mehmet emin ozafsar | Ankara Universitesi (original) (raw)

Uploads

Papers by mehmet emin ozafsar

Research paper thumbnail of Polemik Erike 18.07.

İslam ilim geleneğinde bütün disiplinlerin ortak tutumlarından birisi de, kabul ve iddialarını ta... more İslam ilim geleneğinde bütün disiplinlerin ortak tutumlarından birisi de, kabul ve iddialarını tashih mercii olarak görülen kutsal bir referansa dayandırma çabasıdır. Fıkıh, Hadis, Kelam, Tasavvuf hatta Felsefe, hepsi bu tutumu sergilemişlerdir. Şüphesiz bunda belirleyici olan çeşitli etkilerden söz etmek mümkündür. Ancak, İslam ilimler tarihi şöyle bir gözden geçirilecek olursa esasta, biri doğal, diğeri insiyaki iki unsurun yattığı gözlenir. Doğal olanı, İslam'ın varlık (ontoloji) anlayışının, bilgi (epistemoloji) telakkisine de yansımış olmasıdır. İslam inancına göre Allah (c.c), her şeyin kaynağıdır. O, Varlığın ve mevcudatın menşei olduğu gibi, bilginin de kaynağıdır. Binaenaleyh, herhangi bir düşüncenin, fikrin İslam nezdindeki meşruluğu bu kaynağın tasdik edip etmemesi ile ölçülür. Bunun insanlar elindeki yegâne mihengi de Kur'an'dır. Bilgi kaynağı ile doğrudan temas halinde olan Peygamber (s.a) ise ikinci tashih merciidir. İşte bu tabii kabul dolayısıyla her Müslüman, görüş, düşünüş ve tercihinde bu iki kaynağa başvurma zarureti hissetmiştir. İkinci unsura gelince; Hz. Peygamber'in dâr-ı bekâya irtihallerinden sonra Müslümanlar, yeni çevre, yeni kültür ve yeni düşünce sistemleri ile karşı karşıya gelmişlerdir. Bu karşılaşmada hem içe, hem de yeni unsurlara dönük bir sorgulama, anlama, özümseme ve sentezleme durumu söz konusu olmuştur. Bu çerçevede, bilginin yegâne tespit ve tashih mercii olarak görülen Kur'an'ın dahi anlaşılmasında farklı tercihler ortaya çıkmıştır.1 Keza aynı şey, ikinci kaynak Peygamber'e (s.a) atfedilen rivayetler için de mevzubahistir.2 Diğer taraftan yeni karşılaşılan her türden beşerî olgu karşısında nasıl bir tutum takınılacağı da önemli bir sorun teşkil etmiştir. Bunlar değişik tercihleri gündeme getirmiştir. Kimi çevreler yeni (bid'atmuhdes) olarak görülen her şeye karşı çıkmış, bunların gayr-ı meşru olduğu tezini ileri sürmüştür. Fakihlerle hadisçiler, hadisçilerle tasavvuf ve kelamcılar ve nihayet kelamcılarla felsefeciler arasındaki sonu gelmez polemiklerin temelinde işte bu yatmaktadır. Her bireri saf İslamı kendilerinin temsil ettiğini ileri sürmüş ve tabii bu iddialarını ispat sadedinde de yukarıda işaret ettiğimiz iki kaynağa müracaat etmişlerdir. Çeşitli yorum ve tevillerle hem müessese olarak kendilerinin meşruiyetlerine ve hem de fikir ve tezlerinin meşruluğuna bu iki kaynaktan referanslar göstermişlerdir. Bazen de bunu karşı tezleri çürütmek için yapmışlardır.

Research paper thumbnail of Polemik Erike 18.07.

