Togay Seçkin Birbudak | Gazi University (original) (raw)
Papers by Togay Seçkin Birbudak
Participatory Educational Research (PER) , 2023
Distance education is a type in which individuals can realize their learning activities in line w... more Distance education is a type in which individuals can realize their learning activities in line with their current technological possibilities, independent of time and space concepts, sharing information and documents with technological tools and applications, and establishing communication and interaction. Self-efficacy is knowing and believing in one's abilities to do a job. Self-efficacy belief levels towards online learning environments are important factors affecting the educational process. For this reason, determining students' self-efficacy levels in distance education processes is accepted as an essential factor in increasing the quality of educational activities. This study aimed to determine the distance education self-efficacy belief levels of prospective history teachers and the distance education self-efficacy belief levels according to variables such as readiness, gender, grade, and disadvantage. Within the scope of the research, two different scales were used with 109 history teacher candidates from different grade levels of 4 different state universities with the appropriate or convenient sampling method. As a result of the research, no significant difference was found in readiness, gender, and grade variables. Another finding of the study was that disadvantages such as mobile data and internet problems had a negative effect on self-efficacy belief levels. In addition to these, it was investigated whether pre-service teachers' online readiness level was related to self-efficacy belief level and a positive relationship was found between readiness level and self-efficacy belief level.
BAYTEREK Uluslararası Akademik Araştırmalar Dergisi, 2023
Gelişmekte olan ülkeler hemen her alanda olduğu gibi eğitimsel alandaki yaşadıkları değişimi düny... more Gelişmekte olan ülkeler hemen her alanda olduğu gibi eğitimsel alandaki yaşadıkları değişimi dünyadaki gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerini temel alarak gerçekleştirmektedir. Bu durum ülkelerin eğitim sistemlerini gözden geçirmelerine, sistemlerinde güncellemelere ya da çeşitli değişimlere kapı aralamaktadır. Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı 2018 yılından itibaren LGS sınavında yer alacak soru tarzlarını güncelleyerek öğrencilerin gerçek hayatlarında kullanabilecekleri becerileri ölçebilecek tarzda yeni nesil soruların ilgili sınavda yer almasına karar vermiştir. Bu sınavda güncellenen yeni nesil soru türlerinden birisi de T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük sorulardır. Yeni nesil T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük sorularına ilişkin ilgili öğrencilerin tutumlarını belirlemede kullanılabilecek ölçek geliştirmek amacıyla ortaya konan bu çalışmanın verileri 2021-2022 eğitim öğretim yılının bahar döneminde Ankara ili merkez ilçelerinde bulunan ortaokulların yedinci ve sekizinci sınıflarında öğrenim gören 157 öğrencilerden elde edilmiştir. Toplanan veriler doğrultusunda gerçekleştirilen analizler sonucunda; ölçeğin madde toplam korelasyon katsayılarının kabul edilebilir seviyede olduğu ve tüm maddelerin istatistiksel olarak anlamlılık gösterdiği saptanmıştır. Ayrıca yapılan açımlayıcı faktör analizi sonucunda ise ölçek maddelerinin üç boyut altında toplandığı görülmüştür. Öte yandan ölçeğin geneline yönelik saptanan güvenirlik katsayısı ile geçerliğine ilişkin veriler göz önünde bulundurulduğunda ölçme aracının ortaokul öğrencilerinin yeni nesil T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük sorularına yönelik tutumlarını ortaya koymada kullanılabilecek bir ölçme aracı olduğu söylenebilir.
Journal of Universal History Studies (JUHIS), 2024
İnsanlık tarihinin en eski devirlerinden itibaren madencilik faaliyeti devletlerin önemli stratej... more İnsanlık tarihinin en eski devirlerinden itibaren madencilik faaliyeti devletlerin önemli stratejik kaynaklarından biri olmuştur. Osmanlı Devleti de kuruluşundan yıkılışına kadar geçen altı asırlık süreçte hüküm sürdüğü geniş coğrafyada farklı doğal maden kaynaklarından mevcut imkânlar çerçevesinde istifade etmiştir. Ancak teknik ilerlemelere bağlı olarak XIX. yüzyılda Dünya’da madencilik alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Avrupa’da modernleşen madencilik faaliyetlerinin Osmanlı topraklarında da uygulanabilmesi için birtakım temel düzenlemeler yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda öncelikle devletin bürokratik yapılanmasında madencilik alanının kurumsallaşması ve kanuni zeminin oluşturulması üzerinde durulmuş, bu alana yönelik özel bir eğitim sisteminin olmayışı mühendis ihtiyacını beraberinde getirmiş ve yabancı uyruklu maden mühendisleri istihdam edilmeye başlanmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti hizmetine giren ilk yabancı mühendislerden olan Alman maden mühendisi Wilhelm Fischbach'ın faaliyetleri bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Devlet Arşivleri Başkanlığı bünyesinde bulunan arşiv belgeleri ile Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü arşivinde yer alan kayıtlar çalışmanın ana eksenini oluşturmaktadır. Yaklaşık yarım asır Osmanlı madenlerinde görev yapan W. Fischbach hem pek çok maden sahasında üretim ve inceleme süreçlerinin önemli bir parçası olmuş hem de raporlarıyla Osmanlı madencilik sektörüne dair görüşlerini dile getirmiştir. Bununla birlikte kendi icadı olarak ifade ettiği altın arama makinesi ile de denemelerde bulunmuştur.
Anadolu ve Balkan Araştırmaları Dergisi, 2023
Tuna’nın kuzeyi XIV. Yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti için önemli bir hedef haline g... more Tuna’nın kuzeyi XIV. Yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti için önemli bir hedef haline gelmiş ve Romanya’nın tarihî voyvodalıkları olan Eflak ve Boğdan düzenlenen seferler neticesinde önce haraca bağlanmış, Fatih Sultan Mehmed zamanında ise kesin olarak hâkimiyet altına alınmıştır. Dört asırdan uzun bir süre elde tutulan Eflak ve Boğdan, Balkanlardaki genel idare anlayışından farklı bir metotla merkezî idareye bağlı otonom yapılar olarak konumlandırılmıştır.
Ancak XVIII. Yüzyıldan itibaren gerek idarede yaşanan aksaklıklar ve gerekse Rusya ile yaşanan savaşlar bu beylikler üzerindeki Osmanlı hâkimiyetini önemli derecede zayıflatan gelişmeler olmuştur. Bunlara ilaveten beyliklerden yükselen birlik yanlısı politik hareketlerin de etkisiyle XIX. Yüzyılın ikinci yarısında ilk önce Tuna prenslikleri tek bir idare altında birleşmiş, sonrasında da bağımsız Rumen devleti tesis edilmiştir.
Söz konusu çalışma Eflak ve Boğdan beyliklerinin kesin bir şekilde birleşmesini sağlayan ve ileride bağımsız Romanya’nın ilk kralı unvanını kazanacak olan Alman Prensi Carol’un ülkenin başına geçiş sürecini Osmanlı basınında yer alan haberler ekseninde ele almaktadır.
