Turan Açık | Aksaray University (original) (raw)

Papers by Turan Açık

Research paper thumbnail of Osmanlı İmparatorluğunda Semavileşmiş Bir Mekan Olarak Mahruse ve Aidiyet Dünyası

8th International Asian Congress, 2023

Oryantalizmin Batı-Doğu dikotomisinde olduğu gibi mekân modern zamanlarda gerçek hüviyetinden ziy... more Oryantalizmin Batı-Doğu dikotomisinde olduğu gibi mekân modern zamanlarda gerçek
hüviyetinden ziyade, ilerlemeci tarih algısı üzerinden zamanda ileri ve geri olana işaret eder.
İlerlemeci tarih/zaman algısı münasebetiyle tarihçiler Osmanlıların mekânı anlamlandırma
biçimlerini ve bunun üzerine inşa ettikleri aidiyet dünyasını pek ele almamışlardır. Osmanlı
İmparatorluğu ülkesinin “Memâlik-i Mahrûse-i Şâhâne” olarak isimlendirildiği malumdur. Bu
ülke, sınırlarından ziyade padişahın ilâhî menşeli iktidarı ile müşahhaslaştırılmaktadır. Mekânın
bu şekilde cisimleştirilmesi, daha çok aidiyet bağlarına gönderme yapar. Osmanlı tebaası ile
padişah arasındaki bağı “Memâlik-i Mahrûse”ye tâbi‘yet tesis eder. Bu ülke, Karlofça
Anlaşması’na kadar somut sınırlar üzerinden değerlendirilen bir mekân değildir. Bu bildiride,
Karlofça Anlaşması’ndan önceki, kadastral disiplinin olmadığı, modern anlamıyla fizikî bir
birime tekabül etmeyecek şekilde bir mekân tasavvuru olan Osmanlıların mekân ve bunun
üzerinde inşa edilen aidiyet dünyası değerlendirilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda sınır
mefhumunun olmadığı bir zeminde, somut ve rasyonel karşılığı olmayan,
matematikselleştiremediğimiz “Memâlik-i Mahrûse-i Şâhâne”nin “semavîleştirilmiş” bir ülke
ve kelime grubu olduğu anlaşılmaktadır. 16. ve 17. yüzyılın son on yılına kadar, Osmanlılar,
tek tek şehirlerini de “mahrûse” olarak tavsif ederler. Mahrûse bilindiği üzere hisarla çevrili
büyük şehirleri vasıflandırmak için kullanılan bir kavramdır. Şehrin tamamının hisarla çevrili
olma durumu Osmanlılar için geçerliliğini yitirmiştir. Dolayısıyla “mahrûse”, Osmanlı
İmparatorluğu’nda bu sözlük anlamının çok ötesine taşan bir semantik muhteva edinmiş
görünür. Mahrûse, en geniş manada Müslim-zimmî, ailevî, cemâî, şehirli, köylü, Türkî, Rumî,
Arabî; ayrıca ehl-i örf, ehl-i ziraat, ehl-i ticaret ve ehl-i ilm olmak üzere toplumun bütün
katmanlarını içeren/kapsayan bir aidiyet formudur. Kavramın şer‘iyye sicillerinde kimi zaman
eyâlet ile kimi zaman da kaza ile terkip edilerek kullanılması bu durumu gösterir. “Mahrûse-i
Trabzon Eyâleti” şeklinde eyâletin geneline işaret etmek için ya da “Mahrûse-i Trabzon Kazası”
olarak şehrin yanında köylerini de içeren birimi göstermek için kullanılması, mahrûsenin
sadece şehir anlamına gelmediğinin veya şehrin üzerinde daha büyük anlam katmanlarına sahip
olduğunun delilidir. Osmanlı insanının en geniş aidiyet dünyasını “Mahrûse-i Trabzon’da
Muhyiddin Mahallesi’nde sâkin Yakub’un oğlu Hacı Hüseyin” ya da “Mahrûse-i Trabzon
mahallelerinden Câmi‘-i Cedîd Mahallesi yerleşiklerinden Musli Beşe’nin kızı Ümmi adlı
kadın” örneğinde görmek mümkündür. Neticede Linda T. Darling’in iddia ettiği gibi “arz-ı
hâller” ekseninde Osmanlı halkının gerek kadı mahkemesine gerekse Divân-ı Hümayûn’a
yaptıkları başvurular ile adalet talepleri bağlamında “daire-i adliyye”, Osmanlı dünyasında
yöneten ve yönetilenleri ile ortak bir temel ise “mahrûse” de her iki zümre açısından ortak bir
aidiyet biçimine işaret etmektedir.

Research paper thumbnail of Kerim Devletin Duacıları ve/veya Osmanlı İmparatorluğu'nda Sosyal Yardım Uygulaması Olarak Duâgûyân Maaşı

Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2023

Bu makalede Osmanlı İmparatorluğu’nda bir “kerîm devlet” uygulaması olarak görünen duâgûyân ve ul... more Bu makalede Osmanlı İmparatorluğu’nda bir “kerîm devlet” uygulaması olarak görünen duâgûyân ve ulufeleri meselesi ele alınacak; böylece Türk devletinin ve toplumunun bilhassa olağanüstü durumlarda ortaya çıkan yardım seferberliği refleksinin tarihsel köklerinden küçük bir kesite yer verilecektir. Bu istikamette pergelin ayağını sabitleyebilmek için bilhassa Trabzon şer‘iyye sicillerinde yer alan duâgûyân üzerinde durulacak ve yeri geldiğinde perspektifi genişletebilmek amacıyla Osmanlı arşivindeki diğer belge koleksiyonlarına müracaat edilerek imparatorluğun başka bölgelerinden örnekler verilecektir.

Research paper thumbnail of Osmanlı Şehri Neresi?: Fıkhın Şehri Tanımlamada ve Finâ’nın Şehrin Sınırlarını Belirlemedeki Yeri

Kadim, 2023

Osmanlı şehri hakkında bu zamana kadar hatırı sayılır bir literatür oluşmuş, fakat hâlâ şehrin ta... more Osmanlı şehri hakkında bu zamana kadar hatırı sayılır bir literatür oluşmuş, fakat hâlâ şehrin tam neresi olduğu, sınırları ve aslî hüviyeti ortaya çıkarılamamıştır. Sosyo-ekonomik perspektif ve “ilerlemeci tarih algısı”yla incelenen şehir, Marksist ve liberal modernleşme kuramları çerçevesinde ve tahrir defterlerinin temin ettiği verilerin de yardımıyla iktisadî bir birim olarak değerlendirilmiştir. Bu ise anakronik tespitleri beraberinde getirmiştir. Eldeki çalışma, bizzat Osmanlıların şehirlerini hangi ilim çerçevesinde anlamlandırdıkları sorusundan hareketle, modern araştırmacının uzaktan baktığı şehri görünür kılmayı hedeflemektedir. Bunun için de şehri bütünüyle görebilmeyi temin edecek bir metot öne sürülecektir. Küllî bir ilim olarak fıkhın şehrin bütününü görebilmekteki işlevselliği, tahrir defterleri ve şer‘iyye sicillerinin
mukayeseli vaziyette okunması, bu metodun iki mühim dayanağı olacaktır. En nihayetinde, “nefs”i (evlerin toplamı) ve “finâ”sı (avlusu) da hesaba katılarak daha bütüncül bir Osmanlı şehir tarihi yazımının imkânları üzerine düşünmenin yolu açılmaya çalışılacaktır.

Research paper thumbnail of Osmanlı Iktidarına Muhalefette Cami ve Hutbe

Turan AÇIK Öz :Kuruluştan itibaren meşru bir siyasi yapı inşa eden Osmanlıların "tarihî güç mücad... more Turan AÇIK Öz :Kuruluştan itibaren meşru bir siyasi yapı inşa eden Osmanlıların "tarihî güç mücadelesinin yoğunlaştığı kritik bir coğrafya"daki var olma mücadelelerinin en mühim ayağını meşruiyetin muhafazası teşkil ediyordu. Sünni bir imparatorluğun meşruiyetinin müşahhas formu, cuma namazı ve hutbede sultan ve ilk dört halifenin isimlerinin zikredilmesiydi. Osmanlı padişahına tabiiyetin göstergesi ve hâkimiyet simgesi olan cuma camileri, aynı zamanda "Memâlik-i Mahrûse-i Şahâne"deki nizama işaret ederdi. 16. yüzyılda Safevilerin ortaya çıkışı ile birlikte Osmanlı iktidarına karşı Safevi taraftarı kendi tebaasından ciddi bir tehdit baş gösterecekti. Safevilerle beraber siyasallaşan heterodoksi, bu yüzyılda, cuma namazına ve Hulefâ-i Raşidin'in isimlerinin hutbede zikredilmesine muhalefet etmişlerdi. Safevilerin Osmanlı tebaası üzerindeki propagandalarını ve "ilhad"ın siyasallaşmasını engellemek için bilhassa Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren "Sünnilik" bir "devlet politikası" olarak daha hassas vaziyette muhafaza edilmeye çalışıldı. Kanuni dönemine gelindiğinde, 1537'de bütün köylere varana kadar cami inşa edilmesini buyuran bir ferman gönderildi. Camilerde cuma namazına gidip hutbede Raşid halifelere ve padişaha tabiiyetini bildiren cemaat, merkezî otorite ile aynı metafizik bağlama yerleşiyor, ayrıca siyasallaşıyordu. Bu dinî ve siyasi muhtevalı cemaatten (ehl-i sünnet ve'l-cemaat) ayrılmak "ilhad", bunun siyasallaşmış biçimi ise "rafz" olarak nitelendiriliyordu. "İlhad" daha çok meselenin itikadi boyutuna, "rafz" ise siyasi veçhesine taalluk ediyordu. Mühimme defterlerinden takip edilebilen bu muhalefet, 16. yüzyıl ilerledikçe Rafızilik, bununla bağlantılı kayıp Mehdi inancının getirdiği protest siyasal duruş ve konargöçer unsurların yerleşik nizama karşı gösterdiği tepkinin terkibinden kaynaklanan muhalefetlerle çeşitlendi. Celâli isyanları döneminde ise Kalenderoğlu Mehmed örneğinde cuma namazına ve hutbeye karşı tavır, başlangıçta Kızılbaş olmayan Mehmed'in Kuyucu Murad Paşa'ya yenilmesi ve İran'a kaçması akabinde Kızılbaşlığı kabul etmesi ile neticelendi.

