Esra Ergüzeloğlu | None - Academia.edu (original) (raw)
Uploads
Papers by Esra Ergüzeloğlu
Ozet: 2007’de baslayan ve devam etmekte olan ekonomik kriz bir kez daha kapitalist sistemin yeni ... more Ozet: 2007’de baslayan ve devam etmekte olan ekonomik kriz bir kez daha kapitalist sistemin yeni degerleme alanlarina olan gereksinimini ortaya koymaktadir. Dogal kaynaklarin ve butun yasam alanlarinin metalasma surecindeki hizlanma boylesi bir gereksinimin sonucudur. 2007 sonrasi donemde yasanan ekonomik, sosyal ve cevre krizleri kalkinma paradigmasinda donusum arayisini gundeme getirmistir. Nitekim devletin daha aktif yer aldigi secici sanayi politikalari uygulamalarini iceren kalkinma cercevesi oneriler arasinda yer almaktadir. Ancak gunumuzde devletin kendisi giderek artan bicimde bir sirket gibi yonetilmektedir. Dolayisiyla kapitalist dinamikler devletin zora dayali rolunu guclendirici bir egilim gostermektedir. Buradan hareketle bu calismada metalasma surecinin bolgesel bir ornegi olarak nukleer sermayesinin Anadolu topraklarina girme mucadelesi riza ile zor arasindaki iliski baglaminda tartisilacaktir. Anahtar Sozcukler: Nukleer Enerji, Kamu Politikasi, Devletin Rolu, Riza v...
Bu araştırma engelli üniversite öğrencilerinin öğretim süreci içinde karşılaştığı zorlukları ve a... more Bu araştırma engelli üniversite öğrencilerinin öğretim süreci içinde karşılaştığı zorlukları ve ayrımcı uygulamaları saptamak ve engellilik savunuculuğu ve katılım düzeylerini artırmak amacıyla yapılmıştır.
Ozet: 1990’lar i n sonlar i na do g ru neo-liberalizm ile celi s kilerini en aza indiren yeni bir... more Ozet: 1990’lar i n sonlar i na do g ru neo-liberalizm ile celi s kilerini en aza indiren yeni bir devletcilik kavray i s i ortaya c i km i s t i r. Kuresel-yerel sermayenin sahiplendi g i/in s a etti g i bu devletcilik, “etkin devlet” kavram i arac i l i g i ile somut kamu politikalar i na donu s turulmu s tur. Bu makalede yeni devletcilik ve etkin devletin kuramsal temelleri irdelenmi s tir. Kuramsal in s ay i olu s turan somut tarihsel ornekler, Do g u Asya ulkelerinden dev s irilmi s tir. Siyaset bilimi, sosyoloji ve iktisat disiplinleri icinde de devlet, toplum ve piyasa biciminde kurgulanan uclu yap i y i yeniden tan i mlayan ve cozumlemeyen yakla s i mlar geli s mi s tir: Yeni devletcilik, sosyal sermaye ve kurumsal iktisat. Dunya Bankas i ve IMF taraf i ndan tum dunyaya yayg i nla s t i r i lan yeni devletcili g in Turkiye’deki uygulay i c i s i ise AKP hukumeti olmu s tur. Anahtar Sozcukler: Yeni devletcilik, etkin devlet, yoneti s im, kalk i nma The Neo of Statism: The Effe...
Toplum Ve Demokrasi Dergisi, May 5, 2014
acikarsiv.ankara.edu.tr
... AID Uluslararası Kalkınma Ajansı-Agency for International Development AİHM Avrupa İnsanHaklar... more ... AID Uluslararası Kalkınma Ajansı-Agency for International Development AİHM Avrupa İnsanHakları Mahkemesi AÜ ... Böyle bir içerikte yönetim, administration anlamından çok management ... açması ve adliyelerin nasıl daha verimli, etkili, tutumlu hale getirilebileceğine dair ...
acikarsiv.ankara.edu.tr
... AID Uluslararası Kalkınma Ajansı-Agency for International Development AİHM Avrupa İnsanHaklar... more ... AID Uluslararası Kalkınma Ajansı-Agency for International Development AİHM Avrupa İnsanHakları Mahkemesi AÜ ... Böyle bir içerikte yönetim, administration anlamından çok management ... açması ve adliyelerin nasıl daha verimli, etkili, tutumlu hale getirilebileceğine dair ...
