Hidayet Arslan - Academia.edu (original) (raw)
Uploads
Papers by Hidayet Arslan
Mimarlık Fakültesi dergisi, Jun 1, 2014
18. yüzyıl başlangıcında Osmanlı İmparatorluğu, özellikle saray ve çevresinde ortaya çıkan yeni y... more 18. yüzyıl başlangıcında Osmanlı İmparatorluğu, özellikle saray ve çevresinde ortaya çıkan yeni yaşam biçimiyle kültür ve sanat alanlarında yeni kıpırdanışlara hazırlanmaktadır. Özellikle Sultan III.Ahmed (1703-1730) ve Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın öncülüğünde gelişen; sanat, sosyal ve toplumsal alanlarda dikkat çekici değişimlerim yaşandığı, tarih yazınında da Lale Devri (1718-1730) olarak adlandırılmış olan süreç çok önemlidir. Sultan III. Ahmed'in emriyle İstanbul başta olmak üzere, büyük bir imar faaliyetine girişilmiş, Kâğıthâne'de S'adâbâd, Alibeyköyü'nde Hüsrev-âbâd, Fındıklı'da Emn-âbâd, Bebek'te Humâyûn-âbâd, Ortaköy'de Neşât-âbâd, Beylerbeyinde Şevk-âbâd başta olmak üzere dönemin coşkusunu ve ruhunu yansıtan önemli köşkler, kasırlar ve sâhilsarayları inşa edilmiştir (Altınay,1973, 23). Aslında Lâle Devri'ni hazırlayan süreç, 17. Yüzyıl'da Haliç kıyılarında başlar, kıyıların dolmasıyla, 17. Yüzyılın sonlarına doğru Boğaziçi'ne taşınır (1). İstanbul'da sâhilsarayı ve yalı mimarlığının gelişiminde XVII. Yüzyılın başında Haliç'in kuzey kıyısında inşa edilmiş olan Aynalıkavak (Tersane) Kasrı önemli bir yere sahiptir. Bu yapı daha sonra özellikle Boğaziçi'nde 18. Yüzyıl'da inşa edilecek birçok sâhilsarayı ve devlet ileri gelenlerine ait yalılara örnek teşkil etmiştir (Tanman, 2008a, 13). Lâle Devri'nde, Boğaziçi ve Kâğıthâne kıyılarını süsleyen Kasr-ı Humayun bahçelerinin renk renk lâlelerle süslendiği, adını yansıtan bir dönem yaşanmakta, birçok divan şairi tarafından da bu bahçelere, köşk ve kasırlara methiyeler düzülerek, tarihler düşülmektedir. Şüphesiz S'ad-âbâd (2) dönemin ruhunu yansıtan en önemli yapılardandır. Burada inşa edilen köşkler, kasırlar, bahçeler, havuzlar, su kanalları, fıskiyeler, şelaleler-ki Versailles, Fontainebleau saray köşk ve bahçelerinden ilham alındığı kaynaklarda sıkça ifade edilir-bu dönemin sosyal hayatının ve yaşayışının en önemli ilham kaynaklarındandır (Cezar, 1998, 57). Özellikle Nedim Divânı dönemin ruhunu yansıtması açısından önemli bir kaynaktır (3). Nedim şiirlerinde Sa'd-âbâd a sıkça yer verir. İlginçtir ki Fransız Versailles, Fontainebleau, Marly saray ve bahçelerinin örnek alındığının kaynaklarda geçmesine
Moet je dit papier citeren? Krijg de citaat in MLA-, APA-of Chicago-stijlen Wil je nog meer papie... more Moet je dit papier citeren? Krijg de citaat in MLA-, APA-of Chicago-stijlen Wil je nog meer papieren zoals deze? Download een PDF-pakket met gerelateerde papieren Doorzoek Academia's catalogus van 28 miljoen gratis papers translated with Academia.edu
