Ali Fuat Örenç | Istanbul University (original) (raw)
Uploads
Papers by Ali Fuat Örenç
CUMHURİYET’İN 100. YILINA ARMAĞAN MUĞLA TARİHİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR, 2024
Türklerin Batı Anadolu’da hâkim oldukları her dönemde, coğrafyanın sağladığı imkânlarla Adalar ... more Türklerin Batı Anadolu’da hâkim oldukları her dönemde, coğrafyanın sağladığı imkânlarla Adalar
Denizinde etkili oldukları görülmektedir. Anadolu merkezli bu Ege stratejisi, Çaka Bey’den itibaren hemen
hemen aynı anlayışla sürmüştür. Adalarda en uzun süre hâkimiyetin sağlandığı Osmanlı döneminde ise
Ege Adaları ile Batı Anadolu şehirleri arasında idari ve askeri irtibatın sürekli hale getirildiği görülmektedir.
Aslında Bağazönü, Saruhan ve Menteşe adalarının coğrafi şartlar gereği her bakımdan Anadolu’ya bağımlı
olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Türk hâkimiyeti boyunca adaların Anadolu’nun ayrılmaz birer
parçaları olarak görülmeleri biraz da bundan kaynaklanmaktadır.
Türk hakimiyeti dönemleri boyunca Menteşe bölgesi, karşısında yer alan ve adını verdiği Menteşe
Adaları ile idari, askeri ve ticari irtibatını hiç koparmamıştır. Bilhassa Marmaris, Türk fethinden itibaren
Menteşe Adaları ile Menteşe Sancağı ilişkilerinde hep ön planda olmuştur. Diğer taraftan adalarda yaşayanların,
ortaya çıkan her olumsuz durumda sığındıkları ve yardım gördükleri yer Anadolu olmuştur. Dolayısıyla Ege
Adaları, Anadolu’nun ecza-yı mütemmimleridir.
"Osmanlı'da Yabacı Sermaye İştirakli Karasu Madenleri Anonim Şirketinin Kuruluş ve Faaliyetleri", Sabahattin Özel Armağanı, Yakın Dönem Turkiye Tarihi Arastırmaları, ed. S. Kıranlar-E. Malkoç, Der Yay. İstanbul 2019, s. 295-320., 2019
SULTAN II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ TÜRKİSTAN POLİTİKALARINDA ÖZBEK HACILAR VE MUHACİRLER, 2024
Tüm hakları mahfuzdur. Bu kitabın tamamı ya da bir kısmı 5846 Sayılı Yasa'nın hükümlerine göre, k... more Tüm hakları mahfuzdur. Bu kitabın tamamı ya da bir kısmı 5846 Sayılı Yasa'nın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan yayınevinin izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, özetlenemez, yayınlanamaz, depolanamaz. Harezmşahlar ve Etrafındaki Dünya dönem dilbilimcilerin ortaya koyduğu görüşlere yer verilerek Harezm'in adının menşei ve anlamı hakkında değerlendirmeler yapılmıştır.
Trakya üniversitesi edebiyat fakültesi dergisi, Sep 1, 2012
1912-1913 Balkan Harbi, Turk tarihinin en buyuk felaketlerinden biriyle sonuclandi. Savas, sadece... more 1912-1913 Balkan Harbi, Turk tarihinin en buyuk felaketlerinden biriyle sonuclandi. Savas, sadece Balkan ulkeleriyle Osmanli’nin son hesaplasmasi seklinde degil, ayni zamanda Ingiltere’nin de dahil bulundugu Avrupa buyuk devletlerinin cekismelerine sahne olmustur. Balkan krizi, cok gecmeden uluslararasi rekabetin en onemli sorunu haline gelmistir. Bolgede Rusya’yi kontrol altinda tutmaya calisan Ingiltere, harbin basinda tarafsiz kalacagini ilan etmisti. Bununla birlikte doneme ait Ingiliz resmi belgeleri, savas ihtimalinin belirmesinden itibaren gelismelerin cok yakindan izlendigini ve bolgedeki dengelerin muhafazasi icin calisildigini gostermektedir. Balkan Savasi sonunda Osmanli Devleti Avrupa’daki topraklarinin cok buyuk kismini yitirmistir. Savastan en fazla etkilenen vilayetlerden biri Edirne’dir. Birinci Balkan Harbi’nde alinan maglubiyetler sonucu bir anda yeniden serhad sehri haline gelen Edirne, yaklasik bes ay sureyle siddetli Bulgar-Sirp muttefik ordularinin kusatmasi altinda kalmistir. Şehir 26 Mart 1913 tarihinde yikici bir isgale ugramistir. Osmanli kamuoyunda Edirne kusatmasi gunlerine dair onemli tartismalardan biri sehirdeki yabanci misyonlarin, ozellikle Ingiliz Konsolosu Binbasi Samson’un kale komutani Şukru Pasa ve diger mulki zevatla olan yakin iliskileriydi. Konsolosun Edirne kusatmasi surecini konu alan Londra’ya gonderdigi cok ayrintili raporlarda bu iddialar ve elestiriler hakkinda bulgulara tesaduf edilmektedir. Ingiliz belgelerinin tedkiki sonucu savas suresince Bulgar ve Turk ordularinin genel durumlari, gunbegun cephe carpismalari, kusatma surecinde Edirne’nin siddetli bombardimani, sehirde yasanan sosyal ve ekonomik sorunlarin yani sira bolgede Bulgar vahsetine dair Ingilizlerin yaklasim tarzini gosteren onemli bilgilere ulasilmistir.
Tarih Dergisi, Dec 5, 2013
Tarih Dergisi, 2000
1821 R UM iSY,\.1lrI1 sO~RAS i S ISA' I ADASı 'NA VERitEN YENI ST.UO A li Fuat ÖR EI"Ç" Sisam vey... more 1821 R UM iSY,\.1lrI1 sO~RAS i S ISA' I ADASı 'NA VERitEN YENI ST.UO A li Fuat ÖR EI"Ç" Sisam veya batı literetüründe Samos Adas ı Ege'd eki büyükee adalardan birisi olup, Türkiye kıyılarına oldukça yakın bir mesafede; Anadolu'nun adeta doğal bir uzantısı g6ıiinümündedir. Sisam ile K uşadas ı ' n ın güneyindeki Samsun Dalı'nın son bulduğu Dipburnu Yarım adası aras ındili uzakiık sadece 1464 metredir. Adanın yüzölçÜln ü ise 468 kilcmctrekeredirı. Sisarn Adas ı Fatih Sultan Mebmed'in Istanbul' u feıhi ardından 14S3' de Akd eniz' de baş l anılı hareka t sonrası diğer bazı adalar ile birlikte Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Ancak ada, eskiden oldugu gibi Salnz Ceneviztilerinin idaresinde b ırakı lmışnr, Bu dönemde Cenevizliler, Sisam'daki nüfusu Sak:ı..z 'a naklederelc, adayı adeta boşa ltm ışlaıdır. Bu gelişme üzer ine adanın iman arzu edij diğinden, Anadolu ve Rumeli'd en buraya iskin çalışmalan yapı lmış ise de, bundan istenilen sonuç elde edilememiştirr. Yak laş ık bir asır anı bir vaziyette kalan Sisam Adası, Kılıç Ali Paşa ' nın bir seyahan esnasında dikkatini çekmiştir. Ada Padişab tarafı ndan i SSO senesinde Paşa 'ya malikane olarak ilı.san edilmiştir. Ali Paşa da gerek Anadolu sahillerinden ve gerekse diğer Akdeniz Adan 'ndan bir çok Rum' u buraya na kletrnek süreriyle adayı şenlendirmiştir). Paşa daha sonra Sisam Adası 'nın bütün gelirlerini Tophane 'de inşa ettirdiği camiisin e vak (etmişt~. K ılıç A li Paşa 'nın vmssiz ölümü ardından Sis am Adası. Kaptan Paşalı!a ba!iı olmak üzere.' ! Şcy hülis Uım neziıretin deki vejaflardan biri baline tc. &ldıiyat r.ımııcoi Tori~&Il1ıııl1 Aıaşlı rmo o.:n-,.Iiıi.
