ayse ersay | Ankara University (original) (raw)
Papers by ayse ersay
Yildiz Sarayi Fotograf Koleksiyonunda Mısır /THE YILDIZ PALACE PHOTOGRAPHY COLLECTION and THE EGYPTIAN ALBUMS
Mısır’da yaşanan gelişmelerin yanında ülkenin köklü mimari geleneğini, anıtlarını, şehir görünüml... more Mısır’da yaşanan gelişmelerin yanında ülkenin köklü mimari geleneğini, anıtlarını, şehir görünümlerini ni, geleneksel yaşamını, doğal yapısını ve insana dair unsurları takip edebileceğimiz en önemli görsel belgeler arasında yer alan Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu’ndaki Mısır albümleri, tarihin önemli bir dönemine ışık tutar. Sultan II. Abdülhamid’in (1876-1909) dünya belleğine armağan ettiği önemli fotoğraf arşivinde hem niceliği hem de niteliği ile dikkati çeken bu albümler iki dost ülkenin ortak geçmişinin kıymetli izlerini taşımaktadır. 19. yüzyıl Mısır’ındaki bu fotoğraflara bakarak Mısır’ın her dönemine ait mimari yapıların âdeta bölgenin tabiatıyla bütünleşmiş, kadim kültürün aynası olacak şekilde tasarlanmış eserler olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca Mısır’ın bu mimari mirasını fotoğraflarında ölümsüzleştiren koleksiyonda yer alan yüzlerce kare hem akademik hem de kültürel açıdan ilgilisine hizmet edecek önemli verileri barındıran eşsiz bir hazinedir. 2023 yılında UNESCO Dünya Belleği Uluslararası Kütüğü’ne kaydedilen bu kıymetli fotoğraf koleksiyonundaki Mısır’a dair arşiv, elinizdeki kitap vesilesi ile ilk kez bu kadar kapsamlı bir içerikle okuyucuların dikkatine sunulmuştur.
ANKARA CAMİ VE MESCİTLERİNDE ANKARA ÜSLUBU
Bu k tabın her hakkı Net K taplık Yayıncılık'a a tt r. Hang amaçla olursa olsun, k tabın tamamını... more Bu k tabın her hakkı Net K taplık Yayıncılık'a a tt r. Hang amaçla olursa olsun, k tabın tamamının ya da b r kısmının k tabı yayımlanan zn olmaksızın elektron k, mekan k, fotokop ya da herhang b r kayıt s stem le çoğaltılması yayımlanması ve depolanması yasaktır.
Beylikler Döneminde Anadolu’da İnşa Edilen Ahî Yapıları Hakkında Bir Değerlendirme
Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasının ardından yaklaşık İstanbul'un fethine kadar olan dönem ... more Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasının ardından yaklaşık İstanbul'un fethine kadar olan dönem Anadolu Türk mimarisinde Beylikler dönemi olarak tanımlanır. Bu dönem Anadolu sanatı ve mimarlığının en ilgi çekici dönemlerinden biridir. Anadolu'da eş zamanlı olarak Selçuklu, Bizans, Memluk ve Timur etkili gelenekler ve batıda tamamen yepyeni denemelerin olduğu bir anlayışla inşa edilen yapıların mirası Beylikler döneminden günümüze ulaşmıştır. Aslında Anadolu'daki siyasi dağınıklık ve çeşitliliği gösteren bu dönemden kalan eserler sanat ve mimarlık mirasının dinamizmini açıkça belgeler. Beylikler döneminde bir güç olarak ortaya çıkıp dönemin sosyal, kültürel ve sanat yaşamına katkı sağlayan grupların başında Ahîler gelmektedir. Ahîlerin öncelikli örgütlenme birimi olan Ahî zaviyeleri sadece Ahîlere ait merkez olarak kalmamış aynı zamanda etrafında yeni kentsel oluşumların örgütlendiği fiziki yapılar haline gelmiştir. Bu makalede Anadolu'da Ahîlerin baniliğinde inşa edilen cami, mescit, zaviye, türbe, medrese ve hamam yapıları üzerinden Anadolu Beyliklerinin mimari ve sanat geleneğinde yeri olan bu Ahî yapılarının inşai, mimari ve süsleme özelliklerine dair değerlendirmeler mevcuttur.
Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi "…Ya ant olarak ele al nd nda dinle sanat n birbirinden ayr... more Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi "…Ya ant olarak ele al nd nda dinle sanat n birbirinden ayr lmayaca görülmektedir. Ya ant s z sanat kuru, yüzeysel ve co kusuz olur… Sanats z din, haya an kopuk, kuru birtak m ahlâkî manzumeler y n olur; dogmatizmin kendisi olur..." 1
Tarih boyunca farklı zaman ve coğrafyalarda hâkim olan milletlerden geriye kalan mezar taşları ve... more Tarih boyunca farklı zaman ve coğrafyalarda hâkim olan milletlerden geriye kalan mezar taşları ve mezarlıklar ait oldukları toplumun kültürel zenginliğine dair önemli veriler sunmaktadır. Bir anlamda insanların inançlarını, düşüncelerini, doğa ve sosyal çevre ile ilgili bakış açılarını ortaya koyan mezar taşları Türklerin İslam'a girmelerinden sonra İslam öncesi birikimi yansıtacak çeşitliliğe sahip bir şekilde kullanılmaya devam edilmiştir. Bu mezar taşları içinde biçim ve süsleme açısından en dikkat çekici örneklerden olan koç koyun başı şekilli mezar taşları Orta Asya Türk sanatı etkisinde ortaya çıkmış ve belli değişikliklerle Moğolistan, İran'ın kuzeybatısı, Anadolu, Azerbaycan, Nahcivan, Gürcistan ve Irak'ta benzer bir üslupla devam edegelmiştir. Türk dünyasının farklı bölgelerinde geçmişte olduğu gibi günümüzde de yapılan koyun koç başlı mezar taşları Türk boy ve topluluklarının koç ve koyuna verdiği önemi, hayvan tasvirleri ve sembollerinin yaygınlığını göstermektedir. Bunlar arasında yer alan Tebriz Azerbaycan Müzesi girişinde ve bahçesinde yer alan, şimdiye kadar incelenmemiş olan Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerine tarihlenen on adet koç koyun başlı mezar taşları bu makalede üslup özellikleri ile üzerlerindeki damgalar, motifler ve kitabeleriyle birlikte değerlendirilecektir. Makalede ayrıca bu mezar taşlarının sembolizm açısından değeri de tartışılmış, bunlar Anadolu ve çevresindeki benzer örnekleri ile karşılaştırılmıştır.
Safeviler (1501-1736) hem mimaride hem de el sanatlarında ortaya koydukları eserlerle sanatsal et... more Safeviler (1501-1736) hem mimaride hem de el sanatlarında ortaya koydukları eserlerle sanatsal etkileşime olan katkıları ve yarattıkları üslupların zenginliği ile İslam tarihinde öne çıkan devletler arasındadır. Bilhassa bu dönemde görülen seramik sanatında yenilikler İran seramik sanatında yeni bir evrenin kapısını açmıştır. Bu makalede Safevi seramikleri arasında büyük yer tutan mavi-beyaz, renkli sır ve seladonlardan oluşan bir grup eserin yer aldığı Tebriz Azerbaycan Müzesi koleksiyonunda yer alan Erdebil Şeyh Safiyüddin Dergâhı Çinihânesi kökenli seramik eserler tanıtılmıştır. Çin ve Timurlu etkisini taşıyan tabak, kâse, küp ve gülabdan gibi çeşitli formlardaki otuz civarında eserden oluşan bu özgün koleksiyon dönemin seramik sanatına dair zengin örnekler sunar. Tebriz Okulu olarak adlandırılan sanat ekolünün önemli örnekleri olan mavi-beyaz seramikler başta olmak üzere dönemin özelliklerini yansıtan seramikler sade bitkisel süslemeler ve yalın hayvan figürlerinden oluşan kompozisyonları ile dikkati çeker. Bu seramiklerin çoğunda Safevilerin sanat himayesini yansıtan kayıtlar olarak değerlendirilebilecek Şah Abbas vakfiyesine ait kitabeler vardır. Bu bağlamda makalede Tebriz Azerbaycan Müzesi'ndeki Erdebil kökenli Safevi devri seramikleri Tebriz Okulu ile ilişkilendirilerek, teknik, renk, desen ve üslup açısından değerlendirilmiştir.
Elinizdeki kitap 19. yüzyılda Türkistan'ın kalbi sayılan belli başlı şehirlerin, görkemli yapılar... more Elinizdeki kitap 19. yüzyılda Türkistan'ın kalbi sayılan belli başlı şehirlerin, görkemli yapılarının ve insani zenginliklerin yansıdığı eşsiz fotoğraf kareleri ile hem Türkistan topraklarının maddi ve manevi zenginliğine, hem de bir dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve diplomatik tarihine ışık tutan bir eserdir. Bugüne kadar toplu bir şekilde yayımlanmamış, etraflıca incelenmemiş Türkistan Albümü, Türkiye ile Türkistan coğrafyası arasındaki ilişkilerin dostane ve uzun soluklu geçmişinin anlamlı bir hatırasıdır. Türkistan Albümü'nün yer aldığı Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu 19. yüzyılın en zengin görsel arşivlerinden biri olarak hem ülkemiz hem de dünya kültürel mirası için büyük bir değerdir. İlk defa bu yayınımızla neşredilen Türkistan Albümü Türkiye'nin ortak dil, tarih ve kültürel bağlarının bulunduğu Türk cumhuriyetleri ile geçmişten gelen köklerini gelecek nesillere aktaran rolü ile bu kültürel mirasımızın önemli bir parçasıdır. Bu albüm ayrıca 19. yüzyıl Orta Asya coğrafyasının günümüze ulaşan en özgün görünümlerini fotoğrafları ile ölümsüzleştiren ünlü fotoğraf sanatçısı W. Orden'in imzasını taşıması açısından özel bir kıymet taşır The book in your hand is a work that sheds light on the material and spiritual wealth of Turkestan, as well as on the political, social, economic and diplomatic history of a period. It shows in wonderful photographic beauty the major cities, magnificent architecture and humanity which were at the heart of Turkestan in the 19th century. The Turkestan Album, which had not been published or studied in detail until now, is a meaningful living memory of the friendly and long-standing history of the relations between modern-day Türkiye and Turkestan. The Yıldız Palace Photography Collection, which includes the Turkestan Album, is important both for the history of Türkiye and also and the world, as it shows us a cultural heritage of one of the richest visual archives of the 19th century. The Turkestan Album, published for the first time with this publication, showcases an important part of Turkish and Turkic cultural heritage and gives future generations an ability to see the roots of the Turkic republics with which Turkey shares a language family, history and culture. This album is also all the more precious in that it bears the signature of renowned photographer W. Orden, who immortalized 19th century Central Asia with truly wonderful photographs.