Research paper thumbnail of Şer'iyye Sicillerine Yeni Yaklaşımlar

Research paper thumbnail of Osmanlı Klasik Döneminde Trabzon Vakıfları

Research paper thumbnail of Şehi̇rköy: Osmanli İmparatorluğu Nda Şehi̇r Hükmünde Köyler

History Studies International Journal of History, 2021

Research paper thumbnail of "Güneşin Altında Yeni Bir Şey Yok: 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda Define Hikâyeleri / “Nothing New Under the Sun”: Stories of Treasure in the 16th Century Ottoman Empire", Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi, vol. 8/21 (2021): 315-331.

Even though themes such as occult sciences, a fixation on the metaphysical, magic, demons, and th... more Even though themes such as occult sciences, a fixation on the metaphysical, magic, demons, and the devil are mentioned in both state-centered documents and diaries or travelogue texts in Ottoman historiography, these concepts have not yet been closely examined as the research subjects of historians. To scrutinize the connection between the rational mind and the irrational, it is necessary to analyze the effects of occult sciences on oral culture in early modern Ottoman society. In this context, stories of treasures appear as narratives that are linked to both the above ground and underground worlds. Why do similar stories of treasure narratives emerge in a vast empire, despite the changes in time and place? This article seeks answers to this question based on the ideas of “intertextuality” and “plurality of truth” on the one hand, and on the other hand, describes elements such as the way traditional people imagine/envision a treasure, the way treasures are hidden, and the possibility that they could be unearthed by occult sciences. The points where treasure narratives intersect, the emotional spirals of treasure hunters and the state's perspective are examined through various archival sources, especially the Mühimme registers of the 16th century.

Research paper thumbnail of Şehirköy: Osmanlı İmparatorluğu'nda Şehir Hükmünde Köyler

Research paper thumbnail of Hurûfât Defterlerine Göre Trabzon Şehri'nde Mahalle ve Câmileri

Research paper thumbnail of Hayye 'ale's-salâh!: Osmanlı İmparatorluğu Köylerinde Câmi/Namaz Var mı Yok mu Meselesine Dair

26 Zilkade 972 (25 Haziran 1565) tarihinde, Trabzon'da Sürmene'ye bağlı Makavla (bugünkü Petekli)... more 26 Zilkade 972 (25 Haziran 1565) tarihinde, Trabzon'da Sürmene'ye bağlı Makavla (bugünkü Petekli) Köyü'nden Ali b. İskender ve Kurd b. Bayram, şahitlik yapmak için kadı mahkemesine gelmişlerdi. Hukukî işleyişi gereği şahâdetlerinin makbul olup olmadığının anlaşılması için kendilerine "ahvâl-i salâtdan" sual olunduğunda, Ali ve Kurd, "köyler salâtdan bîhaberdir bilmezüz" diye cevap vermişlerdi. 2 Bu iki köylü, 1565 tarihindeki ikrârları ile bugün bilhassa bazı sosyal bilimciler arasında ilginç bir vaziyette somut delil ortaya koymadan şifahî biçimde dillendirilen, "Osmanlı köylerinde câmi bulunmadığı" ve dahi köylüsünün "bî-namâz" olduğu şeklindeki "kanaatlerimize" müdellel bir temel mi sunuyorlar? Zikredildiği üzere yazılı herhangi bir literatür olmadığı için sözkonusu "kanaatin" tam ne zaman ve niçin teşekkül ettiği bilinmemekle beraber, bugün câmi ve namaz konusu açıldığında, bazı araştırmacıların Osmanlı şehirlerinde câmi ve * Makalenin başlığı Dr. Fırat Yaşa ile konu hakkındaki tartışmalarımız esnasında şekillenmiştir. Kendisine müteşekkiriz.

Research paper thumbnail of İmparatorluğun "Efendi"leri: Müderrislerin Osmanlı Şehir Hayatındaki Fonksiyonları

İMPARATORLUĞUN "EFENDİ"LERİ: MÜDERRİSLERİN OSMANLI ŞEHİR HAYATINDAKİ FONKSİYONLARI (17. ve 18. Yü... more İMPARATORLUĞUN "EFENDİ"LERİ: MÜDERRİSLERİN OSMANLI ŞEHİR HAYATINDAKİ FONKSİYONLARI (17. ve 18. Yüzyıllara Dair)  Turan AÇIK  Öz Osmanlı müderrislerinin şehirlerdeki vazifelerinin incelendiği bu makale, uzun vadede Osmanlı ulemasının sosyolojisine dair başlanılan çalışmanın ilk bulgularını teşkil etmek-tedir. İmparatorluğun 17. yüzyılda yaşadığı kriz ortamında ulemanın görüşlerinin artan önemi, şehirde almış oldukları vazifelere nasıl yansımıştı? Medresede ilim tahsil etmenin yanında "siyasi üye-kazanımı" bağlamında işlevselleşen müderrisler, toplumla iletişime geçtikleri noktalarda ders-i âmlık, vaizlik, imamlık, müezzinlik gibi vazifeler üzerinden de şehirde Sünni İslam'ın hem tedrisi hem temsili ile çevrenin merkezle olan iletişimini ve aracılık vazifesini ifa etmekteydiler. Bunun yanında müftülük, kadı naibliği, mütevellilik yapan; şühûdü'l-hâl, muslihûn ve cemm-i gafîr ve cem'-i kesîr arasında görülen müder-risler, toplumla iç içe oldukları bir sosyal muhite sahiptiler. Bu iç içe olma durumu onları fonksiyonelleştirmekte ve vazife aldıkları şehirler, merkezî hükûmetin meşruiyet düze-neklerine dâhil edilmekteydi. Bu şekilde imparatorluk toprakları, padişahın iktidarının görünür olduğu bir ülkeye (memâlik-i mahrûse-i şâhâne) dönüşmekteydi. Anahtar Kelimeler Osmanlı İmparatorluğu, Müderris, Şehir, Meşruiyet, 17. ve 18. Yüzyıllar "LORDS/EFENDIS" OF THE EMPIRE: FUNCTIONS OF MUDERRIS IN OTTOMAN CITY LIFE (17th and 18th Centuries) Abstract This article, which examines the duties of Ottoman müderris in cities, constitutes the first findings of the study on the sociology of the Ottoman ulama in the long term. How did the increasing im- Bu makale, 11-15 Eylül 2018 tarihleri arasında Sofya'da düzenlenen CIEPO 23 kongresinde sunulan tebliğin genişle-tilmiş hâlidir.  Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Aksaray/Türkiye.

Research paper thumbnail of 17. Yüzyılın İlk Yarısında Trabzon'da Muhtedi Yeniçeriler.pdf

Osmanlı İmparatorluğu'nun "klasik" yapısını kazanmasında büyük rolleri olan yeniçeriler, 17. yüzy... more Osmanlı İmparatorluğu'nun "klasik" yapısını kazanmasında büyük rolleri olan yeniçeriler, 17. yüzyıla gelindiğinde devşirme sisteminin bozulması ile birlikte sosyo-ekonomik bir taban elde etmişlerdi. Taşraya da yayıldığını bildiğimiz yeniçeriler arasına artan sayılarda yerli halk dâhil olmaya başlamıştı. Yeniçerileşme temâyülünün gittikçe arttığı bu dönemde, gayr-i Müslim halk da devlet iktidarından nasiplenmek için ihtida ederek yeniçeri olmaya başlamıştı. Fakat, söz konusu "alacakaranlık" dönemden faydalanan bazı gayr-i Müslimler, gizli din taşıyarak bu süreci idare etmeye çalışıyorlardı. Hizip çekişmeleri ve bireysel çıkarlar ile müşahhas bu dönemde bir kısım yeniçeri grupları meclis-i şer'i tanımadıklarını duyurmuşlardı. Yine yeniçerilik iddiasındaki bazı gayri Müslimlerin öldükten sonra terekeleri müsadere edilmek istendiğinde kendilerinin Müslim mi gayr-i Müslim mi oldukları hakkında bazı şüpheler hâsıl olmakta idi. Bu bildiride söz konusu şüphelerin ne kadar yerinde olduğu incelenmeye çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of Fetihten 19. Yüzyıla Kadar Trabzon Şehri'nin Mahalleleri

Öz: Şehirlerin damarları mesabesindeki mahallelerin tarihini yazmak bir şehrin özüne nüfuz edebil... more Öz: Şehirlerin damarları mesabesindeki mahallelerin tarihini yazmak bir şehrin özüne nüfuz edebilmek açısından mühimdir. Anadolu'da tarihi en iyi incelenen şehirlerden olan Trabzon'un mahallelerine dair de kısmî bazı çalışmalar kaleme alınmış; fakat derli toplu olarak Osmanlı dönemi Trabzon'unun mahallelerini ele alan bir çalışma henüz kaleme alınmamıştır. Bu istikamette Trabzon'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethinden 19. yüzyıla kadar olan mahallelerinin yüzyıl yüzyıl cereyan eden değişimler ve süreklilikler gözetilerek tespit edilmesi bir noktada şehrin tarih içerisindeki muhtevasının da belli bir kısmının ortaya çıkarılması demektir. Dolayısıyla bu yazıda gerek daha önce yapılan çalışmaların bir araya getirilmesi gerekse arşiv belgelerinin taranması ile elde edilen veriler, yüzyıllar itibariyle tablolar halinde sunularak derli toplu bir mahalleler envanteri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu tespit işlemine 15. ve 16. yüzyıllar için tahrir defterleri, 17. ve 18. yüzyıllar için ise avarız defterleri ile şer'iye sicilleri ve hurufat defterleri kaynaklık etmektedir. Abstract: Writing the history of neighborhoods, function as the veins of cities is crucial in penetrating the essence of a city. Some partial studies have been done on the neighborhoods of the city of Trabzon, which is one of the best historically examined cities in Anatolia, however an extensive study that deals with the neighborhoods of Trabzon in the Ottoman period has not been written yet. In this respect, determination of the neighborhoods of Trabzon century by century, from the conquest by the Ottoman Empire to the XIXth century by observing the changes and continuities, in a sense means revealing the meaning of a great deal of the city in history. Hence, in this paper, both previous studies have been brought together and the obtained data by scannings of archival documents are presented in tabular forms by centuries and attempted to reveal a comprehensive inventory of neighborhoods. This identification process is based on the tahrir registers for the XVth and XVIth centuries, and avarız registers, sharia court records and hurufat registers for the XVIIth and XVIIIth centuries.