Ankara Barosu Dergisi, 2018
Gerçekliği sınıf analizi ile anlamaya çalışanlar için feminist kavramları ve terminolojiyi kullan... more Gerçekliği sınıf analizi ile anlamaya çalışanlar için feminist kavramları ve terminolojiyi kullanmaya başlamak ve bu alışkanlığı kazanmaya çalışmak başlangıçta zorlayıcı olabiliyor. Yaşamın ve pratiğin içinde karşılaşılan gündelik sorunlarda feminist metodolojinin akıl açıcılığı yardımıyla düşünmenin kazandırdığı derinlik ve netlik göz ardı edilemez bir düzeye ulaştı. Bunun tarihsel materyalist yöntem ile birlikte yeni bir sentezde buluşma olasılığı üzerine düşünmek, tekrardan somuta ve güncele dönerek öğrendiklerimizi ve bulgularımızı sınamak ile gerçekleşebilir. Kapıdan içeriye doğru ilk bakış, ilk sorular, ön düşünceler ile bir yol açabilmek umudunu taşıyan bu yazıda, adalet dağıtma mekanizmasının, adli bürokrasinin küçük ama önemli bir parçasını ele alarak yol alabileceğimizi umuyorum. Devlet, bürokrasi, yargı biçiminde kurumsallaşan iktidarın aynı zamanda baştan başa eril olması, tarihsel olarak ataerkil bir kuruluş ilkesine dayandığının ileri sürülmesi, aksinin mümkün olup olmadığı üzerine bir tartışmayı da beraberinde getirebilir. Erilliğin karşıtı olarak dişil kavram ve kurumlar icat edilirken bir başka inceltilmiş sınıfsal iktidarının görünmez ağına kapılabilir miyiz? Eril ya da dişil tarz, kurum, süreç saptamasını yapmak önemli olmakla birlikte, birini diğerine alternatif olarak kurmadan iktidarın böylesine kurumsallaşmış biçimlerinin toplumdaki temel işlev ve amaçlarının özüne geri dönme niyetini anlama çabası nasıl canlı tutulabilir. Konumuz bağlamında biraz daha somutlarsak rasyonel, sonuç odaklı "eril" bir adalet sisteminden, uzlaşma, müzakere, ikna ve pazarlığa dayalı "dişil" bir sisteme geçiş için arabuluculuk tarzını yargı dışına çıkarma yollarına mı başvuracağız? "Eril" ve "dişil" kategorilerini verili olan böylesine bir içerikle mi kavrayacağız? [1]
ÖLÇEK ve ÖRGÜT BOYUTLARI İLE MERSİN'DE PLANLAMA Esra ERGÜZELOĞLU KİLİM Yılmaz KİLİM Planlama... more ÖLÇEK ve ÖRGÜT BOYUTLARI İLE MERSİN'DE PLANLAMA Esra ERGÜZELOĞLU KİLİM Yılmaz KİLİM Planlama çoğunlukla ulusal merkezi düzeyden başlayarak çözümlemelere konu olan bir olgudur. Merkezdeki plan kararlarının ya da plan yapılması doğrultusunda gönderilen direktiflerin yerelde uygulamaya yansıma biçimi, teknik bazı hesaplama araçlarıyla değerlendirilen bir konu olmaktan öteye geçememektedir. Bölgesel ve yerel ölçekli planların bir araştırmanın odağını oluşturduğu durumlarda genelde plan çalışmalarının içinde bulunan araştırmacıların gözüyle yapılan değerlendirmeler öne çıkmaktadır. Bu makale de aynı şekilde Mersin'de 2002 yılında yapılan Mersin İl Gelişme Planı çalışmalarının alan araştırması çalışmalarında yer alan ve bu planın oluşma sürecini yakından izleyen bir araştırmacının gözlem ve saptamalarından da beslenen "içeriden" bir değerlendirme olarak görülebilir. Makale "kayıp" olan bu planın öyküsünü yeniden canlandırmayı da amaçlamaktadır. Planlar çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Konusu, ölçeği, örgütlenmesi, aktörleri, bağlayıcılığı, süresi gibi plana dair belirli özelliklerden biri ya da bir kaçı araştırmacının amacına uygun olarak seçilerek araştırma konusu yapılmaktadır. Burada Türkiye'deki uygulamanın özelliği gözetilerek temel sınıflandırma, konusal olarak sosyoekonomik, fiziksel