Ezgi Bugey | Hacettepe University (original) (raw)
MA Thesis by Ezgi Bugey
Bu çalışmada kültürel ürünlerdeki temsillerin incelenmesinin anlamlı ve değerli olduğu noktasında... more Bu çalışmada kültürel ürünlerdeki temsillerin incelenmesinin anlamlı ve değerli olduğu noktasından hareketle 1990'lar Hollywood sinemasından örneklem olarak seçilen Dövüş Kulübü (1999, Yön. David Fincher), Amerikan Güzeli (1999, Yön. Sam Mendes) ve Truman Show (1998, Yön. Peter Weir) filmleri, 1990’ların ekonomik, toplumsal ve politik gelişmeleri göz önünde bulundurularak tüketim toplumu, medya, erkeklik krizi ve şiddet temaları etrafında incelenmiş ve filmlerin söylemsel olarak ne derece eleştirel oldukları ve söz konusu eleştirilerin gelip dayandığı sınırların neler olduğu tartışılmıştır. Çalışmanın temel iddiası, örneklem alınan filmlerin tüketim toplumu, medya, erkeklik krizi ve şiddet gibi konularda eleştirel bakış açıları sundukları ve gerek kullandıkları eleştirel dil gerek ise biçimsel ve teknik özellikler bakımından klasik anlatı sinemasından farklılaştıkları ve “alternatif” olasılıklara göz kırptıkları; ancak bunun yanında kendilerinin de bir parçası olduğu ideolojik sınırların ve kapitalist ekonomik düzenin güvenli sığınaklarının tamamıyla dışına çıkamadıkları ve eleştirilerinin ancak belirli çerçeveler dâhilinde dile getirilebildiğidir. Bu bağlamda ilgili literatürün taranmasının ve kavramların kuramsal çerçevede tartışılmasının ardından filmlerin metin analizleri yapılmış, sinematografik unsurların anlamları üretmek/yeniden üretmek üzere nasıl kullanıldığı da incelemeye dâhil edilmiştir. Belirli bir tarihsel ve toplumsal bağlam içinde bahse konu temaların, her biri birer toplumsal ve politik inşa olan bu filmler aracılığıyla nasıl temsil edildiğini incelemenin egemen ve “alternatif” anlamların filmlerde nasıl yeniden üretildiğini ve dolaşıma sokulduğunu anlama çabasına katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Çalışmanın sonunda filmlerin anlatısal, biçimsel ve görsel analizleri Hollywood sinemasının bağlı olduğu ideolojik ve ticari kodları göz ardı edemediğini ve eleştirilerinin ticari kaygıların gelip dayandığı noktada son bulduğunu yahut geçersiz kılındığını göstermiştir. Yine de filmlerin meselelere yüzeysel dahi olsa değinmelerinin kendisinin de değerli olduğu düşünülmektedir. Zira filmlerin hâlihazırda egemen ideolojiyi onaylayan ve kalıplaşmış düşünce ve kavramları yeniden üreten çoğu ana akım filmden bir nebze olsun ayrılarak en azından bireylerin bu meselelere ilişkin fikir yürütmesi ve kalıplaşmış düşüncelerin yerinden oynatılması yolunda bir adım attıklarını söylemek mümkündür.
