Erdem YAVUZ | Erzincan üniversitesi (original) (raw)
Papers by Erdem YAVUZ
SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL , 2018
Osmanlı Devleti’nde biyografi yazımı geç başlamasına rağmen devletin son döneminde özellikle XVI.... more Osmanlı Devleti’nde biyografi yazımı geç başlamasına rağmen devletin son döneminde özellikle XVI. yüzyılda çeşitli meslek ve memuriyetlere ait çok sayıda biyografi türü eser verilmiştir. Önceleri hadis ve fıkıh bilimcilerin tasnif edilmesiyle başlayan bu eserlerde, daha sonra tanınmış velilerin, meşhur kimselerin ve âlimlerin biyografilerine yer vermiştir. Osmanlı Devleti’nin son döneminde de aynı gelenek devam etmiş ve çeşitli meslek ve memuriyetlere ait çok sayıda biyografi türü eserler verilmiştir. 1879-1908 yılları arası Osmanlı memurlarının biyografi yazımı için en önemli kaynak malzemesi ise Sicill-i Ahval defterleridir. Bu çalışmada kullanılan Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi bünyesindeki ulemaya ait hal tercümeleri oldukça zengin koleksiyonları oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yer alan Batum’da doğmuş ancak Batum’un elden çıkmasıyla birlikte devletin sınırları içerisine göç etmek zorunda kalmış son dönem Batum ulemasının biyografilerini detaylarıyla ele almaktır. Bu çalışma ile Batum ulemasının biyografileri üzerinden, dönemin ilmiye sınıfı ve devletin siyasi, iktisadi, sosyal, eğitim ve kültürel yapısı hakkında durum tespiti yapılmıştır.
ASOS JOURNAL, 2017
27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapıs... more 27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapısı dışında gerçekleşmiş ilk ve son başarılı askeri müdahaledir. Cunta yönetimi tarafından müdahalenin nedenleri arasında; Menderes hükümetinin (Kuygulamaları ve çıkardığı yasalar ile ülkenin her bakımdan kötü yönetilmesi, kardeş kavgasının durdurulması ve laikliğe aykırı uygulamalara son verilmesi olarak gösterilmiştir. Darbeci cunta, “darbe” kavramını halk gözünde yumuşatmak ve darbeyi haklı bir gerekçeye oturtmak için basın aracılığıyla algı oluşturmaya çalışmıştır. Diğer yandan da başta Celal Bayar ve Adnan Menderes olmak üzere DP’nin önde gelen bakan, milletvekili ve bürokratlara isnat edilen vatana ihanet, rüşvet, yolsuzluk, baskı rejimi kurmaları ve katliam yaptıkları şeklindeki suçlarla DP’lileri itibarsızlaştırmak için propaganda yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı; Cumhuriyet, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin darbe sonrası takındıkları tavrı ve izledikleri yayın politikalarını irdelemektir. Bu amaçla gazetelerin darbe sonrası yayınlanan tüm nüshaları incelenerek, gazetelerin darbe sonrası yapılan algı yönetimindeki rolü ve etkisi ele alınmış, algı yönetiminde kullanılan metot ve yöntemler üzerinde durularak örnekler verilmiştir. Çalışma sonucunda, bu gazetelerin darbe aleyhine yayın yapamadıkları ve gönüllü olarak darbeci cunta lehine faaliyette bulundukları tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: 1960 Darbesi, DP, Basın, Algı Yönetimi, Propaganda.
Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016
Türk siyasi tarihinde modern anlamda sivil toplum kuruluşlarının doğuşu, II. Meşrutiyet Dönemi’nd... more Türk siyasi tarihinde modern anlamda sivil toplum kuruluşlarının doğuşu, II. Meşrutiyet Dönemi’nde 16 Ağustos 1909 tarihinde kabul edilen Cemiyetler Kanunu ile olmuştur. Cemiyetler Kanunu ile cemiyet kurma hakkı yasal hale getirilmiş ve bu dönemde farklı amaçlarla pek çok cemiyet kurulmuştur. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden dernekler, 1923, 1925, 1927 ve 1938 yıllarında Cemiyetler Kanunu üzerinde yapılan değişikliklerle sıkı denetim altına alınmıştır. 1946’da kanunda yapılan değişiklikle dernek özgürlüğü sağlanmış ve çok partili hayata geçişe zemin hazırlanmıştır. Bu durum toplumun her kesiminde derneklere olan ilginin artmasında ve benimsenmesinde etkili olmuştur. Bu çalışmanın amacı; tek parti ve çok parti döneminde Erzincan’da faaliyet gösteren dernekleri açıklamak ve her iki dönemi mukayese etmektir. Çalışmada derneklerin kuruluş amaçları ve çalışma alanları ile derneklerde görev yapanlar hakkında bilgi verilerek, dönemin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik şartları ortaya konulmuştur. Özellikle çok partili hayata geçişle birlikte siyaset-dernek ilişkisi ve Erzincan’daki siyasi mücadelenin dernekler üzerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Anahtar sözcükler: Cemiyetler Kanunu, Dernekler, Siyaset, CHP, DP, Erzincan.Türk siyasi tarihinde modern anlamda sivil toplum kuruluşlarının doğuşu, II. Meşrutiyet Dönemi’nde 16 Ağustos 1909 tarihinde kabul edilen Cemiyetler Kanunu ile olmuştur. Cemiyetler Kanunu ile cemiyet kurma hakkı yasal hale getirilmiş ve bu dönemde farklı amaçlarla pek çok cemiyet kurulmuştur. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden dernekler, 1923, 1925, 1927 ve 1938 yıllarında Cemiyetler Kanunu üzerinde yapılan değişikliklerle sıkı denetim altına alınmıştır. 1946’da kanunda yapılan değişiklikle dernek özgürlüğü sağlanmış ve çok partili hayata geçişe zemin hazırlanmıştır. Bu durum toplumun her kesiminde derneklere olan ilginin artmasında ve benimsenmesinde etkili olmuştur. Bu çalışmanın amacı; tek parti ve çok parti döneminde Erzincan’da faaliyet gösteren dernekleri açıklamak ve her iki dönemi mukayese etmektir. Çalışmada derneklerin kuruluş amaçları ve çalışma alanları ile derneklerde görev yapanlar hakkında bilgi verilerek, dönemin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik şartları ortaya konulmuştur. Özellikle çok partili hayata geçişle birlikte siyaset-dernek ilişkisi ve Erzincan’daki siyasi mücadelenin dernekler üzerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır.
Anahtar sözcükler: Cemiyetler Kanunu, Dernekler, Siyaset, CHP, DP, Erzincan.
ASOS JOURNAL, 2015
II. Dünya Savaşı’nda Türkiye, başarılı bir siyaset takip ederek savaşın dışında kalmayı başarmışt... more II. Dünya Savaşı’nda Türkiye, başarılı bir siyaset takip ederek savaşın dışında kalmayı başarmıştır. Bu durum Türkiye’nin uzun bir süre siyasi baskıların yanı sıra ekonomik baskılara maruz kalmasına neden olmuştur. Olağanüstü koşullar neticesinde ülkede oluşan savaş ekonomisinin olumsuzlukları hükümeti oldukça zor durumda bırakmıştır. Savaş, ekonomiye ağır yük getirmiş, halkın ve silahaltına alınanların ihtiyaçlarının karşılanması meselesi yeni kaynak arayışlarını zorunlu kılmıştır. Savaşın başlamasıyla beraber fiyatlar hızla yükselmiş ve kıtlık ihtimaliyle karaborsacılık artmıştır. Zorunlu olarak ekonomik denge politikasını takip eden hükümet, birtakım tedbirler almaya mecbur kalmıştır. Bu amaçla 18 Ocak 1940’da TBMM’de görüşülen 3780 sayılı yasa ile Milli Korunma Kanunu kabul edilmiştir. Milli Korunma Kanunu ile birlikte 11 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı Varlık Vergisi Kanunu, 4 Haziran 1943 tarih ve 4429 sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu çalışmada Milli Korunma Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu ve Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu farklı açılardan değerlendirilmiş, Erzincan’daki uygulamalara yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: II. Dünya Savaşı, Milli Korunma Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu, Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu, Erzincan
The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Yazının icadıyla beraber çok farklı aşamalardan geçerek olgunlaşan basın, günümüzde en etkin ve y... more Yazının icadıyla beraber çok farklı aşamalardan geçerek olgunlaşan basın, günümüzde en etkin ve yaygın kitle iletişim araçlarından biri haline gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin son döneminde ortaya çıkan çeşitli gazeteler ile başlayan Türk basınının gücü ve etkisi, I. Dünya Savaşı, mütareke sonrası ve ardından başlayan Milli Mücadele Dönemi ile devam eden zor yıllarda kendisini göstermiştir. Cumhuriyet döneminde de basın, farklı siyasi ve sosyal gelişmeler ekseninde her dö-nemin kendine has özelliklerinin kamuoyuna paylaşılmasında önemli bir boşluğu doldurmuştur. Ulusal basının yanı sıra yerel basın, kendine has üslubuyla bu boşluğun doldurulmasına katkı sağlamış ve basının gücü ve etkisi yerel basın ile daha da artmıştır. Yerel basın her ne kadar lokal olarak faaliyet göstermiş olsa da, ülkenin tamamı hakkında ipuçları vermesi ve dönemin özel-liklerini yansıtması bakımından oldukça önemlidir. Çünkü yerel basın, faaliyet gösterdiği şehrin özelliklerini aktarmasının yanı sıra ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik özellikleri hakkında da tamamlayıcı bilgi ve belgeler sunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, çok partili hayata geçiş sürecinden 1960 Darbesine kadar olan dö-nemde Erzincan’da faaliyet gösteren basın hakkında bilgi vermek; basın-siyaset ilişkisini tüm yönleriyle ortaya koymak ve son olarak CHP ve DP iktidarları döneminde yerel basına uygulanan baskının derecesini ve darbe ile birlikte basının maruz kaldığı sansürü irdelemektir. Bu amaçla, çalışma aralığını kapsayan dönemde Erzincan’da çıkarılan gazetelerin tüm nüshalarına ulaşılmaya çalışılarak, birbirleriyle mukayese edilip dönemin özelliğinin daha doğru zemine oturtulmasına imkan sağlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Basın, Siyaset, Çok Partili Dönem, 1960 Darbesi, Sansür, Erzincan
Turkish Studies, 2016
Osmanlı’nın klasik döneminde öne çıkan sıbyan mektepleri ve medreseler, modernleşme dönemiyle bir... more Osmanlı’nın klasik döneminde öne çıkan sıbyan mektepleri ve medreseler, modernleşme dönemiyle birlikte dönüşüm yaşamış; iptida mektebi, rüşdiye mektebi, idadiler, çeşitli meslek okulları gibi yeni eğitim kurumları faaliyete sokulmuştur. Eğitimdeki bu modernleşme ekseninde, Erzincan’da da yeni eğitim kurumları açılmıştır. II. Meşrutiyet döneminde, eğitim alanındaki dönüşüm ve gelişimin etkisiyle, yeni eğitim kurumlarının faaliyete geçirilmesine devam edilmiştir. I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele Dönemi’nin kısıtlı imkânlarıyla eğitim faaliyetleri sürdürülmeye çalışılmıştır. Osmanlı Dönemi’ndeki eğitim kurumları Cumhuriyet’e intikal etmiş, eğitim sisteminde bir takım değişikliklerle birlikte Cumhuriyet Dönemi’nin eğitim politikaları şekillenmiştir. Cumhuriyet Dönemi eğitim politikaları, tek parti ve çok partili hayatın kendine has şartları altında, iki farklı yapıda uygulamaya konulmuştur. Bu çalışmanın amacı; tarihi süreç içerisinde Erzincan’ın, stratejik ve jeopolitik konumu dolayısıyla, her zaman önemli bir eğitim merkezi olduğunu ortaya koymak, Cumhuriyet Dönemi’ne kadar gerçekleşen eğitim faaliyetlerinin, belgeler ışığında, kronolojik olarak doğru bir zemine oturtulmasını sağlamaktır. Çalışma, 1923- 1960 yılları arasındaki Erzincan’ın, eğitim hayatını ve eğitim kurumlarını kapsamaktadır. Üç bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde; Erken Cumhuriyet Dönemi eğitim politikalarının Erzincan’a yansımaları, ikinci bölümünde; 1939 Erzincan Depremi’nin eğitim ve eğitim kurumlarına olan etkisi ve depremin ardından CHP iktidarı döneminde Erzincan’daki eğitime dair alınan uzun ve kısa vadeli tedbirler, üçüncü bölümde ise DP dönemi Erzincan’daki eğitim faaliyetleri incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: CHP, DP, 1939 Depremi, Eğitim, Eğitim Kurumları, Erzincan.
