zafer kartal - Academia.edu (original) (raw)
Papers by zafer kartal
İKNA EDİCİ İLETİŞİM TEKNİĞİ OLARAK TEK YANLI VE İKİ YANLI SUNUMUN KRİZ YÖNETİMİ SÜRECİNE ETKİSİ THE EFFECT OF ONE-SIDED AND TWO-SIDED MESSAGES AS A PERSUASIVE COMMUNICATION TECHNIQUE ON CRISIS MANAGEMENT PROCESS, 2018
ÖZ Birçok yapının entegre bir biçimde eylemlerini gerçekleştirmekte olduğu günümüz toplumlarında,... more ÖZ Birçok yapının entegre bir biçimde eylemlerini gerçekleştirmekte olduğu günümüz toplumlarında, bir yapıda meydana gelen değişim diğer yapılara da sirayet ederek, işleyiş süreçlerini etkileyebilme yeteneğine sahiptir. Etkileşimin doğrudan, yoğun ve olumsuz olduğu durumlar, kuruluşlar için sadece farklı sorun alanları oluşturmakla kalmamakta, kimi zaman çok daha ileri boyutlara vararak kriz halini almaktadır. Sistemli ve bilinçli bir biçimde yönetilmeyi gerektiren, bu bağlamda da etkili bir kriz iletişimini hayati kılan kriz dönemlerinde dikkat edilecek başlıca hususlardan birisi, medya ve diğer hedef kitlelerle yakın temas sağlanırken, aktarılacak bilgilerde izlenilecek yol ve kullanılacak tekniklerdir. Kurumsal yapı duruma göre, tek yanlı bilgi aktarımını tercih edebileceği gibi, iki yanlı bilgilendirme sürecini de yeğleyebilir. Bu çalışmada hangi durumlarda tek yanlı sunumun, hangilerinde ise iki yanlı sunumun uygun olacağı retoriksel tasarım çerçevesinde değerlendirilmektedir. Tüm bu değerlendirmeler yapılırken, seçilecek yollarda krizin türünün, boyutunun, faaliyet gösterilen sektörel yapının, hedef kitledeki algının ve krize yaklaşım tarzının hangi oranda, nasıl bir belirleyici etkiye sahip olduğu bağlamından hareket edilmektedir. Sonuç olarak tek yanlı sunumun, eğitim düzeyi düşük ve tek kanaldan bilgilenen hedef kitle için kısa süreli etki yaratılmak istendiğinde devreye sokulmasının, diğer durumlarda ise iki yanlı sunumun kriz dönemlerinde iletişim tekniği olarak kullanılmasının uygun olduğu yönündeki sonuçlar gerekçeleriyle birlikte ortaya konulmaktadır. ABSTRACT In today's societies, in which many structures perform their activities in an integrated manner, a change in a structure has a feature to affect operation processes by expanding to other structures. Situations where interactions are direct, intense and negative, not only create different problem areas for the institutions, but also sometimes cause crisis by going further. One of the most important points requiring attention in crisis periods, which needs to be managed systematically and consciously and makes crisis communication vital in this context, is procedures Bu çalışma 18-21 Ekim 2017 tarihleri arasında Alanya/Antalya'da düzenlenen II. International Academic Research Congress (INES)'de bildiri olarak sunulan ve özet metni basılan "Kriz Yönetiminde Tek Yanlı ve İki Yanlı Sunumun Etkisi" başlıklı çalışmanın gözden geçirilmiş ve genişletilmiş halidir.