Anahtar Sözcükler
Hollywood sineması, kimliğin toplumsal inşası, temsil, postmodernizm, tüketim toplumu, medya, erkeklik krizi, şiddet
Refereed Journal Articles by Ezgi Bugey
Moment Dergi, 2016
Bu çalışmada Fredric Jameson tarafından sanayi sonrası toplum veya tüketim toplumu, medya veya gö... more Bu çalışmada Fredric Jameson tarafından sanayi sonrası toplum veya tüketim toplumu, medya veya gösteri toplumu ya da çok uluslu kapitalizm olarak adlandırılan postmodernizm kavramı sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamı içerisinde ele alınmaya çalışılmakta ve kavramın nasıl bir tüketim kültürüne ve tüketim toplumuna evrildiği üzerinde durularak bu değişimin bireylerin benliklerini, kimliklerini ve gündelik yaşam pratiklerini ne şekilde etkilediği incelenmektedir. Bu bağlamda, Jameson'ın postmodern toplumu betimleyen temel sanat yapıtının sinema filmleri olduğu önermesinden hareketle, örneklem olarak seçilen Dövüş Kulübü (Fight Club, David Fincher, 1999) filmi "parçalanmış benlik" ve "parçalanmış hayat" kavramları ışığında incelenecektir. Postmodern filmler olarak da anılan 1990'lar Hollywood sinemasının döneme damgasını vurmuş bir örneği olan Dövüş Kulübü filminin postmodernizm ve parçalanmışlık ilişkisini tartışmak bakımından son derece elverişli olduğu düşünülmektedir.
Journalism and Mass Communication, 2020
The present study aims to focus on the relationship between gender and everyday life and reflect ... more The present study aims to focus on the relationship between gender and everyday life and reflect on the meanings
of being a woman in the 1950s and the 1960s over Sally Potter’s film Ginger and Rosa (2012a). The 1950s and the
1960s are marked with significant changes and transformations in terms of the social statuses and everyday lives of
women in many countries all around the world. Women began to question their gendered roles and performances,
resist “doing gender” and speak out “the problem that has no name” in these years, which would then evolve into
the second-wave feminist movement—a significant historical period in women’s history. Therefore, an analysis of
this specific period is considered significant to understand the relationship between gender and everyday life. Thus,
the present study first addresses the relationship between gender and everyday life in general terms, discussing the
social construction of gender and how we are taught to do gender through socialization. Then, it examines women’s
practices, performances, relationships, conflicts, and resistances in their everyday lives throughout the 1950s and
the 1960s over the film Ginger and Rosa. Considering the historical, social, and political developments at the time,
this study tries to explore significant issues within feminist studies such as the relationship between mothers and
daughters, and female friendship/sisterhood through the characters in the film, and comprehend what it meant to be
a young girl, a woman, a wife, and a mother in both private and public spheres in these years based upon the
director’s own experiences and memories.
Keywords: gender, everyday life, womanhood, socialization, women’s movement
Journal of Arts, 2023
Bu makalede öncelikle yapım, dağıtım ve gösterim ağları ekseninde Türkiye sinemasına ilişkin gene... more Bu makalede öncelikle yapım, dağıtım ve gösterim ağları ekseninde Türkiye sinemasına ilişkin genel bir çerçeve çizilmekte, ardından 2000’lerdeki durum değerlendirilmektedir. Özellikle dağıtım ve gösterim ağlarındaki yoğunlaşma CGV Mars Entertainment Group vakası çerçevesinde irdelenmekte, “patlamış mısır krizi” ve sonraki
gelişmeler ele alınmaktadır. Bu sayede alana ilişkin düzenlemelerin ve kültür politikalarının önemini vurgulama imkânı doğmaktadır.
Sinema sektöründeki gerilimler, Aralık 2018’de Cem Yılmaz’ın sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yaptığı açıklamayla tartışmaya dönüşmüştür. Kamuoyunda “patlamış mısır krizi” olarak bilinen tartışma, salon işletmecilerinin patlamış mısır ve içecek satışları aracılığıyla bilet fiyatlarında indirim yaparak haksız kazanç elde ettikleri
iddiasına dayanmaktadır. 2019 yılında 5224 Sayılı “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkındaki Kanun”da yapılan düzenlemelerle sektördeki sorunlara ilişkin çözümler getirilmeye çalışılmıştır. Fakat yasadaki değişiklikler mevcut sorunlara köklü çözümler üretmediği gibi bağımsız filmlerin desteklenmesi konusunda bir gerilemeye yol açabilecek niteliktedir, ayrıca denetim ve sansür mekanizmalarının işleyeceğine dair bazı endişeler de uyandırmıştır.