Turkish Studies, 2017
ÖZET Salgın hastalıklar, devletleri siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik yönden etkileyen en önemli... more ÖZET Salgın hastalıklar, devletleri siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik yönden etkileyen en önemli faktörlerden biri olmuştur. Osmanlı Devleti'ni özellikle 19. yüzyılda derinden etkileyen ve devleti sağlık konusunda uğraştıran en önemli hadise, frengi hastalığının salgın şeklinde yayılmasıdır. Frengi, masum ve masum olmayan yollarla Anadolu topraklarının neredeyse tamamında, Ortadoğu, Rumeli ve Balkanlar'da çok geniş bir alanda etkisini göstermiştir. Salgın halinde yayılan hastalık; çocuk, yaşlı, erkek, kadın, şehirli, köylü, mahkûm, esnaf, halk ve askerler arasında görülmüştür. Frengi aynı dönemde ya da farklı dönemlerde olmak üzere sadece belirli bir vilayeti, birden fazla vilayeti, vilayetlerin sadece belirli kazalarını veyahut kazanın bir bölümünü etkisi altına almıştır. Devlet dönemin zor şartları altında frengiyle etkin bir şekilde mücadele etmek ve frenginin yayılmasını önlemek için bir takım tedbirlere başvurmuştur. Devlet ilk etapta frenginin yoğun olarak görüldüğü yerlere uzman tabip göndermiş ve hastane açmıştır. Hastane açılması mümkün olmayan yerlere ise seyyar ekipler ve seyyar hastaneler göndermiştir. Ayrıca çıkarılan nizamname ve talimatnameler ile hastalık kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Frengi salgının görüldüğü yerlerden biride Bitlis Vilayetine bağlı Ahlat Kazasıdır. Ahlat'ta frengi, özellikle 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında oldukça etkili olmuştur. Bu dönemde frenginin tedavisi ve yayılmasının önlenmesi için gerek merkezi gerekse ve yerel yöneticiler tarafından müdahale edilmiştir. Ancak devletin Ahlat'ta almış olduğu tedbirler işe yaramamış ve imkansızlıklar nedeniyle hastalığın yayılması önlenememiştir.
JOURNAL OF SOCIAL AND HUMANITIES SCIENCES RESEARCH, 2018
Sıtma, salgın hastalıklar içinde en çok ölüme sebep olan hastalıktır. Anadolu topraklarında ilk k... more Sıtma, salgın hastalıklar içinde en çok ölüme sebep olan hastalıktır. Anadolu topraklarında ilk kez 18. yüzyılda tespit edilen sıtma, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'ni uğraştıran en önemli sağlık sorunlarından biri olmuştur. Bu dönemde sıtmayla mücadele etmek ve yayılmasını önlemek için devlet tarafından birtakım tedbirler alınmıştır. I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesi ve savaş yıllarında sıtma, salgın olarak ve daha etkili bir şekilde görülmeye başlamıştır. Savaş döneminde, sıtmadan dolayı asker ve sivil halktan çok sayıda kişi hayatını kaybetmiştir. Bu dönemde çıkarılan bir takım kanunlar ve uygulamalar ile kısıtlı imkânlarla sıtma ile mücadele edilmeye çalışılmış ise de Milli Mücadele'nin başlamasıyla bu çabalar yetersiz kalmıştır. Milli Mücadele döneminde nüfusun yarısı sıtmaya yakalanmış ve yüzbinlerce kişi savaştan, işten ve tarladan geri kalmıştır. Cumhuriyet'in ilanından bir yıl sonra sıtma salgını felaket boyutuna ulaşmış, ölümler ciddi boyutlarda artmış, kısacası hayatın tüm alanları olumsuz olarak etkilenmiştir. Bu durumda devlet meseleye el atmış ve 1924 yılında, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti tarafından sıtma ile mücadele raporu hazırlanmıştır. Bu çalışmada, sıtmayla mücadele etmek ve yayılmasını önlemek amacıyla hazırlanan rapor, tüm detayları ile ele alınmıştır. Çalışmada ayrıca 1924 yılında hazırlanan Türkiye'nin sıtma ve bataklık haritasına yer verilerek, bataklık mahalleri, sıtmalı mıntıkalar, pirinç ve kenevir yetiştirilen mıntıkalar, sıtmanın şiddetli görüldüğü mahallerin tahmini hudutları ve münferit sıtmalı köylerin bölgelere göre tespiti yapılmıştır.
SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL, 2018
Bu çalışmayla sosyal bilgiler öğretmen adaylarının eleştirel düşünme eğilimlerinin bazı değişkenl... more Bu çalışmayla sosyal bilgiler öğretmen adaylarının eleştirel düşünme eğilimlerinin bazı değişkenlere (cinsiyet, sınıf düzeyi, mezun olunan ortaöğretim kademesi, algılanan sosyal ekonomik düzey, yaşamın çoğunun geçirildiği yer, algılanan anne-baba tutumu ve yılda okunan kitap sayısı) göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemek amaçlanmıştır. Araştırma; ilişkisel tarama modeline dayalı bir çalışmadır. Bu çalışmanın araştırma grubu, 2017-2018 eğitim-öğretim akademik yılında Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünde öğrenim gören ve basit seçkisiz örnekleme yöntemine göre belirlenen 134(%56.1)’ü kadın, 105(%43.9)’i erkek olmak üzere toplam 239 (%100) sosyal bilgiler öğretmen adayından oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Eleştirel Düşünme Eğilimi Ölçeği (Akın, vd., 2013) ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmada sosyal bilgiler öğretmen adaylarında eleştirel düşünme değişkeninin cinsiyet, sınıf düzeyi, mezun olunan ortaöğretim kademesi, algılanan sosyal ekonomik düzey, yaşamın çoğunun geçirildiği yer, algılanan anne-baba tutumu ve yılda okunan kitap sayısı değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığı ilişkisiz (bağımsız) örneklemler için t testi ve ilişkisiz örneklemler için tek yönlü ANOVA analiz yöntemi ile incelenmiştir. Araştırmada elde edilen bulgulara göre; sosyal bilgiler öğretmen adaylarının eleştirel düşünme puan ortalamalarının cinsiyete, yaşamın çoğunun geçirildiği yerleşim yerine, algılanan anne-baba tutumlarına ve kitap okuma sayısına göre anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği; algılanan sosyal-ekonomik düzeye, mezun olunan ortaöğretim kademesine ve sınıf düzeyine göre ise anlamlı düzeyde bir farklılık göstermediği belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Düşünme, Eleştirel Düşünme, Öğretmen Adayı.
