METE KORKUT GULMEN - Academia.edu (original) (raw)
Papers by METE KORKUT GULMEN
International Clinical Pathology Journal
Cukurova Medical Journal (Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi), 2014
Personal Injury and Damage Ascertainment under Civil Law, 2016
The Bulletin of Legal Medicine, 2016
Çocukları suça sürükleyen çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır. Çocuğun ergenlik döneminde yaşad... more Çocukları suça sürükleyen çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır. Çocuğun ergenlik döneminde yaşadığı bireysel ve ailevi zorluklar, yoğun ve kontrolsüz gerçekleşen göçlerin çocuk ve aile üzerindeki olumsuz etkileri, çocuğun uygun olmayan akran ilişkileri, çocuğun ve ailesinin düşük sosyoekonomik-kültürel durumu ve eğitimsizliği, çocuğun alkol ve/veya uyuşturucu madde kullanımı bu faktörlerden bazılarıdır. Bu çalışmada; suça sürüklenen çocukların sosyodemografik verileri, ailesel özellikleri, işledikleri suçların türü, suç işleme yaşları ve suçu tek başına mı yoksa birden fazla kişinin katılımıyla mı işledikleri, bulundukları bölgeye göçle gelip gelmeme durumları istatiksel verilerle ortaya konulmuştur. Gereç ve Yöntem: Ocak 2004 tarihinden itibaren Adana Adliyesi 1, 2 ve 3 nolu Çocuk Mahkeme'lerine suç işlediği iddiasıyla gelen/getirilen ve İl Milli Eğitim Müdürlüğüne Mahkeme kararıyla alınan tedbirler nedeniyle gönderilen/başvuran 0-18 yaş arasındaki çocuklara ait veriler (mahkeme kararlarından ve mahkeme kararıyla istenen Sosyal İnceleme Raporlarında (SİR) yer alan bilgiler) retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda yer alan 258 çocuktan 225'i erkek (%87.2), 33'ü (%12.8) kız olup suça sürüklenen bu çocukların yaş ortalaması 13 yaş 4 ay ±2.20 (min: 5 yaş 8 ay, max:17 yaş 9 ay)'dır. Çocukların %45'i mal varlığına karşı, %23.3'ü hayata karşı, %3'ü ise terör suçlarını işlemişlerdir. Çocuklardan % 27.5'i ise küçük yaşta sokakta çalışma dolayısıyla koruma altına alınmıştır. Suça sürüklenen çocukların işledikleri suç türü ile çocukların ailesinin o bölgeye göçle gelip gelmeme durumu arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p=0.028). Tartışma ve Sonuç: Çalışmamızda, çocuk suçluluğuna doğrudan ya da dolaylı etkisi olabileceğini düşündüğümüz sosyodemografik özellikler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ülkemizde çocuk koruma kanunu kapsamında suça sürüklenen çocuklar için koruyucu ve destekleyici tedbirler alınabilmektedir. Çocuk suçluluğunun nedenleri, önleme yolları ve suça sürüklenen çocukların yeniden topluma kazandırılma çalışmaları tüm toplumlar için öncelikli konulardandır. Sonuç olarak, çocuğun suça sürüklenmesinin önlenebilmesi için aile, okul, toplum ve çocuğa ait risk faktörlerinin belirlenmesi ve bunlara yönelik çözümlerin üretilmesi gerekmektedir.
Forensic Science International: Genetics, 2016
Despite its large geographic and population size only little is known about the mitochondrial (mt... more Despite its large geographic and population size only little is known about the mitochondrial (mt)DNA make up of Turkey.orensically relevant data are almost completely absent in the literature. We analyzed the mtDNA control region of 224 volunteers from South Eastern Turkey and compared the data to populations from neighboring countries. The haplotypes will be made available via the EMPOP database (EMP00670) and contribute to the body of forensic mtDNA data.
