Ali PASLI | Istanbul University (original) (raw)

Publications by Ali PASLI

Research paper thumbnail of COVID-19 TEDBİRLERİNİN TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU’NUN OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTISINA ETKİSİ: 01.09.2020 KARARLARI HÜKÜMSÜZDÜR

http://www.ticaretkanunu.net/ali-pasli-mehmet-hamza-arslan-covid-19-tedbirlerinin-turkiye-futbol-federasyonunun-olagan-genel-kurul-toplantisina-etkisi-01-09-2020-kararlari-hukumsuzdur/

Research paper thumbnail of COVID-19 SALGINI ve PATENT HUKUKU: Salgın Nedeniyle Patentli Buluş, Üçüncü Kişilerce Hak Sahibinin Rızası Olmaksızın Kullanılabilir Mi?

https://iprgezgini.org/2020/04/28/covid-19-salgini-ve-patent-hukuku/

Patentli buluşun zorunlu lisans dışında genel hükümler kapsamında ıztırar hali hükümleri kapsamın... more Patentli buluşun zorunlu lisans dışında genel hükümler kapsamında ıztırar hali hükümleri kapsamında da üçüncü kişilerce sahibinin izni alınmaksızın kullanımı söz konusu olabilir.

Research paper thumbnail of ANONİM/LİMİTED ORTAKLIK GENEL KURUL TOPLANTILARININ 7244 SAYILI ÖZEL COVID-19 KANUNU SONRASINDAKİ DURUMU: SERMAYE ŞİRKETLERİNDEKİ ORTAKLARIN SAĞLIĞININ DEĞERİ VAR MIDIR

http://www.ticaretkanunu.net/ali-pasli-anonim-limited-ortaklik-genel-kurul-toplantilarinin-7244-sayili-ozel-covid-19-kanunu-sonrasindaki-durumu-sermaye-sirketlerindeki-ortaklarin-sagliginin-degeri-var-midir/

7244 sayılı COVID-19 Kanunu sonrasında anonim ve limited ortaklık genel kurul toplantılarının yap... more 7244 sayılı COVID-19 Kanunu sonrasında anonim ve limited ortaklık genel kurul toplantılarının yapılması kategorik olarak mümkün olsa da, alınan kararlarının geçerliliği şirket pay sahipliği yapısına göre değişebilecektir. Pandemi döneminde yönetim kurulu üyelerinin/müdürlerin görev süresinin genel kurul kararı alınmadan da uzatılması mümkün olabilir.

Research paper thumbnail of ÇEKLERİN PANDEMİ SÜRESİNCE İBRAZININ DEVAMINA İLİŞKİN GÜNCEL UYGULAMANIN ELEŞTİRİSİ:  ÇEKTEKİ İBRAZ SÜRESİNİN BİLHASSA ÇEK KANUNU SONRASINDAKİ TEKNİK ANLAMININ ANLAŞILAMAMASI

http://www.ticaretkanunu.net/ali-pasli-ceklerin-pandemi-suresince-ibrazinin-devamina-iliskin-guncel-uygulamanin-elestirisi/

İbraz süresi ile vade arasındaki teknik farklılık karşısında 7226 sayılı Kanun geçici m. 1 düzenl... more İbraz süresi ile vade arasındaki teknik farklılık karşısında 7226 sayılı Kanun geçici m. 1 düzenlemesi, pandemi döneminde çeklerin ibrazına engel olmaktadır. Kanun'un amacı bu olmasa da ortaya çıkardığı durum budur ve bilhassa ödenmeyen çeklerin takibinde ve karşılıksızlık işlemlerinde ciddi sorunlar ortaya çıkaracak niteliktedir.

Research paper thumbnail of COVID-19 SALGINININ ANONİM VE LİMİTED ORTAKLIK YILLIK OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTILARINA ETKİSİ: GÜNCEL KOŞULLAR SÜRERKEN GENEL KURUL KARARI ALINABİLİR Mİ?

http://www.ticaretkanunu.net/covid-19-salgininin-anonim-ve-limited-ortaklik-yillik-olagan-genel-kurul-toplantilarina-etkisi-guncel-kosullar-surerken-genel-kurul-karari-alinabilir-mi/, 2020

Anonim ve limited ortaklık uygulayıcılarına akademik bir uyarı niteliğindeki bu çalışmada; Corona... more Anonim ve limited ortaklık uygulayıcılarına akademik bir uyarı niteliğindeki bu çalışmada; Corona virüs pandemisinin ilan edildiği, binlerce insanın bu virüsün yarattığı COVID-19 hastalığı ile mücadele içinde olduğu bu dönemde, anonim ortaklıklarda hatta halka açık olanlarında bile Genel Kurulların yapılmaya devam edildiğinin görüldüğü; bunun çok büyük sıkıntılar ve davalara sebep olabileceği; Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü ve takiben Odalar’ın, Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığı Genelgelerini, hatta TTK yı adeta yok saydıkları tespitini takiben 30 Nisan 2020 tarihine kadar bu şirketlerde kural olarak olağan genel kurul kararı alınmaması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Aksine durum alınan kararların, Bakanlık temsilcisi hazır bulunsa ve/veya karar ticaret siciline tescil edilse bile hükümsüzlük tehdidi altında olduğu unutulmamalıdır. Acil olarak kanuni bir düzenleme yapılarak muhtemel sorunların önlenmesi yönünde adım atılmalıdır.

Research paper thumbnail of Merger Control in Turkish Competition Law

THE LEGAL FRAMEWORK FOR ECONOMIC COMPETITIVENESS: Sixth Bosnian Herzegovinian, Croatian and Turkish Jurist Days, Ruzica Šimic Banovic, Eds., University of Zagreb Faculty of Law, Zagreb, 2019

Research paper thumbnail of HANGİ ANONİM ŞİRKETLERİN GENEL KURULLARINDA KURUMSAL TEMSİLCİ ÇAĞRISI YAPILMALI

Yeni Türk Ticaret Kanunu, pay sahipliği haklarının esas kullanım yeri olan genel kurullara mümkün... more Yeni Türk Ticaret Kanunu, pay sahipliği haklarının esas kullanım yeri olan genel kurullara mümkün olduğunca çok ortağın katılımını sağlama yolunda önemli adımlar atmış ve "güç boşluğu" olgusunu mücadele edilecek temel sorunlardan biri olarak tespit etmiştir. Pay sahibi sayısı fazla olan anonim şirketlerde aynı hedef doğrultusunda örgütlenememiş çoğunluk, örgütlenmiş azlığa şirket genel kurulunda söz sahibi olma imkanını bilinçli bir tercihe bağlı olmaksızın vermektedir. Güç boşluğu olarak tanımlayabileceğimiz bu durum; sermaye yapısına göre çoğunluk olmayan genel kurul çoğunluğunun; kendi menfaatleri doğrultusunda kararlar almasına ve takiben yönetim kurulu üyelerini kendi tercihleri çerçevesinde seçerek şirket yönetimindeki kontrolü elde etmesine ya da sermaye çoğunluğunun olması gereken genel kurul denetiminden kurtulmasına olanak vermektedir. Bilhassa büyük, halka açık anonim ortaklıklarda pay sahiplerinin genel kurullara olan ilgisizliklerinden kaynaklanan göreceli olarak az pay oranı ile kontrolü elde etme durumu karşısında, pay sahiplerinin elektronik ortamda genel kurullara asaleten/bizzat katılımlarının sağlanması halka açık şirketlerde zorunlu tutulmuştur. Yeni kanun bu şekilde bizzat katılımı kolaylaştırma ile yetinmemiş, genel kurula temsilen katılma konusunda da yeni bir sistem oluşturmuştur. Buna göre genel kurullarda artık beş tür temsilci bulunabilir: Organın temsilcisi -Bağımsız temsilci -Kurumsal temsilci -Tevdi eden temsilcisi -Bireysel temsilci. Kısaca özetlemek gerekirse; "organın temsilcisi", yönetim kurulunun pay sahiplerine vekil olarak önerdiği temsilciyi; "bağımsız temsilci", organın temsilcisinin bulunduğu durumlarda pay sahiplerine vekalet verme noktasında sunulan, tarafsız olması gereken alternatif temsilciyi; "kurumsal temsilci", belli bir bildirge çerçevesinde ve belli bir amaç doğrultusunda çağrı yolu ile vekalet, bir başka deyişle proxy toplayan zaten pay sahibi olan ya da olmayan temsilciyi; "tevdi eden temsilcisi", kendisine saklama veya benzeri bir amaçla hisse tevdi edilen temsilciyi; "bireysel temsilci" ise, eski sistemde de var olan bireysel pay sahibinin münferit bir yetkilendirme ile vekil olarak atadığı temsilciyi ifade eder. Kısmen İsviçre'den alınan, ancak orayı aşan düzenlemeleri ile bize özgü olan söz konusu temsilcilik yapısına, kanunun yapılma sürecinde birçok kez farklı zamanlarda müdahalelerde bulunulmuş; bu da ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Karışıklık, yeni Sermaye Piyasası Kanunu ile biraz daha artmıştır. Zira anılan bu son kanunun 30/4. maddesinde, esasen halka açık şirketler düşünülerek öngörülen TTK'daki yapının, halka açık şirketlerde uygulanmayacağı belirtilmektedir. O zaman TTK. m. 428'de kurumsal temsilciye yönelik getirilen kurallar, sadece kapalı şirketlerde uygulanacaktır. Kapalı şirketlerde ise, vekalet toplanması özel bir sürece/usule bağlı tutulmalı mıdır? Ya da kapalı şirketlerde zaten bu türden bir kurumsal temsilcilik -en azından uygulama açısından-olabilir mi? Bu durumda sadece kapalı şirketlerde uygulanabilecek olan, ancak kapalı şirketlerde hemen hemen hiç uygulaması görülmeyecek bir kurum TTK. m. 428 ile düzenlenmektedir. Dolayısıyla hüküm, ölü doğmuştur denilebilir mi? Doktrinde Prof. Dr. Abuzer Kendigelen bu çelişkiyi çok net bir şekilde dile getirmektedir. Öte yandan kapalı anonim şirketlere yönelik genel kurul uygulaması açısından sorun bununla sınırlı

