Soner İşimtekin | Yuzuncu Yil University (original) (raw)
Papers by Soner İşimtekin
Nüsha, 2023
Bu araştırmanın temel amacı Sadık Hidayet’in Aylak Köpek (سگ ولگرد) ve Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal ... more Bu araştırmanın temel amacı Sadık Hidayet’in Aylak Köpek (سگ ولگرد) ve Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri (شرح حال یك الاغ هنگام مرگ) öykülerini duygusal yön analizi ile incelemektir. Bu amaç doğrultusunda nitel araştırma desenlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma materyali 2000 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan Aylak Köpek adlı kitaptaki Aylak Köpek öyküsü ile aynı yayınevi tarafından 2005 yılında basılan Hidâyetnâme adlı eserdeki Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri öyküsünden oluşmaktadır. Araştırma verilerinin analizinde içerik analizi çeşitlerinden duygusal yön analizi kullanılmıştır. İncelenen öykülerdeki cümlelerin ilettiği mesajların pozitif, negatif, belirsiz ve karışık yönleri tespit edilmiştir. Pozitif ifade 1, karışık 3, negatif 5, belirsiz ifadeler de 7 rakamı ile simgelenmiştir. Öykülerde yer alan cümleler bu yönleriyle tespit edip değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda Aylak Köpek öyküsündeki cümlelerin %44’ü pozitif, %40’ı negatif, %9’u belirsiz, %7’si karışık içerikli cümlelerden oluşmaktadır. Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri öyküsünde ise cümlelerin %36’sı pozitif, %59’u negatif, %3’ü belirsiz, %2’si karışık içerikli cümlelerden oluştuğu tespit edilmiştir. Her iki öyküde de cümleler ve cümlelerin genel eğilimi incelendiğinde yazarın negatif bir mesaj verme eğiliminde olduğu bulgulanmıştır. Yazarın incelenen öykülerde sevgiye muhtaç, kalabalıklar içinde yalnız kalan, bir çaresizlik içinde ne yapacağını bilemeyen bir profil çizdiğini söylemek mümkündür.
In the twentieth century, although Furug Ferruhzâd (1935 -1967) who is one of the leading intelle... more In the twentieth century, although Furug Ferruhzâd (1935 -1967) who is one of the leading intellectuals and literary women of the contemporary Iranian literature is known as a poet, she produced also successful works on writing, painting, acting and directing. Ferruhzâd who gained worldwide fame by the works she penned with her own style, wrote short stories in a limited number. Kâbus from the short stories of the writer is determined as a case story. Case story presents a section from the life of the ordinary people. Its subject is chosen randomly from the daily life and is not formed from a big event and the place is not focused on. In general the feeling of incompleteness is awaken in the story and the indetermination of the sections such as introduction, development and conclusion by distinctive lines is a characteristic of the case story that is also known as Chekhov style. In this study, the story Kâbus will be tried to read in the frame of a textlinguistic analysis. The textl...
TEKE 9/4 - 2020 , 2020
Metindilbilim, metin merkezli edebiyat kuramları içerisinde ön plana çıkan nispeten yeni bir meti... more Metindilbilim, metin merkezli edebiyat kuramları içerisinde ön plana çıkan nispeten yeni bir metin çözümleme yöntemidir. Bu yöntem bir taraftan metinsellik ölçütlerini sorgularken diğer taraftan da metin üreticiye dair biçem özelliklerini ortaya koyar. Özellikle, modern edebiyat metinlerinde örneklerini sıkça görmeye başladığımız metindilbilimsel analizler, eserin yapısını ve içeriğini belirleme hususunda belli bir noktaya ulaşmaya başlamıştır. Buna karşın Klasik edebiyatımızda, metin eksenli inceleme yöntemleri, son dönemlerdeki yapısalcı ve ontolojik söylem çözümlemeleri dışında, genellikle şerh ve tahlil çalışmaları çerçevesinde devam etmektedir. Yapmış olduğumuz literatür taramaları, Klasik edebiyat metinlerinde, metindilbilim kuramının tüm yönleriyle ele alındığı bir çalışmanın eksikliğini göstermektedir. Bu bağlamda ilk inceleme örneklerinden biri olan çalışmamızda, Klasik edebiyat metinlerinin alternatif bir dilbilimsel inceleme yöntemi olan metindilbilim yaklaşımıyla kazandığı yeni boyutları ortaya koymayı hedefledik.
Bu makalede, metnin bütününe yaklaşımı ile klasik belagat çalışmalarından ayrılan metindilbiliminin ortaya çıkışı, amaçları, metnin anlaşılmasına sunduğu katkılar üzerinde durulmuş ve Fuzûlî'nin mütekerrir bir murabba örneği olan manzumesi metindilbilim ölçütleri esas alınarak çözümlenmiştir.
Text linguistics is a relatively new method of text analysis that stands out among text-centered literary theories. With this method, on the one hand, the textuality criteria are questioned, and on the other hand, the style of the text producer is revealed. In particular, the text linguistic analysis, which we frequently see examples in modern literary texts, has started to reach a certain point in determining the structure and content of the work. However, in our classical literature, text-based examination methods generally continue within the framework of annotation and analysis studies, except for structuralist and ontological discourse analysis in recent decades. The literature scans we have done show the lack of a study in classical literary texts, in which all aspects of the linguistics theory are addressed. In this study, which we consider to be the first in this context, we aimed to reveal the new dimensions gained by the text linguistics approach, which is an alternative linguistic analysis method of classical literature texts.
In this article, the emergence of text linguistics, which is separated from classical eloquence studies with its approach to the whole text, its objectives, its contributions to the understanding of the text are emphasized, and Fuzûlî's verse, which is an example of a repeating murabba, is analyzed based on the text linguistics criteria.
Öz Birçok araştırmacının, Farsça şiir dönemleri üzerine yaptıkları tespitlerde, X. ve XI. yüzyılı... more Öz Birçok araştırmacının, Farsça şiir dönemleri üzerine yaptıkları tespitlerde, X. ve XI. yüzyılın ilk yarısında yani Sâmânîler ve sonrasında Gazneliler dönemine denk gelen zaman diliminde yazılan şiirlerin gerek konu gerekse dil açısından İran'ın millî ruhunu, düşüncesini, Farsçanın arı kullanımını yansıtan birer ayna oldukları belirtilir. Dönem şairlerinin şiirlerinde Arapça kelimelerden mümkün olduğunca uzak durarak sade dil kullanmaları, bilimsel-teknik kavramlardan kaçınmaları, doğal teşbihler-tasvirler oluşturmaları, basit, kullanılmamış mazmunlarla kısa vezinleri ve bahirleri tercih etmeleri, temalarını millî gurur, hamasî düşünce ve bağımsızlık üzerine temellendirmeleri dönemin baskın şiir özellikleri olarak kabul edilmektedir. Rûdekî, Dakîkî, Firdevsî, Ferruhî-yi Sistânî, Unsurî, Menûçehrî, Zeynebî, Mesʿud-i Râzî gibi İran'ın büyük şairleri eserlerini bu dönemde, bu özelliklere uygun biçimde yazmışlardır. Ebû Nazar Abdulaziz b. Mansûr Ascedî-yi Mervezî de (ö.1040?), XI. yüzyılın önde gelen şairlerindendir. Gazneli Mahmûd ve oğullarının methiyecile-rinden olan şairin divanı günümüze kadar ulaşmamış olsa da şiirleri dağınık ola-rak bazı mecmua, tezkire ve risalelerde bulunmaktadır. Özellikle, Gazneli Mah-mûd'un Hindistan seferinde Sumenât'ı fethetmesi üzerine söylediği kasidesine birçok tezkirede yer verilmektedir. Fars şiirinin belirtilen dönemi üzerine yapılan araştırmalarda, Ascedî-yi Mervezî'nin önemli bir şair olduğu belirtilmesine karşın hayatı ve eserleri hakkında yeterli bilgi bulunmamasından bahsedilmektedir. Ça-lışmada mevcut kaynaklar derlenerek, şairin hayatı ve edebî üslubu hakkında bilgi verilecek, yapılacak değerlendirmeleri desteklemek amacıyla şiirlerinden örnekler sunulacaktır.
Öz: İnsanoğlu hayatının her döneminde çeşitli koşullara bağlı olarak göç etmiştir. Göçmenler, git... more Öz: İnsanoğlu hayatının her döneminde çeşitli koşullara bağlı olarak göç etmiştir. Göçmenler, gittikleri ülkelerde, tanıştıkları yeni kültürler ve benimsemek zorunda oldukları ekonomik ve sosyal durumlar neticesinde değişim yaşamışlardır. Bu durum göç eden edebiyatçıları da kaçınılmaz biçimde derinden etkilemiştir. Vatanlarında yetiştirildikleri kültür, göç ettikleri ülkelerin kültüründen bir şekilde etkilenen edebiyatçılar, vatan özlemlerini, yabancı ülkelerde karşılaştıkları olayları, yaşamak zorunda kaldıkları durumları ya da özgür bir ortam buldukları için anavatanları hakkındaki eleştirel düşüncelerini 'göç edebiyatı' üzerinden dile getirmişlerdir. İran'da da, 1970'li yıllar sonrasında yaşanan siyasi değişimler neticesinde ülkelerinden ayrılan çoğu edebiyatçı, Batı edebiyatını da takip ederek, 'göç edebiyatı' olarak değerlendirilebilecek nazım ya da nesir tarzında eserler vermiştir. Temalarını genellikle 'yaşadıkları göçün etkileri' üzerine şekillendiren edebiyatçılar çeşitli konular ve motiflerle Fars edebiyatında bu akımın öncüsü olmuşlardır. Çalışmada, çağdaş İran göç edebiyatının önde gelen temsilcileri ve eserleri hakkında bilgi verilecek; ülkelerinden uzak olsalar da bu edebiyatçıların kendi edebiyatlarına sundukları katkılar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Abstract: Mankind has emigrated in every period of his life under various conditions. Migrants have experienced changes in the new cultures they have met and the economic and social conditions they have to adopt. This situation has inevitably influenced literati immigrants as well. They wrote about this school in their homeland by synthesizing the culture of their country of origin, their longing for their country of residence, the events they had to face in foreign countries and the situations they had to live in, or their critical thoughts about their homeland because they found a free environment. In Iran, many literati who left their country after the political changes in the country after the 1970s followed the Western literature and produced works of verse or prose which could be considered as inde 'migration literature'. The writers who shaped their themes on the effect of their migration have been the pioneers of this movement in Persian literature with various subjects and motifs. In this study, it will be given information about the leading representatives and works of contemporary Iranian immigration literature and it will be tried to determine the contributions of these writers to their literature even if they are away from their countries.