Forensic Science International, Jun 1, 2009
Forensic toxicological analyses have traditionally focused on the use of blood, body fluids, and ... more Forensic toxicological analyses have traditionally focused on the use of blood, body fluids, and certain organs in examinations of deaths due to intoxication. However, in some situations, putrefaction and contamination make proper sampling from tissues impossible, such as in exhumation cases. In these cases, bone marrow might be useful as an alternative specimen since it is a potential depot for drugs. This study aims to determine pesticides in postmortem and putrefied bone marrow of pesticide treated rabbits, so as to reveal the diagnostic value of toxicological analysis of bone marrow in exhumation cases. Out of thirteen rabbits, a 110 mg/kg dose of endosulfan was orally given to six through a gavage tool, and a 2500 mg/kg dose of diazinon was given to six using the same method. One rabbit was not treated with anything and served as a control sample. Venous blood, liver, lung, kidney, brain, and bone marrow samples were collected just after spontaneous death or cervical dislocation. After this, the rabbits were buried in soil. All of them were exhumed 1 month later, and putrefied viscera and bone marrow were sampled. Blood and tissue samples underwent solvent extraction and solid phase extraction, and then the samples were analyzed by GC-MS. Mean residue levels of diazinon in early postmortem samples were 85 mg/kg, 71 mg/kg, 23 mg/kg, 21 mg/kg, 19 mg/kg, and 0.4 mg/l in the liver, bone marrow, kidney, lung, brain, and blood, respectively. Mean residue levels of diazinon in the putrefied body were 3327 mg/kg in putrefied viscera and 1783 mg/kg in the bone marrow. Mean residue levels of endosulfan isomers and metabolites in early postmortem samples (blood, liver, lung, kidney, brain, and bone marrow) were 0.46 mg/kg (endosulfan sulfate), 0.32 mg/kg (alpha and beta isomers of endosulfan), and 0.14 mg/kg (endosulfan ether) while the same levels were 0.26 mg/kg (endosulfan sulfate), 0.24 mg/kg (alpha and beta isomers of endosulfan), and 0.1 mg/kg (endosulfan ether) in putrefied samples (putrefied bone marrow and putrefied viscera). Based on these experimental results, it can be concluded that cause of death can be determined as acute pesticide poisoning by toxicological analysis of samples from bone marrow and putrefied viscera in exhumation cases.
The Bulletin of Legal Medicine, 2007
Ülkelere ait ölüm istatistiklerinin do¤ru ve güvenilir olabilmesi, düzenlenen ölüm belgelerindeki... more Ülkelere ait ölüm istatistiklerinin do¤ru ve güvenilir olabilmesi, düzenlenen ölüm belgelerindeki bilgilere ba¤l›d›r. Ülkemizde ölümlere ait istatistikler düzenlenen defin ruhsatlar› ile yap›lmaktad›r. Bu belgelerdeki verilerin sa¤l›kl›l›¤›n› de¤erlendirmek amac›yla, fakültemiz hastanesindeki defin ruhsat› ka-y›tlar›n›n gözden geçirilmesi planlanm›flt›r. 01.01.2004-12.12.2004 tarihleri aras›ndaki Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Balcal› Hastanesi'ne ait defin ruhsat› kay›tla-r› gözden geçirilerek olgular; yafl, cinsiyet, tedavi gördükleri servis ve ölüm sebeplerine göre de¤erlendirilmifltir. Bu dönemde meydana gelen toplam ölüm say›s›n›n 1597 oldu¤u; olgular›n 920 (%57.6)'s›n›n erkek; 677 (%42.4)'ünün kad›n oldu¤u, ölüm olgular› içersinde 179 (%11.2) olgunun adli vaka olarak de¤er-lendirildi¤i saptanm›flt›r. Toplam 258 (%16.2) olgunun ölüm nedeninin aç›k olarak belirtilmeyerek kardiyopulmoner arrest ta-n›s›n› ald›¤›; alt› olgunun ise adli olgu olmas›na ra¤men adli bildirimlerinin yap›lmad›¤› belirlenmifltir. Adli olgular›n befl tanesinde ölümün sebebinin bildirilmedi¤i; 17 tanesinde kardiyopulmoner arrest olarak de¤erlendirildi¤i dikkati çekmifltir. Defin ruhsatlar›ndaki yanl›fl bilgiler sonuç verilerini çok ciddi bir flekilde etkiler veya etkileyebilir.
The Bulletin of Legal Medicine, 1999
Hekimlerin ihbar yükümlülüğü ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı Türk Ceza Kanununun 530. Maddes... more Hekimlerin ihbar yükümlülüğü ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı Türk Ceza Kanununun 530. Maddesi; sağlık çalışanlarına, muayene ettikleri hastada, onun aleyhine bir eylem bulgusu saptadıklarında, hasta hakkında takibata yol açmayacaksa, hastanın onayı alınmaksızın adli makamlara bildirim zorunluluğu getirmiştir. Burada önemli sorunlardan biri; hekimin, eylemin kişi aleyhine olup olmadığına ve hastanın bildirim sonunda takibata uğrayıp uğramayacağına, nasıl bir değerlendirme ve hekimlik öğretisi ile karar vereceğidir. Yasada getirilen ihbar yükümlüğü, suçun ve suçlunun soruşturulması ile zarar görenin korunması amacını taşıyor gibi görünmektedir. Ancak hastanın onayı alınmaksızın, hatta itirazına rağmen bildirim zorunluluğu; yararlı olma, zarar vermeme, gizlilik ve hasta özerkliğine saygıyı gerektiren etik ilkelerle çelişmektedir. Hekimlere ihbar yükümlülüğü getiren bu kanun (TCK 530) maddesinin, özel durumlarda (işkence, aile içi şiddet), kişilerin onayı alınarak bildirim yükümlül...
