Deniz Altınkaya | Izmir Katip Celebi (original) (raw)
Uploads
Papers by Deniz Altınkaya
Kilikya delsefe dergisi, 2023
DAVİD HUME VE THOMAS REİD'İN ADALET KAVRAYIŞlLARI ÜZERİNE, 2023
İskoç Aydınlamasının önemli filozoflarından Thomas Reid, David Hume’un adaletin bir konvansiyon o... more İskoç Aydınlamasının önemli filozoflarından Thomas Reid, David Hume’un adaletin bir konvansiyon olarak icat edilmiş yapay bir erdem olduğu yönünde görüşüne karşı çıkarak, onun insan doğasına dayandığını savunur. Reid’e göre, Tanrı her insana “vicdan” denilen bir ahlaki yeti vermiştir. Bu yeti, her insanda doğuştan bulunan zihinsel bir güçtür ve aklını kullanma olgunluğuna erişen insan bu yeti sayesinde adil eylemlerde bulunma yükümlülüğünü algılarlar. Bu çalışmanın amacı, Thomas Reid’in David Hume’un adalet kavrayışına yönelik yanıtını incelemek ve bu iki düşünürün adalet kavrayışlarını birbirleriyle ilişkisi içerisinde değerlendirerek onlar arasında bir uzlaşma imkanının olup olmadığını araştırmaktır.
Kilikya Felsefe Dergisi/Kilikya Journal of Philosophy, 2023
The role of values in science has been intensely debated, especially since the second half of the... more The role of values in science has been intensely debated, especially since the second half of the
20 th century. To argue that science should be independent of values, has essentially meant
defending its objectivity and credibility. When feminist philosophers of science explain that this
ideal is constructed through the exclusion of women, they steered the discussion on the roles of
values in science to a different and very important direction. In this study, by departing from a
survey on feminist standpoint theory -which represents a very important position in feminist
philosophy of science- it will be argued that besides being an indispensable part of science, ethical
and political values can also contribute to the development of science. Furthermore, it will be argued that including certain values to science has positive contributions not only to science but
at the same tame to the sphere of values.
Bilimde değerlerin rolü, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yoğun bir biçimde tartışılmıştır. Bilimin değerlerden bağımsız olması gerektiğini savunmak, esasen, bilimin nesnelliğini ve güvenilirliğini savunmak anlamına gelmiştir. Feminist bilim felsefecileri, bu idealin, aslında kadınlığın dışlanması yoluyla inşa edildiğini açığa vurarak, bilimde değerlerin rolü tartışmasına farklı ve çok önemli bir yön kazandırmışlardır. Bu çalışmada, feminist bilim felsefesi içinde önemli bir pozisyonu işgal eden feminist duruş noktası teorisine yönelik bir incelemeden hareketle, etik ve politik değerlerin bilimin ayrılmaz bir parçası olmakla kalmayıp, bilimin gelişmesine katkıda bulunabileceği savunulacaktır. Ayrıca belli türden değerlerin bilime dahil edilmesinin yalnızca bilim üzerinde değil, aynı zamanda değerler alanı üzerinde de olumlu etkileri olacağı ileri sürülecektir.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy (http://www.beytulhikme.org/Makaleler/1335958367\_13\_(Altinkaya\_(1657-1677).pdf), 2021
Sophokles’in Antigone’si, çağlar boyunca güncelliğini yitirmeyen önemli bir metin olarak çokça yo... more Sophokles’in Antigone’si, çağlar boyunca güncelliğini yitirmeyen önemli bir metin olarak çokça yorumun konusu olmuştur. Bu yorumların çoğunun, Antigone’nin temsili işlevine odaklandığını görmekteyiz. Buna göre Antigone, polis düzenine karşıt olarak akrabalık düzenini temsil etmekte ve politika alanını bu alanın bütünüyle dışında kalarak etkilemektedir. Ancak Butler’a göre bu yorum, Antigone’nin eyleminin politik doğasını gözden kaçırma riski taşır. Zira Antigone, temsil işlevinin kendisini krize sokan bir muğlaklığa sahiptir. Bu çalışmada tam da muğlaklığın, Antigone’nin eylemini politik bir eylem kılma olanağına işaret ettiğini ve bu olanağın da Jacques Rancière’in politik olanı yeniden düşünme ve tanımlama çabasından hareketle ele alınabileceği savunulacaktır. Böyle bir okuma aynı zamanda Antigone’yi farklı bir perspektiften hareketle ele alma imkânı taşımaktadır.
