Sümeyye Nur EVLİCE - Academia.edu (original) (raw)

Papers by Sümeyye Nur EVLİCE

Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 76. Maddesinde düzenleme ... more Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 76. Maddesinde düzenleme yapılması ile yerel yönetim mevzuatına dahil olan Kent Konseyleri sürdürülebilir kalkınma amacıyla ortaya çıkan Gündem 21 maddelerini uygulamayı amaçlar. Bu maddeler içerisinde yer alan gençlerin katılımını ve onların aktif olarak geleceğe dair çalışmalarda yer almasını amaçlayan maddeler dikkat çeker. Bu çalışma ile gençler içerisinde potansiyeli yüksek olan üniversite öğrencilerinin sosyal sermaye düzeyleri ve Kent Konseyi katılım düzeyleri belirlenmeye çalışılarak bunların üniversite öğrencilerinin potansiyeli üzerindeki etkisi açıklanmıştır. Bu bağlamda, üniversite öğrencilerinin Kent Konseyi katılım durumları eleştirel bir bakış açısıyla incelenmiştir.

Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi , 2022

Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 76. Maddesinde düzenleme ... more Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 76. Maddesinde düzenleme yapılması ile yerel yönetim mevzuatına dahil olan Kent Konseyleri sürdürülebilir kalkınma amacıyla ortaya çıkan Gündem 21 maddelerini uygulamayı amaçlar. Bu maddeler içerisinde yer alan gençlerin katılımını ve onların aktif olarak geleceğe dair çalışmalarda yer almasını amaçlayan maddeler dikkat çeker. Bu çalışma ile gençler içerisinde potansiyeli yüksek olan üniversite öğrencilerinin sosyal sermaye düzeyleri ve Kent Konseyi katılım düzeyleri belirlenmeye çalışılarak bunların üniversite öğrencilerinin potansiyeli üzerindeki etkisi açıklanmıştır. Bu bağlamda, üniversite öğrencilerinin Kent Konseyi katılım durumları eleştirel bir bakış açısıyla incelenmiştir.

Trakya Üniversiteler Birliği V. Lisansüstü Öğrenci Kongresi(TUBLOK'21), 2021

Şiddet geçmişten bu yana artarak varlığını koruyan ve günümüzde tüm toplumlar için çözülmesi gere... more Şiddet geçmişten bu yana artarak varlığını koruyan ve günümüzde tüm toplumlar için çözülmesi gereken sorun haline gelen bir olgudur. Tüm insanlar şiddete maruz kalma/tanık olma riskine sahiptirler ancak kimi bireyler şiddetten daha fazla pay alabilmektedir. Engelli, yaşlı, kadın, çocuk, mülteci gibi dezavantajlı gruplardan oluşan bu kişiler diğer insanlara göre şiddetle daha fazla karşılaşma ihtimaline sahip olmaktadır. Bu kişiler içerisinde yer alan çocuklar hali hazırda kendilerini koruyabilecek
yetkinlik ve becerilere sahip olmadıkları için şiddete maruz kaldıklarında bu durumdan ağır şekillerde etkilenebilmektedirler. Çocuk yaşta maruz kalınan şiddet çocuğun sağlıklı bir birey olarak yetişmesi ve toplumda var olmasının önünde engel teşkil etmektedir. Araştırma sosyal hizmet bölümü öğrencilerinin çocuğa yönelik şiddete karşı duyarlılıklarının belirlenmesi amacı ile planlanmıştır. Tanımlayıcı olarak yapılan araştırmanın örneklemini bir üniversitenin sağlık bilimleri fakültesi sosyal hizmet bölümünde öğrenim gören toplam 145 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verilerinin toplanmasında bilgi formu, çocuğa yönelik şiddete duyarlılık ölçeği kullanılmıştır. Veriler SPSS 21.0 paket programında uygun istatistiksel analizler kullanılarak değerlendirilmiştir. Araştırma katılan öğrencilerin yaş ortalaması 19.39 ± 1.17 olup, %84.8’inin kız öğrenci olduğu, %69.0’unun birinci sınıfta öğrenim gördüğü olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin %80’ninin daha önce çocuğa yönelik bir şiddet olayına tanıklık ettiği ve %29.7’sinin mesleki eğitimleri sırasında çocuğa yönelik bir şiddete ilişkin eğitim aldığı belirlenmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerinin çocuğa yönelik şiddet duyarlılık ölçeği puan ortalaması 51.80 ± 2.93 olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, öğrencilerin çocuğa yönelik şiddete duyarlılık düzeylerinin yüksek düzeyde olduğu belirlendi. Sosyal hizmet bölümü öğrencilerinin profesyonel yaşamda şiddete yönelik mücadelede teorik ve davranışsal yeterlilik kazandırılması için mesleki eğitim müfredatları ile desteklenmesi önerilmektedir.