Research paper thumbnail of 10 SORUDA BAĞLILIK RAPORU

1. Bağlılık raporu nedir? Şirketler topluluğuna dahil şirketlerden, bağlı şirketin yönetim kurulu... more 1. Bağlılık raporu nedir? Şirketler topluluğuna dahil şirketlerden, bağlı şirketin yönetim kurulunun -yıllık faaliyet raporu dışındadüzenlemekle yükümlü olduğu, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu'nun 199'uncu maddesinin ilk üç fıkrasında düzenlenmiş olan rapora, "bağlılık raporu" denilmektedir. Hangi şirketlerin şirketler topluluğu kapsamında ve takiben bağlı şirket sayılacağı hususu, işbu yazının kapsamına girmemekle birlikte, kısaca belirtelim ki, 27 Ocak 2013 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren yeni Ticaret Sicil Yönetmeliği'nin tartışmaya açık düzenlemesi karşısında, bir topluluktan bahsedebilmek için en az iki bağlı şirket ve onları kontrol eden bir başka şirket bulunmalıdır. Yönetmelik'de, topluluğun yukarısındaki kontrol sahibi firmanın ticaret şirketi olmayan bir teşebbüs/oluşum olması ihtimalinde ise, en az üç bağlı ticaret şirketinin varlığı aranmaktadır. Hâkim şirketin, yönetim kurulu üyelerinden birinin talebi üzerine hazırlamak zorunda olduğu "hâkimiyet raporu", bağlılık raporundan farklı olup, 199'uncu maddenin dördüncü/son fıkrasında hükme bağlanmıştır. Bu son rapor da, işbu yazının kapsamına girmemektedir. 2. Bağlılık raporunun amacı ve işlevi nedir? Şirketler topluluğunda hâkim ve bağlı şirketler arasındaki ilişkiler, hâkim şirketin lehine ve bağlı şirket aleyhine gelişebilmektedir. Diğer bir ifadeyle, hâkim şirket hâkimiyetini kötüye kullanıp, bağlı şirketin bağımsız iradesiyle hareket eden bir şirket olması durumunda yapmayacağı işlemleri yaparak, bağlı şirketi ve dolayısıyla bağlı şirket pay sahiplerini zarara uğratabilmektedir. Şirketler topluluğu içindeki grup içi işlemlerin ayrı ve açık bir raporlama ile ortaya konulması; bu bağlamda raporu hazırlayan bağlı şirketin, şirketler topluluğu içindeki hâkim şirket/teşebbüs ve/veya diğer bağlı şirket(ler) ile olan ilişkilerinin değerlendirilmesi ve söz konusu ilişkilerden zarar görebilecek şirket ortaklarının bilgilendirilmesi bağlılık raporunun ana amacıdır. Rapor, esas itibarıyla kontrol konumu dışında kalan şirket ortaklarının/pay sahiplerinin haklarının korunmasına hizmet edecektir. Bireysel/azınlık ortağın bilgi alma ile inceleme ve gerekli durumlarda özel denetim isteme haklarını etkin kullanmasını temin açısından rapor önemli bir işlev görecektir. Bunun yanında şirketler topluluğu hükümleri arasında bulunan, bağlı şirketin her pay sahibine ve alacaklısına tanınmış olan hâkim (ana) şirkete ve ayrıca onun yönetim kurulu üyelerine karşı bağlı şirkete verdirilen kaybın telafi edilmemesinden, yani denkleştirmenin yapılmamasından kaynaklanan özel tazminat/sorumluluk davasının açılması noktasında da, işte bu bağlılık raporu bağlı şirket ortaklarının dayanak noktası olabilecektir. Bağlılık raporu, adeta, sorumluluk davası merdivenindeki ön basamaktır. Bu basamağın işlevini görmemesi, kanunun oluşturduğu sorumluluk sisteminin de işlememesine yol açacaktır. Dolayısıyla bağlı şirketin kaynaklarının, hâkim şirket tarafından doğrudan ya da -başka bir bağlı şirket aracılığıyla-dolaylı olarak haksız kullanımının önündeki engellerden biri, "bağlılık raporu"dur. 3. Bağlılık raporunu hangi şirketler hazırlayacak? Bir hâkim ticaret şirketine/teşebbüse doğrudan ya da dolaylı olarak bağlı bulunan yavru şirketlerin her biri (bağlı şirket), hem hâkim hem de bağlı şirketler ile olan grup içi işlemlerini konu edinen, bağlılık raporunu hazırlayacaklar. Bağlı şirketin, bu yükümlülüğe tabi olması için anonim ortaklık olması şart

Research paper thumbnail of ANONİM ORTAKLIKTA KONTROL SAHİBİNİN ÖZEL DURUMU

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2008

Research paper thumbnail of ANAYASA MAHKEMESİ'NİN SON DÖNEMDEKİ İPTAL KARARLARININ MARKA HUKUKUMUZA ETKİSİ: BOŞLUK VAR MI?

Anayasa Mahkemesi son dönemde temel hakların KHK ile düzenlenemeyeceği gerekçesi ile önüne gelen ... more Anayasa Mahkemesi son dönemde temel hakların KHK ile düzenlenemeyeceği gerekçesi ile önüne gelen norm denetimlerinde iptal kararları vermektedir. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile de 7/1- (ı), 16/5, 42/1-(c) maddeleri bu gerekçe ile iptal edilmiştir. Her ne kadar Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı ile fikri ve sınai hakların önemli bir bölümü kanuni dayanağa kavuşturulmaya çalışılsa da, iptal kararı ile tasarının kanunlaştığı süreç arasında çıkacak uyuşmazlıklar ve hatta yeni kanun yürürlüğe girdiğinde bahsi geçen ara dönem ile yeni kanun dönemi arasındaki yürürlük sorunu, iptal kararlarının yarattığı sonuçların, bu kapsamda da hukuki bir boşluk oluşup oluşmadığının belirlenmesi ihtiyacını doğurmuştur. Her ne kadar ilk etapta boşluk oluşacağı düşünebilse de, özellikle Paris Konvansiyonu ve TRIPS'in ilgili hükümleri ile Anayasa m. 90/5 hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, iptal kararı sonrası uluslararası anlaşmaların Türk hukukuna uygulanması ile herhangi bir boşluktan söz edilemeyecektir.

Research paper thumbnail of ANONİM ORTAKLIK GENEL KURULUNDA KULLANILAN "OY"UN HUKUKİ NİTELİĞİ

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2009

Tüzel kişiliğe sahip olan anonim ortaklıkların iradesi genel kurulda alınan kararlar vasıtasıyla ... more Tüzel kişiliğe sahip olan anonim ortaklıkların iradesi genel kurulda alınan kararlar vasıtasıyla oluşur. Pay sahipleri veya onların temsilcilerinden olusan genel kurulda kararlar, katılanların kullandıkları oyların bir araya gelmesi ile alınır ve alınan karar ortaklığın irade beyanı olarak hem bütün pay sahiplerini hem de diğer organları bağlar. Bu yönüyle genel kurul kararı, tek taraflı bir hukuki işlem niteliğindedir. Oy hakkını haiz pay sahibinin genel kurulda oylaması yapılan konudaki iradesini açığa vuran “oy” da bu anlamda bir irade açıklamasıdır. Tek bir oyun içindeki irade açıklamasının bir hukuki sonucu vardır: O da, pay sahibinin ilgili konudaki arzusunun olumlu, olumsuz ya da çekimser bir sekilde ortaya konulmasıdır. Bunun yanında, pay sahibinin dışa açıkladığı bu irade beyanına kanunda –karara muhalif kalan pay sahibinin iptal davası açma hakkı, yönetim kurulunun ibrası yönünde oy kullanan pay sahibinin sorumluluk davası açamaması gibi- başka sonuçlar da bağlanmıştır. Pay sahibi oy hakkını kullanarak
yenilik doğuran bir irade açıklamasında bulunmaktadır. Bu bağlamda anonim ortaklık genel kurulunda kullanılan oyun hukuki niteliği de, tek taraflı ve yöneltilmesi/varması gerekli sarih irade beyanını gerektiren, yeni bir hukuki durum yaratan bir hukuki islem olarak tespit edilmekte ve bu yönüyle genel kurul kararından bağımsızlaşmaktadır. Bu yönüyle “oy”un hukuki işlem olmasının özel anlamı ve buna ilişkin kendisine has hukuki sonuçları vardır.