Sophocles' Antigone, an important play that has not lost its actuality
throughout the ages, has been the subject of many interpretations, most of which focus on the representative function of Antigone. Accordingly, Antigone represents kinship as opposed to the polis and influences the political sphere by being completely outside of it. For Butler, this interpretation risks overlooking the political nature of Antigone's action because Antigone carries an ambiguity that puts the representative function itself into crisis. In this study, it will be argued that this ambiguity as such points to a possibility of considering Antigone's action as a political act, and this possibility can be put forward by following the attempts of Jacques Rancière to rethink and redefine the political. Such a reading also provides the opportunity to consider Antigone from a different perspective.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy (http://www.beytulhikme.org/DergiTamDetay.aspx?ID=1628), 2020
Foucault’nun Collège de France’da verdiği dersleri, Kant’tan çıkan alternatif yol olarak gördüğü... more Foucault’nun Collège de France’da verdiği dersleri, Kant’tan çıkan alternatif yol olarak gördüğü ve güncelliğimiz ve kendimiz üzerine eleştirel bir sorgulama olarak tarif ettiği “eleştirel tutum”un, günümüzde nasıl bir biçim alabileceğine yönelik oldukça zengin kaynaklar sağlamaktadır. Bu imkânı açığa vurmak üzere, Foucault’nun yönetimsellik çalışması çerçevesinde ortaya koyduğu, fakat geliştirmeye devam etmediği “karşı-tutum” kavramına (1978) ve Antik Yunan’da özel bir role sahip olmuş olan parrhesia pratiğine yönelik tarihsel incelemeleri
bağlamında Kinikler üzerine yürüttüğü analizlerine (1984) odaklanılacaktır. Bu bağlamda, hakikatin dolaysız bir tezahürü olarak kurulan Kinik yaşam biçiminin, “başkalık” yaratmayı hedefleyen karşı-tutumun çok güçlü bir örneğini sunduğu ve böyle olmakla da günümüzde felsefenin farklı bir biçimde düşünme, eyleme ve var olma olanakları yaratmak üzere dünyayı dönüştürme pratiği olarak var olmasını destekleyecek araçlar sağladığı iddia edilecektir. Böyle bir okumanın hem Foucault’nun karşı-tutum kavrayışını zenginleştireceğini, hem de hakikatin bir skandal biçimi alan uygulanması olarak Kinik parrhesia’nın, güncelliğimiz ve kendimizle ilişki kurmanın yeni yollarına ışık tuttuğunu açığa vuracağını düşünmekteyiz.
Abstract: Foucault's lectures at the Collège de France provide very rich resources on how the “critical attitude”, which Foucault sees as an alternative way emerging out of Kant’s philosophy and which he describes as a critical questioning on our actuality and ourselves, can take shape today. To reveal this opportunity, we will first focus on the concept of the “counter-conduct” which Foucault puts forward within the framework of his study on governmentality (1978), but does not continue to develop, and then his analysis on the Cynics (1984), which he deals within the context of his historical studies on the concept of parrhesia, a concept that had a special role in Ancient Greek culture. We will claim that the mode of life peculiar to the Cynics, established as a direct manifestation of truth, provides a very powerful example of the counter-
conduct that aims at creating "otherness," therefore grants tools to support the existence of philosophy today, as a practice of transforming the world and creating possibilities for thinking, acting, and existing differently. We think that such a reading will both enrich Foucault's conception of counter-conduct and reveal that Cynic parrhesia, as a scandalous application of truth, sheds light on new ways of relating to our actuality and also to ourselves.