International Journal of Social Science Research, 2017
Araştırma, Osmanlı Devletinin son devri ve Türkiye Cumhuriyetin ilk çeyreğinde görev yapmış din v... more Araştırma, Osmanlı Devletinin son devri ve Türkiye Cumhuriyetin ilk çeyreğinde görev yapmış din ve eğitim hizmetlerinde bulunmuş ulemaların biyografi çalışmalarını içermektedir. Erzurum, Elazığ, Sivas ve Batum bölgesi doğumlu ulemaların biyografileri üzerinden Osmanlı Devleti’nin son döneminde din ve eğitim hizmetlerinin nasıl yapıldığı hususları araştırılmıştır. Ayrıca ulema biyografilerine dayanarak prosopografik çalışmaların nasıl yapılacağı ve bununla ilgili temel veriler ortaya konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Ulema, Osmanlı Devleti, Erzurum, Elazığ, Batum, Sivas
SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL, 2017
Osmanlı Dönemi’nde ilk meclis seçimleri, 1876 tarihinde ilan edilen “Kanun-i Esası” ile mümkün ol... more Osmanlı Dönemi’nde ilk meclis seçimleri, 1876 tarihinde ilan edilen “Kanun-i Esası” ile mümkün olabilmiştir. 1876 seçimlerini, 1908, 1912, 1914, 1919, 1920 ve 1923 seçimleri izlemiştir. Cumhuriyet’in ilanından sonra tek parti döneminde, 1927, 1931, 1935, 1939 ve 1943 seçimleri yapılmış ve tek partili seçimler dönemi, 1946 yılına kadar devam etmiştir. Her seçimde farklı uygulamalara yer verişmiş olsa da genel olarak bu seçimler demokratik olmayan seçimler olarak adlandırılmıştır. 1946 seçimlerinde, açık oy ve kapalı sayım esasına dayalı tek dereceli seçim sistemine geçilmiştir. Türkiye’de, demokratik koşullarda serbest seçimlerin yapılmasını sağlayan ilk seçim 1950 seçimleridir. Nitekim ilk kez, ikinci bir parti iktidarı ele geçirmek için seçmen karşısına çıkmış ve seçimlerde gizli oy açık tasnif uygulamasına geçilmiştir. Demokrat Parti iktidarının başladığı 1950 seçimlerini, 1954 ve 1957 seçimleri izlemiştir. Bu çalışmanın amacı, 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinin Erzincan boyutunu inceleyerek, seçimler öncesi partilerin Erzincan’daki faaliyetleri ve seçim sonuçlarını detaylarıyla ele almaktır. Ayrıca seçimlerde siyasi partilerin Erzincan’da gösterdikleri adaylar ve Erzincan’ı temsil eden milletvekilleri hakkında bilgi verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Seçimler, Siyasi Partiler, Seçmen, Milletvekilleri, Erzincan.
JOURNAL OF SOCIAL AND HUMANITIES SCIENCES RESEARCH , 2019
Yaklaşık altı asır gibi büyük bir zaman diliminde vücut bulan ve bu suretle oldukça geniş sınırla... more Yaklaşık altı asır gibi büyük bir zaman diliminde vücut bulan ve bu suretle oldukça geniş sınırlara sahip olan Osmanlı Devleti, uluslararası politikada önemli birçok savaşa ve antlaşmaya imza atmıştır. Nitekim 93 Harbi olarak adlandırılan, 1877-1878 yıllarında Osmanlı Devleti ve Rusya arasında gerçekleşen savaş sonucunda Osmanlı Devleti yenilgiye uğramıştır. Bu yenilginin ardından 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması’yla Batum Rusya’ya bırakılmıştır. Böylece bu bölgeden Anadolu’ya doğru kitlesel göç hareketlerinin gerçekleşmesi kaçınılmaz olmuştur.
Bu çalışmada, doğum yeri Batum olan fakat 93 Harbi nedeniyle anayurt olarak bildikleri Anadolu topraklarına göç etmek zorunda kalan ulemaya ait biyografi niteliği taşıyan tercüme-i hal varakaları incelenmiştir. Hal tercümelerinde; memura ait ailevi bilgiler, eğitim hayatları, hizmet görevleri ve ikametleri hakkında özel bilgilere ulaşılmıştır. Bu çalışmada, İstanbul Müftülüğü Şeriye Sicilleri Arşivi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi’nden elde edilen kayıtlardan Batum Ulemasının biyografilerine ulaşılmış ve bu biyografiler ışığında dönemin ilmiye sınıfı, siyasi, iktisadi, eğitim, kültürel ve sosyal yapısına dair önemli tespitlere dikkat çekilmek istenmiştir.
Anahtar Kelimeler: 93 Harbi, Göç, Batum Uleması.
Talks by Erdem YAVUZ
ULUSLARARASI AHISKA TÜRKLERİ SEMPOZYUMU, 2017
Tarih yazıcığında, yazılı kaynakların ve maddi kültür unsurlarının yanı sıra sözlü kaynaklarında ... more Tarih yazıcığında, yazılı kaynakların ve maddi kültür unsurlarının yanı sıra sözlü kaynaklarında ayrı bir önemi vardır. Sözlü tarih çalışmaları, geçmiş olay ve yaşamlara katılmış kişilerle yapılan görüşmeler aracılığıyla tarihsel bilgi toplamak ve bu tarihsel bilgileri koruyarak geleceğe taşımayı amaçlamaktadırlar. “Canlı tarih” olarak ifade edilen ve incelenen dönemde yaşamış ve o döneme tanıklık eden kişilerin anlatılarından elde edilen sonuçlar, bazı durumlarda yazılı kaynaklardan daha yeni ve orijinal bilgiler içerebilmektedir. Sözlü tarih çalışmalarının önemi ve etkisi dikkate alınarak hazırlanan bu çalışmada, 2014 yılında Ukrayna’daki savaş dolayısıyla yaşadıkları bölgeyi terk ederek Erzincan’ın Üzümlü İlçesi’ne göç etmek durumunda kalan Ahıska Türkleri konu edilmiştir. Çalışmada, ilçede yaşayan ve belirli bir yaş grubunun üzerindeki kişilerle yüz yüze görüşmeler yapılarak, Ahıska Türklerinin tarihi süreç içerisinde siyasi, sosyal, ekonomik, demografik, eğitim, sağlık vb. gibi konularda yaşadıkları sıkıntılar incelenmiştir. Bununla birlikte Ahıska Türklerinin 1944 yılında başlayan 70 yıllık sürgün hikâyesini konu alan bu çalışma ile Ahıska Türklerinin sürgün yıllarında yaşadıkları zulme ve maruz kaldıkları insanlık dışı uygulamalara yer verilmiştir. Bu çalışmayla, tarihi süreç içerisinde yaşanan olumsuzlukların yarına taşınarak gelecek kuşaklara aktarılması ve kalıcılık sağlanması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ahıska Türkleri, Sürgün, Sözlü Tarih.
Conference Presentations by Erdem YAVUZ
ULUSLARARASI DARBE SEMPOZYUMU, 2017
Algı, her türlü yöntemi kullanarak toplumu kendi rızasıyla ikna etmektir. Başka bir ifadeyle algı... more Algı, her türlü yöntemi kullanarak toplumu kendi rızasıyla ikna etmektir. Başka bir ifadeyle algı yönetimi, toplumun tutumlarını ve tarafsız düşünme yeteneklerini etkilemek için girişilen her türlü eylemi kapsar. Bu doğrultuda planlı ve bilinçli olarak yürütülen çabaların başında basın yayın faaliyetleri gelmektedir. Toplumsal algı oluşturmada basının propaganda malzemesi olarak kullanıldığı en önemli hadiselerden biri de 1960 darbesidir. Nitekim 1960 darbesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapısının dışında yapılan ilk darbedir. Türk siyasi hayatının en önemli dönüm noktalarından biri olan 1960 darbesi, siyasi, sosyal ve ekonomik pek çok gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Darbe sonrası 37 subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi (MBK) kurulmuştur. MBK tarafından anayasa ve TBMM feshedilmiş, tüm siyasi faaliyetler askıya alınmıştır. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere birçok Demokrat Partili tutuklanmıştır. Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun da tutuklananlar arasındadır. Tutuklananlar Yassıada’ya götürülmüşler ve tutuklular ağır işkenceye ve kötü muamelelere maruz kalmışlardır. Ardından başlayan Yassıada yargılamaları neticesinde Başbakan Adnan Menderes’le birlikte Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmişlerdir. 1960 darbesinden sonra ülke yönetimini ele geçiren darbeci cunta, darbe girişimini meşru bir zemine oturtmak ve halk nazarında oluşan kötü izlenimi silmek maksadıyla planlı bir toplumsal algı oluşturmaya başlamıştır. Darbe sonrası basına sansür getirilmiş ve algı oluşturmak için ulusal basının yanı sıra yerel basın da propaganda amaçlı kullanılmıştır. Bu dönemde yerel basının faaliyet gösterdiği şehirlerde, daha kısa sürede tesirli bir etki bırakacağı gerçeğinden yola çıkılarak, “darbe” kavramını halk gözünde yumuşatmak ve darbeyi haklı bir gerekçeye oturtmak amacıyla yerel basının gücünden azami ölçüde istifade edilmiştir. Darbe sonrası sansüre uğrayan bazı yerel gazeteler kapanmış, bazıları yayın politikalarını değiştirmek zorunda kalmış, bazıları da darbeyi destekleyen yeni bir yayın politikasıyla ilk kez yayın hayatına başlamıştır. Bu gazetelerden biri de çalışmanın konusu olan ve 1960 darbesinden sonra Gümüşhane’de yayın hayatına başlayan İnkılâbın Sesi Gazetesi’dir. Bu çalışmanın amacı, darbeden sonra planlı bir şekilde başlatılan toplumsal algı oluşturmada yerel basının gücü ve etkisini ortaya koymaktır. Çalışmada, İnkılâbın Sesi Gazetesi hakkında bilgi verilerek, gazetenin çıkarılış nedeni, okuyucuya yönelik ne tür bir algı oluşturulmaya çalışıldığı ve algıyı oluştururken kullanılan yöntemler üzerinde durulmuştur. Bu çalışmayla, gazetenin tüm nüshalarına ulaşılmaya çalışılarak Gümüşhane özelinde ve Türkiye genelinde dönemin özelliğinin doğru bir zemine oturtulmasına imkân sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: 1960 Darbesi, Yerel Basın, Gümüşhane, İnkılâbın Sesi Gazetesi, Algı Yönetimi.
ULUSLARARASI ERZİNCAN TARİHİ SEMPOZYUMU, 2019
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni siyasi, sosyal ve ekonomik olarak en çok etkileyen ilk ve en öneml... more Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni siyasi, sosyal ve ekonomik olarak en çok etkileyen ilk ve en önemli deprem, 1939 depremidir. 27 Aralık 1939’da meydana gelen deprem, Erzincan başta olmak üzere 400 km. uzunlukta ve 200 km genişlikte bir bölgeyi etkisini altına almış, pek çok can ve mal kaybına yol açmıştır. Bir yandan deprem sonrası “Yasak Şehir”, “Muvakkat Şehir” ve “Yenişehir” olarak adlandırılan üç sahaya bölünmüş olan Erzincan’da imar faaliyetleri devam ederken diğer yandan İl Genel Meclisi tarafından yeni Erzincan’ın Cumhuriyet Meydanı’na bir anıt konulması için çalışmalara hız verilmiştir. Bu çalışmada, 1939 depreminin neden olduğu dönemin siyasi, ekonomik ve sosyokültürel şartları içerisinde yapılan İnönü Anıtı’nın öyküsü ele alınmıştır. Çalışmada, anıt heykel çalışmalarının Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte yeni sistemin kalabalık kitleleri etkileyen ve iktidarın gücünü temsil eden bir unsur olmakla birlikte anıtın, Erzincan’a özgü dönemsel şartların etkisi ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Anıtın yapılış amacı, anıtla verilmek istenen mesaj, anıtın toplum üzerindeki etkileri ve anıta yönelik yapılan eleştiriler çalışmada ele alınan başlıca hususlardır.