Research paper thumbnail of Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Ayrılma Hakkını Kullanan Pay Sahibinin, Şirketler Topluluğu Düzenlemelerinden Yararlanma Olanağı (TTK m. 202/2 ve SerPK m. 24 Hükümlerinin Karşılıklı Uygulama Alanı)

İstanbul Hukuk Mecmuası , 2019

Ayrılma hakkı bir boyutuyla, şirketler topluluğu kapsamında TTK m. 202/2; halka açık şirketler ka... more Ayrılma hakkı bir boyutuyla, şirketler topluluğu kapsamında TTK m. 202/2; halka açık şirketler kapsamında ise SerPK m. 24 hükmü kapsamında düzenlenmiş olup anılan hükümlerin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı ve uygulanabileceğinin kabulü hâlinde bu uygulamanın ne şekilde olabileceği tartışması, güncelliğini korumaktadır. Belirtelim ki, pay sahibi SerPK m. 24 hükmü uyarınca ayrılma hakkını kullansa dahi, ayrılma hakkı bedelinin ayrıca TTK m. 202/2 hükmüne göre hesaplanmasını da talep edebilecektir. Bu talep, payların yeniden satın alınması niteliğinde değildir; zira ayrılma hakkı yenilik doğuran bir hak olması nedeniyle kullanılmakla tükenmektedir; talep, sadece ayrılma bedelinin yeniden hesaplanmasına ilişkin olacaktır. Ayrılma hakkı doğuran işlemlerin sınırlı sayıda olup olmadığına yönelik tartışma bir yana, bu işlemlerin neler olduğu ve özellikle şirket işlemi niteliğinde olmasının gerekip gerekmediği bu çalışmanın konusunu oluşturmamaktadır. Pay sahibinin ayrılma bedelinin (yeniden/TTK m. 202/2 hükmüne göre) hesaplanmasına yönelik bu talebi, mahkemeler aracılığıyla ileri sürülebilmekte olup SPK’nın bu hususta idari bir yetkisi bulunmamaktadır; pay sahibi de bu hususta SPK’ya müracaat etme hakkını haiz değildir. SerPK m. 24 ve TTK m. 202/2 hükümlerinin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı noktasında muhtelif ihtimaller gündeme gelmekteyse de, TTK m. 202/2 hükmünün lafzı ve SerPK m. 27 hükmünün TTK m. 208 hükmüne yönelik öngördüğü düzenlemenin SerPK m. 24 hükmünde TTK m. 202/2 hükmü için öngörülmemiş olması, SerPK m. 24 ve TTK m. 202/2 hükümlerinin birlikte uygulanabileceğine işaret eden başlıca hususlardır.

Research paper thumbnail of Hedef Anonim Ortaklığın Kâr Dağıtımı ve Bu Yöndeki Taahhüdü

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2018

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 380. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “[P]aylarının ikt... more 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 380. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “[P]aylarının iktisap edilmesi amacıyla, şirketin başka bir kişiyle yaptığı, konusu avans, ödünç veya teminat verilmesi olan hukuki işlemler batıldır”. Anılan hüküm, payları üçüncü kişi tarafından iktisap edilen anonim ortaklığın alıcıya finansal yardımda bulunmasını yasaklamaktadır. İşbu makalede incelediğimiz husus hedef anonim ortaklığın bir bankadan kredi temin etmesinin ardından söz konusu meblağı, yahut dış finansman kullanmaksızın birikmiş kârını, şirketin paylarını iktisap ederek pay sahibi sıfatını kazanan alıcıya kâr dağıtımı yoluyla aktarması ve bu kaynağın devralma işleminin finansmanında kullanılmasının TTK 380/1 anlamında “finansal yardım” sayılıp sayılmayacağıdır. Finansal yardım yasağının uygulama alanı bulabilmesi için şu üç şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlar; (1) pay iktisabı, (2) finansal yardım işlemi ve (3) finansal yardımın alıcının pay iktisabı amacıyla yapılmasıdır. O halde yukarıda açıklanan işlem örgüsü de bu üç şartın süzgecinden geçirilmelidir. Kanımızca bir bankanın anonim ortaklığa kredi temin etmesi ve söz konusu kredinin, anonim ortaklığın paylarını iktisap ederek pay sahibi sıfatını kazanan alıcıya kâr dağıtımı yoluyla aktarılması, yahut zaten hedef şirketin malvarlığına dâhil olan mevcut kaynağın kâr dağıtımı suretiyle alıcıya tahsis edilmesi TTK 380/1’de düzenlenen finansal yardım yasağının kapsamına girmemektedir. Ulaştığımız bu sonuç açısından, hedef şirketin nakit ihtiyacı sebebiyle bankanın sağlayacağı kredi neticesinde hedef şirketin dağıtacağı kârın, yine hedef şirketin paylarının iktisabı amacıyla kullanılacak olması da hiçbir fark yaratmamaktadır. Aynı şekilde, hedef şirketin paylarının iktisabının ve bunun finansmanı için sağlanan kredinin geri ödenmesini teminen, hedef şirketin belirli süreler içinde ve belirli oranlarda kâr dağıtımı yapacağına dair bir taahhüdün verilmiş olması da mümkündür. Söz konusu taahhüdün yükümlüsü alıcı olabileceği gibi, hedef şirket tüzel kişiliği de olabilir. Yükümlülüğün şirket üzerinde olması şeklindeki ikinci ihtimalde taahhüde aykırılığın sonuçları, taahhüdün veriliş şekline göre değişiklik gösterecektir. Ancak bunun için, hedef şirket nezdinde yapılacak kâr dağıtımının TTK ve esas sözleşmede öngörülen usul ve esaslara riayet edilerek gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Aksi hâlde hedef şirket tarafından pay sahibine yapılacak malvarlığı aktarımına ilişkin kâr dağıtımını düzenleyen hükümlerde öngörülen yaptırımlara (TTK 512) ek olarak, finansal yardım yasağının da uygulanması riski doğabilecektir. Keza bu durumda pay sahibi konumundaki alıcının, kâr payını haksız yere ve kötü niyetle alıp almadığına bakılmaksızın, hem genel kurulun kâr payı dağıtım kararı hem de tasarruf işlemi niteliğindeki hedef şirketin temettü ödeme işlemleri kesin hükümsüz sayılabilecektir.

Research paper thumbnail of "COMPLIANCE" KAVRAMININ ANONİM ORTAKLIKLAR HUKUKUNDAKİ ANLAMI VE SORUMLULUK SİSTEMİNE ETKİSİ

İstanbul Hukuk Mecmuası , 2013

İşbu çalışma, 01.07.2011 tarihinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen “Türk Alm... more İşbu çalışma, 01.07.2011 tarihinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen “Türk Alman Hukuk Sempozyumu - Deutsch
Türkisches Rechtssymposium: Teori ve Uygulama Açısından Şirketlerin Kurallara Uyması (Compliance) Tartışmaları” isimli sempozyum çerçevesinde hazırlanan tebliğ metnine dayalı olduğu için, anılan Sempozyum ve burada sunulan tebliğlerin yöneldiği alanlar da göz önüne alınarak, burada, özellikle Kıta Avrupası hukukunda yeni gelişmekte olan, Türk hukuku açısından ise çok yeni bir konu olan “compliance” hukukuna yönelik ayrıntılı bilimsel tartışmalara ve değerlendirmelere girilmektense, kavramın ne olduğu ve bilhassa anonim ortaklıklar hukukundaki muhtemel karşılığına yönelik açıklamalarda ve öncül tespitlerde bulunulacaktır.