Birçok yapının entegre bir biçimde eylemlerini gerçekleştirmekte olduğu günümüz toplumlarında, bi... more Birçok yapının entegre bir biçimde eylemlerini gerçekleştirmekte olduğu günümüz toplumlarında, bir yapıda meydana gelen değişim diğer yapılara da sirayet ederek, işleyiş süreçlerini etkileyebilme yeteneğine sahiptir. Etkileşimin doğrudan, yoğun ve olumsuz olduğu durumlar, kuruluşlar için sadece farklı sorun alanları oluşturmakla kalmamakta, kimi zaman çok daha ileri boyutlara vararak kriz halini almaktadır. Sistemli ve bilinçli bir biçimde yönetilmeyi gerektiren, bu bağlamda da etkili bir kriz iletişimini hayati kılan kriz dönemlerinde dikkat edilecek başlıca hususlardan birisi, medya ve diğer hedef kitlelerle yakın temas sağlanırken, aktarılacak bilgilerde izlenilecek yol ve kullanılacak tekniklerdir. Kurumsal yapı duruma göre, tek yanlı bilgi aktarımını tercih edebileceği gibi, iki yanlı bilgilendirme sürecini de yeğleyebilir. Bu çalışmada hangi durumlarda tek yanlı sunumun, hangilerinde ise iki yanlı sunumun uygun olacağı retoriksel tasarım çerçevesinde değerlendirilmektedir. Tüm bu değerlendirmeler yapılırken, seçilecek yollarda krizin türünün, boyutunun, faaliyet gösterilen sektörel yapının, hedef kitledeki algının ve krize yaklaşım tarzının hangi oranda, nasıl bir belirleyici etkiye sahip olduğu bağlamından hareket edilmektedir. Sonuç olarak tek yanlı sunumun, eğitim düzeyi düşük ve tek kanaldan bilgilenen hedef kitle için kısa süreli etki yaratılmak istendiğinde devreye sokulmasının, diğer durumlarda ise iki yanlı sunumun kriz dönemlerinde iletişim tekniği olarak kullanılmasının uygun olduğu yönündeki sonuçlar gerekçeleriyle birlikte ortaya konulmaktadır.
ABSTRACT In today's societies, in which many structures perform their activities in an integrated manner, a change in a structure has a feature to affect operation processes by expanding to other structures. Situations where interactions are direct, intense and negative, not only create different problem areas for the institutions, but also sometimes cause crisis by going further. One of the most important points requiring attention in crisis periods, which needs to be managed systematically and consciously and makes crisis communication vital in this context, is procedures
Kurumlar, varlıklarını sürdürebilmek için hedef kitleleriyle iki yönlü iletişime dayalı sağlıklı... more Kurumlar, varlıklarını sürdürebilmek için hedef kitleleriyle iki yönlü iletişime dayalı sağlıklı ilişkiler geliştirmek durumundadır. Bu nedenle, hangi alanda faaliyet gösterirse göstersin tüm kurumsal yapılar için kurumsal sosyal sorumluluk hayati bir öneme sahiptir. Kurumların bu anlamda hedef kitlelerinin beklentilerine cevap verebilmek adına birtakım yükümlülükleri yerine getirmesi, farklı boyutlarda kendini ispat etmesi gerekmektedir. Kendi içerisinde hiyerarşik bir dizgeye sahip olan kurumsal sosyal sorumluluk, ilk olarak ekonomik boyutta karşımıza çıkarken, bunu yasal boyut takip etmekte, daha sonra etik boyut gündeme gelmekte ve nihayetinde de sosyal (hayırsever) boyut dizgeyi tamamlamaktadır. İdeal olan bu sıralama ve beraberinde getirdiği yükümlülükler bütün kurumsal yapılar tarafından eksiksiz şekilde layıkıyla hayata geçirilmemektedir. Her bir boyutun beraberinde getirdiği zahmet ve külfet, kurumlar için kimi zaman katlanılması zor bir maliyet halini alabilmekte, gerekliliklerinin yerine getirilmesi çok da elzem görülmemektedir. Bu bakış açısının sebep olduğu ihmalkar tutum, farklı yönlerden eksiklikler ve çelişkiler içeren kurumsal sosyal sorumluluk anlayışını ve kurumsal uygulamaları gündeme getirmekte, ağırlıklı olarak kurumsal sosyal sorumluluğun son boyutu olan sosyal (hayırsever) boyut üzerine odaklanılması sonucunu doğurmaktadır. Kurumlar bu sayede hem kurumsal sosyal sorumluluğun diğer boyutlarına ilişkin eksikliklerini kapatmak, hem de toplumsal bir farkındalık oluşturarak istedikleri yönde bir kurumsal algı geliştirmek istemektedir. Bu da kendi gündelik yaşam kaygılarına odaklanmış, bu nedenle de her zaman kurumları tüm yönleriyle değerlendirebilme imkanına sahip olmayan hedef kitlelerde bir halo etkisi meydana getirebilmektedir. Bu anlamda çalışma kurumsal sosyal sorumluluğun hedef kitleler nezdinde halo etkisi oluşturucu bir yönünün de olduğu öngörüsünde hareketle, kurumsal sosyal sorumluluğu bir genelleme hatası olan halo etkisi bağlamında değerlendirme amacı taşımaktadır. Bu kapsamda, kurumsal sosyal sorumluluğa ve halo etkisine ilişkin genel bir çerçeve ortaya koymakla birlikte, kurumsal sosyal sorumluluğun hangi yönlerden, nasıl bir halo etkisi oluşturduğu üzerinde çok yönlü değerlendirmelerde bulunmakta ve örnek durum çalışmalarıyla, yapılan değerlendirmelerin gerçek hayata yansımalarını gözler önüne sermektedir.