Anahtar Kelimeler: 1939 Depremi, İnönü Anıtı, Erzincan.
ULUSLARARASI ERZİNCAN TARİHİ SEMPOZYUMU, 2019
Türk siyasi tarihinde siyasi partilerin ortaya çıkışı XIX. yüzyılda olmuştur. II. Meşrutiyet Döne... more Türk siyasi tarihinde siyasi partilerin ortaya çıkışı XIX. yüzyılda olmuştur. II. Meşrutiyet Dönemi’ne kadar gizli örgüt şeklinde faaliyetlerini sürdüren cemiyetler, modernleşme süreciyle olgunlaşma dönemine girmiş ve birer siyasi partiye dönüşmüştür. Siyasi partilerin yasal bir zemine oturtulması ise II. Meşrutiyet Dönemi’nde 1909 yılında Kanun-i Esasi’de yapılan köklü değişiklikler ile sağlanmıştır. 1909 yılından 1918 yılına kadar onlarca siyasi parti kurulmuştur. Milli Mücadele Dönemi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bir cemiyet olarak faaliyet göstermiş ve daha sonra Halk Fırkası’nın temelini oluşturmuştur. 1923-1960 yılları arası siyasi partiler, tek parti ve çok partili dönemlerde çeşitli evrelerden geçerek olgunlaşma sürecine girmişlerdir. 1924 ve 1930’daki çok partililik denemelerinin başarısızlığa uğramasından sonra 1946 yılında kurulmaya başlanan yeni siyasi partiler ile yeniden çok partili hayat başlamıştır. Ancak 1946 yılından 27 Mayıs 1960 darbesine kadar olan dönemde daha çok iki partili bir sistem öne çıkmıştır. Bu çalışmada, incelen dönem aralığında Erzincan’da faaliyet gösteren siyasi partiler genel hatlarıyla ele alınmıştır. Çok partili dönemde siyasi partiler arası çekişme irdelenerek, partilerin rakip partiye yönelik üstünlük kurma gayretleri, uyguladıkları metotlar ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Siyasi Partiler, Çok Partili Dönem, Siyasi Mücadele, Erzincan
ULUSLARARASI ERZİNCAN SEMPOZYUMU, 2016
Osmanlı hukuk sistemi içerisindeki suç ve ceza meseleleri, İslam hukuku normlarına göre esas alın... more Osmanlı hukuk sistemi içerisindeki suç ve ceza meseleleri, İslam hukuku normlarına göre esas alınmış ancak ihtiyaca göre kendine has yeni düzenlemelerle şekillenmiştir. Osmanlı’da hapis cezaları, başlarda “mahbes” olarak ifade edilen kale, kule, tersane, gemi ya da zindanlarda uygulanmıştır. Tanzimat sonrası hapishaneler, batılılaşmanın etkisiyle yaygınlaşmış ve XIX. yüzyılın sonuna doğru hapishane koşulları ıslah edilmeye başlamıştır. XIX. ve XX. yüzyılda çıkarılan nizamnameler ile hapishaneler, modern esaslara göre yeniden düzenlenmiştir. Ancak hapishanelerde istenilen modernleşme ve düzenlemeler Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’ndan kaynaklanan maddi imkânsızlıklar neticesinde gerçekleştirilememiş ve bu sorun Cumhuriyet’e intikal etmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde asayiş işleri ve hapishaneler, çeşitli kanunlarla birlikte yeni düzenlemelere tabi tutulmuş ve yeni kurumlar oluşturulmuştur. Bu uygulamalar çerçevesinde Erzincan ve çevresinde yaşanan eşkıyalık hareketleri, demiryolu çalışmaları ve 1939 Erzincan Depremi bölgede asayiş noktasında sıkıntılara neden olmuştur. Bu dönemde suçluların ıslahına yönelik atılan en önemli adımlardan biri ise Erzincan Zirai Hapishanesi’dir. Bu çalışmada, belirlenen dönemde Erzincan’daki asayiş işlerini olumsuz etkileyen konular üzerinde durularak, dönemin özelliğine ışık tutulmak amaçlanmıştır. Ayrıca Erzincan’daki hapishanenin durumu ve 1939 Depremi’nde hapishanedeki mahkûmların sergilediği tutumlar ele alınmıştır. Bunun yanında Erzincan Zirai Hapishanesi ile ortaya konulan hedefler irdelenerek, hayata geçirilememesinin nedenleri üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Asayiş, Erzincan, Hapishane, Zirai Hapishane.
5. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, Üsküp, Makedonya, 2019
Halkevleri, Atatürk devrimlerini halka benimsetmek, halkın eğitim seviyesini yükseltmek, Cumhuriy... more Halkevleri, Atatürk devrimlerini halka benimsetmek, halkın eğitim seviyesini yükseltmek, Cumhuriyetin kültür etkinliklerini, Milli Eğitimin yanında yürütmek ve halkı homojen bir topluluk haline getirmek amacıyla teşkilatlandırılmış kurumlardır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, yeni rejimin halka anlatılması ve düzenli bir şekilde bilgi verilmesi gerekiyordu. Yeni ve eski rejim arasında bir köprü vazifesi gören Halkevleri, dönemin önemli kurumlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Halkevleri, yetişkinler eğitimi düşüncesinin gelişmiş bir uygulaması olarak ortaya çıkmıştır. Halkevlerinde şu çalışma şubeleri vardır: 1)Dil, Edebiyat, Tarih 2)Güzel Sanatlar 3)Temsil 4)Spor 5)İçtimaî Yardım 6)Halk Dershane ve Kursları 7)Kütüphane ve Neşriyat 8)Köycülük 9)Müze ve Sergi. Halkevleri sözü edilen çalışma alanlarında 1951 yılına kadar faaliyetlerde bulunmuştur. Demokrat Parti (DP)’nin iktidara gelmesi ile 8 Ağustos 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5830 sayılı yasa ile kuruluşa ait bütün mallarına el konularak Halkevleri kapatılmıştır. Bu çalışmanın amacı; arşiv kayıtlarından elde edilen bilgilere göre Tunceli’de faaliyet gösteren Pertek ve Hozat Halkevlerinin idare heyetlerini tespit etmek, bölgedeki eğitim ve kültür başta olmak üzere siyasi, sosyal, ekonomik, sağlık, spor gibi diğer birçok alanlardaki faydalarını ortaya koymaktır.
Anahtar Kelimeler: CHP, Halkevi, Pertek, Hozat, Tunceli.
ULUSLARARASI ERZİNCAN SEMPOZYUMU, 2019
Anadolu’ya göçler, Osmanlı’nın son dönemindeki gibi yoğun olmasa da, Cumhuriyet döneminde de yaşa... more Anadolu’ya göçler, Osmanlı’nın son dönemindeki gibi yoğun olmasa da, Cumhuriyet döneminde de yaşanmıştır. Cumhuriyet dönemi Anadolu’ya yapılan göçlerin ortak özelliği, büyük acıların yaşanmasının ardından yapılan zorunlu göçler olmasıdır. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Balkanlardan yoğun bir şekilde kitlesel göç hareketinin yaşandığı bilinmektedir. Bu göçlerden ilki Lozan Antlaşması gereğince 1923’de uygulanan nüfus mübadelesi kapsamında yapılan göçler, ikincisi 1924’de başlayıp 1930’lu yıllarda kitlesel olarak Bulgaristan ve Romanya ağırlıklı olmak üzere Balkanlardan Türkiye’ye yapılan göçlerdir. Üçüncüsü ise 1950’li yılların başında Bulgaristan’ın “türdeş tek bir ulus” politikası nedeniyle Bulgaristan’dan yapılan göçlerdir. Bu çalışmada; incelenen dönem aralığında çeşitli sebeplerden dolayı Erzincan’a farklı dönemlerde yaşanan göç hareketlerini incelemektir. Çalışmada, göç hareketlerinin yaşandığı dönemlerde, dünyanın ve Türkiye’nin mevcut siyasi, sosyal, iktisadi vb. gibi şartlarının yanı sıra Erzincan’ın kendine has şartları ele alınmıştır. Bununla birlikte gerek göçmenler gerekse yerli halk üzerinde etki bırakan bir takım temel sorunlar da çalışmada ele alınan diğer konulardır.