Gazi Akademik Bakış, 2023
XX. Yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti ile İtalya arasındaki siyasi ilişkilere bakıldığında ... more XX. Yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti ile İtalya arasındaki siyasi ilişkilere bakıldığında
öne çıkan başlıklar Trablusgarp Savaşı, I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki Anadolu’daki İtalyan işgal girişimidir. Gerçekten de 1911 yılında İtalya’nın Osmanlı hâkimiyetinde bulunan
Libya topraklarını işgalinden sonraki süreçte İtalya-Osmanlı ilişkilerinin dostluk zeminine
oturması mümkün olmamıştır. I. Dünya Savaşı yıllarında iki ülke birbirine düşman ittifak
grupları arasında mücadele vermiş, savaşın ardından İtilaf devletlerinin işgaline uğrayan
Anadolu topraklarında İtalyan birlikleri de yer almıştır. Ancak bu gelişmelerin hemen öncesindeki yıllara bakıldığında yaşanan bir doğal afet ile bağlantılı olarak Osmanlı Devleti
ile İtalya arasında insanî yardımlaşma ve dostluk ilişkileri kapsamında değerlendirilebilecek
birtakım gelişmeler dikkati çekmektedir.
28 Aralık 1908 günü merkez üssü İtalya’nın güney ucunda bulunan Messina Boğazı olan deprem ve sonrasında oluşan tsunami bölge halkı için tam bir felaket halini almıştır. Sabah saatlerinde yaşanan deprem ile bölge ağır hasar almış, sarsıntıdan kısa bir süre karayı vuran
tsunami dalgaları felaketin etkisini daha da arttırmıştır. Toplamda 60.000 kadar insanın hayatını kaybettiği, başta Messina ve Reggio Calabria şehirleri olmak üzere birçok yerleşim yerinin neredeyse yaşanılmaz bir hale geldiği bu depremin ardından pek çok ülke İtalya’ya yardım eli uzatmış, tıbbî ihtiyaçlar, barınma, gıda ve diğer hususlarda yardımda bulunmuştur.
Bu kapsamda Osmanlı Devleti de deprem haberi İstanbul’a ulaştıktan hemen sonra harekete
geçerek İtalya’ya yardımda bulunma kararı almıştır. Bu çalışma 1908 Messina depreminin
ardından yaşanan büyük felaket münasebetiyle Osmanlı Devleti’nin afetzedelerin yaralarının
sarılması ve dayanışma amacıyla İtalya’ya yapmış olduğu yardımları konu edinmektedi
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi,, 2018
Before the World War I, military struggles that were precursors of war took place in various tens... more Before the World War I, military struggles that were precursors of war took place in various tense regions of the world besides the territories ruled by the Ottoman Empire. In the quarter century before the World War I, the Ottoman Empire engaged in the Turco-Italian War with Italians and in the Balkan Wars with the Balkan countries. The leading actor of the wars taking place in the Far East, on the other hand, was Japan. The Japanese fought a war with the Chinese in 1894-1895 and with Russia in 1904-1905. They won a victory in those wars, contrary to what the Ottoman Empire did. This research aims to reveal the relationships between Japan, which gained momentum in the Far East at the beginning of the 20 th century, and the Ottoman Empire, which experienced problems in the Middle East and Balkans in the same period, and the outlook of the Ottoman Government on the Sino-Japanese War, which took place very far away from its territories, based on archive documents.
Bu çalışmanın amacı 2014 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS-2014) katılan öğretmen ada... more Bu çalışmanın amacı 2014 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS-2014) katılan öğretmen adaylarının başarı durumlarının mezun oldukları fakültelere ve öğretmenlik alanlarına göre karşılaştırılmasıdır. Bu bağlamda öğretmen yetiştiren fakülteler iki ana bölüme ayrılmış ve öğretmen adayları eğitim fakültesi ya da diğer fakültelerden mezun olmalarına göre değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Çalışmada KPSS-2014 kapsamında yapılan Öğretmenlik Alan Bilgisi testinin uygulandığı 10 branşa ait sonuçlar değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında söz konusu alanlarda sınava katılan toplam 118.206 öğretmen adayının KPSS-2014 başarı puanları incelenmiş ve eğitim fakültesi mezunlarının diğer fakültelerden mezun öğretmen adaylarına göre 9 branşta daha başarılı oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada ayrıca başarı puanları ortalamaları üzerinden gruplar arasındaki farklılıklar incelenmiştir. Araştırma sonucunda ulaşılan sonuçların, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme sistemi, öğretmen istihdam politikası ve öğretmen seçme sistemine geribildirim sağlayacağı düşünülmektedir.The aim of this research was to compare 2014 Civil Servant Selection Examination (CSSE) scores of teacher candidates in terms of faculties they were graduated from and their branches. In this context, faculties were taken into consideration in two different categories. These categories were faculties of education and other faculties. The dataset of the study included CSSE-2014 scores of teacher candidates from 10 branches. The CSSE2014 scores of 118.206 teacher candidates were investigated. According to the results of the study, teacher candidates graduated from faculties of education found to be more successful than others in 9 branches. The study also investigated differences between groups according to averages of CSSE-2014 scores. Results are expected to provide feedback for teacher training, teacher employment policy and teacher selection system in Turkey
Bu calismanin amaci 2014 yili Kamu Personeli Secme Sinavi’na (KPSS-2014) katilan ogretmen adaylar... more Bu calismanin amaci 2014 yili Kamu Personeli Secme Sinavi’na (KPSS-2014) katilan ogretmen adaylarinin basari durumlarinin mezun olduklari fakultelere ve ogretmenlik alanlarina gore karsilastirilmasidir. Bu baglamda ogretmen yetistiren fakulteler iki ana bolume ayrilmis ve ogretmen adaylari egitim fakultesi ya da diger fakultelerden mezun olmalarina gore degerlendirmeye tabi tutulmustur. Calismada KPSS-2014 kapsaminda yapilan Ogretmenlik Alan Bilgisi testinin uygulandigi 10 bransa ait sonuclar degerlendirilmistir. Calisma kapsaminda soz konusu alanlarda sinava katilan toplam 118.206 ogretmen adayinin KPSS-2014 basari puanlari incelenmis ve egitim fakultesi mezunlarinin diger fakultelerden mezun ogretmen adaylarina gore 9 bransta daha basarili olduklari sonucuna ulasilmistir. Calismada ayrica basari puanlari ortalamalari uzerinden gruplar arasindaki farkliliklar incelenmistir. Arastirma sonucunda ulasilan sonuclarin, ulkemizdeki ogretmen yetistirme sistemi, ogretmen istihdam politikas...
The incentive behind this study is to compare the KPSS 2013 test scores in terms of the achieveme... more The incentive behind this study is to compare the KPSS 2013 test scores in terms of the achievement by teacher candidates graduating from education faculties, the major source for teaching profession, and by those who graduated from other faculties. In line with this objective, the research was carried out on ten fields, both graduates of education faculties and other faculties who took the test and are appointed to the teaching posts (Physics, Chemistry, Biology, Mathematics, History, Geography, Turkish Language and Literature, English, German, Theology and Ethics) via teaching-field proficiency test. Within this context, the study was conducted by analyzing the KPSS test scores of 94.625 candidate teachers. The findings have revealed that teacher candidates of faculties of education are significantly successful in nine fields. The findings of the study are expected to contribute markedly to the teacher education and employment in Turkey.