Uluslararası Bilimsel Araştırmalar ve Yenilikçi Çalışmalar Sempozyumu (ISSRIS'21), 2021

Küreselleşmeyle birlikte ülkeler üzerindeki sorunlar çeşitlenmiş ve mevcut sistem sorunların çözü... more Küreselleşmeyle birlikte ülkeler üzerindeki sorunlar çeşitlenmiş ve mevcut sistem sorunların çözümünde yetersiz kalmıştır. Sosyal politikanın geniş anlamda ele alınmasını gerekli kılan bu düzende ‘hak’ kavramı önem kazanmıştır. İnsanların hakları konusunda bilinç kazanmasıyla birlikte haklarını savunmak, haklarının ihmal ve istismarını önlemek için bu konudaki mücadeleleri de artmıştır. İnsan haklarının savunuculuğu konusunda birçok kuruluş ortaya çıkmıştır. Bunlardan en önemlilerinden birisi sivil toplum kuruluşlarıdır. Sivil toplum kuruluşları sosyal politika uygulamalarında giderek artan rollere sahiptir. Devletten bağımsız kuruluşlar olması sebebiyle daha esnek ve özerk bir yapıya sahip olan sivil toplum kuruluşları engellilik, yaşlılık, göç, kadın hakları, insan hakları gibi birçok alanda faaliyet yürütmektedirler. Öte yandan yeniden gündeme gelen liberal politikalar devletin sosyal politikadaki tek aktör olma rolünü de değiştirmiştir. Bu uygulamalarda devletin yanı sıra özel sektör, aile, dini kurumlar da aktif rol almaya başlarken sivil toplum kuruluşlarının ağırlığı ise görece çok daha hızlı artmıştır. Devlet yeni gelişmeler bağlamında hem hizmetleri yürüten konumu korumuş hem de diğer aktörleri destekleyen finansör konumuna gelmiştir. Bu bağlamda mali anlamda finans bulma konusunda imkanları artan sivil toplum kuruluşları çok daha çeşitli alanlarda faaliyetler yürütmeye başlamışlardır.
Bu çalışma hak temelli sosyal politika uygulamalarına odaklanmakta ve bu bağlamda
sivil toplum kuruluşlarının rollerini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Sivil toplum kuruluşları ve sosyal politika arasındaki ilişkiye odaklanılan bu çalışmada literatür taraması yapılarak çeşitli kaynaklara ulaşılmış ve bu kaynaklar çerçevesinde veri analizi yapılmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda hem sivil toplumun hem de sosyal politikanın odağının insan olması sebebiyle insana dair her alanda sosyal politika ve sivil toplumun birbiriyle iç içe geçmiş bir yapıda olduğu görülmüştür.

Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 76. Maddesinde düzenleme ... more Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 76. Maddesinde düzenleme yapılması ile yerel yönetim mevzuatına dahil olan Kent Konseyleri sürdürülebilir kalkınma amacıyla ortaya çıkan Gündem 21 maddelerini uygulamayı amaçlar. Bu maddeler içerisinde yer alan gençlerin katılımını ve onların aktif olarak geleceğe dair çalışmalarda yer almasını amaçlayan maddeler dikkat çeker. Bu çalışma ile gençler içerisinde potansiyeli yüksek olan üniversite öğrencilerinin sosyal sermaye düzeyleri ve Kent Konseyi katılım düzeyleri belirlenmeye çalışılarak bunların üniversite öğrencilerinin potansiyeli üzerindeki etkisi açıklanmıştır. Bu bağlamda, üniversite öğrencilerinin Kent Konseyi katılım durumları eleştirel bir bakış açısıyla incelenmiştir.

Türkiye Sosyal Hizmet Araştırmaları Dergisi , 2022

Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 76. Maddesinde düzenleme ... more Türkiye'de 2005 yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 76. Maddesinde düzenleme yapılması ile yerel yönetim mevzuatına dahil olan Kent Konseyleri sürdürülebilir kalkınma amacıyla ortaya çıkan Gündem 21 maddelerini uygulamayı amaçlar. Bu maddeler içerisinde yer alan gençlerin katılımını ve onların aktif olarak geleceğe dair çalışmalarda yer almasını amaçlayan maddeler dikkat çeker. Bu çalışma ile gençler içerisinde potansiyeli yüksek olan üniversite öğrencilerinin sosyal sermaye düzeyleri ve Kent Konseyi katılım düzeyleri belirlenmeye çalışılarak bunların üniversite öğrencilerinin potansiyeli üzerindeki etkisi açıklanmıştır. Bu bağlamda, üniversite öğrencilerinin Kent Konseyi katılım durumları eleştirel bir bakış açısıyla incelenmiştir.

