Bestami S Bilgic - Academia.edu (original) (raw)
Uploads
List of Publications by Bestami S Bilgic
Turkish-American Relations Since 1783, 2023
Turkish-American Relations Since 1783, 2023
Boots and Suits: Historical Cases and Contemporary Lessons in Military Diplomacy, 2023
Middle Eastern Studies
This article analyses Turkey’s policy vis-à-vis the Palestinian Question from the end of the Seco... more This article analyses Turkey’s policy vis-à-vis the Palestinian Question from the end of the Second World War to the final months of 1948. During this interval, the main foreign policy issue on the agenda of the Turkish policy makers was the Soviet menace, against which the Turks sought the assistance of the British and the Americans. However, they did not align their Palestine policy with that of the Anglo-Americans, which were supporting the Zionist project. The Turks, who portrayed the Arabs in their school textbooks as traitors due to the revolt of Sharif Hussein during the First World War, endorsed the Arab cause in Palestine. The Kemalists were convinced that Palestine was historically Arab. Besides, they were co-religionists with the Arabs. Therefore, the Arabs should have their own independent state in Palestine, according to Ankara. In fact, far from following the Anglo-American policy in Palestine blindly, the Turkish government tried to persuade the Anglo-Americans to the Arab cause.
When Recep Tayyip Erdoğan, as the Prime Minister of the Turkish Republic, declared his government... more When Recep Tayyip Erdoğan, as the Prime Minister of the Turkish Republic, declared his government's intention to raise a ‘religious generation’, his proposition drew harsh criticisms from Turkey's secularists, who argued that doing so would clearly challenge the secular nature of the Turkish state. Yet it may come as a surprise to many that it was not a conservative party with Islamist leanings that first experimented with the idea of relying on religious education as an antidote to the perceived moral decadence of the society. Rather, it was the secularist party, the Republican People's Party, which attempted to use religious instruction for the same purpose during the heyday of Kemalism in the 1940s. Against this backdrop, providing an analysis of how the Republican People's Party had come to the point of offering religious education to school children and how it justified this policy can shed light on today's debate on secularism and the secular character of the Turkish state.
During the First World War, Armenians and Rums 1 had collaborated against the Ottoman government.... more During the First World War, Armenians and Rums 1 had collaborated against the Ottoman government. They later carried this collaboration to the postwar period and joined forces in their struggles versus the Istanbul and An-kara governments. 2 Nevertheless, Rums and Armenians did not always cherish the best of emotions about one another. Despite their common animosity towards the Turks, they also had a rather long history of ill feeling against each another. Mark L. Bristol, the American High Commissioner in Istanbul and an acute observer of Ottoman affairs, noted succinctly this general rule of rather intricate relationship of alliance and animosity between Armenians and Rums: " The fact developed herein that the Greeks hate the Armenians is, of course, no news in this part of the world. They are natural enemies in trade and business and the Greeks hate the Armenians because the Ar-menians generally beat the Greeks in trade. There has always been the keenest animosity between the Greek and Armenian Patriarchs, and this feeling has been instilled into their people by the priesthood. At the same time the Greek methods of making an alliance with the Armenians in spite of this racial feeling, is typical of the methods of this part of the world. " 3
Kıbrıs sorunu Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden biridir. Bu nedenle, Kıbrıs k... more Kıbrıs sorunu Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden biridir. Bu nedenle, Kıbrıs konusunda oldukça zengin popüler ve akademik kaynak mevcuttur. Ancak söz konusu çalışmalar meseleyi daha ziyade Türkiye tarafından ele aldıkları için, Kıbrıs sorununun dış politikasında temel sorunsal olarak öne çıktığı bir diğer ülke olan Yunanistan’ın yaklaşımı Türkçe literatürde genel olarak ihmal edilmiştir. Ayrıca, Kıbrıs üzerine yapılmış çalışmalarda, 1967-1974 dönemi, diğer zaman dilimlerine oranla daha az incelenmiş veya akademik araştırmaya tabi tutulmuştur. Bu kitap bahsi geçen boşluğu doldurmayı hedeflemekte ve Yunanistan’ın askeri cunta tarafından yönetildiği 1967-1974 yılları arasındaki Kıbrıs politikasını incelemektedir.