İstanbul ' dan İşkodra 'ya Osmanlı Döneminde Fotoğrafçılar
Tarihin Engin Sularında Prof. Dr. Vahdettin Engin’e Armağan, 2022
11. yuzyilin ikinci yarisinda ilk kez Turk topragi olan, daha sonra bir donem tekrar Bizans’in el... more 11. yuzyilin ikinci yarisinda ilk kez Turk topragi olan, daha sonra bir donem tekrar Bizans’in eline gecen, 12. yuzyildan itibaren Anadolu Selcuklularin, 14. yuzyildan sonra da Osmanlilarin hâkimiyetinde kalan Ankara sehri Turkiye Cumhuriyeti ile birlikte baskent olarak tarihindeki en yuksek idari statuye kavusmustur. Bu surecte pek cok onemli olaya da sahne olan sehirde 12. yuzyildan itibaren mimaride Ankara uslubu diyebilecegimiz bir Mahalli bir gelenek olusmustur. Ankara Selcuklularin yikilisindan (1308) sonra Osmanli hâkimiyetine gecis surecinde farkli beylikler ve ahilerin yonetimi altinda kalan sehir, bu donemde Mahalli mimari uslubunun nuvelerini olusturmaya baslamistir. 13, 14 ve hatta 15. yuzyil baslarina kadar insa edilen cami ve mescitlerde gorulen uslup butunlugu daha sonraki donemlerde de devam etmistir. Form olarak cami ve mescitlerin yapi ogeleri, klasik Osmanli camilerindeki anitsal gorunuse ve mimari degerlere sahip olamamistir. Genellikle uzunlamasina dikdortgen pl...
Sultan II. Abdülhamid ve Osmanlı Modernleşmesi
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Yaklaşık M.S. 608'de, Mekke'nin en kutsal mabedi olan Ka be/Beytullāh, tütsü yakmakta olan dikkat... more Yaklaşık M.S. 608'de, Mekke'nin en kutsal mabedi olan Ka be/Beytullāh, tütsü yakmakta olan dikkatsiz bir tapınmacının sebep olduğu yangında tamamen yanmış ve Kureyşli yöneticiler onu tekrar inşa etmek zorunda kalmıştır. 1 İşte yaklaşık 608'de yeniden inşa edilmiş olan bu Kâbe, yaklaşık M.S. 624'te el-Baḳara suresinin 2 nazil olması ile İslamiyet'te umumi ibadetin kıblesi olmuştur. Ve yine yaklaşık 630'da Peygamber Muhammed'in muzaffer bir şekilde Mekke'ye girmesinin ardından putperest pratiklerin tüm izlerinden temizlenmiş olan da aynı Kâbe'dir. 3 Fetih esnasında, Kâbe'nin içindeki resimlerin ve heykellerin yok edilmesi, Peygamber'in kabul edilemez olarak gördüğü her şeyi etkilemişti. Mekke'nin baş erkek tanrısı olan Hubel'in bir heykeli Kâbe'den dışarı çıkarılarak, Kâbe'nin içindeki ve çevresindeki diğer pagan tanrıları gibi, imha edilmiştir. 4 Bu heykellerden başka Kâbe'nin içerisinde aynı zamanda Çevirisi sunulan makale, "The Paintings of the Pre-Islamic Ka ba" başlığı ile Muqarnas cilt. 21, Essays in Honor of J. M. Rogers (2004), ss.219-229'de yayınlanmıştır. Yazardan tercüme izni yayıncı kuruluş vasıtasıyla alınmıştır. 1 Bu tarihlemenin gerekçesi İslam kaynakları tarafından oluşturulan geleneksel kronolojiden türemiştir. Erken dönem hadisçilerinden ez-Zuhrī (ö.124/742), Kâbe'nin inşasını Peygamber'in Medine'ye hicretinden on beş yıl öncesine tarihler. Ez-Zuhrī'nin metninin bir çevirisi için bkz.