Yakın dönem Türkiye araştırmaları, 2006
Tarihe 93 Harbi olarak geçen savaşta Rus güçlerinin doğuda Erzurum'a, batıda da İstanbul'a kadar ... more Tarihe 93 Harbi olarak geçen savaşta Rus güçlerinin doğuda Erzurum'a, batıda da İstanbul'a kadar ulaşmaları üzerine Babıâli savaşı durdurmak için Rusya'ya başvurdu ve 31 Ocak 1878 tarihinde Edirne Mütarekesi imzalandı. Barışa dair Yeşilköy'de yapılan müzakereler sonucu imzalanan 29 maddelik Ayastefanos Antlaşması'na göre Osmanlı Devleti Romanya, Karadağ ve Sırbistan'ın bağımsızlığını kabul etmekteydi. Karadağ, Adriyatik Denizi'ne kadar uzanacak, Sırbistan Niş'i alacaktı. Romanya Besarabya'yı Rusya'ya verecek, karşılığında Bulgaristan, Osmanlı'ya bağlı özerk bir prenslik haline getirilecek ve sınırları Tuna'dan Ege Denizi'ne, Arnavutluk'tan Karadeniz'e kadar uzanacaktı (bk.
Osmanlı araştırmaları, Dec 1, 2000
The isiand of Sisarn (Samos) became remarkable during. the Greek • Rebellion-1821, as the corsair... more The isiand of Sisarn (Samos) became remarkable during. the Greek • Rebellion-1821, as the corsairs of Sisarn m ade attacks agai nst the the_Anitoiian shores and Ottoman navy. After the rebellion, it was decided that this im portant island, close to Anatolian shores, would remain within the Ottoman territory however under the quarantee of England, France and Russia. Concerning the internal administration of the island, some priviieges were allocated to the inhabitants to Sisam. According to this reorganisation, the isiand of Sisarn would be governed by a Bey of Greek-Orthodox origin who wouid be appointed by the Subiime Porte whereasan eiected local parliament and senate wouid also be a part of the government in the island. Though the incomes of Sisarn had been assigned for centuries to the endowment of Ottoman Grand Admirai Kılıch Ali Pasha in Tophane, the isiand was obliged this time to send to the Sublime Porte a certain annual tax. In return, an Ottoman miiitary force, consisting of a patrol ship and two detachments of troops, would be based in Sisam. ln foreign affairs, the iocal government of the isiand would absolutely be dependent on Ottoman State (December 10, 1832). Following this reo'rganisation of Sisam's administrative status, Stephan Vagoridis was appointed to be the fırst Bey of Sisam who ha.d worked as a translator in .the Sublime Porteduring the foundation of Greecel.
Tarih Dergisi, Jun 6, 2012
1912-1913 Balkan Harbi, Turk tarihinin en buyuk felaketlerinden biriyle sonuclandi. Savas, sadece... more 1912-1913 Balkan Harbi, Turk tarihinin en buyuk felaketlerinden biriyle sonuclandi. Savas, sadece Balkan ulkeleriyle Osmanli’nin son hesaplasmasi seklinde degil, ayni zamanda Ingiltere’nin de dahil bulundugu Avrupa buyuk devletlerinin cekismelerine sahne olmustur. Balkan krizi, cok gecmeden uluslararasi rekabetin en onemli sorunu haline gelmistir. Bolgede Rusya’yi kontrol altinda tutmaya calisan Ingiltere, harbin basinda tarafsiz kalacagini ilan etmisti. Bununla birlikte doneme ait Ingiliz resmi belgeleri, savas ihtimalinin belirmesinden itibaren gelismelerin cok yakindan izlendigini ve bolgedeki dengelerin muhafazasi icin calisildigini gostermektedir. Balkan Savasi sonunda Osmanli Devleti Avrupa’daki topraklarinin cok buyuk kismini yitirmistir. Savastan en fazla etkilenen vilayetlerden biri Edirne’dir. Birinci Balkan Harbi’nde alinan maglubiyetler sonucu bir anda yeniden serhad sehri haline gelen Edirne, yaklasik bes ay sureyle siddetli Bulgar-Sirp muttefik ordularinin kusatmasi al...
1878 Berlin Kongresi'nde Osmanli Devleti'nin, Yunanistan lehine bazi sinir duzenlemeleri ... more 1878 Berlin Kongresi'nde Osmanli Devleti'nin, Yunanistan lehine bazi sinir duzenlemeleri yapmasi da ongorulmustu. Osmanli diplomasisi toprak taleplerini cesitli manevralarla karsilamaya calisirken, bir taraftan da muhtemel bir savasa hazirlikli olunmak maksadiyla kara ve denizde askeri tedbirler tartisilmaya baslanmisti. Tedbir alinmasi dusunulen mahaller arasinda, Anadolu icin stratejik onemine vurgu yapilan Ege Adalari da bulunuyordu. Bu maksatla bolgeye askeri bir yetkili olarak Miralay Mehmed Şâkir Bey gonderilmistir. Adalarda alinacak askeri tedbirlere dair hazirlanan rapor, ayni zamanda buralarin sosyo-ekonomik durumlarina dair oldukca orijinal bilgileri ihtiva etmekteydi.
