Özkan Dayı | BAYBURT University (original) (raw)
Papers by Özkan Dayı
SELÇUKLU SARAYINDA MEVLEVÎ KADINLAR, 2023
SELÇUKLULAR ZAMANINDA KİRMÂN’DA İLMÎ VE EDEBÎ DURUM, 2023
VI.-XV. Yüzyıllar Arasında Orta Çağ İranı’nda Meydana Gelen Depremler, 2023
AZERBAYCAN’IN KADİM ŞEHRİ TEBRİZ’İN KAPILARI, 2023
İnsanoğlunun dünyada hayatını devam ettirebilmesi için en temel ihtiyaçlarından birisi barınma ih... more İnsanoğlunun dünyada hayatını devam ettirebilmesi için en temel ihtiyaçlarından birisi barınma ihtiyacıdır. İnsanlığın mağara ve ağaç kovuklarında başlayıp çadırlarla devam eden barınma serüveni günümüzde devasa gökdelenlere kadar ulaşmıştır.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2024
article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software./ Bu mak... more article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software./ Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi.
Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi , 2023
Abbâsî hilâfeti zamanında tesis edilen Nekâbet teşkilatı ya da bir diğer ismi ile Nakîbu’n-Nukabâ... more Abbâsî hilâfeti zamanında tesis edilen Nekâbet teşkilatı ya da bir diğer ismi ile Nakîbu’n-Nukabâ sistemi,
Abbâsîler’in sukûtundan sonra da İslâm dünyasında varlığını devam ettiren kurumlardandır. Nakîbu’n-Nukabâ,
seyyid soyundan gelen şahsiyetleri ortaya çıkarma vazifesi ile tesis edilmiş bir kurumdur. Moğol istilası ile Abbâsî
Devleti’nin ortadan kaldırılması, bu devlete bağlı Nakîbu’n-Nukabâ gibi bazı kurumların da bir dönem işlevsiz
kalmasına sebep olmuştur. İslâm toplumu üzerinde derin bir etkiye sahip olan bu kurumun önemi fark eden
İlhanlılar, Moğol istilasının Ön Asya’ya getirdiği diğer yıkıcı etkileri ortadan kaldırmak istedikleri gibi
Abbâsîler’in yıkılışı ile son bulan Nakîbu’n-Nukabâ sistemini de yeniden tesis etmeye gayret etmişlerdir. İlhanlı
Devleti’nin hâkimiyet döneminde seyyidlere ve nekâbet sistemine oldukça önem atfedildiği bilinmektedir. Cengiz
Han döneminden itibaren Moğol yöneticilerinin İslâm coğrafyalarında seyyidlerin ve nakîblerin özel konumunu
fark ettiklerini görmekteyiz. Cengiz Han onları vergiden muaf tutmuş ve bu uygulama Möngke Kaan zamanında
da devam etmiştir. Bu ilginin İlhan Hülegü zamanından başlayarak İlhanlılar’ın yıkılışına kadar devam etmesi
dikkate değer bir husustur. Muhakkak ki seyyidlere ve nakîblere gösterilen bu yoğun teveccühün sebebi
İlhanlılar’ın hâkim oldukları coğrafyada sosyal ve siyasî anlamda seyyidlerin ve nakîblerin etkili olmasından
kaynaklanmaktadır. Bu durumdan Hülegü döneminden itibaren haberdar olan İlhanlı Devleti’nin hükümdarları ve
üst düzey bürokratları seyyidlerin ve nakîblerin desteğini almaya çalışmışlardır. Ayrıca Abbâsî ve Memlükler gibi
Sünnî yönetimlerin Ön Asya’da İlhanlı varlığına karşı direnç göstermesi, İlhanlılar’ı İran ve Irak coğrafyalarında
Şiî inancına mensup seyyid ve nakîbler ile ortak hareket etmeye yönlendirmiştir. İlhan Hülegü ile başlayan bu ilgi
İlhan Abaka döneminde de devam etmiş, bu dönemde seyyid ve nakîbler sadece Nakîbu’n-Nukabâ sistemi
içerisinde kalmamış, onlara malî ve idarî görevler de verilmiştir. Ahmed Teküder’ın İslamiyet’i kabul etmesi ise
seyyid ve nakîblerin konumunu iyice güçlendirmiştir. İlhan Argun her ne kadar Müslüman kökenli bürokratlara
karşı tepkili olsa da hükümdarlığı sırasında seyyidlere özel bir ihtiram göstermiş; hatta onların gasp edilen haklarını
dahi iade etmiştir. Hatta İlhan Argun zamanında özellikle Fars bölgesinde seyyidlerin ve nakîblerin idarî görevlere
atandığını görmekteyiz. Seyyidler ve nakîbler için İlhanlı ülkesinde en parlak dönem ise Gazan Mahmûd Han’ın
İslâmiyet’i kabul etmesi ile başlamaktadır. Gazan Han, onlara kendinden önceki İlhanlı hükümdarlarından daha
fazla ilgi göstermiş, onlar için seyyid soyundan gelenlerin her türlü malî ve idarî işlerinin görüldüğü, seyyidler için
bir nevi misafirhane niteliğinde olan Dâru’s-Siyâde adı verilen kurumlar ve dîvân sistemi teşkil edilmiştir. Ebû
Sa‘îd Bahadır Han ve Ölceytü Han döneminde seyyidlerin ve nakîblerin saygı görmeye devam ettiklerini
söyleyebiliriz. Her iki İlhan zamanında seyyidlerin ve nakîblerin siyasî ve idarî görevlerde bulunmaları onların
İlhanlı ülkesi içerisindeki etkisinin bir göstergesi niteliğindedir. Bu bağlamda çalışmamızda İlhanlılar zamanında
Nakîbu’n-Nukabâ kurumunu ve Ehl-i Beyt soyundan gelen seyyidlerin durumunu detaylı bir şekilde aktarmaya
çalışacağız.
Tarih Okulu Dergisi, 2021
Moğolların İran coğrafyasına hâkim olması ile Güney İran bölgesinde bulunan yönetimlerin elinde b... more Moğolların İran coğrafyasına hâkim olması ile Güney İran bölgesinde bulunan
yönetimlerin elinde bulunan Basra Körfezi’nin ticaret merkezleri de dolaylı olarak daha
sonra İlhanlı Devleti’nin denetimine girmişti. Basra körfezi ticareti XIII. yüzyılda İlhanlı
Devleti’nin önemli ticaret güzergâhlarından biri idi. Basra körfezi üzerinden yapılan
ticaret, Umman ve Hind denizleri vasıtası ile baharat yolu ticarteinin önemli duraklarına
ulamaktaydı. Basra körfezi vasıtası ile İlhanlılar, Arabistan, Hindistan, Çin ve Güneydoğu
Asya diyarlarından getirilen kıymetli malları Avrupa’ya ulaştırmakta idiler. İlhanlılar
zamanında oldukça zengin bir ticarî hayata sahip olan Basra körfezi, İlhanlı Devleti’nin
iktisadî yapısının da önemli dayanaklarından birisi idi. Bu bağlamda Ortaçağ ticarî
faaliyetlerinde değerli bir yeri olan Basra körfezi’ni ve bu körfezin komşu olduğu Umman
ve Hind Denizi ticarî güzergâhını, bu bölgenin önemli ticaret limanlarını bu coğrafyada
İlhanlı Devleti’nin hâkimiyeti sürecinde değerlendireceğiz. Basra körfezi civarında
bulunan ve bu bölgenin ticaret limanlarını ellerinde bulunduran, İlhnalılara tabi yerel
yönetimlerin İlhanlılar ile ilişkileri ve bu ilişkinin Basra körfezi ticaretne yansıması
çalışmamızda ele alamaya gayret edeceğimiz bir diğre husus olacaktır.
Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2021
Mengü Kaan’ın Ön Asya’daki Moğol varlığını güçlü bir şekilde tesis etmek amacı ile bu coğrafyaya ... more Mengü Kaan’ın Ön Asya’daki Moğol varlığını güçlü bir şekilde tesis etmek amacı ile bu coğrafyaya tayin
ettiği kardeşi Hülegü’nün Horasan, İran ve Azerbaycan bölgelerini tamamen ele geçirmesinden sonra Abbâsî
hilafetinin hâkim olduğu Irak’a askerî anlamda yönelmesi akabinde İlhanlı-Hicâz bölgesi ilişkilerinin dolaylı
olarak başladığı görülmektedir. Hülegü’nün Ön Asya’ya gelişi ile kurulan İlhanlı Devleti, Irak bölgesinden
geçen hac yollarına hâkim olması ve Mekke emirliği için Hicâz bölgesinde ortaya çıkan çatışmalara taraf olması
ile Hicâz bölgesi üzerinde özellikle XIV. yüzyılın başlangıcında önemli bir siyasî faktör olarak karşımıza
çıkmaktadır. İlhanlı coğrafyasından hac yolculuğuna çıkan Müslümanların organizasyonu ve emniyeti için
İlhanlı yönetimi tarafından Hac Emîrliği müessesesi de meydana getirilmişti. Bu da bizlere İlhanlıların, Hicâz
bölgesinde su sıkıntısı çeken hacıların sorunlarını gidermeye çalışmasıyla ve aynı zamanda İlhanlıların Irak hac
kafilesi ile gönderdikleri hediyeler ile Hicâz bölgesi ile yakından ilgili olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada
da İlhanlı Devleti’nin Hicâz bölgesi ile olan ilişkilerini, yukarıda kısaca bahsettiğimiz konular çerçevesinde daha
geniş bir şekilde ele almayı hedeflemekteyiz.
Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2021
Moğolların Ön Asya coğrafyasına gelmesi ile bölgede idarî ve kültürel açıdan yeni bir dönemin baş... more Moğolların Ön Asya coğrafyasına gelmesi ile bölgede idarî ve kültürel açıdan yeni bir dönemin başladığını görmekteyiz. İdarî ve kültürel açıdan bir değişim dönemi olan bu zaman diliminde, İslâm medeniyetinin unsurları ile Bozkır Medeniyeti'nin bir parçası olan Moğol geleneklerinin iç içe geçerek 1231 yılından İlhanlı Devleti'nin yıkılışına kadar Ön Asya'da yönetimi oluşturan bütün sistemlere yerleştiğini görmekteyiz. Yargı sistemi açısından İlhanlı dönemi, Moğol tahakkümü öncesi yargı ve hukuk anlayışı olan İslam geleneği ile Bozkır Medeniyeti'nin yazısız hukuk kuralları olan Töre'nin Cengiz Han yasası ile yazılı hale getirilen hukuk anlayışının beraber yürütüldüğü bir dönemdir. İlhanlı Devleti'nin hukuk anlayışında şer'î hukuk ve Cengiz Han yasaları bir arada tatbik edilmiştir. Bu kültürel dönüşüm içerisinde, yargı sisteminde İslâmî anlayışın hâkim olduğu bölgede İlhanlı Devleti'nin kendi yargı sistemi içerisinde nasıl bir uygulama ile hareket ettiğini çalışmamızda inceleyeceğiz.
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
İnsanların üretim yapmaya başlaması ile dünya tarihinin bir parçası olarak karşımıza çıkan ticare... more İnsanların üretim yapmaya başlaması ile dünya tarihinin bir parçası olarak karşımıza çıkan ticaret olgusu, siyasî, ictimaî, askerî, medenî ve iktisadî açılardan tarihi ve insan faaliyetlerini etkilemiştir. En eski dönemlerden itibaren devletler ticaretin akışına ve ticarî ilişkilere oldukça önem vermişlerdir. Ticaret, dünya tarihini şekillendiren bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. XIII. yüzyılda ticaret güzergâhlarını ellerinde bulunduran Moğol yönetimleri, Cengiz Han döneminden itibaren ticarî faaliyetlere ve ticarî güvenliğe oldukça önem vermiş ve bu anlayış, ipek ve baharat ticareti güzergâhı üzerinde bulunan İlhanlılarda da aynı şekilde devam etmiştir. Ön Asya’daki Moğol yönetiminde, daha çok askerî ve siyasî faaliyetleri çerçevesinde ele alınan İlhanlıların ticarî faaliyetleri, ticaret yolları üzerindeki etkisi ve İlhanlı yöneticileri ile tacirlerin arasındaki ilişkiler İlhanlı tarihinin merak edilen bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda, İlhanlıların hâkim oldukları coğrafyadaki ticarî faaliyetlerini, XIII. yüzyılda İran genelindeki ticaretin akışını, ticaret güzergâhlarını, siyasî çekişmelerin ticarete etkilerini ve İlhanlı ticareti üzerinde etkin olan unsurları aktarmaya çalışacağız.
The Journal of Academic Social Science Studies
Hülegü’nün Mengü Kaan’ın emri ile 1256 tarihinden itibaren Yakındoğu coğrafyasına gelmesi ile İlh... more Hülegü’nün Mengü Kaan’ın emri ile 1256 tarihinden itibaren Yakındoğu coğrafyasına gelmesi ile İlhanlı hanedanının bu bölgede hâkimiyet kurmaya başladığını söyleyebiliriz. İlhanlı tarihinde önemli şahsiyetlerden biri olan Hâce Nasîrüddîn Ebû Ca‘fer Muhammed b. Hasan Tûsî (1198-1273), İlhanlı devletinin kuruluş aşamasında etkili olduğu gibi İlhanlı devletinin bilimsel kadrosunun oluşmasında da oldukça mühim bir tesire sahiptir. Hülegü’nün desteği ile Meraga’da bir rasathane, kütüphane ve eğitim merkezi oluşturan Hâce Nasîrüddîn Tûsî’nin eğitim faaliyetleri veren ve bilimsel çalışmalar yapan yardımcıları konumunda olan bazı âlimler ve seçkin öğrencileri ile bilim tarihini şekillendiren önemli çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Hâce Nasîrüddîn Tûsî’nin eğitiminden geçen öğrenciler, Tusî’nin vefatından sonra İlhanlı devletinin ilim dünyasını zenginleştiren âlimler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tarih Araştırmaları Dergisi
We know that the states were successful in politics and militarily in history were organized in a... more We know that the states were successful in politics and militarily in history were organized in a good way in the administrative sense. The official correspondence system that prepares, applies, follows up this system and records it, namely the divan organization, is one of the most important institutions of Islamic civilization. Bu çalışma, İran Moğollarında İdarî Bürokrasi (1231-1295) adlı doktora tezinde yer alan Dîvânlar adlı bölümün yeniden ele alınarak düzenlenmiş halidir. Dr. Öğr. Üyesi, Bayburt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü, ozkandayi@bayburt.edu.tr
Tarihin Peşinde Dergisi
XIII. yüzyıl İlhanlı ilim dünyasında önemli bir yere sahip olan Vezir Hâce Reşîduddîn Fazlullah H... more XIII. yüzyıl İlhanlı ilim dünyasında önemli bir yere sahip olan Vezir Hâce Reşîduddîn Fazlullah Hemedânî, sadece siyasî bir şahsiyet olarak değil, aynı zamanda çok yönlü bir tabip ve âlim olarak karşımıza çıkmaktadır. Câmiu’t-Tevârîh adlı eseri ile tanınan Vezir Reşîduddîn Fazlullah, idari teşkilat, ticari hayat, tarım, sanat, tıp ve imar faaliyetleri gibi birçok alanda Orta Çağ şartları düşünüldüğünde büyük reformlara imza atmış bir tarihi karakterdir. Hace Reşîduddîn Fazlullah Hemedânî’nin Gâzân Mahmûd Han’dan destek alarak her alanda başlattığı kapsamlı yenilik hareketleri Moğol istilası sonrasında oldukça tahrip olan Yakındoğu coğrafyasında ilmî ve kültürel alanda bir yükseliş döneminin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu yenilikçi çalışmalar sonucunda Vezir Reşîduddîn’in modern ve örnek bir şehir modeli olarak tasarladığı Tebriz’in kuzeyindeki Reb‘i Reşîdî yerleşkesi her birimi ile aslında Reşîduddîn Fazlullah’ın tefekküründeki İslâm medeniyeti anlayışını yansıtmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızda, Reb‘i Reşîdî yerleşkesi içerisinde yer alan Dâru’ş-Şifâ-yi Reb‘i Reşîdî’yi hem bir hastane hem de bir tıp eğitim merkezi olarak tüm yönleri ile ele almayı hedeflemekteyiz. Dâru’ş-Şifâ-yi Reb‘i Reşîdî özelinde İlhanlı Devleti’nin tıp ilmine bakış açısını ve İlhanlı Devleti bünyesinde yer alan hastaneleri inceleyeceğiz.
Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2020
Öz-XIII. yüzyılın başlangıcında Horasan, İran, Azerbaycan, Irak ve Fars bölgelerini etkisi altına... more Öz-XIII. yüzyılın başlangıcında Horasan, İran, Azerbaycan, Irak ve Fars bölgelerini etkisi altına alan Moğol istilası, bu bölgeleri yalnız siyasî ve askerî anlamda değişime ve dönüşüme uğratmamış aynı zamanda içtimaî, kültürel ve iktisadî mecralarda da farklı bir gidişata yöneltmiştir. Bu hali ile çalışmamızın odak noktasını oluşturan mezkûr coğrafyanın, nüfus ve tarım açısından büyük bir yıkıma uğradığı bilinen bir gerçektir. Moğol askerî harekâtının getirdiği tahrip, iktisadî olarak bölgeyi yok oluşun eşine getirmiştir. Özellikle bölgeye valilerin atandığı 1231 tarihinden ve İlhanlı devletinin teşkil edildiği 1256'dan sonra, bu coğrafyayı yeniden mamur hale getirmek için yapılan çalışmalar tarımsal anlamda oldukça dikkat çekicidir. Ele aldığımız dönemde her alanda uygulamaya konulan imar faaliyetlerinin geneline bakıldığında, bozulan iktisadî yapıyı düzeltmek için ilk önce tarımsal üretimi ihya etme hedeflenmiştir. Çalışmamızda XIII. yüzyıl boyunca birçok kez askerî çalkantılara sahne olan bu bölgede, kesin başarıya ulaşamamış olsa da, tarımsal alandaki imar faaliyetlerini ve üretimi özellikle İlhanlı devleti çerçevesinde değerlendireceğiz. Abstract-The Mongol invasion, which affected Khorasan, Iran, Azerbaijan, Iraq and Persian regions at the beginning of the 13th century, not only changed and transformed these regions in political and military terms, but also directed them to a diffrent course in social, cultural and economic media. In this state, the aforementioned geography, which is focus of our study, has suffered a great destruction in terms of population and agriculture. The destruction caused by the Mongolian military operation economically dragged the region into destruction. Especially after 1231 the governors were appointed to the region and after 1256 when the Ilkhanate state was established, the efforts to make this geography prosperous again are remarkable in agricultural terms. Considering the overall development activities implemented in every field, it is aimed to revive agricultural production first in order to correct the deteriorating economic structure. In our study, we will examine this region, which witnessed many military events throughout the 13th century and the zoning activities and production in the agricultural area, which was not succesful and interrupted, especially within the framework of the Ilkhanid state.
Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2020
İlhanlı devleti XIII. ve XIV. yüzyıl Ön Asya tarihi için askerî, siyasî, içtimai ve kültürel açıd... more İlhanlı devleti XIII. ve XIV. yüzyıl Ön Asya tarihi için askerî, siyasî, içtimai ve kültürel açıdan önem arz etmektedir. XIII. yüzyılın başında Horasan’ın Moğollar tarafından işgali ile başlayan ve İran coğrafyasının ele geçirilmesi ile devam eden süreç, dönem hakkında yapılan akademik çalışmalara bakıldığında daha çok siyasî ve askerî yönleri ile araştırmacıların dikkati çekmektedir. Fakat bu dönemin büyük bir değişim ve yenilik süreci olduğu gerçeği göz önünde bulundurulur ise, bu süreci tarihî seyri ve kültürel dinamikleri ile aktarmak, dönemi daha iyi anlamamıza imkân sağlayacaktır.
Bu yenilik ve değişim dönemini destekleyen, İlhanlı devletinin siyasî ve idarî önemli bir yere sahip olan ünlü veziri Sâhib-i Dîvân Şemseddîn Muhammed Cüveynî, Moğol dönemi şairlerinin dîvânlarında adı geçen devlet adamları arasında bulunmaktadır. Bu doğrultuda tespit edebildiğimiz on şair mevcuttur. Şemseddîn Cüveynî’ye eserlerinde değinen şairler hakkında kısa bilgiler verdikten sonra, adı geçen şairler tarafından Vezir Şemseddîn Cüveynî’nin hangi yönleri ile nasıl ele alındığını aktarmayı ve bu bağlamda Moğol-İlhanlı dönemi üzerine yapılan kültür tarihi çalışmalarına farklı bir bakış açısı sunmayı hedeflemekteyiz.
Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2020
Ortaçağ İranı‟nda siyasi, askerî ve kültürel değişim açısından Moğol İlhanlı dönemi önemli bir ye... more Ortaçağ İranı‟nda siyasi, askerî ve kültürel değişim açısından Moğol İlhanlı dönemi önemli bir yere sahiptir. Bu değişim ve dönüşüm çağı İran coğrafyasını her alanda farklı bir sürece getirmiş, bu tarihî seyir içerisinde sosyo-ekonomik yapı ve siyasi oluşumlardan Fars edebiyatı da fazlası ile etkilenmiştir. Moğol istilasının getirdiği bu gelişmeler Fars edebiyatını dil, anlatım ve üslup açısından tesiri altına almıştır. Bu süreci yaşayan, eserlerine yansıtan ve Moğol döneminin ünlü müeddiplerinden Sa„dî-i Şîrâzî, içinde bulunduğu bu şartların etkisi ile eserlerinde hükümdarları karşılaştırarak görüşünü nasihat üslubuyla sunmaktadır. Bu yaklaşım tarzı ile şairin külliyatında yer alan bazı Antik İran hükümdarları ile Ortaçağ Türkİslâm hükümdarlarını külliyatındaki beyitlerle örneklendirerek Sa„dî-i Şîrâzî‟nin bakış açısıyla değerlendirmeyi
amaçlamaktayız.
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2020
Orta Çağ Yakındoğu tarihinde siyasi, askerî ve kültürel değişimlerin açısından önemli bir yere sa... more Orta Çağ Yakındoğu tarihinde siyasi, askerî ve kültürel değişimlerin açısından önemli bir yere sahip olan XI-XIII. yüzyıllar, Türk-Moğol kökenli
hanedanların hâkimiyetlerinin coğrafyada yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Bu değişim ve dönüşüm çağı Fars edebiyatını her alanda farklı bir sürece getirmiş, bu tarihî seyir içerisinde sosyoekonomik yapı ve siyasi oluşumlardan Fars edebiyatı da fazlası ile etkilenmiştir. Bu etkileşim süreci, Fars edebiyatı alanında eser veren şair ve yazarların eserlerinde Türk-Moğol devlet adamlarından doğal olarak yoğun bir şekilde söz etmelerine sebep olmuştur. Bu süreç içerisinde yaşayan, eserlerine döneminin ve kendisinden önceki çağların hükümdarlarını yansıtan ve Moğol döneminin ünlü nasihat ustalarından ve müeddiplerinden Sa‘dî-i Şîrâzî, içinde bulunduğu şartların etkisi ile eserlerinde bu devlet adamlarını nasihat ve ibret unsuru olarak sunmaktadır. Bu yaklaşım tarzı ile şairin eserinde yer alan Orta Çağ Türk-Moğol devlet adamlarını şairin şiirleri ile örneklendirerek
Sa‘dî-i Şîrâzî’nin bakış açısıyla değerlendirmeyi ve Fars edebiyatı disiplini içerisinde Türk-Moğol tarihine dair verileri farklı bir şekilde sunmayı
amaçlamaktayız.
Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 2020
Sayfa-Pages: 110-121 Yazar(lar), herhangi bir çıkar çatışması beyan etmemiştir. Öz: Cengiz Han; a... more Sayfa-Pages: 110-121 Yazar(lar), herhangi bir çıkar çatışması beyan etmemiştir. Öz: Cengiz Han; askerî ve siyasî başarıları neticesinde Tayçiutlar, Naymanlar, Kereyitler, Tatarlar, Uygurlar, Karluklar ve Kırgızlar gibi çeşitli Türk ve Moğol kütlelerini de egemenliği altına alarak 13. Asrın başlarında büyük bir imparatorluk kurmuş yetenekli bir hükümdardı. O, imparatorluğunu daha güçlü kılmak ve daha iyi idare etmek için birçok düzenleme yapmış, birçok tedbir almış ve bu doğrultuda da bilhassa idarî ve askerî alanda tecrübeli olan Türk menşeli birçok kişiye devlet kademelerinde görev vermişti. Durum bu minval üzere Cengiz Han'ın ardılları zamanında da devam etti. Ögedey zamanında birçok Uygur askerî ya da sivil devlet adamı, imparatorluk nezdinde çeşitli kademelerde yer aldı. İşte bunlardan birisi de Körgöz idi. Cengiz Han İmparatorluğu'ndaki Türklerin, Türk devlet adamlarının imparatorluğun yücelmesinde, idare edilmesinde ne derece önem arz ettiği malumdur. Abstract: Genghis Khan was a talented ruler who founded a great empire at the beginning of the 13th century by taking over various Turkish and Mongol masses such as Taychiuts, Naymans, Kereyits, Tatars, Uyghurs, Karluks and Kyrgyz as a result of his military and political successes. He made many arrangements and took many precautions to make his empire stronger and better governed; and accordingly, he assigned many people of Turkish origin who were experienced especially in administrative and military fields at state levels. This situation continued in this way in the time of Genghis Khan's successors. During the time of Ögedei, many Uyghur military or civilian statesmen took part in various levels in the presence of the empire. One of them was Körgöz. It is well known that the Turks, the Turkish statesmen in the Empire of Genghis Khan were very important for the expansion and administration of the empire.
SELÇUKLU SARAYINDA MEVLEVÎ KADINLAR, 2023
SELÇUKLULAR ZAMANINDA KİRMÂN’DA İLMÎ VE EDEBÎ DURUM, 2023
VI.-XV. Yüzyıllar Arasında Orta Çağ İranı’nda Meydana Gelen Depremler, 2023
AZERBAYCAN’IN KADİM ŞEHRİ TEBRİZ’İN KAPILARI, 2023
İnsanoğlunun dünyada hayatını devam ettirebilmesi için en temel ihtiyaçlarından birisi barınma ih... more İnsanoğlunun dünyada hayatını devam ettirebilmesi için en temel ihtiyaçlarından birisi barınma ihtiyacıdır. İnsanlığın mağara ve ağaç kovuklarında başlayıp çadırlarla devam eden barınma serüveni günümüzde devasa gökdelenlere kadar ulaşmıştır.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2024
article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software./ Bu mak... more article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software./ Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi.
Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi , 2023
Abbâsî hilâfeti zamanında tesis edilen Nekâbet teşkilatı ya da bir diğer ismi ile Nakîbu’n-Nukabâ... more Abbâsî hilâfeti zamanında tesis edilen Nekâbet teşkilatı ya da bir diğer ismi ile Nakîbu’n-Nukabâ sistemi,
Abbâsîler’in sukûtundan sonra da İslâm dünyasında varlığını devam ettiren kurumlardandır. Nakîbu’n-Nukabâ,
seyyid soyundan gelen şahsiyetleri ortaya çıkarma vazifesi ile tesis edilmiş bir kurumdur. Moğol istilası ile Abbâsî
Devleti’nin ortadan kaldırılması, bu devlete bağlı Nakîbu’n-Nukabâ gibi bazı kurumların da bir dönem işlevsiz
kalmasına sebep olmuştur. İslâm toplumu üzerinde derin bir etkiye sahip olan bu kurumun önemi fark eden
İlhanlılar, Moğol istilasının Ön Asya’ya getirdiği diğer yıkıcı etkileri ortadan kaldırmak istedikleri gibi
Abbâsîler’in yıkılışı ile son bulan Nakîbu’n-Nukabâ sistemini de yeniden tesis etmeye gayret etmişlerdir. İlhanlı
Devleti’nin hâkimiyet döneminde seyyidlere ve nekâbet sistemine oldukça önem atfedildiği bilinmektedir. Cengiz
Han döneminden itibaren Moğol yöneticilerinin İslâm coğrafyalarında seyyidlerin ve nakîblerin özel konumunu
fark ettiklerini görmekteyiz. Cengiz Han onları vergiden muaf tutmuş ve bu uygulama Möngke Kaan zamanında
da devam etmiştir. Bu ilginin İlhan Hülegü zamanından başlayarak İlhanlılar’ın yıkılışına kadar devam etmesi
dikkate değer bir husustur. Muhakkak ki seyyidlere ve nakîblere gösterilen bu yoğun teveccühün sebebi
İlhanlılar’ın hâkim oldukları coğrafyada sosyal ve siyasî anlamda seyyidlerin ve nakîblerin etkili olmasından
kaynaklanmaktadır. Bu durumdan Hülegü döneminden itibaren haberdar olan İlhanlı Devleti’nin hükümdarları ve
üst düzey bürokratları seyyidlerin ve nakîblerin desteğini almaya çalışmışlardır. Ayrıca Abbâsî ve Memlükler gibi
Sünnî yönetimlerin Ön Asya’da İlhanlı varlığına karşı direnç göstermesi, İlhanlılar’ı İran ve Irak coğrafyalarında
Şiî inancına mensup seyyid ve nakîbler ile ortak hareket etmeye yönlendirmiştir. İlhan Hülegü ile başlayan bu ilgi
İlhan Abaka döneminde de devam etmiş, bu dönemde seyyid ve nakîbler sadece Nakîbu’n-Nukabâ sistemi
içerisinde kalmamış, onlara malî ve idarî görevler de verilmiştir. Ahmed Teküder’ın İslamiyet’i kabul etmesi ise
seyyid ve nakîblerin konumunu iyice güçlendirmiştir. İlhan Argun her ne kadar Müslüman kökenli bürokratlara
karşı tepkili olsa da hükümdarlığı sırasında seyyidlere özel bir ihtiram göstermiş; hatta onların gasp edilen haklarını
dahi iade etmiştir. Hatta İlhan Argun zamanında özellikle Fars bölgesinde seyyidlerin ve nakîblerin idarî görevlere
atandığını görmekteyiz. Seyyidler ve nakîbler için İlhanlı ülkesinde en parlak dönem ise Gazan Mahmûd Han’ın
İslâmiyet’i kabul etmesi ile başlamaktadır. Gazan Han, onlara kendinden önceki İlhanlı hükümdarlarından daha
fazla ilgi göstermiş, onlar için seyyid soyundan gelenlerin her türlü malî ve idarî işlerinin görüldüğü, seyyidler için
bir nevi misafirhane niteliğinde olan Dâru’s-Siyâde adı verilen kurumlar ve dîvân sistemi teşkil edilmiştir. Ebû
Sa‘îd Bahadır Han ve Ölceytü Han döneminde seyyidlerin ve nakîblerin saygı görmeye devam ettiklerini
söyleyebiliriz. Her iki İlhan zamanında seyyidlerin ve nakîblerin siyasî ve idarî görevlerde bulunmaları onların
İlhanlı ülkesi içerisindeki etkisinin bir göstergesi niteliğindedir. Bu bağlamda çalışmamızda İlhanlılar zamanında
Nakîbu’n-Nukabâ kurumunu ve Ehl-i Beyt soyundan gelen seyyidlerin durumunu detaylı bir şekilde aktarmaya
çalışacağız.