Research paper thumbnail of Marka Tescilinde 35.08. Sınıfın Son Durumu ve Bu Sınıf Açısından Aynı Tür Mal ve Hizmet Değerlendirmesinde Uygulanacak Esaslar

Fikri ve Sınai Haklar Dergisi, 2013

Bu çalışmanın amacı 35.08. sınıfta yapılan veya yapılacak marka tescil başvurularının değerlendir... more Bu çalışmanın amacı 35.08. sınıfta yapılan veya yapılacak marka tescil başvurularının değerlendirilmesi ve 35.08. sınıf açısından "aynı tür hizmet" incelemesinin yapılmasında TPE tarafından benimsenen yöntemi ilgili dönemlere göre ele alıp açıklamaktır.
Bu bağlamda çalışmamızda öncelikle Değişiklik Tebliği, takiben 2012/2 Sayılı Tebliğ ile 35.08. sınıf açısından getirilen yenilik ve değişiklere işaret edilecek, sonrasında Uygulama Esasları'nın benimsendiği sistem ve 2012/2 Sayılı Tebliğ'in yürürlük düzenlemesine uygun olarak konu, "19.10.2011-01.01.2012 tarihleri arasında tescil başvurusu yapılan markalar" ve "01.01.2012 tarihinden sonra tescil başvurusu yapılan markalar" açısından ayrı ayrı incelenecektir.

Research paper thumbnail of MARKA TESCİLİNDE 35.08. SINIFIN ANLAMI VE KAPSAMI

Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı, 2010

“Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir ara... more “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri”, uygulamada neredeyse her marka tescilinde yer verilen bir sınıf/alt grup olarak gözlemlenmektedir. Bu durum, üretilen veya satılan somut bir malın ticaretinin yapılabilmesi için kendi ait olduğu alt grubun yanı sıra, bu alt grupta da tescil ettirilmesi gerektiği yolundaki yanlış algılamadan kaynaklanmaktadır. Bu yanlış algılamanın nedeni, anılan genel ifadenin hangi somut hizmeti kapsadığının, söz konusu alt grubun tanımlandığı lafızdan doğrudan anlaşılamamasıdır. Bunun yanı sıra, marka tescilinde markaya mümkün olduğunca geniş koruma sağlanmak istenmesi de, hemen her tescilde anılan alt gruba yer verilmesine yol açmakta ve böylesine tesciller tecavüz ve/veya hükümsüzlük talepli birçok davaya kaynaklık etmektedir. “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri”, aşağıda açıklanacağı üzere, zamanla yer aldığı sıra ve kısmen de içeriği değişmiş olmakla beraber, uygulamada 35.08. sınıf olarak anılmaktadır. Biz de aşağıda bu yaygınlaşan nitelemeyi kullanacak ve inceleme konumuz olan 35.08. sınıfın kapsamının belirlenebilmesi açısından öncelikle -ve kısaca- sınıf sistemine ve Nice sınıflandırmasına, sonrasında ise Türk Patent Enstitüsü’nün (=TPE) konuya ilişkin tebliğlerine yönelik genel açıklamaların ardından, 35.08. sınıfın somut içeriğini ortaya koymaya, devamında ise bu alt grubun -alışveriş merkezlerinin faaliyetleri ile olan ilişkisi bağlamında- benzerlerini, -çeşitli ihtimallere göre- incelemeye çalışacağız.

Research paper thumbnail of Do Dividend Distributions and Dividend Commitments of a Target Company Violate the Prohibition of Financial Assistance (TCC Article 380/1)?

Istanbul Law Review, 2018

Pursuant to Turkish Commercial Code (“TCC”) Article 380 paragraph 1, “[L]egal transactions conclu... more Pursuant to Turkish Commercial Code (“TCC”) Article 380 paragraph 1, “[L]egal transactions concluded between the company and another person for acquisition of its shares and the subject of which is granting of advance, loan or security, shall be null and void.” According to this provision, a public company cannot provide financial assistance to a third party with a view to acquiring its shares. This article examines a target company’s dividend payout or commitment to its buyer (who would be a shareholder following an acquisition of the target company’s shares) that is financed by a bank loan or from its retained earnings (i.e., without using any external source). We ask whether use of such funds in acquisition finance constitute “financial assistance” in the meaning of TCC 380/1. According to TCC, the prohibition of financial assistance applies only if three conditions exist cumulatively: (1) There must be an acquisition of shares; (2) there must be a financial assistance transaction, and (3) financial assistance must be made for the acquisition of shares. Therefore, the aforementioned transactional mechanism must be filtered through these three conditions. In our view, dividend payouts or commitments to the buyer following her share acquisition does not violate the prohibition of financial assistance, regardless of whether such amount is funded by a bank loan or the company’s retained earnings. Using profits distributed by the target company in order to finance the acquisiton of the target company’s shares makes no differrence according to our analysis. It is also possible that a commitment may be given for the target company’s dividend payout in certain periods and for certain amounts in order to ensure repayment of the credit provided for the acquisition. The obligor of the said commitment may be the buyer or the target company (as a legal entity). If the target company is the obligor, the consequences for violating the commitment will vary according to the modality of the undertaking. Nonetheless, we believe that the target company’s dividend payout must be made in compliance with the rules and procedures laid down by the TCC and by the company’s articles of association. Otherwise, in addition to sanctions with respect to distribution of profit (TCC 512), the prohibition of financial assistance may step in. Hence, both the general assembly’s resolution towards dividend payout and the payment of dividend (act of disposal) may be considered null and void regardless of whether the buyer’s receipt of the dividend was wrongful and in bad faith.

Papers by Ali PASLI

Research paper thumbnail of Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Ayrılma Hakkını Kullanan Pay Sahibinin, Şirketler Topluluğu Düzenlemelerinden Yararlanma Olanağı (TTK m. 202/2 ve SerPK m. 24 Hükümlerinin Karşılıklı Uygulama Alanı)

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2019

Öz Ayrılma hakkı bir boyutuyla, şirketler topluluğu kapsamında TTK m. 202/2; halka açık şirketler... more Öz Ayrılma hakkı bir boyutuyla, şirketler topluluğu kapsamında TTK m. 202/2; halka açık şirketler kapsamında ise SerPK m. 24 hükmü kapsamında düzenlenmiş olup anılan hükümlerin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı ve uygulanabileceğinin kabulü hâlinde bu uygulamanın ne şekilde olabileceği tartışması, güncelliğini korumaktadır. Belirtelim ki, pay sahibi SerPK m. 24 hükmü uyarınca ayrılma hakkını kullansa dahi, ayrılma hakkı bedelinin ayrıca TTK m. 202/2 hükmüne göre hesaplanmasını da talep edebilecektir. Bu talep, payların yeniden satın alınması niteliğinde değildir; zira ayrılma hakkı yenilik doğuran bir hak olması nedeniyle kullanılmakla tükenmektedir; talep, sadece ayrılma bedelinin yeniden hesaplanmasına ilişkin olacaktır. Ayrılma hakkı doğuran işlemlerin sınırlı sayıda olup olmadığına yönelik tartışma bir yana, bu işlemlerin neler olduğu ve özellikle şirket işlemi niteliğinde olmasının gerekip gerekmediği bu çalışmanın konusunu oluşturmamaktadır. Pay sahibinin ayrılma bedelinin (yeniden/TTK m. 202/2 hükmüne göre) hesaplanmasına yönelik bu talebi, mahkemeler aracılığıyla ileri sürülebilmekte olup SPK'nın bu hususta idari bir yetkisi bulunmamaktadır; pay sahibi de bu hususta SPK'ya müracaat etme hakkını haiz değildir. SerPK m. 24 ve TTK m. 202/2 hükümlerinin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı noktasında muhtelif ihtimaller gündeme gelmekteyse de, TTK m. 202/2 hükmünün lafzı ve SerPK m. 27 hükmünün TTK m. 208 hükmüne yönelik öngördüğü düzenlemenin SerPK m. 24 hükmünde TTK m. 202/2 hükmü için öngörülmemiş olması, SerPK m. 24 ve TTK m. 202/2 hükümlerinin birlikte uygulanabileceğine işaret eden başlıca hususlardır.

Research paper thumbnail of Türk Hukukunun Avrupa Birliği Hukukuna Uyumu Özel Hukuk

Research paper thumbnail of Anoni̇m Ortaklik Genel Kurulunda Kullanilan "Oy"Un Ni̇teli̇ği̇

Istanbul Universitesi Hukuk Fakultesi Mecmuası, 2009

... Bu bağlamda anonim ortaklık genel kurulunda kullanılan oyun hukuki niteliği de, tek taraflı v... more ... Bu bağlamda anonim ortaklık genel kurulunda kullanılan oyun hukuki niteliği de, tek taraflı ve yöneltilmesi/varması gerekli sarih ... tarihinde yürürlüğe girecek olan Yeni Ticaret Kanunu (YTK) sisteminde denetleme fonksiyonu şirketin finansal tablolarının denetimine indir-genip, bu ...