ULUSLARARASI ERZİNCAN TARİHİ SEMPOZYUMU, 2019
Büyük deprem kuşağı içerisinde bulunan Erzincan Ovası en şiddetli depremlere maruz kalmıştır. Erz... more Büyük deprem kuşağı içerisinde bulunan Erzincan Ovası en şiddetli depremlere maruz kalmıştır. Erzincan’ın bu kuşak üzerinde bulunan diğer yerlere nazaran özel bir durumu vardır. Bu özel durum ülkemizi doğudan batıya keteden Kuzey Anadolu Fayına bağlı en genç ve geniş ölçülü tektonik hareketlerdir. Erzincan Ovası’ndaki çökmeler bitmemiştir ve devam edecektir. Sık sık meydana gelen depremler bunun en bariz delilidir. Erzincan’da meydan gelen bu depremler yüzünden şehir ve çevresi zaman zaman yıkıntı haline gelmiş, tarihi eserlerin çoğu yok olmuş, bir kısmı ise harabe halini almıştır. X. yüzyıldan itibaren birçoğu şiddetli olmak üzere 36 kadar depremin meydana geldiği tespit edilmiştir. Farklı kaynaklarda tarihi süreç içerisinde Erzincan veya yakın çevresinde çok sayıda can ve mal kaybına neden olan depremlerin meydana geldiğine işaret edilmektedir. 967, 1045, 1168, 1287, 1422, 1576, 1666 depremleri can kaybının olduğu yazılı kayıtlara geçen en önemli doğal afetlerdendir. Tarihi belgeler ışığında Erzincan’ın son bin yılda 11 kez tümüyle yıkıldığı belirtilmektedir
SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL , 2018
Osmanlı Devleti’nde biyografi yazımı geç başlamasına rağmen devletin son döneminde özellikle XVI.... more Osmanlı Devleti’nde biyografi yazımı geç başlamasına rağmen devletin son döneminde özellikle XVI. yüzyılda çeşitli meslek ve memuriyetlere ait çok sayıda biyografi türü eser verilmiştir. Önceleri hadis ve fıkıh bilimcilerin tasnif edilmesiyle başlayan bu eserlerde, daha sonra tanınmış velilerin, meşhur kimselerin ve âlimlerin biyografilerine yer vermiştir. Osmanlı Devleti’nin son döneminde de aynı gelenek devam etmiş ve çeşitli meslek ve memuriyetlere ait çok sayıda biyografi türü eserler verilmiştir. 1879-1908 yılları arası Osmanlı memurlarının biyografi yazımı için en önemli kaynak malzemesi ise Sicill-i Ahval defterleridir. Bu çalışmada kullanılan Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi bünyesindeki ulemaya ait hal tercümeleri oldukça zengin koleksiyonları oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yer alan Batum’da doğmuş ancak Batum’un elden çıkmasıyla birlikte devletin sınırları içerisine göç etmek zorunda kalmış son dönem Batum ulemasının biyografilerini detaylarıyla ele almaktır. Bu çalışma ile Batum ulemasının biyografileri üzerinden, dönemin ilmiye sınıfı ve devletin siyasi, iktisadi, sosyal, eğitim ve kültürel yapısı hakkında durum tespiti yapılmıştır.
ASOS JOURNAL, 2017
27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapıs... more 27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapısı dışında gerçekleşmiş ilk ve son başarılı askeri müdahaledir. Cunta yönetimi tarafından müdahalenin nedenleri arasında; Menderes hükümetinin (Kuygulamaları ve çıkardığı yasalar ile ülkenin her bakımdan kötü yönetilmesi, kardeş kavgasının durdurulması ve laikliğe aykırı uygulamalara son verilmesi olarak gösterilmiştir. Darbeci cunta, “darbe” kavramını halk gözünde yumuşatmak ve darbeyi haklı bir gerekçeye oturtmak için basın aracılığıyla algı oluşturmaya çalışmıştır. Diğer yandan da başta Celal Bayar ve Adnan Menderes olmak üzere DP’nin önde gelen bakan, milletvekili ve bürokratlara isnat edilen vatana ihanet, rüşvet, yolsuzluk, baskı rejimi kurmaları ve katliam yaptıkları şeklindeki suçlarla DP’lileri itibarsızlaştırmak için propaganda yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı; Cumhuriyet, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin darbe sonrası takındıkları tavrı ve izledikleri yayın politikalarını irdelemektir. Bu amaçla gazetelerin darbe sonrası yayınlanan tüm nüshaları incelenerek, gazetelerin darbe sonrası yapılan algı yönetimindeki rolü ve etkisi ele alınmış, algı yönetiminde kullanılan metot ve yöntemler üzerinde durularak örnekler verilmiştir. Çalışma sonucunda, bu gazetelerin darbe aleyhine yayın yapamadıkları ve gönüllü olarak darbeci cunta lehine faaliyette bulundukları tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: 1960 Darbesi, DP, Basın, Algı Yönetimi, Propaganda.
Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016
Türk siyasi tarihinde modern anlamda sivil toplum kuruluşlarının doğuşu, II. Meşrutiyet Dönemi’nd... more Türk siyasi tarihinde modern anlamda sivil toplum kuruluşlarının doğuşu, II. Meşrutiyet Dönemi’nde 16 Ağustos 1909 tarihinde kabul edilen Cemiyetler Kanunu ile olmuştur. Cemiyetler Kanunu ile cemiyet kurma hakkı yasal hale getirilmiş ve bu dönemde farklı amaçlarla pek çok cemiyet kurulmuştur. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden dernekler, 1923, 1925, 1927 ve 1938 yıllarında Cemiyetler Kanunu üzerinde yapılan değişikliklerle sıkı denetim altına alınmıştır. 1946’da kanunda yapılan değişiklikle dernek özgürlüğü sağlanmış ve çok partili hayata geçişe zemin hazırlanmıştır. Bu durum toplumun her kesiminde derneklere olan ilginin artmasında ve benimsenmesinde etkili olmuştur. Bu çalışmanın amacı; tek parti ve çok parti döneminde Erzincan’da faaliyet gösteren dernekleri açıklamak ve her iki dönemi mukayese etmektir. Çalışmada derneklerin kuruluş amaçları ve çalışma alanları ile derneklerde görev yapanlar hakkında bilgi verilerek, dönemin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik şartları ortaya konulmuştur. Özellikle çok partili hayata geçişle birlikte siyaset-dernek ilişkisi ve Erzincan’daki siyasi mücadelenin dernekler üzerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Anahtar sözcükler: Cemiyetler Kanunu, Dernekler, Siyaset, CHP, DP, Erzincan.Türk siyasi tarihinde modern anlamda sivil toplum kuruluşlarının doğuşu, II. Meşrutiyet Dönemi’nde 16 Ağustos 1909 tarihinde kabul edilen Cemiyetler Kanunu ile olmuştur. Cemiyetler Kanunu ile cemiyet kurma hakkı yasal hale getirilmiş ve bu dönemde farklı amaçlarla pek çok cemiyet kurulmuştur. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikal eden dernekler, 1923, 1925, 1927 ve 1938 yıllarında Cemiyetler Kanunu üzerinde yapılan değişikliklerle sıkı denetim altına alınmıştır. 1946’da kanunda yapılan değişiklikle dernek özgürlüğü sağlanmış ve çok partili hayata geçişe zemin hazırlanmıştır. Bu durum toplumun her kesiminde derneklere olan ilginin artmasında ve benimsenmesinde etkili olmuştur. Bu çalışmanın amacı; tek parti ve çok parti döneminde Erzincan’da faaliyet gösteren dernekleri açıklamak ve her iki dönemi mukayese etmektir. Çalışmada derneklerin kuruluş amaçları ve çalışma alanları ile derneklerde görev yapanlar hakkında bilgi verilerek, dönemin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik şartları ortaya konulmuştur. Özellikle çok partili hayata geçişle birlikte siyaset-dernek ilişkisi ve Erzincan’daki siyasi mücadelenin dernekler üzerindeki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır.
Anahtar sözcükler: Cemiyetler Kanunu, Dernekler, Siyaset, CHP, DP, Erzincan.
ASOS JOURNAL, 2015
II. Dünya Savaşı’nda Türkiye, başarılı bir siyaset takip ederek savaşın dışında kalmayı başarmışt... more II. Dünya Savaşı’nda Türkiye, başarılı bir siyaset takip ederek savaşın dışında kalmayı başarmıştır. Bu durum Türkiye’nin uzun bir süre siyasi baskıların yanı sıra ekonomik baskılara maruz kalmasına neden olmuştur. Olağanüstü koşullar neticesinde ülkede oluşan savaş ekonomisinin olumsuzlukları hükümeti oldukça zor durumda bırakmıştır. Savaş, ekonomiye ağır yük getirmiş, halkın ve silahaltına alınanların ihtiyaçlarının karşılanması meselesi yeni kaynak arayışlarını zorunlu kılmıştır. Savaşın başlamasıyla beraber fiyatlar hızla yükselmiş ve kıtlık ihtimaliyle karaborsacılık artmıştır. Zorunlu olarak ekonomik denge politikasını takip eden hükümet, birtakım tedbirler almaya mecbur kalmıştır. Bu amaçla 18 Ocak 1940’da TBMM’de görüşülen 3780 sayılı yasa ile Milli Korunma Kanunu kabul edilmiştir. Milli Korunma Kanunu ile birlikte 11 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı Varlık Vergisi Kanunu, 4 Haziran 1943 tarih ve 4429 sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu çalışmada Milli Korunma Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu ve Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu farklı açılardan değerlendirilmiş, Erzincan’daki uygulamalara yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: II. Dünya Savaşı, Milli Korunma Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu, Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu, Erzincan
The Journal of Academic Social Science Studies, 2016
Yazının icadıyla beraber çok farklı aşamalardan geçerek olgunlaşan basın, günümüzde en etkin ve y... more Yazının icadıyla beraber çok farklı aşamalardan geçerek olgunlaşan basın, günümüzde en etkin ve yaygın kitle iletişim araçlarından biri haline gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin son döneminde ortaya çıkan çeşitli gazeteler ile başlayan Türk basınının gücü ve etkisi, I. Dünya Savaşı, mütareke sonrası ve ardından başlayan Milli Mücadele Dönemi ile devam eden zor yıllarda kendisini göstermiştir. Cumhuriyet döneminde de basın, farklı siyasi ve sosyal gelişmeler ekseninde her dö-nemin kendine has özelliklerinin kamuoyuna paylaşılmasında önemli bir boşluğu doldurmuştur. Ulusal basının yanı sıra yerel basın, kendine has üslubuyla bu boşluğun doldurulmasına katkı sağlamış ve basının gücü ve etkisi yerel basın ile daha da artmıştır. Yerel basın her ne kadar lokal olarak faaliyet göstermiş olsa da, ülkenin tamamı hakkında ipuçları vermesi ve dönemin özel-liklerini yansıtması bakımından oldukça önemlidir. Çünkü yerel basın, faaliyet gösterdiği şehrin özelliklerini aktarmasının yanı sıra ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik özellikleri hakkında da tamamlayıcı bilgi ve belgeler sunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, çok partili hayata geçiş sürecinden 1960 Darbesine kadar olan dö-nemde Erzincan’da faaliyet gösteren basın hakkında bilgi vermek; basın-siyaset ilişkisini tüm yönleriyle ortaya koymak ve son olarak CHP ve DP iktidarları döneminde yerel basına uygulanan baskının derecesini ve darbe ile birlikte basının maruz kaldığı sansürü irdelemektir. Bu amaçla, çalışma aralığını kapsayan dönemde Erzincan’da çıkarılan gazetelerin tüm nüshalarına ulaşılmaya çalışılarak, birbirleriyle mukayese edilip dönemin özelliğinin daha doğru zemine oturtulmasına imkan sağlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Basın, Siyaset, Çok Partili Dönem, 1960 Darbesi, Sansür, Erzincan
Turkish Studies, 2016
Osmanlı’nın klasik döneminde öne çıkan sıbyan mektepleri ve medreseler, modernleşme dönemiyle bir... more Osmanlı’nın klasik döneminde öne çıkan sıbyan mektepleri ve medreseler, modernleşme dönemiyle birlikte dönüşüm yaşamış; iptida mektebi, rüşdiye mektebi, idadiler, çeşitli meslek okulları gibi yeni eğitim kurumları faaliyete sokulmuştur. Eğitimdeki bu modernleşme ekseninde, Erzincan’da da yeni eğitim kurumları açılmıştır. II. Meşrutiyet döneminde, eğitim alanındaki dönüşüm ve gelişimin etkisiyle, yeni eğitim kurumlarının faaliyete geçirilmesine devam edilmiştir. I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele Dönemi’nin kısıtlı imkânlarıyla eğitim faaliyetleri sürdürülmeye çalışılmıştır. Osmanlı Dönemi’ndeki eğitim kurumları Cumhuriyet’e intikal etmiş, eğitim sisteminde bir takım değişikliklerle birlikte Cumhuriyet Dönemi’nin eğitim politikaları şekillenmiştir. Cumhuriyet Dönemi eğitim politikaları, tek parti ve çok partili hayatın kendine has şartları altında, iki farklı yapıda uygulamaya konulmuştur. Bu çalışmanın amacı; tarihi süreç içerisinde Erzincan’ın, stratejik ve jeopolitik konumu dolayısıyla, her zaman önemli bir eğitim merkezi olduğunu ortaya koymak, Cumhuriyet Dönemi’ne kadar gerçekleşen eğitim faaliyetlerinin, belgeler ışığında, kronolojik olarak doğru bir zemine oturtulmasını sağlamaktır. Çalışma, 1923- 1960 yılları arasındaki Erzincan’ın, eğitim hayatını ve eğitim kurumlarını kapsamaktadır. Üç bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde; Erken Cumhuriyet Dönemi eğitim politikalarının Erzincan’a yansımaları, ikinci bölümünde; 1939 Erzincan Depremi’nin eğitim ve eğitim kurumlarına olan etkisi ve depremin ardından CHP iktidarı döneminde Erzincan’daki eğitime dair alınan uzun ve kısa vadeli tedbirler, üçüncü bölümde ise DP dönemi Erzincan’daki eğitim faaliyetleri incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: CHP, DP, 1939 Depremi, Eğitim, Eğitim Kurumları, Erzincan.