Au début du XVIIIe siècle, l'Empire ottoman se prépare à de nouveaux mouvements dans les domaines... more Au début du XVIIIe siècle, l'Empire ottoman se prépare à de nouveaux mouvements dans les domaines de la culture et de l'art, notamment avec le nouveau mode de vie qui émerge dans le palais et ses environs. Développé spécialement sous la direction du sultan Ahmed III (1703-1730) et du grand vizir Nevşehirli Damat İbrahim Pacha ; La période au cours de laquelle des changements remarquables ont eu lieu dans les domaines artistique, social et social et qui est appelée l'ère des tulipes (1718-1730) dans la littérature historique est très importante. Sultan III. Par ordre d'Ahmed, une grande activité de développement a été lancée, notamment à Istanbul, S'adâbâd à Kâğıthane, Hüsrev-âbâd à Alibeyköy, Emn-âbâd à Fındıklı, Humayun-âbâd à Bebek, Neşât-âbâd à Ortaköy, À Beylerbey, en particulier Şevk-âbâd, d'importantes demeures, pavillons et palais balnéaires reflétant l'enthousiasme et l'esprit de l'époque ont été construits (Altınay, 1973, 23). En fait, le processus qui a préparé l'ère des tulipes a commencé sur les rives de la Corne d'Or au XVIIe siècle, et s'est déplacé vers le Bosphore vers la fin du XVIIe siècle au fur et à mesure que les rives se remplissaient (1). Dans le développement du palais balnéaire et de l'architecture des manoirs au bord de l'eau à Istanbul, XVII. Le pavillon Aynalıkavak (Tersane), qui a été construit sur la rive nord de la Corne d'Or au début du siècle, occupe une place importante. Cette structure a servi d'exemple TRADUCTION
METU JOURNAL OF THE FACULTY OF ARCHITECTURE, 2014
Conference Presentations by Hidayet Arslan
Kent Ve Kültür Tarihi Bağlamında İstanbul’un Varoş larında Bulunan Eski Rum Köyleri Ve Ortodoks ... more Kent Ve Kültür Tarihi Bağlamında İstanbul’un Varoş larında Bulunan Eski Rum Köyleri Ve Ortodoks Kiliseleri Envanteri
Bizans İmparatorluğu ve daha sonra da İstanbul’un fethi ile Osmanlı İmparatorluğu döneminde Başkentin tarım ve hayvancılıkla ilgili ihtiyaçlarını karşılayan pek çok Rum köyü 30 Ocak 1923 mübadeleye tabi tutulmuştur. O dönemde Eyüp'ün köyleri(karye) olan Küçükköy, Cebeciköy, Boğazköy, Arnavutköy ve Esenler(Litros)'de Rum Ortodoks nüfus ikamet etmekteydi. İnciciyan’a göre; 18. Yüzyıl’da Eyüp İstanbul’un en yakın “varoşu”dur ve Çatalca, Büyük ve Küçük Çekmeceler, Silivri, Ereğli, Midye ve Terkos nahiyeleri Eyüp kazasının sınırları içindedir. Mübadele sürecinin başlamasıyla bu köylerde yaşayan Rum Ortodoks nüfus Yunanistan’a, Yunanistan’dan gelen Müslüman Türkler de bu köylere yerleştirilmiş ve bu köylerdeki mevcut kültür birikiminin üzerine farklı kültürler eklenmeye başlamıştır. Bu köylerde mevcut olan ve günümüze ulaşabilen kiliseler İstanbul sur dışındaki bölgelerden sorumlu TerkosMetropolitliği’ne bağlıdır. İnşa kitabeleri yok olmuş bu kiliseler mübadeleden sonra cemaatsiz kalmış ve günümüze ulaşıncaya kadar farklı işlevlerde (askeri bina, cam ve lastik atölyesi, depo, okul, kurs vs.) kullanılmıştır. Bugün bu tarihi kiliselere işlev-anlam açısından baktığımızda biri halk eğitim merkezine, biri dijital kütüphaneye, ikisi camiye dönüştürülmüştür. Diğer ikisi ise yıkıntı halindedir. Plan olarak bu kiliselerde, Hıristiyanlık dini mimarisinde uzun süre yaygın olarak kullanılan bazilika plan tipinin uygulandığı görülmektedir. Kökeni İÖ. 2. Yüzyıla kadar inen erken Roma imparatorluğunda mahkeme, çarşı ve toplantı salonları gibi halka yönelik sosyal yapılar olarak kullanılan bu binalar boyutlarının büyük olması ve ayin şekline uygun olması nedeniyle tercih edilmiş ve Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla bu binalara dini işlevler kazandırılmıştır.