Trakya Üniversiteler Birliği V. Lisansüstü Öğrenci Kongresi(TUBLOK'21), 2021

Şiddet geçmişten bu yana artarak varlığını koruyan ve günümüzde tüm toplumlar için çözülmesi gere... more Şiddet geçmişten bu yana artarak varlığını koruyan ve günümüzde tüm toplumlar için çözülmesi gereken sorun haline gelen bir olgudur. Tüm insanlar şiddete maruz kalma/tanık olma riskine sahiptirler ancak kimi bireyler şiddetten daha fazla pay alabilmektedir. Engelli, yaşlı, kadın, çocuk, mülteci gibi dezavantajlı gruplardan oluşan bu kişiler diğer insanlara göre şiddetle daha fazla karşılaşma ihtimaline sahip olmaktadır. Bu kişiler içerisinde yer alan çocuklar hali hazırda kendilerini koruyabilecek
yetkinlik ve becerilere sahip olmadıkları için şiddete maruz kaldıklarında bu durumdan ağır şekillerde etkilenebilmektedirler. Çocuk yaşta maruz kalınan şiddet çocuğun sağlıklı bir birey olarak yetişmesi ve toplumda var olmasının önünde engel teşkil etmektedir. Araştırma sosyal hizmet bölümü öğrencilerinin çocuğa yönelik şiddete karşı duyarlılıklarının belirlenmesi amacı ile planlanmıştır. Tanımlayıcı olarak yapılan araştırmanın örneklemini bir üniversitenin sağlık bilimleri fakültesi sosyal hizmet bölümünde öğrenim gören toplam 145 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verilerinin toplanmasında bilgi formu, çocuğa yönelik şiddete duyarlılık ölçeği kullanılmıştır. Veriler SPSS 21.0 paket programında uygun istatistiksel analizler kullanılarak değerlendirilmiştir. Araştırma katılan öğrencilerin yaş ortalaması 19.39 ± 1.17 olup, %84.8’inin kız öğrenci olduğu, %69.0’unun birinci sınıfta öğrenim gördüğü olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin %80’ninin daha önce çocuğa yönelik bir şiddet olayına tanıklık ettiği ve %29.7’sinin mesleki eğitimleri sırasında çocuğa yönelik bir şiddete ilişkin eğitim aldığı belirlenmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerinin çocuğa yönelik şiddet duyarlılık ölçeği puan ortalaması 51.80 ± 2.93 olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, öğrencilerin çocuğa yönelik şiddete duyarlılık düzeylerinin yüksek düzeyde olduğu belirlendi. Sosyal hizmet bölümü öğrencilerinin profesyonel yaşamda şiddete yönelik mücadelede teorik ve davranışsal yeterlilik kazandırılması için mesleki eğitim müfredatları ile desteklenmesi önerilmektedir.

Uluslararası Bilimsel Araştırmalar ve Yenilikçi Çalışmalar Sempozyumu (ISSRIS'21), 2021

Küreselleşmeyle birlikte ülkeler üzerindeki sorunlar çeşitlenmiş ve mevcut sistem sorunların çözü... more Küreselleşmeyle birlikte ülkeler üzerindeki sorunlar çeşitlenmiş ve mevcut sistem sorunların çözümünde yetersiz kalmıştır. Sosyal politikanın geniş anlamda ele alınmasını gerekli kılan bu düzende ‘hak’ kavramı önem kazanmıştır. İnsanların hakları konusunda bilinç kazanmasıyla birlikte haklarını savunmak, haklarının ihmal ve istismarını önlemek için bu konudaki mücadeleleri de artmıştır. İnsan haklarının savunuculuğu konusunda birçok kuruluş ortaya çıkmıştır. Bunlardan en önemlilerinden birisi sivil toplum kuruluşlarıdır. Sivil toplum kuruluşları sosyal politika uygulamalarında giderek artan rollere sahiptir. Devletten bağımsız kuruluşlar olması sebebiyle daha esnek ve özerk bir yapıya sahip olan sivil toplum kuruluşları engellilik, yaşlılık, göç, kadın hakları, insan hakları gibi birçok alanda faaliyet yürütmektedirler. Öte yandan yeniden gündeme gelen liberal politikalar devletin sosyal politikadaki tek aktör olma rolünü de değiştirmiştir. Bu uygulamalarda devletin yanı sıra özel sektör, aile, dini kurumlar da aktif rol almaya başlarken sivil toplum kuruluşlarının ağırlığı ise görece çok daha hızlı artmıştır. Devlet yeni gelişmeler bağlamında hem hizmetleri yürüten konumu korumuş hem de diğer aktörleri destekleyen finansör konumuna gelmiştir. Bu bağlamda mali anlamda finans bulma konusunda imkanları artan sivil toplum kuruluşları çok daha çeşitli alanlarda faaliyetler yürütmeye başlamışlardır.
Bu çalışma hak temelli sosyal politika uygulamalarına odaklanmakta ve bu bağlamda
sivil toplum kuruluşlarının rollerini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Sivil toplum kuruluşları ve sosyal politika arasındaki ilişkiye odaklanılan bu çalışmada literatür taraması yapılarak çeşitli kaynaklara ulaşılmış ve bu kaynaklar çerçevesinde veri analizi yapılmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda hem sivil toplumun hem de sosyal politikanın odağının insan olması sebebiyle insana dair her alanda sosyal politika ve sivil toplumun birbiriyle iç içe geçmiş bir yapıda olduğu görülmüştür.