Kitapta, cuntanın Kıbrıs’a yönelik politikasının derinlemesine anlaşılabilmesi için, öncelikle, Yunanistan’ın kurulduğu on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısından 1967 yılına kadar geçen zaman zarfındaki genel Kıbrıs siyaseti anlatılmıştır. İkinci olarak, 21 Nisan 1967 darbesi ile iktidarı ele geçiren cuntanın ideolojisi ve misyonu analiz edilmiş; bu dönemdeki siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmeler özetlenmiştir. Bu şekilde ortaya konan bağlam çerçevesinde de, cuntanın Kıbrıs politikası irdelenmiştir.
Aşırı sağcı subaylardan oluşan cuntanın, Kıbrıs gibi Yunanistan için milli mesele haline gelmiş bir konuda sivil siyasetçilere göre daha milliyetçi politikalar izlemesi ve dolayısıyla Türkiye’ye karşı daha düşmanca bir söylem benimsemesi beklenebilir. Ayrıca, ülke sorunlarının siyasetçilerin beceriksizlik ya da sorumsuzlukları yüzünden çözülemediğini ileri süren askerlerin, Kıbrıs sorununa ilişkin olarak da yeni bir politika geliştirmesinin kuvvetle muhtemel olduğu değerlendirilebilir. Bu kitapta, söz konusu varsayımların doğruluğu sorgulanarak, cuntanın kendine özgü bir Kıbrıs doktrini olup olmadığı araştırılmış; cuntanın Kıbrıs politikasının önceki dönemlerle karşılaştırıldığında devamlılık mı yoksa farklılık mı sergilediği tartışılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük oranda 1919-1922 yılları arasında Yunanistan’a karşı yapılan bi... more Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük oranda 1919-1922 yılları arasında Yunanistan’a karşı yapılan bir savaş sonrasında kurulabilmiştir. 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması’yla Atina ile Ankara aralarındaki savaşa bir son vermiş ve barışı tesis etmeye çalışmışlardır. Ancak bir antlaşma imzalanmış olmasına rağmen iki ülke arasındaki ilişkiler normalleşmemiştir. Özellikle Lozan’da hükme bağlanan nüfus mübadelesinin uygulanmasından kaynaklanan sorunlardan dolayı iki ülke arasındaki ilişkiler gerilimli bir seyir takip etmiştir. Daha sonra özellikle iki devlet adamının, Türkiye adına Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Yunanistan adına Eleftherios Venizelos’un girişimleri sayesinde 1930 yılından itibaren Türkiye ile Yunanistan arasında iyi komşuluk ilişkileri kurulabilmiştir. Atatürk’ün 1938 yılındaki vefatına kadar Türkiye ile Yunanistan kalıcı dostluk tesis edilmesi adına çaba göstermişler ve aralarındaki barışı tüm Balkan coğrafyasına teşmil etmeye çalışmışlardır.
BILIG, 2012
Most studies on Kosovo focus primarily on the majority Al- banians and the former rulers of the p... more Most studies on Kosovo focus primarily on the majority Al- banians and the former rulers of the province, the Serbs. However, there are several other ethnic/national communities living in the region. This study will examine the Turkish community of Kosovo and its diasporic relationship with Turkey. This community is a rather extraordinary diaspora of Turkey. One of the reasons that make it extraordinary is the way it has come about. The other reason is that it is not one of the typical ethnic or religious diasporas. It has at times wid- ened through encompassing Albanians. It has also contracted in time as a result of some Turks’ renunciation of Turkish identity and adoption of the Albanian one in its stead, and/or using both Turkish and Albanian identities simultaneously. Therefore, this extraordinary Turkish diaspora community impels one to reconsider Turkey’s diasporas throughout the world.