planlama ayrımına dayandırılacaktır. Bu temel ayrıma ölçek ve örgütlenme düzeyinde yapılan alt sınıflandırmalar eklendiğinde incelenecek planların okunması daha kolaylaşır. Sosyo-ekonomik kalkınma/gelişme planlaması neyin, nasıl, ne kadar üretileceğini ve ne kadar biriktirileceği ya da tüketileceğini, ne kadarının başka ülkelerden alınıp ne kadarının satılacağı, edinilen kazanımların nasıl bölüşüleceğini kararlaştırmak ya da böyle kararları yönlendirmek amacıyla yapılan bir planlamadır. Üretim sürecine bağlı olan toplumsal ilişkilerin düzenlenmesi, korunması ve geliştirilmesi kararları da bu planın kapsamındadır. Bu planlama insanların yaşam ve çalışma alanlarını, demografik dağılımlarını, doğal varlıkların, üretim ve hizmet mekanlarının coğrafya üzerindeki yerini gösteren Yrd. Doç. Dr., Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Çevre Yüksek Mühendisi fiziksel/mekansal bir planlama ile birlikte tamamlanır. Sosyo-ekonomik plan "ne?" sorusunu yanıtlarken, fiziksel/mekansal plan "nerede" sorusuna odaklanır. Sosyo-ekonomik ve fiziksel/mekansal planlama uluslararası-ulusal-bölgesel-yerel ölçeklerde ayrı ayrı yapılabileceği gibi, genellikle olduğu gibi bunlar arasında hiyerarşik bir kademelenme ilişkisi ile birbirine bağlanabilir. Plan hazırlık, yapım ve uygulama aşamalarına dahil olan aktörler ve kurumlar siyasal/yönetsel yapıya bağlı olarak oluşturulur. Sosyoekonomik planı kurum/örgüt ölçeğine taşıyan ya da kurumların kendisinin ürettiği faaliyet ve gelişme planları ise yönetsel/kurumsal planlama olarak adlandırılmaktadır. Yönetsel/kurumsal planlama daha çok "kim?" sorusunun yanıtıdır. Böyle bir tanımlar setinden 1 yola çıkan bu makalede Türkiye'de 1960'lı yıllar ile başlayan ulusal sosyo-ekonomik kalkınma planlaması serüveninin ve buna bağlı olması gerekirken kendine özgü ayrı bir yol izleyen fiziksel planlama sürecinin ülke yüzeyinde belirli bir coğrafyaya, bir ile ve bir kente yansıma biçimi ve yine bunların ulusal planlama çabalarına verdiği tepkiler sorunsallaştırılmaktadır.
Özet: Sosyal haklar, insan hakları kataloğu içerisinde kapsamı çeşitli tarihsel dönemlere göre fa... more Özet: Sosyal haklar, insan hakları kataloğu içerisinde kapsamı çeşitli tarihsel dönemlere göre farklılaşan bir kategori olarak yer almıştır. Özellikle sosyal hakların her alanında bir piyasalaşma sürecinin yaşandığı son yıllarda alanyazını içerisinde kavramın klasik anlamının dönüştüğü görülmektedir. Bu bildiride insan haklarını korumak, desteklemek ve geliştirmek amacıyla 2000 yılında mülki idare bünyesinde kurulmuş olan il ve ilçe insan hakları kurullarında sosyal hakların nasıl algılandığı ve ele alındığı üzerinde durularak, Mersin İl İnsan Hakları Kurulu'nun konuya yaklaşımı araştırılacaktır. Kurul'un arşivinde yapılacak bir tarama sonucu elde edilecek veriler ile derinlemesine bir alan araştırması planlanmaktadır. Bildiride ayrıca bu kurulların sosyal haklar konusunda çalışan sivil toplum örgütleri ile ilişkileri sorgulanacaktır. Böylece bir yandan sosyal haklar kavramında yaşanan dönüşümlerin kurullara nasıl yansıdığı ortaya konulmaya çalışılırken bir yandan da Mersin örnekleminin ışığında sosyal hak anlayışında genel anlamda yaşanan dönüşüm saptanmaya çalışılacak ve bu dönüşümün Türkiye'de özellikle son yıllarda "insan haklarının gelişimi"nde yarattığı hukuki, idari ve söylemsel sonuçlar üzerinde durulacaktır. Anahtar Sözcükler: Sosyal Hak, İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, Mersin Giriş Türkiye'de İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları insan hakları bilincini geliştirmek, hak ihlallerini soruşturmak ve önlemek, hak ve özgürlüklerin etkin bir şekilde kullanılması için araştırmalar yapmak amacıyla 2000 yılında bir yönetmelikle kuruldu. 