İslam ilim geleneğinde bütün disiplinlerin ortak tutumlarından birisi de, kabul ve iddialarını ta... more İslam ilim geleneğinde bütün disiplinlerin ortak tutumlarından birisi de, kabul ve iddialarını tashih mercii olarak görülen kutsal bir referansa dayandırma çabasıdır. Fıkıh, Hadis, Kelam, Tasavvuf hatta Felsefe, hepsi bu tutumu sergilemişlerdir. Şüphesiz bunda belirleyici olan çeşitli etkilerden söz etmek mümkündür. Ancak, İslam ilimler tarihi şöyle bir gözden geçirilecek olursa esasta, biri doğal, diğeri insiyaki iki unsurun yattığı gözlenir. Doğal olanı, İslam'ın varlık (ontoloji) anlayışının, bilgi (epistemoloji) telakkisine de yansımış olmasıdır. İslam inancına göre Allah (c.c), her şeyin kaynağıdır. O, Varlığın ve mevcudatın menşei olduğu gibi, bilginin de kaynağıdır. Binaenaleyh, herhangi bir düşüncenin, fikrin İslam nezdindeki meşruluğu bu kaynağın tasdik edip etmemesi ile ölçülür. Bunun insanlar elindeki yegâne mihengi de Kur'an'dır. Bilgi kaynağı ile doğrudan temas halinde olan Peygamber (s.a) ise ikinci tashih merciidir. İşte bu tabii kabul dolayısıyla her Müslüman, görüş, düşünüş ve tercihinde bu iki kaynağa başvurma zarureti hissetmiştir. İkinci unsura gelince; Hz. Peygamber'in dâr-ı bekâya irtihallerinden sonra Müslümanlar, yeni çevre, yeni kültür ve yeni düşünce sistemleri ile karşı karşıya gelmişlerdir. Bu karşılaşmada hem içe, hem de yeni unsurlara dönük bir sorgulama, anlama, özümseme ve sentezleme durumu söz konusu olmuştur. Bu çerçevede, bilginin yegâne tespit ve tashih mercii olarak görülen Kur'an'ın dahi anlaşılmasında farklı tercihler ortaya çıkmıştır.1 Keza aynı şey, ikinci kaynak Peygamber'e (s.a) atfedilen rivayetler için de mevzubahistir.2 Diğer taraftan yeni karşılaşılan her türden beşerî olgu karşısında nasıl bir tutum takınılacağı da önemli bir sorun teşkil etmiştir. Bunlar değişik tercihleri gündeme getirmiştir. Kimi çevreler yeni (bid'atmuhdes) olarak görülen her şeye karşı çıkmış, bunların gayr-ı meşru olduğu tezini ileri sürmüştür. Fakihlerle hadisçiler, hadisçilerle tasavvuf ve kelamcılar ve nihayet kelamcılarla felsefeciler arasındaki sonu gelmez polemiklerin temelinde işte bu yatmaktadır. Her bireri saf İslamı kendilerinin temsil ettiğini ileri sürmüş ve tabii bu iddialarını ispat sadedinde de yukarıda işaret ettiğimiz iki kaynağa müracaat etmişlerdir. Çeşitli yorum ve tevillerle hem müessese olarak kendilerinin meşruiyetlerine ve hem de fikir ve tezlerinin meşruluğuna bu iki kaynaktan referanslar göstermişlerdir. Bazen de bunu karşı tezleri çürütmek için yapmışlardır.

Research paper thumbnail of Re y Eser Catısması 20 07 19

Research paper thumbnail of Muhammed Zahid El-Kevseri hayatı eserleri fikirleri ve hadisçiliği

Research paper thumbnail of Ri̇vayet İli̇mleri̇nde Eser Kari̇zmasi Ve Müsli̇m'İn El-Cami̇u'S-Sahi̇h'İ