Tarih Dergisi, 2000
1821 R UM iSY,\.1lrI1 sO~RAS i S ISA' I ADASı 'NA VERitEN YENI ST.UO A li Fuat ÖR EI"Ç" Sisam vey... more 1821 R UM iSY,\.1lrI1 sO~RAS i S ISA' I ADASı 'NA VERitEN YENI ST.UO A li Fuat ÖR EI"Ç" Sisam veya batı literetüründe Samos Adas ı Ege'd eki büyükee adalardan birisi olup, Türkiye kıyılarına oldukça yakın bir mesafede; Anadolu'nun adeta doğal bir uzantısı g6ıiinümündedir. Sisam ile K uşadas ı ' n ın güneyindeki Samsun Dalı'nın son bulduğu Dipburnu Yarım adası aras ındili uzakiık sadece 1464 metredir. Adanın yüzölçÜln ü ise 468 kilcmctrekeredirı. Sisarn Adas ı Fatih Sultan Mebmed'in Istanbul' u feıhi ardından 14S3' de Akd eniz' de baş l anılı hareka t sonrası diğer bazı adalar ile birlikte Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Ancak ada, eskiden oldugu gibi Salnz Ceneviztilerinin idaresinde b ırakı lmışnr, Bu dönemde Cenevizliler, Sisam'daki nüfusu Sak:ı..z 'a naklederelc, adayı adeta boşa ltm ışlaıdır. Bu gelişme üzer ine adanın iman arzu edij diğinden, Anadolu ve Rumeli'd en buraya iskin çalışmalan yapı lmış ise de, bundan istenilen sonuç elde edilememiştirr. Yak laş ık bir asır anı bir vaziyette kalan Sisam Adası, Kılıç Ali Paşa ' nın bir seyahan esnasında dikkatini çekmiştir. Ada Padişab tarafı ndan i SSO senesinde Paşa 'ya malikane olarak ilı.san edilmiştir. Ali Paşa da gerek Anadolu sahillerinden ve gerekse diğer Akdeniz Adan 'ndan bir çok Rum' u buraya na kletrnek süreriyle adayı şenlendirmiştir). Paşa daha sonra Sisam Adası 'nın bütün gelirlerini Tophane 'de inşa ettirdiği camiisin e vak (etmişt~. K ılıç A li Paşa 'nın vmssiz ölümü ardından Sis am Adası. Kaptan Paşalı!a ba!iı olmak üzere.' ! Şcy hülis Uım neziıretin deki vejaflardan biri baline tc. &ldıiyat r.ımııcoi Tori~&Il1ıııl1 Aıaşlı rmo o.:n-,.Iiıi.
Ottoman Army organization had started to deteriorate from the mid-17th century.Military failures ... more Ottoman Army organization had started to deteriorate from the mid-17th century.Military failures made the social and economic problems worse. In this situation,alternative potentials in the empire appeared because of the increasing militaryneeds of the central government and the provincial governors. By the way, generalemployment of the Albanian warriors who were famous with their courage andstrength became possible.1There were a lot of reasons for employing Albanian warriors with salary while therewas Ottoman regular army corps, including janissaries and soldiers from the states.Governing problems, had existed in the states and land system after the defeat inVienne at 1683, was one of these reasons. Also after the end of the conquering era,the castles and fortresses at the borderlines were built for defense and there were nota necessary number of soldiers in these buildings. This problem was tried to byemploying the warriors with long- matchlock-guns from Bosnia, Herzegovina andAlb...
CUMHURİYET’İN 100. YILINA ARMAĞAN MUĞLA TARİHİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR, 2024
Türklerin Batı Anadolu’da hâkim oldukları her dönemde, coğrafyanın sağladığı imkânlarla Adalar ... more Türklerin Batı Anadolu’da hâkim oldukları her dönemde, coğrafyanın sağladığı imkânlarla Adalar
Denizinde etkili oldukları görülmektedir. Anadolu merkezli bu Ege stratejisi, Çaka Bey’den itibaren hemen
hemen aynı anlayışla sürmüştür. Adalarda en uzun süre hâkimiyetin sağlandığı Osmanlı döneminde ise
Ege Adaları ile Batı Anadolu şehirleri arasında idari ve askeri irtibatın sürekli hale getirildiği görülmektedir.
Aslında Bağazönü, Saruhan ve Menteşe adalarının coğrafi şartlar gereği her bakımdan Anadolu’ya bağımlı
olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Türk hâkimiyeti boyunca adaların Anadolu’nun ayrılmaz birer
parçaları olarak görülmeleri biraz da bundan kaynaklanmaktadır.
Türk hakimiyeti dönemleri boyunca Menteşe bölgesi, karşısında yer alan ve adını verdiği Menteşe
Adaları ile idari, askeri ve ticari irtibatını hiç koparmamıştır. Bilhassa Marmaris, Türk fethinden itibaren
Menteşe Adaları ile Menteşe Sancağı ilişkilerinde hep ön planda olmuştur. Diğer taraftan adalarda yaşayanların,
ortaya çıkan her olumsuz durumda sığındıkları ve yardım gördükleri yer Anadolu olmuştur. Dolayısıyla Ege
Adaları, Anadolu’nun ecza-yı mütemmimleridir.
"Osmanlı'da Yabacı Sermaye İştirakli Karasu Madenleri Anonim Şirketinin Kuruluş ve Faaliyetleri", Sabahattin Özel Armağanı, Yakın Dönem Turkiye Tarihi Arastırmaları, ed. S. Kıranlar-E. Malkoç, Der Yay. İstanbul 2019, s. 295-320., 2019
SULTAN II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ TÜRKİSTAN POLİTİKALARINDA ÖZBEK HACILAR VE MUHACİRLER, 2024
Tüm hakları mahfuzdur. Bu kitabın tamamı ya da bir kısmı 5846 Sayılı Yasa'nın hükümlerine göre, k... more Tüm hakları mahfuzdur. Bu kitabın tamamı ya da bir kısmı 5846 Sayılı Yasa'nın hükümlerine göre, kitabı yayınlayan yayınevinin izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, özetlenemez, yayınlanamaz, depolanamaz. Harezmşahlar ve Etrafındaki Dünya dönem dilbilimcilerin ortaya koyduğu görüşlere yer verilerek Harezm'in adının menşei ve anlamı hakkında değerlendirmeler yapılmıştır.
Trakya üniversitesi edebiyat fakültesi dergisi, Sep 1, 2012
1912-1913 Balkan Harbi, Turk tarihinin en buyuk felaketlerinden biriyle sonuclandi. Savas, sadece... more 1912-1913 Balkan Harbi, Turk tarihinin en buyuk felaketlerinden biriyle sonuclandi. Savas, sadece Balkan ulkeleriyle Osmanli’nin son hesaplasmasi seklinde degil, ayni zamanda Ingiltere’nin de dahil bulundugu Avrupa buyuk devletlerinin cekismelerine sahne olmustur. Balkan krizi, cok gecmeden uluslararasi rekabetin en onemli sorunu haline gelmistir. Bolgede Rusya’yi kontrol altinda tutmaya calisan Ingiltere, harbin basinda tarafsiz kalacagini ilan etmisti. Bununla birlikte doneme ait Ingiliz resmi belgeleri, savas ihtimalinin belirmesinden itibaren gelismelerin cok yakindan izlendigini ve bolgedeki dengelerin muhafazasi icin calisildigini gostermektedir. Balkan Savasi sonunda Osmanli Devleti Avrupa’daki topraklarinin cok buyuk kismini yitirmistir. Savastan en fazla etkilenen vilayetlerden biri Edirne’dir. Birinci Balkan Harbi’nde alinan maglubiyetler sonucu bir anda yeniden serhad sehri haline gelen Edirne, yaklasik bes ay sureyle siddetli Bulgar-Sirp muttefik ordularinin kusatmasi altinda kalmistir. Şehir 26 Mart 1913 tarihinde yikici bir isgale ugramistir. Osmanli kamuoyunda Edirne kusatmasi gunlerine dair onemli tartismalardan biri sehirdeki yabanci misyonlarin, ozellikle Ingiliz Konsolosu Binbasi Samson’un kale komutani Şukru Pasa ve diger mulki zevatla olan yakin iliskileriydi. Konsolosun Edirne kusatmasi surecini konu alan Londra’ya gonderdigi cok ayrintili raporlarda bu iddialar ve elestiriler hakkinda bulgulara tesaduf edilmektedir. Ingiliz belgelerinin tedkiki sonucu savas suresince Bulgar ve Turk ordularinin genel durumlari, gunbegun cephe carpismalari, kusatma surecinde Edirne’nin siddetli bombardimani, sehirde yasanan sosyal ve ekonomik sorunlarin yani sira bolgede Bulgar vahsetine dair Ingilizlerin yaklasim tarzini gosteren onemli bilgilere ulasilmistir.