Research paper thumbnail of Trabzon Rum Metropolitleri Hakkında Bazı Gözlemler (1610-1670).pdf

Research paper thumbnail of Osmanlı Şehrinde İdarecilik Yapan Kadınlar (17. - 18. Yüzyıllar)

Research paper thumbnail of MAHRÛSE-İ TRABZON'DAN MEDİNE-İ TRABZON'A: ŞEHİR VE SEKÜLERLİK BAĞLAMINDA KAVRAMSAL BİR DÖNÜŞÜMÜN PEŞİNDE

Kabaca " şehir dizmek " anlamına gelen temeddün, geleneksel siyaset düşüncesinin kilit kavramları... more Kabaca " şehir dizmek " anlamına gelen temeddün, geleneksel siyaset düşüncesinin kilit kavramlarından biriydi. Hemen her tür toplumsallaşmaya izafe edilebilen bir kavram olarak temeddünün asıl vurgusu, Tursun Bey ve Kınalızâde Ali Çelebi gibi yazarlarda görüldüğü üzere hükümdarın gerekliliğiydi. 1 Dolayısıyla bir ülke içerisindeki tek tek bütün şehirler ile hükümdar arasında oldukça sıkı bir ilişki söz konusuydu. Ülkelerine " Memâlik-i Mahrûse-i Şahâne " diyen Osmanlılar, bu korunmuşluk ve hükümdar arasındaki bağlantı üzerinden meşruiyet düzenekleri tesis ediyorlardı. 2 Roma'da " urbs et orbis idem " ve Bizans'ta, Yunanca karşılığı " ilahî gözetime mazhar " demek olan " mahrûse " kavramı 3 tek tek şehirlere de izafe ediliyordu. Nitekim padişahın mutlak iktidarı üzerinden bağlantı kurulan Trabzon da, 16. yüzyıl 4 ve 17. yüzyılın ilk yarısı itibariyle şer'iye sicillerinde sıklıkla " Mahrûse-i Trabzon " şeklinde tavsif ediliyordu. Bunun yanında " mahrûse " kadar olmasa da, bu dönemde birbirlerinin türevleri şeklinde kullanıldıklarını gördüğümüz " mahmiyye " ve " medine " kavramları da Trabzon'u tavsif eden ve hükümdarın ilahî menşeli iktidarına atıf yapan kavramlardı. Hükümdar, " Zıllullâh fi'l-arz " olarak Allah'tan aldığı idare etme yetkisi ile şehirlere bütüncül bir iktidar algısı üzerinden hükmetmekteydi. 5 Bu kadîm kutsallık algısının yansıdığı söz konusu üç kavramın tavsif ettiği Trabzon'da ise 17. yüzyılın ilk yarısı itibariyle hükümdarın iktidarında yara açan bazı gelişmeler yaşanmaya başlamıştı. Bilhassa " kapu " dan uzaktaki kapıkullarının şehirle kurmuş oldukları sosyo-ekonomik ve sosyo-politik bağlar, hükümdar ve şehir arasındaki ilişkiyi zedeliyordu. Hükümdarın iktidarını temsil etmekten ziyade bireysel ya da hizipsel çıkarları ekseninde şehir hayatına yön vermeye çalışan kapıkulları, şehrin geleneksel dokusunda bir takım değişikliklere sebep oluyorlardı.

Research paper thumbnail of OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN 17. YÜZYILDAKİ "ALACAKARANLIĞINDAN" BİR KESİT: TRABZON SUBAŞILARININ YERELLEŞMESİ

Öz ‚Klasik‛ dönemde merkezden atanan subaşıların yerini 17. yüzyılda sancakbeyiler ve beylerbeyil... more Öz ‚Klasik‛ dönemde merkezden atanan subaşıların yerini 17. yüzyılda sancakbeyiler ve beylerbeyiler tarafından atanan subaşılar almıştı. Bu durum subaşılık bağlamında nisbî bir yerelleşmeyi beraberinde getirmişti. Subaşı olarak atandıkları şehirler ile sosyo-ekonomik bağları olan bu yeni vazifeliler, söz konusu yerellikten kaynaklanan iktisadî muhtevaları ile geleneksel Osmanlı siyaset pratiğinden farklı bir görünüme işaret ediyorlardı. İltizâm üzere verilen ve gittikçe daha çok malî bir görev haline gelen subaşılığın bu yeni muhtevası, şehirle olan münasebetinde ‚salgunlar‛ şeklinde tezahür ediyordu. İşte 17. yüzyılın ilk yarısında Trabzon'daki subaşıların konu edinildiği bu yazıda, bilhassa şer'iyye sicilleri üzerinden bu yeni subaşıların çalışma biçimleri örneklendirilmek istenmiştir. Bu şekilde 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun içerisinden geçtiği ‚alacakaranlığın‛ aydınlatılmasında küçük bir katkı yapmak hedeflenmiştir. • Anahtar Kelimeler Osmanlı İmparatorluğu, Trabzon, subaşı, beylerbeyi, iltizâm. • Abstract In the 17th century, the ‚subaşı‛, who were appointed from the center in the "classic" period were replaced by the ‚subaşı‛s appointed by ‚sancakbeyi‛ and the ‚beylerbeyi‛. This situation ended up in a relative decentralization in the context of the subaşı. These new officers had socioeconomic ties with the cities they were appointed as subaşı, which was substantially aberrant from the traditional Ottoman political practice. The position of subaşı became more and more financial, which was manifested in the form of ‚salgun‛ (a special tax collected in extraordinary times of deficit spending) in their relationship with the city. In this paper, which describes the subaşı in the 17th century in Trabzon, the work pattern of this new kind of subaşı was tried to be exemplified, depending on the knowledge obtained from the Sharia court records. By this way, we intended to make a small contribution to the enlightenment to the "twilight" period of the Ottoman Empire in the 17th century. •

Research paper thumbnail of DEDE CÖNGÎ'NİN SİYÂSETÜ'Ş-ŞER'İYYESİ'NİN MEHMED SEBZÎ EFENDİ TERCÜMESİ THE TRANSLATION OF THE AL SIYASA AL SHARIA OF DEDE CÖNGÎ BY MEHMED SEBZÎ EFENDI

Özet Geleneksel dünyada kamu hukuku ve özel hukuk ayrımı yoktu. Osmanlı İmparatorluğu'nda bu ayrı... more Özet Geleneksel dünyada kamu hukuku ve özel hukuk ayrımı yoktu. Osmanlı İmparatorluğu'nda bu ayrım ortaya çıkmaya başlamıştı. 16. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, bilhassa Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan kanunlaştırma faaliyetleri ile birlikte şer'î ve örfî hukuk arasındaki denge, örfî hukuk lehinde artmaya başlamıştı. İşte bu noktada Dede Cöngî Efendi örfî hukukun şer'î temellerini ortaya koyan bir metin kaleme almıştı. Bu dönemde örfî hukuka karşı baş gösteren eleştirilerin önünü almak için yazıldığı anlaşılan metin, Osmanlı İmparatorluğu tarihi hakkında bugün dahi süren şer'î ve örfî hukuk tartışmasının odak noktasında yer almaktadır. Bu nedenle transkripsiyonlu bir neşri imparatorluğun örfî ve ve şer'î temellerini daha iyi idrak etmek için elzem görünmektedir. Abstract In the traditional world, there was no distinction of public law and private law. This distinction began to emerge in the Ottoman Empire. At the mid-point of the 16th century, as a result of the codification activities particularly during the reign of Suleiman the Magnificent, the balance between Sharia and the customary law began to rise in favor of the customary law. At this point, Dede Cöngî Efendi had written a text revealing the canonical basis of the customary law. This text, which was probably written to take the way for criticism rising against the customary law in this period, is still located in the focal point of discussion of Sharia and the customary law in the Ottoman Empire. Therefore, a publication with transcription seems essential for a better understanding of the customary and the canonical basis of the Empire.

Research paper thumbnail of Beşe Unvanı Hakkında

Research paper thumbnail of Osmanlı İmparatorluğunda Semavileşmiş Bir Mekan Olarak Mahruse ve Aidiyet Dünyası

8th International Asian Congress, 2023

Oryantalizmin Batı-Doğu dikotomisinde olduğu gibi mekân modern zamanlarda gerçek hüviyetinden ziy... more Oryantalizmin Batı-Doğu dikotomisinde olduğu gibi mekân modern zamanlarda gerçek
hüviyetinden ziyade, ilerlemeci tarih algısı üzerinden zamanda ileri ve geri olana işaret eder.
İlerlemeci tarih/zaman algısı münasebetiyle tarihçiler Osmanlıların mekânı anlamlandırma
biçimlerini ve bunun üzerine inşa ettikleri aidiyet dünyasını pek ele almamışlardır. Osmanlı
İmparatorluğu ülkesinin “Memâlik-i Mahrûse-i Şâhâne” olarak isimlendirildiği malumdur. Bu
ülke, sınırlarından ziyade padişahın ilâhî menşeli iktidarı ile müşahhaslaştırılmaktadır. Mekânın
bu şekilde cisimleştirilmesi, daha çok aidiyet bağlarına gönderme yapar. Osmanlı tebaası ile
padişah arasındaki bağı “Memâlik-i Mahrûse”ye tâbi‘yet tesis eder. Bu ülke, Karlofça
Anlaşması’na kadar somut sınırlar üzerinden değerlendirilen bir mekân değildir. Bu bildiride,
Karlofça Anlaşması’ndan önceki, kadastral disiplinin olmadığı, modern anlamıyla fizikî bir
birime tekabül etmeyecek şekilde bir mekân tasavvuru olan Osmanlıların mekân ve bunun
üzerinde inşa edilen aidiyet dünyası değerlendirilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda sınır
mefhumunun olmadığı bir zeminde, somut ve rasyonel karşılığı olmayan,
matematikselleştiremediğimiz “Memâlik-i Mahrûse-i Şâhâne”nin “semavîleştirilmiş” bir ülke
ve kelime grubu olduğu anlaşılmaktadır. 16. ve 17. yüzyılın son on yılına kadar, Osmanlılar,
tek tek şehirlerini de “mahrûse” olarak tavsif ederler. Mahrûse bilindiği üzere hisarla çevrili
büyük şehirleri vasıflandırmak için kullanılan bir kavramdır. Şehrin tamamının hisarla çevrili
olma durumu Osmanlılar için geçerliliğini yitirmiştir. Dolayısıyla “mahrûse”, Osmanlı
İmparatorluğu’nda bu sözlük anlamının çok ötesine taşan bir semantik muhteva edinmiş
görünür. Mahrûse, en geniş manada Müslim-zimmî, ailevî, cemâî, şehirli, köylü, Türkî, Rumî,
Arabî; ayrıca ehl-i örf, ehl-i ziraat, ehl-i ticaret ve ehl-i ilm olmak üzere toplumun bütün
katmanlarını içeren/kapsayan bir aidiyet formudur. Kavramın şer‘iyye sicillerinde kimi zaman
eyâlet ile kimi zaman da kaza ile terkip edilerek kullanılması bu durumu gösterir. “Mahrûse-i
Trabzon Eyâleti” şeklinde eyâletin geneline işaret etmek için ya da “Mahrûse-i Trabzon Kazası”
olarak şehrin yanında köylerini de içeren birimi göstermek için kullanılması, mahrûsenin
sadece şehir anlamına gelmediğinin veya şehrin üzerinde daha büyük anlam katmanlarına sahip
olduğunun delilidir. Osmanlı insanının en geniş aidiyet dünyasını “Mahrûse-i Trabzon’da
Muhyiddin Mahallesi’nde sâkin Yakub’un oğlu Hacı Hüseyin” ya da “Mahrûse-i Trabzon
mahallelerinden Câmi‘-i Cedîd Mahallesi yerleşiklerinden Musli Beşe’nin kızı Ümmi adlı
kadın” örneğinde görmek mümkündür. Neticede Linda T. Darling’in iddia ettiği gibi “arz-ı
hâller” ekseninde Osmanlı halkının gerek kadı mahkemesine gerekse Divân-ı Hümayûn’a
yaptıkları başvurular ile adalet talepleri bağlamında “daire-i adliyye”, Osmanlı dünyasında
yöneten ve yönetilenleri ile ortak bir temel ise “mahrûse” de her iki zümre açısından ortak bir
aidiyet biçimine işaret etmektedir.