Bu arastirmanin amaci sosyal bilgiler ogretmeni adaylarinin Ataturk Ilkeleri ve Inkilâp Tarihi og... more Bu arastirmanin amaci sosyal bilgiler ogretmeni adaylarinin Ataturk Ilkeleri ve Inkilâp Tarihi ogretimine yonelik goruslerini belirleyebilmektir. Tarama modelinde gerceklestirilen arastirmanin calisma grubunu Gazi Universitesi, Karadeniz Teknik Universitesi, Kastamonu Universitesi ve Aksaray Universitesi’nde ogrenim goren 437 sosyal bilgiler ogretmeni adayi olusturmaktadir. Arastirmanin sonuclarina gore, sosyal bilgiler ogretmeni adaylari Ataturk Ilkeleri ve Inkilâp Tarihi konularina orta ve ust duzeyde ilgi duymakta fakat konu ile ilgili az sayida kitap okumaktadir. AIIT dersinin yuksekogretim duzeyinde zorunlu olarak okutulmasi, her Turk vatandasinin bu dersi almasi, ders iceriginin degismemesi, amaclarinin gerceklesme duzeyinin yeterli oldugu ifade edilmektedir.
yılında başlayan ve dört yıl süren muharebeler n ardından devlet n yıkılışı le net celenecek olan... more yılında başlayan ve dört yıl süren muharebeler n ardından devlet n yıkılışı le net celenecek olan I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devlet pek çok cephede savaşmak zorunda kalsa da, bu cepheler çer s nde en kanlısı ve en müh m şüphes z Çanakkale Cephes olmuştur. İt laf Devletler 'n n Çanakkale Boğazı'nı zorlayarak İstanbul'u ele geç rme planı çerçeves nde; hem zor durumda bulunan Rusya le doğrudan temasa geçme mkânının bulunması, hem Mısır ve Süveyş üzer ndek tehd tler n ortadan kaldırılması, hem de Balkan ülkeler n n İt laf Devletler yanında savaşa dâh l olmaları hedefl enm şt r 1. Bu kapsamda Çanakkale Boğazı ve etrafında 3 Kasım 1914'ten 9 Ocak 1916'ya kadar Osmanlı kuvvetler le İt laf Devletler ne a t askerî b rl kler arasında çet n mücadeleler yaşanmıştır 2. İt laf Devletler n n planı kapsamında söz konusu tar hler arasında lk olarak den z muharebeler gerçekleşt r lm ş, ancak bu yolla Çanakkale Boğazı'ndak d ren ş kırmayı başaramayan İt laf güçler daha sonra kara harekâtı le Osmanlı hattını geçmey denem şlerd r. Ancak her k teşebbüs de Osmanlı ordusunun d ren ş n yıkmaya yet
This study aimed at determining the views of pre-service social studies teachers regarding the te... more This study aimed at determining the views of pre-service social studies teachers regarding the teaching of the Ataturk’s Principles and History of Revolution (APHR). Survey model was employed in the present study whose study group consisted of 437 pre-service social studies teachers from Gazi University, Karadeniz Technical University, Kastamonu University, and Aksaray University. According to the research results, pre-service social studies teachers have a medium-level and high-level interest in the subjects of the APHR, but read just a limited number of studies on such subjects. Based on the findings of the study, it is seen that the APHR should be compulsory in higher education, every Turkish citizen should receive this course, the lesson content does not change in the course of time, course hours allocated for this course are adequate, and the course objectives are achieved sufficiently, according to the views of the pre-service teachers.
Belleten, 2018
1853-1856 yılları arasında yaşanan Kırım Harbi, başlangıçta Osmanlı Devleti ile Rusya arasında ba... more 1853-1856 yılları arasında yaşanan Kırım Harbi, başlangıçta Osmanlı Devleti ile Rusya arasında başlayan ancak ilerleyen yıllarda İngiltere, Fransa ve Piyomente'nin de Osmanlı lehine dâhil olduğu bir savaş haline bürünmüştür. Bu süreçte Avrupa'nın diğer önemli güçleri olan Avusturya ve Prusya'nın Osmanlı Devleti ile birlikte savaşa girmemekle birlikte siyaseten Osmanlı Devleti'ne yakın durduklarını söylemek mümkündür. Bilhassa Avusturya, savaş müddetince Rusya'nın barış masasına oturtulması ve makul mütareke şartlarının sağlanabilmesi için girişimlerde bulunmuş, bununla da yetinmeyerek Osmanlı Devleti'nin hâkimiyet alanı içerisinde yer alan ancak savaşın başından itibaren Rus işgali altında bulunan Eflak-Boğdan topraklarının işgalden kurtarılması adına Osmanlı Devleti ile bir ittifak anlaşması imzalayarak Tuna'nın kuzeyindeki mücadeleye dâhil olmuştur. Savaş yıllarında Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında kurulan bu yakın siyasi ilişki sayesinde Rusya...
Journal of History Culture and Art Research, Dec 30, 2017
Haci Adil (Arda) Bey, born in Lovech in 1869, was an important politician and jurist who held imp... more Haci Adil (Arda) Bey, born in Lovech in 1869, was an important politician and jurist who held important positions in government offices both in the Ottoman Empire and in the Republic of Turkey. Throughout his career as a government official, which he started as a customs official in Yemen in 1890, he took several government offices in Yemen, Istanbul, and Thessaloniki for about 20 years and was inducted as the Governor of Edirne a short while after the proclamation of the Second Constitutionalist Period. Taking office as a senior manager within the party of Union and Progress following assume of governor of Edirne office, lasted for about a year, Haci Adil was appointed as Interior minister in 1912. He continued to hold critical offices during the Turco-Italian War, Balkan War and the First World War while the government was having hard times. He became interior minister once again in the government formed after the Sublime Porte Raid in 1913. HE was appointed as the governor of Edirne once again after the city was taken back during the Balkan War II, and held the office of chairperson of the Ottoman Parliament between the years 1915 and 1918. Arrested and exiled to Malta after end of First World War, Haci Adil lived the life of an exile abroad between the years 1919 and 1922. Returning home after his captivity in Malta, Haci Adil held the offices of the Governor of Adana and Bursa, lectured at the Ottoman University Darülfünun, and represented country on international courts. Haci Adil, who also held offices in Istanbul Municipality, died in 1935. This study gives information on the political and administrative activities of Haci Adil, who was one of the members of the headquarter of party of Union and Progress, during the Second Constitutional Period based on archive documents.