Tarih Dergisi, Dec 5, 2013
Tarih Dergisi, 2000
1821 R UM iSY,\.1lrI1 sO~RAS i S ISA' I ADASı 'NA VERitEN YENI ST.UO A li Fuat ÖR EI"Ç" Sisam vey... more 1821 R UM iSY,\.1lrI1 sO~RAS i S ISA' I ADASı 'NA VERitEN YENI ST.UO A li Fuat ÖR EI"Ç" Sisam veya batı literetüründe Samos Adas ı Ege'd eki büyükee adalardan birisi olup, Türkiye kıyılarına oldukça yakın bir mesafede; Anadolu'nun adeta doğal bir uzantısı g6ıiinümündedir. Sisam ile K uşadas ı ' n ın güneyindeki Samsun Dalı'nın son bulduğu Dipburnu Yarım adası aras ındili uzakiık sadece 1464 metredir. Adanın yüzölçÜln ü ise 468 kilcmctrekeredirı. Sisarn Adas ı Fatih Sultan Mebmed'in Istanbul' u feıhi ardından 14S3' de Akd eniz' de baş l anılı hareka t sonrası diğer bazı adalar ile birlikte Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Ancak ada, eskiden oldugu gibi Salnz Ceneviztilerinin idaresinde b ırakı lmışnr, Bu dönemde Cenevizliler, Sisam'daki nüfusu Sak:ı..z 'a naklederelc, adayı adeta boşa ltm ışlaıdır. Bu gelişme üzer ine adanın iman arzu edij diğinden, Anadolu ve Rumeli'd en buraya iskin çalışmalan yapı lmış ise de, bundan istenilen sonuç elde edilememiştirr. Yak laş ık bir asır anı bir vaziyette kalan Sisam Adası, Kılıç Ali Paşa ' nın bir seyahan esnasında dikkatini çekmiştir. Ada Padişab tarafı ndan i SSO senesinde Paşa 'ya malikane olarak ilı.san edilmiştir. Ali Paşa da gerek Anadolu sahillerinden ve gerekse diğer Akdeniz Adan 'ndan bir çok Rum' u buraya na kletrnek süreriyle adayı şenlendirmiştir). Paşa daha sonra Sisam Adası 'nın bütün gelirlerini Tophane 'de inşa ettirdiği camiisin e vak (etmişt~. K ılıç A li Paşa 'nın vmssiz ölümü ardından Sis am Adası. Kaptan Paşalı!a ba!iı olmak üzere.' ! Şcy hülis Uım neziıretin deki vejaflardan biri baline tc. &ldıiyat r.ımııcoi Tori~&Il1ıııl1 Aıaşlı rmo o.:n-,.Iiıi.
Yakın dönem Türkiye araştırmaları, 2006
Tarihe 93 Harbi olarak geçen savaşta Rus güçlerinin doğuda Erzurum'a, batıda da İstanbul'a kadar ... more Tarihe 93 Harbi olarak geçen savaşta Rus güçlerinin doğuda Erzurum'a, batıda da İstanbul'a kadar ulaşmaları üzerine Babıâli savaşı durdurmak için Rusya'ya başvurdu ve 31 Ocak 1878 tarihinde Edirne Mütarekesi imzalandı. Barışa dair Yeşilköy'de yapılan müzakereler sonucu imzalanan 29 maddelik Ayastefanos Antlaşması'na göre Osmanlı Devleti Romanya, Karadağ ve Sırbistan'ın bağımsızlığını kabul etmekteydi. Karadağ, Adriyatik Denizi'ne kadar uzanacak, Sırbistan Niş'i alacaktı. Romanya Besarabya'yı Rusya'ya verecek, karşılığında Bulgaristan, Osmanlı'ya bağlı özerk bir prenslik haline getirilecek ve sınırları Tuna'dan Ege Denizi'ne, Arnavutluk'tan Karadeniz'e kadar uzanacaktı (bk.
Osmanlı araştırmaları, Dec 1, 2000
The isiand of Sisarn (Samos) became remarkable during. the Greek • Rebellion-1821, as the corsair... more The isiand of Sisarn (Samos) became remarkable during. the Greek • Rebellion-1821, as the corsairs of Sisarn m ade attacks agai nst the the_Anitoiian shores and Ottoman navy. After the rebellion, it was decided that this im portant island, close to Anatolian shores, would remain within the Ottoman territory however under the quarantee of England, France and Russia. Concerning the internal administration of the island, some priviieges were allocated to the inhabitants to Sisam. According to this reorganisation, the isiand of Sisarn would be governed by a Bey of Greek-Orthodox origin who wouid be appointed by the Subiime Porte whereasan eiected local parliament and senate wouid also be a part of the government in the island. Though the incomes of Sisarn had been assigned for centuries to the endowment of Ottoman Grand Admirai Kılıch Ali Pasha in Tophane, the isiand was obliged this time to send to the Sublime Porte a certain annual tax. In return, an Ottoman miiitary force, consisting of a patrol ship and two detachments of troops, would be based in Sisam. ln foreign affairs, the iocal government of the isiand would absolutely be dependent on Ottoman State (December 10, 1832). Following this reo'rganisation of Sisam's administrative status, Stephan Vagoridis was appointed to be the fırst Bey of Sisam who ha.d worked as a translator in .the Sublime Porteduring the foundation of Greecel.
Tarih Dergisi, Jun 6, 2012
1912-1913 Balkan Harbi, Turk tarihinin en buyuk felaketlerinden biriyle sonuclandi. Savas, sadece... more 1912-1913 Balkan Harbi, Turk tarihinin en buyuk felaketlerinden biriyle sonuclandi. Savas, sadece Balkan ulkeleriyle Osmanli’nin son hesaplasmasi seklinde degil, ayni zamanda Ingiltere’nin de dahil bulundugu Avrupa buyuk devletlerinin cekismelerine sahne olmustur. Balkan krizi, cok gecmeden uluslararasi rekabetin en onemli sorunu haline gelmistir. Bolgede Rusya’yi kontrol altinda tutmaya calisan Ingiltere, harbin basinda tarafsiz kalacagini ilan etmisti. Bununla birlikte doneme ait Ingiliz resmi belgeleri, savas ihtimalinin belirmesinden itibaren gelismelerin cok yakindan izlendigini ve bolgedeki dengelerin muhafazasi icin calisildigini gostermektedir. Balkan Savasi sonunda Osmanli Devleti Avrupa’daki topraklarinin cok buyuk kismini yitirmistir. Savastan en fazla etkilenen vilayetlerden biri Edirne’dir. Birinci Balkan Harbi’nde alinan maglubiyetler sonucu bir anda yeniden serhad sehri haline gelen Edirne, yaklasik bes ay sureyle siddetli Bulgar-Sirp muttefik ordularinin kusatmasi al...