KARAMANOĞLU MEHMETBEY ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2018
Yirminci yüzyılın başlarında, Fars edebiyatında ‘sosyal eleştiri’ temalı şiirler özgürlük düşü... more Yirminci yüzyılın başlarında, Fars edebiyatında ‘sosyal eleştiri’ temalı şiirler özgürlük düşüncesinin halk arasında daha da yaygınlaşmasını sağlamıştır. Yazıldıkları dönemin önemli siyasi ve içtimai olaylarını gözler önüne seren, daha çok hicvî ve mizahî biçimde kaleme alınan bu şiirler İran halkını güldürürken onları düşünmeye ve öz eleştiri yapmaya teşvik etmiştir. İran’da 1905-1907 yılları arasında gerçekleşen ‘Meşrutiyet İnkılâbı’nın ardından, dönemin önemli hiciv şairlerinden Seyyid Eşrefuddîn Huseyin Gîlânî de, nam-ı diğer Nesîm-i Şimâl, bu isimle kurduğu eleştiri amaçlı mizahî gazetesi ile Meşrutiyetin gerçekleri, bu yeni rejimin aksayan yönleri ve toplumsal hayatın bozuklukları hakkında İran halkını bilgilendirmek ve bilinçlendirmek istemiştir. ‘Şiʿr-i Nov’ (yeni şiir) akımının temsilcilerinden olan Eşrefuddîn daha çok musammat nazım biçimindeki eleştirel şiirlerini sokak ve pazar dilini kullanarak yani halkın anlayabileceği sade bir üslupla yazmış ve bu şiirleri gazetesinde yayımlayarak geniş kitlelere, daha çok toplumun alt tabakasına mensup insanlara ulaşmış ve bu insanlar tarafından büyük ilgi görmüştür. Şair, hayatı boyunca yaşadığı türlü sıkıntılara rağmen benimsemiş olduğu bu görevinden hiçbir zaman vazgeçmemiş ve nerede, hangi şartlarda olursa olsun şiir söylemeye devam etmiştir. Bu çalışmada, Nesîm-i Şimâl’in hayatı ve edebî üslubundan bahsedilerek, bu bağlamda yazdığı şiirler örneklendirilecektir.
In the early twentieth century, poems based on ‘social criticism’ in Persian literature made the idea of freedom more widespread among the public. These poems, which show the important political and social events of the period they were written in, with a satirical and humorous content, encouraged the Iranian people to think and make self-criticism while making them laugh. After the constitutional reform in Iran between 1905-1907, one of the most important satirical poets of the period, Sayyed Ashraf-al-Din Hosseini Gilani, a.k.a. Nasīm-e Šemāl wanted to inform the Iranian people about the realities of the constitutional monarchy, disruptions of this new regime and social life through the newspaper with a humorous and critical content that he established under this name. Ashraf-al-Din who is one of the representatives of the ‘new poetry’ has written his poems in the genre of ‘musammat’ in a simple style that can be understood by the people using street and market language and by publishing these poems in his newspaper, he reached out to large masses, mostly to people from the lower levels of society, and received great attention from these people. The poet never gave up this task he had adopted despite all the difficulties he experienced throughout his life and continued to say poetry in this context no matter where, under any circumstances. In this study, by being mentioned Nasīm-e Šemāl's life and literary style, his poems written in this context will be exemplified.
Forough Farrokhzad who wrote idiocratical works in the various branches of literature and art put... more Forough Farrokhzad who wrote idiocratical works in the various branches of literature and art put a lot of works into her fleeting life of thirty-two years, is known one of the taboo-breaking poets of contemporary Iranian literature as well as important. Literary critics who examined Forough Farrokhzad’s poetry say that her poetry style has two aspects and two periods. The way in which the poet deals with the subjects and topics that she works in her poems forms the basis of this distinction. This distinction is made between compilations of poetry books titled Esir, Duvar, İsyan “The Captive, The Wall, Rebellion” and poetry books titled İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına “Let us Believe in Beginning of theCold Season” and Bir Başka Doğuş “Another Birth”. However, whatever the poetry period was, Farrokhzad frequently used some certain words such as ‘hope, love, heart, kiss, longing, death, sin, grave, dungeon, and cage’ especially ‘darkness’ and ‘night’. In this study, Forough Farrokhzad’s poetry style and the words darkness and night which she used in almost every poem and yet as a matter of quantity took the first order will be examined and examples from these uses will be sampled.
Edebiyatın ve sanatın çeşitli dallarında kendine özgü yapıtlar veren,
otuz iki yıl süren kısacık ömrüne birçok eser sığdıran Furûğ Ferruhzâd
çağdaş İran edebiyatının önemli olduğu kadar tabu yıkan şairlerden
biri olarak tanınmaktadır. Onun şiirleri üzerine inceleme yapan edebiyat
eleştirmenleri onun şairlik biçeminin iki yönü ve dönemi olduğunu söylemektedirler. Ferruhzâd’ın şiirlerinde işlediği konular ve konuları ele alma biçimi bu ayrımın temelini oluşturmaktadır. Bu ayrım Esir, Duvar, İsyan şiir kitapları ile Bir Başka Doğuş ve İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına başlıklı şiir kitapları arasında yapılmaktadır. Ancak hangi şiir dönemi olursa olsun şair ‘ümit, aşk, gönül, öpücük, özlem, ölüm, günah, mezar, zindan, kafes’ ve özellikle ‘karanlık’ ile ‘gece’ gibi bazı sözcükleri sıklıkla kullanmıştır. Bu çalışmada Ferruhzâd’ın iki döneme ayrılan şairlik biçeminde neredeyse her şiirinde takıntılı şekilde kullandığı ve tüm şiirlerinde nicelik olarak da ilk sırayı alan karanlık ve gece sözcükleri irdelenecek, bu kullanımların geçtiği şiirlerden örnekler verilecektir.
Referring to Persian literary criticism, the work Sīyāhatnāma-i Ebrāhīm Baik ya Balâ-yi Taassob-e... more Referring to Persian literary criticism, the work Sīyāhatnāma-i Ebrāhīm Baik ya Balâ-yi Taassob-e O (The Travel Diary of Ebrahim Beg or the Trouble of His Bigotry) by Hajj Zayn al- bedīn Marāga’ī, a prominent and widely-read author among his contemporaries, should certainly be addressed. Besides being a pioneer in the Persian literature, Sīyāhatnāma, which was written in three volumes between 1895 and 1900, has a great social and historical significance as well. The author of the book is one of the most important representatives of simple prose outside of Iran and he wrote this book as a result of his deep love for his country. This groundbreaking work of him, reflecting political, social, and cultural characteristics and difficulties in historical cycle of life in that time period from a critical view, represents an indispensable historical and literature source for social scientists. In the present paper, the life of this prominent novelist, his writing style and works will be reviewed. The criticisms pertaining to his seminal work will be comparatively provided, and the place of this work in the contemporary Persian literature will be highlighted.
Öz
Farsça eleştiri romanlarından söz ederken, yazıldığı dönem içerisinde oldukça ses getiren ve geniş okuyucu kitlesi kazanan Hâcı Zeynülâbidîn-i Merâgaî’nin Seyahatnâme-yi İbrahim Beg ya Belâ-yi Taassub-i U (İbrahim Bey’in Seyahatnâme’si ya da Onun Taassubunun Belası) adlı eserinden mutlaka bahsedilmelidir. 1895 – 1900 yılları arasında üç cilt halinde yazılmış olan Seyahatnâme-yi İbrahim Beg çağdaş İran edebiyatında sahip olduğu edebî öncülüğünün yanı sıra toplumsal ve tarihî büyük bir önemi de haizdir. Eserin yazarı, İran dışındaki sade nesrin en önemli temsilcilerinden biridir. Savunduğu görüşleriyle paralel biçimde ve daha çok eleştirel içerikli adı geçen bu eserini ülkesine duyduğu derin
sevgi sonucunda kaleme almıştır. Yazıldığı dönemin siyasal, toplumsal ve kültürel özelliklerini yansıtan, insanların yaşadıkları zor koşulları eleştirel bakış açısıyla anlatan bu eser, sosyal bilimler alanında çalışan araştırmacılar için eşsiz bir kaynak niteliğindedir. Bu çalışmada yazarın hayatı, biçemi ve eseri değerlendirilecek, eser hakkında yapılmış olan eleştiriler karşılaştırmalı olarak verilecek, söz konusu bu eserin çağdaş İran edebiyatındaki öneminden bahsedilecektir.
Birbirinin çağdaşı olan Furûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath’ın eserlerine ve hayatlarına bakıldığınd... more Birbirinin çağdaşı olan Furûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath’ın
eserlerine ve hayatlarına bakıldığında birçok ortak özellik göze çarpmaktadır.