Covid-19 Pandemisinin hayatın pek çok alanında olduğu gibi sinema endüstrisinde de yıkıcı etkileri olmuş; dijitalleşme ve izleme pratiklerinin dönüşümü ivme kazanmıştır. Yatay ve dikey tekelleşmenin önüne geçen köklü çözümler üretilmesine ve Türkiye sinemasına uluslararası alanda bilinirlik kazandıran ana akım sinema dışındaki
filmlerin örtük biçimde denetim mekanizmaları işletilmeksizin desteklenmesine ihtiyaç vardır.
This article first presents an overview of Turkish cinema in terms of its production, distribution, and exhibition networks, and then evaluates the overall situation in the 2000s. The concentration in distribution and exhibition networks in particular is analyzed through the case of CGV Mars Entertainment Group, and the following "popcorn crisis" and the industry in its aftermath are addressed. Thus, it aims to provide an opportunity to emphasize the significance of the regulations and cultural policies in the field. The tensions within the film industry sparked a controversy along with Cem Yılmaz's statement on Twitter, a social networking service, in December 2018. The controversy, publicly known as the "popcorn crisis", was based on the claim that theater owners were making unlawful profits through discounts on ticket prices by selling popcorn and beverages. In 2019, Law No. 5224 on the Evaluation, Classification, and Promotion of Motion Pictures was amended to provide solutions to the problems in the sector. However, the amendments to the law did not provide radical solutions to the existing problems and may even lead to a setback in the promotion of independent films, raising concerns that certain control and censorship mechanisms would now function. The Covid-19 Pandemic has had devastating effects on the film industry, as in many other areas within everyday life, whereas digitalization and the transformation of viewing practices have gained momentum. There is a strong need for radical solutions in order to prevent horizontal and vertical integration and for films outside the mainstream film industry, which indeed bring international recognition to Turkish cinema, to be promoted without the implicit control mechanisms.
Moment Dergi Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi Sinema ve Pol... more Moment Dergi Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi Sinema ve Politika Sayısı
Bu çalışmada kültürel ürünlerdeki temsillerin incelenmesinin anlamlı ve değerli olduğu noktasında... more Bu çalışmada kültürel ürünlerdeki temsillerin incelenmesinin anlamlı ve değerli olduğu noktasından hareketle 1990'lar Hollywood sinemasından örneklem olarak seçilen Dövüş Kulübü (1999, Yön. David Fincher), Amerikan Güzeli (1999, Yön. Sam Mendes) ve Truman Show (1998, Yön. Peter Weir) filmleri, 1990’ların ekonomik, toplumsal ve politik gelişmeleri göz önünde bulundurularak tüketim toplumu, medya, erkeklik krizi ve şiddet temaları etrafında incelenmiş ve filmlerin söylemsel olarak ne derece eleştirel oldukları ve söz konusu eleştirilerin gelip dayandığı sınırların neler olduğu tartışılmıştır. Çalışmanın temel iddiası, örneklem alınan filmlerin tüketim toplumu, medya, erkeklik krizi ve şiddet gibi konularda eleştirel bakış açıları sundukları ve gerek kullandıkları eleştirel dil gerek ise biçimsel ve teknik özellikler bakımından klasik anlatı sinemasından farklılaştıkları ve “alternatif” olasılıklara göz kırptıkları; ancak bunun yanında kendilerinin de bir parçası olduğu ideolojik sınırların ve kapitalist ekonomik düzenin güvenli sığınaklarının tamamıyla dışına çıkamadıkları ve eleştirilerinin ancak belirli çerçeveler dâhilinde dile getirilebildiğidir. Bu bağlamda ilgili literatürün taranmasının ve kavramların kuramsal çerçevede tartışılmasının ardından filmlerin metin analizleri yapılmış, sinematografik unsurların anlamları üretmek/yeniden üretmek üzere nasıl kullanıldığı da incelemeye dâhil edilmiştir. Belirli bir tarihsel ve toplumsal bağlam içinde bahse konu temaların, her biri birer toplumsal