1878 Berlin Kongresi'nde Osmanli Devleti'nin, Yunanistan lehine bazi sinir duzenlemeleri ... more 1878 Berlin Kongresi'nde Osmanli Devleti'nin, Yunanistan lehine bazi sinir duzenlemeleri yapmasi da ongorulmustu. Osmanli diplomasisi toprak taleplerini cesitli manevralarla karsilamaya calisirken, bir taraftan da muhtemel bir savasa hazirlikli olunmak maksadiyla kara ve denizde askeri tedbirler tartisilmaya baslanmisti. Tedbir alinmasi dusunulen mahaller arasinda, Anadolu icin stratejik onemine vurgu yapilan Ege Adalari da bulunuyordu. Bu maksatla bolgeye askeri bir yetkili olarak Miralay Mehmed Şâkir Bey gonderilmistir. Adalarda alinacak askeri tedbirlere dair hazirlanan rapor, ayni zamanda buralarin sosyo-ekonomik durumlarina dair oldukca orijinal bilgileri ihtiva etmekteydi.
Tarih Dergisi, 2000
1821 R UM iSY,\.1lrI1 sO~RAS i S ISA' I ADASı 'NA VERitEN YENI ST.UO A li Fuat ÖR EI"Ç" Sisam vey... more 1821 R UM iSY,\.1lrI1 sO~RAS i S ISA' I ADASı 'NA VERitEN YENI ST.UO A li Fuat ÖR EI"Ç" Sisam veya batı literetüründe Samos Adas ı Ege'd eki büyükee adalardan birisi olup, Türkiye kıyılarına oldukça yakın bir mesafede; Anadolu'nun adeta doğal bir uzantısı g6ıiinümündedir. Sisam ile K uşadas ı ' n ın güneyindeki Samsun Dalı'nın son bulduğu Dipburnu Yarım adası aras ındili uzakiık sadece 1464 metredir. Adanın yüzölçÜln ü ise 468 kilcmctrekeredirı. Sisarn Adas ı Fatih Sultan Mebmed'in Istanbul' u feıhi ardından 14S3' de Akd eniz' de baş l anılı hareka t sonrası diğer bazı adalar ile birlikte Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Ancak ada, eskiden oldugu gibi Salnz Ceneviztilerinin idaresinde b ırakı lmışnr, Bu dönemde Cenevizliler, Sisam'daki nüfusu Sak:ı..z 'a naklederelc, adayı adeta boşa ltm ışlaıdır. Bu gelişme üzer ine adanın iman arzu edij diğinden, Anadolu ve Rumeli'd en buraya iskin çalışmalan yapı lmış ise de, bundan istenilen sonuç elde edilememiştirr. Yak laş ık bir asır anı bir vaziyette kalan Sisam Adası, Kılıç Ali Paşa ' nın bir seyahan esnasında dikkatini çekmiştir. Ada Padişab tarafı ndan i SSO senesinde Paşa 'ya malikane olarak ilı.san edilmiştir. Ali Paşa da gerek Anadolu sahillerinden ve gerekse diğer Akdeniz Adan 'ndan bir çok Rum' u buraya na kletrnek süreriyle adayı şenlendirmiştir). Paşa daha sonra Sisam Adası 'nın bütün gelirlerini Tophane 'de inşa ettirdiği camiisin e vak (etmişt~. K ılıç A li Paşa 'nın vmssiz ölümü ardından Sis am Adası. Kaptan Paşalı!a ba!iı olmak üzere.' ! Şcy hülis Uım neziıretin deki vejaflardan biri baline tc. &ldıiyat r.ımııcoi Tori~&Il1ıııl1 Aıaşlı rmo o.:n-,.Iiıi.
Ottoman Army organization had started to deteriorate from the mid-17th century.Military failures ... more Ottoman Army organization had started to deteriorate from the mid-17th century.Military failures made the social and economic problems worse. In this situation,alternative potentials in the empire appeared because of the increasing militaryneeds of the central government and the provincial governors. By the way, generalemployment of the Albanian warriors who were famous with their courage andstrength became possible.1There were a lot of reasons for employing Albanian warriors with salary while therewas Ottoman regular army corps, including janissaries and soldiers from the states.Governing problems, had existed in the states and land system after the defeat inVienne at 1683, was one of these reasons. Also after the end of the conquering era,the castles and fortresses at the borderlines were built for defense and there were nota necessary number of soldiers in these buildings. This problem was tried to byemploying the warriors with long- matchlock-guns from Bosnia, Herzegovina andAlb...
OSMANLI'DAN CUMHURİYET'E ERGANİ, 2023, c. 2, s. 335-374, 2023
Ergani, 19. yüzyıl başlarından itibaren Diyarbakır’a bağlı bir kaza olarak idare edilmekteydi. ... more Ergani, 19. yüzyıl başlarından itibaren Diyarbakır’a bağlı bir kaza olarak
idare edilmekteydi. Ergani Kazası, burada mevcut bakır madeni işletmesi nedeniyle Ergani Maden-i Hümayunu Kazası veya Maden Kazası adlarıyla da zikrediliyordu. Bu isim karmaşası, Ergani’nin 1876’da sancak oluşundan sonra ve
Cumhuriyet dönemi ile birlikte 1923’de vilayet yapılmasının ardından Ergani
Vilayeti ve Ergani Madeni Vilayeti adlarının kullanımı ile devam etmiştir. Diyarbakır’da 1867 vilayet düzenlemeleri yapılınca Ergani Kazasının statüsü değişmiştir. Nitekim Ergani, Mamuretülaziz (Elazığ) Sancağına bağlı olmak üzere bir kaymakamlık haline getirilmiştir. Bu düzenleme sonrası Ergani Kaymakamlığı’na şu nahiyeler bağlanmıştır: Ergani Madeni, Palu, Çermik, Eğil, Çüngüş ve Ebu Tahir. Ergani’deki bu idari yapı, bazı küçük değişikliklerle
birlikte 1876’da mutasarrıflık teşkilatının kuruluşuna kadar sürmüştür.
MEZOPOTAMYA ve ANADOLU’NUN KAVŞAĞINDA BİR KENT: SİVEREK TARİH - TOPLUM - KÜLTÜR, 2022
Siverek, 19. Yüzyıl boyunca Diyarbakır Eyaleti’ne bağlı bir sancak olarak idare edilmiştir. Osma... more Siverek, 19. Yüzyıl boyunca Diyarbakır Eyaleti’ne bağlı bir sancak olarak idare edilmiştir. Osmanlı’da 1867 vilayet düzenlemeleri kapsamında
Diyarbakır’ın idari yapısı yenilenince, Siverek’te kaymakamlık teşkilatı oluşturulmuştur. Bu dönemde Siverek Sancağına yapılan atamalarda, bölgede etkili
olan Karakeçili ve Milli aşiretleri arasındaki dengeleri gözetebilecek tecrübeli
idarecilerin tercih edildiği dikkati çekmektedir. 20. yüzyıl başlarında Diyarbakır Vilayetinde aşiretler arasındaki mücadelelerden kaynaklı sorunlar artmaya başlamıştır. Bölgede asayişin sağlanabilmesi amacıyla Siverek ve Viranşehir’de yeni bazı idari düzenlemelerin yapılması gündeme gelmiştir. Nitekim yapılan değerlendirmeler sonrası Sultan II. Abdülhamid’in emri ile Siverek’te mutasarrıflık, Viranşehir’de ise kaymakamlık teşkilâtları oluşturulmuştur (25 Ocak 1908).