Tarih Okulu Dergisi, 2021
Moğolların İran coğrafyasına hâkim olması ile Güney İran bölgesinde bulunan yönetimlerin elinde b... more Moğolların İran coğrafyasına hâkim olması ile Güney İran bölgesinde bulunan
yönetimlerin elinde bulunan Basra Körfezi’nin ticaret merkezleri de dolaylı olarak daha
sonra İlhanlı Devleti’nin denetimine girmişti. Basra körfezi ticareti XIII. yüzyılda İlhanlı
Devleti’nin önemli ticaret güzergâhlarından biri idi. Basra körfezi üzerinden yapılan
ticaret, Umman ve Hind denizleri vasıtası ile baharat yolu ticarteinin önemli duraklarına
ulamaktaydı. Basra körfezi vasıtası ile İlhanlılar, Arabistan, Hindistan, Çin ve Güneydoğu
Asya diyarlarından getirilen kıymetli malları Avrupa’ya ulaştırmakta idiler. İlhanlılar
zamanında oldukça zengin bir ticarî hayata sahip olan Basra körfezi, İlhanlı Devleti’nin
iktisadî yapısının da önemli dayanaklarından birisi idi. Bu bağlamda Ortaçağ ticarî
faaliyetlerinde değerli bir yeri olan Basra körfezi’ni ve bu körfezin komşu olduğu Umman
ve Hind Denizi ticarî güzergâhını, bu bölgenin önemli ticaret limanlarını bu coğrafyada
İlhanlı Devleti’nin hâkimiyeti sürecinde değerlendireceğiz. Basra körfezi civarında
bulunan ve bu bölgenin ticaret limanlarını ellerinde bulunduran, İlhnalılara tabi yerel
yönetimlerin İlhanlılar ile ilişkileri ve bu ilişkinin Basra körfezi ticaretne yansıması
çalışmamızda ele alamaya gayret edeceğimiz bir diğre husus olacaktır.
Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2021
Mengü Kaan’ın Ön Asya’daki Moğol varlığını güçlü bir şekilde tesis etmek amacı ile bu coğrafyaya ... more Mengü Kaan’ın Ön Asya’daki Moğol varlığını güçlü bir şekilde tesis etmek amacı ile bu coğrafyaya tayin
ettiği kardeşi Hülegü’nün Horasan, İran ve Azerbaycan bölgelerini tamamen ele geçirmesinden sonra Abbâsî
hilafetinin hâkim olduğu Irak’a askerî anlamda yönelmesi akabinde İlhanlı-Hicâz bölgesi ilişkilerinin dolaylı
olarak başladığı görülmektedir. Hülegü’nün Ön Asya’ya gelişi ile kurulan İlhanlı Devleti, Irak bölgesinden
geçen hac yollarına hâkim olması ve Mekke emirliği için Hicâz bölgesinde ortaya çıkan çatışmalara taraf olması
ile Hicâz bölgesi üzerinde özellikle XIV. yüzyılın başlangıcında önemli bir siyasî faktör olarak karşımıza
çıkmaktadır. İlhanlı coğrafyasından hac yolculuğuna çıkan Müslümanların organizasyonu ve emniyeti için
İlhanlı yönetimi tarafından Hac Emîrliği müessesesi de meydana getirilmişti. Bu da bizlere İlhanlıların, Hicâz
bölgesinde su sıkıntısı çeken hacıların sorunlarını gidermeye çalışmasıyla ve aynı zamanda İlhanlıların Irak hac
kafilesi ile gönderdikleri hediyeler ile Hicâz bölgesi ile yakından ilgili olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada
da İlhanlı Devleti’nin Hicâz bölgesi ile olan ilişkilerini, yukarıda kısaca bahsettiğimiz konular çerçevesinde daha
geniş bir şekilde ele almayı hedeflemekteyiz.
Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2021
Moğolların Ön Asya coğrafyasına gelmesi ile bölgede idarî ve kültürel açıdan yeni bir dönemin baş... more Moğolların Ön Asya coğrafyasına gelmesi ile bölgede idarî ve kültürel açıdan yeni bir dönemin başladığını görmekteyiz. İdarî ve kültürel açıdan bir değişim dönemi olan bu zaman diliminde, İslâm medeniyetinin unsurları ile Bozkır Medeniyeti'nin bir parçası olan Moğol geleneklerinin iç içe geçerek 1231 yılından İlhanlı Devleti'nin yıkılışına kadar Ön Asya'da yönetimi oluşturan bütün sistemlere yerleştiğini görmekteyiz. Yargı sistemi açısından İlhanlı dönemi, Moğol tahakkümü öncesi yargı ve hukuk anlayışı olan İslam geleneği ile Bozkır Medeniyeti'nin yazısız hukuk kuralları olan Töre'nin Cengiz Han yasası ile yazılı hale getirilen hukuk anlayışının beraber yürütüldüğü bir dönemdir. İlhanlı Devleti'nin hukuk anlayışında şer'î hukuk ve Cengiz Han yasaları bir arada tatbik edilmiştir. Bu kültürel dönüşüm içerisinde, yargı sisteminde İslâmî anlayışın hâkim olduğu bölgede İlhanlı Devleti'nin kendi yargı sistemi içerisinde nasıl bir uygulama ile hareket ettiğini çalışmamızda inceleyeceğiz.
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
İnsanların üretim yapmaya başlaması ile dünya tarihinin bir parçası olarak karşımıza çıkan ticare... more İnsanların üretim yapmaya başlaması ile dünya tarihinin bir parçası olarak karşımıza çıkan ticaret olgusu, siyasî, ictimaî, askerî, medenî ve iktisadî açılardan tarihi ve insan faaliyetlerini etkilemiştir. En eski dönemlerden itibaren devletler ticaretin akışına ve ticarî ilişkilere oldukça önem vermişlerdir. Ticaret, dünya tarihini şekillendiren bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. XIII. yüzyılda ticaret güzergâhlarını ellerinde bulunduran Moğol yönetimleri, Cengiz Han döneminden itibaren ticarî faaliyetlere ve ticarî güvenliğe oldukça önem vermiş ve bu anlayış, ipek ve baharat ticareti güzergâhı üzerinde bulunan İlhanlılarda da aynı şekilde devam etmiştir. Ön Asya’daki Moğol yönetiminde, daha çok askerî ve siyasî faaliyetleri çerçevesinde ele alınan İlhanlıların ticarî faaliyetleri, ticaret yolları üzerindeki etkisi ve İlhanlı yöneticileri ile tacirlerin arasındaki ilişkiler İlhanlı tarihinin merak edilen bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda, İlhanlıların hâkim oldukları coğrafyadaki ticarî faaliyetlerini, XIII. yüzyılda İran genelindeki ticaretin akışını, ticaret güzergâhlarını, siyasî çekişmelerin ticarete etkilerini ve İlhanlı ticareti üzerinde etkin olan unsurları aktarmaya çalışacağız.