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2019
Öz: Osmanlı Devleti'ndeki bürokratik sistemin nitelikli kadrolar ile yürütülebilmesi adına Sultan... more Öz: Osmanlı Devleti'ndeki bürokratik sistemin nitelikli kadrolar ile yürütülebilmesi adına Sultan Abdülmecid'in saltanatı zamanında, 1859 yılında, İstanbul'da açılan Mekteb-i Mülkiye Türk eğitim tarihinin en önde gelen, iz bırakan okulları arasında yer almaktadır. Bu okuldan yetişen öğrenciler zamanla Osmanlı bürokrasi ve eğitim sistemi içerisinde önemli vazifeler üstlenmişlerdir. Bununla birlikte farklı tarihlerde alınan kararlarla Mekteb-i Mülkiyede öğrenci kabulü, eğitim düzeni, müfredat gibi başlıklarda birçok kez düzenlemeye gidilmiştir. Bu nedenle Mekteb-i Mülkiyenin, kurucusu Sultan Abdülmecid zamanında farklı, Sultan II. Abdülhamid zamanında farklı, II. Meşrutiyet Dönemi'nde daha başka bir eğitim anlayışı ve müfredat ile hizmet verdiği dikkati çekmektedir. 1908 yılında II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinin ardından Sultan II. Abdülhamid devrinin etkilerini azaltmak için Mekteb-i Mülkiyede bir kez daha düzenlemelere gidilmişse de istenilen düzen tam anlamıyla oturtulamamıştır. Çalışmada 1911 yılında Mekteb-i Mülkiyeye müdür olarak atanan Mehmed Hikmet Bey'in hazırlayarak 28 Mayıs 1912 günü Dâhiliye Nezâretine sunduğu bir rapor ele alınmaktadır. Mehmed Hikmet Bey, okulun geçmişten gelen bazı problemlerine dikkat çekmekte ve bu sorunların aşılması için birtakım önerilerde bulunmaktadır. Bununla birlikte Mekteb-i Mülkiye için yeni bir eğitim müfredatının uygulanması gerektiğini savunan Mehmed Hikmet Bey bu konuda kapsamlı bilgiler vermekte ve öğrencilerle ilgili de bazı düzenlemeler yapılması yolunda görüş bildirmektedir. Bu kapsamda söz konusu çalışmada okulun daha faydalı hâle getirilmesi adına müdür Mehmed Hikmet Bey'in kaleme aldığı görüş ve düşünceler, okulda uygulanması önerilen müfredat ile idare-eğitim modeli hakkında bilgiler verilmekte, son bölümde ise layihanın hayata geçirilme durumu ile okul üzerindeki etkileri üzerine değerlendirmelerde bulunulmaktadır.
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 2018
1939-1945 yılları arasında Türkiye'de bulunan Polonyalılara ait künye bilgileri ile birlikte yapm... more 1939-1945 yılları arasında Türkiye'de bulunan Polonyalılara ait künye bilgileri ile birlikte yapmış oldukları görevler listeler halinde sunulmaktadır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2018
I. Dunya Savasi oncesinde sadece Osmanli Devleti’nin hâkim oldugu topraklarda degil, dunyanin ces... more I. Dunya Savasi oncesinde sadece Osmanli Devleti’nin hâkim oldugu topraklarda degil, dunyanin cesitli gergin noktalarinda savasin habercisi askeri mucadeleler yasanmistir. I. Dunya Savasi oncesindeki ceyrek yuzyillik donemde Osmanli Devleti, Italyanlarla Trablusgarp, Balkan devletleri ile de Balkan Savaslari’ni gerceklestirmistir. Uzakdogu’daki savaslarin bas aktorunun ise Japonya oldugu gorulmektedir. Japonlar 1894-1895 yillarinda Cin, 1904-1905 yillarinda ise Rusya ile savasmis ve Osmanli Devleti’nin aksine bu savaslardan zaferle ayrilmislardir. Bu arastirma, XX. Yuzyila girerken Uzakdogu’da ivme kazanan Japonya ile Ortadogu ve Balkanlarda sorunlar yasayan Osmanli Devleti arasindaki iliskileri ve Osmanli idaresinin kendisinden cok uzakta yasanan bu savasa bakis acisini arsiv belgeleri ekseninde ortaya koymayi amaclamaktadir
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ KÜLTÜR ENVANTERİ DERGİSİ, 2017
Gazi Akademik Bakış, 2016
In 1912, the Balkan War I broke out between the Ottoman Empire and Bulgaria, Greece, Serbia, and ... more In 1912, the Balkan War I broke out between the Ottoman Empire and Bulgaria, Greece, Serbia, and Montenegro. It came to an end with London Treaty on the 30th of May in 1913. Considering this war in terms of the Ottoman dominance in Balkans, it can be said that it was a vital one. Following the war, a psychological havoc was experienced besides the important losses of land. Even though the Ottoman Empire did not directly participate in the Balkan War II, which broke out soon afterwards, and took back the Eastern Thrace, Balkan Wars made their names in the history as the wars in which Akademik Bakış Cilt 10 Sayı 19 Kış 2016 56 Togay Seçkin BİRBUDAK the Ottoman army, which was dealing with its domestic conflicts, failed to achieve anything against the aforementioned four states and important cities such as Thessaloniki, Skopje, Bitola, Ioannina, Shkoder as well as Edirne, which was previously one of the Ottoman capital cities, were lost Edirne was besieged by the Bulgarian army during Balkan War I and it was protected at the highest level as far as possible at the command of Mehmed Şükrü Pasha until the 26th of March in 1913. During the war, not only Ottoman people but also foreign diplomatic representatives maintained their lives under the siege in Edirne. One of them was French consul Marcel Cuinet. He made daily records of the incidents he had been through from the first days of the Balkan War I until the beginning of the interim armistice. Cuinet's diary was published in French Le Matin in 1913 shortly after Edirne was occupied by Bulgaria. The Ottoman press also obtained the diary following its French edition. This diary witnesses military interventions in the lives of people, soldiers, and foreign diplomats in Edirne as well as the impressions of a French diplomat about the resistance of people.
Participatory Educational Research (PER) , 2023
Distance education is a type in which individuals can realize their learning activities in line w... more Distance education is a type in which individuals can realize their learning activities in line with their current technological possibilities, independent of time and space concepts, sharing information and documents with technological tools and applications, and establishing communication and interaction. Self-efficacy is knowing and believing in one's abilities to do a job. Self-efficacy belief levels towards online learning environments are important factors affecting the educational process. For this reason, determining students' self-efficacy levels in distance education processes is accepted as an essential factor in increasing the quality of educational activities. This study aimed to determine the distance education self-efficacy belief levels of prospective history teachers and the distance education self-efficacy belief levels according to variables such as readiness, gender, grade, and disadvantage. Within the scope of the research, two different scales were used with 109 history teacher candidates from different grade levels of 4 different state universities with the appropriate or convenient sampling method. As a result of the research, no significant difference was found in readiness, gender, and grade variables. Another finding of the study was that disadvantages such as mobile data and internet problems had a negative effect on self-efficacy belief levels. In addition to these, it was investigated whether pre-service teachers' online readiness level was related to self-efficacy belief level and a positive relationship was found between readiness level and self-efficacy belief level.