Research paper thumbnail of Kerim Devletin Duacıları ve/veya Osmanlı İmparatorluğu'nda Sosyal Yardım Uygulaması Olarak Duâgûyân Maaşı

Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2023

Bu makalede Osmanlı İmparatorluğu’nda bir “kerîm devlet” uygulaması olarak görünen duâgûyân ve ul... more Bu makalede Osmanlı İmparatorluğu’nda bir “kerîm devlet” uygulaması olarak görünen duâgûyân ve ulufeleri meselesi ele alınacak; böylece Türk devletinin ve toplumunun bilhassa olağanüstü durumlarda ortaya çıkan yardım seferberliği refleksinin tarihsel köklerinden küçük bir kesite yer verilecektir. Bu istikamette pergelin ayağını sabitleyebilmek için bilhassa Trabzon şer‘iyye sicillerinde yer alan duâgûyân üzerinde durulacak ve yeri geldiğinde perspektifi genişletebilmek amacıyla Osmanlı arşivindeki diğer belge koleksiyonlarına müracaat edilerek imparatorluğun başka bölgelerinden örnekler verilecektir.

Research paper thumbnail of Osmanlı Şehri Neresi?: Fıkhın Şehri Tanımlamada ve Finâ’nın Şehrin Sınırlarını Belirlemedeki Yeri

Kadim, 2023

Osmanlı şehri hakkında bu zamana kadar hatırı sayılır bir literatür oluşmuş, fakat hâlâ şehrin ta... more Osmanlı şehri hakkında bu zamana kadar hatırı sayılır bir literatür oluşmuş, fakat hâlâ şehrin tam neresi olduğu, sınırları ve aslî hüviyeti ortaya çıkarılamamıştır. Sosyo-ekonomik perspektif ve “ilerlemeci tarih algısı”yla incelenen şehir, Marksist ve liberal modernleşme kuramları çerçevesinde ve tahrir defterlerinin temin ettiği verilerin de yardımıyla iktisadî bir birim olarak değerlendirilmiştir. Bu ise anakronik tespitleri beraberinde getirmiştir. Eldeki çalışma, bizzat Osmanlıların şehirlerini hangi ilim çerçevesinde anlamlandırdıkları sorusundan hareketle, modern araştırmacının uzaktan baktığı şehri görünür kılmayı hedeflemektedir. Bunun için de şehri bütünüyle görebilmeyi temin edecek bir metot öne sürülecektir. Küllî bir ilim olarak fıkhın şehrin bütününü görebilmekteki işlevselliği, tahrir defterleri ve şer‘iyye sicillerinin
mukayeseli vaziyette okunması, bu metodun iki mühim dayanağı olacaktır. En nihayetinde, “nefs”i (evlerin toplamı) ve “finâ”sı (avlusu) da hesaba katılarak daha bütüncül bir Osmanlı şehir tarihi yazımının imkânları üzerine düşünmenin yolu açılmaya çalışılacaktır.

Research paper thumbnail of Osmanlı Iktidarına Muhalefette Cami ve Hutbe

Turan AÇIK Öz :Kuruluştan itibaren meşru bir siyasi yapı inşa eden Osmanlıların "tarihî güç mücad... more Turan AÇIK Öz :Kuruluştan itibaren meşru bir siyasi yapı inşa eden Osmanlıların "tarihî güç mücadelesinin yoğunlaştığı kritik bir coğrafya"daki var olma mücadelelerinin en mühim ayağını meşruiyetin muhafazası teşkil ediyordu. Sünni bir imparatorluğun meşruiyetinin müşahhas formu, cuma namazı ve hutbede sultan ve ilk dört halifenin isimlerinin zikredilmesiydi. Osmanlı padişahına tabiiyetin göstergesi ve hâkimiyet simgesi olan cuma camileri, aynı zamanda "Memâlik-i Mahrûse-i Şahâne"deki nizama işaret ederdi. 16. yüzyılda Safevilerin ortaya çıkışı ile birlikte Osmanlı iktidarına karşı Safevi taraftarı kendi tebaasından ciddi bir tehdit baş gösterecekti. Safevilerle beraber siyasallaşan heterodoksi, bu yüzyılda, cuma namazına ve Hulefâ-i Raşidin'in isimlerinin hutbede zikredilmesine muhalefet etmişlerdi. Safevilerin Osmanlı tebaası üzerindeki propagandalarını ve "ilhad"ın siyasallaşmasını engellemek için bilhassa Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren "Sünnilik" bir "devlet politikası" olarak daha hassas vaziyette muhafaza edilmeye çalışıldı. Kanuni dönemine gelindiğinde, 1537'de bütün köylere varana kadar cami inşa edilmesini buyuran bir ferman gönderildi. Camilerde cuma namazına gidip hutbede Raşid halifelere ve padişaha tabiiyetini bildiren cemaat, merkezî otorite ile aynı metafizik bağlama yerleşiyor, ayrıca siyasallaşıyordu. Bu dinî ve siyasi muhtevalı cemaatten (ehl-i sünnet ve'l-cemaat) ayrılmak "ilhad", bunun siyasallaşmış biçimi ise "rafz" olarak nitelendiriliyordu. "İlhad" daha çok meselenin itikadi boyutuna, "rafz" ise siyasi veçhesine taalluk ediyordu. Mühimme defterlerinden takip edilebilen bu muhalefet, 16. yüzyıl ilerledikçe Rafızilik, bununla bağlantılı kayıp Mehdi inancının getirdiği protest siyasal duruş ve konargöçer unsurların yerleşik nizama karşı gösterdiği tepkinin terkibinden kaynaklanan muhalefetlerle çeşitlendi. Celâli isyanları döneminde ise Kalenderoğlu Mehmed örneğinde cuma namazına ve hutbeye karşı tavır, başlangıçta Kızılbaş olmayan Mehmed'in Kuyucu Murad Paşa'ya yenilmesi ve İran'a kaçması akabinde Kızılbaşlığı kabul etmesi ile neticelendi.

Research paper thumbnail of Şer'iyye Sicillerine Yeni Yaklaşımlar

Research paper thumbnail of Osmanlı Klasik Döneminde Trabzon Vakıfları

Research paper thumbnail of Şehi̇rköy: Osmanli İmparatorluğu Nda Şehi̇r Hükmünde Köyler

History Studies International Journal of History, 2021

Research paper thumbnail of "Güneşin Altında Yeni Bir Şey Yok: 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda Define Hikâyeleri / “Nothing New Under the Sun”: Stories of Treasure in the 16th Century Ottoman Empire", Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi, vol. 8/21 (2021): 315-331.

Even though themes such as occult sciences, a fixation on the metaphysical, magic, demons, and th... more Even though themes such as occult sciences, a fixation on the metaphysical, magic, demons, and the devil are mentioned in both state-centered documents and diaries or travelogue texts in Ottoman historiography, these concepts have not yet been closely examined as the research subjects of historians. To scrutinize the connection between the rational mind and the irrational, it is necessary to analyze the effects of occult sciences on oral culture in early modern Ottoman society. In this context, stories of treasures appear as narratives that are linked to both the above ground and underground worlds. Why do similar stories of treasure narratives emerge in a vast empire, despite the changes in time and place? This article seeks answers to this question based on the ideas of “intertextuality” and “plurality of truth” on the one hand, and on the other hand, describes elements such as the way traditional people imagine/envision a treasure, the way treasures are hidden, and the possibility that they could be unearthed by occult sciences. The points where treasure narratives intersect, the emotional spirals of treasure hunters and the state's perspective are examined through various archival sources, especially the Mühimme registers of the 16th century.

Research paper thumbnail of Şehirköy: Osmanlı İmparatorluğu'nda Şehir Hükmünde Köyler

Research paper thumbnail of Hurûfât Defterlerine Göre Trabzon Şehri'nde Mahalle ve Câmileri

Research paper thumbnail of Hayye 'ale's-salâh!: Osmanlı İmparatorluğu Köylerinde Câmi/Namaz Var mı Yok mu Meselesine Dair

26 Zilkade 972 (25 Haziran 1565) tarihinde, Trabzon'da Sürmene'ye bağlı Makavla (bugünkü Petekli)... more 26 Zilkade 972 (25 Haziran 1565) tarihinde, Trabzon'da Sürmene'ye bağlı Makavla (bugünkü Petekli) Köyü'nden Ali b. İskender ve Kurd b. Bayram, şahitlik yapmak için kadı mahkemesine gelmişlerdi. Hukukî işleyişi gereği şahâdetlerinin makbul olup olmadığının anlaşılması için kendilerine "ahvâl-i salâtdan" sual olunduğunda, Ali ve Kurd, "köyler salâtdan bîhaberdir bilmezüz" diye cevap vermişlerdi. 2 Bu iki köylü, 1565 tarihindeki ikrârları ile bugün bilhassa bazı sosyal bilimciler arasında ilginç bir vaziyette somut delil ortaya koymadan şifahî biçimde dillendirilen, "Osmanlı köylerinde câmi bulunmadığı" ve dahi köylüsünün "bî-namâz" olduğu şeklindeki "kanaatlerimize" müdellel bir temel mi sunuyorlar? Zikredildiği üzere yazılı herhangi bir literatür olmadığı için sözkonusu "kanaatin" tam ne zaman ve niçin teşekkül ettiği bilinmemekle beraber, bugün câmi ve namaz konusu açıldığında, bazı araştırmacıların Osmanlı şehirlerinde câmi ve * Makalenin başlığı Dr. Fırat Yaşa ile konu hakkındaki tartışmalarımız esnasında şekillenmiştir. Kendisine müteşekkiriz.