Bugün İstanbul’un varoşları veya banliyöleri olarak nitelendirebileceğimiz bu bölgeler mevcut Rum Ortodoks kiliseleri ve sahip olduğu arkeolojik kalıntıları ile bu güne kadar incelenmemiş olup; bu çalışmayla, İstanbul’un kent ve kültür tarihi açısından önemli olan bu köyler ve günümüze ulaşabilmiş bu kiliseler/arkeolojik kalıntıların envanteri çıkarılarak yazılı ve görsel kaynaklar doğrultusunda tanıtılmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: İstanbul, Kent ve Kültür Tarihi, Varoş, Osmanlı Dönemi Rum Ortodoks Kültürü, Köyleri ve
News by Hidayet Arslan
Communication and Application: anadolu rancal stay @gma l.com
Books by Hidayet Arslan
Book Reviews by Hidayet Arslan
Thesis Chapters by Hidayet Arslan
OSMANLI MİMARİSİNDE AHŞAP TAVAN GÖBEKLERİ , 2005
In ancient Turkish culture “ceiling centre-piece”, which beliefs on cosmos created, was often use... more In ancient Turkish culture “ceiling centre-piece”, which beliefs on cosmos created, was often used in religious and civilian architecture during Ottoman period. The creation of a centre-piece of a ceiling in Ottoman architecture and the symbolical meaning attached to it are based on the tent (çadır) concept which has an important place in Turkish culture and life style. Forwhy tent has a meaning beyond the sheltering place of a family. In accordance with the ancient Turkish beliefs the ceiling centre-piece is at the center of the holy place which is the projection of cosmos on the earth.
Beliefs and religions have an important role in the creation and formation of architectural components and attaching a symbolic dimension to them. Heavens, earth – seas, ancestors religion which has an important role for Turks and which is one of the primary religions and Shamanism belief system acted as an important factor for ceiling centre-piece to acquire a symbolic meaning. After Turks accepted Islam the importance attached to ceiling centrepiece did not lose its sybolic meaning and on the contrary this meaning continued its value upto now by gradually gaining strength. The ceiling centre-piece with its changing ornamentations and techniques considering different periods in Ottoman architectural decoration kept its notable situation during Ottoman Art.
Kadim Türk kültüründe kozmos ile ilgili inanışların ortaya çıkardığı “tavan göbeği” Osmanlı döneminde dinî ve sivil mimaride sıkça kullanılmıştır. Osmanlı mimarisinde tavan göbeğinin oluşumunun ve bu öğeye yüklenen simgeselliğin kaynağını Türk kültür ve yaşayışında önemli bir yere sahip olan “çadır” olgusunda aramak gerekir. Çünkü çadır ailenin barınma yeri yanında aşkınşal bir anlamda yüklenmiştir. Kadim Türk inanışlarına göre tavan göbeği, evrenin yeryüzündeki izdüşümü olan kutsal mekânın merkezinde yer alır.
İnanışlar ve dinler bazı mimari unsurların çıkışında, şekillenmesinde ve simgesellik boyutuna çıkarılmasında önemli bir yere sahiptirler. Türkler arasında önemli bir yere sahip olan ve ilk dinlerinden sayılan gök, yer-su, atalar dini ile Şamanizm inanç sistemi tavan göbeğinin simgesellik kazanmasında etkendir. Türkler’in İslamiyet’i kabulü ile birlikte tavan göbeğine yüklenen simgesellik önemini yitirmemiş daha da kuvvetlenerek günümüze kadar devam etmiştir. Osmanlı mimari süslemesinde tavan göbeği örnekleri dönemlere göre değişen süsleme özellikleri ve teknikleriyle birtakım farklılıklar göstermekle beraber, geçmişten gelen inanış ve kültürlerin etkisi ile mimari süslemedeki yerini her dönemde korumuştur.