BAYTEREK Uluslararası Akademik Araştırmalar Dergisi, 2023
Gelişmekte olan ülkeler hemen her alanda olduğu gibi eğitimsel alandaki yaşadıkları değişimi düny... more Gelişmekte olan ülkeler hemen her alanda olduğu gibi eğitimsel alandaki yaşadıkları değişimi dünyadaki gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerini temel alarak gerçekleştirmektedir. Bu durum ülkelerin eğitim sistemlerini gözden geçirmelerine, sistemlerinde güncellemelere ya da çeşitli değişimlere kapı aralamaktadır. Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı 2018 yılından itibaren LGS sınavında yer alacak soru tarzlarını güncelleyerek öğrencilerin gerçek hayatlarında kullanabilecekleri becerileri ölçebilecek tarzda yeni nesil soruların ilgili sınavda yer almasına karar vermiştir. Bu sınavda güncellenen yeni nesil soru türlerinden birisi de T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük sorulardır. Yeni nesil T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük sorularına ilişkin ilgili öğrencilerin tutumlarını belirlemede kullanılabilecek ölçek geliştirmek amacıyla ortaya konan bu çalışmanın verileri 2021-2022 eğitim öğretim yılının bahar döneminde Ankara ili merkez ilçelerinde bulunan ortaokulların yedinci ve sekizinci sınıflarında öğrenim gören 157 öğrencilerden elde edilmiştir. Toplanan veriler doğrultusunda gerçekleştirilen analizler sonucunda; ölçeğin madde toplam korelasyon katsayılarının kabul edilebilir seviyede olduğu ve tüm maddelerin istatistiksel olarak anlamlılık gösterdiği saptanmıştır. Ayrıca yapılan açımlayıcı faktör analizi sonucunda ise ölçek maddelerinin üç boyut altında toplandığı görülmüştür. Öte yandan ölçeğin geneline yönelik saptanan güvenirlik katsayısı ile geçerliğine ilişkin veriler göz önünde bulundurulduğunda ölçme aracının ortaokul öğrencilerinin yeni nesil T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük sorularına yönelik tutumlarını ortaya koymada kullanılabilecek bir ölçme aracı olduğu söylenebilir.
Journal of Universal History Studies (JUHIS), 2024
İnsanlık tarihinin en eski devirlerinden itibaren madencilik faaliyeti devletlerin önemli stratej... more İnsanlık tarihinin en eski devirlerinden itibaren madencilik faaliyeti devletlerin önemli stratejik kaynaklarından biri olmuştur. Osmanlı Devleti de kuruluşundan yıkılışına kadar geçen altı asırlık süreçte hüküm sürdüğü geniş coğrafyada farklı doğal maden kaynaklarından mevcut imkânlar çerçevesinde istifade etmiştir. Ancak teknik ilerlemelere bağlı olarak XIX. yüzyılda Dünya’da madencilik alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Avrupa’da modernleşen madencilik faaliyetlerinin Osmanlı topraklarında da uygulanabilmesi için birtakım temel düzenlemeler yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda öncelikle devletin bürokratik yapılanmasında madencilik alanının kurumsallaşması ve kanuni zeminin oluşturulması üzerinde durulmuş, bu alana yönelik özel bir eğitim sisteminin olmayışı mühendis ihtiyacını beraberinde getirmiş ve yabancı uyruklu maden mühendisleri istihdam edilmeye başlanmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti hizmetine giren ilk yabancı mühendislerden olan Alman maden mühendisi Wilhelm Fischbach'ın faaliyetleri bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Devlet Arşivleri Başkanlığı bünyesinde bulunan arşiv belgeleri ile Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü arşivinde yer alan kayıtlar çalışmanın ana eksenini oluşturmaktadır. Yaklaşık yarım asır Osmanlı madenlerinde görev yapan W. Fischbach hem pek çok maden sahasında üretim ve inceleme süreçlerinin önemli bir parçası olmuş hem de raporlarıyla Osmanlı madencilik sektörüne dair görüşlerini dile getirmiştir. Bununla birlikte kendi icadı olarak ifade ettiği altın arama makinesi ile de denemelerde bulunmuştur.
Anadolu ve Balkan Araştırmaları Dergisi, 2023
Tuna’nın kuzeyi XIV. Yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti için önemli bir hedef haline g... more Tuna’nın kuzeyi XIV. Yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti için önemli bir hedef haline gelmiş ve Romanya’nın tarihî voyvodalıkları olan Eflak ve Boğdan düzenlenen seferler neticesinde önce haraca bağlanmış, Fatih Sultan Mehmed zamanında ise kesin olarak hâkimiyet altına alınmıştır. Dört asırdan uzun bir süre elde tutulan Eflak ve Boğdan, Balkanlardaki genel idare anlayışından farklı bir metotla merkezî idareye bağlı otonom yapılar olarak konumlandırılmıştır.
Ancak XVIII. Yüzyıldan itibaren gerek idarede yaşanan aksaklıklar ve gerekse Rusya ile yaşanan savaşlar bu beylikler üzerindeki Osmanlı hâkimiyetini önemli derecede zayıflatan gelişmeler olmuştur. Bunlara ilaveten beyliklerden yükselen birlik yanlısı politik hareketlerin de etkisiyle XIX. Yüzyılın ikinci yarısında ilk önce Tuna prenslikleri tek bir idare altında birleşmiş, sonrasında da bağımsız Rumen devleti tesis edilmiştir.
Söz konusu çalışma Eflak ve Boğdan beyliklerinin kesin bir şekilde birleşmesini sağlayan ve ileride bağımsız Romanya’nın ilk kralı unvanını kazanacak olan Alman Prensi Carol’un ülkenin başına geçiş sürecini Osmanlı basınında yer alan haberler ekseninde ele almaktadır.
Gazi Akademik Bakış, 2023
XX. Yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti ile İtalya arasındaki siyasi ilişkilere bakıldığında ... more XX. Yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti ile İtalya arasındaki siyasi ilişkilere bakıldığında
öne çıkan başlıklar Trablusgarp Savaşı, I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki Anadolu’daki İtalyan işgal girişimidir. Gerçekten de 1911 yılında İtalya’nın Osmanlı hâkimiyetinde bulunan
Libya topraklarını işgalinden sonraki süreçte İtalya-Osmanlı ilişkilerinin dostluk zeminine
oturması mümkün olmamıştır. I. Dünya Savaşı yıllarında iki ülke birbirine düşman ittifak
grupları arasında mücadele vermiş, savaşın ardından İtilaf devletlerinin işgaline uğrayan
Anadolu topraklarında İtalyan birlikleri de yer almıştır. Ancak bu gelişmelerin hemen öncesindeki yıllara bakıldığında yaşanan bir doğal afet ile bağlantılı olarak Osmanlı Devleti
ile İtalya arasında insanî yardımlaşma ve dostluk ilişkileri kapsamında değerlendirilebilecek
birtakım gelişmeler dikkati çekmektedir.
28 Aralık 1908 günü merkez üssü İtalya’nın güney ucunda bulunan Messina Boğazı olan deprem ve sonrasında oluşan tsunami bölge halkı için tam bir felaket halini almıştır. Sabah saatlerinde yaşanan deprem ile bölge ağır hasar almış, sarsıntıdan kısa bir süre karayı vuran
tsunami dalgaları felaketin etkisini daha da arttırmıştır. Toplamda 60.000 kadar insanın hayatını kaybettiği, başta Messina ve Reggio Calabria şehirleri olmak üzere birçok yerleşim yerinin neredeyse yaşanılmaz bir hale geldiği bu depremin ardından pek çok ülke İtalya’ya yardım eli uzatmış, tıbbî ihtiyaçlar, barınma, gıda ve diğer hususlarda yardımda bulunmuştur.