Osmanlı’da mutasarrıflık idari birimi, genellikle kazadan büyük, vilayetten küçük birinci sınıf sancakların yönetiminde tercih edilen bir teşkilatMutasarrıflık sistemi Cumhuriyet döneminde de bir süre uygulanmış, 1926 yılı
vilayet düzenlemeleri sonrasında tamamen kaldırılmıştır.
Siverek Sancağı, yaklaşık on beş yıl boyunca mutasarrıflık olarak idare
edildikten sonra Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa imzalı 1923 tarihli bir kararname ile vilayet statüsüne çıkarılmıştır. Siverek Vilayeti, 1926 düzenlemesi ile
tekrar değişime uğramıştır. Alınan yeni bir kararla Siverek’te üç yıl süren il
idaresine son verilmiştir. Böylece Siverek tekrar kaza statüsüne getirilmiş ve
Urfa’ya bağlanmıştır (21 Temmuz 1926).
SAKARYA NEHRİ'NİN İNCİSİ OSMANELİ (LEFKE), 2023
Osmanlı’da modern eğitim reformları kapsamında rüşdiye mekteplerinin açılması, eğitimin yaygınlaş... more Osmanlı’da modern eğitim reformları kapsamında rüşdiye mekteplerinin açılması, eğitimin yaygınlaştırılması adına önemli bir adım olmuştur. Rüşdiyeler, ilköğretim ile ortaöğretim arasında kademe sağlayan bir
kurum olarak düşünülmüştü. Avrupa tarzı eğitimin hedeflendiği rüşdiyelerin ilki Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde İstanbul Davutpaşa’da açılmıştır (1847).
Rüşdiyeye kaydolacak bir öğrencinin ilköğretim seviyesindeki bir
sıbyan mektebinden mezun olması gerekiyordu. İlk rüşdiyelerde eğitim
süresi 6 yıl olarak belirlenmişti. Rüşdiyelerin ders programı ise sıbyan
mektepleri müfredatına uygun oluşturulmuştur. Zaman içinde taşrada
rüşdiyelerin sayısı artınca, bu mekteplerde görev yapacak muallimlerin
yetiştirilmesi amacıyla yeni okullar açılmıştır. Bu amaçla ilk olarak İstanbul Fatih’te Darülmuallimin-i Rüşdi mektebi faaliyete geçmiştir (1848).
Maarif Nezareti’nin 1857’de kurulması sonrasında yürürlüğe giren 1869
tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi uyarınca eğitim yeni baştan düzenlenmiş, mektepler ilk, orta ve yüksek olmak üzere üç kademeye ayrılmıştı.
Buna göre ilköğretim sıbyan (ibtidai) ve rüşdiye mekteplerinden, ortaöğretim idadi ve sultani mekteplerinden, yükseköğretim ise âli mekteplerden
oluşacaktı. Bir yerleşim biriminde rüşdiye mektebi açılabilmesi için nüfusun 500 haneyi geçmesi gerekiyordu. Rüşdiye binalarının yapım masrafı ile
öğretmen maaşları vilayetlerin maarif bütçesinden karşılanacaktı.
1869 nizamnâmesinde rüşdiyelerin açılış şartları ile ders programları da düzenlenmiştir. Öncelikle rüşdiyelerde eğitim süresi 6 yıldan 4
yıla indirilmiştir. Okulların ders materyalleri Maarif Nezareti tarafından
temin edilecekti. Rüşdiyelere dair en kapsamlı mevzuat değişimlerinden
biri, bu mekteplere çok önem veren ve yaygınlaşmasını sağlayan Sultan
II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde gerçekleşmiştir. Nitekim 1892 yılında çıkarılan bir nizamname ile rüşdiyeler idadi kademesine, yani lise
seviyesine çıkarılmıştır. Bu karar ardından rüşdiyelerde eğitim süresi 3
yıla indirilmiştir. Rüşdiyelere dair bir diğer değişim İkinci Meşrutiyet’in
1908’de ilanı akabinde gerçekleşmiştir. Son olarak 1913’te yasalaşan Tedrisat-ı İbtidaîye Kanun-ı Muvakkati kapsamında rüşdiyeler yeni baştan düzenlenmiştir. Bu kanun ile rüşdiyeler Mekâtib-i İbtidaiye-i Umumiye adı
verilen ibtidai mekteplerinin çatısına alınmış ve öğretim süresi 6 yıl olarak belirlenmiştir. Bu son 1913 düzenlemesi ile rüşdiyeler ortaokul seviyesine getirilmiştir. Böylece Lefke (Osmaneli) Rüşdiyesi dâhil olmak üzere
bütün rüşdiyeler müstakil mektep olma statüsünü yitirmişler ve numune
olarak bırakılanları hariç tarihe karışmışlardır.
Çaka Bey'den Günümüze İzmir, Şehir Kültür Medeniyet, 2022, C. 3., 2022
Mora İsyanı (Rum İsyanı/Yunan Ayaklanması), 1821 yılında başlamış ve bağımsız Yunanistan Devlet... more Mora İsyanı (Rum İsyanı/Yunan Ayaklanması), 1821 yılında başlamış ve
bağımsız Yunanistan Devleti’nin sınırlarının kesin olarak belirlendiği 1832 yılına
kadar etkisini sürdürmüştür. İsyan nedeniyle Osmanlı’da iç barış zedelenmiş,
Rumeli’de toprak kayıpları yaşanmış, Ege’de yeni bir statü oluşmuş, ekonomi sarsılmış
ve özellikle Avrupalı güçlerin müdahaleleriyle devlet fazlasıyla yıpranmıştır.
Kuşkusuz Osmanlı’nın Rum isyanı boyunca yaşadığı en sarsıcı kayıplar, Mora ve
adalarda on binlerce vatandaşının katledilmesi olmuştur.
İzmir, jeopolitik konumu ve nüfus yapısı nedeniyle 1821 isyanı sürecinden
olumsuz etkilenen Batı Anadolu şehirlerinden biridir. Bir hayli Rum ve Avrupalı
nüfusun barındığı şehirde isyanının ilk yıllarında karmaşa yaşanmıştır. İzmir’deki
şiddet olaylarında Rum ve Türk vatandaşlardan hayatlarını kaybedenler olmuştur.
Ancak bu karmaşa ortamı, devletin aldığı etkili tedbirler yanı sıra İzmirli Türklerin
sağduyusu sayesinde kontrolden çıkmadan önlenebilmiştir.
İzmir’deki idareciler, isyan boyunca şehirde asayişi sağlama gayreti yanı sıra
Osmanlı ordusunun lojistik ihtiyaçlarını karşılamada ve bölgeden istihbarat
edinmede önemli görevler üstlenmişlerdir. İzmir yöneticilerinin ve halkın uzun süre
meşgul oldukları diğer bir konu Mora’daki katliamlardan kaçan Türk muhacirlerinin
yerleşimleri ve ihtiyaçlarının giderilmesi çalışmaları olmuştur.