Turkish Studies, 2017
ÖZET Salgın hastalıklar, devletleri siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik yönden etkileyen en önemli... more ÖZET Salgın hastalıklar, devletleri siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik yönden etkileyen en önemli faktörlerden biri olmuştur. Osmanlı Devleti'ni özellikle 19. yüzyılda derinden etkileyen ve devleti sağlık konusunda uğraştıran en önemli hadise, frengi hastalığının salgın şeklinde yayılmasıdır. Frengi, masum ve masum olmayan yollarla Anadolu topraklarının neredeyse tamamında, Ortadoğu, Rumeli ve Balkanlar'da çok geniş bir alanda etkisini göstermiştir. Salgın halinde yayılan hastalık; çocuk, yaşlı, erkek, kadın, şehirli, köylü, mahkûm, esnaf, halk ve askerler arasında görülmüştür. Frengi aynı dönemde ya da farklı dönemlerde olmak üzere sadece belirli bir vilayeti, birden fazla vilayeti, vilayetlerin sadece belirli kazalarını veyahut kazanın bir bölümünü etkisi altına almıştır. Devlet dönemin zor şartları altında frengiyle etkin bir şekilde mücadele etmek ve frenginin yayılmasını önlemek için bir takım tedbirlere başvurmuştur. Devlet ilk etapta frenginin yoğun olarak görüldüğü yerlere uzman tabip göndermiş ve hastane açmıştır. Hastane açılması mümkün olmayan yerlere ise seyyar ekipler ve seyyar hastaneler göndermiştir. Ayrıca çıkarılan nizamname ve talimatnameler ile hastalık kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Frengi salgının görüldüğü yerlerden biride Bitlis Vilayetine bağlı Ahlat Kazasıdır. Ahlat'ta frengi, özellikle 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında oldukça etkili olmuştur. Bu dönemde frenginin tedavisi ve yayılmasının önlenmesi için gerek merkezi gerekse ve yerel yöneticiler tarafından müdahale edilmiştir. Ancak devletin Ahlat'ta almış olduğu tedbirler işe yaramamış ve imkansızlıklar nedeniyle hastalığın yayılması önlenememiştir.
JOURNAL OF SOCIAL AND HUMANITIES SCIENCES RESEARCH, 2018
Sıtma, salgın hastalıklar içinde en çok ölüme sebep olan hastalıktır. Anadolu topraklarında ilk k... more Sıtma, salgın hastalıklar içinde en çok ölüme sebep olan hastalıktır. Anadolu topraklarında ilk kez 18. yüzyılda tespit edilen sıtma, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'ni uğraştıran en önemli sağlık sorunlarından biri olmuştur. Bu dönemde sıtmayla mücadele etmek ve yayılmasını önlemek için devlet tarafından birtakım tedbirler alınmıştır. I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesi ve savaş yıllarında sıtma, salgın olarak ve daha etkili bir şekilde görülmeye başlamıştır. Savaş döneminde, sıtmadan dolayı asker ve sivil halktan çok sayıda kişi hayatını kaybetmiştir. Bu dönemde çıkarılan bir takım kanunlar ve uygulamalar ile kısıtlı imkânlarla sıtma ile mücadele edilmeye çalışılmış ise de Milli Mücadele'nin başlamasıyla bu çabalar yetersiz kalmıştır. Milli Mücadele döneminde nüfusun yarısı sıtmaya yakalanmış ve yüzbinlerce kişi savaştan, işten ve tarladan geri kalmıştır. Cumhuriyet'in ilanından bir yıl sonra sıtma salgını felaket boyutuna ulaşmış, ölümler ciddi boyutlarda artmış, kısacası hayatın tüm alanları olumsuz olarak etkilenmiştir. Bu durumda devlet meseleye el atmış ve 1924 yılında, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti tarafından sıtma ile mücadele raporu hazırlanmıştır. Bu çalışmada, sıtmayla mücadele etmek ve yayılmasını önlemek amacıyla hazırlanan rapor, tüm detayları ile ele alınmıştır. Çalışmada ayrıca 1924 yılında hazırlanan Türkiye'nin sıtma ve bataklık haritasına yer verilerek, bataklık mahalleri, sıtmalı mıntıkalar, pirinç ve kenevir yetiştirilen mıntıkalar, sıtmanın şiddetli görüldüğü mahallerin tahmini hudutları ve münferit sıtmalı köylerin bölgelere göre tespiti yapılmıştır.
SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL, 2018
Bu çalışmayla sosyal bilgiler öğretmen adaylarının eleştirel düşünme eğilimlerinin bazı değişkenl... more Bu çalışmayla sosyal bilgiler öğretmen adaylarının eleştirel düşünme eğilimlerinin bazı değişkenlere (cinsiyet, sınıf düzeyi, mezun olunan ortaöğretim kademesi, algılanan sosyal ekonomik düzey, yaşamın çoğunun geçirildiği yer, algılanan anne-baba tutumu ve yılda okunan kitap sayısı) göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemek amaçlanmıştır. Araştırma; ilişkisel tarama modeline dayalı bir çalışmadır. Bu çalışmanın araştırma grubu, 2017-2018 eğitim-öğretim akademik yılında Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünde öğrenim gören ve basit seçkisiz örnekleme yöntemine göre belirlenen 134(%56.1)’ü kadın, 105(%43.9)’i erkek olmak üzere toplam 239 (%100) sosyal bilgiler öğretmen adayından oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Eleştirel Düşünme Eğilimi Ölçeği (Akın, vd., 2013) ve Kişisel Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmada sosyal bilgiler öğretmen adaylarında eleştirel düşünme değişkeninin cinsiyet, sınıf düzeyi, mezun olunan ortaöğretim kademesi, algılanan sosyal ekonomik düzey, yaşamın çoğunun geçirildiği yer, algılanan anne-baba tutumu ve yılda okunan kitap sayısı değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığı ilişkisiz (bağımsız) örneklemler için t testi ve ilişkisiz örneklemler için tek yönlü ANOVA analiz yöntemi ile incelenmiştir. Araştırmada elde edilen bulgulara göre; sosyal bilgiler öğretmen adaylarının eleştirel düşünme puan ortalamalarının cinsiyete, yaşamın çoğunun geçirildiği yerleşim yerine, algılanan anne-baba tutumlarına ve kitap okuma sayısına göre anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği; algılanan sosyal-ekonomik düzeye, mezun olunan ortaöğretim kademesine ve sınıf düzeyine göre ise anlamlı düzeyde bir farklılık göstermediği belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Düşünme, Eleştirel Düşünme, Öğretmen Adayı.