The Journal of Academic Social Science Studies
Hülegü’nün Mengü Kaan’ın emri ile 1256 tarihinden itibaren Yakındoğu coğrafyasına gelmesi ile İlh... more Hülegü’nün Mengü Kaan’ın emri ile 1256 tarihinden itibaren Yakındoğu coğrafyasına gelmesi ile İlhanlı hanedanının bu bölgede hâkimiyet kurmaya başladığını söyleyebiliriz. İlhanlı tarihinde önemli şahsiyetlerden biri olan Hâce Nasîrüddîn Ebû Ca‘fer Muhammed b. Hasan Tûsî (1198-1273), İlhanlı devletinin kuruluş aşamasında etkili olduğu gibi İlhanlı devletinin bilimsel kadrosunun oluşmasında da oldukça mühim bir tesire sahiptir. Hülegü’nün desteği ile Meraga’da bir rasathane, kütüphane ve eğitim merkezi oluşturan Hâce Nasîrüddîn Tûsî’nin eğitim faaliyetleri veren ve bilimsel çalışmalar yapan yardımcıları konumunda olan bazı âlimler ve seçkin öğrencileri ile bilim tarihini şekillendiren önemli çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Hâce Nasîrüddîn Tûsî’nin eğitiminden geçen öğrenciler, Tusî’nin vefatından sonra İlhanlı devletinin ilim dünyasını zenginleştiren âlimler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tarih Araştırmaları Dergisi
We know that the states were successful in politics and militarily in history were organized in a... more We know that the states were successful in politics and militarily in history were organized in a good way in the administrative sense. The official correspondence system that prepares, applies, follows up this system and records it, namely the divan organization, is one of the most important institutions of Islamic civilization. Bu çalışma, İran Moğollarında İdarî Bürokrasi (1231-1295) adlı doktora tezinde yer alan Dîvânlar adlı bölümün yeniden ele alınarak düzenlenmiş halidir. Dr. Öğr. Üyesi, Bayburt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü, ozkandayi@bayburt.edu.tr
Tarihin Peşinde Dergisi
XIII. yüzyıl İlhanlı ilim dünyasında önemli bir yere sahip olan Vezir Hâce Reşîduddîn Fazlullah H... more XIII. yüzyıl İlhanlı ilim dünyasında önemli bir yere sahip olan Vezir Hâce Reşîduddîn Fazlullah Hemedânî, sadece siyasî bir şahsiyet olarak değil, aynı zamanda çok yönlü bir tabip ve âlim olarak karşımıza çıkmaktadır. Câmiu’t-Tevârîh adlı eseri ile tanınan Vezir Reşîduddîn Fazlullah, idari teşkilat, ticari hayat, tarım, sanat, tıp ve imar faaliyetleri gibi birçok alanda Orta Çağ şartları düşünüldüğünde büyük reformlara imza atmış bir tarihi karakterdir. Hace Reşîduddîn Fazlullah Hemedânî’nin Gâzân Mahmûd Han’dan destek alarak her alanda başlattığı kapsamlı yenilik hareketleri Moğol istilası sonrasında oldukça tahrip olan Yakındoğu coğrafyasında ilmî ve kültürel alanda bir yükseliş döneminin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu yenilikçi çalışmalar sonucunda Vezir Reşîduddîn’in modern ve örnek bir şehir modeli olarak tasarladığı Tebriz’in kuzeyindeki Reb‘i Reşîdî yerleşkesi her birimi ile aslında Reşîduddîn Fazlullah’ın tefekküründeki İslâm medeniyeti anlayışını yansıtmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızda, Reb‘i Reşîdî yerleşkesi içerisinde yer alan Dâru’ş-Şifâ-yi Reb‘i Reşîdî’yi hem bir hastane hem de bir tıp eğitim merkezi olarak tüm yönleri ile ele almayı hedeflemekteyiz. Dâru’ş-Şifâ-yi Reb‘i Reşîdî özelinde İlhanlı Devleti’nin tıp ilmine bakış açısını ve İlhanlı Devleti bünyesinde yer alan hastaneleri inceleyeceğiz.
Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2020
Öz-XIII. yüzyılın başlangıcında Horasan, İran, Azerbaycan, Irak ve Fars bölgelerini etkisi altına... more Öz-XIII. yüzyılın başlangıcında Horasan, İran, Azerbaycan, Irak ve Fars bölgelerini etkisi altına alan Moğol istilası, bu bölgeleri yalnız siyasî ve askerî anlamda değişime ve dönüşüme uğratmamış aynı zamanda içtimaî, kültürel ve iktisadî mecralarda da farklı bir gidişata yöneltmiştir. Bu hali ile çalışmamızın odak noktasını oluşturan mezkûr coğrafyanın, nüfus ve tarım açısından büyük bir yıkıma uğradığı bilinen bir gerçektir. Moğol askerî harekâtının getirdiği tahrip, iktisadî olarak bölgeyi yok oluşun eşine getirmiştir. Özellikle bölgeye valilerin atandığı 1231 tarihinden ve İlhanlı devletinin teşkil edildiği 1256'dan sonra, bu coğrafyayı yeniden mamur hale getirmek için yapılan çalışmalar tarımsal anlamda oldukça dikkat çekicidir. Ele aldığımız dönemde her alanda uygulamaya konulan imar faaliyetlerinin geneline bakıldığında, bozulan iktisadî yapıyı düzeltmek için ilk önce tarımsal üretimi ihya etme hedeflenmiştir. Çalışmamızda XIII. yüzyıl boyunca birçok kez askerî çalkantılara sahne olan bu bölgede, kesin başarıya ulaşamamış olsa da, tarımsal alandaki imar faaliyetlerini ve üretimi özellikle İlhanlı devleti çerçevesinde değerlendireceğiz. Abstract-The Mongol invasion, which affected Khorasan, Iran, Azerbaijan, Iraq and Persian regions at the beginning of the 13th century, not only changed and transformed these regions in political and military terms, but also directed them to a diffrent course in social, cultural and economic media. In this state, the aforementioned geography, which is focus of our study, has suffered a great destruction in terms of population and agriculture. The destruction caused by the Mongolian military operation economically dragged the region into destruction. Especially after 1231 the governors were appointed to the region and after 1256 when the Ilkhanate state was established, the efforts to make this geography prosperous again are remarkable in agricultural terms. Considering the overall development activities implemented in every field, it is aimed to revive agricultural production first in order to correct the deteriorating economic structure. In our study, we will examine this region, which witnessed many military events throughout the 13th century and the zoning activities and production in the agricultural area, which was not succesful and interrupted, especially within the framework of the Ilkhanid state.
Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2020
İlhanlı devleti XIII. ve XIV. yüzyıl Ön Asya tarihi için askerî, siyasî, içtimai ve kültürel açıd... more İlhanlı devleti XIII. ve XIV. yüzyıl Ön Asya tarihi için askerî, siyasî, içtimai ve kültürel açıdan önem arz etmektedir. XIII. yüzyılın başında Horasan’ın Moğollar tarafından işgali ile başlayan ve İran coğrafyasının ele geçirilmesi ile devam eden süreç, dönem hakkında yapılan akademik çalışmalara bakıldığında daha çok siyasî ve askerî yönleri ile araştırmacıların dikkati çekmektedir. Fakat bu dönemin büyük bir değişim ve yenilik süreci olduğu gerçeği göz önünde bulundurulur ise, bu süreci tarihî seyri ve kültürel dinamikleri ile aktarmak, dönemi daha iyi anlamamıza imkân sağlayacaktır.