Research paper thumbnail of İmparatorluğun "Efendi"leri: Müderrislerin Osmanlı Şehir Hayatındaki Fonksiyonları

İMPARATORLUĞUN "EFENDİ"LERİ: MÜDERRİSLERİN OSMANLI ŞEHİR HAYATINDAKİ FONKSİYONLARI (17. ve 18. Yü... more İMPARATORLUĞUN "EFENDİ"LERİ: MÜDERRİSLERİN OSMANLI ŞEHİR HAYATINDAKİ FONKSİYONLARI (17. ve 18. Yüzyıllara Dair)  Turan AÇIK  Öz Osmanlı müderrislerinin şehirlerdeki vazifelerinin incelendiği bu makale, uzun vadede Osmanlı ulemasının sosyolojisine dair başlanılan çalışmanın ilk bulgularını teşkil etmek-tedir. İmparatorluğun 17. yüzyılda yaşadığı kriz ortamında ulemanın görüşlerinin artan önemi, şehirde almış oldukları vazifelere nasıl yansımıştı? Medresede ilim tahsil etmenin yanında "siyasi üye-kazanımı" bağlamında işlevselleşen müderrisler, toplumla iletişime geçtikleri noktalarda ders-i âmlık, vaizlik, imamlık, müezzinlik gibi vazifeler üzerinden de şehirde Sünni İslam'ın hem tedrisi hem temsili ile çevrenin merkezle olan iletişimini ve aracılık vazifesini ifa etmekteydiler. Bunun yanında müftülük, kadı naibliği, mütevellilik yapan; şühûdü'l-hâl, muslihûn ve cemm-i gafîr ve cem'-i kesîr arasında görülen müder-risler, toplumla iç içe oldukları bir sosyal muhite sahiptiler. Bu iç içe olma durumu onları fonksiyonelleştirmekte ve vazife aldıkları şehirler, merkezî hükûmetin meşruiyet düze-neklerine dâhil edilmekteydi. Bu şekilde imparatorluk toprakları, padişahın iktidarının görünür olduğu bir ülkeye (memâlik-i mahrûse-i şâhâne) dönüşmekteydi. Anahtar Kelimeler Osmanlı İmparatorluğu, Müderris, Şehir, Meşruiyet, 17. ve 18. Yüzyıllar "LORDS/EFENDIS" OF THE EMPIRE: FUNCTIONS OF MUDERRIS IN OTTOMAN CITY LIFE (17th and 18th Centuries) Abstract This article, which examines the duties of Ottoman müderris in cities, constitutes the first findings of the study on the sociology of the Ottoman ulama in the long term. How did the increasing im- Bu makale, 11-15 Eylül 2018 tarihleri arasında Sofya'da düzenlenen CIEPO 23 kongresinde sunulan tebliğin genişle-tilmiş hâlidir.  Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi, Aksaray/Türkiye.

Research paper thumbnail of 17. Yüzyılın İlk Yarısında Trabzon'da Muhtedi Yeniçeriler.pdf

Osmanlı İmparatorluğu'nun "klasik" yapısını kazanmasında büyük rolleri olan yeniçeriler, 17. yüzy... more Osmanlı İmparatorluğu'nun "klasik" yapısını kazanmasında büyük rolleri olan yeniçeriler, 17. yüzyıla gelindiğinde devşirme sisteminin bozulması ile birlikte sosyo-ekonomik bir taban elde etmişlerdi. Taşraya da yayıldığını bildiğimiz yeniçeriler arasına artan sayılarda yerli halk dâhil olmaya başlamıştı. Yeniçerileşme temâyülünün gittikçe arttığı bu dönemde, gayr-i Müslim halk da devlet iktidarından nasiplenmek için ihtida ederek yeniçeri olmaya başlamıştı. Fakat, söz konusu "alacakaranlık" dönemden faydalanan bazı gayr-i Müslimler, gizli din taşıyarak bu süreci idare etmeye çalışıyorlardı. Hizip çekişmeleri ve bireysel çıkarlar ile müşahhas bu dönemde bir kısım yeniçeri grupları meclis-i şer'i tanımadıklarını duyurmuşlardı. Yine yeniçerilik iddiasındaki bazı gayri Müslimlerin öldükten sonra terekeleri müsadere edilmek istendiğinde kendilerinin Müslim mi gayr-i Müslim mi oldukları hakkında bazı şüpheler hâsıl olmakta idi. Bu bildiride söz konusu şüphelerin ne kadar yerinde olduğu incelenmeye çalışılmıştır.

Research paper thumbnail of Fetihten 19. Yüzyıla Kadar Trabzon Şehri'nin Mahalleleri

Öz: Şehirlerin damarları mesabesindeki mahallelerin tarihini yazmak bir şehrin özüne nüfuz edebil... more Öz: Şehirlerin damarları mesabesindeki mahallelerin tarihini yazmak bir şehrin özüne nüfuz edebilmek açısından mühimdir. Anadolu'da tarihi en iyi incelenen şehirlerden olan Trabzon'un mahallelerine dair de kısmî bazı çalışmalar kaleme alınmış; fakat derli toplu olarak Osmanlı dönemi Trabzon'unun mahallelerini ele alan bir çalışma henüz kaleme alınmamıştır. Bu istikamette Trabzon'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethinden 19. yüzyıla kadar olan mahallelerinin yüzyıl yüzyıl cereyan eden değişimler ve süreklilikler gözetilerek tespit edilmesi bir noktada şehrin tarih içerisindeki muhtevasının da belli bir kısmının ortaya çıkarılması demektir. Dolayısıyla bu yazıda gerek daha önce yapılan çalışmaların bir araya getirilmesi gerekse arşiv belgelerinin taranması ile elde edilen veriler, yüzyıllar itibariyle tablolar halinde sunularak derli toplu bir mahalleler envanteri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu tespit işlemine 15. ve 16. yüzyıllar için tahrir defterleri, 17. ve 18. yüzyıllar için ise avarız defterleri ile şer'iye sicilleri ve hurufat defterleri kaynaklık etmektedir. Abstract: Writing the history of neighborhoods, function as the veins of cities is crucial in penetrating the essence of a city. Some partial studies have been done on the neighborhoods of the city of Trabzon, which is one of the best historically examined cities in Anatolia, however an extensive study that deals with the neighborhoods of Trabzon in the Ottoman period has not been written yet. In this respect, determination of the neighborhoods of Trabzon century by century, from the conquest by the Ottoman Empire to the XIXth century by observing the changes and continuities, in a sense means revealing the meaning of a great deal of the city in history. Hence, in this paper, both previous studies have been brought together and the obtained data by scannings of archival documents are presented in tabular forms by centuries and attempted to reveal a comprehensive inventory of neighborhoods. This identification process is based on the tahrir registers for the XVth and XVIth centuries, and avarız registers, sharia court records and hurufat registers for the XVIIth and XVIIIth centuries.

Research paper thumbnail of Trabzon Rum Metropolitleri Hakkında Bazı Gözlemler (1610-1670).pdf

Research paper thumbnail of Osmanlı Şehrinde İdarecilik Yapan Kadınlar (17. - 18. Yüzyıllar)

Research paper thumbnail of MAHRÛSE-İ TRABZON'DAN MEDİNE-İ TRABZON'A: ŞEHİR VE SEKÜLERLİK BAĞLAMINDA KAVRAMSAL BİR DÖNÜŞÜMÜN PEŞİNDE

Kabaca " şehir dizmek " anlamına gelen temeddün, geleneksel siyaset düşüncesinin kilit kavramları... more Kabaca " şehir dizmek " anlamına gelen temeddün, geleneksel siyaset düşüncesinin kilit kavramlarından biriydi. Hemen her tür toplumsallaşmaya izafe edilebilen bir kavram olarak temeddünün asıl vurgusu, Tursun Bey ve Kınalızâde Ali Çelebi gibi yazarlarda görüldüğü üzere hükümdarın gerekliliğiydi. 1 Dolayısıyla bir ülke içerisindeki tek tek bütün şehirler ile hükümdar arasında oldukça sıkı bir ilişki söz konusuydu. Ülkelerine " Memâlik-i Mahrûse-i Şahâne " diyen Osmanlılar, bu korunmuşluk ve hükümdar arasındaki bağlantı üzerinden meşruiyet düzenekleri tesis ediyorlardı. 2 Roma'da " urbs et orbis idem " ve Bizans'ta, Yunanca karşılığı " ilahî gözetime mazhar " demek olan " mahrûse " kavramı 3 tek tek şehirlere de izafe ediliyordu. Nitekim padişahın mutlak iktidarı üzerinden bağlantı kurulan Trabzon da, 16. yüzyıl 4 ve 17. yüzyılın ilk yarısı itibariyle şer'iye sicillerinde sıklıkla " Mahrûse-i Trabzon " şeklinde tavsif ediliyordu. Bunun yanında " mahrûse " kadar olmasa da, bu dönemde birbirlerinin türevleri şeklinde kullanıldıklarını gördüğümüz " mahmiyye " ve " medine " kavramları da Trabzon'u tavsif eden ve hükümdarın ilahî menşeli iktidarına atıf yapan kavramlardı. Hükümdar, " Zıllullâh fi'l-arz " olarak Allah'tan aldığı idare etme yetkisi ile şehirlere bütüncül bir iktidar algısı üzerinden hükmetmekteydi. 5 Bu kadîm kutsallık algısının yansıdığı söz konusu üç kavramın tavsif ettiği Trabzon'da ise 17. yüzyılın ilk yarısı itibariyle hükümdarın iktidarında yara açan bazı gelişmeler yaşanmaya başlamıştı. Bilhassa " kapu " dan uzaktaki kapıkullarının şehirle kurmuş oldukları sosyo-ekonomik ve sosyo-politik bağlar, hükümdar ve şehir arasındaki ilişkiyi zedeliyordu. Hükümdarın iktidarını temsil etmekten ziyade bireysel ya da hizipsel çıkarları ekseninde şehir hayatına yön vermeye çalışan kapıkulları, şehrin geleneksel dokusunda bir takım değişikliklere sebep oluyorlardı.