The Bulletin of Legal Medicine, 1998
Ülkemizde bazı özel laboratuvar incelemeleri dışında, adli olguların çoğuna yönelik yaklaşım ve d... more Ülkemizde bazı özel laboratuvar incelemeleri dışında, adli olguların çoğuna yönelik yaklaşım ve değerlendirmeler sağlık ocaklarında çalışan hekimlerce yapılmaktadır. Adli tahkikata esas olacak otopsi işlemi de yine Ceza Muhakemeleri Usul Yasasının 79.maddesi gereği pratisyen hekimlere yaptırılabilmektedir. Oysa gelişmiş batılı toplumlarda, örneğin otopsilerin, bu işin uzmanlarının dışında bir hekim tarafından yapılması yasal yönden suç oluşturmaktadır. Disiplinlerarası çalışmayı gerektiren adli bilimler çok geniş bir bilimsel yelpazeyi oluşturmaktadır. Bilirkişiliklerde bazen sadece Adli Tıp uzmanı, Patolog ya da Psikiyatrist olmak yeterli olmamakta, çeşitli bilim dallarındaki uzmanların ortak görüşleri gerekebilmektedir. Adli olgu etiketi alan olgularda hasta haklarının, ölümlü olgularda ölenin haklarının ya da bireyin ölümünde rol oynadığı ileri sürülenlerin haklarının etik ilkeler gözönünde bulundurularak değerlendirilmesinin ve bu değerlendirmelerde bir pratisyen hekimin görevle...
The Bulletin of Legal Medicine, 1997
Ani-beklenmedik ölümler ve mekanizmalarının açıklığa kavuşması adli tıp uygulamaları içinde öneml... more Ani-beklenmedik ölümler ve mekanizmalarının açıklığa kavuşması adli tıp uygulamaları içinde önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllarda tanımlanarak klasik kitaplarda yerini bulan Aritmojenik Sağ Ventriküler Displazi (ARVD), özellikle ani genç ve sporcu ölümlerinden sorumlu tutulmaktadır. Klinik tanı yöntemlerinin yanısıra, morfolojik olarak ta tanımlanabileceği ileri sürülmektedir. Anabilim dalımızda daha önce gerçekleştirilen iki ayrı çalışmada, patognomonik olduğu ileri sürülen morfolojik kriterlerin, rastgele seçilen populasyonda değişen oranlarda izlenmesi, bu konuda daha geniş serilerde çalışılarak morfometrik kriterlerin belirlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu yazıda; ARVD'yi ani beklenmedik ölüm nedenleri açısından gündeme getirmek, ileri sürülen görüşleri destekleyen ve bu görüşlere ters düşen bulgulan tartışmak amacı güdülmüştür.Anahtar Kelimeler: Ani ölüm, ARVD, Adli ölümler, Otopsi, Morfoloji, Sağ Kalp.
The Bulletin of Legal Medicine, 2011
The Bulletin of Legal Medicine, 2014
Rehabilitation and treatment centers are organizations that provide services for children and ado... more Rehabilitation and treatment centers are organizations that provide services for children and adolescents, with the main goal being to implement a "mental health" treatment plan for the individuals under their care. These organizations, which provide a continuous 24-hour service, may differ from one another in terms of the specific programs and treatment methods they apply. The Oğuz Kağan Köksal Children and Youth Center was established Province to provide for the in the Adana treatment and rehabilitation of girls between the ages of 8 and 18 who have been subject to abuse or neglect, who suffer from alcohol/substance abuse, who are in need of treatment for mental problems and/or who live on the streets. A study was made of 72 girls who had been admitted to the institution for treatment and rehabilitation since 2004 with a history abuse and neglect. The girls were assessed with the Beck Depression Inventory (BDI), the State Anxiety Inventory (STAI-I), the Trait Anxiety Inventory (STAI-II) and the Maudsley Obsessive Compulsive Inventory (MOCI) upon being admitted to the institution and at the end of their stay (i.e. their discharge). The differences between the mean admission and discharge scores of the girls in the BDI, STAI-I, STAI-II and MOCI assessments was determined to be statistically significant (p<0.001). According to the duration of stay groups (0-3 months; 4-6 months; 7-9 months and ≥10 months), a statistically significant difference was identified between the mean admission and discharge scores of children who remained in the institution for 3-7 months, with the post-treatment scores of the inventories being significantly lower in comparison to the baseline values (p≤0.05). These results suggest discharging patients from the center prior to their third month of stay or a stay period of longer than seven months does not affect with any significance the scores of the depression, anxiety and obsession inventories.
The Bulletin of Legal Medicine, 1996
Adli soruşturmayı gerektiren perinatal ölümlerde, CMUK 82. maddesi gereğince, Adli Tıp Uzmanların... more Adli soruşturmayı gerektiren perinatal ölümlerde, CMUK 82. maddesi gereğince, Adli Tıp Uzmanlarının çözümlemesi gereken soruların yanıtını bulabilmek her zaman kolay olmamaktadır. Bu yazıda; mekonyum aspirasyonu izlenen ve bu nedenle öldüğü belirlenen bir infantta saptanan bulgular ışığında, perinatal ölümler ve bu konuda karşılaşılan güçlükler tartışılarak sunulmuştur.Anahtar Kelimeler: Perinatal Ölüm, Otopsi, Mekonyum Aspirasyonu, Morfoloji.