Mimarlık Fakültesi dergisi, Jun 1, 2014
18. yüzyıl başlangıcında Osmanlı İmparatorluğu, özellikle saray ve çevresinde ortaya çıkan yeni y... more 18. yüzyıl başlangıcında Osmanlı İmparatorluğu, özellikle saray ve çevresinde ortaya çıkan yeni yaşam biçimiyle kültür ve sanat alanlarında yeni kıpırdanışlara hazırlanmaktadır. Özellikle Sultan III.Ahmed (1703-1730) ve Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın öncülüğünde gelişen; sanat, sosyal ve toplumsal alanlarda dikkat çekici değişimlerim yaşandığı, tarih yazınında da Lale Devri (1718-1730) olarak adlandırılmış olan süreç çok önemlidir. Sultan III. Ahmed'in emriyle İstanbul başta olmak üzere, büyük bir imar faaliyetine girişilmiş, Kâğıthâne'de S'adâbâd, Alibeyköyü'nde Hüsrev-âbâd, Fındıklı'da Emn-âbâd, Bebek'te Humâyûn-âbâd, Ortaköy'de Neşât-âbâd, Beylerbeyinde Şevk-âbâd başta olmak üzere dönemin coşkusunu ve ruhunu yansıtan önemli köşkler, kasırlar ve sâhilsarayları inşa edilmiştir (Altınay,1973, 23). Aslında Lâle Devri'ni hazırlayan süreç, 17. Yüzyıl'da Haliç kıyılarında başlar, kıyıların dolmasıyla, 17. Yüzyılın sonlarına doğru Boğaziçi'ne taşınır (1). İstanbul'da sâhilsarayı ve yalı mimarlığının gelişiminde XVII. Yüzyılın başında Haliç'in kuzey kıyısında inşa edilmiş olan Aynalıkavak (Tersane) Kasrı önemli bir yere sahiptir. Bu yapı daha sonra özellikle Boğaziçi'nde 18. Yüzyıl'da inşa edilecek birçok sâhilsarayı ve devlet ileri gelenlerine ait yalılara örnek teşkil etmiştir (Tanman, 2008a, 13). Lâle Devri'nde, Boğaziçi ve Kâğıthâne kıyılarını süsleyen Kasr-ı Humayun bahçelerinin renk renk lâlelerle süslendiği, adını yansıtan bir dönem yaşanmakta, birçok divan şairi tarafından da bu bahçelere, köşk ve kasırlara methiyeler düzülerek, tarihler düşülmektedir. Şüphesiz S'ad-âbâd (2) dönemin ruhunu yansıtan en önemli yapılardandır. Burada inşa edilen köşkler, kasırlar, bahçeler, havuzlar, su kanalları, fıskiyeler, şelaleler-ki Versailles, Fontainebleau saray köşk ve bahçelerinden ilham alındığı kaynaklarda sıkça ifade edilir-bu dönemin sosyal hayatının ve yaşayışının en önemli ilham kaynaklarındandır (Cezar, 1998, 57). Özellikle Nedim Divânı dönemin ruhunu yansıtması açısından önemli bir kaynaktır (3). Nedim şiirlerinde Sa'd-âbâd a sıkça yer verir. İlginçtir ki Fransız Versailles, Fontainebleau, Marly saray ve bahçelerinin örnek alındığının kaynaklarda geçmesine
Moet je dit papier citeren? Krijg de citaat in MLA-, APA-of Chicago-stijlen Wil je nog meer papie... more Moet je dit papier citeren? Krijg de citaat in MLA-, APA-of Chicago-stijlen Wil je nog meer papieren zoals deze? Download een PDF-pakket met gerelateerde papieren Doorzoek Academia's catalogus van 28 miljoen gratis papers translated with Academia.edu