Ermenilerin zorunlu göçü sadece Osmanlı Ermenilerini değil, Türkleri de çok büyük boyutta etkilem... more Ermenilerin zorunlu göçü sadece Osmanlı Ermenilerini değil, Türkleri de çok büyük boyutta etkilemiştir ve toplumsal hafızada çok ayrı bir yeri vardır. Bu yüzden iki tarafın tarihçileri tarafından ortak komisyonlar ve çalışmalarla konunun incelenmesi önem taşımaktadır. Bu konuda son zamanlarda masa başında ve kongrelerde tarafları bir araya getiren bazı girişimler olsa da henüz tarih araştırmalarına yansıması çok sınırlıdır. Bu bakımdan Osmanlı Ermenilerinin zorunlu göçünün farklı ülkelerden tarafsız bilim adamlarının katılımıyla tartışılması, değerlendirilmesi ve sonuçların dünya kamuoyuyla paylaşılması sadece akademik literatüre değil, belki de konu hakkındaki siyasi çekişmenin artık geri planda kalmasının sağlanmasına katkı verecektir.
Bu çalışma, farklı ülkelerden araştırmacıların bir araya gelmesi sayesinde ortaya çıkmıştır. İki gün boyunca Ankara’da Ermeni sorununu hemen her yönüyle tartışan bilim insanları, toplantıda sundukları tezlerini genişleterek okuyucu ile paylaşmışlardır. Okuyucunun da takdir edeceği gibi Osmanlı Ermenilerinin zorunlu göçünün çeşitli boyutları hakkında yeni bulgular ortaya çıkmıştır. Burada yer verilen çalışmalar mevcut çalışmalara yeni ve orijinal katkı verme niyetinde olmakla birlikte doğal olarak bu konuda son sözü söyleme iddiasında kesinlikle değildir.
Yunanistan’ın Anadolu’ya asker çıkarıp işgale başlamasından sonra Ankara’da Mustafa Kemal’in önde... more Yunanistan’ın Anadolu’ya asker çıkarıp işgale başlamasından sonra Ankara’da Mustafa Kemal’in önderliğindeki direniş hareketi, Yunan ordularını ülkeden çıkarmak için askerî bir mücadeleye girişti. Bu mücadele sonrasında Yunan orduları Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldılar. Yunan orduları Anadolu’dan ayrılırken onlarla beraber çok sayıda Rum da Yunanistan’a akın etti. Savaş sonrasında iki ülke aralarındaki azınlık meseleleri dâhil bütün sorunları çözmek için Lozan’da bir araya geldiler. 24 Temmuz 1923 tarihinde bir antlaşma imzalayarak ilişkilerini normalleştirme yolunda önemli bir adım attılar. Ancak bir antlaşmanın imzalanması iki ülke arasında barışı hemen tesis edemedi. Özellikle Lozan Antlaşması’nın kapsamında yer alan nüfus mübadelesinin uygulanması sırasında karşılaşılan zorluklar, Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliğin devam etmesine yol açtı. Bu zorlukların ortaya çıkmasının temel sebeplerinden biri, Yunanistan’ın ülkesindeki Türklere daha mübadele müzakereleri devam ederken ve hatta Lozan Antlaşması’nı imzaladıktan sonra uyguladığı baskılardı. Anadolu’dan gelen Rum muhacirlere yer açabilmek için Yunanistan uluslararası bağıtlarına rağmen Türkleri evlerinden çıkardı ve mallarına el koydu. Bu çalışmada 1922 yılının Kasım ayından 1923 yılının sonuna kadar olan dönemde Yunanistan’daki Türklere karşı Atina’nın takip ettiği siyaset incelenecektir.
Turkish-American Relations Since 1783, 2023
Turkish-American Relations Since 1783, 2023
Boots and Suits: Historical Cases and Contemporary Lessons in Military Diplomacy, 2023
Middle Eastern Studies
This article analyses Turkey’s policy vis-à-vis the Palestinian Question from the end of the Seco... more This article analyses Turkey’s policy vis-à-vis the Palestinian Question from the end of the Second World War to the final months of 1948. During this interval, the main foreign policy issue on the agenda of the Turkish policy makers was the Soviet menace, against which the Turks sought the assistance of the British and the Americans. However, they did not align their Palestine policy with that of the Anglo-Americans, which were supporting the Zionist project. The Turks, who portrayed the Arabs in their school textbooks as traitors due to the revolt of Sharif Hussein during the First World War, endorsed the Arab cause in Palestine. The Kemalists were convinced that Palestine was historically Arab. Besides, they were co-religionists with the Arabs. Therefore, the Arabs should have their own independent state in Palestine, according to Ankara. In fact, far from following the Anglo-American policy in Palestine blindly, the Turkish government tried to persuade the Anglo-Americans to the Arab cause.