Research paper thumbnail of COVID-19 TEDBİRLERİNİN TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU’NUN OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTISINA ETKİSİ: 01.09.2020 KARARLARI HÜKÜMSÜZDÜR

http://www.ticaretkanunu.net/ali-pasli-mehmet-hamza-arslan-covid-19-tedbirlerinin-turkiye-futbol-federasyonunun-olagan-genel-kurul-toplantisina-etkisi-01-09-2020-kararlari-hukumsuzdur/

Research paper thumbnail of COVID-19 SALGINI ve PATENT HUKUKU: Salgın Nedeniyle Patentli Buluş, Üçüncü Kişilerce Hak Sahibinin Rızası Olmaksızın Kullanılabilir Mi?

https://iprgezgini.org/2020/04/28/covid-19-salgini-ve-patent-hukuku/

Patentli buluşun zorunlu lisans dışında genel hükümler kapsamında ıztırar hali hükümleri kapsamın... more Patentli buluşun zorunlu lisans dışında genel hükümler kapsamında ıztırar hali hükümleri kapsamında da üçüncü kişilerce sahibinin izni alınmaksızın kullanımı söz konusu olabilir.

Research paper thumbnail of ANONİM/LİMİTED ORTAKLIK GENEL KURUL TOPLANTILARININ 7244 SAYILI ÖZEL COVID-19 KANUNU SONRASINDAKİ DURUMU: SERMAYE ŞİRKETLERİNDEKİ ORTAKLARIN SAĞLIĞININ DEĞERİ VAR MIDIR

http://www.ticaretkanunu.net/ali-pasli-anonim-limited-ortaklik-genel-kurul-toplantilarinin-7244-sayili-ozel-covid-19-kanunu-sonrasindaki-durumu-sermaye-sirketlerindeki-ortaklarin-sagliginin-degeri-var-midir/

7244 sayılı COVID-19 Kanunu sonrasında anonim ve limited ortaklık genel kurul toplantılarının yap... more 7244 sayılı COVID-19 Kanunu sonrasında anonim ve limited ortaklık genel kurul toplantılarının yapılması kategorik olarak mümkün olsa da, alınan kararlarının geçerliliği şirket pay sahipliği yapısına göre değişebilecektir. Pandemi döneminde yönetim kurulu üyelerinin/müdürlerin görev süresinin genel kurul kararı alınmadan da uzatılması mümkün olabilir.

Research paper thumbnail of ÇEKLERİN PANDEMİ SÜRESİNCE İBRAZININ DEVAMINA İLİŞKİN GÜNCEL UYGULAMANIN ELEŞTİRİSİ:  ÇEKTEKİ İBRAZ SÜRESİNİN BİLHASSA ÇEK KANUNU SONRASINDAKİ TEKNİK ANLAMININ ANLAŞILAMAMASI

http://www.ticaretkanunu.net/ali-pasli-ceklerin-pandemi-suresince-ibrazinin-devamina-iliskin-guncel-uygulamanin-elestirisi/

İbraz süresi ile vade arasındaki teknik farklılık karşısında 7226 sayılı Kanun geçici m. 1 düzenl... more İbraz süresi ile vade arasındaki teknik farklılık karşısında 7226 sayılı Kanun geçici m. 1 düzenlemesi, pandemi döneminde çeklerin ibrazına engel olmaktadır. Kanun'un amacı bu olmasa da ortaya çıkardığı durum budur ve bilhassa ödenmeyen çeklerin takibinde ve karşılıksızlık işlemlerinde ciddi sorunlar ortaya çıkaracak niteliktedir.

Research paper thumbnail of COVID-19 SALGINININ ANONİM VE LİMİTED ORTAKLIK YILLIK OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTILARINA ETKİSİ: GÜNCEL KOŞULLAR SÜRERKEN GENEL KURUL KARARI ALINABİLİR Mİ?

http://www.ticaretkanunu.net/covid-19-salgininin-anonim-ve-limited-ortaklik-yillik-olagan-genel-kurul-toplantilarina-etkisi-guncel-kosullar-surerken-genel-kurul-karari-alinabilir-mi/, 2020

Anonim ve limited ortaklık uygulayıcılarına akademik bir uyarı niteliğindeki bu çalışmada; Corona... more Anonim ve limited ortaklık uygulayıcılarına akademik bir uyarı niteliğindeki bu çalışmada; Corona virüs pandemisinin ilan edildiği, binlerce insanın bu virüsün yarattığı COVID-19 hastalığı ile mücadele içinde olduğu bu dönemde, anonim ortaklıklarda hatta halka açık olanlarında bile Genel Kurulların yapılmaya devam edildiğinin görüldüğü; bunun çok büyük sıkıntılar ve davalara sebep olabileceği; Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü ve takiben Odalar’ın, Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığı Genelgelerini, hatta TTK yı adeta yok saydıkları tespitini takiben 30 Nisan 2020 tarihine kadar bu şirketlerde kural olarak olağan genel kurul kararı alınmaması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Aksine durum alınan kararların, Bakanlık temsilcisi hazır bulunsa ve/veya karar ticaret siciline tescil edilse bile hükümsüzlük tehdidi altında olduğu unutulmamalıdır. Acil olarak kanuni bir düzenleme yapılarak muhtemel sorunların önlenmesi yönünde adım atılmalıdır.

Research paper thumbnail of Merger Control in Turkish Competition Law

THE LEGAL FRAMEWORK FOR ECONOMIC COMPETITIVENESS: Sixth Bosnian Herzegovinian, Croatian and Turkish Jurist Days, Ruzica Šimic Banovic, Eds., University of Zagreb Faculty of Law, Zagreb, 2019

Research paper thumbnail of HANGİ ANONİM ŞİRKETLERİN GENEL KURULLARINDA KURUMSAL TEMSİLCİ ÇAĞRISI YAPILMALI

Yeni Türk Ticaret Kanunu, pay sahipliği haklarının esas kullanım yeri olan genel kurullara mümkün... more Yeni Türk Ticaret Kanunu, pay sahipliği haklarının esas kullanım yeri olan genel kurullara mümkün olduğunca çok ortağın katılımını sağlama yolunda önemli adımlar atmış ve "güç boşluğu" olgusunu mücadele edilecek temel sorunlardan biri olarak tespit etmiştir. Pay sahibi sayısı fazla olan anonim şirketlerde aynı hedef doğrultusunda örgütlenememiş çoğunluk, örgütlenmiş azlığa şirket genel kurulunda söz sahibi olma imkanını bilinçli bir tercihe bağlı olmaksızın vermektedir. Güç boşluğu olarak tanımlayabileceğimiz bu durum; sermaye yapısına göre çoğunluk olmayan genel kurul çoğunluğunun; kendi menfaatleri doğrultusunda kararlar almasına ve takiben yönetim kurulu üyelerini kendi tercihleri çerçevesinde seçerek şirket yönetimindeki kontrolü elde etmesine ya da sermaye çoğunluğunun olması gereken genel kurul denetiminden kurtulmasına olanak vermektedir. Bilhassa büyük, halka açık anonim ortaklıklarda pay sahiplerinin genel kurullara olan ilgisizliklerinden kaynaklanan göreceli olarak az pay oranı ile kontrolü elde etme durumu karşısında, pay sahiplerinin elektronik ortamda genel kurullara asaleten/bizzat katılımlarının sağlanması halka açık şirketlerde zorunlu tutulmuştur. Yeni kanun bu şekilde bizzat katılımı kolaylaştırma ile yetinmemiş, genel kurula temsilen katılma konusunda da yeni bir sistem oluşturmuştur. Buna göre genel kurullarda artık beş tür temsilci bulunabilir: Organın temsilcisi -Bağımsız temsilci -Kurumsal temsilci -Tevdi eden temsilcisi -Bireysel temsilci. Kısaca özetlemek gerekirse; "organın temsilcisi", yönetim kurulunun pay sahiplerine vekil olarak önerdiği temsilciyi; "bağımsız temsilci", organın temsilcisinin bulunduğu durumlarda pay sahiplerine vekalet verme noktasında sunulan, tarafsız olması gereken alternatif temsilciyi; "kurumsal temsilci", belli bir bildirge çerçevesinde ve belli bir amaç doğrultusunda çağrı yolu ile vekalet, bir başka deyişle proxy toplayan zaten pay sahibi olan ya da olmayan temsilciyi; "tevdi eden temsilcisi", kendisine saklama veya benzeri bir amaçla hisse tevdi edilen temsilciyi; "bireysel temsilci" ise, eski sistemde de var olan bireysel pay sahibinin münferit bir yetkilendirme ile vekil olarak atadığı temsilciyi ifade eder. Kısmen İsviçre'den alınan, ancak orayı aşan düzenlemeleri ile bize özgü olan söz konusu temsilcilik yapısına, kanunun yapılma sürecinde birçok kez farklı zamanlarda müdahalelerde bulunulmuş; bu da ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Karışıklık, yeni Sermaye Piyasası Kanunu ile biraz daha artmıştır. Zira anılan bu son kanunun 30/4. maddesinde, esasen halka açık şirketler düşünülerek öngörülen TTK'daki yapının, halka açık şirketlerde uygulanmayacağı belirtilmektedir. O zaman TTK. m. 428'de kurumsal temsilciye yönelik getirilen kurallar, sadece kapalı şirketlerde uygulanacaktır. Kapalı şirketlerde ise, vekalet toplanması özel bir sürece/usule bağlı tutulmalı mıdır? Ya da kapalı şirketlerde zaten bu türden bir kurumsal temsilcilik -en azından uygulama açısından-olabilir mi? Bu durumda sadece kapalı şirketlerde uygulanabilecek olan, ancak kapalı şirketlerde hemen hemen hiç uygulaması görülmeyecek bir kurum TTK. m. 428 ile düzenlenmektedir. Dolayısıyla hüküm, ölü doğmuştur denilebilir mi? Doktrinde Prof. Dr. Abuzer Kendigelen bu çelişkiyi çok net bir şekilde dile getirmektedir. Öte yandan kapalı anonim şirketlere yönelik genel kurul uygulaması açısından sorun bununla sınırlı