Au début du XVIIIe siècle, l'Empire ottoman se prépare à de nouveaux mouvements dans les domaines... more Au début du XVIIIe siècle, l'Empire ottoman se prépare à de nouveaux mouvements dans les domaines de la culture et de l'art, notamment avec le nouveau mode de vie qui émerge dans le palais et ses environs. Développé spécialement sous la direction du sultan Ahmed III (1703-1730) et du grand vizir Nevşehirli Damat İbrahim Pacha ; La période au cours de laquelle des changements remarquables ont eu lieu dans les domaines artistique, social et social et qui est appelée l'ère des tulipes (1718-1730) dans la littérature historique est très importante. Sultan III. Par ordre d'Ahmed, une grande activité de développement a été lancée, notamment à Istanbul, S'adâbâd à Kâğıthane, Hüsrev-âbâd à Alibeyköy, Emn-âbâd à Fındıklı, Humayun-âbâd à Bebek, Neşât-âbâd à Ortaköy, À Beylerbey, en particulier Şevk-âbâd, d'importantes demeures, pavillons et palais balnéaires reflétant l'enthousiasme et l'esprit de l'époque ont été construits (Altınay, 1973, 23). En fait, le processus qui a préparé l'ère des tulipes a commencé sur les rives de la Corne d'Or au XVIIe siècle, et s'est déplacé vers le Bosphore vers la fin du XVIIe siècle au fur et à mesure que les rives se remplissaient (1). Dans le développement du palais balnéaire et de l'architecture des manoirs au bord de l'eau à Istanbul, XVII. Le pavillon Aynalıkavak (Tersane), qui a été construit sur la rive nord de la Corne d'Or au début du siècle, occupe une place importante. Cette structure a servi d'exemple TRADUCTION
METU JOURNAL OF THE FACULTY OF ARCHITECTURE, 2014
Kent Ve Kültür Tarihi Bağlamında İstanbul’un Varoş larında Bulunan Eski Rum Köyleri Ve Ortodoks ... more Kent Ve Kültür Tarihi Bağlamında İstanbul’un Varoş larında Bulunan Eski Rum Köyleri Ve Ortodoks Kiliseleri Envanteri
Bizans İmparatorluğu ve daha sonra da İstanbul’un fethi ile Osmanlı İmparatorluğu döneminde Başkentin tarım ve hayvancılıkla ilgili ihtiyaçlarını karşılayan pek çok Rum köyü 30 Ocak 1923 mübadeleye tabi tutulmuştur. O dönemde Eyüp'ün köyleri(karye) olan Küçükköy, Cebeciköy, Boğazköy, Arnavutköy ve Esenler(Litros)'de Rum Ortodoks nüfus ikamet etmekteydi. İnciciyan’a göre; 18. Yüzyıl’da Eyüp İstanbul’un en yakın “varoşu”dur ve Çatalca, Büyük ve Küçük Çekmeceler, Silivri, Ereğli, Midye ve Terkos nahiyeleri Eyüp kazasının sınırları içindedir. Mübadele sürecinin başlamasıyla bu köylerde yaşayan Rum Ortodoks nüfus Yunanistan’a, Yunanistan’dan gelen Müslüman Türkler de bu köylere yerleştirilmiş ve bu köylerdeki mevcut kültür birikiminin üzerine farklı kültürler eklenmeye başlamıştır. Bu köylerde mevcut olan ve günümüze ulaşabilen kiliseler İstanbul sur dışındaki bölgelerden sorumlu TerkosMetropolitliği’ne bağlıdır. İnşa kitabeleri yok olmuş bu kiliseler mübadeleden sonra cemaatsiz kalmış ve günümüze ulaşıncaya kadar farklı işlevlerde (askeri bina, cam ve lastik atölyesi, depo, okul, kurs vs.) kullanılmıştır. Bugün bu tarihi kiliselere işlev-anlam açısından baktığımızda biri halk eğitim merkezine, biri dijital kütüphaneye, ikisi camiye dönüştürülmüştür. Diğer ikisi ise yıkıntı halindedir. Plan olarak bu kiliselerde, Hıristiyanlık dini mimarisinde uzun süre yaygın olarak kullanılan bazilika plan tipinin uygulandığı görülmektedir. Kökeni İÖ. 2. Yüzyıla kadar inen erken Roma imparatorluğunda mahkeme, çarşı ve toplantı salonları gibi halka yönelik sosyal yapılar olarak kullanılan bu binalar boyutlarının büyük olması ve ayin şekline uygun olması nedeniyle tercih edilmiş ve Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla bu binalara dini işlevler kazandırılmıştır.