Books by zafer kartal
HALKLA İLİŞKİLERDE MEDYA İLİŞKİLERİ: SPACEX ŞİRKETİ, FALCON HEAVY ÖRNEĞİNDE BİR İNCELEME, 2018
GİRİŞ Birçok kişinin beraber olduğu, heterojen veya homojen yapıda olabilen hedef kitlelerle yapı... more GİRİŞ Birçok kişinin beraber olduğu, heterojen veya homojen yapıda olabilen hedef kitlelerle yapılacak, halkla ilişkiler bağlamında iletişim yönetimi çeşitli araçlarla aracılanmış bir faaliyet türüdür. Bahsi geçen aracılanma durumu bilimsel veriler neticesinde gelişen teknolojinin de tekamülüyle beraber, bilginin aktarılmasında aynı andalığın ve yerdeliğin zaruretini ortadan kaldıran medyanın ilerlemesine neden olmuştur. Bu bağlamda halkla ilişkilerin hedef kitle ile yapacağı iletişimde medya bir aracı rolü üstlenmiştir. Halkla ilişkilerin bir uygulama alanı olarak medyaya verdiği önemin temelinde ise, 'hedef kitlelerin kuruluşları ve onların faaliyetlerini var olan bilgileri ölçüsünde analiz etmesi ve bundan dolayı söz konusu kitlelerin kurumsal yapıyla alakalı bilgi dağarcığının genişletilmesinin kurumların iyiliği için ehemmiyetli olması vardır. Kuruluşun sadece kendi sahipliği altındaki iletişim araç ve yöntemleriyle bunu başarabilmesi zor ve zahmetli olabilmektedir. Bu noktada kuruluş medya ilgisine ve desteğine ihtiyaç duymakta, diğer medya araçlarından olabildiğince yararlanma gereksinimi hissetmektedir. Bu yüzden kuruluşlar kedilerine ilişkin farkındalık yaratmak ve onu görünür kılmak üzere medya ilişkilerini (Arklan ve Kartal, 2017:256) bir halkla ilişkiler uygulama alanı olarak uzun erimli hedeflere ulaşmak için iç ve dış hedef kitlelere dönük gerçekleştirilen diğer iletişimsel faaliyetlerle birlikte stratejik bir biçimde yönetmektedir. Bahsi geçen anekdotlar temel alınarak çalışmanın amacı; halkla ilişkilerde medya ilişkilerini 06 Şubat 2018 tarihinde SpaceX şirketi tarafından üretilen Falcon Heavy roketinin fırlatılması olayı üzerinden yapı bozuma uğratarak, bir başarı öyküsünün medya ayağının analizini yapmaktır. Bu bağlamda, hedefe uzun vadeli çalışmalar sonucunda ulaşma gayesinde olan halkla ilişkilerin taktik ve stratejilerinin olayın kökeninde bulunması bir örnek olarak incelenmesinde katalizör görevi görmektedir. Halkla İlişkilerde Medya İlişkileri Her öğesinin kendine has önemi ve fonksiyonları bulunan (Terek vd., 2015: 372) ve deneyimlerimiz dışında dünyaya ilişkin bilgi kanalımız konumundaki medya (Baskin, vd., 1997: 197; Poyraz, 2011:119), kurumsal yapı olarak, hangi düzeyde faaliyet gösterirse göstersin bireylere ileti aktarmak üzerine uzmanlaşmış ve bunu iş edinmiş bir tüzel kişiliktir. 'Güçlü, ikna edici ve iletişimin kompleks bir formu olan kitle iletişime dayanan' (Baran, 2014: 18) doğası gereği, ürettiği içerikler direkt zihinlere hitap eden ve kişilerin algıları üzerinde etki yaratan bir nitelik taşımaktadır. 