Osmanlı tarihinde siyasi, askeri ve ekonomik gelişmeler kadar kültürel değişme ve gelişmelerin hı... more Osmanlı tarihinde siyasi, askeri ve ekonomik gelişmeler kadar kültürel değişme ve gelişmelerin hızlandığı bir dönem olarak dikkat çeker. Bu dönemde önemli alanlarda varlık mücadelesi veren Osmanlı Devleti sorunlarına çözüm aramak için dünyanın farklı coğrafyaları ile daha yakından ilgilenmeye başlamıştır. Bu bağlamda ilişki yürütülen devletlerden biri olan Japonya ile temaslarının resmiyet kazanması II. Abdülhamid devrinde gerçekleşmiştir. Abdülhamid devrinde Japon tarihi, siyaseti, ekonomisi, kültürü, yaşam tarzı, eğitim sistemi gibi konular yanında Japon sanatına büyük bir ilgi duyulmuştur. Öyle ki Osmanlı saraylarının bu dönemden kalma porselen, seramik, ahşap, dokuma, metal ve cam grubundaki eserleri Japon usulü sanat yapıtlarının geniş yelpazesini yansıtacak kadar zengindir. Avrupa'da 17. yüzyılda başlayan Japonizm Osmanlı sanatında II. Abdülhamid devrinden önce yavaş yavaş varlık göstermeye başlasa da asıl etkiler Abdülhamid'in saltanat yıllarında kendini göstermiştir. Üstelik bu Japon etkili eserler Osmanlı sanatının iç dinamiklerine uygun bir şekilde kullanıldığından dünyadaki Japonizm etkili sanat eserlerinden farklı ve son derece özgün bir karaktere sahiptir. Kimi zaman sipariş edilerek satın alınan kimi zaman da hediye olarak saray koleksiyonlarına dahil olan bu eserler bir sanat objesi olmalarının ötesinde önemli kültürel etkileşimlerin somut aktarıcılarıdır. Özellikle Sultan II. Abdülhamid'in şehzadeliğinden itibaren Japonya'ya duyduğu büyük ilgi Japonya'nın kültürel ve sanatsal birikimleri ile Osmanlı sanatının zenginliğine ve çeşitliliğine katkı sunan bir ülkeye dönüşmesine vesile olmuştur. Ayrıca bu katkı Japonizm'in Avrupa sanatında olduğu şekli ile değil Osmanlı'nın kendine has sanat üslubuyla uyumlu bir çizgide kendini göstermiştir. Bu nedenle II. Abdülhamid devrinde yönetim merkezi olan Yıldız Sarayı'nda bulunan ve bugün çeşitli saray koleksiyonlarına dağılmış şekilde sergilenen Japon etkili eserlerin özel bir önemi vardır. Sultan II. Abdülhamid'in kullandığı marangoz takımları gibi dekoratif ve işlevsel amaçlı pek çok Japonizm etkili sanat eseri ve eşyası günümüze ulaşmıştır. Ayrıca arşiv belgelerinden günümüze ulaşan Japon etkili eserlerden daha fazlasının o dönemde sarayda mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak bu makalede Osmanlı saray koleksiyonlarında yer alan Japonizm etkili sanat eserlerinin II. Abdülhamid devri sanatında nasıl kullanıldığı ve nasıl etkiler yarattığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
Sheikh Safi al-Din is a mystic Islamic scholar who established the center of his sect in Ardabil ... more Sheikh Safi al-Din is a mystic Islamic scholar who established the center of his sect in Ardabil and had a significant audience members. After his death, the tomb and khanegah of the Sheikh Safi al-Din has led to the emergence of the most magnificent works in Safavid architecture and art. In this context, the Safaviyyah sect is not only a mystical movement and a religious system of thought, but rather an important core of cultural formation. The administration of this sect was carried out in partnership with the sheikhs and the shah, which has developed and changed throughout the history of the Safavids, was made visible in the ceremonial and architectural arrangements of the Sheikh Safi al-Din Khaneghah. The subject of this research is Sheikh Safi al-Din Khanegah and Shrine which emerged and developed in the context of the relationship between mysticism and art. This complex has been examined from a religious, social and political point of view so far, and the reflections of this journal to the art environment of the period and the aftermath have not been sufficiently evaluated. However, the reflections of this khanegah on the art scene of the period and after periods were not evaluated sufficiently. The main aim of this article is to evaluate Sheikh Safi al-Din's Khanegah and Shrine protection and architectural structures during the Safavid history. Also, in the article, it is another goal to reveal how Safavid transfers his belief codes through artistic origin within the scope of Sheikh Safi al-Din Lodge.
Ö Z Osmanlı'da klasik çağdan beri ön hazırlıkları bulunan müzecilik faaliyetleri 19. yüzyılda hız... more Ö Z Osmanlı'da klasik çağdan beri ön hazırlıkları bulunan müzecilik faaliyetleri 19. yüzyılda hızlı bir kurumsallaşma sürecine girmiştir. Bu sürecin en somut kazanımı olarak Osmanlı'nın ilk emperyal/milli müzesi olan "Müze-i Hümâyûn" 1889 yılında özerk bir devlet kurumu olarak varlık kazanmıştır. Batılılaşma devri Osmanlı sanatının önemli sembollerinden biri olan Osmanlı müzesinin ortaya çıkması ve kurumsallaşmasının belgeleri çeşitli tarihsel kayıtlardan izlemektedir. Bu bağlamda dönemin Osmanlı müzesi müdür yardımcısı nümizmist Halil Edhem'in kaleme aldığı, H.1321/M.1904-1905 tarihli "Müze-i Hümâyûn Kurşun Mühür Kataloğu" adlı eser Osmanlı müzesinin ilk dönem yayınlarından biri olmasıyla önem taşır. Osman Hamdi Bey'in ön sözünü yazdığı, yaklaşık seksen sayfadan oluşan bu katalogda yer alan Arap, Arap-Bizans ve Osmanlı mühürleri incelenmiş ve resimlenmiştir. Şimdiye kadar araştırmacılar tarafından değerlendirilmemiş olan bu katalogda Osmanlı müzesinde mühürlerin nasıl bulunduğu, korunduğu, tasvir edildiği hakkında bilgiler yanında, kataloğun ortaya çıkmasında kullanılan yöntem, kaynaklar, dünya müzelerindeki çeşitli eserler ile yapılan karşılaştırmalar ve müze kavramına bakış açısı konusunda önemli ayrıntılar göze çarpmaktadır. Makalemizde bu katalogdaki koleksiyon bilgileri yanında, Osmanlı müzeciliğinin 20. yüzyılın başındaki durumu ile dünyadaki diğer müzelerle olan ilişkisi ve müzecilik anlayışı da değerlendirilecektir.