ve politik inşa olan bu filmler aracılığıyla nasıl temsil edildiğini incelemenin egemen ve “alternatif” anlamların filmlerde nasıl yeniden üretildiğini ve dolaşıma sokulduğunu anlama çabasına katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Çalışmanın sonunda filmlerin anlatısal, biçimsel ve görsel analizleri Hollywood sinemasının bağlı olduğu ideolojik ve ticari kodları göz ardı edemediğini ve eleştirilerinin ticari kaygıların gelip dayandığı noktada son bulduğunu yahut geçersiz kılındığını göstermiştir. Yine de filmlerin meselelere yüzeysel dahi olsa değinmelerinin kendisinin de değerli olduğu düşünülmektedir. Zira filmlerin hâlihazırda egemen ideolojiyi onaylayan ve kalıplaşmış düşünce ve kavramları yeniden üreten çoğu ana akım filmden bir nebze olsun ayrılarak en azından bireylerin bu meselelere ilişkin fikir yürütmesi ve kalıplaşmış düşüncelerin yerinden oynatılması yolunda bir adım attıklarını söylemek mümkündür.
Anahtar Sözcükler
Hollywood sineması, kimliğin toplumsal inşası, temsil, postmodernizm, tüketim toplumu, medya, erkeklik krizi, şiddet
Moment Dergi, 2016
Bu çalışmada Fredric Jameson tarafından sanayi sonrası toplum veya tüketim toplumu, medya veya gö... more Bu çalışmada Fredric Jameson tarafından sanayi sonrası toplum veya tüketim toplumu, medya veya gösteri toplumu ya da çok uluslu kapitalizm olarak adlandırılan postmodernizm kavramı sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamı içerisinde ele alınmaya çalışılmakta ve kavramın nasıl bir tüketim kültürüne ve tüketim toplumuna evrildiği üzerinde durularak bu değişimin bireylerin benliklerini, kimliklerini ve gündelik yaşam pratiklerini ne şekilde etkilediği incelenmektedir. Bu bağlamda, Jameson'ın postmodern toplumu betimleyen temel sanat yapıtının sinema filmleri olduğu önermesinden hareketle, örneklem olarak seçilen Dövüş Kulübü (Fight Club, David Fincher, 1999) filmi "parçalanmış benlik" ve "parçalanmış hayat" kavramları ışığında incelenecektir. Postmodern filmler olarak da anılan 1990'lar Hollywood sinemasının döneme damgasını vurmuş bir örneği olan Dövüş Kulübü filminin postmodernizm ve parçalanmışlık ilişkisini tartışmak bakımından son derece elverişli olduğu düşünülmektedir.
Journalism and Mass Communication, 2020
The present study aims to focus on the relationship between gender and everyday life and reflect ... more The present study aims to focus on the relationship between gender and everyday life and reflect on the meanings
of being a woman in the 1950s and the 1960s over Sally Potter’s film Ginger and Rosa (2012a). The 1950s and the
1960s are marked with significant changes and transformations in terms of the social statuses and everyday lives of
women in many countries all around the world. Women began to question their gendered roles and performances,
resist “doing gender” and speak out “the problem that has no name” in these years, which would then evolve into
the second-wave feminist movement—a significant historical period in women’s history. Therefore, an analysis of
this specific period is considered significant to understand the relationship between gender and everyday life. Thus,
the present study first addresses the relationship between gender and everyday life in general terms, discussing the
social construction of gender and how we are taught to do gender through socialization. Then, it examines women’s
practices, performances, relationships, conflicts, and resistances in their everyday lives throughout the 1950s and
the 1960s over the film Ginger and Rosa. Considering the historical, social, and political developments at the time,
this study tries to explore significant issues within feminist studies such as the relationship between mothers and
daughters, and female friendship/sisterhood through the characters in the film, and comprehend what it meant to be
a young girl, a woman, a wife, and a mother in both private and public spheres in these years based upon the
director’s own experiences and memories.