'En ayırt edici niteliklerinden biri, herhangi bir mesaj örüntüsünü, çok çeşitli coğrafyalarda bulunan geniş kitlelere eş zamanlı olarak hızlı ve kolayca iletmesidir' (Arklan ve Kartal, 2017:253). Aynı anda çok sayıda insana hızlı bir biçimde ulaşabilme durumu, medyaya sahip olduğu gücü vererek, 'onu muhataplarına karşı lehte ya da aleyhte birçok şey yapabilecek konuma taşımakta' (Bivins, 1999:54) ve bunun sonucunda da siyaset sahnesinden iş dünyasına varıncaya dek bütün kişi ve kurumların iyi ilişkiler kurmak zorunda hissettikleri yapı haline getirmektedir. Kurum ile hem iç hem de dış hedef kitleler arasında iki yönlü iletişime dayalı ilişkiler geliştirme misyonunu yüklenen halkla ilişkiler disiplini için medya ilişkilerinin önemli uygulama alanlarından biri olarak karşımıza çıkması da medyanın bünyesinde barındırdığı güç nedeniyledir. 'Halkla ilişkiler materyalleri için en büyük dağıtım platformu olarak' (Wilcox vd., 2015: 417) hedef kitlelere yönelik hazırlanan mesajlara yer verme fırsatı sağlaması (Özden ve Saran, 2004: 442) medyaya sahip olduğu gücü vermekte, bu yüzden kurumların halkla ilişkiler birimleri genellikle, dış ilişkiler, iç ilişkiler ve medya ile ilişkiler olmak üzere üç fonksiyon üstlenmektedir (Turow, 2011: 567).
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YÖNETİMİ BAĞLAMINDA ARCHİE CARROLL'IN KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PİRAMİDİNİN YORUMLANMASI, 2018
Antik çağlarda hem presokratik hem de Sokrates sonrası dönemde bilgi üzerine yapılan hararetli ta... more Antik çağlarda hem presokratik hem de Sokrates sonrası dönemde bilgi üzerine yapılan hararetli tartışmalar, İskenderiye ve Roma dönemlerinde hızını kaybetmiş, Orta Çağın başlaması ve dogmatizm baskın gelmesiyle neredeyse durma noktası gelmiş, bilginin tek varlığı kutsal kitaplarla açıklanmaya çalışılmıştır. Daha sonra meydana gelen aydınlanma felsefesinin oluşmasıyla yeniden gerçek bilginin sadece dogmalarla bulunamayacağı, ancak deney ve gözlem neticesinde söz konusu bilginin elde edilebileceği düşüncesi yoğunluk kazanmıştır. Bunun üzerine, sadece doğrulanabilirlikten değil, defaatle denenerek yanlışlanabilirlikten gerçek bilgiler elde edilmeye başlanmıştır. İlk olarak Saint Simon daha sonra hem öğrencisi ve ardılı, hem de sosyolojinin kurucusu olarak nitelendirilebilen Auguste Comte doğa bilimlerinin gerçek bilgiyi elde etme metodu olan deney ve gözlemi (yani pozitivist paradigmayı) sosyal bilimlere uygulamaya çalışmıştır. Özellikle, 1900’lü yılların ortalarında bahsi geçen paradigma bilimsel araştırmalarda yaygın bir şekilde kullanılmış, fakat yüzyılın sonlarına doğru hayata geçen çalışmalarda egemenliğini kaybetmeye başlamıştır. Üzerine birçok eleştiriyi çeken pozitivist paradigma (yönetimsel araştırmalarda çoğunlukla kullanılmasından dolayı ideolojik olma, bir deney ortamında elde edilen bilgilerin sosyal hayat içerisinde geçerli olduğunu iddia etme, insan davranışlarını açıklamaya yönelik verileri yine insanlara sorarak sağlama vb.) bilhassa bu gibi eleştirileri ortadan kaldırmak adına çalışmanın güvenirliğini iyi bir şekilde dizayn etmelidir. Aksi takdirde, eleştiriler ve çalışma sonuçlarının doğru bir şekilde elde edilememesi gibi durumlar meydana gelmektedir. Tüm bu ön kabullerden hareketle, sosyal bilimlerde pozitivist metodolojinin deneysel yöntemlerle elde ettiği verilerin denekler tarafından manipüle edilebileceği sorununu Hawthorne Araştırmaları kapsamında incelemek çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Örnek vaka analizi yöntemiyle Hawthorne Araştırmaları ele alınmakta ve vaka amaç uğruna yapı bozuma uğratılmaktadır.