Yildiz Sarayi Fotograf Koleksiyonunda Mısır /THE YILDIZ PALACE PHOTOGRAPHY COLLECTION and THE EGYPTIAN ALBUMS
Mısır’da yaşanan gelişmelerin yanında ülkenin köklü mimari geleneğini, anıtlarını, şehir görünüml... more Mısır’da yaşanan gelişmelerin yanında ülkenin köklü mimari geleneğini, anıtlarını, şehir görünümlerini ni, geleneksel yaşamını, doğal yapısını ve insana dair unsurları takip edebileceğimiz en önemli görsel belgeler arasında yer alan Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu’ndaki Mısır albümleri, tarihin önemli bir dönemine ışık tutar. Sultan II. Abdülhamid’in (1876-1909) dünya belleğine armağan ettiği önemli fotoğraf arşivinde hem niceliği hem de niteliği ile dikkati çeken bu albümler iki dost ülkenin ortak geçmişinin kıymetli izlerini taşımaktadır. 19. yüzyıl Mısır’ındaki bu fotoğraflara bakarak Mısır’ın her dönemine ait mimari yapıların âdeta bölgenin tabiatıyla bütünleşmiş, kadim kültürün aynası olacak şekilde tasarlanmış eserler olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca Mısır’ın bu mimari mirasını fotoğraflarında ölümsüzleştiren koleksiyonda yer alan yüzlerce kare hem akademik hem de kültürel açıdan ilgilisine hizmet edecek önemli verileri barındıran eşsiz bir hazinedir. 2023 yılında UNESCO Dünya Belleği Uluslararası Kütüğü’ne kaydedilen bu kıymetli fotoğraf koleksiyonundaki Mısır’a dair arşiv, elinizdeki kitap vesilesi ile ilk kez bu kadar kapsamlı bir içerikle okuyucuların dikkatine sunulmuştur.
ANKARA CAMİ VE MESCİTLERİNDE ANKARA ÜSLUBU
Bu k tabın her hakkı Net K taplık Yayıncılık'a a tt r. Hang amaçla olursa olsun, k tabın tamamını... more Bu k tabın her hakkı Net K taplık Yayıncılık'a a tt r. Hang amaçla olursa olsun, k tabın tamamının ya da b r kısmının k tabı yayımlanan zn olmaksızın elektron k, mekan k, fotokop ya da herhang b r kayıt s stem le çoğaltılması yayımlanması ve depolanması yasaktır.
Beylikler Döneminde Anadolu’da İnşa Edilen Ahî Yapıları Hakkında Bir Değerlendirme
Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasının ardından yaklaşık İstanbul'un fethine kadar olan dönem ... more Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasının ardından yaklaşık İstanbul'un fethine kadar olan dönem Anadolu Türk mimarisinde Beylikler dönemi olarak tanımlanır. Bu dönem Anadolu sanatı ve mimarlığının en ilgi çekici dönemlerinden biridir. Anadolu'da eş zamanlı olarak Selçuklu, Bizans, Memluk ve Timur etkili gelenekler ve batıda tamamen yepyeni denemelerin olduğu bir anlayışla inşa edilen yapıların mirası Beylikler döneminden günümüze ulaşmıştır. Aslında Anadolu'daki siyasi dağınıklık ve çeşitliliği gösteren bu dönemden kalan eserler sanat ve mimarlık mirasının dinamizmini açıkça belgeler. Beylikler döneminde bir güç olarak ortaya çıkıp dönemin sosyal, kültürel ve sanat yaşamına katkı sağlayan grupların başında Ahîler gelmektedir. Ahîlerin öncelikli örgütlenme birimi olan Ahî zaviyeleri sadece Ahîlere ait merkez olarak kalmamış aynı zamanda etrafında yeni kentsel oluşumların örgütlendiği fiziki yapılar haline gelmiştir. Bu makalede Anadolu'da Ahîlerin baniliğinde inşa edilen cami, mescit, zaviye, türbe, medrese ve hamam yapıları üzerinden Anadolu Beyliklerinin mimari ve sanat geleneğinde yeri olan bu Ahî yapılarının inşai, mimari ve süsleme özelliklerine dair değerlendirmeler mevcuttur.
Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi "…Ya ant olarak ele al nd nda dinle sanat n birbirinden ayr... more Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi "…Ya ant olarak ele al nd nda dinle sanat n birbirinden ayr lmayaca görülmektedir. Ya ant s z sanat kuru, yüzeysel ve co kusuz olur… Sanats z din, haya an kopuk, kuru birtak m ahlâkî manzumeler y n olur; dogmatizmin kendisi olur..." 1
Tarih boyunca farklı zaman ve coğrafyalarda hâkim olan milletlerden geriye kalan mezar taşları ve... more Tarih boyunca farklı zaman ve coğrafyalarda hâkim olan milletlerden geriye kalan mezar taşları ve mezarlıklar ait oldukları toplumun kültürel zenginliğine dair önemli veriler sunmaktadır. Bir anlamda insanların inançlarını, düşüncelerini, doğa ve sosyal çevre ile ilgili bakış açılarını ortaya koyan mezar taşları Türklerin İslam'a girmelerinden sonra İslam öncesi birikimi yansıtacak çeşitliliğe sahip bir şekilde kullanılmaya devam edilmiştir. Bu mezar taşları içinde biçim ve süsleme açısından en dikkat çekici örneklerden olan koç koyun başı şekilli mezar taşları Orta Asya Türk sanatı etkisinde ortaya çıkmış ve belli değişikliklerle Moğolistan, İran'ın kuzeybatısı, Anadolu, Azerbaycan, Nahcivan, Gürcistan ve Irak'ta benzer bir üslupla devam edegelmiştir. Türk dünyasının farklı bölgelerinde geçmişte olduğu gibi günümüzde de yapılan koyun koç başlı mezar taşları Türk boy ve topluluklarının koç ve koyuna verdiği önemi, hayvan tasvirleri ve sembollerinin yaygınlığını göstermektedir. Bunlar arasında yer alan Tebriz Azerbaycan Müzesi girişinde ve bahçesinde yer alan, şimdiye kadar incelenmemiş olan Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerine tarihlenen on adet koç koyun başlı mezar taşları bu makalede üslup özellikleri ile üzerlerindeki damgalar, motifler ve kitabeleriyle birlikte değerlendirilecektir. Makalede ayrıca bu mezar taşlarının sembolizm açısından değeri de tartışılmış, bunlar Anadolu ve çevresindeki benzer örnekleri ile karşılaştırılmıştır.