Research paper thumbnail of 10 SORUDA BAĞLILIK RAPORU

1. Bağlılık raporu nedir? Şirketler topluluğuna dahil şirketlerden, bağlı şirketin yönetim kurulu... more 1. Bağlılık raporu nedir? Şirketler topluluğuna dahil şirketlerden, bağlı şirketin yönetim kurulunun -yıllık faaliyet raporu dışındadüzenlemekle yükümlü olduğu, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu'nun 199'uncu maddesinin ilk üç fıkrasında düzenlenmiş olan rapora, "bağlılık raporu" denilmektedir. Hangi şirketlerin şirketler topluluğu kapsamında ve takiben bağlı şirket sayılacağı hususu, işbu yazının kapsamına girmemekle birlikte, kısaca belirtelim ki, 27 Ocak 2013 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren yeni Ticaret Sicil Yönetmeliği'nin tartışmaya açık düzenlemesi karşısında, bir topluluktan bahsedebilmek için en az iki bağlı şirket ve onları kontrol eden bir başka şirket bulunmalıdır. Yönetmelik'de, topluluğun yukarısındaki kontrol sahibi firmanın ticaret şirketi olmayan bir teşebbüs/oluşum olması ihtimalinde ise, en az üç bağlı ticaret şirketinin varlığı aranmaktadır. Hâkim şirketin, yönetim kurulu üyelerinden birinin talebi üzerine hazırlamak zorunda olduğu "hâkimiyet raporu", bağlılık raporundan farklı olup, 199'uncu maddenin dördüncü/son fıkrasında hükme bağlanmıştır. Bu son rapor da, işbu yazının kapsamına girmemektedir. 2. Bağlılık raporunun amacı ve işlevi nedir? Şirketler topluluğunda hâkim ve bağlı şirketler arasındaki ilişkiler, hâkim şirketin lehine ve bağlı şirket aleyhine gelişebilmektedir. Diğer bir ifadeyle, hâkim şirket hâkimiyetini kötüye kullanıp, bağlı şirketin bağımsız iradesiyle hareket eden bir şirket olması durumunda yapmayacağı işlemleri yaparak, bağlı şirketi ve dolayısıyla bağlı şirket pay sahiplerini zarara uğratabilmektedir. Şirketler topluluğu içindeki grup içi işlemlerin ayrı ve açık bir raporlama ile ortaya konulması; bu bağlamda raporu hazırlayan bağlı şirketin, şirketler topluluğu içindeki hâkim şirket/teşebbüs ve/veya diğer bağlı şirket(ler) ile olan ilişkilerinin değerlendirilmesi ve söz konusu ilişkilerden zarar görebilecek şirket ortaklarının bilgilendirilmesi bağlılık raporunun ana amacıdır. Rapor, esas itibarıyla kontrol konumu dışında kalan şirket ortaklarının/pay sahiplerinin haklarının korunmasına hizmet edecektir. Bireysel/azınlık ortağın bilgi alma ile inceleme ve gerekli durumlarda özel denetim isteme haklarını etkin kullanmasını temin açısından rapor önemli bir işlev görecektir. Bunun yanında şirketler topluluğu hükümleri arasında bulunan, bağlı şirketin her pay sahibine ve alacaklısına tanınmış olan hâkim (ana) şirkete ve ayrıca onun yönetim kurulu üyelerine karşı bağlı şirkete verdirilen kaybın telafi edilmemesinden, yani denkleştirmenin yapılmamasından kaynaklanan özel tazminat/sorumluluk davasının açılması noktasında da, işte bu bağlılık raporu bağlı şirket ortaklarının dayanak noktası olabilecektir. Bağlılık raporu, adeta, sorumluluk davası merdivenindeki ön basamaktır. Bu basamağın işlevini görmemesi, kanunun oluşturduğu sorumluluk sisteminin de işlememesine yol açacaktır. Dolayısıyla bağlı şirketin kaynaklarının, hâkim şirket tarafından doğrudan ya da -başka bir bağlı şirket aracılığıyla-dolaylı olarak haksız kullanımının önündeki engellerden biri, "bağlılık raporu"dur. 3. Bağlılık raporunu hangi şirketler hazırlayacak? Bir hâkim ticaret şirketine/teşebbüse doğrudan ya da dolaylı olarak bağlı bulunan yavru şirketlerin her biri (bağlı şirket), hem hâkim hem de bağlı şirketler ile olan grup içi işlemlerini konu edinen, bağlılık raporunu hazırlayacaklar. Bağlı şirketin, bu yükümlülüğe tabi olması için anonim ortaklık olması şart

Research paper thumbnail of ANONİM ORTAKLIKTA KONTROL SAHİBİNİN ÖZEL DURUMU

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2008

Research paper thumbnail of ANAYASA MAHKEMESİ'NİN SON DÖNEMDEKİ İPTAL KARARLARININ MARKA HUKUKUMUZA ETKİSİ: BOŞLUK VAR MI?

Anayasa Mahkemesi son dönemde temel hakların KHK ile düzenlenemeyeceği gerekçesi ile önüne gelen ... more Anayasa Mahkemesi son dönemde temel hakların KHK ile düzenlenemeyeceği gerekçesi ile önüne gelen norm denetimlerinde iptal kararları vermektedir. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile de 7/1- (ı), 16/5, 42/1-(c) maddeleri bu gerekçe ile iptal edilmiştir. Her ne kadar Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı ile fikri ve sınai hakların önemli bir bölümü kanuni dayanağa kavuşturulmaya çalışılsa da, iptal kararı ile tasarının kanunlaştığı süreç arasında çıkacak uyuşmazlıklar ve hatta yeni kanun yürürlüğe girdiğinde bahsi geçen ara dönem ile yeni kanun dönemi arasındaki yürürlük sorunu, iptal kararlarının yarattığı sonuçların, bu kapsamda da hukuki bir boşluk oluşup oluşmadığının belirlenmesi ihtiyacını doğurmuştur. Her ne kadar ilk etapta boşluk oluşacağı düşünebilse de, özellikle Paris Konvansiyonu ve TRIPS'in ilgili hükümleri ile Anayasa m. 90/5 hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, iptal kararı sonrası uluslararası anlaşmaların Türk hukukuna uygulanması ile herhangi bir boşluktan söz edilemeyecektir.

Research paper thumbnail of ANONİM ORTAKLIK GENEL KURULUNDA KULLANILAN "OY"UN HUKUKİ NİTELİĞİ

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2009

Tüzel kişiliğe sahip olan anonim ortaklıkların iradesi genel kurulda alınan kararlar vasıtasıyla ... more Tüzel kişiliğe sahip olan anonim ortaklıkların iradesi genel kurulda alınan kararlar vasıtasıyla oluşur. Pay sahipleri veya onların temsilcilerinden olusan genel kurulda kararlar, katılanların kullandıkları oyların bir araya gelmesi ile alınır ve alınan karar ortaklığın irade beyanı olarak hem bütün pay sahiplerini hem de diğer organları bağlar. Bu yönüyle genel kurul kararı, tek taraflı bir hukuki işlem niteliğindedir. Oy hakkını haiz pay sahibinin genel kurulda oylaması yapılan konudaki iradesini açığa vuran “oy” da bu anlamda bir irade açıklamasıdır. Tek bir oyun içindeki irade açıklamasının bir hukuki sonucu vardır: O da, pay sahibinin ilgili konudaki arzusunun olumlu, olumsuz ya da çekimser bir sekilde ortaya konulmasıdır. Bunun yanında, pay sahibinin dışa açıkladığı bu irade beyanına kanunda –karara muhalif kalan pay sahibinin iptal davası açma hakkı, yönetim kurulunun ibrası yönünde oy kullanan pay sahibinin sorumluluk davası açamaması gibi- başka sonuçlar da bağlanmıştır. Pay sahibi oy hakkını kullanarak
yenilik doğuran bir irade açıklamasında bulunmaktadır. Bu bağlamda anonim ortaklık genel kurulunda kullanılan oyun hukuki niteliği de, tek taraflı ve yöneltilmesi/varması gerekli sarih irade beyanını gerektiren, yeni bir hukuki durum yaratan bir hukuki islem olarak tespit edilmekte ve bu yönüyle genel kurul kararından bağımsızlaşmaktadır. Bu yönüyle “oy”un hukuki işlem olmasının özel anlamı ve buna ilişkin kendisine has hukuki sonuçları vardır.