The Bulletin of Legal Medicine, 1999
Daha önce yöremiz ile ilgili gerçekleştirilen çalışmalarda Adana’da kesici-delici alet yaralanmal... more Daha önce yöremiz ile ilgili gerçekleştirilen çalışmalarda Adana’da kesici-delici alet yaralanmalarının cinayet nedenleri içinde ilk sırayı aldığı gözlenmiştir. Literatürde ölüme yol açan kesici-delici alet yaralarının daha çok göğüs ve batm boşluğuna penetre ve organ yaralanmaları oluşturan özellikte olduğu belirtilmekte, baş bölgesine ve kranial kemik dokusuna penetre yaralanmaların nadiren izlendiği bildirilmektedir. Bu çalışmada Adana’da otopsileri yapılan olguların retrospektif değerlendirmeleri sırasında karşılaşılan baş bölgesine penetre kesici-delici alet yaralanmaları olguları gözden geçirilerek, kafatasında penetrasyon saptanan 4 olgunun bulguları literatür bilgileri ışığında tartışılmış ve olgu sunumu olarak aktarılmıştır.Anahtar kelimeler: Yaralar, Kesici-delici alet yarası, Adli otopsi, Baş bölgesine penetre yaralar.
Turkiye Klinikleri Journal of Forensic Medicine, 2005
Turkiye Klinikleri Journal of Forensic Medicine, 2013
İlk kez 1982 yılında Marcus ve ark. iskemik olmayan miyokard hastalığına bağlı olarak sağ ventrik... more İlk kez 1982 yılında Marcus ve ark. iskemik olmayan miyokard hastalığına bağlı olarak sağ ventrikül serbest duvarının histolojik olarak anormal şekilde yağlı bulunduğu bir klinik olgu serisi bildirmişlerdir. 3
The Bulletin of Legal Medicine, 2004
Adli tıbbın günlük uğraşıları içerisinde trafik kazaları önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde he... more Adli tıbbın günlük uğraşıları içerisinde trafik kazaları önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde her yıl binlerce kişi trafik kazaları sonucu ölmekte veya yaralanmaktadır. Koruyucu önlemlerin doğru olarak alınması için trafik kazalarına bağlı ölümlerin incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada 01.01.2001- 31.12.2004 tarihleri arasmda Adana Cumhuriyet Başsavcılığı ile ATK Adana Grup Başkanlığı Adli Tıp Şube Müdürlüğünün ve Morg ihtisas dairesinin kayıtları incelendi. Olgular yaş, cinsiyet, ölüm nedeni ve ölüm yerlerine göre değerlendirildi. Bu süre içerisinde adli olgu olarak incelenen 3516 olgunun 1269 (% 36.1)’inin trafik kazası sonucu öldüğü belirlendi. Olguların 966 (% 76.1)’inin erkek, 303 (% 23.9)’unun kadın olduğu, yaşlarının 2 günlük ile 90 yaşları arasmda değiştiği ve yaş ortalamasının 37.6 olduğu saptandı. Trafik kazası sonucu ölenler içerisinde en büyük grubu 576 (% 45.4) olgu ile yayaların oluşturduğu, ölümlerin en çok 205 (% 16.2) olgu ile 0-10 yaşları arasmda olduğu dikkati...
Adli Tıp Bulteni, Apr 1, 1999
The Bulletin of Legal Medicine, 1998
Suç sayılan cinsel amaçlı davranışlara maruz kalanların çeşitli gerekçelerle bunları saklamaya ça... more Suç sayılan cinsel amaçlı davranışlara maruz kalanların çeşitli gerekçelerle bunları saklamaya çalıştıkları ve çoğunlukla hukuki prosedürler başlatmak için girişimde bulunmadıkları ve çok azının yargıya yansıdığı kabul edilmektedir. Bu çalışma. Ağır Ceza mahkemelerine konu olan olgular ışığında ilgili kanun maddelerini tartışmak amacıyla planlandı. Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/1-450 ile 1997/1-150 sayılı karar özetleri incelenerek cinsel suç kapsamında değerlendirilen olgular çalışma kapsamına alındı. Mağdur ve sanıklar; yaş, cinsiyet, iddia edilen suç ve verilen karara göre gruplandırıldı. Çalışma kapsamında yer alan mağdur konumundaki 81 olgudan yalnızca 3'nün erkek olduğu görüldü. Mağdurların %55.55’inin 12-15 yaş arasında olduğu, sanıkların 16-40 yaş arasında yoğunlaştığı ve en büyük grubun (%37.03) 21-30 yaş arasında yer aldığı saptandı. Mağdurların %32.09’unun suç sayılan eyleme rıza gösterdiği, yargılama sonunda 22 olguda (%27.l6) sanık ile mağdur arasında evlilik...