ETHOS Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar (http://www.ethosfelsefe.com/ethosdiyaloglar/main/?page=oku&id=242), 2020
Foucault, felsefi güzergâhının belli dönemlerinde, özneleşme süreçlerinde rol oynayan belli temal... more Foucault, felsefi güzergâhının belli dönemlerinde, özneleşme süreçlerinde rol oynayan belli temaları öne çıkarmış ve bunların analizine yoğunlaşmıştır. Fakat onun felsefesini belli uğraklara ayırmaya imkân tanıyan kavramsal ve yöntemsel değişimler, önemli eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Bu eleştirilerden biri, Foucault’nun birbiriyle çelişen iki öznellik yorumu sunduğu yönündedir. Bu çalışmanın amacı, Foucault’nun öznellik kavrayışını, söz konusu eleştiri çerçevesinde, etik üzerine olan son dönem çalışmalarından hareketle incelemektir. Bu bağlamda, onun etik çalışmalarının, önceki çalışmalarında teşhis ettiği problemlere yönelik etik-politik bir cevap verme girişimi olarak okunması gerektiği iddia edilecektir. Bu yönde bir okumanın, Foucault’nun tabi kılınma yoluyla özneler haline getirilme süreçlerine yönelik çalışmalarının, bireyin kendini dönüştürmesine dayanan aktif bir özneleşme sürecini savunduğu etik çalışmalarıyla nasıl birleşebileceği sorusunu farklı bir perspektiften hareketle ele almaya imkân tanıdığını düşünmekteyiz. Bu amaçla Foucault’nun son dönem çalışmalarının merkezi teması olan “kendilik kaygısı”na yönelik analizleri, çalışmamızın odak noktasını oluşturmaktadır. Etik öncesi çalışmalarında sunduğu öznellik kavrayışını, bu analizler doğrultusunda yeniden ele alarak, söz konusu sorunun mümkün bir yanıtına işaret etmeye çalışacağız.
Kilikya delsefe dergisi, 2023
DAVİD HUME VE THOMAS REİD'İN ADALET KAVRAYIŞlLARI ÜZERİNE, 2023
İskoç Aydınlamasının önemli filozoflarından Thomas Reid, David Hume’un adaletin bir konvansiyon o... more İskoç Aydınlamasının önemli filozoflarından Thomas Reid, David Hume’un adaletin bir konvansiyon olarak icat edilmiş yapay bir erdem olduğu yönünde görüşüne karşı çıkarak, onun insan doğasına dayandığını savunur. Reid’e göre, Tanrı her insana “vicdan” denilen bir ahlaki yeti vermiştir. Bu yeti, her insanda doğuştan bulunan zihinsel bir güçtür ve aklını kullanma olgunluğuna erişen insan bu yeti sayesinde adil eylemlerde bulunma yükümlülüğünü algılarlar. Bu çalışmanın amacı, Thomas Reid’in David Hume’un adalet kavrayışına yönelik yanıtını incelemek ve bu iki düşünürün adalet kavrayışlarını birbirleriyle ilişkisi içerisinde değerlendirerek onlar arasında bir uzlaşma imkanının olup olmadığını araştırmaktır.
Kilikya Felsefe Dergisi/Kilikya Journal of Philosophy, 2023
The role of values in science has been intensely debated, especially since the second half of the... more The role of values in science has been intensely debated, especially since the second half of the
20 th century. To argue that science should be independent of values, has essentially meant
defending its objectivity and credibility. When feminist philosophers of science explain that this
ideal is constructed through the exclusion of women, they steered the discussion on the roles of
values in science to a different and very important direction. In this study, by departing from a
survey on feminist standpoint theory -which represents a very important position in feminist
philosophy of science- it will be argued that besides being an indispensable part of science, ethical
and political values can also contribute to the development of science. Furthermore, it will be argued that including certain values to science has positive contributions not only to science but
at the same tame to the sphere of values.