Ayrı coğrafyalarda yaşayan bu iki kadının gerek yaşadıkları yıllar gerek kısa
yaşam süreleri gerekse hayatlarındaki aile veya erkek figürlerinin olumsuz
etkileri neredeyse paralel görünümler çizmektedir. Çalışmalarıyla olduğu
kadar hayatlarıyla ve hayata veda edişleriyle de ünlü olan Ferruhzâd ile
Plath’ın özellikle şiirlerine bakıldığında şiirlerinin çoğunu depresif bir ruh
haliyle ve eleştirel biçimde kaleme aldıkları fark edilmektedir. Doğum ve
trajik ölüm tarihleri, şiir söylemedeki amaçları ve hayatlarında tecrübe
ettikleri sıkıntılar nerdeyse benzer olan bu iki kadın şairin yaşanmışlıklarını,
kendilerini etkileyen olayları, toplumun kendilerine biçtiği rollere isyanlarını
şiir dizelerini manipüle ederek haykırmışlardır. Topluma ve toplumun
kurallarına eleştiri olarak söyledikleri şiirlerinde, hissettikleri duygu
yoğunluğunu, kırgınlığı, karamsarlığı ve öfkeyi yansıtmak amacıyla
esenliksiz başlıklar, sözcükler ve imgeler seçmişlerdir. Bu çalışmada, bu iki
şairin hayatları ve şairlik biçemleri arasındaki benzerlikler karşılaştırmalı
olarak ele alınıp, özellikle şiirlerinde yoğun bir biçimde kullandıkları
esenliksiz kelimeler tespit edilmeye çalışılmıştır
When the works and lives of these two contemporary female poets are studied, many common features are striking. The years that they had lived, their short life span and the negative effects of familiy and male figures in their lives of these two women living in separate geographies almost draw paralel views to each other. It’s recognized that Forough Farrokhzad and Sylvia Plath, who are famous for their lives as much as their farewells, had written many poems in a depressive and critical mood. These two female poets, who are almost similar in their birth and tragic death dates, the purpose of poetry and the difficulties they experienced in their lives, shouted at their revolts against their lives, the events that affected them, the roles the society had imposed on them in their poems. In their poetry, which they say as criticism of society and the rules of society, they have chosen dysphoric titles, words and images to reflect their intensity of feeling, frustration, pessimism and anger. In this study, similarities between these two female poets' lives and poetry styles were compared and the dysphoric words they used in their poems were tried to find out.
Öz Yirminci yüzyılda çağdaş İran edebiyatının önde gelen entelektüel ve edebiyatçılarından Furug ... more Öz Yirminci yüzyılda çağdaş İran edebiyatının önde gelen entelektüel ve edebiyatçılarından Furug Ferruhzâd (1935-1967) şairlik yönüyle bilinse de yazarlık, ressamlık, oyunculuk ve yönetmenlikte de başarılı yapıtlar üretmiştir. Şiirde kendine has ekolüyle yazmış olduğu eserleriyle dünyaca ün kazanan Ferruhzâd sınırlı sayıda da olsa kısa öyküler kaleme almıştır. Yazarın kısa öykülerinden Kâbus bir durum öyküsüdür. Durum öyküsü, sıradan insanların yaşamından bir kesit sunar. Konusu günlük yaşamın içinden gelişi güzel seçilip büyük bir olay üzerine kurulmadığı gibi mekân üzerinde de fazla durulmaz. Genellikle öyküde bitmemişlik hissi uyandırılırken serim, düğüm, çözüm gibi bölümlerin kesin çizgilerle belirlenmemesi de Çehov tarzı olarak bilinen durum öyküsünün özelliklerindendir. Bu çalışmada, Kâbus öyküsü metindilbilimsel bir analiz çerçevesinde okunmaya çalışılacaktır. Klasik metin incelemelerinden farklı olarak, metnin yüzeyinde yer alan ögelerden hareketle derininde ortaya çıkan anlamsal yapılara ulaşma yöntemi olan metindilbilim, çağdaş dilbilim araştırmalarında tümce boyutu aşılarak gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. 1970'lerden bu yana dilbilimin ayrı bir dalı olarak çalışan metindilbilime dayalı bir çözümlemede metin içindeki tümceler birbirinden bağımsız unsurlar olarak değil, aralarındaki yapısal ve anlamsal bağlantılar ile bir bütün olarak ele alınmaya başlanmıştır. Bu anlayışla metne yaklaşan metindilbilim, türü ne olursa olsun her türlü dil olgusunu metin yapan ölçüt ve kuralları belirler. Genelde metne, özelde yazınsal metne ve bu metinlerin anlam çerçevelerine ulaşma yöntemi olan metindilbilim, metinlerin türlerine göre yapısal ve işlevsel özelliklerini kullanıldıkları bağlam içerisinde ele alır. Bu bağlamda Kâbus öyküsü metinselliğin temel ölçütlerinden metnin yüzey yapısıyla ilgili bağlaşıklık ve derin yapısıyla ilgili bağdaşıklık unsurlarından hareketle, metinden verilen örneklerle incelenerek çözümlenmeye çalışılacak, Türkiye'de, Fars Dili ve Edebiyatı araştırmacıları için faydalı olacağı düşünülen bir metindilbilimsel çözümleme örneği oluşturulacaktır. Bu yönüyle, çalışmanın Türkiye'de Farsça bir kısa öykü üzerine yapılan ilk metindilbilimsel analiz örneği olduğu düşünülmektedir.
In the twentieth century, although Furug Ferruhzâd (1935-1967) who is one of the leading intellectuals and literary women of the contemporary Iranian literature is known as a poet, she produced also successful works on writing, painting, acting and directing. Ferruhzâd who gained worldwide fame by the works she penned with her own style, wrote short stories in a limited number. Kâbus from the short stories of the writer is determined as a case story. Case story presents a section from the life of the ordinary people. Its subject is chosen randomly from the daily life and is not formed from a big event and the place is not focused on. In general the feeling of incompleteness is awaken in the story and the indetermination of the sections such as introduction, development and conclusion by distinctive lines is a characteristic of the case story that is also known as Chekhov style. In this study, the story Kâbus will be tried to read in the frame of a textlinguistic analysis. The textlinguistics that is different from the classical text study is an access method to the semantic layers occurred in the deep structures of the text by means of the surface structure elements and it occurred as a result of the researches realized by going beyond sentence in the contemporary linguistic studies. Since 1970's in an analysis based on the textlinguistics as a separate branch of the linguistics, the sentences in the text have begun to be addressed not as independent elements from each other but as a whole having the structural and semantic connections between them. Approaching to the text by this understanding the textlinguistics determines the standards and rules that make text any language phenomenon. The textlinguistics that is an access method in general to text and in private to literary text and their semantic frame works approaches to the structural and functional features of the texts according to their types and context in which they are used. In this context, the story Kâbus will be tried to analyze by means of the cohesive elements related to the surface structure and coherent elements to the deep structure that are the main standards of the textlinguistics by the examples from the text and a sample of textlinguistic analysis that is envisioned as a helpful study for the researchers of the Persian Language and Literature in Turkey will be realized. This study is believed to be the first textlinguistic analysis sample formed on a Persian short story in Turkey.
Lahoti who brought realism to Persian poetry, has taken place since the early years of his youth ... more Lahoti who brought realism to Persian poetry, has taken place since the early years of his youth as a pro-freedom poet in Persian literature. The biggest factor in the formation of his political thoughts and literary personality was the October Revolution in Russia. As a result of the struggle, which he had given in his country, he had lived in exile for many years and especially strongly had been influenced by the opinions and the works of Russian writers in the years of his staying in Russia. In this context, he had written a poem in his diwan for Maxim Gorky whom appreciated his personality and his work. He had also translated Maxim Gorky’s the most famous poem called ‘The Song of the Stormy Petrel’ into Persian. In this study, Lahoti’s two poems will be examined by mentioning Lahoti’s and Gorky's literary personalities.
Fars şiirinde realizm akımını ortaya çıkaran Ebu’l-Kâsım-i Lâhûtî’nin, gençlik çağlarından itibaren özgürlük yanlısı bir edîb olarak Fars edebiyatında kendine has bir yeri olmuştur. Siyasi düşüncelerinin ve edebî kişiliğinin oluşumundaki en büyük etken ise Rusya’da yaşanan Bolşevik Devrimi’dir. Ülkesinde verdiği mücadele neticesinde uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan şair, özellikle Rusya’da kaldığı senelerde Rus edebiyatçıların eserlerinden ve görüşlerinden oldukça etkilenmiştir. Bu bağlamda, kişiliğini ve eserlerini takdir ettiği Maksim Gorki için divanında bir şiir söylemiş ve yazarın ‘Fırtına Habercisi’nin Türküsü’ isimli şiirini de Farsçaya tercüme etmiştir. Bu çalışmada, Lâhûtî’nin divanında yer alan söz konusu iki şiir, Lâhûtî’nin ve Gorki’nin edebî üslupları ve kişiliklerinden de bahsedilerek ele alınacaktır.
Seyyed Mohammad Ali Jamalzadeh who has provided the major contribution in short storytelling genr... more Seyyed Mohammad Ali Jamalzadeh who has provided the major contribution in short storytelling genre of Persian literature on twentieth century in Iran, has led to the emergence of a new literary genre with his cult book "Yekî Bûd Yekî Nebûd" which written in 1921. Although his style has been appreciated by many critics and researchers, there were negative opinions which had evaluated his style as the tastelessness. Unfortunately, after this work, which brought him worldwide fame, he has been unable to obtain such a success. He had believed that all kinds of scientific and artistic works should be passed to the public with simple and straightforward writing types for the development of a country in various fields. He evaluated as the key to development of which the public and the students must understand down to the finest detail of the works done in a country. In this context, he had often argued that spoken language and proverbs should be used in the written works as well. Because of this, as a pioneer, he had penned many works which stressed the importance plain text on storytelling and the short story genre. In our study, a letter correspondence will be subject which made between Jamalzadeh and young Iranians living in Paris ranging between ages 8-17. Thus, Jamalzadeh’s literary opinions as given answers to them will be discussed as a result of this correspondence. The Iranian children living in Paris who had attended to the Pierre Brossolette Academy to learn Persian, decided to create a magazine. They had written a letter to Jamalzadeh and asked him some questions on literary issues. The author had transferred his literary views through these answers.
