda yerini alır ve doğalında şehir bir sergileme alanı olarak kabul edilebilir. Kent ve toplum belleğine sinmesi istenen ideolojinin izlerinin okutulduğu kütlelerin, cephelerin, meydanların ve anıtların bir sergisi haline gelir. Bir toplumun yaşam alışkanlıklarını, dini uygulamalarını ve siyasi ideolojilerini mimarlık üzerinden okumak mümkündür. İnsanoğlunun temel gereksinimi olan barınma dışında kurduğu uygarlığa dair tüm kurumsal aktivitelerinin geçtiği bina sanatı olan mimarlık tarih boyunca ideoloji ile bağlantı halindedir. İdeolojik bir kimlik oluşturma aracı olan mimarlık siyasi erke göre, tarih ve coğrafya ile kurulan duygusal ve politik bağın toplumsal hafızaya aktarımıdır. Mimarlık ve ideoloji arasındaki bu çarpıcı ilişki anıtlardan kent bütününe kadar her ölçekte izlenir.
“Mekan sürekli olarak varlığımızı sarıp sarmalar, mekansal hacim boyunca hareket eder, biçim ve ... more “Mekan sürekli olarak varlığımızı sarıp sarmalar, mekansal hacim boyunca hareket eder, biçim ve nesneleri görür, sesleri duyar, esintiyi hisseder ve bahçede açan çiçeklerin kokusunu alırız. Mekan ahşap ve taş gibi maddesel bir özdür. Ancak doğası itibariyle biçimsizdir. Onun görsel biçimi, ışık kalitesi, boyutları ve ölçeği tamamen toplam biçimin elemanları tarafından tanımlanan sınırlarına bağlıdır. Mekan kavranıp çevrelendikçe ve bir kalıba sokulup biçimsel elemanlar tarafından düzenlendikçe mimarlık varlık kazanır.”