Research paper thumbnail of OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN 17. YÜZYILDAKİ "ALACAKARANLIĞINDAN" BİR KESİT: TRABZON SUBAŞILARININ YERELLEŞMESİ

Öz ‚Klasik‛ dönemde merkezden atanan subaşıların yerini 17. yüzyılda sancakbeyiler ve beylerbeyil... more Öz ‚Klasik‛ dönemde merkezden atanan subaşıların yerini 17. yüzyılda sancakbeyiler ve beylerbeyiler tarafından atanan subaşılar almıştı. Bu durum subaşılık bağlamında nisbî bir yerelleşmeyi beraberinde getirmişti. Subaşı olarak atandıkları şehirler ile sosyo-ekonomik bağları olan bu yeni vazifeliler, söz konusu yerellikten kaynaklanan iktisadî muhtevaları ile geleneksel Osmanlı siyaset pratiğinden farklı bir görünüme işaret ediyorlardı. İltizâm üzere verilen ve gittikçe daha çok malî bir görev haline gelen subaşılığın bu yeni muhtevası, şehirle olan münasebetinde ‚salgunlar‛ şeklinde tezahür ediyordu. İşte 17. yüzyılın ilk yarısında Trabzon'daki subaşıların konu edinildiği bu yazıda, bilhassa şer'iyye sicilleri üzerinden bu yeni subaşıların çalışma biçimleri örneklendirilmek istenmiştir. Bu şekilde 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun içerisinden geçtiği ‚alacakaranlığın‛ aydınlatılmasında küçük bir katkı yapmak hedeflenmiştir. • Anahtar Kelimeler Osmanlı İmparatorluğu, Trabzon, subaşı, beylerbeyi, iltizâm. • Abstract In the 17th century, the ‚subaşı‛, who were appointed from the center in the "classic" period were replaced by the ‚subaşı‛s appointed by ‚sancakbeyi‛ and the ‚beylerbeyi‛. This situation ended up in a relative decentralization in the context of the subaşı. These new officers had socioeconomic ties with the cities they were appointed as subaşı, which was substantially aberrant from the traditional Ottoman political practice. The position of subaşı became more and more financial, which was manifested in the form of ‚salgun‛ (a special tax collected in extraordinary times of deficit spending) in their relationship with the city. In this paper, which describes the subaşı in the 17th century in Trabzon, the work pattern of this new kind of subaşı was tried to be exemplified, depending on the knowledge obtained from the Sharia court records. By this way, we intended to make a small contribution to the enlightenment to the "twilight" period of the Ottoman Empire in the 17th century. •

Research paper thumbnail of DEDE CÖNGÎ'NİN SİYÂSETÜ'Ş-ŞER'İYYESİ'NİN MEHMED SEBZÎ EFENDİ TERCÜMESİ THE TRANSLATION OF THE AL SIYASA AL SHARIA OF DEDE CÖNGÎ BY MEHMED SEBZÎ EFENDI

Özet Geleneksel dünyada kamu hukuku ve özel hukuk ayrımı yoktu. Osmanlı İmparatorluğu'nda bu ayrı... more Özet Geleneksel dünyada kamu hukuku ve özel hukuk ayrımı yoktu. Osmanlı İmparatorluğu'nda bu ayrım ortaya çıkmaya başlamıştı. 16. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, bilhassa Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan kanunlaştırma faaliyetleri ile birlikte şer'î ve örfî hukuk arasındaki denge, örfî hukuk lehinde artmaya başlamıştı. İşte bu noktada Dede Cöngî Efendi örfî hukukun şer'î temellerini ortaya koyan bir metin kaleme almıştı. Bu dönemde örfî hukuka karşı baş gösteren eleştirilerin önünü almak için yazıldığı anlaşılan metin, Osmanlı İmparatorluğu tarihi hakkında bugün dahi süren şer'î ve örfî hukuk tartışmasının odak noktasında yer almaktadır. Bu nedenle transkripsiyonlu bir neşri imparatorluğun örfî ve ve şer'î temellerini daha iyi idrak etmek için elzem görünmektedir. Abstract In the traditional world, there was no distinction of public law and private law. This distinction began to emerge in the Ottoman Empire. At the mid-point of the 16th century, as a result of the codification activities particularly during the reign of Suleiman the Magnificent, the balance between Sharia and the customary law began to rise in favor of the customary law. At this point, Dede Cöngî Efendi had written a text revealing the canonical basis of the customary law. This text, which was probably written to take the way for criticism rising against the customary law in this period, is still located in the focal point of discussion of Sharia and the customary law in the Ottoman Empire. Therefore, a publication with transcription seems essential for a better understanding of the customary and the canonical basis of the Empire.

Research paper thumbnail of Beşe Unvanı Hakkında

Research paper thumbnail of XVI-XVII. Yüzyıl İstanbul Evlerine Dair

Turan Açık ve Halil İbrahim Düzenli, “XVI-XVII. Yüzyıl İstanbul Evlerine Dair”, Antik Çağ’dan XXI... more Turan Açık ve Halil İbrahim Düzenli, “XVI-XVII. Yüzyıl İstanbul Evlerine Dair”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, c. 8, Coşkun Yılmaz (ed.), M. Akif Aydın (proje yön.), TDV İSAM & İBB Kültür AŞ. Yay, İstanbul, 2015, s. 244-263.
Ne bir fakire münasip saray-ı sultani /
Ne hücre-i fukara şah-ı dehre erzani /
Efendi, her kişinin layıkınca mesken olur.
Gelibolulu Mustafa Âlî (XVI. yüzyıl sonu)

Research paper thumbnail of Erken XVII. Yüzyılda Bir İstanbul Evinin Keşfi: Boyutlar ve Maliyet

Halil İbrahim Düzenli ve Turan Açık, “Erken XVII. Yüzyılda Bir İstanbul Evinin Keşfi: Boyutlar ve... more Halil İbrahim Düzenli ve Turan Açık, “Erken XVII. Yüzyılda Bir İstanbul Evinin Keşfi: Boyutlar ve Maliyet”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, c. 8, Coşkun Yılmaz (ed.), M. Akif Aydın (proje yön.), TDV İSAM & İBB Kültür AŞ. Yay, İstanbul, 2015, s. 249 ve 251.
Bir evin tamir ettirilmesi hatta “uslûb-ı sâbık”ı üzerine yeniden
bina edilmesi hususunda karşılaşılan 1618 tarihli bir sicil kaydı, büyük bir evde bulunan bir odanın ortalama ölçülerini vermesi, evin iç mekan kurgusunun ne şekilde olabileceğini göstermesi ve de bir ev inşasında masraf kalemleri ile iş çeşitlerinin, yapı malzemelerinin anlaşılması açısından oldukça önemli bilgiler içermektedir. Bu işlemler için bugün olduğu gibi geçmişte de “keşif” tabiri kullanılmıştır.

Research paper thumbnail of XVII. Yüzyıl Sonu İstanbul’undan Bir Menzil/Konak, İki Ev

Turan Açık ve Halil İbrahim Düzenli, “XVII. Yüzyıl Sonu İstanbul’undan Bir Menzil/Konak, İki Ev”,... more Turan Açık ve Halil İbrahim Düzenli, “XVII. Yüzyıl Sonu İstanbul’undan Bir Menzil/Konak, İki Ev”, Antik Çağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, c. 8, Coşkun Yılmaz (ed.), M. Akif Aydın (proje yön.), TDV İSAM & İBB Kültür AŞ. Yay, İstanbul, 2015, s. 257 ve 259.
İstanbul evlerinin iç mekân organizasyonu ve odalarının XVII. yüzyıldaki görünümü, genele
müştemil olmamak üzere, 1691 (Bâb Mahkemesi) tarihli bir kayıtta görülebilir. Bu kayıtta büyükçe bir konağın tavsifi ve tanımı yer almaktadır. Her birinin üç katlı olduğu görülebilen, hariciye ve dâhiliye olmak üzere iki ev barındıran “parselde” yer alan bu tip evler diğer ev kayıtlarında parça parça bulunabilecek özelliklerin hemen hemen tamamını bünyelerinde
barındırmaları hasebiyle ayrı bir öneme sahiptirler. Yine, bu tür yapılar fiziken günümüze ulaşmadığı için arşiv kayıtlarının önemi bir kat daha artmaktadır.

Research paper thumbnail of Gelenek ve Modernlik Arasında Bir Osmanlı Şehri: 17. Yüzyılın İlk Yarısında Trabzon'da Siyaset

Osmanlı İmparatorluğunun 17. yüzyıldan itibaren "gerileme" sürecine girdiği tespiti uzun yıllar O... more Osmanlı İmparatorluğunun 17. yüzyıldan itibaren "gerileme" sürecine girdiği tespiti uzun yıllar Osmanlı tarihçiliğinin ana eksenlerinden birini teşkil etmiştir. Bununla birlikte, son zamanlarda, bu kadar uzun süren bir "gerileme"nin yaşanıp yaşanamayacağı noktasında bir kısım soru işaretlerinin baş göstermesi, imparatorluğun gerek "Klasik Çağ" olarak nitelenen dönemine gerekse bu dönem sonrası "gerileme" olarak adlandırdığımız döneme dair yeni bakış açılarını beraberinde getirmiştir. Karşılaştırmalı Osmanlı tarih yazımında yaşanan gelişmelerle desteklenen bu bakış açısı, Avrupa'da hemen hemen aynı yüzyıllarda yaşanan "kriz" döneminin modernizmle sonuçlanmasına rağmen, Osmanlılar'da neden gerilemenin başlangıcı olarak görüldüğü noktasında ciddi şüpheler uyandırmıştır. Bu nedenle 17. ve 18. yüzyılların daha önceki "ihmal" edilmiş halleri kısmen ortadan kalkarak bu yüzyıllara dair ciddi çalışmalar kaleme alınmıştır. 19. ve 20. yüzyıllarda yaşanan "uluslaşma" sürecinin kökenlerinin 17. yüzyılda aranması gerektiğine dair bulunan izler, Osmanlı tarihinin bu ihmal edilmiş yüzyıllarının "kıymeti"ni daha da arttırmıştır. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki sürekliliklerin ve kopuklukların daha iyi anlaşılmasını sağlarken, aynı zamanda İmparatorluk ve Cumhuriyet hakkındaki entelektüel mesafemizi daraltmıştır. 17. yüzyılda yaşanan değişimlerin şehir tarihi perspektifinden de değerlendirilmesi gerektiği kanısından hareket eden bu tezde de, Trabzon gibi önemli bir eyâlet merkezi konu edinilerek şehrin sosyo-politik tarihinin elden geldiğince ortaya konulmasının, sosyo-ekonomik tarih yazımındaki gelişmeleri tamamlayacağı düşünülmüştür. Böyle bir tez konusu ile tarihçiliğe adım atmamı temin eden danışman hocam Prof. Dr. Kenan İnan'a müteşekkirim. Onun, beni sürekli Tursun Bey ve Kınalızâde Ali Çelebi okumalarına yönlendirmesi, şer'iye sicillerinin nasıl işlevsel kullanılabileceğini öğretmesi teşekkürden fazlasını hak etmektedir. Karşılaştığım hemen her problemde yardımlarını esirgememesi ise bu tezin sonlanabilmesini sağlamıştır. Yine tezimi okuyarak görüşlerini paylaşan hocalarım Prof. Dr. M. Alaaddin Yalçınkaya, Prof. Dr. M. Yavuz Erler, Doç. Dr. Temel Öztürk, Doç. Dr. Rahmi Çiçek ve arkadaşlarım Miraç Tosun, Mücahit Kaçar, H. İbrahim Düzenli ve M. Fatih Kılıç'a ne kadar teşekkür etsem azdır.