When Recep Tayyip Erdoğan, as the Prime Minister of the Turkish Republic, declared his government... more When Recep Tayyip Erdoğan, as the Prime Minister of the Turkish Republic, declared his government's intention to raise a ‘religious generation’, his proposition drew harsh criticisms from Turkey's secularists, who argued that doing so would clearly challenge the secular nature of the Turkish state. Yet it may come as a surprise to many that it was not a conservative party with Islamist leanings that first experimented with the idea of relying on religious education as an antidote to the perceived moral decadence of the society. Rather, it was the secularist party, the Republican People's Party, which attempted to use religious instruction for the same purpose during the heyday of Kemalism in the 1940s. Against this backdrop, providing an analysis of how the Republican People's Party had come to the point of offering religious education to school children and how it justified this policy can shed light on today's debate on secularism and the secular character of the Turkish state.
During the First World War, Armenians and Rums 1 had collaborated against the Ottoman government.... more During the First World War, Armenians and Rums 1 had collaborated against the Ottoman government. They later carried this collaboration to the postwar period and joined forces in their struggles versus the Istanbul and An-kara governments. 2 Nevertheless, Rums and Armenians did not always cherish the best of emotions about one another. Despite their common animosity towards the Turks, they also had a rather long history of ill feeling against each another. Mark L. Bristol, the American High Commissioner in Istanbul and an acute observer of Ottoman affairs, noted succinctly this general rule of rather intricate relationship of alliance and animosity between Armenians and Rums: " The fact developed herein that the Greeks hate the Armenians is, of course, no news in this part of the world. They are natural enemies in trade and business and the Greeks hate the Armenians because the Ar-menians generally beat the Greeks in trade. There has always been the keenest animosity between the Greek and Armenian Patriarchs, and this feeling has been instilled into their people by the priesthood. At the same time the Greek methods of making an alliance with the Armenians in spite of this racial feeling, is typical of the methods of this part of the world. " 3
Kıbrıs sorunu Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden biridir. Bu nedenle, Kıbrıs k... more Kıbrıs sorunu Türk dış politikasının en önemli gündem maddelerinden biridir. Bu nedenle, Kıbrıs konusunda oldukça zengin popüler ve akademik kaynak mevcuttur. Ancak söz konusu çalışmalar meseleyi daha ziyade Türkiye tarafından ele aldıkları için, Kıbrıs sorununun dış politikasında temel sorunsal olarak öne çıktığı bir diğer ülke olan Yunanistan’ın yaklaşımı Türkçe literatürde genel olarak ihmal edilmiştir. Ayrıca, Kıbrıs üzerine yapılmış çalışmalarda, 1967-1974 dönemi, diğer zaman dilimlerine oranla daha az incelenmiş veya akademik araştırmaya tabi tutulmuştur. Bu kitap bahsi geçen boşluğu doldurmayı hedeflemekte ve Yunanistan’ın askeri cunta tarafından yönetildiği 1967-1974 yılları arasındaki Kıbrıs politikasını incelemektedir.
Kitapta, cuntanın Kıbrıs’a yönelik politikasının derinlemesine anlaşılabilmesi için, öncelikle, Yunanistan’ın kurulduğu on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısından 1967 yılına kadar geçen zaman zarfındaki genel Kıbrıs siyaseti anlatılmıştır. İkinci olarak, 21 Nisan 1967 darbesi ile iktidarı ele geçiren cuntanın ideolojisi ve misyonu analiz edilmiş; bu dönemdeki siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmeler özetlenmiştir. Bu şekilde ortaya konan bağlam çerçevesinde de, cuntanın Kıbrıs politikası irdelenmiştir.