International Journal of Social Science Research, 2017
Araştırma, Osmanlı Devletinin son devri ve Türkiye Cumhuriyetin ilk çeyreğinde görev yapmış din v... more Araştırma, Osmanlı Devletinin son devri ve Türkiye Cumhuriyetin ilk çeyreğinde görev yapmış din ve eğitim hizmetlerinde bulunmuş ulemaların biyografi çalışmalarını içermektedir. Erzurum, Elazığ, Sivas ve Batum bölgesi doğumlu ulemaların biyografileri üzerinden Osmanlı Devleti’nin son döneminde din ve eğitim hizmetlerinin nasıl yapıldığı hususları araştırılmıştır. Ayrıca ulema biyografilerine dayanarak prosopografik çalışmaların nasıl yapılacağı ve bununla ilgili temel veriler ortaya konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Ulema, Osmanlı Devleti, Erzurum, Elazığ, Batum, Sivas
SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL, 2017
Osmanlı Dönemi’nde ilk meclis seçimleri, 1876 tarihinde ilan edilen “Kanun-i Esası” ile mümkün ol... more Osmanlı Dönemi’nde ilk meclis seçimleri, 1876 tarihinde ilan edilen “Kanun-i Esası” ile mümkün olabilmiştir. 1876 seçimlerini, 1908, 1912, 1914, 1919, 1920 ve 1923 seçimleri izlemiştir. Cumhuriyet’in ilanından sonra tek parti döneminde, 1927, 1931, 1935, 1939 ve 1943 seçimleri yapılmış ve tek partili seçimler dönemi, 1946 yılına kadar devam etmiştir. Her seçimde farklı uygulamalara yer verişmiş olsa da genel olarak bu seçimler demokratik olmayan seçimler olarak adlandırılmıştır. 1946 seçimlerinde, açık oy ve kapalı sayım esasına dayalı tek dereceli seçim sistemine geçilmiştir. Türkiye’de, demokratik koşullarda serbest seçimlerin yapılmasını sağlayan ilk seçim 1950 seçimleridir. Nitekim ilk kez, ikinci bir parti iktidarı ele geçirmek için seçmen karşısına çıkmış ve seçimlerde gizli oy açık tasnif uygulamasına geçilmiştir. Demokrat Parti iktidarının başladığı 1950 seçimlerini, 1954 ve 1957 seçimleri izlemiştir. Bu çalışmanın amacı, 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinin Erzincan boyutunu inceleyerek, seçimler öncesi partilerin Erzincan’daki faaliyetleri ve seçim sonuçlarını detaylarıyla ele almaktır. Ayrıca seçimlerde siyasi partilerin Erzincan’da gösterdikleri adaylar ve Erzincan’ı temsil eden milletvekilleri hakkında bilgi verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Seçimler, Siyasi Partiler, Seçmen, Milletvekilleri, Erzincan.
JOURNAL OF SOCIAL AND HUMANITIES SCIENCES RESEARCH , 2019
Yaklaşık altı asır gibi büyük bir zaman diliminde vücut bulan ve bu suretle oldukça geniş sınırla... more Yaklaşık altı asır gibi büyük bir zaman diliminde vücut bulan ve bu suretle oldukça geniş sınırlara sahip olan Osmanlı Devleti, uluslararası politikada önemli birçok savaşa ve antlaşmaya imza atmıştır. Nitekim 93 Harbi olarak adlandırılan, 1877-1878 yıllarında Osmanlı Devleti ve Rusya arasında gerçekleşen savaş sonucunda Osmanlı Devleti yenilgiye uğramıştır. Bu yenilginin ardından 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması’yla Batum Rusya’ya bırakılmıştır. Böylece bu bölgeden Anadolu’ya doğru kitlesel göç hareketlerinin gerçekleşmesi kaçınılmaz olmuştur.
Bu çalışmada, doğum yeri Batum olan fakat 93 Harbi nedeniyle anayurt olarak bildikleri Anadolu topraklarına göç etmek zorunda kalan ulemaya ait biyografi niteliği taşıyan tercüme-i hal varakaları incelenmiştir. Hal tercümelerinde; memura ait ailevi bilgiler, eğitim hayatları, hizmet görevleri ve ikametleri hakkında özel bilgilere ulaşılmıştır. Bu çalışmada, İstanbul Müftülüğü Şeriye Sicilleri Arşivi ve Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivi’nden elde edilen kayıtlardan Batum Ulemasının biyografilerine ulaşılmış ve bu biyografiler ışığında dönemin ilmiye sınıfı, siyasi, iktisadi, eğitim, kültürel ve sosyal yapısına dair önemli tespitlere dikkat çekilmek istenmiştir.
Anahtar Kelimeler: 93 Harbi, Göç, Batum Uleması.
ULUSLARARASI AHISKA TÜRKLERİ SEMPOZYUMU, 2017
Tarih yazıcığında, yazılı kaynakların ve maddi kültür unsurlarının yanı sıra sözlü kaynaklarında ... more Tarih yazıcığında, yazılı kaynakların ve maddi kültür unsurlarının yanı sıra sözlü kaynaklarında ayrı bir önemi vardır. Sözlü tarih çalışmaları, geçmiş olay ve yaşamlara katılmış kişilerle yapılan görüşmeler aracılığıyla tarihsel bilgi toplamak ve bu tarihsel bilgileri koruyarak geleceğe taşımayı amaçlamaktadırlar. “Canlı tarih” olarak ifade edilen ve incelenen dönemde yaşamış ve o döneme tanıklık eden kişilerin anlatılarından elde edilen sonuçlar, bazı durumlarda yazılı kaynaklardan daha yeni ve orijinal bilgiler içerebilmektedir. Sözlü tarih çalışmalarının önemi ve etkisi dikkate alınarak hazırlanan bu çalışmada, 2014 yılında Ukrayna’daki savaş dolayısıyla yaşadıkları bölgeyi terk ederek Erzincan’ın Üzümlü İlçesi’ne göç etmek durumunda kalan Ahıska Türkleri konu edilmiştir. Çalışmada, ilçede yaşayan ve belirli bir yaş grubunun üzerindeki kişilerle yüz yüze görüşmeler yapılarak, Ahıska Türklerinin tarihi süreç içerisinde siyasi, sosyal, ekonomik, demografik, eğitim, sağlık vb. gibi konularda yaşadıkları sıkıntılar incelenmiştir. Bununla birlikte Ahıska Türklerinin 1944 yılında başlayan 70 yıllık sürgün hikâyesini konu alan bu çalışma ile Ahıska Türklerinin sürgün yıllarında yaşadıkları zulme ve maruz kaldıkları insanlık dışı uygulamalara yer verilmiştir. Bu çalışmayla, tarihi süreç içerisinde yaşanan olumsuzlukların yarına taşınarak gelecek kuşaklara aktarılması ve kalıcılık sağlanması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ahıska Türkleri, Sürgün, Sözlü Tarih.
ULUSLARARASI DARBE SEMPOZYUMU, 2017
Algı, her türlü yöntemi kullanarak toplumu kendi rızasıyla ikna etmektir. Başka bir ifadeyle algı... more Algı, her türlü yöntemi kullanarak toplumu kendi rızasıyla ikna etmektir. Başka bir ifadeyle algı yönetimi, toplumun tutumlarını ve tarafsız düşünme yeteneklerini etkilemek için girişilen her türlü eylemi kapsar. Bu doğrultuda planlı ve bilinçli olarak yürütülen çabaların başında basın yayın faaliyetleri gelmektedir. Toplumsal algı oluşturmada basının propaganda malzemesi olarak kullanıldığı en önemli hadiselerden biri de 1960 darbesidir. Nitekim 1960 darbesi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapısının dışında yapılan ilk darbedir. Türk siyasi hayatının en önemli dönüm noktalarından biri olan 1960 darbesi, siyasi, sosyal ve ekonomik pek çok gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Darbe sonrası 37 subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi (MBK) kurulmuştur. MBK tarafından anayasa ve TBMM feshedilmiş, tüm siyasi faaliyetler askıya alınmıştır. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere birçok Demokrat Partili tutuklanmıştır. Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun da tutuklananlar arasındadır. Tutuklananlar Yassıada’ya götürülmüşler ve tutuklular ağır işkenceye ve kötü muamelelere maruz kalmışlardır. Ardından başlayan Yassıada yargılamaları neticesinde Başbakan Adnan Menderes’le birlikte Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilmişlerdir. 1960 darbesinden sonra ülke yönetimini ele geçiren darbeci cunta, darbe girişimini meşru bir zemine oturtmak ve halk nazarında oluşan kötü izlenimi silmek maksadıyla planlı bir toplumsal algı oluşturmaya başlamıştır. Darbe sonrası basına sansür getirilmiş ve algı oluşturmak için ulusal basının yanı sıra yerel basın da propaganda amaçlı kullanılmıştır. Bu dönemde yerel basının faaliyet gösterdiği şehirlerde, daha kısa sürede tesirli bir etki bırakacağı gerçeğinden yola çıkılarak, “darbe” kavramını halk gözünde yumuşatmak ve darbeyi haklı bir gerekçeye oturtmak amacıyla yerel basının gücünden azami ölçüde istifade edilmiştir. Darbe sonrası sansüre uğrayan bazı yerel gazeteler kapanmış, bazıları yayın politikalarını değiştirmek zorunda kalmış, bazıları da darbeyi destekleyen yeni bir yayın politikasıyla ilk kez yayın hayatına başlamıştır. Bu gazetelerden biri de çalışmanın konusu olan ve 1960 darbesinden sonra Gümüşhane’de yayın hayatına başlayan İnkılâbın Sesi Gazetesi’dir. Bu çalışmanın amacı, darbeden sonra planlı bir şekilde başlatılan toplumsal algı oluşturmada yerel basının gücü ve etkisini ortaya koymaktır. Çalışmada, İnkılâbın Sesi Gazetesi hakkında bilgi verilerek, gazetenin çıkarılış nedeni, okuyucuya yönelik ne tür bir algı oluşturulmaya çalışıldığı ve algıyı oluştururken kullanılan yöntemler üzerinde durulmuştur. Bu çalışmayla, gazetenin tüm nüshalarına ulaşılmaya çalışılarak Gümüşhane özelinde ve Türkiye genelinde dönemin özelliğinin doğru bir zemine oturtulmasına imkân sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: 1960 Darbesi, Yerel Basın, Gümüşhane, İnkılâbın Sesi Gazetesi, Algı Yönetimi.
ULUSLARARASI ERZİNCAN TARİHİ SEMPOZYUMU, 2019
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni siyasi, sosyal ve ekonomik olarak en çok etkileyen ilk ve en öneml... more Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni siyasi, sosyal ve ekonomik olarak en çok etkileyen ilk ve en önemli deprem, 1939 depremidir. 27 Aralık 1939’da meydana gelen deprem, Erzincan başta olmak üzere 400 km. uzunlukta ve 200 km genişlikte bir bölgeyi etkisini altına almış, pek çok can ve mal kaybına yol açmıştır. Bir yandan deprem sonrası “Yasak Şehir”, “Muvakkat Şehir” ve “Yenişehir” olarak adlandırılan üç sahaya bölünmüş olan Erzincan’da imar faaliyetleri devam ederken diğer yandan İl Genel Meclisi tarafından yeni Erzincan’ın Cumhuriyet Meydanı’na bir anıt konulması için çalışmalara hız verilmiştir. Bu çalışmada, 1939 depreminin neden olduğu dönemin siyasi, ekonomik ve sosyokültürel şartları içerisinde yapılan İnönü Anıtı’nın öyküsü ele alınmıştır. Çalışmada, anıt heykel çalışmalarının Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte yeni sistemin kalabalık kitleleri etkileyen ve iktidarın gücünü temsil eden bir unsur olmakla birlikte anıtın, Erzincan’a özgü dönemsel şartların etkisi ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Anıtın yapılış amacı, anıtla verilmek istenen mesaj, anıtın toplum üzerindeki etkileri ve anıta yönelik yapılan eleştiriler çalışmada ele alınan başlıca hususlardır.