2003 yılında ise yeni bir yönetmelikle yapısı ve işleyişi değiştirilen kurullar yeniden örgütlendi. Yeni yapısı ile yaklaşık 10 yıldır insan hakları ile ilgili kurumsal mimari içerisinde yer alan kurullar, mülkü idare amirlerinin başkanlığında, belediyeler, meslek kuruluşları, siyasal partiler, üniversiteler, basın ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan yönetişimci bir yapıya sahiptir. Ülke genelinde 81 il ve 850 ilçe'de kurulan bu kurulların sayısı, Kasım 2012'de ilçe sayısının 918 olması ile 999'a yükselmiştir. Ortalama 15 üyeden oluşan kurulların toplam üye sayısı ise 15.000 olarak açıklanmaktadır (BİHB, 2012:3).
Bağımsız yargının kendine özgü yönetsel yapılanması olan adalet yönetiminde 2004 yılından beri sü... more Bağımsız yargının kendine özgü yönetsel yapılanması olan adalet yönetiminde 2004 yılından beri sürdürülen reform çalışmaları, 2010 yılı anayasa değişikliği ve sonrasındaki yargı paketleri ile yeni bir aşamaya taşındı. Bir yandan referandum öncesi reform politikaları sürdürülürken, diğer yandan eskiden kopuş niteliğinde yapısal düzenlemeler yapıldı. Özellikle 2. yargı paketi olarak kamuoyuna tanıtılan 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, adalet yönetimini kamu yönetiminin bir parçası olarak ele alması ile yargı bağımsızlığı açısından yeni tartışmalara yol açtı.
Özet: Ekonominin ve toplumsal yaşamın yönetiminde planlama 20. yüzyıla özgü bir araç olarak ortay... more Özet: Ekonominin ve toplumsal yaşamın yönetiminde planlama 20. yüzyıla özgü bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Beş yıllık plan deneyimi ilk kez Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde 1928Birliği'nde -1929Birliği'nde yıllarında başlatılmıştır. 1929 krizinin ardından planlama kapitalist batı toplumlarının da yardımına yetişmiştir. Ancak batı, Sovyetlerin planlama mekanizmasını, piyasa odaklı olarak yeniden tanımlamıştır. Böylelikle merkezi planlama ile piyasa merkezli planlama birbirine karşıt iki uçta konumlanmıştır. Piyasaya planı katan "düzenlenmiş piyasacılar" ve merkezi planlamaya piyasayı katan "piyasa sosyalistleri" bu ikisine göre konumlanmıştır. Plana bakıştaki bu çeşitlilik nedeniyle geçmiş planlama deneyimlerini savunan ya da eleştirenlerin hangi planlama anlayışını temel aldıklarını ve nereden bakarak düşüncelerini kurduklarının anlaşılması gerekmektedir.
yayed.org.tr
Bu makalede, Türkiye'de 1930'lu yıllarda, kamu politikalarının belirlenmesinde ve yönlendirilmesi... more Bu makalede, Türkiye'de 1930'lu yıllarda, kamu politikalarının belirlenmesinde ve yönlendirilmesinde önemli bir yeri olan Ülkü Dergisi'nin devletçilik ve planlama anlayışı incelenmektedir. Dergi'nin Şubat 1933 ile Ağustos 1936 yılları arasında yayınlanan toplam 36 sayısında yer alan makaleler değerlendirilmiştir. Ülkü'de devletçiliğin korporatist, piyasa odaklı ve halkçı içerikli üç ayrı türünün olduğu saptanmıştır. Ülkü'nün planlama anlayışı ise piyasa odaklı devletçilik anlayışını yansıtmaktadır.