Aşırı sağcı subaylardan oluşan cuntanın, Kıbrıs gibi Yunanistan için milli mesele haline gelmiş bir konuda sivil siyasetçilere göre daha milliyetçi politikalar izlemesi ve dolayısıyla Türkiye’ye karşı daha düşmanca bir söylem benimsemesi beklenebilir. Ayrıca, ülke sorunlarının siyasetçilerin beceriksizlik ya da sorumsuzlukları yüzünden çözülemediğini ileri süren askerlerin, Kıbrıs sorununa ilişkin olarak da yeni bir politika geliştirmesinin kuvvetle muhtemel olduğu değerlendirilebilir. Bu kitapta, söz konusu varsayımların doğruluğu sorgulanarak, cuntanın kendine özgü bir Kıbrıs doktrini olup olmadığı araştırılmış; cuntanın Kıbrıs politikasının önceki dönemlerle karşılaştırıldığında devamlılık mı yoksa farklılık mı sergilediği tartışılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük oranda 1919-1922 yılları arasında Yunanistan’a karşı yapılan bi... more Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük oranda 1919-1922 yılları arasında Yunanistan’a karşı yapılan bir savaş sonrasında kurulabilmiştir. 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması’yla Atina ile Ankara aralarındaki savaşa bir son vermiş ve barışı tesis etmeye çalışmışlardır. Ancak bir antlaşma imzalanmış olmasına rağmen iki ülke arasındaki ilişkiler normalleşmemiştir. Özellikle Lozan’da hükme bağlanan nüfus mübadelesinin uygulanmasından kaynaklanan sorunlardan dolayı iki ülke arasındaki ilişkiler gerilimli bir seyir takip etmiştir. Daha sonra özellikle iki devlet adamının, Türkiye adına Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Yunanistan adına Eleftherios Venizelos’un girişimleri sayesinde 1930 yılından itibaren Türkiye ile Yunanistan arasında iyi komşuluk ilişkileri kurulabilmiştir. Atatürk’ün 1938 yılındaki vefatına kadar Türkiye ile Yunanistan kalıcı dostluk tesis edilmesi adına çaba göstermişler ve aralarındaki barışı tüm Balkan coğrafyasına teşmil etmeye çalışmışlardır.
BILIG, 2012
Most studies on Kosovo focus primarily on the majority Al- banians and the former rulers of the p... more Most studies on Kosovo focus primarily on the majority Al- banians and the former rulers of the province, the Serbs. However, there are several other ethnic/national communities living in the region. This study will examine the Turkish community of Kosovo and its diasporic relationship with Turkey. This community is a rather extraordinary diaspora of Turkey. One of the reasons that make it extraordinary is the way it has come about. The other reason is that it is not one of the typical ethnic or religious diasporas. It has at times wid- ened through encompassing Albanians. It has also contracted in time as a result of some Turks’ renunciation of Turkish identity and adoption of the Albanian one in its stead, and/or using both Turkish and Albanian identities simultaneously. Therefore, this extraordinary Turkish diaspora community impels one to reconsider Turkey’s diasporas throughout the world.
Ermenilerin zorunlu göçü sadece Osmanlı Ermenilerini değil, Türkleri de çok büyük boyutta etkilem... more Ermenilerin zorunlu göçü sadece Osmanlı Ermenilerini değil, Türkleri de çok büyük boyutta etkilemiştir ve toplumsal hafızada çok ayrı bir yeri vardır. Bu yüzden iki tarafın tarihçileri tarafından ortak komisyonlar ve çalışmalarla konunun incelenmesi önem taşımaktadır. Bu konuda son zamanlarda masa başında ve kongrelerde tarafları bir araya getiren bazı girişimler olsa da henüz tarih araştırmalarına yansıması çok sınırlıdır. Bu bakımdan Osmanlı Ermenilerinin zorunlu göçünün farklı ülkelerden tarafsız bilim adamlarının katılımıyla tartışılması, değerlendirilmesi ve sonuçların dünya kamuoyuyla paylaşılması sadece akademik literatüre değil, belki de konu hakkındaki siyasi çekişmenin artık geri planda kalmasının sağlanmasına katkı verecektir.
Bu çalışma, farklı ülkelerden araştırmacıların bir araya gelmesi sayesinde ortaya çıkmıştır. İki gün boyunca Ankara’da Ermeni sorununu hemen her yönüyle tartışan bilim insanları, toplantıda sundukları tezlerini genişleterek okuyucu ile paylaşmışlardır. Okuyucunun da takdir edeceği gibi Osmanlı Ermenilerinin zorunlu göçünün çeşitli boyutları hakkında yeni bulgular ortaya çıkmıştır. Burada yer verilen çalışmalar mevcut çalışmalara yeni ve orijinal katkı verme niyetinde olmakla birlikte doğal olarak bu konuda son sözü söyleme iddiasında kesinlikle değildir.
