Emrah BOZKURT | Istanbul University (original) (raw)
Thesis by Emrah BOZKURT
A common problem in interpersonal discussions and academic work is the confusion caused by misund... more A common problem in interpersonal discussions and academic work is the confusion caused by misunderstanding or misapplication of methods. One of the main reasons for this confusion stems from the failure to correctly identify the questions appropriate to the nature of different disciplines. In particular, the failure to clearly define the boundaries and functions of fields such as philosophy, science and theology leads to serious misunderstandings about the answers expected from these fields. This article aims to address which questions these three fields can answer and common misconceptions about them.
KTÜ/TARİH-BİTİRME TEZİ, 2018
ÖNSÖZ Aydınlık mevsimi mi, yoksa karanlık mevsimi miydi; insanların umut baharı ya da umutsuzluk ... more ÖNSÖZ
Aydınlık mevsimi mi, yoksa karanlık mevsimi miydi; insanların umut baharı ya da umutsuzluk kışı mıydı? Mutluluk için insanlar aklını kullanmalı mıydı, yoksa mutsuzluk akılda mıydı? Dünya, insanın mı, kendisinin mi etrafında dönüyordu? İnsan, çağın ortasında karanlıkta mı kalmıştı; zaman gelip güneş, akıllarından başka hiçbir şeyi olmayan insanların üzerine doğacak ve onlar da zincirlerini kırarak özgür mü kalacaktı? Aydınlanma! İnsanın, karanlık dünyasını görmesini sağlayan, yakılan bir mum; yoksa canını yakan bir ateş miydi? İnsan ya aklı ya da kalbi mi seçmeliydi; insan, hem akla hem de kalbe sahip olamaz mıydı? İnsan, bu düalizmin uçlarında mı, var olmak zorundaydı. İdealleri uğruna hayatlar vakfedilen, baskılara göğüs gerilen, yakılarak can verilen bu aydınlanma neydi? İnsan, aklını kullanmaya cesaret etmek ve var olmak için, var değil miydi? İşte! Aydınlanma insanın kendisi olarak, küçük dünyasında nefes alması için açılan bir pencereydi. Ve insan, onun için açılan bu pencereye, ancak itaat zincirlerini kırmaya cesaret edebildiğinde ulaşabilmişti.
Özelde Avrupa genelde ise tüm dünya tarihi için önemli olan Aydınlanmacılık Hareketi'nin ortaya çıkışının, karanlık bir ortamda aniden yakılan bir mum ile gerçekleşen bir aydınlanma olmadığını, bunun XII. yüzyıldan itibaren katlanarak gelen değerlerin bir süreç sonunda meydana geldiği, yaşananların bir zincirin halkaları gibi birbiriyle bağlantılı olduğu, bu çalışmanın ana tezidir. Ortaçağ merkez değer yargılarının, Bilimin Yükselişi'yle birlikte oluşturulan yeni değerlerin merkez değer haline gelmesiyle, insanın kendisinde ve dünyasında aydınlanma gerçekleşmeye başlamıştır. Bu çalışmaya gereksinim duyulmasının sebebi, Aydınlanmacılık Hareketi'nin bir sebep-sonuç olarak ele alınması ve hâlâ devam ettiği iddiasının doğru olmamasıdır. Bu çalışmanın amacı, yaşanan bu süreçte değişen merkez değer yargılarının tespiti ve devinimin nasıl gerçekleştiğidir. Gerçekleşen bu devinim, çalışma esnasında oluşturulan "Toplumsal Devinimlerde Biraradalık Perspektifi"yle Avrupa'da Ortaçağ felsefesi, Aydınlanmacılık Hareketi'nin altyapısı ve ortaya çıkışı bölümleriyle aktarılmıştır.