Bilimde değerlerin rolü, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yoğun bir biçimde tartışılmıştır. Bilimin değerlerden bağımsız olması gerektiğini savunmak, esasen, bilimin nesnelliğini ve güvenilirliğini savunmak anlamına gelmiştir. Feminist bilim felsefecileri, bu idealin, aslında kadınlığın dışlanması yoluyla inşa edildiğini açığa vurarak, bilimde değerlerin rolü tartışmasına farklı ve çok önemli bir yön kazandırmışlardır. Bu çalışmada, feminist bilim felsefesi içinde önemli bir pozisyonu işgal eden feminist duruş noktası teorisine yönelik bir incelemeden hareketle, etik ve politik değerlerin bilimin ayrılmaz bir parçası olmakla kalmayıp, bilimin gelişmesine katkıda bulunabileceği savunulacaktır. Ayrıca belli türden değerlerin bilime dahil edilmesinin yalnızca bilim üzerinde değil, aynı zamanda değerler alanı üzerinde de olumlu etkileri olacağı ileri sürülecektir.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy (http://www.beytulhikme.org/Makaleler/1335958367\_13\_(Altinkaya\_(1657-1677).pdf), 2021
Sophokles’in Antigone’si, çağlar boyunca güncelliğini yitirmeyen önemli bir metin olarak çokça yo... more Sophokles’in Antigone’si, çağlar boyunca güncelliğini yitirmeyen önemli bir metin olarak çokça yorumun konusu olmuştur. Bu yorumların çoğunun, Antigone’nin temsili işlevine odaklandığını görmekteyiz. Buna göre Antigone, polis düzenine karşıt olarak akrabalık düzenini temsil etmekte ve politika alanını bu alanın bütünüyle dışında kalarak etkilemektedir. Ancak Butler’a göre bu yorum, Antigone’nin eyleminin politik doğasını gözden kaçırma riski taşır. Zira Antigone, temsil işlevinin kendisini krize sokan bir muğlaklığa sahiptir. Bu çalışmada tam da muğlaklığın, Antigone’nin eylemini politik bir eylem kılma olanağına işaret ettiğini ve bu olanağın da Jacques Rancière’in politik olanı yeniden düşünme ve tanımlama çabasından hareketle ele alınabileceği savunulacaktır. Böyle bir okuma aynı zamanda Antigone’yi farklı bir perspektiften hareketle ele alma imkânı taşımaktadır.
Sophocles' Antigone, an important play that has not lost its actuality
throughout the ages, has been the subject of many interpretations, most of which focus on the representative function of Antigone. Accordingly, Antigone represents kinship as opposed to the polis and influences the political sphere by being completely outside of it. For Butler, this interpretation risks overlooking the political nature of Antigone's action because Antigone carries an ambiguity that puts the representative function itself into crisis. In this study, it will be argued that this ambiguity as such points to a possibility of considering Antigone's action as a political act, and this possibility can be put forward by following the attempts of Jacques Rancière to rethink and redefine the political. Such a reading also provides the opportunity to consider Antigone from a different perspective.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy (http://www.beytulhikme.org/DergiTamDetay.aspx?ID=1628), 2020
Foucault’nun Collège de France’da verdiği dersleri, Kant’tan çıkan alternatif yol olarak gördüğü... more Foucault’nun Collège de France’da verdiği dersleri, Kant’tan çıkan alternatif yol olarak gördüğü ve güncelliğimiz ve kendimiz üzerine eleştirel bir sorgulama olarak tarif ettiği “eleştirel tutum”un, günümüzde nasıl bir biçim alabileceğine yönelik oldukça zengin kaynaklar sağlamaktadır. Bu imkânı açığa vurmak üzere, Foucault’nun yönetimsellik çalışması çerçevesinde ortaya koyduğu, fakat geliştirmeye devam etmediği “karşı-tutum” kavramına (1978) ve Antik Yunan’da özel bir role sahip olmuş olan parrhesia pratiğine yönelik tarihsel incelemeleri
bağlamında Kinikler üzerine yürüttüğü analizlerine (1984) odaklanılacaktır. Bu bağlamda, hakikatin dolaysız bir tezahürü olarak kurulan Kinik yaşam biçiminin, “başkalık” yaratmayı hedefleyen karşı-tutumun çok güçlü bir örneğini sunduğu ve böyle olmakla da günümüzde felsefenin farklı bir biçimde düşünme, eyleme ve var olma olanakları yaratmak üzere dünyayı dönüştürme pratiği olarak var olmasını destekleyecek araçlar sağladığı iddia edilecektir. Böyle bir okumanın hem Foucault’nun karşı-tutum kavrayışını zenginleştireceğini, hem de hakikatin bir skandal biçimi alan uygulanması olarak Kinik parrhesia’nın, güncelliğimiz ve kendimizle ilişki kurmanın yeni yollarına ışık tuttuğunu açığa vuracağını düşünmekteyiz.