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1999

Burada yazdıklanmıza bakan bazı kimseler, hakkımızda kötü şeyler düşünebilirler. Bizim, geçmiş al... more Burada yazdıklanmıza bakan bazı kimseler, hakkımızda kötü şeyler düşünebilirler. Bizim, geçmiş alimlere tan etmeye, şeyhlerimizin ve geçmiş ulemanın ayıplannı ızhar etmeye kalkıştıgımızı zannedebilirler. Bu nasıl mümkün olabilir? Adımız onlann adı ile anılır. Biz onlann nuru ilc yolumuzu bulabiliriz ... Bir kitap, yetmiş defa d~gözden geçirilirse, yine içinde hata bulunabilir. Zira, Allah, kendi kitabı dışında tamamen sahih bir başka kitabın mevcudiyetini uygun görmemiştir." Hatib Bagdadi (el-Muvaddıh 1/5-6) I. Eser Kanunalannın Oluşumu İslam kültütü, ümmi bir toplumun yaşadığı coğrafyada doğmasına ve i ümmi bir peygamber' e dayanmasına karşın bir kitap kültürüdür. El. Kitab olan kutsal eser, kitaba ve kitap sahibi olmaya ayn bir önem atfetmiş, kitaba sahip olanlarla olmayanlar arasındaki derin farka zaman zaman işaret ederek bilgi ile kitap sahibi olma arasındaki zorunlu 'ilişkiye dikkat çekmiştir. Bu durum insanlık tarihinde, sözlü-şifahi kültürden yazılı kültüre geçişte önemli bir dönem noktasını teşkil eder. En azından, el. Kitab'ın nazil olduğu coğrafya için, bu böyledir. İslam kültürünün doğuşuna şahit olan ilk on yıllar, bu el.Kitab'ın vücud bulduğu yıllardır. Hz. Peygamber'in vefatını takip eden on yıllar ise, el.Kitab'ın yanında başka kitaplar da edinmeni.~meşru olup olmadığı noktasında bir kararsızlığın yaşandığı yıllardır. Oyle ki Peygamber'le ilgili kültürel mirasın ya~ılıp yazılmaması konusunda derin görüş aynılklan vardır'. Hatta, ilk halife'nin bizzat kendi yazdığı rivayetleri içeren Bu makale'nin hazırlanması sırasında, katkılarını esirgemeyen kıymetli hocam Doç. Dr. M. Hayri Kırbaşoglu'na, okuma inceli~ini gösteren Arş. Gör. Hüseyin Hansu, Dr. Mehmet Görmez ve Dr. Bünyamin Erul'a; bazı bilgilere dikkatimizi çeken Doç. Dr. 1. Hakkı Ünal'a kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. ı. Hatib Bagdadi'nin Takyidu'l-İlm adlı eseri bu konudaki materyalleri içermektedir. 'Ya Rasulallah Malik ve Leys ihtilaf ediyorlar. ne yapayım? diye sorar. Hz. Peygamber. Malik'in görüşüne uy, Malik'in, der."s , Malik'in şahsi karizması için ortaya konulan bu tanıklık, çok geçmeden eserine de sirayet eder. Muhammed b. Ebi's-Sen el-Askalani de Malik ve Muvafta'ı için rUya görenlerden birisidir: ••...Rasulüllah.ı rüyamda gördüm; bana bir bilgi verin de onu sizden nakledeyim. dedim. Şöyle buyurdu: 'Ey ıbn Seri! Malik'e bir hazine verdim. onu size taksim edecek. Haberiniz olsun ki, o hazine e/.Muva1ta'dır. Müslilmanlann icmaıyla Allah'ın Kitabı'ndan ve benim sünnetim'deıı sonra Muva1ta'dakinden daha sahih hadis yoktur. Ona kulakver istifade edersin ..

Research paper thumbnail of Polemik Erike 18.07.

İslam ilim geleneğinde bütün disiplinlerin ortak tutumlarından birisi de, kabul ve iddialarını ta... more İslam ilim geleneğinde bütün disiplinlerin ortak tutumlarından birisi de, kabul ve iddialarını tashih mercii olarak görülen kutsal bir referansa dayandırma çabasıdır. Fıkıh, Hadis, Kelam, Tasavvuf hatta Felsefe, hepsi bu tutumu sergilemişlerdir. Şüphesiz bunda belirleyici olan çeşitli etkilerden söz etmek mümkündür. Ancak, İslam ilimler tarihi şöyle bir gözden geçirilecek olursa esasta, biri doğal, diğeri insiyaki iki unsurun yattığı gözlenir. Doğal olanı, İslam'ın varlık (ontoloji) anlayışının, bilgi (epistemoloji) telakkisine de yansımış olmasıdır. İslam inancına göre Allah (c.c), her şeyin kaynağıdır. O, Varlığın ve mevcudatın menşei olduğu gibi, bilginin de kaynağıdır. Binaenaleyh, herhangi bir düşüncenin, fikrin İslam nezdindeki meşruluğu bu kaynağın tasdik edip etmemesi ile ölçülür. Bunun insanlar elindeki yegâne mihengi de Kur'an'dır. Bilgi kaynağı ile doğrudan temas halinde olan Peygamber (s.a) ise ikinci tashih merciidir. İşte bu tabii kabul dolayısıyla her Müslüman, görüş, düşünüş ve tercihinde bu iki kaynağa başvurma zarureti hissetmiştir. İkinci unsura gelince; Hz. Peygamber'in dâr-ı bekâya irtihallerinden sonra Müslümanlar, yeni çevre, yeni kültür ve yeni düşünce sistemleri ile karşı karşıya gelmişlerdir. Bu karşılaşmada hem içe, hem de yeni unsurlara dönük bir sorgulama, anlama, özümseme ve sentezleme durumu söz konusu olmuştur. Bu çerçevede, bilginin yegâne tespit ve tashih mercii olarak görülen Kur'an'ın dahi anlaşılmasında farklı tercihler ortaya çıkmıştır.1 Keza aynı şey, ikinci kaynak Peygamber'e (s.a) atfedilen rivayetler için de mevzubahistir.2 Diğer taraftan yeni karşılaşılan her türden beşerî olgu karşısında nasıl bir tutum takınılacağı da önemli bir sorun teşkil etmiştir. Bunlar değişik tercihleri gündeme getirmiştir. Kimi çevreler yeni (bid'atmuhdes) olarak görülen her şeye karşı çıkmış, bunların gayr-ı meşru olduğu tezini ileri sürmüştür. Fakihlerle hadisçiler, hadisçilerle tasavvuf ve kelamcılar ve nihayet kelamcılarla felsefeciler arasındaki sonu gelmez polemiklerin temelinde işte bu yatmaktadır. Her bireri saf İslamı kendilerinin temsil ettiğini ileri sürmüş ve tabii bu iddialarını ispat sadedinde de yukarıda işaret ettiğimiz iki kaynağa müracaat etmişlerdir. Çeşitli yorum ve tevillerle hem müessese olarak kendilerinin meşruiyetlerine ve hem de fikir ve tezlerinin meşruluğuna bu iki kaynaktan referanslar göstermişlerdir. Bazen de bunu karşı tezleri çürütmek için yapmışlardır.