Anahtar Kelimeler: 1939 Depremi, İnönü Anıtı, Erzincan.
ULUSLARARASI ERZİNCAN TARİHİ SEMPOZYUMU, 2019
Türk siyasi tarihinde siyasi partilerin ortaya çıkışı XIX. yüzyılda olmuştur. II. Meşrutiyet Döne... more Türk siyasi tarihinde siyasi partilerin ortaya çıkışı XIX. yüzyılda olmuştur. II. Meşrutiyet Dönemi’ne kadar gizli örgüt şeklinde faaliyetlerini sürdüren cemiyetler, modernleşme süreciyle olgunlaşma dönemine girmiş ve birer siyasi partiye dönüşmüştür. Siyasi partilerin yasal bir zemine oturtulması ise II. Meşrutiyet Dönemi’nde 1909 yılında Kanun-i Esasi’de yapılan köklü değişiklikler ile sağlanmıştır. 1909 yılından 1918 yılına kadar onlarca siyasi parti kurulmuştur. Milli Mücadele Dönemi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bir cemiyet olarak faaliyet göstermiş ve daha sonra Halk Fırkası’nın temelini oluşturmuştur. 1923-1960 yılları arası siyasi partiler, tek parti ve çok partili dönemlerde çeşitli evrelerden geçerek olgunlaşma sürecine girmişlerdir. 1924 ve 1930’daki çok partililik denemelerinin başarısızlığa uğramasından sonra 1946 yılında kurulmaya başlanan yeni siyasi partiler ile yeniden çok partili hayat başlamıştır. Ancak 1946 yılından 27 Mayıs 1960 darbesine kadar olan dönemde daha çok iki partili bir sistem öne çıkmıştır. Bu çalışmada, incelen dönem aralığında Erzincan’da faaliyet gösteren siyasi partiler genel hatlarıyla ele alınmıştır. Çok partili dönemde siyasi partiler arası çekişme irdelenerek, partilerin rakip partiye yönelik üstünlük kurma gayretleri, uyguladıkları metotlar ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Siyasi Partiler, Çok Partili Dönem, Siyasi Mücadele, Erzincan
ULUSLARARASI ERZİNCAN SEMPOZYUMU, 2016
Osmanlı hukuk sistemi içerisindeki suç ve ceza meseleleri, İslam hukuku normlarına göre esas alın... more Osmanlı hukuk sistemi içerisindeki suç ve ceza meseleleri, İslam hukuku normlarına göre esas alınmış ancak ihtiyaca göre kendine has yeni düzenlemelerle şekillenmiştir. Osmanlı’da hapis cezaları, başlarda “mahbes” olarak ifade edilen kale, kule, tersane, gemi ya da zindanlarda uygulanmıştır. Tanzimat sonrası hapishaneler, batılılaşmanın etkisiyle yaygınlaşmış ve XIX. yüzyılın sonuna doğru hapishane koşulları ıslah edilmeye başlamıştır. XIX. ve XX. yüzyılda çıkarılan nizamnameler ile hapishaneler, modern esaslara göre yeniden düzenlenmiştir. Ancak hapishanelerde istenilen modernleşme ve düzenlemeler Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’ndan kaynaklanan maddi imkânsızlıklar neticesinde gerçekleştirilememiş ve bu sorun Cumhuriyet’e intikal etmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde asayiş işleri ve hapishaneler, çeşitli kanunlarla birlikte yeni düzenlemelere tabi tutulmuş ve yeni kurumlar oluşturulmuştur. Bu uygulamalar çerçevesinde Erzincan ve çevresinde yaşanan eşkıyalık hareketleri, demiryolu çalışmaları ve 1939 Erzincan Depremi bölgede asayiş noktasında sıkıntılara neden olmuştur. Bu dönemde suçluların ıslahına yönelik atılan en önemli adımlardan biri ise Erzincan Zirai Hapishanesi’dir. Bu çalışmada, belirlenen dönemde Erzincan’daki asayiş işlerini olumsuz etkileyen konular üzerinde durularak, dönemin özelliğine ışık tutulmak amaçlanmıştır. Ayrıca Erzincan’daki hapishanenin durumu ve 1939 Depremi’nde hapishanedeki mahkûmların sergilediği tutumlar ele alınmıştır. Bunun yanında Erzincan Zirai Hapishanesi ile ortaya konulan hedefler irdelenerek, hayata geçirilememesinin nedenleri üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Asayiş, Erzincan, Hapishane, Zirai Hapishane.
5. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, Üsküp, Makedonya, 2019
Halkevleri, Atatürk devrimlerini halka benimsetmek, halkın eğitim seviyesini yükseltmek, Cumhuriy... more Halkevleri, Atatürk devrimlerini halka benimsetmek, halkın eğitim seviyesini yükseltmek, Cumhuriyetin kültür etkinliklerini, Milli Eğitimin yanında yürütmek ve halkı homojen bir topluluk haline getirmek amacıyla teşkilatlandırılmış kurumlardır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, yeni rejimin halka anlatılması ve düzenli bir şekilde bilgi verilmesi gerekiyordu. Yeni ve eski rejim arasında bir köprü vazifesi gören Halkevleri, dönemin önemli kurumlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Halkevleri, yetişkinler eğitimi düşüncesinin gelişmiş bir uygulaması olarak ortaya çıkmıştır. Halkevlerinde şu çalışma şubeleri vardır: 1)Dil, Edebiyat, Tarih 2)Güzel Sanatlar 3)Temsil 4)Spor 5)İçtimaî Yardım 6)Halk Dershane ve Kursları 7)Kütüphane ve Neşriyat 8)Köycülük 9)Müze ve Sergi. Halkevleri sözü edilen çalışma alanlarında 1951 yılına kadar faaliyetlerde bulunmuştur. Demokrat Parti (DP)’nin iktidara gelmesi ile 8 Ağustos 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5830 sayılı yasa ile kuruluşa ait bütün mallarına el konularak Halkevleri kapatılmıştır. Bu çalışmanın amacı; arşiv kayıtlarından elde edilen bilgilere göre Tunceli’de faaliyet gösteren Pertek ve Hozat Halkevlerinin idare heyetlerini tespit etmek, bölgedeki eğitim ve kültür başta olmak üzere siyasi, sosyal, ekonomik, sağlık, spor gibi diğer birçok alanlardaki faydalarını ortaya koymaktır.
Anahtar Kelimeler: CHP, Halkevi, Pertek, Hozat, Tunceli.
ULUSLARARASI ERZİNCAN SEMPOZYUMU, 2019
Anadolu’ya göçler, Osmanlı’nın son dönemindeki gibi yoğun olmasa da, Cumhuriyet döneminde de yaşa... more Anadolu’ya göçler, Osmanlı’nın son dönemindeki gibi yoğun olmasa da, Cumhuriyet döneminde de yaşanmıştır. Cumhuriyet dönemi Anadolu’ya yapılan göçlerin ortak özelliği, büyük acıların yaşanmasının ardından yapılan zorunlu göçler olmasıdır. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Balkanlardan yoğun bir şekilde kitlesel göç hareketinin yaşandığı bilinmektedir. Bu göçlerden ilki Lozan Antlaşması gereğince 1923’de uygulanan nüfus mübadelesi kapsamında yapılan göçler, ikincisi 1924’de başlayıp 1930’lu yıllarda kitlesel olarak Bulgaristan ve Romanya ağırlıklı olmak üzere Balkanlardan Türkiye’ye yapılan göçlerdir. Üçüncüsü ise 1950’li yılların başında Bulgaristan’ın “türdeş tek bir ulus” politikası nedeniyle Bulgaristan’dan yapılan göçlerdir. Bu çalışmada; incelenen dönem aralığında çeşitli sebeplerden dolayı Erzincan’a farklı dönemlerde yaşanan göç hareketlerini incelemektir. Çalışmada, göç hareketlerinin yaşandığı dönemlerde, dünyanın ve Türkiye’nin mevcut siyasi, sosyal, iktisadi vb. gibi şartlarının yanı sıra Erzincan’ın kendine has şartları ele alınmıştır. Bununla birlikte gerek göçmenler gerekse yerli halk üzerinde etki bırakan bir takım temel sorunlar da çalışmada ele alınan diğer konulardır.
ULUSLARARASI ERZİNCAN TARİHİ SEMPOZYUMU, 2019
Büyük deprem kuşağı içerisinde bulunan Erzincan Ovası en şiddetli depremlere maruz kalmıştır. Erz... more Büyük deprem kuşağı içerisinde bulunan Erzincan Ovası en şiddetli depremlere maruz kalmıştır. Erzincan’ın bu kuşak üzerinde bulunan diğer yerlere nazaran özel bir durumu vardır. Bu özel durum ülkemizi doğudan batıya keteden Kuzey Anadolu Fayına bağlı en genç ve geniş ölçülü tektonik hareketlerdir. Erzincan Ovası’ndaki çökmeler bitmemiştir ve devam edecektir. Sık sık meydana gelen depremler bunun en bariz delilidir. Erzincan’da meydan gelen bu depremler yüzünden şehir ve çevresi zaman zaman yıkıntı haline gelmiş, tarihi eserlerin çoğu yok olmuş, bir kısmı ise harabe halini almıştır. X. yüzyıldan itibaren birçoğu şiddetli olmak üzere 36 kadar depremin meydana geldiği tespit edilmiştir. Farklı kaynaklarda tarihi süreç içerisinde Erzincan veya yakın çevresinde çok sayıda can ve mal kaybına neden olan depremlerin meydana geldiğine işaret edilmektedir. 967, 1045, 1168, 1287, 1422, 1576, 1666 depremleri can kaybının olduğu yazılı kayıtlara geçen en önemli doğal afetlerdendir. Tarihi belgeler ışığında Erzincan’ın son bin yılda 11 kez tümüyle yıkıldığı belirtilmektedir