Yunanistan’ın Anadolu’ya asker çıkarıp işgale başlamasından sonra Ankara’da Mustafa Kemal’in önde... more Yunanistan’ın Anadolu’ya asker çıkarıp işgale başlamasından sonra Ankara’da Mustafa Kemal’in önderliğindeki direniş hareketi, Yunan ordularını ülkeden çıkarmak için askerî bir mücadeleye girişti. Bu mücadele sonrasında Yunan orduları Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldılar. Yunan orduları Anadolu’dan ayrılırken onlarla beraber çok sayıda Rum da Yunanistan’a akın etti. Savaş sonrasında iki ülke aralarındaki azınlık meseleleri dâhil bütün sorunları çözmek için Lozan’da bir araya geldiler. 24 Temmuz 1923 tarihinde bir antlaşma imzalayarak ilişkilerini normalleştirme yolunda önemli bir adım attılar. Ancak bir antlaşmanın imzalanması iki ülke arasında barışı hemen tesis edemedi. Özellikle Lozan Antlaşması’nın kapsamında yer alan nüfus mübadelesinin uygulanması sırasında karşılaşılan zorluklar, Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliğin devam etmesine yol açtı. Bu zorlukların ortaya çıkmasının temel sebeplerinden biri, Yunanistan’ın ülkesindeki Türklere daha mübadele müzakereleri devam ederken ve hatta Lozan Antlaşması’nı imzaladıktan sonra uyguladığı baskılardı. Anadolu’dan gelen Rum muhacirlere yer açabilmek için Yunanistan uluslararası bağıtlarına rağmen Türkleri evlerinden çıkardı ve mallarına el koydu. Bu çalışmada 1922 yılının Kasım ayından 1923 yılının sonuna kadar olan dönemde Yunanistan’daki Türklere karşı Atina’nın takip ettiği siyaset incelenecektir.
Gelibolu'yu Anlamak, 2021
Akaby Nassibian, Britain and the Armenian Question 1915-1923 (New York: St. Martin's Press, 1984 ... more Akaby Nassibian, Britain and the Armenian Question 1915-1923 (New York: St. Martin's Press, 1984 294 sayfa, ISBN: 0-7099-1820-8, 0-312-09809-X. Akaby Nassibian'ın İngiltere'nin 1915-1923 tarihleri arasında Ermeni meselesi ile ilişkisi hakkındaki bu kitabı sonuç kısmı dâhil olmak üzere 7 bölümden oluşmaktadır. Giriş özelliği taşıyan birinci bölümde yazar Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki dönemde İngiltere'nin Ermeni meselesinde oynadığı rolü anlatmaktadır. İkinci bölüm ise İngiltere'de yazarın "insansever/hayırsever" (humanitarian) diye nitelediği kişi ve grupların 1918 öncesi Ermeni sorununa yaklaşımlarına ayrılmıştır. Yazar, "insansever/hayırsever" derken aslında Ermeni taraftarı-Türk aleyhtarı lobi faaliyetlerini kast etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'na İngiltere'nin karşısında girdiği için bu ülkede Türk karşıtlığı normal karşılanabilirdi. Bu yüzden, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı olan savaş gayretine destek oldukları için haliyle Ermeniler'e İngiltere içinde verilen desteği Nassibian, "insansever/hayırsever" olarak nitelemektedir.
yılları arasında Almanya'nın askeri kültürünü ve savaş maslahatını incelemektedir. Isabel Hull'a ... more yılları arasında Almanya'nın askeri kültürünü ve savaş maslahatını incelemektedir. Isabel Hull'a göre bu askeri kültürde ve savaş maslahatında en dikkat çeken unsur gereksiz şiddettir. Almanya, hem Avrupa'da hem de kolonilerde yapmış olduğu küçük ya da büyük savaşlarda büyük oranda yıkıma yol açmış ve kendi güvenlik gerekliliklerinin ötesinde şiddete başvurmuştur. Almanya bunu yaparken uluslararası normları da zorlamıştır. Hull, rutin sayılabilecek operasyonlarda bile Alman askeriyesinin sıklıkla aşırıya gittiğini iddia etmektedir.