İKNA EDİCİ İLETİŞİM TEKNİĞİ OLARAK TEK YANLI VE İKİ YANLI SUNUMUN KRİZ YÖNETİMİ SÜRECİNE ETKİSİ THE EFFECT OF ONE-SIDED AND TWO-SIDED MESSAGES AS A PERSUASIVE COMMUNICATION TECHNIQUE ON CRISIS MANAGEMENT PROCESS, 2018
ÖZ Birçok yapının entegre bir biçimde eylemlerini gerçekleştirmekte olduğu günümüz toplumlarında,... more ÖZ Birçok yapının entegre bir biçimde eylemlerini gerçekleştirmekte olduğu günümüz toplumlarında, bir yapıda meydana gelen değişim diğer yapılara da sirayet ederek, işleyiş süreçlerini etkileyebilme yeteneğine sahiptir. Etkileşimin doğrudan, yoğun ve olumsuz olduğu durumlar, kuruluşlar için sadece farklı sorun alanları oluşturmakla kalmamakta, kimi zaman çok daha ileri boyutlara vararak kriz halini almaktadır. Sistemli ve bilinçli bir biçimde yönetilmeyi gerektiren, bu bağlamda da etkili bir kriz iletişimini hayati kılan kriz dönemlerinde dikkat edilecek başlıca hususlardan birisi, medya ve diğer hedef kitlelerle yakın temas sağlanırken, aktarılacak bilgilerde izlenilecek yol ve kullanılacak tekniklerdir. Kurumsal yapı duruma göre, tek yanlı bilgi aktarımını tercih edebileceği gibi, iki yanlı bilgilendirme sürecini de yeğleyebilir. Bu çalışmada hangi durumlarda tek yanlı sunumun, hangilerinde ise iki yanlı sunumun uygun olacağı retoriksel tasarım çerçevesinde değerlendirilmektedir. Tüm bu değerlendirmeler yapılırken, seçilecek yollarda krizin türünün, boyutunun, faaliyet gösterilen sektörel yapının, hedef kitledeki algının ve krize yaklaşım tarzının hangi oranda, nasıl bir belirleyici etkiye sahip olduğu bağlamından hareket edilmektedir. Sonuç olarak tek yanlı sunumun, eğitim düzeyi düşük ve tek kanaldan bilgilenen hedef kitle için kısa süreli etki yaratılmak istendiğinde devreye sokulmasının, diğer durumlarda ise iki yanlı sunumun kriz dönemlerinde iletişim tekniği olarak kullanılmasının uygun olduğu yönündeki sonuçlar gerekçeleriyle birlikte ortaya konulmaktadır. ABSTRACT In today's societies, in which many structures perform their activities in an integrated manner, a change in a structure has a feature to affect operation processes by expanding to other structures. Situations where interactions are direct, intense and negative, not only create different problem areas for the institutions, but also sometimes cause crisis by going further. One of the most important points requiring attention in crisis periods, which needs to be managed systematically and consciously and makes crisis communication vital in this context, is procedures Bu çalışma 18-21 Ekim 2017 tarihleri arasında Alanya/Antalya'da düzenlenen II. International Academic Research Congress (INES)'de bildiri olarak sunulan ve özet metni basılan "Kriz Yönetiminde Tek Yanlı ve İki Yanlı Sunumun Etkisi" başlıklı çalışmanın gözden geçirilmiş ve genişletilmiş halidir.