Bugün İstanbul’un varoşları veya banliyöleri olarak nitelendirebileceğimiz bu bölgeler mevcut Rum Ortodoks kiliseleri ve sahip olduğu arkeolojik kalıntıları ile bu güne kadar incelenmemiş olup; bu çalışmayla, İstanbul’un kent ve kültür tarihi açısından önemli olan bu köyler ve günümüze ulaşabilmiş bu kiliseler/arkeolojik kalıntıların envanteri çıkarılarak yazılı ve görsel kaynaklar doğrultusunda tanıtılmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: İstanbul, Kent ve Kültür Tarihi, Varoş, Osmanlı Dönemi Rum Ortodoks Kültürü, Köyleri ve
Communication and Application: anadolu rancal stay @gma l.com
OSMANLI MİMARİSİNDE AHŞAP TAVAN GÖBEKLERİ , 2005
In ancient Turkish culture “ceiling centre-piece”, which beliefs on cosmos created, was often use... more In ancient Turkish culture “ceiling centre-piece”, which beliefs on cosmos created, was often used in religious and civilian architecture during Ottoman period. The creation of a centre-piece of a ceiling in Ottoman architecture and the symbolical meaning attached to it are based on the tent (çadır) concept which has an important place in Turkish culture and life style. Forwhy tent has a meaning beyond the sheltering place of a family. In accordance with the ancient Turkish beliefs the ceiling centre-piece is at the center of the holy place which is the projection of cosmos on the earth.
Beliefs and religions have an important role in the creation and formation of architectural components and attaching a symbolic dimension to them. Heavens, earth – seas, ancestors religion which has an important role for Turks and which is one of the primary religions and Shamanism belief system acted as an important factor for ceiling centre-piece to acquire a symbolic meaning. After Turks accepted Islam the importance attached to ceiling centrepiece did not lose its sybolic meaning and on the contrary this meaning continued its value upto now by gradually gaining strength. The ceiling centre-piece with its changing ornamentations and techniques considering different periods in Ottoman architectural decoration kept its notable situation during Ottoman Art.
Kadim Türk kültüründe kozmos ile ilgili inanışların ortaya çıkardığı “tavan göbeği” Osmanlı döneminde dinî ve sivil mimaride sıkça kullanılmıştır. Osmanlı mimarisinde tavan göbeğinin oluşumunun ve bu öğeye yüklenen simgeselliğin kaynağını Türk kültür ve yaşayışında önemli bir yere sahip olan “çadır” olgusunda aramak gerekir. Çünkü çadır ailenin barınma yeri yanında aşkınşal bir anlamda yüklenmiştir. Kadim Türk inanışlarına göre tavan göbeği, evrenin yeryüzündeki izdüşümü olan kutsal mekânın merkezinde yer alır.
İnanışlar ve dinler bazı mimari unsurların çıkışında, şekillenmesinde ve simgesellik boyutuna çıkarılmasında önemli bir yere sahiptirler. Türkler arasında önemli bir yere sahip olan ve ilk dinlerinden sayılan gök, yer-su, atalar dini ile Şamanizm inanç sistemi tavan göbeğinin simgesellik kazanmasında etkendir. Türkler’in İslamiyet’i kabulü ile birlikte tavan göbeğine yüklenen simgesellik önemini yitirmemiş daha da kuvvetlenerek günümüze kadar devam etmiştir. Osmanlı mimari süslemesinde tavan göbeği örnekleri dönemlere göre değişen süsleme özellikleri ve teknikleriyle birtakım farklılıklar göstermekle beraber, geçmişten gelen inanış ve kültürlerin etkisi ile mimari süslemedeki yerini her dönemde korumuştur.