Safeviler (1501-1736) hem mimaride hem de el sanatlarında ortaya koydukları eserlerle sanatsal et... more Safeviler (1501-1736) hem mimaride hem de el sanatlarında ortaya koydukları eserlerle sanatsal etkileşime olan katkıları ve yarattıkları üslupların zenginliği ile İslam tarihinde öne çıkan devletler arasındadır. Bilhassa bu dönemde görülen seramik sanatında yenilikler İran seramik sanatında yeni bir evrenin kapısını açmıştır. Bu makalede Safevi seramikleri arasında büyük yer tutan mavi-beyaz, renkli sır ve seladonlardan oluşan bir grup eserin yer aldığı Tebriz Azerbaycan Müzesi koleksiyonunda yer alan Erdebil Şeyh Safiyüddin Dergâhı Çinihânesi kökenli seramik eserler tanıtılmıştır. Çin ve Timurlu etkisini taşıyan tabak, kâse, küp ve gülabdan gibi çeşitli formlardaki otuz civarında eserden oluşan bu özgün koleksiyon dönemin seramik sanatına dair zengin örnekler sunar. Tebriz Okulu olarak adlandırılan sanat ekolünün önemli örnekleri olan mavi-beyaz seramikler başta olmak üzere dönemin özelliklerini yansıtan seramikler sade bitkisel süslemeler ve yalın hayvan figürlerinden oluşan kompozisyonları ile dikkati çeker. Bu seramiklerin çoğunda Safevilerin sanat himayesini yansıtan kayıtlar olarak değerlendirilebilecek Şah Abbas vakfiyesine ait kitabeler vardır. Bu bağlamda makalede Tebriz Azerbaycan Müzesi'ndeki Erdebil kökenli Safevi devri seramikleri Tebriz Okulu ile ilişkilendirilerek, teknik, renk, desen ve üslup açısından değerlendirilmiştir.
Elinizdeki kitap 19. yüzyılda Türkistan'ın kalbi sayılan belli başlı şehirlerin, görkemli yapılar... more Elinizdeki kitap 19. yüzyılda Türkistan'ın kalbi sayılan belli başlı şehirlerin, görkemli yapılarının ve insani zenginliklerin yansıdığı eşsiz fotoğraf kareleri ile hem Türkistan topraklarının maddi ve manevi zenginliğine, hem de bir dönemin siyasi, sosyal, ekonomik ve diplomatik tarihine ışık tutan bir eserdir. Bugüne kadar toplu bir şekilde yayımlanmamış, etraflıca incelenmemiş Türkistan Albümü, Türkiye ile Türkistan coğrafyası arasındaki ilişkilerin dostane ve uzun soluklu geçmişinin anlamlı bir hatırasıdır. Türkistan Albümü'nün yer aldığı Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu 19. yüzyılın en zengin görsel arşivlerinden biri olarak hem ülkemiz hem de dünya kültürel mirası için büyük bir değerdir. İlk defa bu yayınımızla neşredilen Türkistan Albümü Türkiye'nin ortak dil, tarih ve kültürel bağlarının bulunduğu Türk cumhuriyetleri ile geçmişten gelen köklerini gelecek nesillere aktaran rolü ile bu kültürel mirasımızın önemli bir parçasıdır. Bu albüm ayrıca 19. yüzyıl Orta Asya coğrafyasının günümüze ulaşan en özgün görünümlerini fotoğrafları ile ölümsüzleştiren ünlü fotoğraf sanatçısı W. Orden'in imzasını taşıması açısından özel bir kıymet taşır The book in your hand is a work that sheds light on the material and spiritual wealth of Turkestan, as well as on the political, social, economic and diplomatic history of a period. It shows in wonderful photographic beauty the major cities, magnificent architecture and humanity which were at the heart of Turkestan in the 19th century. The Turkestan Album, which had not been published or studied in detail until now, is a meaningful living memory of the friendly and long-standing history of the relations between modern-day Türkiye and Turkestan. The Yıldız Palace Photography Collection, which includes the Turkestan Album, is important both for the history of Türkiye and also and the world, as it shows us a cultural heritage of one of the richest visual archives of the 19th century. The Turkestan Album, published for the first time with this publication, showcases an important part of Turkish and Turkic cultural heritage and gives future generations an ability to see the roots of the Turkic republics with which Turkey shares a language family, history and culture. This album is also all the more precious in that it bears the signature of renowned photographer W. Orden, who immortalized 19th century Central Asia with truly wonderful photographs.