Research paper thumbnail of Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Ayrılma Hakkını Kullanan Pay Sahibinin, Şirketler Topluluğu Düzenlemelerinden Yararlanma Olanağı (TTK m. 202/2 ve SerPK m. 24 Hükümlerinin Karşılıklı Uygulama Alanı)

İstanbul Hukuk Mecmuası , 2019

Ayrılma hakkı bir boyutuyla, şirketler topluluğu kapsamında TTK m. 202/2; halka açık şirketler ka... more Ayrılma hakkı bir boyutuyla, şirketler topluluğu kapsamında TTK m. 202/2; halka açık şirketler kapsamında ise SerPK m. 24 hükmü kapsamında düzenlenmiş olup anılan hükümlerin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı ve uygulanabileceğinin kabulü hâlinde bu uygulamanın ne şekilde olabileceği tartışması, güncelliğini korumaktadır. Belirtelim ki, pay sahibi SerPK m. 24 hükmü uyarınca ayrılma hakkını kullansa dahi, ayrılma hakkı bedelinin ayrıca TTK m. 202/2 hükmüne göre hesaplanmasını da talep edebilecektir. Bu talep, payların yeniden satın alınması niteliğinde değildir; zira ayrılma hakkı yenilik doğuran bir hak olması nedeniyle kullanılmakla tükenmektedir; talep, sadece ayrılma bedelinin yeniden hesaplanmasına ilişkin olacaktır. Ayrılma hakkı doğuran işlemlerin sınırlı sayıda olup olmadığına yönelik tartışma bir yana, bu işlemlerin neler olduğu ve özellikle şirket işlemi niteliğinde olmasının gerekip gerekmediği bu çalışmanın konusunu oluşturmamaktadır. Pay sahibinin ayrılma bedelinin (yeniden/TTK m. 202/2 hükmüne göre) hesaplanmasına yönelik bu talebi, mahkemeler aracılığıyla ileri sürülebilmekte olup SPK’nın bu hususta idari bir yetkisi bulunmamaktadır; pay sahibi de bu hususta SPK’ya müracaat etme hakkını haiz değildir. SerPK m. 24 ve TTK m. 202/2 hükümlerinin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı noktasında muhtelif ihtimaller gündeme gelmekteyse de, TTK m. 202/2 hükmünün lafzı ve SerPK m. 27 hükmünün TTK m. 208 hükmüne yönelik öngördüğü düzenlemenin SerPK m. 24 hükmünde TTK m. 202/2 hükmü için öngörülmemiş olması, SerPK m. 24 ve TTK m. 202/2 hükümlerinin birlikte uygulanabileceğine işaret eden başlıca hususlardır.

Research paper thumbnail of Hedef Anonim Ortaklığın Kâr Dağıtımı ve Bu Yöndeki Taahhüdü

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2018

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 380. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “[P]aylarının ikt... more 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 380. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “[P]aylarının iktisap edilmesi amacıyla, şirketin başka bir kişiyle yaptığı, konusu avans, ödünç veya teminat verilmesi olan hukuki işlemler batıldır”. Anılan hüküm, payları üçüncü kişi tarafından iktisap edilen anonim ortaklığın alıcıya finansal yardımda bulunmasını yasaklamaktadır. İşbu makalede incelediğimiz husus hedef anonim ortaklığın bir bankadan kredi temin etmesinin ardından söz konusu meblağı, yahut dış finansman kullanmaksızın birikmiş kârını, şirketin paylarını iktisap ederek pay sahibi sıfatını kazanan alıcıya kâr dağıtımı yoluyla aktarması ve bu kaynağın devralma işleminin finansmanında kullanılmasının TTK 380/1 anlamında “finansal yardım” sayılıp sayılmayacağıdır. Finansal yardım yasağının uygulama alanı bulabilmesi için şu üç şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlar; (1) pay iktisabı, (2) finansal yardım işlemi ve (3) finansal yardımın alıcının pay iktisabı amacıyla yapılmasıdır. O halde yukarıda açıklanan işlem örgüsü de bu üç şartın süzgecinden geçirilmelidir. Kanımızca bir bankanın anonim ortaklığa kredi temin etmesi ve söz konusu kredinin, anonim ortaklığın paylarını iktisap ederek pay sahibi sıfatını kazanan alıcıya kâr dağıtımı yoluyla aktarılması, yahut zaten hedef şirketin malvarlığına dâhil olan mevcut kaynağın kâr dağıtımı suretiyle alıcıya tahsis edilmesi TTK 380/1’de düzenlenen finansal yardım yasağının kapsamına girmemektedir. Ulaştığımız bu sonuç açısından, hedef şirketin nakit ihtiyacı sebebiyle bankanın sağlayacağı kredi neticesinde hedef şirketin dağıtacağı kârın, yine hedef şirketin paylarının iktisabı amacıyla kullanılacak olması da hiçbir fark yaratmamaktadır. Aynı şekilde, hedef şirketin paylarının iktisabının ve bunun finansmanı için sağlanan kredinin geri ödenmesini teminen, hedef şirketin belirli süreler içinde ve belirli oranlarda kâr dağıtımı yapacağına dair bir taahhüdün verilmiş olması da mümkündür. Söz konusu taahhüdün yükümlüsü alıcı olabileceği gibi, hedef şirket tüzel kişiliği de olabilir. Yükümlülüğün şirket üzerinde olması şeklindeki ikinci ihtimalde taahhüde aykırılığın sonuçları, taahhüdün veriliş şekline göre değişiklik gösterecektir. Ancak bunun için, hedef şirket nezdinde yapılacak kâr dağıtımının TTK ve esas sözleşmede öngörülen usul ve esaslara riayet edilerek gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Aksi hâlde hedef şirket tarafından pay sahibine yapılacak malvarlığı aktarımına ilişkin kâr dağıtımını düzenleyen hükümlerde öngörülen yaptırımlara (TTK 512) ek olarak, finansal yardım yasağının da uygulanması riski doğabilecektir. Keza bu durumda pay sahibi konumundaki alıcının, kâr payını haksız yere ve kötü niyetle alıp almadığına bakılmaksızın, hem genel kurulun kâr payı dağıtım kararı hem de tasarruf işlemi niteliğindeki hedef şirketin temettü ödeme işlemleri kesin hükümsüz sayılabilecektir.

Research paper thumbnail of "COMPLIANCE" KAVRAMININ ANONİM ORTAKLIKLAR HUKUKUNDAKİ ANLAMI VE SORUMLULUK SİSTEMİNE ETKİSİ

İstanbul Hukuk Mecmuası , 2013

İşbu çalışma, 01.07.2011 tarihinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen “Türk Alm... more İşbu çalışma, 01.07.2011 tarihinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen “Türk Alman Hukuk Sempozyumu - Deutsch
Türkisches Rechtssymposium: Teori ve Uygulama Açısından Şirketlerin Kurallara Uyması (Compliance) Tartışmaları” isimli sempozyum çerçevesinde hazırlanan tebliğ metnine dayalı olduğu için, anılan Sempozyum ve burada sunulan tebliğlerin yöneldiği alanlar da göz önüne alınarak, burada, özellikle Kıta Avrupası hukukunda yeni gelişmekte olan, Türk hukuku açısından ise çok yeni bir konu olan “compliance” hukukuna yönelik ayrıntılı bilimsel tartışmalara ve değerlendirmelere girilmektense, kavramın ne olduğu ve bilhassa anonim ortaklıklar hukukundaki muhtemel karşılığına yönelik açıklamalarda ve öncül tespitlerde bulunulacaktır.