International Clinical Pathology Journal
Cukurova Medical Journal (Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi), 2014
Personal Injury and Damage Ascertainment under Civil Law, 2016
The Bulletin of Legal Medicine, 2016
Çocukları suça sürükleyen çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır. Çocuğun ergenlik döneminde yaşad... more Çocukları suça sürükleyen çeşitli risk faktörleri bulunmaktadır. Çocuğun ergenlik döneminde yaşadığı bireysel ve ailevi zorluklar, yoğun ve kontrolsüz gerçekleşen göçlerin çocuk ve aile üzerindeki olumsuz etkileri, çocuğun uygun olmayan akran ilişkileri, çocuğun ve ailesinin düşük sosyoekonomik-kültürel durumu ve eğitimsizliği, çocuğun alkol ve/veya uyuşturucu madde kullanımı bu faktörlerden bazılarıdır. Bu çalışmada; suça sürüklenen çocukların sosyodemografik verileri, ailesel özellikleri, işledikleri suçların türü, suç işleme yaşları ve suçu tek başına mı yoksa birden fazla kişinin katılımıyla mı işledikleri, bulundukları bölgeye göçle gelip gelmeme durumları istatiksel verilerle ortaya konulmuştur. Gereç ve Yöntem: Ocak 2004 tarihinden itibaren Adana Adliyesi 1, 2 ve 3 nolu Çocuk Mahkeme'lerine suç işlediği iddiasıyla gelen/getirilen ve İl Milli Eğitim Müdürlüğüne Mahkeme kararıyla alınan tedbirler nedeniyle gönderilen/başvuran 0-18 yaş arasındaki çocuklara ait veriler (mahkeme kararlarından ve mahkeme kararıyla istenen Sosyal İnceleme Raporlarında (SİR) yer alan bilgiler) retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda yer alan 258 çocuktan 225'i erkek (%87.2), 33'ü (%12.8) kız olup suça sürüklenen bu çocukların yaş ortalaması 13 yaş 4 ay ±2.20 (min: 5 yaş 8 ay, max:17 yaş 9 ay)'dır. Çocukların %45'i mal varlığına karşı, %23.3'ü hayata karşı, %3'ü ise terör suçlarını işlemişlerdir. Çocuklardan % 27.5'i ise küçük yaşta sokakta çalışma dolayısıyla koruma altına alınmıştır. Suça sürüklenen çocukların işledikleri suç türü ile çocukların ailesinin o bölgeye göçle gelip gelmeme durumu arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p=0.028). Tartışma ve Sonuç: Çalışmamızda, çocuk suçluluğuna doğrudan ya da dolaylı etkisi olabileceğini düşündüğümüz sosyodemografik özellikler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ülkemizde çocuk koruma kanunu kapsamında suça sürüklenen çocuklar için koruyucu ve destekleyici tedbirler alınabilmektedir. Çocuk suçluluğunun nedenleri, önleme yolları ve suça sürüklenen çocukların yeniden topluma kazandırılma çalışmaları tüm toplumlar için öncelikli konulardandır. Sonuç olarak, çocuğun suça sürüklenmesinin önlenebilmesi için aile, okul, toplum ve çocuğa ait risk faktörlerinin belirlenmesi ve bunlara yönelik çözümlerin üretilmesi gerekmektedir.
Forensic Science International: Genetics, 2016
Despite its large geographic and population size only little is known about the mitochondrial (mt... more Despite its large geographic and population size only little is known about the mitochondrial (mt)DNA make up of Turkey.orensically relevant data are almost completely absent in the literature. We analyzed the mtDNA control region of 224 volunteers from South Eastern Turkey and compared the data to populations from neighboring countries. The haplotypes will be made available via the EMPOP database (EMP00670) and contribute to the body of forensic mtDNA data.