Birçok yapının entegre bir biçimde eylemlerini gerçekleştirmekte olduğu günümüz toplumlarında, bi... more Birçok yapının entegre bir biçimde eylemlerini gerçekleştirmekte olduğu günümüz toplumlarında, bir yapıda meydana gelen değişim diğer yapılara da sirayet ederek, işleyiş süreçlerini etkileyebilme yeteneğine sahiptir. Etkileşimin doğrudan, yoğun ve olumsuz olduğu durumlar, kuruluşlar için sadece farklı sorun alanları oluşturmakla kalmamakta, kimi zaman çok daha ileri boyutlara vararak kriz halini almaktadır. Sistemli ve bilinçli bir biçimde yönetilmeyi gerektiren, bu bağlamda da etkili bir kriz iletişimini hayati kılan kriz dönemlerinde dikkat edilecek başlıca hususlardan birisi, medya ve diğer hedef kitlelerle yakın temas sağlanırken, aktarılacak bilgilerde izlenilecek yol ve kullanılacak tekniklerdir. Kurumsal yapı duruma göre, tek yanlı bilgi aktarımını tercih edebileceği gibi, iki yanlı bilgilendirme sürecini de yeğleyebilir. Bu çalışmada hangi durumlarda tek yanlı sunumun, hangilerinde ise iki yanlı sunumun uygun olacağı retoriksel tasarım çerçevesinde değerlendirilmektedir. Tüm bu değerlendirmeler yapılırken, seçilecek yollarda krizin türünün, boyutunun, faaliyet gösterilen sektörel yapının, hedef kitledeki algının ve krize yaklaşım tarzının hangi oranda, nasıl bir belirleyici etkiye sahip olduğu bağlamından hareket edilmektedir. Sonuç olarak tek yanlı sunumun, eğitim düzeyi düşük ve tek kanaldan bilgilenen hedef kitle için kısa süreli etki yaratılmak istendiğinde devreye sokulmasının, diğer durumlarda ise iki yanlı sunumun kriz dönemlerinde iletişim tekniği olarak kullanılmasının uygun olduğu yönündeki sonuçlar gerekçeleriyle birlikte ortaya konulmaktadır.
ABSTRACT In today's societies, in which many structures perform their activities in an integrated manner, a change in a structure has a feature to affect operation processes by expanding to other structures. Situations where interactions are direct, intense and negative, not only create different problem areas for the institutions, but also sometimes cause crisis by going further. One of the most important points requiring attention in crisis periods, which needs to be managed systematically and consciously and makes crisis communication vital in this context, is procedures
Kurumlar, varlıklarını sürdürebilmek için hedef kitleleriyle iki yönlü iletişime dayalı sağlıklı... more Kurumlar, varlıklarını sürdürebilmek için hedef kitleleriyle iki yönlü iletişime dayalı sağlıklı ilişkiler geliştirmek durumundadır. Bu nedenle, hangi alanda faaliyet gösterirse göstersin tüm kurumsal yapılar için kurumsal sosyal sorumluluk hayati bir öneme sahiptir. Kurumların bu anlamda hedef kitlelerinin beklentilerine cevap verebilmek adına birtakım yükümlülükleri yerine getirmesi, farklı boyutlarda kendini ispat etmesi gerekmektedir. Kendi içerisinde hiyerarşik bir dizgeye sahip olan kurumsal sosyal sorumluluk, ilk olarak ekonomik boyutta karşımıza çıkarken, bunu yasal boyut takip etmekte, daha sonra etik boyut gündeme gelmekte ve nihayetinde de sosyal (hayırsever) boyut dizgeyi tamamlamaktadır. İdeal olan bu sıralama ve beraberinde getirdiği yükümlülükler bütün kurumsal yapılar tarafından eksiksiz şekilde layıkıyla hayata geçirilmemektedir. Her bir boyutun beraberinde getirdiği zahmet ve külfet, kurumlar için kimi zaman katlanılması zor bir maliyet halini alabilmekte, gerekliliklerinin yerine getirilmesi çok da elzem görülmemektedir. Bu bakış açısının sebep olduğu ihmalkar tutum, farklı yönlerden eksiklikler ve çelişkiler içeren kurumsal sosyal sorumluluk anlayışını ve kurumsal uygulamaları gündeme getirmekte, ağırlıklı olarak kurumsal sosyal sorumluluğun son boyutu olan sosyal (hayırsever) boyut üzerine odaklanılması sonucunu doğurmaktadır. Kurumlar bu sayede hem kurumsal sosyal sorumluluğun diğer boyutlarına ilişkin eksikliklerini kapatmak, hem de toplumsal bir farkındalık oluşturarak istedikleri yönde bir kurumsal algı geliştirmek istemektedir. Bu da kendi gündelik yaşam kaygılarına odaklanmış, bu nedenle de her zaman kurumları tüm yönleriyle değerlendirebilme imkanına sahip olmayan hedef kitlelerde bir halo etkisi meydana getirebilmektedir. Bu anlamda çalışma kurumsal sosyal sorumluluğun hedef kitleler nezdinde halo etkisi oluşturucu bir yönünün de olduğu öngörüsünde hareketle, kurumsal sosyal sorumluluğu bir genelleme hatası olan halo etkisi bağlamında değerlendirme amacı taşımaktadır. Bu kapsamda, kurumsal sosyal sorumluluğa ve halo etkisine ilişkin genel bir çerçeve ortaya koymakla birlikte, kurumsal sosyal sorumluluğun hangi yönlerden, nasıl bir halo etkisi oluşturduğu üzerinde çok yönlü değerlendirmelerde bulunmakta ve örnek durum çalışmalarıyla, yapılan değerlendirmelerin gerçek hayata yansımalarını gözler önüne sermektedir.