Research paper thumbnail of Workshop: Loyalty, Belonging, and Dependency in Early Modern Ottoman Empire, Universität Bonn, BCDSS, May 5-6, 2022.

Workshop Organizers: Veruschka Wagner, BCDSS, University of Bonn Fırat Yaşa, BCDSS Fellow, Düzce... more Workshop Organizers: Veruschka Wagner, BCDSS, University of Bonn
Fırat Yaşa, BCDSS Fellow, Düzce University

This bilingual workshop aims at approaching concepts of dependency, loyalty, and belonging in early modern Ottoman society. We will focus not only on slave-slave owner relationships, but also on patronage, servitude, dependency on religion or on places of belonging, and more. By analyzing the lives and stories of individuals or social groups in the private and public spheres, we hope to draw some conclusions about strong asymmetrical dependencies as they developed in early modern Ottoman society.

Research paper thumbnail of Amasya Tarihi 6-8

Turan Açık ile birlikte 8. cildini hazırladığımız Hüseyin Hüsameddin'e ait Amasya Tarihi kitabını... more Turan Açık ile birlikte 8. cildini hazırladığımız Hüseyin Hüsameddin'e ait Amasya Tarihi kitabının günümüz harfleriyle baskısı.

Research paper thumbnail of Amasya Tarihi 9-12

Turan Açık ile birlikte 10. cildini hazırladığımız Hüseyin Hüsameddin'e ait Amasya Tarihi kitabın... more Turan Açık ile birlikte 10. cildini hazırladığımız Hüseyin Hüsameddin'e ait Amasya Tarihi kitabının günümüz harfleriyle baskısı.

Research paper thumbnail of Sayı/Issue 5: Kadim

Kadim, 2023

K adim welcomes original and scholarly contributions to the field of Ottoman History. Contributor... more K adim welcomes original and scholarly contributions to the field of Ottoman History. Contributors can submit research articles, translations or critical editions, book or scholarly event reviews and dissertation proposals. Contributors are expected to read the text below carefully before submitting a manuscript. Manuscripts that do not conform to Kadim's guidelines will be returned to the author. Manuscripts should be written in Turkish or English and uploaded to Kadim's system via dergipark.org/kadim. Authors should write manuscripts with Times New Roman font style, 12-point font, and 1.5 line spacing in Microsoft Word. The footnotes should be in Times New Roman, 10-point font, and single-spaced. The margins of each Microsoft Word page should be in the default form (2.5 cm per side). The manuscript should also include an abstract of 100-200 words in Turkish and English with 4-7 keywords below. The article's title should be vertically centered at the top of the first page. The author's full name should follow the title, and contributors should include title, institution, email, and ORCID information as footnoted to the names (All contributors are responsible for creating an ORCID account: orcid.org). Manuscripts conforming to these conditions will be read by the editors for the evaluation of the content. They reserve the right to decide on the suitability of the subject matter at this step. Eligible submissions then will be seen anonymously by two referees. Contributors are kindly suggested to keep in mind that they are addressing an international audience. Footnotes, Text Citation and References: Kadim follows the citation system of İSNAD 2nd Edition, which utilizes footnotes for referencing. For more information on this citation system, authors can refer to the website isnadsistemi.org. If authors need to cite archival materials, they should refer to the information provided on the Kadim website at dergipark.org.tr/kadim/ page/12808. Transliteration: Kadim adheres to the TDV Islam Ansiklopedisi's approach for transliteration. It is recommended to avoid using diacritical marks or transliteration alphabets unless required. When employing diacritics, Transliteration: contributors should maintain consistency throughout the text and adhere to İSNAD's transliteration system. Similarity Check: Articles undergo thorough plagiarism screening to uphold publication ethics and prevent violations. Utilizing iThenticate plagiarism detection software, the similarity rate must not exceed 15% to ensure the integrity of the content. Copyright: Articles in Kadim are licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International (CC BY-NC 4.0). Kadim adapts "Libre Open Access" Policy. It has no price barriers and removes permission restrictions. Libre Open access to information benefits humanity as it improves the global value of information. The authors publishing with Kadim retain the copyright to their work. Kadim gives permission to copy and redistribute the material in any medium or format other than commercial purposes as well as remix, transform, and build upon the material by providing appropriate credit to the original work. Notes for Contr ıbu tor s A m aç & K a psa m Kadim'in amacı, dünyanın dört bir tarafındaki Osmanlı araştırmacılarına, çalışma sonuçlarını paylaşıp tartışabilecekleri açık erişimli akademik bir zemin sunmaktır. Eleştirel bakış açılarını teşvik eden dergi, farklı ekollere mensup tarihçilerin bilimsel niteliği yüksek çalışmalarını yayınlayarak alanındaki bilgi birikimine katkıda bulunmayı ve Osmanlı çalışmalarını daha ileri bir seviyeye taşımayı hedeflemektedir. Kadim, Osmanlı çalışmaları sahasında özgün ve alanlarına katkı sunan araştırma ve inceleme makaleleri, araştırma notu, tenkitli metin neşri ve tercümeleri, kitap ve bilimsel etkinlik kritikleri, doktora tez özetleri, derleme, çeviri, kısa rapor, teknik not, söyleşi, biyografi ve bibliyografi, vefeyât türünde kaleme alınmış çalışmaları kabul etmektedir. Açık Er işi m Politik a sı Kadim "Libre Açık Erişim" sağlama politikasını benimsemiştir. Ödeme talebi bulunmayan ve izin engellerini ortadan kaldıran bir "Libre Açık Erişim" dergisidir. Açık erişim bilginin küresel değişimini artırarak insanlık için yararlı sonuçlar doğurmaktadır. Kadim aynı zamanda 12 Eylül 2012 tarihinde kabul edilen Budapeşte Açık Erişim Girişimi'ni desteklemektedir. Kadim'de yayınlanan tüm makaleler Creative Commons Atıf-Gayriticari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu lisans; yayınlanan tüm makaleleri, veri setlerini, grafik ve ekleri kaynak göstermek şartıyla veri madenciliği uygulamalarında, arama motorlarında, web sitelerinde, bloglarda ve diğer tüm platformlarda çoğaltma, paylaşma ve yayma hakkı tanır. Bu lisans eserin ticari kullanım dışında her boyut ve formatta paylaşılmasına, kopyalanmasına, çoğaltılmasına ve orijinal esere uygun şekilde atıfta bulunmak kaydıyla yeniden düzenleme, dönüştürme ve eserin üzerine inşa etme dâhil adapte edilmesine izin verir. Açık erişim disiplinler arası iletişimi kolaylaştıran, farklı disiplinlerin birbirleriyle çalışabilmesini teşvik eden bir yaklaşımdır. Bu doğrultuda dergi makalelerine daha çok erişim ve daha şeffaf bir değerlendirme süreci sunarak kendi alanına katkı sağlamaktadır. Ücr et Politik a sı Kadim, hiçbir kütüphane veya okuyucudan yayınlanan elektronik makalelere erişim için abonelik ve ücret talep etmeyeceğini taahhüt eder. Makalenin gönderim, yayınlama ve süreç işlemleri için ücret talep edilmez veya yazarlara ödeme yapılmaz. A ı m & Scope Kadim is committed to creating an open-access, international academic forum for scholars in the field of Ottoman Studies to share and discuss research findings. The journal encourages critical discourse by featuring academic contributions from diverse schools of thought, with the aim of enriching scholarly literature and promoting the advancement of Ottoman studies. Kadim accepts a wide range of submissions related to the history of the Ottoman Empire and associated fields. The journal welcomes contributions in Turkish or English, including articles, critical editions, translations, book and dissertation reviews, article reviews, short reports, interviews, meeting abstracts, obituaries, biographies, and bibliographies. Open Acce ss Polıc y Kadim embraces a "Libre Open Access" policy, eliminating both price and permission barriers to ensure unrestricted access to information. By supporting the free flow of knowledge, Kadim contributes to enhancing the global value of information for the betterment of humanity. In line with this commitment, Kadim endorses the Budapest Open Access Initiative, signed on September 12, 2012. All articles published in Kadim are licensed under the Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY-NC 4.0). This license allows for the reproduction, sharing, and distribution of all articles, data sets, graphics, and attachments on data mining applications, search engines, websites, blogs, and all other platforms, as long as proper attribution is given. This license allows for the sharing, copying, reproducing, and adapting of the work in any size and format, as long as it is not for commercial use and proper attribution to the original work is made, including the ability to edit, transform, and build upon the work. Open access is an approach that facilitates interdisciplinary communication and encourages collaboration between different disciplines. In this regard, the journal provides greater access to its articles and a more transparent peer-review process, contributing to its field.