Research paper thumbnail of Polemik Erike 18.07.

İslam ilim geleneğinde bütün disiplinlerin ortak tutumlarından birisi de, kabul ve iddialarını ta... more İslam ilim geleneğinde bütün disiplinlerin ortak tutumlarından birisi de, kabul ve iddialarını tashih mercii olarak görülen kutsal bir referansa dayandırma çabasıdır. Fıkıh, Hadis, Kelam, Tasavvuf hatta Felsefe, hepsi bu tutumu sergilemişlerdir. Şüphesiz bunda belirleyici olan çeşitli etkilerden söz etmek mümkündür. Ancak, İslam ilimler tarihi şöyle bir gözden geçirilecek olursa esasta, biri doğal, diğeri insiyaki iki unsurun yattığı gözlenir. Doğal olanı, İslam'ın varlık (ontoloji) anlayışının, bilgi (epistemoloji) telakkisine de yansımış olmasıdır. İslam inancına göre Allah (c.c), her şeyin kaynağıdır. O, Varlığın ve mevcudatın menşei olduğu gibi, bilginin de kaynağıdır. Binaenaleyh, herhangi bir düşüncenin, fikrin İslam nezdindeki meşruluğu bu kaynağın tasdik edip etmemesi ile ölçülür. Bunun insanlar elindeki yegâne mihengi de Kur'an'dır. Bilgi kaynağı ile doğrudan temas halinde olan Peygamber (s.a) ise ikinci tashih merciidir. İşte bu tabii kabul dolayısıyla her Müslüman, görüş, düşünüş ve tercihinde bu iki kaynağa başvurma zarureti hissetmiştir. İkinci unsura gelince; Hz. Peygamber'in dâr-ı bekâya irtihallerinden sonra Müslümanlar, yeni çevre, yeni kültür ve yeni düşünce sistemleri ile karşı karşıya gelmişlerdir. Bu karşılaşmada hem içe, hem de yeni unsurlara dönük bir sorgulama, anlama, özümseme ve sentezleme durumu söz konusu olmuştur. Bu çerçevede, bilginin yegâne tespit ve tashih mercii olarak görülen Kur'an'ın dahi anlaşılmasında farklı tercihler ortaya çıkmıştır.1 Keza aynı şey, ikinci kaynak Peygamber'e (s.a) atfedilen rivayetler için de mevzubahistir.2 Diğer taraftan yeni karşılaşılan her türden beşerî olgu karşısında nasıl bir tutum takınılacağı da önemli bir sorun teşkil etmiştir. Bunlar değişik tercihleri gündeme getirmiştir. Kimi çevreler yeni (bid'atmuhdes) olarak görülen her şeye karşı çıkmış, bunların gayr-ı meşru olduğu tezini ileri sürmüştür. Fakihlerle hadisçiler, hadisçilerle tasavvuf ve kelamcılar ve nihayet kelamcılarla felsefeciler arasındaki sonu gelmez polemiklerin temelinde işte bu yatmaktadır. Her bireri saf İslamı kendilerinin temsil ettiğini ileri sürmüş ve tabii bu iddialarını ispat sadedinde de yukarıda işaret ettiğimiz iki kaynağa müracaat etmişlerdir. Çeşitli yorum ve tevillerle hem müessese olarak kendilerinin meşruiyetlerine ve hem de fikir ve tezlerinin meşruluğuna bu iki kaynaktan referanslar göstermişlerdir. Bazen de bunu karşı tezleri çürütmek için yapmışlardır.