Ozet: 2007’de baslayan ve devam etmekte olan ekonomik kriz bir kez daha kapitalist sistemin yeni ... more Ozet: 2007’de baslayan ve devam etmekte olan ekonomik kriz bir kez daha kapitalist sistemin yeni degerleme alanlarina olan gereksinimini ortaya koymaktadir. Dogal kaynaklarin ve butun yasam alanlarinin metalasma surecindeki hizlanma boylesi bir gereksinimin sonucudur. 2007 sonrasi donemde yasanan ekonomik, sosyal ve cevre krizleri kalkinma paradigmasinda donusum arayisini gundeme getirmistir. Nitekim devletin daha aktif yer aldigi secici sanayi politikalari uygulamalarini iceren kalkinma cercevesi oneriler arasinda yer almaktadir. Ancak gunumuzde devletin kendisi giderek artan bicimde bir sirket gibi yonetilmektedir. Dolayisiyla kapitalist dinamikler devletin zora dayali rolunu guclendirici bir egilim gostermektedir. Buradan hareketle bu calismada metalasma surecinin bolgesel bir ornegi olarak nukleer sermayesinin Anadolu topraklarina girme mucadelesi riza ile zor arasindaki iliski baglaminda tartisilacaktir. Anahtar Sozcukler: Nukleer Enerji, Kamu Politikasi, Devletin Rolu, Riza v...
Bu araştırma engelli üniversite öğrencilerinin öğretim süreci içinde karşılaştığı zorlukları ve a... more Bu araştırma engelli üniversite öğrencilerinin öğretim süreci içinde karşılaştığı zorlukları ve ayrımcı uygulamaları saptamak ve engellilik savunuculuğu ve katılım düzeylerini artırmak amacıyla yapılmıştır.
Ozet: 1990’lar i n sonlar i na do g ru neo-liberalizm ile celi s kilerini en aza indiren yeni bir... more Ozet: 1990’lar i n sonlar i na do g ru neo-liberalizm ile celi s kilerini en aza indiren yeni bir devletcilik kavray i s i ortaya c i km i s t i r. Kuresel-yerel sermayenin sahiplendi g i/in s a etti g i bu devletcilik, “etkin devlet” kavram i arac i l i g i ile somut kamu politikalar i na donu s turulmu s tur. Bu makalede yeni devletcilik ve etkin devletin kuramsal temelleri irdelenmi s tir. Kuramsal in s ay i olu s turan somut tarihsel ornekler, Do g u Asya ulkelerinden dev s irilmi s tir. Siyaset bilimi, sosyoloji ve iktisat disiplinleri icinde de devlet, toplum ve piyasa biciminde kurgulanan uclu yap i y i yeniden tan i mlayan ve cozumlemeyen yakla s i mlar geli s mi s tir: Yeni devletcilik, sosyal sermaye ve kurumsal iktisat. Dunya Bankas i ve IMF taraf i ndan tum dunyaya yayg i nla s t i r i lan yeni devletcili g in Turkiye’deki uygulay i c i s i ise AKP hukumeti olmu s tur. Anahtar Sozcukler: Yeni devletcilik, etkin devlet, yoneti s im, kalk i nma The Neo of Statism: The Effe...
Toplum Ve Demokrasi Dergisi, May 5, 2014
acikarsiv.ankara.edu.tr
... AID Uluslararası Kalkınma Ajansı-Agency for International Development AİHM Avrupa İnsanHaklar... more ... AID Uluslararası Kalkınma Ajansı-Agency for International Development AİHM Avrupa İnsanHakları Mahkemesi AÜ ... Böyle bir içerikte yönetim, administration anlamından çok management ... açması ve adliyelerin nasıl daha verimli, etkili, tutumlu hale getirilebileceğine dair ...
acikarsiv.ankara.edu.tr
... AID Uluslararası Kalkınma Ajansı-Agency for International Development AİHM Avrupa İnsanHaklar... more ... AID Uluslararası Kalkınma Ajansı-Agency for International Development AİHM Avrupa İnsanHakları Mahkemesi AÜ ... Böyle bir içerikte yönetim, administration anlamından çok management ... açması ve adliyelerin nasıl daha verimli, etkili, tutumlu hale getirilebileceğine dair ...