YAYIN İLKELERİ 1-Nüsha, şarkiyat alanında uluslararası çapta yayın yapan ve altı ayda bir olmak ü... more YAYIN İLKELERİ 1-Nüsha, şarkiyat alanında uluslararası çapta yayın yapan ve altı ayda bir olmak üzere yılda iki sayı yayımlanan hakemli bir dergidir. 2-Dergiye, şarkiyat alanında yazılmış makale, yazma eser tahkik ve tanıtımı, bilimsel eleştiri ve kitap tanıtımı ile çeviri makale gönderilebilir. Makaleler e-posta yoluyla gönderilmedikleri takdirde makalelerin ekinde makalenin kaydedildiği bir cd bulunmalıdır. Yazarlar, e-posta adreslerini bildirmelidirler. 3-Yayımlanmak üzere gönderilen çalışmalar, yayın kurulunun incelemesinden sonra yayımlanmaya değer bulundukları takdirde bilimsel açıdan incelenmek üzere ilgili alandaki bilimsel çalışmalarıyla tanınan iki ha-keme gönderilir. Hakeme gönderilen çalışmaların yazarları gizli tutulur. Ayrıca hakem raporları gizlidir. Raporlardan birinin olumsuz olması du-rumunda yayın kurulu çalışma yayın programından çıkarır ya da yeni bir hakeme daha gönderir ve bu hakemin raporunun sonucunu dikkate alır. Raporlar dergi tarafından beş yıl süreyle saklanır. 6-Yayımlanan çalışmaların sorumluluğu yazarlarına aittir. 7-Derginin yayın dili Türkçedir. Ancak editörler kurulunun kararıyla, yayımlanan çalışmaların toplamının üçte birini geçmeyecek ölçüde İngilizce, Arapça ve Farsça makaleler de yayımlanabilir. Ayrıca 20 sayfayı geçmeyen Arapça ya da Farsça yazma eser metinleri yayımlanabilir. 8-Kitap tanıtımı dışındaki çalışmalara her biri en az 50, en fazla 100 kelimeden oluşan Türkçe ve İngilizce özet (summary) ve anahtar kelimeler (keywords) ile makalenin İngilizce başlığı eklenmelidir. 9-Çalışmalar, PC bilgisayarda 16x24 cm boyutunda "word belgesi" olarak, 12 punto Times New Roman ile ve 1,5 satır aralıklı yazılmalı ve 20 sayfayı aşmamalıdır. 10-Çalışmalarda çizim, şekil ya da harita yer alacaksa bunlar, dergi boyutuna uygun biçimde metinden ayrı olarak aydıngere ya da yüksek gramajlı beyaz kâğıda belirgin çizgilerle çizilmeli, ayrıca numarası ve metin içindeki yeri belirtilmelidir. Yukarıda belirtilen boyutlarda hazırlanmayan tablo ve çizim barındıran makaleler işleme konulmayacaktır. 11-Çalışmalarda kullanılan notlar son not şeklinde düzenlenmeli, bu son notlarda kitap adları italik, makale adları düz karakterle tırnak içinde yazılmalıdır. Son notta kullanılan metin kitap ise şu sıra takip edilmelidir: Yazarın adı soyadı, kitap adı, basım yeri ve yılı, cilt, sayfa. Son notta kullanılan metin makale ise sıralama şu şekilde olmalıdır: Yazar adı ve soyadı, "makale adı", süreli yayın ya da makalenin yer aldığı kitap vs., cilt veya yıl, sayı (basım tarihi), sayfa. 12-Makalenin sonunda yararlanılan kaynakları gösteren bir kaynakça yer almalıdır.
Mohammad Taqî Bahâr (Maleko's-Shoarâ) is considered to be one of the most important writers, inte... more Mohammad Taqî Bahâr (Maleko's-Shoarâ) is considered to be one of the most important writers, intellectuals and politicians of Iran in the 20th century. Although he had some critical poems on Iran -Russia relations during his life time, he had great admiration about Alexander Sergeyevich Pushkin's personality and his works who was famous Russian writer and poet. As a result of this fascination, he had written two poems for this great Russian writer and poet in his divan. In this study, Bahâr's two poems will be examined by mentioning Bahâr's and Pushkin's literary personalities. The first poem is called "Dorud be Pushkin" means (Salute/Praise for Pushkin) which Bahâr wrote while he was sick in his bed for Pushkin's 150 th birth anniversary. This poem consists eight couplets and he tells his admiration to Pushkin and mentions that Pushkin actually is not dead for years because he lives with his works and he always will. And the second poem is called "Bena-yi Yadegar" means (House of memories), which the Iranian minister of culture of that period asked Bahâr to translate Puskin's this poem into Persian. This poem consists twenty six couplets and in this poem Bahâr tells that Pushkin had build a structure by his works of art and this building will remain forever until a single person remains in this country (Russia). Also at the end of this poem Bahâr had added two more couplets to it.
Conference Presentations by Soner İşimtekin
1th International Literature, Language and Educational Research Symposium / 20 - 22 September, 2024
Synesis of coherence and semiotics elements over child ınnocence in the film The Color of Paradis... more Synesis of coherence and semiotics elements over child ınnocence in the film The Color of Paradise by Majid Majidi
Uluslararası Mitoloji Kongresi Özet Kitapçığı - Ferîdüddîn Attâr'ın ve William Shakespeare'in Eserlerinde Mitolojik İmge Olarak Simorg ve Phoenix, 2024
Ferîdüddîn Attâr'ın ve William Shakespeare'in Eserlerinde Mitolojik İmge Olarak Simorg ve Phoenix
III - INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON LITERATURE, CULTURE AND LANGUAGE - MUHAMMED ALİ CEMALZÂDE’NİN FARSİ ŞEKER EST ÖYKÜSÜNDE EDEBÎ AKIMLARIN YANSIMALARI , 2024
MUHAMMED ALİ CEMALZÂDE’NİN FARSİ ŞEKER EST ÖYKÜSÜNDE EDEBÎ AKIMLARIN YANSIMALARI
Nüsha, 2023
Bu araştırmanın temel amacı Sadık Hidayet’in Aylak Köpek (سگ ولگرد) ve Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal ... more Bu araştırmanın temel amacı Sadık Hidayet’in Aylak Köpek (سگ ولگرد) ve Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri (شرح حال یك الاغ هنگام مرگ) öykülerini duygusal yön analizi ile incelemektir. Bu amaç doğrultusunda nitel araştırma desenlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma materyali 2000 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan Aylak Köpek adlı kitaptaki Aylak Köpek öyküsü ile aynı yayınevi tarafından 2005 yılında basılan Hidâyetnâme adlı eserdeki Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri öyküsünden oluşmaktadır. Araştırma verilerinin analizinde içerik analizi çeşitlerinden duygusal yön analizi kullanılmıştır. İncelenen öykülerdeki cümlelerin ilettiği mesajların pozitif, negatif, belirsiz ve karışık yönleri tespit edilmiştir. Pozitif ifade 1, karışık 3, negatif 5, belirsiz ifadeler de 7 rakamı ile simgelenmiştir. Öykülerde yer alan cümleler bu yönleriyle tespit edip değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda Aylak Köpek öyküsündeki cümlelerin %44’ü pozitif, %40’ı negatif, %9’u belirsiz, %7’si karışık içerikli cümlelerden oluşmaktadır. Bir Eşeğin Ölüm Vakti Hal Diliyle Söyledikleri öyküsünde ise cümlelerin %36’sı pozitif, %59’u negatif, %3’ü belirsiz, %2’si karışık içerikli cümlelerden oluştuğu tespit edilmiştir. Her iki öyküde de cümleler ve cümlelerin genel eğilimi incelendiğinde yazarın negatif bir mesaj verme eğiliminde olduğu bulgulanmıştır. Yazarın incelenen öykülerde sevgiye muhtaç, kalabalıklar içinde yalnız kalan, bir çaresizlik içinde ne yapacağını bilemeyen bir profil çizdiğini söylemek mümkündür.
In the twentieth century, although Furug Ferruhzâd (1935 -1967) who is one of the leading intelle... more In the twentieth century, although Furug Ferruhzâd (1935 -1967) who is one of the leading intellectuals and literary women of the contemporary Iranian literature is known as a poet, she produced also successful works on writing, painting, acting and directing. Ferruhzâd who gained worldwide fame by the works she penned with her own style, wrote short stories in a limited number. Kâbus from the short stories of the writer is determined as a case story. Case story presents a section from the life of the ordinary people. Its subject is chosen randomly from the daily life and is not formed from a big event and the place is not focused on. In general the feeling of incompleteness is awaken in the story and the indetermination of the sections such as introduction, development and conclusion by distinctive lines is a characteristic of the case story that is also known as Chekhov style. In this study, the story Kâbus will be tried to read in the frame of a textlinguistic analysis. The textl...
TEKE 9/4 - 2020 , 2020
Metindilbilim, metin merkezli edebiyat kuramları içerisinde ön plana çıkan nispeten yeni bir meti... more Metindilbilim, metin merkezli edebiyat kuramları içerisinde ön plana çıkan nispeten yeni bir metin çözümleme yöntemidir. Bu yöntem bir taraftan metinsellik ölçütlerini sorgularken diğer taraftan da metin üreticiye dair biçem özelliklerini ortaya koyar. Özellikle, modern edebiyat metinlerinde örneklerini sıkça görmeye başladığımız metindilbilimsel analizler, eserin yapısını ve içeriğini belirleme hususunda belli bir noktaya ulaşmaya başlamıştır. Buna karşın Klasik edebiyatımızda, metin eksenli inceleme yöntemleri, son dönemlerdeki yapısalcı ve ontolojik söylem çözümlemeleri dışında, genellikle şerh ve tahlil çalışmaları çerçevesinde devam etmektedir. Yapmış olduğumuz literatür taramaları, Klasik edebiyat metinlerinde, metindilbilim kuramının tüm yönleriyle ele alındığı bir çalışmanın eksikliğini göstermektedir. Bu bağlamda ilk inceleme örneklerinden biri olan çalışmamızda, Klasik edebiyat metinlerinin alternatif bir dilbilimsel inceleme yöntemi olan metindilbilim yaklaşımıyla kazandığı yeni boyutları ortaya koymayı hedefledik.
Bu makalede, metnin bütününe yaklaşımı ile klasik belagat çalışmalarından ayrılan metindilbiliminin ortaya çıkışı, amaçları, metnin anlaşılmasına sunduğu katkılar üzerinde durulmuş ve Fuzûlî'nin mütekerrir bir murabba örneği olan manzumesi metindilbilim ölçütleri esas alınarak çözümlenmiştir.