Bu yenilik ve değişim dönemini destekleyen, İlhanlı devletinin siyasî ve idarî önemli bir yere sahip olan ünlü veziri Sâhib-i Dîvân Şemseddîn Muhammed Cüveynî, Moğol dönemi şairlerinin dîvânlarında adı geçen devlet adamları arasında bulunmaktadır. Bu doğrultuda tespit edebildiğimiz on şair mevcuttur. Şemseddîn Cüveynî’ye eserlerinde değinen şairler hakkında kısa bilgiler verdikten sonra, adı geçen şairler tarafından Vezir Şemseddîn Cüveynî’nin hangi yönleri ile nasıl ele alındığını aktarmayı ve bu bağlamda Moğol-İlhanlı dönemi üzerine yapılan kültür tarihi çalışmalarına farklı bir bakış açısı sunmayı hedeflemekteyiz.
Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2020
Ortaçağ İranı‟nda siyasi, askerî ve kültürel değişim açısından Moğol İlhanlı dönemi önemli bir ye... more Ortaçağ İranı‟nda siyasi, askerî ve kültürel değişim açısından Moğol İlhanlı dönemi önemli bir yere sahiptir. Bu değişim ve dönüşüm çağı İran coğrafyasını her alanda farklı bir sürece getirmiş, bu tarihî seyir içerisinde sosyo-ekonomik yapı ve siyasi oluşumlardan Fars edebiyatı da fazlası ile etkilenmiştir. Moğol istilasının getirdiği bu gelişmeler Fars edebiyatını dil, anlatım ve üslup açısından tesiri altına almıştır. Bu süreci yaşayan, eserlerine yansıtan ve Moğol döneminin ünlü müeddiplerinden Sa„dî-i Şîrâzî, içinde bulunduğu bu şartların etkisi ile eserlerinde hükümdarları karşılaştırarak görüşünü nasihat üslubuyla sunmaktadır. Bu yaklaşım tarzı ile şairin külliyatında yer alan bazı Antik İran hükümdarları ile Ortaçağ Türkİslâm hükümdarlarını külliyatındaki beyitlerle örneklendirerek Sa„dî-i Şîrâzî‟nin bakış açısıyla değerlendirmeyi
amaçlamaktayız.
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2020
Orta Çağ Yakındoğu tarihinde siyasi, askerî ve kültürel değişimlerin açısından önemli bir yere sa... more Orta Çağ Yakındoğu tarihinde siyasi, askerî ve kültürel değişimlerin açısından önemli bir yere sahip olan XI-XIII. yüzyıllar, Türk-Moğol kökenli
hanedanların hâkimiyetlerinin coğrafyada yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Bu değişim ve dönüşüm çağı Fars edebiyatını her alanda farklı bir sürece getirmiş, bu tarihî seyir içerisinde sosyoekonomik yapı ve siyasi oluşumlardan Fars edebiyatı da fazlası ile etkilenmiştir. Bu etkileşim süreci, Fars edebiyatı alanında eser veren şair ve yazarların eserlerinde Türk-Moğol devlet adamlarından doğal olarak yoğun bir şekilde söz etmelerine sebep olmuştur. Bu süreç içerisinde yaşayan, eserlerine döneminin ve kendisinden önceki çağların hükümdarlarını yansıtan ve Moğol döneminin ünlü nasihat ustalarından ve müeddiplerinden Sa‘dî-i Şîrâzî, içinde bulunduğu şartların etkisi ile eserlerinde bu devlet adamlarını nasihat ve ibret unsuru olarak sunmaktadır. Bu yaklaşım tarzı ile şairin eserinde yer alan Orta Çağ Türk-Moğol devlet adamlarını şairin şiirleri ile örneklendirerek
Sa‘dî-i Şîrâzî’nin bakış açısıyla değerlendirmeyi ve Fars edebiyatı disiplini içerisinde Türk-Moğol tarihine dair verileri farklı bir şekilde sunmayı
amaçlamaktayız.
Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 2020
Sayfa-Pages: 110-121 Yazar(lar), herhangi bir çıkar çatışması beyan etmemiştir. Öz: Cengiz Han; a... more Sayfa-Pages: 110-121 Yazar(lar), herhangi bir çıkar çatışması beyan etmemiştir. Öz: Cengiz Han; askerî ve siyasî başarıları neticesinde Tayçiutlar, Naymanlar, Kereyitler, Tatarlar, Uygurlar, Karluklar ve Kırgızlar gibi çeşitli Türk ve Moğol kütlelerini de egemenliği altına alarak 13. Asrın başlarında büyük bir imparatorluk kurmuş yetenekli bir hükümdardı. O, imparatorluğunu daha güçlü kılmak ve daha iyi idare etmek için birçok düzenleme yapmış, birçok tedbir almış ve bu doğrultuda da bilhassa idarî ve askerî alanda tecrübeli olan Türk menşeli birçok kişiye devlet kademelerinde görev vermişti. Durum bu minval üzere Cengiz Han'ın ardılları zamanında da devam etti. Ögedey zamanında birçok Uygur askerî ya da sivil devlet adamı, imparatorluk nezdinde çeşitli kademelerde yer aldı. İşte bunlardan birisi de Körgöz idi. Cengiz Han İmparatorluğu'ndaki Türklerin, Türk devlet adamlarının imparatorluğun yücelmesinde, idare edilmesinde ne derece önem arz ettiği malumdur. Abstract: Genghis Khan was a talented ruler who founded a great empire at the beginning of the 13th century by taking over various Turkish and Mongol masses such as Taychiuts, Naymans, Kereyits, Tatars, Uyghurs, Karluks and Kyrgyz as a result of his military and political successes. He made many arrangements and took many precautions to make his empire stronger and better governed; and accordingly, he assigned many people of Turkish origin who were experienced especially in administrative and military fields at state levels. This situation continued in this way in the time of Genghis Khan's successors. During the time of Ögedei, many Uyghur military or civilian statesmen took part in various levels in the presence of the empire. One of them was Körgöz. It is well known that the Turks, the Turkish statesmen in the Empire of Genghis Khan were very important for the expansion and administration of the empire.
NİZÂMÎ-İ GENCEVÎ’NİN ESERLERİNİ ATFETTİĞİ DEVLET ADAMLARI, 2022
13. Yüzyıl İran’ında Tasavvufî Ekoller ve Hângâhlar, 2022
İRAN’DA TARİH DERS KİTAPLARINDA SELÇUKLU VE HAREZMŞAH TÜRKLERİ ALGISI (1928-2017) , 2022
İLHANLI ZAMANINDA TASAVVUF EHLİNİN TASAVVUF KİTABI, 2022
-1282 YILLARI ARASINDA İLHANLI DEVLETİ’NDE TASAVVUF TASAVVUF ÇALIŞMALARI, 2022
Bütün hakları saklıdır. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın hükümlerine göre bu kitabı... more Bütün hakları saklıdır. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın hükümlerine göre bu kitabın tamamı ya da bir bölümünün, Demavend Yayınları'nın yazılı izni olmadan elektronik, mekanik, fotokopi veya herhangi bir kayıt sistemi ile yayınlanması, çoğaltılması ya da depolanması yasaktır.
İlhanlılar Zamanında Ticaret Yolları, 2022
MODERN İRAN TARİHİ KAÇAR HANEDANI’NDAN İSLAM DEVRİMİ’NE, 2021
İran'ın modernleşme sürecinde Fars edebiyatı tarihi yazıcılığı adlı konumuza başlamadan önce edeb... more İran'ın modernleşme sürecinde Fars edebiyatı tarihi yazıcılığı adlı konumuza başlamadan önce edebiyat tarihi biliminin ne olduğunu açıklamamız gerekmektedir. Edebiyat tarihi, önceki dönemlerde kaleme alınmış tezkire türü kaynaklara dayanan, edebiyatla ilgili konuları bir araya toplayan, bu alandaki gelişmeleri, şairlerin ve yazarların biyografilerini aktaran ve çeşitli açılardan değerlendirmeler yapan bir bilim dalıdır. Bir başka tanımla edebiyat tarihi, bir milletin tarih içinde yetiştirdiği şahsiyetleri ve onların eserlerini, tarihî süreç içerisinde ve bir sistem dahilinde inceleyen, hem edebî metinlerin tahlil metodunu, hem de tarih ilminin metotlarını dikkate alan komplike bir çalışma alanıdır. 2
13. YÜZYILDAN 20. YÜZYILA TARİH ARAŞTIRMALARI, 2021
İslam Medeniyeti’ni her alanda etkileyen tasavvufî düşünce akımları ve bu akımların temsilcileri ... more İslam Medeniyeti’ni her alanda etkileyen tasavvufî düşünce
akımları ve bu akımların temsilcileri olan mutasavvıflar, etkilerini
İlhanlıların zamanında da göstermeyi başarmışlardır.