Research paper thumbnail of Marka Tescilinde 35.08. Sınıfın Son Durumu ve Bu Sınıf Açısından Aynı Tür Mal ve Hizmet Değerlendirmesinde Uygulanacak Esaslar

Fikri ve Sınai Haklar Dergisi, 2013

Bu çalışmanın amacı 35.08. sınıfta yapılan veya yapılacak marka tescil başvurularının değerlendir... more Bu çalışmanın amacı 35.08. sınıfta yapılan veya yapılacak marka tescil başvurularının değerlendirilmesi ve 35.08. sınıf açısından "aynı tür hizmet" incelemesinin yapılmasında TPE tarafından benimsenen yöntemi ilgili dönemlere göre ele alıp açıklamaktır.
Bu bağlamda çalışmamızda öncelikle Değişiklik Tebliği, takiben 2012/2 Sayılı Tebliğ ile 35.08. sınıf açısından getirilen yenilik ve değişiklere işaret edilecek, sonrasında Uygulama Esasları'nın benimsendiği sistem ve 2012/2 Sayılı Tebliğ'in yürürlük düzenlemesine uygun olarak konu, "19.10.2011-01.01.2012 tarihleri arasında tescil başvurusu yapılan markalar" ve "01.01.2012 tarihinden sonra tescil başvurusu yapılan markalar" açısından ayrı ayrı incelenecektir.

Research paper thumbnail of MARKA TESCİLİNDE 35.08. SINIFIN ANLAMI VE KAPSAMI

Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı, 2010

“Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir ara... more “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri”, uygulamada neredeyse her marka tescilinde yer verilen bir sınıf/alt grup olarak gözlemlenmektedir. Bu durum, üretilen veya satılan somut bir malın ticaretinin yapılabilmesi için kendi ait olduğu alt grubun yanı sıra, bu alt grupta da tescil ettirilmesi gerektiği yolundaki yanlış algılamadan kaynaklanmaktadır. Bu yanlış algılamanın nedeni, anılan genel ifadenin hangi somut hizmeti kapsadığının, söz konusu alt grubun tanımlandığı lafızdan doğrudan anlaşılamamasıdır. Bunun yanı sıra, marka tescilinde markaya mümkün olduğunca geniş koruma sağlanmak istenmesi de, hemen her tescilde anılan alt gruba yer verilmesine yol açmakta ve böylesine tesciller tecavüz ve/veya hükümsüzlük talepli birçok davaya kaynaklık etmektedir. “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri”, aşağıda açıklanacağı üzere, zamanla yer aldığı sıra ve kısmen de içeriği değişmiş olmakla beraber, uygulamada 35.08. sınıf olarak anılmaktadır. Biz de aşağıda bu yaygınlaşan nitelemeyi kullanacak ve inceleme konumuz olan 35.08. sınıfın kapsamının belirlenebilmesi açısından öncelikle -ve kısaca- sınıf sistemine ve Nice sınıflandırmasına, sonrasında ise Türk Patent Enstitüsü’nün (=TPE) konuya ilişkin tebliğlerine yönelik genel açıklamaların ardından, 35.08. sınıfın somut içeriğini ortaya koymaya, devamında ise bu alt grubun -alışveriş merkezlerinin faaliyetleri ile olan ilişkisi bağlamında- benzerlerini, -çeşitli ihtimallere göre- incelemeye çalışacağız.

Research paper thumbnail of Do Dividend Distributions and Dividend Commitments of a Target Company Violate the Prohibition of Financial Assistance (TCC Article 380/1)?

Istanbul Law Review, 2018

Pursuant to Turkish Commercial Code (“TCC”) Article 380 paragraph 1, “[L]egal transactions conclu... more Pursuant to Turkish Commercial Code (“TCC”) Article 380 paragraph 1, “[L]egal transactions concluded between the company and another person for acquisition of its shares and the subject of which is granting of advance, loan or security, shall be null and void.” According to this provision, a public company cannot provide financial assistance to a third party with a view to acquiring its shares. This article examines a target company’s dividend payout or commitment to its buyer (who would be a shareholder following an acquisition of the target company’s shares) that is financed by a bank loan or from its retained earnings (i.e., without using any external source). We ask whether use of such funds in acquisition finance constitute “financial assistance” in the meaning of TCC 380/1. According to TCC, the prohibition of financial assistance applies only if three conditions exist cumulatively: (1) There must be an acquisition of shares; (2) there must be a financial assistance transaction, and (3) financial assistance must be made for the acquisition of shares. Therefore, the aforementioned transactional mechanism must be filtered through these three conditions. In our view, dividend payouts or commitments to the buyer following her share acquisition does not violate the prohibition of financial assistance, regardless of whether such amount is funded by a bank loan or the company’s retained earnings. Using profits distributed by the target company in order to finance the acquisiton of the target company’s shares makes no differrence according to our analysis. It is also possible that a commitment may be given for the target company’s dividend payout in certain periods and for certain amounts in order to ensure repayment of the credit provided for the acquisition. The obligor of the said commitment may be the buyer or the target company (as a legal entity). If the target company is the obligor, the consequences for violating the commitment will vary according to the modality of the undertaking. Nonetheless, we believe that the target company’s dividend payout must be made in compliance with the rules and procedures laid down by the TCC and by the company’s articles of association. Otherwise, in addition to sanctions with respect to distribution of profit (TCC 512), the prohibition of financial assistance may step in. Hence, both the general assembly’s resolution towards dividend payout and the payment of dividend (act of disposal) may be considered null and void regardless of whether the buyer’s receipt of the dividend was wrongful and in bad faith.

Research paper thumbnail of Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Ayrılma Hakkını Kullanan Pay Sahibinin, Şirketler Topluluğu Düzenlemelerinden Yararlanma Olanağı (TTK m. 202/2 ve SerPK m. 24 Hükümlerinin Karşılıklı Uygulama Alanı)

İstanbul Hukuk Mecmuası, 2019

Öz Ayrılma hakkı bir boyutuyla, şirketler topluluğu kapsamında TTK m. 202/2; halka açık şirketler... more Öz Ayrılma hakkı bir boyutuyla, şirketler topluluğu kapsamında TTK m. 202/2; halka açık şirketler kapsamında ise SerPK m. 24 hükmü kapsamında düzenlenmiş olup anılan hükümlerin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı ve uygulanabileceğinin kabulü hâlinde bu uygulamanın ne şekilde olabileceği tartışması, güncelliğini korumaktadır. Belirtelim ki, pay sahibi SerPK m. 24 hükmü uyarınca ayrılma hakkını kullansa dahi, ayrılma hakkı bedelinin ayrıca TTK m. 202/2 hükmüne göre hesaplanmasını da talep edebilecektir. Bu talep, payların yeniden satın alınması niteliğinde değildir; zira ayrılma hakkı yenilik doğuran bir hak olması nedeniyle kullanılmakla tükenmektedir; talep, sadece ayrılma bedelinin yeniden hesaplanmasına ilişkin olacaktır. Ayrılma hakkı doğuran işlemlerin sınırlı sayıda olup olmadığına yönelik tartışma bir yana, bu işlemlerin neler olduğu ve özellikle şirket işlemi niteliğinde olmasının gerekip gerekmediği bu çalışmanın konusunu oluşturmamaktadır. Pay sahibinin ayrılma bedelinin (yeniden/TTK m. 202/2 hükmüne göre) hesaplanmasına yönelik bu talebi, mahkemeler aracılığıyla ileri sürülebilmekte olup SPK'nın bu hususta idari bir yetkisi bulunmamaktadır; pay sahibi de bu hususta SPK'ya müracaat etme hakkını haiz değildir. SerPK m. 24 ve TTK m. 202/2 hükümlerinin birlikte uygulanıp uygulanamayacağı noktasında muhtelif ihtimaller gündeme gelmekteyse de, TTK m. 202/2 hükmünün lafzı ve SerPK m. 27 hükmünün TTK m. 208 hükmüne yönelik öngördüğü düzenlemenin SerPK m. 24 hükmünde TTK m. 202/2 hükmü için öngörülmemiş olması, SerPK m. 24 ve TTK m. 202/2 hükümlerinin birlikte uygulanabileceğine işaret eden başlıca hususlardır.

Research paper thumbnail of Türk Hukukunun Avrupa Birliği Hukukuna Uyumu Özel Hukuk

Research paper thumbnail of Anoni̇m Ortaklik Genel Kurulunda Kullanilan "Oy"Un Ni̇teli̇ği̇

Istanbul Universitesi Hukuk Fakultesi Mecmuası, 2009

... Bu bağlamda anonim ortaklık genel kurulunda kullanılan oyun hukuki niteliği de, tek taraflı v... more ... Bu bağlamda anonim ortaklık genel kurulunda kullanılan oyun hukuki niteliği de, tek taraflı ve yöneltilmesi/varması gerekli sarih ... tarihinde yürürlüğe girecek olan Yeni Ticaret Kanunu (YTK) sisteminde denetleme fonksiyonu şirketin finansal tablolarının denetimine indir-genip, bu ...

Research paper thumbnail of COVID-19'un Çekteki İbraz Sürelerine Etkisi

http://www.ticaretkanunu.net/ali-pasli-covid-19-salgininin-cek-hukukuna-etkisi-guncel-kosullar-surerken-cek-ibrazi-mumkun-mudur/

İbraz süresi duran bir çekin bankaya ödeme için ibrazına da olanak yoktur.