İstanbul ' dan İşkodra 'ya Osmanlı Döneminde Fotoğrafçılar
Tarihin Engin Sularında Prof. Dr. Vahdettin Engin’e Armağan, 2022
11. yuzyilin ikinci yarisinda ilk kez Turk topragi olan, daha sonra bir donem tekrar Bizans’in el... more 11. yuzyilin ikinci yarisinda ilk kez Turk topragi olan, daha sonra bir donem tekrar Bizans’in eline gecen, 12. yuzyildan itibaren Anadolu Selcuklularin, 14. yuzyildan sonra da Osmanlilarin hâkimiyetinde kalan Ankara sehri Turkiye Cumhuriyeti ile birlikte baskent olarak tarihindeki en yuksek idari statuye kavusmustur. Bu surecte pek cok onemli olaya da sahne olan sehirde 12. yuzyildan itibaren mimaride Ankara uslubu diyebilecegimiz bir Mahalli bir gelenek olusmustur. Ankara Selcuklularin yikilisindan (1308) sonra Osmanli hâkimiyetine gecis surecinde farkli beylikler ve ahilerin yonetimi altinda kalan sehir, bu donemde Mahalli mimari uslubunun nuvelerini olusturmaya baslamistir. 13, 14 ve hatta 15. yuzyil baslarina kadar insa edilen cami ve mescitlerde gorulen uslup butunlugu daha sonraki donemlerde de devam etmistir. Form olarak cami ve mescitlerin yapi ogeleri, klasik Osmanli camilerindeki anitsal gorunuse ve mimari degerlere sahip olamamistir. Genellikle uzunlamasina dikdortgen pl...
Sultan II. Abdülhamid ve Osmanlı Modernleşmesi
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Yaklaşık M.S. 608'de, Mekke'nin en kutsal mabedi olan Ka be/Beytullāh, tütsü yakmakta olan dikkat... more Yaklaşık M.S. 608'de, Mekke'nin en kutsal mabedi olan Ka be/Beytullāh, tütsü yakmakta olan dikkatsiz bir tapınmacının sebep olduğu yangında tamamen yanmış ve Kureyşli yöneticiler onu tekrar inşa etmek zorunda kalmıştır. 1 İşte yaklaşık 608'de yeniden inşa edilmiş olan bu Kâbe, yaklaşık M.S. 624'te el-Baḳara suresinin 2 nazil olması ile İslamiyet'te umumi ibadetin kıblesi olmuştur. Ve yine yaklaşık 630'da Peygamber Muhammed'in muzaffer bir şekilde Mekke'ye girmesinin ardından putperest pratiklerin tüm izlerinden temizlenmiş olan da aynı Kâbe'dir. 3 Fetih esnasında, Kâbe'nin içindeki resimlerin ve heykellerin yok edilmesi, Peygamber'in kabul edilemez olarak gördüğü her şeyi etkilemişti. Mekke'nin baş erkek tanrısı olan Hubel'in bir heykeli Kâbe'den dışarı çıkarılarak, Kâbe'nin içindeki ve çevresindeki diğer pagan tanrıları gibi, imha edilmiştir. 4 Bu heykellerden başka Kâbe'nin içerisinde aynı zamanda Çevirisi sunulan makale, "The Paintings of the Pre-Islamic Ka ba" başlığı ile Muqarnas cilt. 21, Essays in Honor of J. M. Rogers (2004), ss.219-229'de yayınlanmıştır. Yazardan tercüme izni yayıncı kuruluş vasıtasıyla alınmıştır. 1 Bu tarihlemenin gerekçesi İslam kaynakları tarafından oluşturulan geleneksel kronolojiden türemiştir. Erken dönem hadisçilerinden ez-Zuhrī (ö.124/742), Kâbe'nin inşasını Peygamber'in Medine'ye hicretinden on beş yıl öncesine tarihler. Ez-Zuhrī'nin metninin bir çevirisi için bkz.