Hatta XIII. yüzyılın İslâm coğrafyasına getirdiği Moğol istilası
sonrasında siyasî ve iktisadî şartlar düşünüldüğünde, tasavvufî
çevrelerin bu yok oluş dönemindeki faaliyetleri, halk ve devlet
ricâli üzerindeki etkileri değerlendirildiğinde mezkûr çevrelerin
oldukça başarılı ve parlak bir dönem yaşadıklarını görmekteyiz.
Bu bağlamda İlhanlı ülkesi içerisinde her alanda etkin bir şekilde
faaliyet gösteren tarikatların, kaynaklarda isimlerine ulaşabildiğimiz
sûfî ve müridlerin XIII. yüzyılın başlangıcından XIV.
yüzyılın ilk yarısına kadar olan süreç içerisinde İlhanlı Devleti’ndeki
siyasî, iktisadî, ilmî ve ictimaî durumlarını çalışmamızda
aktarmaya çalışcağız.
Tasavvufî düşüncenin merkezleri olan hângâhları, hângâh
teşkilatı içerisinde yer alan unsurları, hângâhların İlhanlı ülkesindeki
yayılım alanlarını, sûfî şahsiyetleri, bu sûfîlerin İlhanlı
hükümdarları ve devlet ricâli ile olan ilişkilerini, siyaset-tasavvuf
ilişkisini değerlendireceğiz. İlhanlılar dönemindeki tasavvufî
çevreleri aktarmadan önce, tasavvufun terimsel anlamı, tasavvufun
kaynağı, XIII. yüzyıla kadar İslâm Medeniyeti’nde tasavvufun
gelişimi ve İlhanlı tarihini kısaca ele alacağız.
VAKIF VE SOSYAL KALKINMA, 2021
Sosyal Bilimler Sosyal Bilimler Alanında Uluslararası Araştırmalar III, 2021
Ön Asya coğrafyasında XIII. yüzyılın ilk yarısından XIV. yüzyılın ilk yarısına kadar hâkim olan İ... more Ön Asya coğrafyasında XIII. yüzyılın ilk yarısından XIV.
yüzyılın ilk yarısına kadar hâkim olan İlhanlı Devleti, sadece
siyasî ve askerî faaliyetleri bakımından mezkûr coğrafya için
önem arz etmemekte, aynı zamanda kültür tarihi açısından
da birçok yenilikleri ve yeni kurumları ile İlhanlılar, Ortaçağ
tarihi için farklı bir değişim dönemi oluşturmuşlardır. Siyasî
tarihleri bağlamında oldukça üzerine araştırma yapılan İlhanlı
Devleti, kültürel kurumları ve faaliyetleri hakkında oldukça
yetersiz bir şekilde araştırılmıştır. Moğol tahakkümü döneminin
daha çok Moğol istilasından sonra meydana gelen tahrip
ve yıkım ile ilgi çekmesi, Ön Asya’da bir Moğol şube devleti
olan İlhanlı Devleti’nin idarî, malî ve kültürel alanda yaptığı
yenilikleri daima gölgesinde bırakmıştır.
TARİHSEL VE KÜLTÜREL BAĞLAMDA AKADEMİK ÇALIŞMALAR, 2021
Ön Asya’da Moğol istilası ve sonrasında Moğol-İlhanlı hâkimiyeti siyasî, iktisadî ve kültürel açı... more Ön Asya’da Moğol istilası ve sonrasında Moğol-İlhanlı hâkimiyeti
siyasî, iktisadî ve kültürel açıdan etkilemiştir. İstilanın getirdiği olumsuz
tesirleri ortadan kaldırmak, sosyal, kültürel ve iktisadî hayatı yeniden
tesis etmek için İlhanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren yoğun
faaliyetlere girdiği de bilinmektedir. Bu bağlamda İlhanlı döneminin
eğitim kurumlarının ülke coğrafyasına yayılışı, durumu ve bu medreseler
çalışmamızın konusunu teşkil etmektedir. İlhanlı ülkesindeki
medreselerin Horasan’dan Anadolu’ya kadar bu geniş coğrafyada bir
çalışma içerisinde aktarılmaması ve İlhanlı dönemi medreselerinin
genel çerçevesi ile bir incelemede ele alınmaması bu çalışmayı hazırlamamızın başlıca sebebini teşkil etmektedir.
Göç ve Kültür Sempozyum Bildiri Kitabı, 2006
Bu bildiri kitabının her hakkı saklıdır. Bu yayının tümü veya hiçbir bölümü önceden izin alınmaks... more Bu bildiri kitabının her hakkı saklıdır. Bu yayının tümü veya hiçbir bölümü önceden izin alınmaksızın çoğaltılamaz, basılıp yayınlanamaz, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.
, yaklaşık on asır evvel Horasan bölgesinde doğan, orada yetişen ve ömrünün sonlarını Anadolu'da ... more , yaklaşık on asır evvel Horasan bölgesinde doğan, orada yetişen ve ömrünün sonlarını Anadolu'da geçiren, Bâyezîd-i Bistâmî'yi (ö. 234/848) kendine model alan, Hakk'a ermek için zor riyâzetlere, çetin mücâhede ve çilelere katlanan tahkik ehli bir sûfîdir. El-Harakânî, dergâhında binlerce talebe yetiştiren, insanların gönüllerini fetheden, fikirleriyle kendisinden sonra gelenlere tesir eden ve "Horasan Erenleri"nin yetişmesinde önemli rol oynayan bir İslâm âlimidir. 1 El-Harakânî, dili, dini, ırkı, rengi ve mezhebi farklı her insana "sırf insan olduğu için" değer veren ve bütün mü'minlerin kalbinin "Allah ve insan sevgisiyle" dolu olmasını isteyen bir mürşid-i kâmildir. 2 O, Kur'ân-ı Kerîm 3 ve sahîh sünnet'ten 4 beslenen hem yaşadığı çağda hem de ilerleyen asırlarda fikirleriyle insanları etkileyen, ufuk açıcı sözler söyleyen ve söylediklerini uygulayan bir bilgedir. Nitekim Yusuf Hemedânî (ö. 535/1140), Ahmet Yesevî (ö. 562/1166), Hacı Bektâşi Velî (ö. 670/1271) ve Hacı Bayram-ı Velî (ö. 833/1429) gibi gönül sultanları onun öğretisini takip etmişlerdir. Celâleddin Rûmî de (ö. 670/1271), manevî mürşidi kabul ettiği El-Harakânî'den "bilgeler bilgesi" diye bahset-1 Ebu'l-Hasan el-Harakānî'nin hayatıyla ilgili şu çalışmalara bakılabilir: Attâr, Ferîdüddîn, Evliya Tezkireleri, Çev.: Süleyman Uludağ, Kabalcı Yay.,
Genel Türk Tarihi Kaynakları Ordu Çalıştayı Bildirileri, 2019
Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu, 2019
Tarih ve Toplum Araştırmaları, 2020
ERZİNCAN TARİHİ CİLT II, 2020