Bu kapsamda Osmanlı Devleti de deprem haberi İstanbul’a ulaştıktan hemen sonra harekete
geçerek İtalya’ya yardımda bulunma kararı almıştır. Bu çalışma 1908 Messina depreminin
ardından yaşanan büyük felaket münasebetiyle Osmanlı Devleti’nin afetzedelerin yaralarının
sarılması ve dayanışma amacıyla İtalya’ya yapmış olduğu yardımları konu edinmektedi
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi,, 2018
Before the World War I, military struggles that were precursors of war took place in various tens... more Before the World War I, military struggles that were precursors of war took place in various tense regions of the world besides the territories ruled by the Ottoman Empire. In the quarter century before the World War I, the Ottoman Empire engaged in the Turco-Italian War with Italians and in the Balkan Wars with the Balkan countries. The leading actor of the wars taking place in the Far East, on the other hand, was Japan. The Japanese fought a war with the Chinese in 1894-1895 and with Russia in 1904-1905. They won a victory in those wars, contrary to what the Ottoman Empire did. This research aims to reveal the relationships between Japan, which gained momentum in the Far East at the beginning of the 20 th century, and the Ottoman Empire, which experienced problems in the Middle East and Balkans in the same period, and the outlook of the Ottoman Government on the Sino-Japanese War, which took place very far away from its territories, based on archive documents.
Bu çalışmanın amacı 2014 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS-2014) katılan öğretmen ada... more Bu çalışmanın amacı 2014 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS-2014) katılan öğretmen adaylarının başarı durumlarının mezun oldukları fakültelere ve öğretmenlik alanlarına göre karşılaştırılmasıdır. Bu bağlamda öğretmen yetiştiren fakülteler iki ana bölüme ayrılmış ve öğretmen adayları eğitim fakültesi ya da diğer fakültelerden mezun olmalarına göre değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Çalışmada KPSS-2014 kapsamında yapılan Öğretmenlik Alan Bilgisi testinin uygulandığı 10 branşa ait sonuçlar değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında söz konusu alanlarda sınava katılan toplam 118.206 öğretmen adayının KPSS-2014 başarı puanları incelenmiş ve eğitim fakültesi mezunlarının diğer fakültelerden mezun öğretmen adaylarına göre 9 branşta daha başarılı oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada ayrıca başarı puanları ortalamaları üzerinden gruplar arasındaki farklılıklar incelenmiştir. Araştırma sonucunda ulaşılan sonuçların, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme sistemi, öğretmen istihdam politikası ve öğretmen seçme sistemine geribildirim sağlayacağı düşünülmektedir.The aim of this research was to compare 2014 Civil Servant Selection Examination (CSSE) scores of teacher candidates in terms of faculties they were graduated from and their branches. In this context, faculties were taken into consideration in two different categories. These categories were faculties of education and other faculties. The dataset of the study included CSSE-2014 scores of teacher candidates from 10 branches. The CSSE2014 scores of 118.206 teacher candidates were investigated. According to the results of the study, teacher candidates graduated from faculties of education found to be more successful than others in 9 branches. The study also investigated differences between groups according to averages of CSSE-2014 scores. Results are expected to provide feedback for teacher training, teacher employment policy and teacher selection system in Turkey
Bu calismanin amaci 2014 yili Kamu Personeli Secme Sinavi’na (KPSS-2014) katilan ogretmen adaylar... more Bu calismanin amaci 2014 yili Kamu Personeli Secme Sinavi’na (KPSS-2014) katilan ogretmen adaylarinin basari durumlarinin mezun olduklari fakultelere ve ogretmenlik alanlarina gore karsilastirilmasidir. Bu baglamda ogretmen yetistiren fakulteler iki ana bolume ayrilmis ve ogretmen adaylari egitim fakultesi ya da diger fakultelerden mezun olmalarina gore degerlendirmeye tabi tutulmustur. Calismada KPSS-2014 kapsaminda yapilan Ogretmenlik Alan Bilgisi testinin uygulandigi 10 bransa ait sonuclar degerlendirilmistir. Calisma kapsaminda soz konusu alanlarda sinava katilan toplam 118.206 ogretmen adayinin KPSS-2014 basari puanlari incelenmis ve egitim fakultesi mezunlarinin diger fakultelerden mezun ogretmen adaylarina gore 9 bransta daha basarili olduklari sonucuna ulasilmistir. Calismada ayrica basari puanlari ortalamalari uzerinden gruplar arasindaki farkliliklar incelenmistir. Arastirma sonucunda ulasilan sonuclarin, ulkemizdeki ogretmen yetistirme sistemi, ogretmen istihdam politikas...
The incentive behind this study is to compare the KPSS 2013 test scores in terms of the achieveme... more The incentive behind this study is to compare the KPSS 2013 test scores in terms of the achievement by teacher candidates graduating from education faculties, the major source for teaching profession, and by those who graduated from other faculties. In line with this objective, the research was carried out on ten fields, both graduates of education faculties and other faculties who took the test and are appointed to the teaching posts (Physics, Chemistry, Biology, Mathematics, History, Geography, Turkish Language and Literature, English, German, Theology and Ethics) via teaching-field proficiency test. Within this context, the study was conducted by analyzing the KPSS test scores of 94.625 candidate teachers. The findings have revealed that teacher candidates of faculties of education are significantly successful in nine fields. The findings of the study are expected to contribute markedly to the teacher education and employment in Turkey.
Bu arastirmanin amaci sosyal bilgiler ogretmeni adaylarinin Ataturk Ilkeleri ve Inkilâp Tarihi og... more Bu arastirmanin amaci sosyal bilgiler ogretmeni adaylarinin Ataturk Ilkeleri ve Inkilâp Tarihi ogretimine yonelik goruslerini belirleyebilmektir. Tarama modelinde gerceklestirilen arastirmanin calisma grubunu Gazi Universitesi, Karadeniz Teknik Universitesi, Kastamonu Universitesi ve Aksaray Universitesi’nde ogrenim goren 437 sosyal bilgiler ogretmeni adayi olusturmaktadir. Arastirmanin sonuclarina gore, sosyal bilgiler ogretmeni adaylari Ataturk Ilkeleri ve Inkilâp Tarihi konularina orta ve ust duzeyde ilgi duymakta fakat konu ile ilgili az sayida kitap okumaktadir. AIIT dersinin yuksekogretim duzeyinde zorunlu olarak okutulmasi, her Turk vatandasinin bu dersi almasi, ders iceriginin degismemesi, amaclarinin gerceklesme duzeyinin yeterli oldugu ifade edilmektedir.