Ankara Barosu Dergisi, 2018
Gerçekliği sınıf analizi ile anlamaya çalışanlar için feminist kavramları ve terminolojiyi kullan... more Gerçekliği sınıf analizi ile anlamaya çalışanlar için feminist kavramları ve terminolojiyi kullanmaya başlamak ve bu alışkanlığı kazanmaya çalışmak başlangıçta zorlayıcı olabiliyor. Yaşamın ve pratiğin içinde karşılaşılan gündelik sorunlarda feminist metodolojinin akıl açıcılığı yardımıyla düşünmenin kazandırdığı derinlik ve netlik göz ardı edilemez bir düzeye ulaştı. Bunun tarihsel materyalist yöntem ile birlikte yeni bir sentezde buluşma olasılığı üzerine düşünmek, tekrardan somuta ve güncele dönerek öğrendiklerimizi ve bulgularımızı sınamak ile gerçekleşebilir. Kapıdan içeriye doğru ilk bakış, ilk sorular, ön düşünceler ile bir yol açabilmek umudunu taşıyan bu yazıda, adalet dağıtma mekanizmasının, adli bürokrasinin küçük ama önemli bir parçasını ele alarak yol alabileceğimizi umuyorum. Devlet, bürokrasi, yargı biçiminde kurumsallaşan iktidarın aynı zamanda baştan başa eril olması, tarihsel olarak ataerkil bir kuruluş ilkesine dayandığının ileri sürülmesi, aksinin mümkün olup olmadığı üzerine bir tartışmayı da beraberinde getirebilir. Erilliğin karşıtı olarak dişil kavram ve kurumlar icat edilirken bir başka inceltilmiş sınıfsal iktidarının görünmez ağına kapılabilir miyiz? Eril ya da dişil tarz, kurum, süreç saptamasını yapmak önemli olmakla birlikte, birini diğerine alternatif olarak kurmadan iktidarın böylesine kurumsallaşmış biçimlerinin toplumdaki temel işlev ve amaçlarının özüne geri dönme niyetini anlama çabası nasıl canlı tutulabilir. Konumuz bağlamında biraz daha somutlarsak rasyonel, sonuç odaklı "eril" bir adalet sisteminden, uzlaşma, müzakere, ikna ve pazarlığa dayalı "dişil" bir sisteme geçiş için arabuluculuk tarzını yargı dışına çıkarma yollarına mı başvuracağız? "Eril" ve "dişil" kategorilerini verili olan böylesine bir içerikle mi kavrayacağız? [1]
ÖLÇEK ve ÖRGÜT BOYUTLARI İLE MERSİN'DE PLANLAMA Esra ERGÜZELOĞLU KİLİM Yılmaz KİLİM Planlama... more ÖLÇEK ve ÖRGÜT BOYUTLARI İLE MERSİN'DE PLANLAMA Esra ERGÜZELOĞLU KİLİM Yılmaz KİLİM Planlama çoğunlukla ulusal merkezi düzeyden başlayarak çözümlemelere konu olan bir olgudur. Merkezdeki plan kararlarının ya da plan yapılması doğrultusunda gönderilen direktiflerin yerelde uygulamaya yansıma biçimi, teknik bazı hesaplama araçlarıyla değerlendirilen bir konu olmaktan öteye geçememektedir. Bölgesel ve yerel ölçekli planların bir araştırmanın odağını oluşturduğu durumlarda genelde plan çalışmalarının içinde bulunan araştırmacıların gözüyle yapılan değerlendirmeler öne çıkmaktadır. Bu makale de aynı şekilde Mersin'de 2002 yılında yapılan Mersin İl Gelişme Planı çalışmalarının alan araştırması çalışmalarında yer alan ve bu planın oluşma sürecini yakından izleyen bir araştırmacının gözlem ve saptamalarından da beslenen "içeriden" bir değerlendirme olarak görülebilir. Makale "kayıp" olan bu planın öyküsünü yeniden canlandırmayı da amaçlamaktadır. Planlar çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Konusu, ölçeği, örgütlenmesi, aktörleri, bağlayıcılığı, süresi gibi plana dair belirli özelliklerden biri ya da bir kaçı araştırmacının amacına uygun olarak seçilerek araştırma konusu yapılmaktadır. Burada Türkiye'deki uygulamanın özelliği gözetilerek temel sınıflandırma, konusal olarak sosyoekonomik, fiziksel