Keywords: gender, everyday life, womanhood, socialization, women’s movement
Journal of Arts, 2023
Bu makalede öncelikle yapım, dağıtım ve gösterim ağları ekseninde Türkiye sinemasına ilişkin gene... more Bu makalede öncelikle yapım, dağıtım ve gösterim ağları ekseninde Türkiye sinemasına ilişkin genel bir çerçeve çizilmekte, ardından 2000’lerdeki durum değerlendirilmektedir. Özellikle dağıtım ve gösterim ağlarındaki yoğunlaşma CGV Mars Entertainment Group vakası çerçevesinde irdelenmekte, “patlamış mısır krizi” ve sonraki
gelişmeler ele alınmaktadır. Bu sayede alana ilişkin düzenlemelerin ve kültür politikalarının önemini vurgulama imkânı doğmaktadır.
Sinema sektöründeki gerilimler, Aralık 2018’de Cem Yılmaz’ın sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yaptığı açıklamayla tartışmaya dönüşmüştür. Kamuoyunda “patlamış mısır krizi” olarak bilinen tartışma, salon işletmecilerinin patlamış mısır ve içecek satışları aracılığıyla bilet fiyatlarında indirim yaparak haksız kazanç elde ettikleri
iddiasına dayanmaktadır. 2019 yılında 5224 Sayılı “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkındaki Kanun”da yapılan düzenlemelerle sektördeki sorunlara ilişkin çözümler getirilmeye çalışılmıştır. Fakat yasadaki değişiklikler mevcut sorunlara köklü çözümler üretmediği gibi bağımsız filmlerin desteklenmesi konusunda bir gerilemeye yol açabilecek niteliktedir, ayrıca denetim ve sansür mekanizmalarının işleyeceğine dair bazı endişeler de uyandırmıştır.
Covid-19 Pandemisinin hayatın pek çok alanında olduğu gibi sinema endüstrisinde de yıkıcı etkileri olmuş; dijitalleşme ve izleme pratiklerinin dönüşümü ivme kazanmıştır. Yatay ve dikey tekelleşmenin önüne geçen köklü çözümler üretilmesine ve Türkiye sinemasına uluslararası alanda bilinirlik kazandıran ana akım sinema dışındaki
filmlerin örtük biçimde denetim mekanizmaları işletilmeksizin desteklenmesine ihtiyaç vardır.
This article first presents an overview of Turkish cinema in terms of its production, distribution, and exhibition networks, and then evaluates the overall situation in the 2000s. The concentration in distribution and exhibition networks in particular is analyzed through the case of CGV Mars Entertainment Group, and the following "popcorn crisis" and the industry in its aftermath are addressed. Thus, it aims to provide an opportunity to emphasize the significance of the regulations and cultural policies in the field. The tensions within the film industry sparked a controversy along with Cem Yılmaz's statement on Twitter, a social networking service, in December 2018. The controversy, publicly known as the "popcorn crisis", was based on the claim that theater owners were making unlawful profits through discounts on ticket prices by selling popcorn and beverages. In 2019, Law No. 5224 on the Evaluation, Classification, and Promotion of Motion Pictures was amended to provide solutions to the problems in the sector. However, the amendments to the law did not provide radical solutions to the existing problems and may even lead to a setback in the promotion of independent films, raising concerns that certain control and censorship mechanisms would now function. The Covid-19 Pandemic has had devastating effects on the film industry, as in many other areas within everyday life, whereas digitalization and the transformation of viewing practices have gained momentum. There is a strong need for radical solutions in order to prevent horizontal and vertical integration and for films outside the mainstream film industry, which indeed bring international recognition to Turkish cinema, to be promoted without the implicit control mechanisms.
Moment Dergi Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi Sinema ve Pol... more Moment Dergi Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi Sinema ve Politika Sayısı