HALKLA İLİŞKİLERDE MEDYA İLİŞKİLERİ: SPACEX ŞİRKETİ, FALCON HEAVY ÖRNEĞİNDE BİR İNCELEME, 2018
GİRİŞ Birçok kişinin beraber olduğu, heterojen veya homojen yapıda olabilen hedef kitlelerle yapı... more GİRİŞ Birçok kişinin beraber olduğu, heterojen veya homojen yapıda olabilen hedef kitlelerle yapılacak, halkla ilişkiler bağlamında iletişim yönetimi çeşitli araçlarla aracılanmış bir faaliyet türüdür. Bahsi geçen aracılanma durumu bilimsel veriler neticesinde gelişen teknolojinin de tekamülüyle beraber, bilginin aktarılmasında aynı andalığın ve yerdeliğin zaruretini ortadan kaldıran medyanın ilerlemesine neden olmuştur. Bu bağlamda halkla ilişkilerin hedef kitle ile yapacağı iletişimde medya bir aracı rolü üstlenmiştir. Halkla ilişkilerin bir uygulama alanı olarak medyaya verdiği önemin temelinde ise, 'hedef kitlelerin kuruluşları ve onların faaliyetlerini var olan bilgileri ölçüsünde analiz etmesi ve bundan dolayı söz konusu kitlelerin kurumsal yapıyla alakalı bilgi dağarcığının genişletilmesinin kurumların iyiliği için ehemmiyetli olması vardır. Kuruluşun sadece kendi sahipliği altındaki iletişim araç ve yöntemleriyle bunu başarabilmesi zor ve zahmetli olabilmektedir. Bu noktada kuruluş medya ilgisine ve desteğine ihtiyaç duymakta, diğer medya araçlarından olabildiğince yararlanma gereksinimi hissetmektedir. Bu yüzden kuruluşlar kedilerine ilişkin farkındalık yaratmak ve onu görünür kılmak üzere medya ilişkilerini (Arklan ve Kartal, 2017:256) bir halkla ilişkiler uygulama alanı olarak uzun erimli hedeflere ulaşmak için iç ve dış hedef kitlelere dönük gerçekleştirilen diğer iletişimsel faaliyetlerle birlikte stratejik bir biçimde yönetmektedir. Bahsi geçen anekdotlar temel alınarak çalışmanın amacı; halkla ilişkilerde medya ilişkilerini 06 Şubat 2018 tarihinde SpaceX şirketi tarafından üretilen Falcon Heavy roketinin fırlatılması olayı üzerinden yapı bozuma uğratarak, bir başarı öyküsünün medya ayağının analizini yapmaktır. Bu bağlamda, hedefe uzun vadeli çalışmalar sonucunda ulaşma gayesinde olan halkla ilişkilerin taktik ve stratejilerinin olayın kökeninde bulunması bir örnek olarak incelenmesinde katalizör görevi görmektedir. Halkla İlişkilerde Medya İlişkileri Her öğesinin kendine has önemi ve fonksiyonları bulunan (Terek vd., 2015: 372) ve deneyimlerimiz dışında dünyaya ilişkin bilgi kanalımız konumundaki medya (Baskin, vd., 1997: 197; Poyraz, 2011:119), kurumsal yapı olarak, hangi düzeyde faaliyet gösterirse göstersin bireylere ileti aktarmak üzerine uzmanlaşmış ve bunu iş edinmiş bir tüzel kişiliktir. 'Güçlü, ikna edici ve iletişimin kompleks bir formu olan kitle iletişime dayanan' (Baran, 2014: 18) doğası gereği, ürettiği içerikler direkt zihinlere hitap eden ve kişilerin algıları üzerinde etki yaratan bir nitelik taşımaktadır. 