Bu makalede, 1821 isyanı boyunca İzmir şehrinde yaşanan ve bazı Avrupalı
konsolosluk yetkililerine dayanılarak yanlış ve abartılı bilgilerin aktarıldığı olayların iç
yüzüne, şehirde alınan güvenlik tedbirlerine, İzmir’den Osmanlı ordusu ve
donanması için gerçekleşen lojistik faaliyetlere ve Türk muhacirlerin iskânına
değinmeye çalışacağız.
SULTANLAR ŞEHRİ SİLVAN Eğitim - Kültür - Medeniyet, 2021
Osmanlı Devleti’nde klasik eğitim sistemi, yükseköğretim düzeyinde medreseler, ilköğretim seviye... more Osmanlı Devleti’nde klasik eğitim sistemi, yükseköğretim düzeyinde
medreseler, ilköğretim seviyesinde ise sıbyan mektepleri temel yapılanmasına dayanıyordu. Bu durum 19. Yüzyıldan itibaren değişmeye başladı. Bu yüzyılın önemli eğitim reformları arasında rüşdiye mekteplerinin açılması da bulunuyordu. Rüşdiyeler, ilköğretim ile ortaöğretim arasında bir statüye sahiptii Osmanlı’da 19. yüzyılın modern eğitime geçiş adımları sürecinde ortaya çıkan ve ilköğretim ile ortaöğretim kademelerinde eğitim verilen rüşdiyeler, İkinci Meşrutiyet sonrasında bağımsız statülerini yitirmiştir. İlk olarak 1847’de eğitime başlanan ve 1913’de resmi statülerini kaybeden bu mektepler, hemen
hemen imparatorluğun her köşesinde açılmıştır. Rüşdiyeler modern eğitimin yaygınlaşmasında ve eğitimdeki klasik-modern uyumu sorunlarının aşılmasında olumlu yönde işlev görmüştür.
Rüşdiye mekteplerinde sağlanan başarıya Diyarbakır Vilayeti genelini
ve Silvan Kazası’nı örnek göstermek mümkündür. Silvan’da 1895’de eğitime başlayan rüşdiye mektebi, yaklaşık 18 yıl faal olmuş, okulda zengin bir müfredat uygulanmış ve Müslim-Gayrimüslim mezunlar verilmiştir. Dönemin arşiv belgelerine de yansıdığı üzere maarife düşkün olan Silvan halkının desteği ile açılan ilk rüşdiyeye, öğretmen okulu mezunu muallim tayininde zorluk yaşansa da burada görevli Kürtçe bilen ve ulemadan olan hocaların halkın mektebe olan desteğini artırdığı anlaşılmaktadır. Silvan kazasında Gayrimüslim mektepler ve misyoner okulları bulunduğu halde açılışından itibaren rüşdiyeye Gayrimüslim öğrencilerin ilgi göstermesi, okuldaki eğitim kalitesini yansıtması bakımından dikkate değer bulunmuştur.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk Onuruna TARİH YAZILARI , 2021
Osmanlı Devleti’nin Adalar Denizi’nde hâkim olma stratejisi, 16. yüzyılın sonlarına gelindiğinde... more Osmanlı Devleti’nin Adalar Denizi’nde hâkim olma stratejisi, 16. yüzyılın sonlarına gelindiğinde büyük ölçüde tamamlanmış durumdaydı. Osmanlı
sınırlarına katılan adalar bölgesinde ilk egemenlik paylaşımı, Yunanistan’ın 1830 yılında bağımsız olmasıyla yaşandı. Bu paylaşımda Avrupalı büyük devletlerin müdahalesi belirleyici oldu. 1821 Rum İsyanı’nı destekleyen ve sonrasında Yunan bağımsızlığını sağlayan antlaşmalara garantör devletler sıfatıyla imza atan İngiltere, Fransa ve Rusya ile yapılan müzakereler sonucu Ege’de yeni bir statü oluştu. Buna göre Kuzey Sporad Adaları grubu Yunanistan’a bırakıldı. Bunun dışında Anadolu kıyılarındaki Saruhan Adaları grubunda yer alan Sisam Adası (Samos), Padişah fermanı ve yine üç devletin garantörlüğü ile eyâlet-i mümtaze yani otonom statüye getirildi (1832). Ege Denizi’nde
geriye kalan bütün adalarda Osmanlı egemenliği devam ediyordu. Adalar
Denizi’ndeki bu son statü, Trablusgarp Savaşı esnasında İtalya’nın Rodos ve Oniki Ada’yı işgali ile tekrar değişime uğradı (1911-1912). Bu savaş sürerken bu sefer Balkan Savaşları başladı. Bu savaşta Ege’deki Türk adaları Yunanistan tarafından işgal edildi (1912-1913). Bu peşpeşe işgaller esnasında adalara dair egemenlik tartışmalarında önemli gündem maddelerinden biri Güney Sporad Adaları maktu vergisi meselesi oldu.
DER, 2019
Günümüzde Sakarya’ya bağlı Karasu İlçesi sınırlarında, Antik çağlardan itibaren zengin çinko, kur... more Günümüzde Sakarya’ya bağlı Karasu İlçesi sınırlarında, Antik çağlardan itibaren zengin çinko, kurşun ve bakır madeni yataklarının varlığı bilinmekteydi . Osmanlı döneminde özellikle 19. Yüzyılın sonlarına doğru Karasu’nun köyleri ile muhtelif mirî arazilerinde maden işletmeciliği ruhsatı taleplerinde ciddi bir artışın yaşandığı dikkati çekmektedir . Madenciliğin gelişme gösterdiği Karasu, halkın talepleri üzerine İzmit Kandıra’dan ayrılarak 1899 yılı itibariyle Adapazarı’na bağlanmıştır .
19. Yüzyıl boyunca sadece Karasu bölgesi değil, genel olarak Osmanlı coğrafyasındaki maden alanları Avrupalı yatırımcıların ilgi odağı haline gelmişti. Fakat şahısların maden imtiyazları taleplerindeki artışa rağmen, üretimi belirleyen kapsamlı bir kanunî metnin ve yasal çerçevenin bulunmaması, sektörde gelişimi önlemekteydi. Her ne kadar 1858 Arazi Kanunnamesi’nin 107. Maddesi madenlerin mülkiyetine dair hükümler içerse de işletme yöntemleri ve imtiyaz sahiplerinin sorumlulukları gibi birçok eksiklik nedeniyle ihtiyaçlara cevap vermemekteydi. Bu gibi olumsuzluklar ve şikâyetlerin giderilmesi amacıyla Osmanlı’da ilk maden nizamnamesi 28 Mayıs 1861 tarihi itibariyle yürürlük kazanmıştır. 1861 nizamnamesinin en önemli maddelerinden biri, yabancıların hissedar sıfatıyla imtiyazlara iştirak edebilmelerinin önünün açılmasıydı. Osmanlı’da 1867 yılı itibarıyla yabancıların mülk ve toprak alımlarına yönelik yeni düzenlemeler yapılınca, madencilik mevzuatı da tekrar gözden geçirildi. Nitekim 1869 tarihini taşıyan yeni bir maden nizamnamesi kaleme alındı. Bu nizamname 1810 tarihli Fransız maden kanunları esas alınarak düzenlenmişti ve madenlerde imtiyaz süresini 99 yıla çıkarmaktaydı. 1869 sonrasında sahada edinilen tecrübeler ve ortaya çıkan işletme sorunlarının giderilmesi maksadıyla 1887’de nizamnamede yeniden tadilata gidilmiştir. 1887 Maden Nizamnamesi yürürlük kazandıktan sonra özellikle taharri (arama/keşif) kısmına gelen itirazlar nedeniyle 1901’de kısmî bir düzenleme yapılmıştır. Osmanlı’da maden mevzuatını ele alan ve köklü değişiklikler getiren son düzenleme 1906’da yürürlük kazanmıştır. Bu son düzenlemenin şekillenmesinde de yabancı maden mültezimlerinin talepleri ve itirazları etkili olmuştu. Hazırlanan kanunî metinlerin ve oluşturulan mevzuatın Osmanlı madencilik sektörüne canlılık kazandırdığı anlaşılmaktadır. Nitekim 1870-1899 yılları arasında, yerli ve yabancı mültezimlere toplam 144 imtiyaz verildiği kayıtlara yansımıştır. 1900-1911 yılları arasında üretim ise iki katına çıkmıştır .