Forensic Science International, Jun 1, 2009
Forensic toxicological analyses have traditionally focused on the use of blood, body fluids, and ... more Forensic toxicological analyses have traditionally focused on the use of blood, body fluids, and certain organs in examinations of deaths due to intoxication. However, in some situations, putrefaction and contamination make proper sampling from tissues impossible, such as in exhumation cases. In these cases, bone marrow might be useful as an alternative specimen since it is a potential depot for drugs. This study aims to determine pesticides in postmortem and putrefied bone marrow of pesticide treated rabbits, so as to reveal the diagnostic value of toxicological analysis of bone marrow in exhumation cases. Out of thirteen rabbits, a 110 mg/kg dose of endosulfan was orally given to six through a gavage tool, and a 2500 mg/kg dose of diazinon was given to six using the same method. One rabbit was not treated with anything and served as a control sample. Venous blood, liver, lung, kidney, brain, and bone marrow samples were collected just after spontaneous death or cervical dislocation. After this, the rabbits were buried in soil. All of them were exhumed 1 month later, and putrefied viscera and bone marrow were sampled. Blood and tissue samples underwent solvent extraction and solid phase extraction, and then the samples were analyzed by GC-MS. Mean residue levels of diazinon in early postmortem samples were 85 mg/kg, 71 mg/kg, 23 mg/kg, 21 mg/kg, 19 mg/kg, and 0.4 mg/l in the liver, bone marrow, kidney, lung, brain, and blood, respectively. Mean residue levels of diazinon in the putrefied body were 3327 mg/kg in putrefied viscera and 1783 mg/kg in the bone marrow. Mean residue levels of endosulfan isomers and metabolites in early postmortem samples (blood, liver, lung, kidney, brain, and bone marrow) were 0.46 mg/kg (endosulfan sulfate), 0.32 mg/kg (alpha and beta isomers of endosulfan), and 0.14 mg/kg (endosulfan ether) while the same levels were 0.26 mg/kg (endosulfan sulfate), 0.24 mg/kg (alpha and beta isomers of endosulfan), and 0.1 mg/kg (endosulfan ether) in putrefied samples (putrefied bone marrow and putrefied viscera). Based on these experimental results, it can be concluded that cause of death can be determined as acute pesticide poisoning by toxicological analysis of samples from bone marrow and putrefied viscera in exhumation cases.
The Bulletin of Legal Medicine, 2007
Ülkelere ait ölüm istatistiklerinin do¤ru ve güvenilir olabilmesi, düzenlenen ölüm belgelerindeki... more Ülkelere ait ölüm istatistiklerinin do¤ru ve güvenilir olabilmesi, düzenlenen ölüm belgelerindeki bilgilere ba¤l›d›r. Ülkemizde ölümlere ait istatistikler düzenlenen defin ruhsatlar› ile yap›lmaktad›r. Bu belgelerdeki verilerin sa¤l›kl›l›¤›n› de¤erlendirmek amac›yla, fakültemiz hastanesindeki defin ruhsat› ka-y›tlar›n›n gözden geçirilmesi planlanm›flt›r. 01.01.2004-12.12.2004 tarihleri aras›ndaki Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Balcal› Hastanesi'ne ait defin ruhsat› kay›tla-r› gözden geçirilerek olgular; yafl, cinsiyet, tedavi gördükleri servis ve ölüm sebeplerine göre de¤erlendirilmifltir. Bu dönemde meydana gelen toplam ölüm say›s›n›n 1597 oldu¤u; olgular›n 920 (%57.6)'s›n›n erkek; 677 (%42.4)'ünün kad›n oldu¤u, ölüm olgular› içersinde 179 (%11.2) olgunun adli vaka olarak de¤er-lendirildi¤i saptanm›flt›r. Toplam 258 (%16.2) olgunun ölüm nedeninin aç›k olarak belirtilmeyerek kardiyopulmoner arrest ta-n›s›n› ald›¤›; alt› olgunun ise adli olgu olmas›na ra¤men adli bildirimlerinin yap›lmad›¤› belirlenmifltir. Adli olgular›n befl tanesinde ölümün sebebinin bildirilmedi¤i; 17 tanesinde kardiyopulmoner arrest olarak de¤erlendirildi¤i dikkati çekmifltir. Defin ruhsatlar›ndaki yanl›fl bilgiler sonuç verilerini çok ciddi bir flekilde etkiler veya etkileyebilir.
The Bulletin of Legal Medicine, 1999
Hekimlerin ihbar yükümlülüğü ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı Türk Ceza Kanununun 530. Maddes... more Hekimlerin ihbar yükümlülüğü ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı Türk Ceza Kanununun 530. Maddesi; sağlık çalışanlarına, muayene ettikleri hastada, onun aleyhine bir eylem bulgusu saptadıklarında, hasta hakkında takibata yol açmayacaksa, hastanın onayı alınmaksızın adli makamlara bildirim zorunluluğu getirmiştir. Burada önemli sorunlardan biri; hekimin, eylemin kişi aleyhine olup olmadığına ve hastanın bildirim sonunda takibata uğrayıp uğramayacağına, nasıl bir değerlendirme ve hekimlik öğretisi ile karar vereceğidir. Yasada getirilen ihbar yükümlüğü, suçun ve suçlunun soruşturulması ile zarar görenin korunması amacını taşıyor gibi görünmektedir. Ancak hastanın onayı alınmaksızın, hatta itirazına rağmen bildirim zorunluluğu; yararlı olma, zarar vermeme, gizlilik ve hasta özerkliğine saygıyı gerektiren etik ilkelerle çelişmektedir. Hekimlere ihbar yükümlülüğü getiren bu kanun (TCK 530) maddesinin, özel durumlarda (işkence, aile içi şiddet), kişilerin onayı alınarak bildirim yükümlül...