planlama ayrımına dayandırılacaktır. Bu temel ayrıma ölçek ve örgütlenme düzeyinde yapılan alt sınıflandırmalar eklendiğinde incelenecek planların okunması daha kolaylaşır. Sosyo-ekonomik kalkınma/gelişme planlaması neyin, nasıl, ne kadar üretileceğini ve ne kadar biriktirileceği ya da tüketileceğini, ne kadarının başka ülkelerden alınıp ne kadarının satılacağı, edinilen kazanımların nasıl bölüşüleceğini kararlaştırmak ya da böyle kararları yönlendirmek amacıyla yapılan bir planlamadır. Üretim sürecine bağlı olan toplumsal ilişkilerin düzenlenmesi, korunması ve geliştirilmesi kararları da bu planın kapsamındadır. Bu planlama insanların yaşam ve çalışma alanlarını, demografik dağılımlarını, doğal varlıkların, üretim ve hizmet mekanlarının coğrafya üzerindeki yerini gösteren Yrd. Doç. Dr., Mersin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Çevre Yüksek Mühendisi fiziksel/mekansal bir planlama ile birlikte tamamlanır. Sosyo-ekonomik plan "ne?" sorusunu yanıtlarken, fiziksel/mekansal plan "nerede" sorusuna odaklanır. Sosyo-ekonomik ve fiziksel/mekansal planlama uluslararası-ulusal-bölgesel-yerel ölçeklerde ayrı ayrı yapılabileceği gibi, genellikle olduğu gibi bunlar arasında hiyerarşik bir kademelenme ilişkisi ile birbirine bağlanabilir. Plan hazırlık, yapım ve uygulama aşamalarına dahil olan aktörler ve kurumlar siyasal/yönetsel yapıya bağlı olarak oluşturulur. Sosyoekonomik planı kurum/örgüt ölçeğine taşıyan ya da kurumların kendisinin ürettiği faaliyet ve gelişme planları ise yönetsel/kurumsal planlama olarak adlandırılmaktadır. Yönetsel/kurumsal planlama daha çok "kim?" sorusunun yanıtıdır. Böyle bir tanımlar setinden 1 yola çıkan bu makalede Türkiye'de 1960'lı yıllar ile başlayan ulusal sosyo-ekonomik kalkınma planlaması serüveninin ve buna bağlı olması gerekirken kendine özgü ayrı bir yol izleyen fiziksel planlama sürecinin ülke yüzeyinde belirli bir coğrafyaya, bir ile ve bir kente yansıma biçimi ve yine bunların ulusal planlama çabalarına verdiği tepkiler sorunsallaştırılmaktadır.
Özet: Sosyal haklar, insan hakları kataloğu içerisinde kapsamı çeşitli tarihsel dönemlere göre fa... more Özet: Sosyal haklar, insan hakları kataloğu içerisinde kapsamı çeşitli tarihsel dönemlere göre farklılaşan bir kategori olarak yer almıştır. Özellikle sosyal hakların her alanında bir piyasalaşma sürecinin yaşandığı son yıllarda alanyazını içerisinde kavramın klasik anlamının dönüştüğü görülmektedir. Bu bildiride insan haklarını korumak, desteklemek ve geliştirmek amacıyla 2000 yılında mülki idare bünyesinde kurulmuş olan il ve ilçe insan hakları kurullarında sosyal hakların nasıl algılandığı ve ele alındığı üzerinde durularak, Mersin İl İnsan Hakları Kurulu'nun konuya yaklaşımı araştırılacaktır. Kurul'un arşivinde yapılacak bir tarama sonucu elde edilecek veriler ile derinlemesine bir alan araştırması planlanmaktadır. Bildiride ayrıca bu kurulların sosyal haklar konusunda çalışan sivil toplum örgütleri ile ilişkileri sorgulanacaktır. Böylece bir yandan sosyal haklar kavramında yaşanan dönüşümlerin kurullara nasıl yansıdığı ortaya konulmaya çalışılırken bir yandan da Mersin örnekleminin ışığında sosyal hak anlayışında genel anlamda yaşanan dönüşüm saptanmaya çalışılacak ve bu dönüşümün Türkiye'de özellikle son yıllarda "insan haklarının gelişimi"nde yarattığı hukuki, idari ve söylemsel sonuçlar üzerinde durulacaktır. Anahtar Sözcükler: Sosyal Hak, İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, Mersin Giriş Türkiye'de İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları insan hakları bilincini geliştirmek, hak ihlallerini soruşturmak ve önlemek, hak ve özgürlüklerin etkin bir şekilde kullanılması için araştırmalar yapmak amacıyla 2000 yılında bir yönetmelikle kuruldu. 