Text linguistics is a relatively new method of text analysis that stands out among text-centered literary theories. With this method, on the one hand, the textuality criteria are questioned, and on the other hand, the style of the text producer is revealed. In particular, the text linguistic analysis, which we frequently see examples in modern literary texts, has started to reach a certain point in determining the structure and content of the work. However, in our classical literature, text-based examination methods generally continue within the framework of annotation and analysis studies, except for structuralist and ontological discourse analysis in recent decades. The literature scans we have done show the lack of a study in classical literary texts, in which all aspects of the linguistics theory are addressed. In this study, which we consider to be the first in this context, we aimed to reveal the new dimensions gained by the text linguistics approach, which is an alternative linguistic analysis method of classical literature texts.
In this article, the emergence of text linguistics, which is separated from classical eloquence studies with its approach to the whole text, its objectives, its contributions to the understanding of the text are emphasized, and Fuzûlî's verse, which is an example of a repeating murabba, is analyzed based on the text linguistics criteria.
Öz Birçok araştırmacının, Farsça şiir dönemleri üzerine yaptıkları tespitlerde, X. ve XI. yüzyılı... more Öz Birçok araştırmacının, Farsça şiir dönemleri üzerine yaptıkları tespitlerde, X. ve XI. yüzyılın ilk yarısında yani Sâmânîler ve sonrasında Gazneliler dönemine denk gelen zaman diliminde yazılan şiirlerin gerek konu gerekse dil açısından İran'ın millî ruhunu, düşüncesini, Farsçanın arı kullanımını yansıtan birer ayna oldukları belirtilir. Dönem şairlerinin şiirlerinde Arapça kelimelerden mümkün olduğunca uzak durarak sade dil kullanmaları, bilimsel-teknik kavramlardan kaçınmaları, doğal teşbihler-tasvirler oluşturmaları, basit, kullanılmamış mazmunlarla kısa vezinleri ve bahirleri tercih etmeleri, temalarını millî gurur, hamasî düşünce ve bağımsızlık üzerine temellendirmeleri dönemin baskın şiir özellikleri olarak kabul edilmektedir. Rûdekî, Dakîkî, Firdevsî, Ferruhî-yi Sistânî, Unsurî, Menûçehrî, Zeynebî, Mesʿud-i Râzî gibi İran'ın büyük şairleri eserlerini bu dönemde, bu özelliklere uygun biçimde yazmışlardır. Ebû Nazar Abdulaziz b. Mansûr Ascedî-yi Mervezî de (ö.1040?), XI. yüzyılın önde gelen şairlerindendir. Gazneli Mahmûd ve oğullarının methiyecile-rinden olan şairin divanı günümüze kadar ulaşmamış olsa da şiirleri dağınık ola-rak bazı mecmua, tezkire ve risalelerde bulunmaktadır. Özellikle, Gazneli Mah-mûd'un Hindistan seferinde Sumenât'ı fethetmesi üzerine söylediği kasidesine birçok tezkirede yer verilmektedir. Fars şiirinin belirtilen dönemi üzerine yapılan araştırmalarda, Ascedî-yi Mervezî'nin önemli bir şair olduğu belirtilmesine karşın hayatı ve eserleri hakkında yeterli bilgi bulunmamasından bahsedilmektedir. Ça-lışmada mevcut kaynaklar derlenerek, şairin hayatı ve edebî üslubu hakkında bilgi verilecek, yapılacak değerlendirmeleri desteklemek amacıyla şiirlerinden örnekler sunulacaktır.
Öz: İnsanoğlu hayatının her döneminde çeşitli koşullara bağlı olarak göç etmiştir. Göçmenler, git... more Öz: İnsanoğlu hayatının her döneminde çeşitli koşullara bağlı olarak göç etmiştir. Göçmenler, gittikleri ülkelerde, tanıştıkları yeni kültürler ve benimsemek zorunda oldukları ekonomik ve sosyal durumlar neticesinde değişim yaşamışlardır. Bu durum göç eden edebiyatçıları da kaçınılmaz biçimde derinden etkilemiştir. Vatanlarında yetiştirildikleri kültür, göç ettikleri ülkelerin kültüründen bir şekilde etkilenen edebiyatçılar, vatan özlemlerini, yabancı ülkelerde karşılaştıkları olayları, yaşamak zorunda kaldıkları durumları ya da özgür bir ortam buldukları için anavatanları hakkındaki eleştirel düşüncelerini 'göç edebiyatı' üzerinden dile getirmişlerdir. İran'da da, 1970'li yıllar sonrasında yaşanan siyasi değişimler neticesinde ülkelerinden ayrılan çoğu edebiyatçı, Batı edebiyatını da takip ederek, 'göç edebiyatı' olarak değerlendirilebilecek nazım ya da nesir tarzında eserler vermiştir. Temalarını genellikle 'yaşadıkları göçün etkileri' üzerine şekillendiren edebiyatçılar çeşitli konular ve motiflerle Fars edebiyatında bu akımın öncüsü olmuşlardır. Çalışmada, çağdaş İran göç edebiyatının önde gelen temsilcileri ve eserleri hakkında bilgi verilecek; ülkelerinden uzak olsalar da bu edebiyatçıların kendi edebiyatlarına sundukları katkılar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Abstract: Mankind has emigrated in every period of his life under various conditions. Migrants have experienced changes in the new cultures they have met and the economic and social conditions they have to adopt. This situation has inevitably influenced literati immigrants as well. They wrote about this school in their homeland by synthesizing the culture of their country of origin, their longing for their country of residence, the events they had to face in foreign countries and the situations they had to live in, or their critical thoughts about their homeland because they found a free environment. In Iran, many literati who left their country after the political changes in the country after the 1970s followed the Western literature and produced works of verse or prose which could be considered as inde 'migration literature'. The writers who shaped their themes on the effect of their migration have been the pioneers of this movement in Persian literature with various subjects and motifs. In this study, it will be given information about the leading representatives and works of contemporary Iranian immigration literature and it will be tried to determine the contributions of these writers to their literature even if they are away from their countries.
KARAMANOĞLU MEHMETBEY ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2018
Yirminci yüzyılın başlarında, Fars edebiyatında ‘sosyal eleştiri’ temalı şiirler özgürlük düşü... more Yirminci yüzyılın başlarında, Fars edebiyatında ‘sosyal eleştiri’ temalı şiirler özgürlük düşüncesinin halk arasında daha da yaygınlaşmasını sağlamıştır. Yazıldıkları dönemin önemli siyasi ve içtimai olaylarını gözler önüne seren, daha çok hicvî ve mizahî biçimde kaleme alınan bu şiirler İran halkını güldürürken onları düşünmeye ve öz eleştiri yapmaya teşvik etmiştir. İran’da 1905-1907 yılları arasında gerçekleşen ‘Meşrutiyet İnkılâbı’nın ardından, dönemin önemli hiciv şairlerinden Seyyid Eşrefuddîn Huseyin Gîlânî de, nam-ı diğer Nesîm-i Şimâl, bu isimle kurduğu eleştiri amaçlı mizahî gazetesi ile Meşrutiyetin gerçekleri, bu yeni rejimin aksayan yönleri ve toplumsal hayatın bozuklukları hakkında İran halkını bilgilendirmek ve bilinçlendirmek istemiştir. ‘Şiʿr-i Nov’ (yeni şiir) akımının temsilcilerinden olan Eşrefuddîn daha çok musammat nazım biçimindeki eleştirel şiirlerini sokak ve pazar dilini kullanarak yani halkın anlayabileceği sade bir üslupla yazmış ve bu şiirleri gazetesinde yayımlayarak geniş kitlelere, daha çok toplumun alt tabakasına mensup insanlara ulaşmış ve bu insanlar tarafından büyük ilgi görmüştür. Şair, hayatı boyunca yaşadığı türlü sıkıntılara rağmen benimsemiş olduğu bu görevinden hiçbir zaman vazgeçmemiş ve nerede, hangi şartlarda olursa olsun şiir söylemeye devam etmiştir. Bu çalışmada, Nesîm-i Şimâl’in hayatı ve edebî üslubundan bahsedilerek, bu bağlamda yazdığı şiirler örneklendirilecektir.
In the early twentieth century, poems based on ‘social criticism’ in Persian literature made the idea of freedom more widespread among the public. These poems, which show the important political and social events of the period they were written in, with a satirical and humorous content, encouraged the Iranian people to think and make self-criticism while making them laugh. After the constitutional reform in Iran between 1905-1907, one of the most important satirical poets of the period, Sayyed Ashraf-al-Din Hosseini Gilani, a.k.a. Nasīm-e Šemāl wanted to inform the Iranian people about the realities of the constitutional monarchy, disruptions of this new regime and social life through the newspaper with a humorous and critical content that he established under this name. Ashraf-al-Din who is one of the representatives of the ‘new poetry’ has written his poems in the genre of ‘musammat’ in a simple style that can be understood by the people using street and market language and by publishing these poems in his newspaper, he reached out to large masses, mostly to people from the lower levels of society, and received great attention from these people. The poet never gave up this task he had adopted despite all the difficulties he experienced throughout his life and continued to say poetry in this context no matter where, under any circumstances. In this study, by being mentioned Nasīm-e Šemāl's life and literary style, his poems written in this context will be exemplified.
Forough Farrokhzad who wrote idiocratical works in the various branches of literature and art put... more Forough Farrokhzad who wrote idiocratical works in the various branches of literature and art put a lot of works into her fleeting life of thirty-two years, is known one of the taboo-breaking poets of contemporary Iranian literature as well as important. Literary critics who examined Forough Farrokhzad’s poetry say that her poetry style has two aspects and two periods. The way in which the poet deals with the subjects and topics that she works in her poems forms the basis of this distinction. This distinction is made between compilations of poetry books titled Esir, Duvar, İsyan “The Captive, The Wall, Rebellion” and poetry books titled İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına “Let us Believe in Beginning of theCold Season” and Bir Başka Doğuş “Another Birth”. However, whatever the poetry period was, Farrokhzad frequently used some certain words such as ‘hope, love, heart, kiss, longing, death, sin, grave, dungeon, and cage’ especially ‘darkness’ and ‘night’. In this study, Forough Farrokhzad’s poetry style and the words darkness and night which she used in almost every poem and yet as a matter of quantity took the first order will be examined and examples from these uses will be sampled.