The Bulletin of Legal Medicine, 1998
Ülkemizde bazı özel laboratuvar incelemeleri dışında, adli olguların çoğuna yönelik yaklaşım ve d... more Ülkemizde bazı özel laboratuvar incelemeleri dışında, adli olguların çoğuna yönelik yaklaşım ve değerlendirmeler sağlık ocaklarında çalışan hekimlerce yapılmaktadır. Adli tahkikata esas olacak otopsi işlemi de yine Ceza Muhakemeleri Usul Yasasının 79.maddesi gereği pratisyen hekimlere yaptırılabilmektedir. Oysa gelişmiş batılı toplumlarda, örneğin otopsilerin, bu işin uzmanlarının dışında bir hekim tarafından yapılması yasal yönden suç oluşturmaktadır. Disiplinlerarası çalışmayı gerektiren adli bilimler çok geniş bir bilimsel yelpazeyi oluşturmaktadır. Bilirkişiliklerde bazen sadece Adli Tıp uzmanı, Patolog ya da Psikiyatrist olmak yeterli olmamakta, çeşitli bilim dallarındaki uzmanların ortak görüşleri gerekebilmektedir. Adli olgu etiketi alan olgularda hasta haklarının, ölümlü olgularda ölenin haklarının ya da bireyin ölümünde rol oynadığı ileri sürülenlerin haklarının etik ilkeler gözönünde bulundurularak değerlendirilmesinin ve bu değerlendirmelerde bir pratisyen hekimin görevle...
The Bulletin of Legal Medicine, 1997
Ani-beklenmedik ölümler ve mekanizmalarının açıklığa kavuşması adli tıp uygulamaları içinde öneml... more Ani-beklenmedik ölümler ve mekanizmalarının açıklığa kavuşması adli tıp uygulamaları içinde önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllarda tanımlanarak klasik kitaplarda yerini bulan Aritmojenik Sağ Ventriküler Displazi (ARVD), özellikle ani genç ve sporcu ölümlerinden sorumlu tutulmaktadır. Klinik tanı yöntemlerinin yanısıra, morfolojik olarak ta tanımlanabileceği ileri sürülmektedir. Anabilim dalımızda daha önce gerçekleştirilen iki ayrı çalışmada, patognomonik olduğu ileri sürülen morfolojik kriterlerin, rastgele seçilen populasyonda değişen oranlarda izlenmesi, bu konuda daha geniş serilerde çalışılarak morfometrik kriterlerin belirlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu yazıda; ARVD'yi ani beklenmedik ölüm nedenleri açısından gündeme getirmek, ileri sürülen görüşleri destekleyen ve bu görüşlere ters düşen bulgulan tartışmak amacı güdülmüştür.Anahtar Kelimeler: Ani ölüm, ARVD, Adli ölümler, Otopsi, Morfoloji, Sağ Kalp.
The Bulletin of Legal Medicine, 2011
The Bulletin of Legal Medicine, 2014
Rehabilitation and treatment centers are organizations that provide services for children and ado... more Rehabilitation and treatment centers are organizations that provide services for children and adolescents, with the main goal being to implement a "mental health" treatment plan for the individuals under their care. These organizations, which provide a continuous 24-hour service, may differ from one another in terms of the specific programs and treatment methods they apply. The Oğuz Kağan Köksal Children and Youth Center was established Province to provide for the in the Adana treatment and rehabilitation of girls between the ages of 8 and 18 who have been subject to abuse or neglect, who suffer from alcohol/substance abuse, who are in need of treatment for mental problems and/or who live on the streets. A study was made of 72 girls who had been admitted to the institution for treatment and rehabilitation since 2004 with a history abuse and neglect. The girls were assessed with the Beck Depression Inventory (BDI), the State Anxiety Inventory (STAI-I), the Trait Anxiety Inventory (STAI-II) and the Maudsley Obsessive Compulsive Inventory (MOCI) upon being admitted to the institution and at the end of their stay (i.e. their discharge). The differences between the mean admission and discharge scores of the girls in the BDI, STAI-I, STAI-II and MOCI assessments was determined to be statistically significant (p<0.001). According to the duration of stay groups (0-3 months; 4-6 months; 7-9 months and ≥10 months), a statistically significant difference was identified between the mean admission and discharge scores of children who remained in the institution for 3-7 months, with the post-treatment scores of the inventories being significantly lower in comparison to the baseline values (p≤0.05). These results suggest discharging patients from the center prior to their third month of stay or a stay period of longer than seven months does not affect with any significance the scores of the depression, anxiety and obsession inventories.
The Bulletin of Legal Medicine, 1996
Adli soruşturmayı gerektiren perinatal ölümlerde, CMUK 82. maddesi gereğince, Adli Tıp Uzmanların... more Adli soruşturmayı gerektiren perinatal ölümlerde, CMUK 82. maddesi gereğince, Adli Tıp Uzmanlarının çözümlemesi gereken soruların yanıtını bulabilmek her zaman kolay olmamaktadır. Bu yazıda; mekonyum aspirasyonu izlenen ve bu nedenle öldüğü belirlenen bir infantta saptanan bulgular ışığında, perinatal ölümler ve bu konuda karşılaşılan güçlükler tartışılarak sunulmuştur.Anahtar Kelimeler: Perinatal Ölüm, Otopsi, Mekonyum Aspirasyonu, Morfoloji.