2003 yılında ise yeni bir yönetmelikle yapısı ve işleyişi değiştirilen kurullar yeniden örgütlendi. Yeni yapısı ile yaklaşık 10 yıldır insan hakları ile ilgili kurumsal mimari içerisinde yer alan kurullar, mülkü idare amirlerinin başkanlığında, belediyeler, meslek kuruluşları, siyasal partiler, üniversiteler, basın ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan yönetişimci bir yapıya sahiptir. Ülke genelinde 81 il ve 850 ilçe'de kurulan bu kurulların sayısı, Kasım 2012'de ilçe sayısının 918 olması ile 999'a yükselmiştir. Ortalama 15 üyeden oluşan kurulların toplam üye sayısı ise 15.000 olarak açıklanmaktadır (BİHB, 2012:3).
Bağımsız yargının kendine özgü yönetsel yapılanması olan adalet yönetiminde 2004 yılından beri sü... more Bağımsız yargının kendine özgü yönetsel yapılanması olan adalet yönetiminde 2004 yılından beri sürdürülen reform çalışmaları, 2010 yılı anayasa değişikliği ve sonrasındaki yargı paketleri ile yeni bir aşamaya taşındı. Bir yandan referandum öncesi reform politikaları sürdürülürken, diğer yandan eskiden kopuş niteliğinde yapısal düzenlemeler yapıldı. Özellikle 2. yargı paketi olarak kamuoyuna tanıtılan 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, adalet yönetimini kamu yönetiminin bir parçası olarak ele alması ile yargı bağımsızlığı açısından yeni tartışmalara yol açtı.
Özet: Ekonominin ve toplumsal yaşamın yönetiminde planlama 20. yüzyıla özgü bir araç olarak ortay... more Özet: Ekonominin ve toplumsal yaşamın yönetiminde planlama 20. yüzyıla özgü bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Beş yıllık plan deneyimi ilk kez Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde 1928Birliği'nde -1929Birliği'nde yıllarında başlatılmıştır. 1929 krizinin ardından planlama kapitalist batı toplumlarının da yardımına yetişmiştir. Ancak batı, Sovyetlerin planlama mekanizmasını, piyasa odaklı olarak yeniden tanımlamıştır. Böylelikle merkezi planlama ile piyasa merkezli planlama birbirine karşıt iki uçta konumlanmıştır. Piyasaya planı katan "düzenlenmiş piyasacılar" ve merkezi planlamaya piyasayı katan "piyasa sosyalistleri" bu ikisine göre konumlanmıştır. Plana bakıştaki bu çeşitlilik nedeniyle geçmiş planlama deneyimlerini savunan ya da eleştirenlerin hangi planlama anlayışını temel aldıklarını ve nereden bakarak düşüncelerini kurduklarının anlaşılması gerekmektedir.
yayed.org.tr
Bu makalede, Türkiye'de 1930'lu yıllarda, kamu politikalarının belirlenmesinde ve yönlendirilmesi... more Bu makalede, Türkiye'de 1930'lu yıllarda, kamu politikalarının belirlenmesinde ve yönlendirilmesinde önemli bir yeri olan Ülkü Dergisi'nin devletçilik ve planlama anlayışı incelenmektedir. Dergi'nin Şubat 1933 ile Ağustos 1936 yılları arasında yayınlanan toplam 36 sayısında yer alan makaleler değerlendirilmiştir. Ülkü'de devletçiliğin korporatist, piyasa odaklı ve halkçı içerikli üç ayrı türünün olduğu saptanmıştır. Ülkü'nün planlama anlayışı ise piyasa odaklı devletçilik anlayışını yansıtmaktadır.