Research paper thumbnail of Re y Eser Catısması 20 07 19

Research paper thumbnail of Muhammed Zahid El-Kevseri hayatı eserleri fikirleri ve hadisçiliği

Research paper thumbnail of Ri̇vayet İli̇mleri̇nde Eser Kari̇zmasi Ve Müsli̇m'İn El-Cami̇u'S-Sahi̇h'İ

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1999

Burada yazdıklanmıza bakan bazı kimseler, hakkımızda kötü şeyler düşünebilirler. Bizim, geçmiş al... more Burada yazdıklanmıza bakan bazı kimseler, hakkımızda kötü şeyler düşünebilirler. Bizim, geçmiş alimlere tan etmeye, şeyhlerimizin ve geçmiş ulemanın ayıplannı ızhar etmeye kalkıştıgımızı zannedebilirler. Bu nasıl mümkün olabilir? Adımız onlann adı ile anılır. Biz onlann nuru ilc yolumuzu bulabiliriz ... Bir kitap, yetmiş defa d~gözden geçirilirse, yine içinde hata bulunabilir. Zira, Allah, kendi kitabı dışında tamamen sahih bir başka kitabın mevcudiyetini uygun görmemiştir." Hatib Bagdadi (el-Muvaddıh 1/5-6) I. Eser Kanunalannın Oluşumu İslam kültütü, ümmi bir toplumun yaşadığı coğrafyada doğmasına ve i ümmi bir peygamber' e dayanmasına karşın bir kitap kültürüdür. El. Kitab olan kutsal eser, kitaba ve kitap sahibi olmaya ayn bir önem atfetmiş, kitaba sahip olanlarla olmayanlar arasındaki derin farka zaman zaman işaret ederek bilgi ile kitap sahibi olma arasındaki zorunlu 'ilişkiye dikkat çekmiştir. Bu durum insanlık tarihinde, sözlü-şifahi kültürden yazılı kültüre geçişte önemli bir dönem noktasını teşkil eder. En azından, el. Kitab'ın nazil olduğu coğrafya için, bu böyledir. İslam kültürünün doğuşuna şahit olan ilk on yıllar, bu el.Kitab'ın vücud bulduğu yıllardır. Hz. Peygamber'in vefatını takip eden on yıllar ise, el.Kitab'ın yanında başka kitaplar da edinmeni.~meşru olup olmadığı noktasında bir kararsızlığın yaşandığı yıllardır. Oyle ki Peygamber'le ilgili kültürel mirasın ya~ılıp yazılmaması konusunda derin görüş aynılklan vardır'. Hatta, ilk halife'nin bizzat kendi yazdığı rivayetleri içeren Bu makale'nin hazırlanması sırasında, katkılarını esirgemeyen kıymetli hocam Doç. Dr. M. Hayri Kırbaşoglu'na, okuma inceli~ini gösteren Arş. Gör. Hüseyin Hansu, Dr. Mehmet Görmez ve Dr. Bünyamin Erul'a; bazı bilgilere dikkatimizi çeken Doç. Dr. 1. Hakkı Ünal'a kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. ı. Hatib Bagdadi'nin Takyidu'l-İlm adlı eseri bu konudaki materyalleri içermektedir. 'Ya Rasulallah Malik ve Leys ihtilaf ediyorlar. ne yapayım? diye sorar. Hz. Peygamber. Malik'in görüşüne uy, Malik'in, der."s , Malik'in şahsi karizması için ortaya konulan bu tanıklık, çok geçmeden eserine de sirayet eder. Muhammed b. Ebi's-Sen el-Askalani de Malik ve Muvafta'ı için rUya görenlerden birisidir: ••...Rasulüllah.ı rüyamda gördüm; bana bir bilgi verin de onu sizden nakledeyim. dedim. Şöyle buyurdu: 'Ey ıbn Seri! Malik'e bir hazine verdim. onu size taksim edecek. Haberiniz olsun ki, o hazine e/.Muva1ta'dır. Müslilmanlann icmaıyla Allah'ın Kitabı'ndan ve benim sünnetim'deıı sonra Muva1ta'dakinden daha sahih hadis yoktur. Ona kulakver istifade edersin ..