Edebiyatın ve sanatın çeşitli dallarında kendine özgü yapıtlar veren,
otuz iki yıl süren kısacık ömrüne birçok eser sığdıran Furûğ Ferruhzâd
çağdaş İran edebiyatının önemli olduğu kadar tabu yıkan şairlerden
biri olarak tanınmaktadır. Onun şiirleri üzerine inceleme yapan edebiyat
eleştirmenleri onun şairlik biçeminin iki yönü ve dönemi olduğunu söylemektedirler. Ferruhzâd’ın şiirlerinde işlediği konular ve konuları ele alma biçimi bu ayrımın temelini oluşturmaktadır. Bu ayrım Esir, Duvar, İsyan şiir kitapları ile Bir Başka Doğuş ve İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına başlıklı şiir kitapları arasında yapılmaktadır. Ancak hangi şiir dönemi olursa olsun şair ‘ümit, aşk, gönül, öpücük, özlem, ölüm, günah, mezar, zindan, kafes’ ve özellikle ‘karanlık’ ile ‘gece’ gibi bazı sözcükleri sıklıkla kullanmıştır. Bu çalışmada Ferruhzâd’ın iki döneme ayrılan şairlik biçeminde neredeyse her şiirinde takıntılı şekilde kullandığı ve tüm şiirlerinde nicelik olarak da ilk sırayı alan karanlık ve gece sözcükleri irdelenecek, bu kullanımların geçtiği şiirlerden örnekler verilecektir.
Referring to Persian literary criticism, the work Sīyāhatnāma-i Ebrāhīm Baik ya Balâ-yi Taassob-e... more Referring to Persian literary criticism, the work Sīyāhatnāma-i Ebrāhīm Baik ya Balâ-yi Taassob-e O (The Travel Diary of Ebrahim Beg or the Trouble of His Bigotry) by Hajj Zayn al- bedīn Marāga’ī, a prominent and widely-read author among his contemporaries, should certainly be addressed. Besides being a pioneer in the Persian literature, Sīyāhatnāma, which was written in three volumes between 1895 and 1900, has a great social and historical significance as well. The author of the book is one of the most important representatives of simple prose outside of Iran and he wrote this book as a result of his deep love for his country. This groundbreaking work of him, reflecting political, social, and cultural characteristics and difficulties in historical cycle of life in that time period from a critical view, represents an indispensable historical and literature source for social scientists. In the present paper, the life of this prominent novelist, his writing style and works will be reviewed. The criticisms pertaining to his seminal work will be comparatively provided, and the place of this work in the contemporary Persian literature will be highlighted.
Öz
Farsça eleştiri romanlarından söz ederken, yazıldığı dönem içerisinde oldukça ses getiren ve geniş okuyucu kitlesi kazanan Hâcı Zeynülâbidîn-i Merâgaî’nin Seyahatnâme-yi İbrahim Beg ya Belâ-yi Taassub-i U (İbrahim Bey’in Seyahatnâme’si ya da Onun Taassubunun Belası) adlı eserinden mutlaka bahsedilmelidir. 1895 – 1900 yılları arasında üç cilt halinde yazılmış olan Seyahatnâme-yi İbrahim Beg çağdaş İran edebiyatında sahip olduğu edebî öncülüğünün yanı sıra toplumsal ve tarihî büyük bir önemi de haizdir. Eserin yazarı, İran dışındaki sade nesrin en önemli temsilcilerinden biridir. Savunduğu görüşleriyle paralel biçimde ve daha çok eleştirel içerikli adı geçen bu eserini ülkesine duyduğu derin
sevgi sonucunda kaleme almıştır. Yazıldığı dönemin siyasal, toplumsal ve kültürel özelliklerini yansıtan, insanların yaşadıkları zor koşulları eleştirel bakış açısıyla anlatan bu eser, sosyal bilimler alanında çalışan araştırmacılar için eşsiz bir kaynak niteliğindedir. Bu çalışmada yazarın hayatı, biçemi ve eseri değerlendirilecek, eser hakkında yapılmış olan eleştiriler karşılaştırmalı olarak verilecek, söz konusu bu eserin çağdaş İran edebiyatındaki öneminden bahsedilecektir.
Birbirinin çağdaşı olan Furûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath’ın eserlerine ve hayatlarına bakıldığınd... more Birbirinin çağdaşı olan Furûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath’ın
eserlerine ve hayatlarına bakıldığında birçok ortak özellik göze çarpmaktadır.
Ayrı coğrafyalarda yaşayan bu iki kadının gerek yaşadıkları yıllar gerek kısa
yaşam süreleri gerekse hayatlarındaki aile veya erkek figürlerinin olumsuz
etkileri neredeyse paralel görünümler çizmektedir. Çalışmalarıyla olduğu
kadar hayatlarıyla ve hayata veda edişleriyle de ünlü olan Ferruhzâd ile
Plath’ın özellikle şiirlerine bakıldığında şiirlerinin çoğunu depresif bir ruh
haliyle ve eleştirel biçimde kaleme aldıkları fark edilmektedir. Doğum ve
trajik ölüm tarihleri, şiir söylemedeki amaçları ve hayatlarında tecrübe
ettikleri sıkıntılar nerdeyse benzer olan bu iki kadın şairin yaşanmışlıklarını,
kendilerini etkileyen olayları, toplumun kendilerine biçtiği rollere isyanlarını
şiir dizelerini manipüle ederek haykırmışlardır. Topluma ve toplumun
kurallarına eleştiri olarak söyledikleri şiirlerinde, hissettikleri duygu
yoğunluğunu, kırgınlığı, karamsarlığı ve öfkeyi yansıtmak amacıyla
esenliksiz başlıklar, sözcükler ve imgeler seçmişlerdir. Bu çalışmada, bu iki
şairin hayatları ve şairlik biçemleri arasındaki benzerlikler karşılaştırmalı
olarak ele alınıp, özellikle şiirlerinde yoğun bir biçimde kullandıkları
esenliksiz kelimeler tespit edilmeye çalışılmıştır
When the works and lives of these two contemporary female poets are studied, many common features are striking. The years that they had lived, their short life span and the negative effects of familiy and male figures in their lives of these two women living in separate geographies almost draw paralel views to each other. It’s recognized that Forough Farrokhzad and Sylvia Plath, who are famous for their lives as much as their farewells, had written many poems in a depressive and critical mood. These two female poets, who are almost similar in their birth and tragic death dates, the purpose of poetry and the difficulties they experienced in their lives, shouted at their revolts against their lives, the events that affected them, the roles the society had imposed on them in their poems. In their poetry, which they say as criticism of society and the rules of society, they have chosen dysphoric titles, words and images to reflect their intensity of feeling, frustration, pessimism and anger. In this study, similarities between these two female poets' lives and poetry styles were compared and the dysphoric words they used in their poems were tried to find out.
Öz Yirminci yüzyılda çağdaş İran edebiyatının önde gelen entelektüel ve edebiyatçılarından Furug ... more Öz Yirminci yüzyılda çağdaş İran edebiyatının önde gelen entelektüel ve edebiyatçılarından Furug Ferruhzâd (1935-1967) şairlik yönüyle bilinse de yazarlık, ressamlık, oyunculuk ve yönetmenlikte de başarılı yapıtlar üretmiştir. Şiirde kendine has ekolüyle yazmış olduğu eserleriyle dünyaca ün kazanan Ferruhzâd sınırlı sayıda da olsa kısa öyküler kaleme almıştır. Yazarın kısa öykülerinden Kâbus bir durum öyküsüdür. Durum öyküsü, sıradan insanların yaşamından bir kesit sunar. Konusu günlük yaşamın içinden gelişi güzel seçilip büyük bir olay üzerine kurulmadığı gibi mekân üzerinde de fazla durulmaz. Genellikle öyküde bitmemişlik hissi uyandırılırken serim, düğüm, çözüm gibi bölümlerin kesin çizgilerle belirlenmemesi de Çehov tarzı olarak bilinen durum öyküsünün özelliklerindendir. Bu çalışmada, Kâbus öyküsü metindilbilimsel bir analiz çerçevesinde okunmaya çalışılacaktır. Klasik metin incelemelerinden farklı olarak, metnin yüzeyinde yer alan ögelerden hareketle derininde ortaya çıkan anlamsal yapılara ulaşma yöntemi olan metindilbilim, çağdaş dilbilim araştırmalarında tümce boyutu aşılarak gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. 1970'lerden bu yana dilbilimin ayrı bir dalı olarak çalışan metindilbilime dayalı bir çözümlemede metin içindeki tümceler birbirinden bağımsız unsurlar olarak değil, aralarındaki yapısal ve anlamsal bağlantılar ile bir bütün olarak ele alınmaya başlanmıştır. Bu anlayışla metne yaklaşan metindilbilim, türü ne olursa olsun her türlü dil olgusunu metin yapan ölçüt ve kuralları belirler. Genelde metne, özelde yazınsal metne ve bu metinlerin anlam çerçevelerine ulaşma yöntemi olan metindilbilim, metinlerin türlerine göre yapısal ve işlevsel özelliklerini kullanıldıkları bağlam içerisinde ele alır. Bu bağlamda Kâbus öyküsü metinselliğin temel ölçütlerinden metnin yüzey yapısıyla ilgili bağlaşıklık ve derin yapısıyla ilgili bağdaşıklık unsurlarından hareketle, metinden verilen örneklerle incelenerek çözümlenmeye çalışılacak, Türkiye'de, Fars Dili ve Edebiyatı araştırmacıları için faydalı olacağı düşünülen bir metindilbilimsel çözümleme örneği oluşturulacaktır. Bu yönüyle, çalışmanın Türkiye'de Farsça bir kısa öykü üzerine yapılan ilk metindilbilimsel analiz örneği olduğu düşünülmektedir.
