Özhan Kapıcı | Hacettepe University (original) (raw)
Uploads
Papers by Özhan Kapıcı
100. Yılında Lozan Barış Antlaşması), 2023
Bütün hakları sınırlıdır. Yasal sınırlar içinde ve kaynak gösterilmek sureti ile yapılabilecek al... more Bütün hakları sınırlıdır. Yasal sınırlar içinde ve kaynak gösterilmek sureti ile yapılabilecek alıntılar dışında her türlü kullanım ve yararlanma, eser/hak sahiplerinin ve yayıncının önceden yazılı iznine tabidir. | All rights reserved. No part of this publication may be reproduced, stored in a retrieval system or transmitted in any form or by any means, electrical, mechanical or otherwise, without seeking the written permission of the copyright holders and of the publishers.
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi/Journal of Turkish World Studies , 2021
Istanbul became a center that attracted reformist intellectuals from various Muslim lands in the ... more Istanbul became a center that attracted reformist intellectuals from various Muslim lands in the Tanzīmāt era (1839-1876). Among these transregional cosmopolitan intellectuals were Mirza Malkum Khan and Mirza Fethali Akhunzāde, who revived a discussion on reforming the Arabic alphabet in the 1860s. They regarded the Ottoman capital as the center of the entire Muslim World to such an extent that the most suitable place to initiate a most radical and vital reform in the history of Islam until that day. Mirza Akhundzâde and Mirza Malkum Khan aimed to draw the attention of Iranian and Ottoman public opinion synchronously to an inevitable alphabet reform, and the latter tried to legitimize it through the imperial patent to promote his reform project. An Iranian intellectual of Armenian origin, Malkum made a vast political circle through the westernized bureaucratic elites in Istanbul to officially get the Sublime Porte to approve his reform project. This article examines Malkum Khan's political activities in Istanbul, around his reform project that the first alphabet reform project submitted to the Sublime Porte in light of Ottoman documents.
Çarlık Rusyası ve Boğazlar, 2020
Dünyada Osmanlı Tarihçiliği, Doğu-Batı Yayınları, Ankara, 2020
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2018
100.YILINDA SOVYET İHTİLÂLİ VE TÜRK DÜNYASI, 2018
Halil İnalcık Armağanı III, Doğu-Batı Yayınları, 2016
Türkbilig, 2016
Lazarev Institute of Oriental Language was founded in Moscow in 1814 by the financier Lazarean fa... more Lazarev Institute of Oriental Language was founded in Moscow in 1814 by the financier Lazarean family as an Armanian charity school. The Lazareans (Lazarevs) was originally a prosperous merchant family emigrated to Russia from Persia in 1747. In Moscow they opened a silk factory and mercantile * Dr., Hacettepe Üniversitesi. E-posta:ozhank@hacettepe.edu.tr Özhan KAPICI 2 entreprises. Hovannes Lazarean (1735-1801) whose last will was founding of an Armenian school was an influential counsellor of the Russian imperial policy to the Caucausia. The family's wealth enabled them to advance the affair of the Armanians in Russia, in Transcaucausia and even in Persia. The Educational institution was named the Lazarev Institute of Oriental Language in 1827 by the state and the Institute served as a special gymnasium that teached languages of Armanian, Persian, Turkish, and Arabic especially for the civil and military bureaucracy of the imperial Russia and trained teachers for Armanian schools in Russia. Beside the Armenian and Russian civil servants, also Russian scholars specializing in Caucasian and Middle Eastern studies received their education at the Institute. In the second half of the 19th century, Russian conquest of Caucasia and military policy into Central Asia made the Institute even more necessary for imperial concerns. In this survey we will attempt to explain to the story of Lazarev Institute of Oriental Language in the contex of orientalism and imperial politics.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2015
Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında XIX.yüzyılda süregelen bölgesel sorunlardan birisi Tuna ... more Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında XIX.yüzyılda süregelen bölgesel sorunlardan birisi Tuna Prensliklerinin geleceği meselesiydi. Yüzyılın ikinci yarısında Romenlerin bağımsızlık yönünde attıkları adımları her iki devlet de yakından takip etmekteydi. Paris Antlaşması'ndan sonra Rusya ve Bâbıâli, bu sorun karşısında ortak tavır almışlardı. Âli Paşa ve Gorçakov, Romanya'nın bağımsızlaşmasına muhalif bir politika benimsediler. Bununla birlikte her iki devlet de kendi çıkarları doğrultusunda ve farklı gerekçelerle bu bağımsızlığa karşı çıkmaktaydılar. Fransa'nın desteğini alan Romanya, bağımsızlık yönünde adımlar attıkça süzereni Bâbıâli ve sınırdaşı Rusya'nın muhalefetiyle karşılaştı. Bağımsızlık yolundaki en önemli stratejilerden birisi, prensliklerin birleşmesini sağlayan Prens Kuza'ya karşı 1866 Şubatı'nda içeriden gelen darbe sonrasında ülke tahtına yabancı bir prens getirilmesi yönünde Romen siyasetçilerin aldıkları kararların uygulanmasına engel olmaktı. Her iki devlet de bu konuda özellikle Fransa'nın Romenlere olan desteği karşısında uluslararası hukuk kuralları ve antlaşmaların saygınlığını öne sürerek direndi. 1866 Baharında Paris'te toplanan konferansta konu tartışıldı ancak bu konferansta Bâbıâli lehine bir sonuç çıkmadı. Bâbıâli, izlediği politikada Batılı müttefiklerine Rusya ile birlikte hareket ediyormuş gibi bir görüntü vermemeye dikkat ediyordu. Nisan 1866'da Prensliklerde gerçekleşen halkoylamasından birleşme ve yabancı prens kararı çıktı; ardından Romen siyasetçiler, Hohenzollern hanedanından Karl'ı kendilerine prens seçtiler. Rusya ve Bâbıâli bu kararı şiddetli bir şekilde protesto etti. Ancak Rusya, Bâbıâli'den bu konuda beklediği direnci göremediğini düşünüyordu. Nitekim Bâbıâli, Yabancı Prensin getirilmesi konusunda Fransa'nın istikrarlı siyaseti karşısında İngiltere'nin de yumuşama eğimi göstermesiyle müttefiklerine karşı dirençli bir politika izleyememiştir. 1866 Yazında Romanya konusunda Osmanlı ve Rusya'nın yanından yer alan Avusturya'nın Prusya karşısında aldığı yenilgi, İngiltere'nin bu konudaki kararını gözden geçirmesine yardımcı olmuştur. Bu krizin sonunda Bâbıâli, Karl'ın Romanya prensliğine seçilmesini tanımak zorunda kalmıştır.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2015
Osmanlı Araştırmaları Dergisi, 2013
İzzet was an Ottoman âlim who is generally known as a poet. His ancestors were also from ilmiye b... more İzzet was an Ottoman âlim who is generally known as a poet. His ancestors were also from ilmiye bureaucracy and he enjoyed a classical ilmiye education. There is no evidence that he could read, write or speak any Western languages or that he traveled to Europe. So that we could say his intellectual cosmos was shaped purely within the boundaries of the Ottoman world. İzzet Molla was a witness to the deep crises of the period, such as the Ottoman-Russian wars, the Serbian and Greek uprisings , and the abolition of the Janissaries. He became acquainted with European political thought through the literature of the New Order (Nizâm-i Cedîd), and during the reign of Mahmud II served as a representative of their ideals . It was through this oppositional identiy that he rose to prominence. The two treatises (lâyıha) written by Keçecizâde İzzet had an enormous influence on the political life of the Ottoman Empire and were discussed widely among the Ottoman elite. One of these two treatises was on the reform projects for the Ottoman Empire; the other contained some criticisms of the foreign policy of the Sublime Porte. This article aims to conceptually analyze, on the basis of these two treatises, new paradigms and interpretations of reform policy during the era of Mahmud II, and the political thoughts of İzzet Molla.