Abstract: Foucault's lectures at the Collège de France provide very rich resources on how the “critical attitude”, which Foucault sees as an alternative way emerging out of Kant’s philosophy and which he describes as a critical questioning on our actuality and ourselves, can take shape today. To reveal this opportunity, we will first focus on the concept of the “counter-conduct” which Foucault puts forward within the framework of his study on governmentality (1978), but does not continue to develop, and then his analysis on the Cynics (1984), which he deals within the context of his historical studies on the concept of parrhesia, a concept that had a special role in Ancient Greek culture. We will claim that the mode of life peculiar to the Cynics, established as a direct manifestation of truth, provides a very powerful example of the counter-
conduct that aims at creating "otherness," therefore grants tools to support the existence of philosophy today, as a practice of transforming the world and creating possibilities for thinking, acting, and existing differently. We think that such a reading will both enrich Foucault's conception of counter-conduct and reveal that Cynic parrhesia, as a scandalous application of truth, sheds light on new ways of relating to our actuality and also to ourselves.
ETHOS Felsefe ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar (http://www.ethosfelsefe.com/ethosdiyaloglar/main/?page=oku&id=242), 2020
Foucault, felsefi güzergâhının belli dönemlerinde, özneleşme süreçlerinde rol oynayan belli temal... more Foucault, felsefi güzergâhının belli dönemlerinde, özneleşme süreçlerinde rol oynayan belli temaları öne çıkarmış ve bunların analizine yoğunlaşmıştır. Fakat onun felsefesini belli uğraklara ayırmaya imkân tanıyan kavramsal ve yöntemsel değişimler, önemli eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Bu eleştirilerden biri, Foucault’nun birbiriyle çelişen iki öznellik yorumu sunduğu yönündedir. Bu çalışmanın amacı, Foucault’nun öznellik kavrayışını, söz konusu eleştiri çerçevesinde, etik üzerine olan son dönem çalışmalarından hareketle incelemektir. Bu bağlamda, onun etik çalışmalarının, önceki çalışmalarında teşhis ettiği problemlere yönelik etik-politik bir cevap verme girişimi olarak okunması gerektiği iddia edilecektir. Bu yönde bir okumanın, Foucault’nun tabi kılınma yoluyla özneler haline getirilme süreçlerine yönelik çalışmalarının, bireyin kendini dönüştürmesine dayanan aktif bir özneleşme sürecini savunduğu etik çalışmalarıyla nasıl birleşebileceği sorusunu farklı bir perspektiften hareketle ele almaya imkân tanıdığını düşünmekteyiz. Bu amaçla Foucault’nun son dönem çalışmalarının merkezi teması olan “kendilik kaygısı”na yönelik analizleri, çalışmamızın odak noktasını oluşturmaktadır. Etik öncesi çalışmalarında sunduğu öznellik kavrayışını, bu analizler doğrultusunda yeniden ele alarak, söz konusu sorunun mümkün bir yanıtına işaret etmeye çalışacağız.