Research paper thumbnail of Sayı/Issue 6: Kadim

Kadim, 2023

• Alfabetik olarak sıralanmıştır. Hakemlik için ilgili alanda doktora derecesi aranmaktadır. • So... more • Alfabetik olarak sıralanmıştır. Hakemlik için ilgili alanda doktora derecesi aranmaktadır. • Sorted alphabetically. For refereeing, a PhD degree in the relevant field is required. Ya za r la r a Notla r K adim, Osmanlı tarihi sahasında özgün ve alanlarına katkı sunan araştırma ve inceleme makaleleri, tenkitli metin neşri ve tercümeleri, kitap ve bilimsel etkinlik kritikleri ve doktora tez özetleri türünde kaleme alınmış çalışmaları kabul etmektedir. Yazılar gönderilmeden önce aşağıdaki notların dikkatli bir şekilde okunması tavsiye edilir. Bu kılavuza uymayan yazılar müelliflerine iade edilecektir. Yazılar Türkçe veya İngilizce kaleme alınmalı ve dergipark.org.tr/kadim adresinden sisteme yüklenmelidir. Ana metin, Microsoft Word programında Times New Roman yazı stili, 12 punto ve 1,5 satır aralığında, dipnotlar ise Times New Roman 10 punto ve tek satır aralığı ile yazılmalıdır. Sayfa kenar boşlukları Microsoft Word programının varsayılan kenar boşluğunda (her yönden 2,5 cm) olmalıdır. Makalelere ayrıca 100-200 kelime aralığında Türkçe ve İngilizce öz ve bunların altına 4-7 tane anahtar kelime eklenmelidir. Makalenin başlığı, ilk sayfaya ortalı şekilde yazılmalıdır. Unvan, kurum, elektronik posta ve ORCID bilgileri, makale başlığı altına yazılacak olan yazarın tam ismine dipnot olarak eklenmelidir. (Bütün yazarlar ORCID kimliği edinmekle mükelleftir: orcid.org). Bu kıstasları karşılayan ve ilk editör incelemesinde içerik bakımından uygun bulunan makaleler, çift taraflı kör hakemlik sistemi uyarınca, yazarın bilgilerine erişimi kapalı olan iki hakeme gönderilecektir. Müelliflere uluslararası bir kitleye hitap ettiklerini hatırda bulundurmaları tavsiye edilmektedir. Dipnot, Alıntı ve Referanslar: Dergide referans sistemi olarak İSNAD 2. Edisyon (Dipnotlu) kullanılmaktadır: isnadsistemi.org. Arşiv evrakına referans için ise bk. dergipark.org.tr/kadim/page/12808 K adim welcomes original and scholarly contributions to the field of Ottoman History. Contributors can submit research articles, translations or critical editions, book or scholarly event reviews and dissertation proposals. Contributors are expected to read the text below carefully before submitting a manuscript. Manuscripts that do not conform to Kadim's guidelines will be returned to the author. Manuscripts should be written in Turkish or English and uploaded to Kadim's system via dergipark.org/kadim. Authors should write manuscripts with Times New Roman font style, 12-point font, and 1.5 line spacing in Microsoft Word. The footnotes should be in Times New Roman, 10-point font, and single-spaced. The margins of each Microsoft Word page should be in the default form (2.5 cm per side). The manuscript should also include an abstract of 100-200 words in Turkish and English with 4-7 keywords below. The article's title should be vertically centered at the top of the first page. The author's full name should follow the title, and contributors should include title, institution, email, and ORCID information as footnoted to the names (All contributors are responsible for creating an ORCID account: orcid.org). Manuscripts conforming to these conditions will be read by the editors for the evaluation of the content. They reserve the right to decide on the suitability of the subject matter at this step. Eligible submissions then will be seen anonymously by two referees. Contributors are kindly suggested to keep in mind that they are addressing an international audience. Footnotes, Text Citation and References: Kadim follows the citation system of İSNAD 2nd Edition, which utilizes footnotes for referencing. For more information on this citation system, authors can refer to the website isnadsistemi.org. If authors need to cite archival materials, they should refer to the information provided on the Kadim website at dergipark.org.tr/kadim/ page/12808. Transliteration: Kadim adheres to the TDV Islam Ansiklopedisi's approach for transliteration. It is recommended to avoid using diacritical marks or transliteration alphabets unless required. When employing diacritics, Transliteration: contributors should maintain consistency throughout the text and adhere to İSNAD's transliteration system. Similarity Check: Articles undergo thorough plagiarism screening to uphold publication ethics and prevent violations. Utilizing iThenticate plagiarism detection software, the similarity rate must not exceed 15% to ensure the integrity of the content. Copyright: Articles in Kadim are licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International (CC BY-NC 4.0). Kadim adapts "Libre Open Access" Policy. It has no price barriers and removes any permission barriers. Libre Open access to information benefits humanity as it improves the global value of information. The authors publishing with Kadim retain the copyright to their work. Kadim gives permission to copy and redistribute the material in any medium or format other than commercial purposes as well as remix, transform, and build upon the material by providing appropriate credit to the original work. under the license that gives permission to copy and redistribute the material in any medium or format other than commercial purposes as well as remix, transform and build upon the material by providing appropriate credit to the original work. Notes for Contr ıbu tor s A m aç & K a psa m Kadim'in amacı, dünyanın dört bir tarafındaki Osmanlı araştırmacılarına, çalışma sonuçlarını paylaşıp tartışabilecekleri açık erişimli akademik bir zemin sunmaktır. Eleştirel bakış açılarını teşvik eden dergi, farklı ekollere mensup tarihçilerin bilimsel niteliği yüksek çalışmalarını yayınlayarak alanındaki bilgi birikimine katkıda bulunmayı ve Osmanlı çalışmalarını daha ileri bir seviyeye taşımayı hedeflemektedir. Kadim, Osmanlı çalışmaları sahasında özgün ve alanlarına katkı sunan araştırma ve inceleme makaleleri, araştırma notu, tenkitli metin neşri ve tercümeleri, kitap ve bilimsel etkinlik kritikleri, doktora tez özetleri, derleme, çeviri, kısa rapor, teknik not, söyleşi, biyografi ve bibliyografi, vefeyât türünde kaleme alınmış çalışmaları kabul etmektedir. Açık Er işi m Politik a sı Kadim "Libre Açık Erişim" sağlama politikasını benimsemiştir. Ödeme talebi bulunmayan ve izin engellerini ortadan kaldıran bir "Libre Açık Erişim" dergisidir. Açık erişim bilginin küresel değişimini artırarak insanlık için yararlı sonuçlar doğurmaktadır. Kadim aynı zamanda 12 Eylül 2012 tarihinde kabul edilen Budapeşte Açık Erişim Girişimi'ni desteklemektedir. Kadim'de yayınlanan tüm makaleler Creative Commons Atıf-Gayriticari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu lisans; yayınlanan tüm makaleleri, veri setlerini, grafik ve ekleri kaynak göstermek şartıyla veri madenciliği uygulamalarında, arama motorlarında, web sitelerinde, bloglarda ve diğer tüm platformlarda çoğaltma, paylaşma ve yayma hakkı tanır. Bu lisans eserin ticari kullanım dışında her boyut ve formatta paylaşılmasına, kopyalanmasına, çoğaltılmasına ve orijinal esere uygun şekilde atıfta bulunmak kaydıyla yeniden düzenleme, dönüştürme ve eserin üzerine inşa etme dâhil adapte edilmesine izin verir. Açık erişim disiplinler arası iletişimi kolaylaştıran, farklı disiplinlerin birbirleriyle çalışabilmesini teşvik eden bir yaklaşımdır. Bu doğrultuda dergi makalelerine daha çok erişim ve daha şeffaf bir değerlendirme süreci sunarak kendi alanına katkı sağlamaktadır. Ücr et Politik a sı Kadim, hiçbir kütüphane veya okuyucudan yayınlanan elektronik makalelere erişim için abonelik ve ücret talep etmeyeceğini taahhüt eder. Makalenin gönderim, yayınlama ve süreç işlemleri için ücret talep edilmez veya yazarlara ödeme yapılmaz. Etik İ lk eler & Yay ı n Politik a sı Kadim araştırma ve yayın etiği konusunda uluslararası standartlara bağlıdır, Committee on Publication Ethics (COPE), Directory of Open Access Journals (DOAJ), Open Access Scholarly Publishers Association (OASPA) ve World Association of Medical Editors (WAME) tarafından yayınlanan Uluslararası Etik Yayıncılık İlkeleri'ni benimsemiştir. Çalışmalarını dergiye sunan yazarlar COPE ve bu çerçevede hazırlanmış aşağıdaki etik ilkeleri karşılamakla mükelleftir.. Ortak yazarlık: Aday makalenin yazarları, sunulan çalışmaya önemli katkı sağlayanlarla sınırlı olmalıdır. Makalenin yazarları makalenin sunumundan önce kesinleşir. Çalışmaya katkısı olmayanların isimlerine aday makalede yer verilmesi (hediye yazarlık) ya da katkısı olanların isimlerine yer verilmemesi (hayalet yazarlık) kabul edilemez. Teşekkür: Yazarlar gönderdikleri çalışmaları destekleyen kuruluşları ve finansal kaynakları "Teşekkür" kısımında beyan etmekle yükümlüdür. Özgünlük ve intihalden kaçınma: Sunulan çalışma bütünüyle yazarlarına ait olmalıdır. Diğer araştırmacıların çalışmalarına makale içinde yer verildiyse, bunun uygun bir şekilde alıntılanması ve kaynaklarda bu çalışmaların listelenmesi gerekmektedir. Gönderilen makaleler bir intihal tespit yazılımı olan iThenticate programında taranarak kontrol edilir. Elde edilen raporda benzerlik oranı %15 ve üzeri olan makaleler değerlendirmeye alınmayacaktır. Etik kurul izni ve onayı: Katılımcılardan anket, ölçek, görüşme, gözlem vb. yollarla veri toplamayı gerektiren araştırmalar için etik kurul izni alındığı aday makale içinde belirtilmelidir. Veri toplama sürecinde etik hususlara hassasiyet gösterildiğinin kanıtları (başkalarına ait ölçek, anket ve fotoğrafların kullanımı için izin alınması gibi) çalışma içinde sunulmalıdır. Basılmış bir yayının tekrar sunumu: Yazarların, daha önce yayınlanmamış çalışmalarını Kadim'e sunmaları beklenir. Çalışma sunumuyla birlikte bir başka dergiye gönderilmemelidir. Dilimleme: Yazarlar bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun olmayan biçimde parçalara ayırıp birden fazla sayıda yayımlayarak bu yayınları akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmamalıdır. Ham verileri sunma ve saklama: Yazarlar, editör ve hakemler tarafından talep...