Conference Presentations by Özhan Kapıcı
Book Reviews by Özhan Kapıcı
100. Yılında Lozan Barış Antlaşması), 2023
Bütün hakları sınırlıdır. Yasal sınırlar içinde ve kaynak gösterilmek sureti ile yapılabilecek al... more Bütün hakları sınırlıdır. Yasal sınırlar içinde ve kaynak gösterilmek sureti ile yapılabilecek alıntılar dışında her türlü kullanım ve yararlanma, eser/hak sahiplerinin ve yayıncının önceden yazılı iznine tabidir. | All rights reserved. No part of this publication may be reproduced, stored in a retrieval system or transmitted in any form or by any means, electrical, mechanical or otherwise, without seeking the written permission of the copyright holders and of the publishers.
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi/Journal of Turkish World Studies , 2021
Istanbul became a center that attracted reformist intellectuals from various Muslim lands in the ... more Istanbul became a center that attracted reformist intellectuals from various Muslim lands in the Tanzīmāt era (1839-1876). Among these transregional cosmopolitan intellectuals were Mirza Malkum Khan and Mirza Fethali Akhunzāde, who revived a discussion on reforming the Arabic alphabet in the 1860s. They regarded the Ottoman capital as the center of the entire Muslim World to such an extent that the most suitable place to initiate a most radical and vital reform in the history of Islam until that day. Mirza Akhundzâde and Mirza Malkum Khan aimed to draw the attention of Iranian and Ottoman public opinion synchronously to an inevitable alphabet reform, and the latter tried to legitimize it through the imperial patent to promote his reform project. An Iranian intellectual of Armenian origin, Malkum made a vast political circle through the westernized bureaucratic elites in Istanbul to officially get the Sublime Porte to approve his reform project. This article examines Malkum Khan's political activities in Istanbul, around his reform project that the first alphabet reform project submitted to the Sublime Porte in light of Ottoman documents.
Çarlık Rusyası ve Boğazlar, 2020
Dünyada Osmanlı Tarihçiliği, Doğu-Batı Yayınları, Ankara, 2020
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2018
100.YILINDA SOVYET İHTİLÂLİ VE TÜRK DÜNYASI, 2018
Halil İnalcık Armağanı III, Doğu-Batı Yayınları, 2016
Türkbilig, 2016
Lazarev Institute of Oriental Language was founded in Moscow in 1814 by the financier Lazarean fa... more Lazarev Institute of Oriental Language was founded in Moscow in 1814 by the financier Lazarean family as an Armanian charity school. The Lazareans (Lazarevs) was originally a prosperous merchant family emigrated to Russia from Persia in 1747. In Moscow they opened a silk factory and mercantile * Dr., Hacettepe Üniversitesi. E-posta:ozhank@hacettepe.edu.tr Özhan KAPICI 2 entreprises. Hovannes Lazarean (1735-1801) whose last will was founding of an Armenian school was an influential counsellor of the Russian imperial policy to the Caucausia. The family's wealth enabled them to advance the affair of the Armanians in Russia, in Transcaucausia and even in Persia. The Educational institution was named the Lazarev Institute of Oriental Language in 1827 by the state and the Institute served as a special gymnasium that teached languages of Armanian, Persian, Turkish, and Arabic especially for the civil and military bureaucracy of the imperial Russia and trained teachers for Armanian schools in Russia. Beside the Armenian and Russian civil servants, also Russian scholars specializing in Caucasian and Middle Eastern studies received their education at the Institute. In the second half of the 19th century, Russian conquest of Caucasia and military policy into Central Asia made the Institute even more necessary for imperial concerns. In this survey we will attempt to explain to the story of Lazarev Institute of Oriental Language in the contex of orientalism and imperial politics.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2015
Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında XIX.yüzyılda süregelen bölgesel sorunlardan birisi Tuna ... more Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında XIX.yüzyılda süregelen bölgesel sorunlardan birisi Tuna Prensliklerinin geleceği meselesiydi. Yüzyılın ikinci yarısında Romenlerin bağımsızlık yönünde attıkları adımları her iki devlet de yakından takip etmekteydi. Paris Antlaşması'ndan sonra Rusya ve Bâbıâli, bu sorun karşısında ortak tavır almışlardı. Âli Paşa ve Gorçakov, Romanya'nın bağımsızlaşmasına muhalif bir politika benimsediler. Bununla birlikte her iki devlet de kendi çıkarları doğrultusunda ve farklı gerekçelerle bu bağımsızlığa karşı çıkmaktaydılar. Fransa'nın desteğini alan Romanya, bağımsızlık yönünde adımlar attıkça süzereni Bâbıâli ve sınırdaşı Rusya'nın muhalefetiyle karşılaştı. Bağımsızlık yolundaki en önemli stratejilerden birisi, prensliklerin birleşmesini sağlayan Prens Kuza'ya karşı 1866 Şubatı'nda içeriden gelen darbe sonrasında ülke tahtına yabancı bir prens getirilmesi yönünde Romen siyasetçilerin aldıkları kararların uygulanmasına engel olmaktı. Her iki devlet de bu konuda özellikle Fransa'nın Romenlere olan desteği karşısında uluslararası hukuk kuralları ve antlaşmaların saygınlığını öne sürerek direndi. 1866 Baharında Paris'te toplanan konferansta konu tartışıldı ancak bu konferansta Bâbıâli lehine bir sonuç çıkmadı. Bâbıâli, izlediği politikada Batılı müttefiklerine Rusya ile birlikte hareket ediyormuş gibi bir görüntü vermemeye dikkat ediyordu. Nisan 1866'da Prensliklerde gerçekleşen halkoylamasından birleşme ve yabancı prens kararı çıktı; ardından Romen siyasetçiler, Hohenzollern hanedanından Karl'ı kendilerine prens seçtiler. Rusya ve Bâbıâli bu kararı şiddetli bir şekilde protesto etti. Ancak Rusya, Bâbıâli'den bu konuda beklediği direnci göremediğini düşünüyordu. Nitekim Bâbıâli, Yabancı Prensin getirilmesi konusunda Fransa'nın istikrarlı siyaseti karşısında İngiltere'nin de yumuşama eğimi göstermesiyle müttefiklerine karşı dirençli bir politika izleyememiştir. 1866 Yazında Romanya konusunda Osmanlı ve Rusya'nın yanından yer alan Avusturya'nın Prusya karşısında aldığı yenilgi, İngiltere'nin bu konudaki kararını gözden geçirmesine yardımcı olmuştur. Bu krizin sonunda Bâbıâli, Karl'ın Romanya prensliğine seçilmesini tanımak zorunda kalmıştır.
Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2015
Osmanlı Araştırmaları Dergisi, 2013
İzzet was an Ottoman âlim who is generally known as a poet. His ancestors were also from ilmiye b... more İzzet was an Ottoman âlim who is generally known as a poet. His ancestors were also from ilmiye bureaucracy and he enjoyed a classical ilmiye education. There is no evidence that he could read, write or speak any Western languages or that he traveled to Europe. So that we could say his intellectual cosmos was shaped purely within the boundaries of the Ottoman world. İzzet Molla was a witness to the deep crises of the period, such as the Ottoman-Russian wars, the Serbian and Greek uprisings , and the abolition of the Janissaries. He became acquainted with European political thought through the literature of the New Order (Nizâm-i Cedîd), and during the reign of Mahmud II served as a representative of their ideals . It was through this oppositional identiy that he rose to prominence. The two treatises (lâyıha) written by Keçecizâde İzzet had an enormous influence on the political life of the Ottoman Empire and were discussed widely among the Ottoman elite. One of these two treatises was on the reform projects for the Ottoman Empire; the other contained some criticisms of the foreign policy of the Sublime Porte. This article aims to conceptually analyze, on the basis of these two treatises, new paradigms and interpretations of reform policy during the era of Mahmud II, and the political thoughts of İzzet Molla.