'En ayırt edici niteliklerinden biri, herhangi bir mesaj örüntüsünü, çok çeşitli coğrafyalarda bulunan geniş kitlelere eş zamanlı olarak hızlı ve kolayca iletmesidir' (Arklan ve Kartal, 2017:253). Aynı anda çok sayıda insana hızlı bir biçimde ulaşabilme durumu, medyaya sahip olduğu gücü vererek, 'onu muhataplarına karşı lehte ya da aleyhte birçok şey yapabilecek konuma taşımakta' (Bivins, 1999:54) ve bunun sonucunda da siyaset sahnesinden iş dünyasına varıncaya dek bütün kişi ve kurumların iyi ilişkiler kurmak zorunda hissettikleri yapı haline getirmektedir. Kurum ile hem iç hem de dış hedef kitleler arasında iki yönlü iletişime dayalı ilişkiler geliştirme misyonunu yüklenen halkla ilişkiler disiplini için medya ilişkilerinin önemli uygulama alanlarından biri olarak karşımıza çıkması da medyanın bünyesinde barındırdığı güç nedeniyledir. 'Halkla ilişkiler materyalleri için en büyük dağıtım platformu olarak' (Wilcox vd., 2015: 417) hedef kitlelere yönelik hazırlanan mesajlara yer verme fırsatı sağlaması (Özden ve Saran, 2004: 442) medyaya sahip olduğu gücü vermekte, bu yüzden kurumların halkla ilişkiler birimleri genellikle, dış ilişkiler, iç ilişkiler ve medya ile ilişkiler olmak üzere üç fonksiyon üstlenmektedir (Turow, 2011: 567).
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YÖNETİMİ BAĞLAMINDA ARCHİE CARROLL'IN KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PİRAMİDİNİN YORUMLANMASI, 2018
Antik çağlarda hem presokratik hem de Sokrates sonrası dönemde bilgi üzerine yapılan hararetli ta... more Antik çağlarda hem presokratik hem de Sokrates sonrası dönemde bilgi üzerine yapılan hararetli tartışmalar, İskenderiye ve Roma dönemlerinde hızını kaybetmiş, Orta Çağın başlaması ve dogmatizm baskın gelmesiyle neredeyse durma noktası gelmiş, bilginin tek varlığı kutsal kitaplarla açıklanmaya çalışılmıştır. Daha sonra meydana gelen aydınlanma felsefesinin oluşmasıyla yeniden gerçek bilginin sadece dogmalarla bulunamayacağı, ancak deney ve gözlem neticesinde söz konusu bilginin elde edilebileceği düşüncesi yoğunluk kazanmıştır. Bunun üzerine, sadece doğrulanabilirlikten değil, defaatle denenerek yanlışlanabilirlikten gerçek bilgiler elde edilmeye başlanmıştır. İlk olarak Saint Simon daha sonra hem öğrencisi ve ardılı, hem de sosyolojinin kurucusu olarak nitelendirilebilen Auguste Comte doğa bilimlerinin gerçek bilgiyi elde etme metodu olan deney ve gözlemi (yani pozitivist paradigmayı) sosyal bilimlere uygulamaya çalışmıştır. Özellikle, 1900’lü yılların ortalarında bahsi geçen paradigma bilimsel araştırmalarda yaygın bir şekilde kullanılmış, fakat yüzyılın sonlarına doğru hayata geçen çalışmalarda egemenliğini kaybetmeye başlamıştır. Üzerine birçok eleştiriyi çeken pozitivist paradigma (yönetimsel araştırmalarda çoğunlukla kullanılmasından dolayı ideolojik olma, bir deney ortamında elde edilen bilgilerin sosyal hayat içerisinde geçerli olduğunu iddia etme, insan davranışlarını açıklamaya yönelik verileri yine insanlara sorarak sağlama vb.) bilhassa bu gibi eleştirileri ortadan kaldırmak adına çalışmanın güvenirliğini iyi bir şekilde dizayn etmelidir. Aksi takdirde, eleştiriler ve çalışma sonuçlarının doğru bir şekilde elde edilememesi gibi durumlar meydana gelmektedir. Tüm bu ön kabullerden hareketle, sosyal bilimlerde pozitivist metodolojinin deneysel yöntemlerle elde ettiği verilerin denekler tarafından manipüle edilebileceği sorununu Hawthorne Araştırmaları kapsamında incelemek çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Örnek vaka analizi yöntemiyle Hawthorne Araştırmaları ele alınmakta ve vaka amaç uğruna yapı bozuma uğratılmaktadır.