Osmanlı tarihinde siyasi, askeri ve ekonomik gelişmeler kadar kültürel değişme ve gelişmelerin hı... more Osmanlı tarihinde siyasi, askeri ve ekonomik gelişmeler kadar kültürel değişme ve gelişmelerin hızlandığı bir dönem olarak dikkat çeker. Bu dönemde önemli alanlarda varlık mücadelesi veren Osmanlı Devleti sorunlarına çözüm aramak için dünyanın farklı coğrafyaları ile daha yakından ilgilenmeye başlamıştır. Bu bağlamda ilişki yürütülen devletlerden biri olan Japonya ile temaslarının resmiyet kazanması II. Abdülhamid devrinde gerçekleşmiştir. Abdülhamid devrinde Japon tarihi, siyaseti, ekonomisi, kültürü, yaşam tarzı, eğitim sistemi gibi konular yanında Japon sanatına büyük bir ilgi duyulmuştur. Öyle ki Osmanlı saraylarının bu dönemden kalma porselen, seramik, ahşap, dokuma, metal ve cam grubundaki eserleri Japon usulü sanat yapıtlarının geniş yelpazesini yansıtacak kadar zengindir. Avrupa'da 17. yüzyılda başlayan Japonizm Osmanlı sanatında II. Abdülhamid devrinden önce yavaş yavaş varlık göstermeye başlasa da asıl etkiler Abdülhamid'in saltanat yıllarında kendini göstermiştir. Üstelik bu Japon etkili eserler Osmanlı sanatının iç dinamiklerine uygun bir şekilde kullanıldığından dünyadaki Japonizm etkili sanat eserlerinden farklı ve son derece özgün bir karaktere sahiptir. Kimi zaman sipariş edilerek satın alınan kimi zaman da hediye olarak saray koleksiyonlarına dahil olan bu eserler bir sanat objesi olmalarının ötesinde önemli kültürel etkileşimlerin somut aktarıcılarıdır. Özellikle Sultan II. Abdülhamid'in şehzadeliğinden itibaren Japonya'ya duyduğu büyük ilgi Japonya'nın kültürel ve sanatsal birikimleri ile Osmanlı sanatının zenginliğine ve çeşitliliğine katkı sunan bir ülkeye dönüşmesine vesile olmuştur. Ayrıca bu katkı Japonizm'in Avrupa sanatında olduğu şekli ile değil Osmanlı'nın kendine has sanat üslubuyla uyumlu bir çizgide kendini göstermiştir. Bu nedenle II. Abdülhamid devrinde yönetim merkezi olan Yıldız Sarayı'nda bulunan ve bugün çeşitli saray koleksiyonlarına dağılmış şekilde sergilenen Japon etkili eserlerin özel bir önemi vardır. Sultan II. Abdülhamid'in kullandığı marangoz takımları gibi dekoratif ve işlevsel amaçlı pek çok Japonizm etkili sanat eseri ve eşyası günümüze ulaşmıştır. Ayrıca arşiv belgelerinden günümüze ulaşan Japon etkili eserlerden daha fazlasının o dönemde sarayda mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak bu makalede Osmanlı saray koleksiyonlarında yer alan Japonizm etkili sanat eserlerinin II. Abdülhamid devri sanatında nasıl kullanıldığı ve nasıl etkiler yarattığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
Sheikh Safi al-Din is a mystic Islamic scholar who established the center of his sect in Ardabil ... more Sheikh Safi al-Din is a mystic Islamic scholar who established the center of his sect in Ardabil and had a significant audience members. After his death, the tomb and khanegah of the Sheikh Safi al-Din has led to the emergence of the most magnificent works in Safavid architecture and art. In this context, the Safaviyyah sect is not only a mystical movement and a religious system of thought, but rather an important core of cultural formation. The administration of this sect was carried out in partnership with the sheikhs and the shah, which has developed and changed throughout the history of the Safavids, was made visible in the ceremonial and architectural arrangements of the Sheikh Safi al-Din Khaneghah. The subject of this research is Sheikh Safi al-Din Khanegah and Shrine which emerged and developed in the context of the relationship between mysticism and art. This complex has been examined from a religious, social and political point of view so far, and the reflections of this journal to the art environment of the period and the aftermath have not been sufficiently evaluated. However, the reflections of this khanegah on the art scene of the period and after periods were not evaluated sufficiently. The main aim of this article is to evaluate Sheikh Safi al-Din's Khanegah and Shrine protection and architectural structures during the Safavid history. Also, in the article, it is another goal to reveal how Safavid transfers his belief codes through artistic origin within the scope of Sheikh Safi al-Din Lodge.
Ö Z Osmanlı'da klasik çağdan beri ön hazırlıkları bulunan müzecilik faaliyetleri 19. yüzyılda hız... more Ö Z Osmanlı'da klasik çağdan beri ön hazırlıkları bulunan müzecilik faaliyetleri 19. yüzyılda hızlı bir kurumsallaşma sürecine girmiştir. Bu sürecin en somut kazanımı olarak Osmanlı'nın ilk emperyal/milli müzesi olan "Müze-i Hümâyûn" 1889 yılında özerk bir devlet kurumu olarak varlık kazanmıştır. Batılılaşma devri Osmanlı sanatının önemli sembollerinden biri olan Osmanlı müzesinin ortaya çıkması ve kurumsallaşmasının belgeleri çeşitli tarihsel kayıtlardan izlemektedir. Bu bağlamda dönemin Osmanlı müzesi müdür yardımcısı nümizmist Halil Edhem'in kaleme aldığı, H.1321/M.1904-1905 tarihli "Müze-i Hümâyûn Kurşun Mühür Kataloğu" adlı eser Osmanlı müzesinin ilk dönem yayınlarından biri olmasıyla önem taşır. Osman Hamdi Bey'in ön sözünü yazdığı, yaklaşık seksen sayfadan oluşan bu katalogda yer alan Arap, Arap-Bizans ve Osmanlı mühürleri incelenmiş ve resimlenmiştir. Şimdiye kadar araştırmacılar tarafından değerlendirilmemiş olan bu katalogda Osmanlı müzesinde mühürlerin nasıl bulunduğu, korunduğu, tasvir edildiği hakkında bilgiler yanında, kataloğun ortaya çıkmasında kullanılan yöntem, kaynaklar, dünya müzelerindeki çeşitli eserler ile yapılan karşılaştırmalar ve müze kavramına bakış açısı konusunda önemli ayrıntılar göze çarpmaktadır. Makalemizde bu katalogdaki koleksiyon bilgileri yanında, Osmanlı müzeciliğinin 20. yüzyılın başındaki durumu ile dünyadaki diğer müzelerle olan ilişkisi ve müzecilik anlayışı da değerlendirilecektir.