yılında başlayan ve dört yıl süren muharebeler n ardından devlet n yıkılışı le net celenecek olan... more yılında başlayan ve dört yıl süren muharebeler n ardından devlet n yıkılışı le net celenecek olan I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devlet pek çok cephede savaşmak zorunda kalsa da, bu cepheler çer s nde en kanlısı ve en müh m şüphes z Çanakkale Cephes olmuştur. İt laf Devletler 'n n Çanakkale Boğazı'nı zorlayarak İstanbul'u ele geç rme planı çerçeves nde; hem zor durumda bulunan Rusya le doğrudan temasa geçme mkânının bulunması, hem Mısır ve Süveyş üzer ndek tehd tler n ortadan kaldırılması, hem de Balkan ülkeler n n İt laf Devletler yanında savaşa dâh l olmaları hedefl enm şt r 1. Bu kapsamda Çanakkale Boğazı ve etrafında 3 Kasım 1914'ten 9 Ocak 1916'ya kadar Osmanlı kuvvetler le İt laf Devletler ne a t askerî b rl kler arasında çet n mücadeleler yaşanmıştır 2. İt laf Devletler n n planı kapsamında söz konusu tar hler arasında lk olarak den z muharebeler gerçekleşt r lm ş, ancak bu yolla Çanakkale Boğazı'ndak d ren ş kırmayı başaramayan İt laf güçler daha sonra kara harekâtı le Osmanlı hattını geçmey denem şlerd r. Ancak her k teşebbüs de Osmanlı ordusunun d ren ş n yıkmaya yet
This study aimed at determining the views of pre-service social studies teachers regarding the te... more This study aimed at determining the views of pre-service social studies teachers regarding the teaching of the Ataturk’s Principles and History of Revolution (APHR). Survey model was employed in the present study whose study group consisted of 437 pre-service social studies teachers from Gazi University, Karadeniz Technical University, Kastamonu University, and Aksaray University. According to the research results, pre-service social studies teachers have a medium-level and high-level interest in the subjects of the APHR, but read just a limited number of studies on such subjects. Based on the findings of the study, it is seen that the APHR should be compulsory in higher education, every Turkish citizen should receive this course, the lesson content does not change in the course of time, course hours allocated for this course are adequate, and the course objectives are achieved sufficiently, according to the views of the pre-service teachers.
Belleten, 2018
1853-1856 yılları arasında yaşanan Kırım Harbi, başlangıçta Osmanlı Devleti ile Rusya arasında ba... more 1853-1856 yılları arasında yaşanan Kırım Harbi, başlangıçta Osmanlı Devleti ile Rusya arasında başlayan ancak ilerleyen yıllarda İngiltere, Fransa ve Piyomente'nin de Osmanlı lehine dâhil olduğu bir savaş haline bürünmüştür. Bu süreçte Avrupa'nın diğer önemli güçleri olan Avusturya ve Prusya'nın Osmanlı Devleti ile birlikte savaşa girmemekle birlikte siyaseten Osmanlı Devleti'ne yakın durduklarını söylemek mümkündür. Bilhassa Avusturya, savaş müddetince Rusya'nın barış masasına oturtulması ve makul mütareke şartlarının sağlanabilmesi için girişimlerde bulunmuş, bununla da yetinmeyerek Osmanlı Devleti'nin hâkimiyet alanı içerisinde yer alan ancak savaşın başından itibaren Rus işgali altında bulunan Eflak-Boğdan topraklarının işgalden kurtarılması adına Osmanlı Devleti ile bir ittifak anlaşması imzalayarak Tuna'nın kuzeyindeki mücadeleye dâhil olmuştur. Savaş yıllarında Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında kurulan bu yakın siyasi ilişki sayesinde Rusya...
Journal of History Culture and Art Research, Dec 30, 2017
Haci Adil (Arda) Bey, born in Lovech in 1869, was an important politician and jurist who held imp... more Haci Adil (Arda) Bey, born in Lovech in 1869, was an important politician and jurist who held important positions in government offices both in the Ottoman Empire and in the Republic of Turkey. Throughout his career as a government official, which he started as a customs official in Yemen in 1890, he took several government offices in Yemen, Istanbul, and Thessaloniki for about 20 years and was inducted as the Governor of Edirne a short while after the proclamation of the Second Constitutionalist Period. Taking office as a senior manager within the party of Union and Progress following assume of governor of Edirne office, lasted for about a year, Haci Adil was appointed as Interior minister in 1912. He continued to hold critical offices during the Turco-Italian War, Balkan War and the First World War while the government was having hard times. He became interior minister once again in the government formed after the Sublime Porte Raid in 1913. HE was appointed as the governor of Edirne once again after the city was taken back during the Balkan War II, and held the office of chairperson of the Ottoman Parliament between the years 1915 and 1918. Arrested and exiled to Malta after end of First World War, Haci Adil lived the life of an exile abroad between the years 1919 and 1922. Returning home after his captivity in Malta, Haci Adil held the offices of the Governor of Adana and Bursa, lectured at the Ottoman University Darülfünun, and represented country on international courts. Haci Adil, who also held offices in Istanbul Municipality, died in 1935. This study gives information on the political and administrative activities of Haci Adil, who was one of the members of the headquarter of party of Union and Progress, during the Second Constitutional Period based on archive documents.
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2019
Öz: Osmanlı Devleti'ndeki bürokratik sistemin nitelikli kadrolar ile yürütülebilmesi adına Sultan... more Öz: Osmanlı Devleti'ndeki bürokratik sistemin nitelikli kadrolar ile yürütülebilmesi adına Sultan Abdülmecid'in saltanatı zamanında, 1859 yılında, İstanbul'da açılan Mekteb-i Mülkiye Türk eğitim tarihinin en önde gelen, iz bırakan okulları arasında yer almaktadır. Bu okuldan yetişen öğrenciler zamanla Osmanlı bürokrasi ve eğitim sistemi içerisinde önemli vazifeler üstlenmişlerdir. Bununla birlikte farklı tarihlerde alınan kararlarla Mekteb-i Mülkiyede öğrenci kabulü, eğitim düzeni, müfredat gibi başlıklarda birçok kez düzenlemeye gidilmiştir. Bu nedenle Mekteb-i Mülkiyenin, kurucusu Sultan Abdülmecid zamanında farklı, Sultan II. Abdülhamid zamanında farklı, II. Meşrutiyet Dönemi'nde daha başka bir eğitim anlayışı ve müfredat ile hizmet verdiği dikkati çekmektedir. 1908 yılında II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinin ardından Sultan II. Abdülhamid devrinin etkilerini azaltmak için Mekteb-i Mülkiyede bir kez daha düzenlemelere gidilmişse de istenilen düzen tam anlamıyla oturtulamamıştır. Çalışmada 1911 yılında Mekteb-i Mülkiyeye müdür olarak atanan Mehmed Hikmet Bey'in hazırlayarak 28 Mayıs 1912 günü Dâhiliye Nezâretine sunduğu bir rapor ele alınmaktadır. Mehmed Hikmet Bey, okulun geçmişten gelen bazı problemlerine dikkat çekmekte ve bu sorunların aşılması için birtakım önerilerde bulunmaktadır. Bununla birlikte Mekteb-i Mülkiye için yeni bir eğitim müfredatının uygulanması gerektiğini savunan Mehmed Hikmet Bey bu konuda kapsamlı bilgiler vermekte ve öğrencilerle ilgili de bazı düzenlemeler yapılması yolunda görüş bildirmektedir. Bu kapsamda söz konusu çalışmada okulun daha faydalı hâle getirilmesi adına müdür Mehmed Hikmet Bey'in kaleme aldığı görüş ve düşünceler, okulda uygulanması önerilen müfredat ile idare-eğitim modeli hakkında bilgiler verilmekte, son bölümde ise layihanın hayata geçirilme durumu ile okul üzerindeki etkileri üzerine değerlendirmelerde bulunulmaktadır.