Kuşkusuz Osmanlı madenciliğinin gelişiminde, yabancı sermaye iştirâkli anonim şirketlerin ciddi etkisi olmuştur. Anonim şirketlerin faaliyet çerçevesi 29 Kasım 1882 tarihli bir nizamname ile belirlenmişti. Bu düzenleme ile şirket sözleşmelerinde yer verilen faaliyet alanı, sermaye, ortaklık yapısı, genel kurulun toplanması, yönetim kurulunun seçimi ve kâr dağıtımı gibi ortaklığa ilişkin hususlar hükme bağlanmaktaydı. 14 Eylül 1891’de anonim şirketlere dair bir düzenleme daha yapılmıştır . Osmanlı anonim şirketler hukuku, II. Meşrutiyetin ilanı sonrasında tekrar ele alınmış ve 12 Ekim 1910 tarihli irade ile nizamnamede ciddi değişikliklere gidilmiştir. Burada dikkat çeken en önemli hususlardan biri şirketlerde yönetim kurulu dâhil bütün çalışanlarının Osmanlı vatandaşı olma şartının getirilmesiydi .
Çalışmamızda ele aldığımız Karasu madenleri için kurulan anonim şirketlerden ilki, Kestanepınarı ve Kirazlı köyleri mıntıkasında keşfedilen çinko ve simli kurşun cevherini işlemek amacıyla ruhsat almıştı. Resmi adı Karasu Madenleri Osmanlı Anonim Şirketi olan firmanın kuruluşu 15 Haziran 1900 tarihidir. Şirket, ağırlıklı olarak Fransız sermayesi iştirâkine sahipti. Padişahın onayladığı dâhili nizamname ve şartnameye göre faaliyet gösteren şirket, yaklaşık 9 yıl boyunca galeriler açarak cevheri işlemiş ve ürünlerini İstanbul’da pazarlamıştır. Bu ilk şirket cevherin azalması ve sermaye yetersizliği gibi sebeplerle zarara uğrayınca, 1909 senesi sonlarında feshedilmiş ve tasfiyesine başlanmıştı. Bu esnada tasfiye halindeki şirket ile sahibi olduğu maden işletim imtiyazı, yine Fransız sermayesi ortaklı olan başka bir şirkete devredilmiştir. 1910 yılında ruhsat ve onay işlemleri tamamlanan yeni şirketin adı ise küçük bir değişiklik ile Karasu Madenleri Anonim Osmanlı Şirketi şeklinde tescil edilmiştir. İkinci şirket faaliyete başladıktan kısa süre sonra 1911 Eylül ayında üretimi durdurmuş ve 1912’de iflasını ilan etmiştir. İflas kararı ardından şirket yönetimi ve hukukî temsili, kurulan bir sendikaya devredilmiştir. Birinci Dünya Savaşı başlayınca Aralık 1914 itibariyle askeriye tarafından el konulmuş olan madendeki alet ve edevat Adapazarı’na nakledilmiştir. Maden şirketi, 1911 yılından itibaren vergilerini ödeyemeyince, 1915 yılı başında alınan bir mahkeme kararıyla feshi ve imtiyazının kaldırılması gündeme gelmiştir. Bu kararın ardından şirketin tasfiyesi ve imtiyazın durumuna dair muameleler 1917 yılına kadar sürmüştür .
Manas, 2019
Osmanlı Devletinin eyalet yönetiminde 1839 Tanzimat Fermanı sonrası başlayan değişim, 1864 Vilaye... more Osmanlı Devletinin eyalet yönetiminde 1839 Tanzimat Fermanı sonrası başlayan değişim, 1864 Vilayet Nizamnamesi ile önemli bir aşamaya ulaşmıştır. Bu nizamname ile özellikle taşra idaresinde, klasik dönem anlayışının bütünüyle terk edilmesini gerektiren kapsamlı düzenlemeler yapılmış ve büyük oranda da başarı sağlanmıştır. 1867 yılında yeni idari sistemin yaygınlaştırılması kararı alınmış ve Osmanlının Avrupa ve Asya topraklarındaki eyaletlerinde tatbikine başlanmıştır. Bu kapsamda Anadolu'nun büyük eyaletlerinden birinin merkezi olan Diyarbakır‟da da önemli değişimlerin yürürlüğe konulduğu anlaşılmaktadır. Diyarbakır Vilayetinin idari yapısındaki kapsamlı reformlardan bir diğeri 1878 Berlin Antlaşması sonrası süreçte yaşanmıştır. Diyarbakır'ın da yer aldığı Vilâyât-ı Sitte reformları kapsamında bilhassa kaza, nahiye ve köylerin idari durumları bütünüyle elden geçirilmiş, yönetici atamalarında demografik yapıyı dikkate alan yeni kriterler belirlenmiştir. Bölgedeki sosyal dengeler ve coğrafi şartlar nedeniyle bu son idari reform oldukça uzun bir süreçte tamamlanabilmiştir. Bunun gibi olağan üstü dönemler dışında Diyarbakır Vilayetinin yönetim yapısında ve sınırlarında gerek bölgede yeni vilayetlerin kurulması, gerek halkın istekleri, gerek demografik kaygılar ve gerekse göçebe aşiretlerden kaynaklanan sorunlar gibi gerekçelerle değişimlerin yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, daha ziyade arşiv belgeleri ışığında olarak 1867 vilayet düzenlemeleri ardından I. Dünya Savaşı yıllarına kadar geçen süreçte Diyarbakır ile buraya bağlı sancaklarda yaşanan mülki değişimin gerekçeleri, uygulanması ve karşılaşılan güçlüklere değinilmiştir.
Yeditepe Yayınları, 2011
Rodos Türk Cemaati
TİMAŞ, 2017
Türk Denizcilik Tarihi Osmanlı Askeri Tarihi
YÖK SAEMK, 2002
EGE ADALARI TARİHİ
Doğu Kütüphanesi yay., 2008
19. Yüzyılda Osmanlı Silah Ticareti ve Teknolojisi
Doğu Kütüphanesi Yay, 2006
Rodos ve Oniki Ada