In the twentieth century, although Furug Ferruhzâd (1935-1967) who is one of the leading intellectuals and literary women of the contemporary Iranian literature is known as a poet, she produced also successful works on writing, painting, acting and directing. Ferruhzâd who gained worldwide fame by the works she penned with her own style, wrote short stories in a limited number. Kâbus from the short stories of the writer is determined as a case story. Case story presents a section from the life of the ordinary people. Its subject is chosen randomly from the daily life and is not formed from a big event and the place is not focused on. In general the feeling of incompleteness is awaken in the story and the indetermination of the sections such as introduction, development and conclusion by distinctive lines is a characteristic of the case story that is also known as Chekhov style. In this study, the story Kâbus will be tried to read in the frame of a textlinguistic analysis. The textlinguistics that is different from the classical text study is an access method to the semantic layers occurred in the deep structures of the text by means of the surface structure elements and it occurred as a result of the researches realized by going beyond sentence in the contemporary linguistic studies. Since 1970's in an analysis based on the textlinguistics as a separate branch of the linguistics, the sentences in the text have begun to be addressed not as independent elements from each other but as a whole having the structural and semantic connections between them. Approaching to the text by this understanding the textlinguistics determines the standards and rules that make text any language phenomenon. The textlinguistics that is an access method in general to text and in private to literary text and their semantic frame works approaches to the structural and functional features of the texts according to their types and context in which they are used. In this context, the story Kâbus will be tried to analyze by means of the cohesive elements related to the surface structure and coherent elements to the deep structure that are the main standards of the textlinguistics by the examples from the text and a sample of textlinguistic analysis that is envisioned as a helpful study for the researchers of the Persian Language and Literature in Turkey will be realized. This study is believed to be the first textlinguistic analysis sample formed on a Persian short story in Turkey.
Lahoti who brought realism to Persian poetry, has taken place since the early years of his youth ... more Lahoti who brought realism to Persian poetry, has taken place since the early years of his youth as a pro-freedom poet in Persian literature. The biggest factor in the formation of his political thoughts and literary personality was the October Revolution in Russia. As a result of the struggle, which he had given in his country, he had lived in exile for many years and especially strongly had been influenced by the opinions and the works of Russian writers in the years of his staying in Russia. In this context, he had written a poem in his diwan for Maxim Gorky whom appreciated his personality and his work. He had also translated Maxim Gorky’s the most famous poem called ‘The Song of the Stormy Petrel’ into Persian. In this study, Lahoti’s two poems will be examined by mentioning Lahoti’s and Gorky's literary personalities.
Fars şiirinde realizm akımını ortaya çıkaran Ebu’l-Kâsım-i Lâhûtî’nin, gençlik çağlarından itibaren özgürlük yanlısı bir edîb olarak Fars edebiyatında kendine has bir yeri olmuştur. Siyasi düşüncelerinin ve edebî kişiliğinin oluşumundaki en büyük etken ise Rusya’da yaşanan Bolşevik Devrimi’dir. Ülkesinde verdiği mücadele neticesinde uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan şair, özellikle Rusya’da kaldığı senelerde Rus edebiyatçıların eserlerinden ve görüşlerinden oldukça etkilenmiştir. Bu bağlamda, kişiliğini ve eserlerini takdir ettiği Maksim Gorki için divanında bir şiir söylemiş ve yazarın ‘Fırtına Habercisi’nin Türküsü’ isimli şiirini de Farsçaya tercüme etmiştir. Bu çalışmada, Lâhûtî’nin divanında yer alan söz konusu iki şiir, Lâhûtî’nin ve Gorki’nin edebî üslupları ve kişiliklerinden de bahsedilerek ele alınacaktır.
Seyyed Mohammad Ali Jamalzadeh who has provided the major contribution in short storytelling genr... more Seyyed Mohammad Ali Jamalzadeh who has provided the major contribution in short storytelling genre of Persian literature on twentieth century in Iran, has led to the emergence of a new literary genre with his cult book "Yekî Bûd Yekî Nebûd" which written in 1921. Although his style has been appreciated by many critics and researchers, there were negative opinions which had evaluated his style as the tastelessness. Unfortunately, after this work, which brought him worldwide fame, he has been unable to obtain such a success. He had believed that all kinds of scientific and artistic works should be passed to the public with simple and straightforward writing types for the development of a country in various fields. He evaluated as the key to development of which the public and the students must understand down to the finest detail of the works done in a country. In this context, he had often argued that spoken language and proverbs should be used in the written works as well. Because of this, as a pioneer, he had penned many works which stressed the importance plain text on storytelling and the short story genre. In our study, a letter correspondence will be subject which made between Jamalzadeh and young Iranians living in Paris ranging between ages 8-17. Thus, Jamalzadeh’s literary opinions as given answers to them will be discussed as a result of this correspondence. The Iranian children living in Paris who had attended to the Pierre Brossolette Academy to learn Persian, decided to create a magazine. They had written a letter to Jamalzadeh and asked him some questions on literary issues. The author had transferred his literary views through these answers.
YAYIN İLKELERİ 1-Nüsha, şarkiyat alanında uluslararası çapta yayın yapan ve altı ayda bir olmak ü... more YAYIN İLKELERİ 1-Nüsha, şarkiyat alanında uluslararası çapta yayın yapan ve altı ayda bir olmak üzere yılda iki sayı yayımlanan hakemli bir dergidir. 2-Dergiye, şarkiyat alanında yazılmış makale, yazma eser tahkik ve tanıtımı, bilimsel eleştiri ve kitap tanıtımı ile çeviri makale gönderilebilir. Makaleler e-posta yoluyla gönderilmedikleri takdirde makalelerin ekinde makalenin kaydedildiği bir cd bulunmalıdır. Yazarlar, e-posta adreslerini bildirmelidirler. 3-Yayımlanmak üzere gönderilen çalışmalar, yayın kurulunun incelemesinden sonra yayımlanmaya değer bulundukları takdirde bilimsel açıdan incelenmek üzere ilgili alandaki bilimsel çalışmalarıyla tanınan iki ha-keme gönderilir. Hakeme gönderilen çalışmaların yazarları gizli tutulur. Ayrıca hakem raporları gizlidir. Raporlardan birinin olumsuz olması du-rumunda yayın kurulu çalışma yayın programından çıkarır ya da yeni bir hakeme daha gönderir ve bu hakemin raporunun sonucunu dikkate alır. Raporlar dergi tarafından beş yıl süreyle saklanır. 6-Yayımlanan çalışmaların sorumluluğu yazarlarına aittir. 7-Derginin yayın dili Türkçedir. Ancak editörler kurulunun kararıyla, yayımlanan çalışmaların toplamının üçte birini geçmeyecek ölçüde İngilizce, Arapça ve Farsça makaleler de yayımlanabilir. Ayrıca 20 sayfayı geçmeyen Arapça ya da Farsça yazma eser metinleri yayımlanabilir. 8-Kitap tanıtımı dışındaki çalışmalara her biri en az 50, en fazla 100 kelimeden oluşan Türkçe ve İngilizce özet (summary) ve anahtar kelimeler (keywords) ile makalenin İngilizce başlığı eklenmelidir. 9-Çalışmalar, PC bilgisayarda 16x24 cm boyutunda "word belgesi" olarak, 12 punto Times New Roman ile ve 1,5 satır aralıklı yazılmalı ve 20 sayfayı aşmamalıdır. 10-Çalışmalarda çizim, şekil ya da harita yer alacaksa bunlar, dergi boyutuna uygun biçimde metinden ayrı olarak aydıngere ya da yüksek gramajlı beyaz kâğıda belirgin çizgilerle çizilmeli, ayrıca numarası ve metin içindeki yeri belirtilmelidir. Yukarıda belirtilen boyutlarda hazırlanmayan tablo ve çizim barındıran makaleler işleme konulmayacaktır. 11-Çalışmalarda kullanılan notlar son not şeklinde düzenlenmeli, bu son notlarda kitap adları italik, makale adları düz karakterle tırnak içinde yazılmalıdır. Son notta kullanılan metin kitap ise şu sıra takip edilmelidir: Yazarın adı soyadı, kitap adı, basım yeri ve yılı, cilt, sayfa. Son notta kullanılan metin makale ise sıralama şu şekilde olmalıdır: Yazar adı ve soyadı, "makale adı", süreli yayın ya da makalenin yer aldığı kitap vs., cilt veya yıl, sayı (basım tarihi), sayfa. 12-Makalenin sonunda yararlanılan kaynakları gösteren bir kaynakça yer almalıdır.
Mohammad Taqî Bahâr (Maleko's-Shoarâ) is considered to be one of the most important writers, inte... more Mohammad Taqî Bahâr (Maleko's-Shoarâ) is considered to be one of the most important writers, intellectuals and politicians of Iran in the 20th century. Although he had some critical poems on Iran -Russia relations during his life time, he had great admiration about Alexander Sergeyevich Pushkin's personality and his works who was famous Russian writer and poet. As a result of this fascination, he had written two poems for this great Russian writer and poet in his divan. In this study, Bahâr's two poems will be examined by mentioning Bahâr's and Pushkin's literary personalities. The first poem is called "Dorud be Pushkin" means (Salute/Praise for Pushkin) which Bahâr wrote while he was sick in his bed for Pushkin's 150 th birth anniversary. This poem consists eight couplets and he tells his admiration to Pushkin and mentions that Pushkin actually is not dead for years because he lives with his works and he always will. And the second poem is called "Bena-yi Yadegar" means (House of memories), which the Iranian minister of culture of that period asked Bahâr to translate Puskin's this poem into Persian. This poem consists twenty six couplets and in this poem Bahâr tells that Pushkin had build a structure by his works of art and this building will remain forever until a single person remains in this country (Russia). Also at the end of this poem Bahâr had added two more couplets to it.