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 2018
1939-1945 yılları arasında Türkiye'de bulunan Polonyalılara ait künye bilgileri ile birlikte yapm... more 1939-1945 yılları arasında Türkiye'de bulunan Polonyalılara ait künye bilgileri ile birlikte yapmış oldukları görevler listeler halinde sunulmaktadır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2018
I. Dunya Savasi oncesinde sadece Osmanli Devleti’nin hâkim oldugu topraklarda degil, dunyanin ces... more I. Dunya Savasi oncesinde sadece Osmanli Devleti’nin hâkim oldugu topraklarda degil, dunyanin cesitli gergin noktalarinda savasin habercisi askeri mucadeleler yasanmistir. I. Dunya Savasi oncesindeki ceyrek yuzyillik donemde Osmanli Devleti, Italyanlarla Trablusgarp, Balkan devletleri ile de Balkan Savaslari’ni gerceklestirmistir. Uzakdogu’daki savaslarin bas aktorunun ise Japonya oldugu gorulmektedir. Japonlar 1894-1895 yillarinda Cin, 1904-1905 yillarinda ise Rusya ile savasmis ve Osmanli Devleti’nin aksine bu savaslardan zaferle ayrilmislardir. Bu arastirma, XX. Yuzyila girerken Uzakdogu’da ivme kazanan Japonya ile Ortadogu ve Balkanlarda sorunlar yasayan Osmanli Devleti arasindaki iliskileri ve Osmanli idaresinin kendisinden cok uzakta yasanan bu savasa bakis acisini arsiv belgeleri ekseninde ortaya koymayi amaclamaktadir
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ KÜLTÜR ENVANTERİ DERGİSİ, 2017
Gazi Akademik Bakış, 2016
In 1912, the Balkan War I broke out between the Ottoman Empire and Bulgaria, Greece, Serbia, and ... more In 1912, the Balkan War I broke out between the Ottoman Empire and Bulgaria, Greece, Serbia, and Montenegro. It came to an end with London Treaty on the 30th of May in 1913. Considering this war in terms of the Ottoman dominance in Balkans, it can be said that it was a vital one. Following the war, a psychological havoc was experienced besides the important losses of land. Even though the Ottoman Empire did not directly participate in the Balkan War II, which broke out soon afterwards, and took back the Eastern Thrace, Balkan Wars made their names in the history as the wars in which Akademik Bakış Cilt 10 Sayı 19 Kış 2016 56 Togay Seçkin BİRBUDAK the Ottoman army, which was dealing with its domestic conflicts, failed to achieve anything against the aforementioned four states and important cities such as Thessaloniki, Skopje, Bitola, Ioannina, Shkoder as well as Edirne, which was previously one of the Ottoman capital cities, were lost Edirne was besieged by the Bulgarian army during Balkan War I and it was protected at the highest level as far as possible at the command of Mehmed Şükrü Pasha until the 26th of March in 1913. During the war, not only Ottoman people but also foreign diplomatic representatives maintained their lives under the siege in Edirne. One of them was French consul Marcel Cuinet. He made daily records of the incidents he had been through from the first days of the Balkan War I until the beginning of the interim armistice. Cuinet's diary was published in French Le Matin in 1913 shortly after Edirne was occupied by Bulgaria. The Ottoman press also obtained the diary following its French edition. This diary witnesses military interventions in the lives of people, soldiers, and foreign diplomats in Edirne as well as the impressions of a French diplomat about the resistance of people.
1912 yılı sonbaharında Osmanlı Devleti ile Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ'ın arası... more 1912 yılı sonbaharında Osmanlı Devleti ile Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ'ın arasın-da başlayan I. Balkan Savaşı, 30 Mayıs 1913'te imzalanan Londra Antlaşması ile sona ermiştir. Bu savaş Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki hâkimiyeti açısından ele alındığında oldukça hayati bir yere sahiptir. Savaşın ardından Osmanlı Devleti'nde önemli toprak kayıplarının yanı sıra büyük bir psi-kolojik yıkım da yaşanmıştır. Her ne kadar Londra Antlaşması'nın imzalanmasından kısa süre sonra başlayacak olan II. Balkan Savaşı'nda Osmanlı Devleti harbe doğrudan iştirak etmemesine rağmen Doğu Trakya bölgesini tekrar ele geçirmişse de Balkan Savaşları tarihe; kendi iç siyasi çekişmeleri ile uğraşan Osmanlı ordusunun, söz konusu dört Balkan devleti karşısında neredeyse hiçbir başarı elde edemediği, Selanik, Üsküp, Manastır, Yanya, İşkodra gibi önemli şehirlerin yanı sıra Doğu Trakya ve en önemlisi de eski Osmanlı payitahtlarından olan Edirne'yi kaybettiği bir savaş olarak kaydedilmiştir. Edirne, I. Balkan Savaşı sırasında Bulgar kuşatması altında kalmış ve Mehmed Şükrü Paşa komutasında 26 Mart 1913 tarihine kadar eldeki imkânlar çerçevesinde en üst düzeyde savunul-muştur. Savaş zamanı Edirne'de sadece Osmanlı vatandaşları değil yabancı diplomatik temsilciler de kuşatma altında hayatlarını idame ettirmişlerdir. Bunlardan biri olan Fransa'nın Edirne konsolosu Marcel Cuinet, I. Balkan Savaşı'nın ilk günlerinden ara mütareke dönemi başlangıcı olan 3 Aralık 1912'ye kadar yaşadıklarını, izlenimlerini günü gününe kaydetmiştir. Cuinet'in günlüğü 1913 yı-lında, Edirne Bulgar işgali altına girdikten bir müddet sonra, ülkesinde Le Matin Gazetesi'nde ya-yımlanmış ve Fransa'daki baskısından kısa bir süre sonra Osmanlı basınında da yer bulmuştur. Söz konusu çalışmada Balkan Savaşı günlerinde zor günler geçiren Edirne'de halkın, askerlerin ve yabancı diplomatların hayatına, yapılan askeri mücadelelere ve bir halkın direnişine dair Fransız diplomatın izlenimleri aktarılmaktadır.
---------------------------------------------------------------------------------
In 1912, the Balkan War I broke out between the Ottoman Empire and Bulgaria, Greece, Serbia,
and Montenegro. It came to an end with London Treaty on the 30th of May in 1913. Considering this
war in terms of the Ottoman dominance in Balkans, it can be said that it was a vital one. Following
the war, a psychological havoc was experienced besides the important losses of land. Even though the
Ottoman Empire did not directly participate in the Balkan War II, which broke out soon afterwards,
and took back the Eastern Thrace, Balkan Wars made their names in the history as the wars in which the Ottoman army, which was dealing with its domestic conflicts, failed to achieve anything against the
aforementioned four states and important cities such as Thessaloniki, Skopje, Bitola, Ioannina, Shkoder
as well as Edirne, which was previously one of the Ottoman capital cities, were lost
Edirne was besieged by the Bulgarian army during Balkan War I and it was protected at the
highest level as far as possible at the command of Mehmed Şükrü Pasha until the 26th of March in
1913. During the war, not only Ottoman people but also foreign diplomatic representatives maintained
their lives under the siege in Edirne. One of them was French consul Marcel Cuinet. He made daily
records of the incidents he had been through from the first days of the Balkan War I until the beginning
of the interim armistice. Cuinet’s diary was published in French Le Matin in 1913 shortly after Edirne
was occupied by Bulgaria. The Ottoman press also obtained the diary following its French edition. This
diary witnesses military interventions in the lives of people, soldiers, and foreign diplomats in Edirne as
well as the impressions of a French diplomat about the resistance of people.