The Bulletin of Legal Medicine, 1999
Daha önce yöremiz ile ilgili gerçekleştirilen çalışmalarda Adana’da kesici-delici alet yaralanmal... more Daha önce yöremiz ile ilgili gerçekleştirilen çalışmalarda Adana’da kesici-delici alet yaralanmalarının cinayet nedenleri içinde ilk sırayı aldığı gözlenmiştir. Literatürde ölüme yol açan kesici-delici alet yaralarının daha çok göğüs ve batm boşluğuna penetre ve organ yaralanmaları oluşturan özellikte olduğu belirtilmekte, baş bölgesine ve kranial kemik dokusuna penetre yaralanmaların nadiren izlendiği bildirilmektedir. Bu çalışmada Adana’da otopsileri yapılan olguların retrospektif değerlendirmeleri sırasında karşılaşılan baş bölgesine penetre kesici-delici alet yaralanmaları olguları gözden geçirilerek, kafatasında penetrasyon saptanan 4 olgunun bulguları literatür bilgileri ışığında tartışılmış ve olgu sunumu olarak aktarılmıştır.Anahtar kelimeler: Yaralar, Kesici-delici alet yarası, Adli otopsi, Baş bölgesine penetre yaralar.
Turkiye Klinikleri Journal of Forensic Medicine, 2005
Turkiye Klinikleri Journal of Forensic Medicine, 2013
İlk kez 1982 yılında Marcus ve ark. iskemik olmayan miyokard hastalığına bağlı olarak sağ ventrik... more İlk kez 1982 yılında Marcus ve ark. iskemik olmayan miyokard hastalığına bağlı olarak sağ ventrikül serbest duvarının histolojik olarak anormal şekilde yağlı bulunduğu bir klinik olgu serisi bildirmişlerdir. 3
The Bulletin of Legal Medicine, 2004
Adli tıbbın günlük uğraşıları içerisinde trafik kazaları önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde he... more Adli tıbbın günlük uğraşıları içerisinde trafik kazaları önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizde her yıl binlerce kişi trafik kazaları sonucu ölmekte veya yaralanmaktadır. Koruyucu önlemlerin doğru olarak alınması için trafik kazalarına bağlı ölümlerin incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada 01.01.2001- 31.12.2004 tarihleri arasmda Adana Cumhuriyet Başsavcılığı ile ATK Adana Grup Başkanlığı Adli Tıp Şube Müdürlüğünün ve Morg ihtisas dairesinin kayıtları incelendi. Olgular yaş, cinsiyet, ölüm nedeni ve ölüm yerlerine göre değerlendirildi. Bu süre içerisinde adli olgu olarak incelenen 3516 olgunun 1269 (% 36.1)’inin trafik kazası sonucu öldüğü belirlendi. Olguların 966 (% 76.1)’inin erkek, 303 (% 23.9)’unun kadın olduğu, yaşlarının 2 günlük ile 90 yaşları arasmda değiştiği ve yaş ortalamasının 37.6 olduğu saptandı. Trafik kazası sonucu ölenler içerisinde en büyük grubu 576 (% 45.4) olgu ile yayaların oluşturduğu, ölümlerin en çok 205 (% 16.2) olgu ile 0-10 yaşları arasmda olduğu dikkati...
Adli Tıp Bulteni, Apr 1, 1999
The Bulletin of Legal Medicine, 1998
Suç sayılan cinsel amaçlı davranışlara maruz kalanların çeşitli gerekçelerle bunları saklamaya ça... more Suç sayılan cinsel amaçlı davranışlara maruz kalanların çeşitli gerekçelerle bunları saklamaya çalıştıkları ve çoğunlukla hukuki prosedürler başlatmak için girişimde bulunmadıkları ve çok azının yargıya yansıdığı kabul edilmektedir. Bu çalışma. Ağır Ceza mahkemelerine konu olan olgular ışığında ilgili kanun maddelerini tartışmak amacıyla planlandı. Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/1-450 ile 1997/1-150 sayılı karar özetleri incelenerek cinsel suç kapsamında değerlendirilen olgular çalışma kapsamına alındı. Mağdur ve sanıklar; yaş, cinsiyet, iddia edilen suç ve verilen karara göre gruplandırıldı. Çalışma kapsamında yer alan mağdur konumundaki 81 olgudan yalnızca 3'nün erkek olduğu görüldü. Mağdurların %55.55’inin 12-15 yaş arasında olduğu, sanıkların 16-40 yaş arasında yoğunlaştığı ve en büyük grubun (%37.03) 21-30 yaş arasında yer aldığı saptandı. Mağdurların %32.09’unun suç sayılan eyleme rıza gösterdiği, yargılama sonunda 22 olguda (%27.l6) sanık ile mağdur arasında evlilik...