1th International Literature, Language and Educational Research Symposium / 20 - 22 September, 2024
Synesis of coherence and semiotics elements over child ınnocence in the film The Color of Paradis... more Synesis of coherence and semiotics elements over child ınnocence in the film The Color of Paradise by Majid Majidi
Uluslararası Mitoloji Kongresi Özet Kitapçığı - Ferîdüddîn Attâr'ın ve William Shakespeare'in Eserlerinde Mitolojik İmge Olarak Simorg ve Phoenix, 2024
Ferîdüddîn Attâr'ın ve William Shakespeare'in Eserlerinde Mitolojik İmge Olarak Simorg ve Phoenix
III - INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON LITERATURE, CULTURE AND LANGUAGE - MUHAMMED ALİ CEMALZÂDE’NİN FARSİ ŞEKER EST ÖYKÜSÜNDE EDEBÎ AKIMLARIN YANSIMALARI , 2024
MUHAMMED ALİ CEMALZÂDE’NİN FARSİ ŞEKER EST ÖYKÜSÜNDE EDEBÎ AKIMLARIN YANSIMALARI
III - INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON LITERATURE, CULTURE AND LANGUAGE - ALİ EŞREF DERVİŞİYÂN’IN KÂĞITTAN ARZULAR ÖYKÜSÜNÜN METİNSELLİK ÖLÇÜTLERİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ, 2024
ALİ EŞREF DERVİŞİYÂN’IN KÂĞITTAN ARZULAR ÖYKÜSÜNÜN METİNSELLİK ÖLÇÜTLERİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLMESİ
İran Meşrutiyet Sonrası Şairlerinin Şiirlerinde Vatan Tezahürü, 2021
Çalışmada, İran Meşrutiyet İnkılâbı’nın genel bir tasviri yapılarak gerekçeleri ve sonuçlarına da... more Çalışmada, İran Meşrutiyet İnkılâbı’nın genel bir tasviri yapılarak gerekçeleri ve sonuçlarına dair kısa bir bilgi verilecek; bu dönemde yaşayan, eserlerini bu dönem odaklı kaleme alan ve vatan kavramını şiirlerinde kullanan şairlerden şiir örnekleriyle birlikte bahsedilecektir.
Özet 1887 yılında dar gelirli bir ayakkabıcının oğlu olarak Kirmanşâh"ta doğan Ebu"l-Kâsım-i Lâhû... more Özet 1887 yılında dar gelirli bir ayakkabıcının oğlu olarak Kirmanşâh"ta doğan Ebu"l-Kâsım-i Lâhûtî, küçük yaşlarından itibaren, aynı zamanda şair olan babasının evinde Kirmanşâh"ın edebî çevresi ile tanışmış, bu tarih itibariyle de özgürlükçü bir şair olarak Fars edebiyatında yerini almıştır. Fars şiirinde realizm akımının öncüsü olan Lâhûtî; bu bağlamda ünlü Kafkas şair Sâbir ve diğer Türk şairlerinden önemli ölçüde etkilenmiştir. Özellikle ateşli bir kadın ve işçi hakları savunucusu olan Lâhûtî kadın erkek eşitliği konusunda da şiirler yazmış, onlarla destek vermiştir. Lâhûtî"nin eserlerini ve üslubunu daha iyi anlayabilmek için yaşadığı dönemden ve İran Meşrutiyetinden bahsetmek gerekmektedir. Çünkü ülkesinde yaşanan gelişmeler Lâhûtî"nin kişiliğine ve eserlerine de ziyadesiyle yansımıştır. Şairin bu bağlamda değerlendirilebilecek 30 beyitlik mesnevi nazım biçimindeki "Kelebek ve Mum" şiiri, Eylül 1914 senesinde Bağdat"ta kaleme alınmıştır. Şiirde kelebek ve mum arasında geçen bir diyalog tasvir edilmektedir. Eser, barındırdığı tema bakımından hamasî bir şiirdir. Hem eleştiri hem de hiciv olguları barındıran şiirdeki olay ise İran halkının vatanı her durumda benimsemesi, ülkesini savunması gerektiği ve bu uğurda millî mücadeleye devam etmesidir; şiirde halkın sahte vaatlere inanmaması ya da sadece dış görünüşe kanmaması gerektiği de özellikle vurgulanmak istenmektedir. Anılan şiirde kısmî olarak Doğu yani İran ile Batı medeniyeti arasında yapılan bir kıyaslama da söz konusudur. Çalışmada Lâhûtî"nin "Şemʿ u Pervâne" başlıklı şiirinin derin yapısına yerleştirdiği ve çeşitli metaforlarla İran halkına vermek istediği mesajlar tespit edilmiştir.
Bir şeyi açma, ayırma, yorumlama anlamlarına gelen 'şerh' sözcüğü, edebiyatta bir eseri sözcük sö... more Bir şeyi açma, ayırma, yorumlama anlamlarına gelen 'şerh' sözcüğü, edebiyatta bir eseri sözcük sözcük açıklayarak, barındırdığı bütün dil, anlam, sanat ve estetik unsurlarıyla anlaşılır kılmayı sağlayan yöntemdir. Şerhin bir ilim dalı şeklinde teşekkül etmesi, Kur'ân-ı Kerim'i açıklamaya yönelik tefsir çalışmalarının bir sonucudur. Edebî bir eserin şerh edilmesi onun anlamsal derinliğine inmeyi gerektirir. Eserdeki gizli anlamları çıkarmaya vâkıf olan şârih, şerh ettiği esere dair verdiği bilgiler ve açıklamalar ile eseri yorumlamada güçlük çeken okuru aydınlatmış olur.
Sa‘dî Şîrâzî’nin Bostan ve Gülistan Eserlerinde Güçsüz Bireyin Gözetilmesi, 2018
A written text or a visual artwork can be accepted by people but its longevity beyond the time in... more A written text or a visual artwork can be accepted by people but its longevity beyond the time in which it is produced does not depend on its writing in the frame of specific criteria, in a literary style. It depends on the enjoying and interpretation of the each reader, viewer or listener, in their own way. If the artist’s message goes beyond the time in which it is; if it can be attracted people’s interest after centuries and be interpreted by them in different ways the work becomes a classic. This is also the case for the works of Saadi Shirazi, Bustan and Gulistan. In this context, these two works of Saadi Shirazi whose literary values have been widely accepted in every period have addressed to the common feeling and opinion of the people with the messages full of admonition for centuries. The problems Shirazi worked on and the suggestions of the solution they brought to the problems have led many readers to think through empathy. The poet intended to correct the society while trying to create a behavioral change in the individual through the messages he gave through his moral couplets.
II ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU YAYINLARI: 6 5846 Sayılı Kanuna göre bu eserin bütü... more II ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU YAYINLARI: 6 5846 Sayılı Kanuna göre bu eserin bütün yayın, tercüme ve iktibas hakları Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna aittir. Bildiri ve panel metinleri içinde geçen görüş, bilgi ve görsel malzemelerden bildiri sahipleri ve panel konuşmacıları sorumludur.
TRANSLATION MOVEMENT IN THE QAJAR PERIOD Translation activities have played a very important rol... more TRANSLATION MOVEMENT IN THE QAJAR PERIOD
Translation activities have played a very important role in the history of mankind and it has been a major factor in the movement of the human culture and science since ancient times. That’s why the translation activities have become a mandatory requirement in each period of every nation. In this context, it has undertaken a vital role for modernization of Iran in Qajar era. Especially, factors such as the establishment of European style schools, sending abroad of Iranian students for study and the employment of foreign lecturers by period administrators have contributed to this process. Thus, the situation in various areas and disciplines of Iran has improved. This movement has also enabled awareness in the people of Iran. The Iranian people and especially the intellectuals of Iran, who had met with European civilization, had understood how Iran had remained underdeveloped from the modern technology and the thoughts of the world and they had tried to get rid of these circumnutates of Iran. These improvements not only had been shown themselves on the Iran’s education and technology but also had prepared the suitable environment for the Iran constitution.
Keywords: Qajar Dynasty, Iran Translation Movement, Persian Literature, Dar ul-Funun, Translation.
FURÛĞ FERRUHZÂD ÖYKÜLERİ ÜZERİNE METİNDİLBİLİMSEL ÇÖZÜMLEME, 2018
Arka kapak yazısı: İran'da daha çok şiirleri ile tanınan Furûğ Ferruhzâd, (1935-1967) 32 yıllık ö... more Arka kapak yazısı: İran'da daha çok şiirleri ile tanınan Furûğ Ferruhzâd, (1935-1967) 32 yıllık ömrüne ressamlık, editörlük, tasarımcılık, kameramanlık, yönetmenlik, oyunculuk gibi uğraşların yanı sıra altı kısa öykü sığdırmıştır. Ferruhzâd öykülerinin daha iyi anlaşılabilmesi, derin yapıya yerleştirilen mesajlara ulaşılabilmesi adına altı kısa öyküsü olan Kâbus, Son, Kırgın, Küçük Arkadaşım, Umursamaz ve Yarının Hüznü metindilbilimsel çözümleme yöntemine göre okunmuştur. Metindilbilim, kuramsal temeli olan, uygulamalı bir metin çözümleme yöntemidir. Bu yönteme göre, metinlerin görünen yapısındaki sözcüksel ve dilbilgisel bağlaşıklık ögelerinden hareketle görünmeyen yapılarındaki anlam ögelerine ulaşılmıştır. Öykü çözümlemeleri, metindilbilimsel çözümleme yöntemi esas alınarak farklı okuma modelleri çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Daha önce bir bütün olarak Türkçeleştirilmediği düşünülen öyküler Farsça orijinalleri ile birlikte verilmiştir. Yazarın hayat hikâyesi göz önüne alındığında öykülerinde hayatından kesitler, izler bulmak mümkündür. Ferruhzâd'ın öyküleri, şiirlerinde olduğu gibi ataerkil bir toplumdaki kadının sessiz çığlıkları olarak değerlendirilebilir. Furûğ Ferruhzâd hakkında çok şey söylenmiştir. Söylenenlerin ötesinde onu en güzel anlatan sözcükler hayatının yansıması olarak değerlendirilebilecek eserlerindedir. Çalışma yalnızca Farsça öğrenenler için değil İran öykücülüğüne ve Furûğ Ferruhzâd'a ilgi duyan okurlar için de kaynak kitap durumundadır.