Article by Emrah BOZKURT
The European society, which tried to get rid of the scholastic thought of the church and the feud... more The European society, which tried to get rid of the scholastic thought of the church and the feudal system with the scientific and intellectual developments during the so-called Dark Middle Ages of Europe, experienced many political and intellectual revolutions. Through the exploitation of the riches of their newfound continents, the Renaissance, the Reformation, the Age of Enlightenment, the Industrial Revolution, the French Revolution and other revolutions, they moved from a feudal/closed economy to a market economy and then to a capitalist economy, both commercial and industrial. The capitalist structure, which reached its peak in the nineteenth century and later, began to actively use imperialism as a result of the search for resources and markets. Socialism and its radical dimension, communism, which emerged as a reaction against internal and external colonialism and the oppression of the working class in the capitalist system, initially defended the rights of factory workers, but in the following years it carried its cause against the capitalist system. Although socialism existed before Karl Marx and Friedrich Engels, who systematized it and turned it into a political movement, it is not possible to talk about its effectiveness; the activities carried out before that remained small and local and were considered utopian. Although socialism was known as the opposite of individualism until 1848, after this date it emerged as a new social order that included the economic and social life of human rights. In our article, we analyze the process of capitalism from its emergence to the twentieth century, mainly its intellectual infrastructure, models and reactions against it.
In order to better understand the murder of Shahzade Mustafa, it is first necessary to know how t... more In order to better understand the murder of Shahzade Mustafa, it is first necessary to know how the succession system in the Ottoman Empire worked and the historical process of fratricide. First of all, we will touch upon the system of succession in general terms, starting from the understanding of the Old Turks to the Ottoman Empire. Afterwards, we will try to discuss the process until the assassination of Shahzade Mustafa and what happened after his assassination in different dimensions.
Today, the exact meaning of ideology creates some confusion. The content of the article deals wit... more Today, the exact meaning of ideology creates some confusion. The content of the article deals with the definition of ideology as a term, its meaning process and how it is understood today. In addition to these, it was mentioned that ideology is used in two senses and what are the criteria for something to be an ideology. The issue of how people's ties with ideologies should be understood and whether people can have ties with more than one ideology were discussed. It was emphasized that there can be a personal ideology and it was pointed out that ideologies do not necessarily have to have political practices. Regarding the comparison of ideologies with religions, it was questioned whether there are beliefs within the teachings of ideologies. What kind of beliefs these beliefs are were mentioned. In general, the article tried to draw boundaries on the definition of ideology and how it should be understood, and drew attention to the view of the ideology itself and the connection of individuals with ideologies, i.e. that this is also perceived as an ideology.
İnsanlar arasında yapılan tartışmalarda ve akademik çalışmalarda sıkça karşılaşılan bir sorun, yö... more İnsanlar arasında yapılan tartışmalarda ve akademik çalışmalarda sıkça karşılaşılan bir sorun, yöntemlerin yanlış anlaşılması veya uygulanması nedeniyle doğan karmaşadır. Bu karmaşanın temel sebeplerinden biri, farklı disiplinlerin doğasına uygun soruları doğru tespit edememekten kaynaklanır. Özellikle felsefe, bilim ve teoloji gibi alanların sınırlarının ve işlevlerinin net şekilde belirlenememesi, bu alanlardan beklenilen cevaplar konusunda ciddi yanılgılara yol açar. Bu makale, bu üç alanın hangi sorulara cevap verebileceğini ve bu konudaki yaygın yanılgıları ele almayı amaçlamaktadır.
Günümüzde ideolojinin tam olarak neyi ifade ediyor olduğu durumu biraz karmaşa yaratmaktadır. Mak... more Günümüzde ideolojinin tam olarak neyi ifade ediyor olduğu durumu biraz karmaşa yaratmaktadır. Makalenin içeriği ideolojinin terim olarak tanımını, anlam sürecini, günümüzde nasıl anlamlandırıldığını konu almaktadır. Bunlarla birlikte ideolojinin iki anlamda kullanıldığını belirterek bir şeyin ideoloji olabilmesi için gereken kriterlerin neler olduğuna değinildi. Kişilerin ideolojilerle olan bağının nasıl anlaşılması gerektiği konusu ve kişilerin birden fazla ideolojiyle bağının olup olamayacağı durumu tartışıldı. Kişiye özgün ideolojinin olabileceği konusu üzerinde duruldu ve ideolojilerin mutlaka siyasi pratiklerinin olması gerekmediğine dikkat çekildi. İdeolojilerin dinlerle karşılaştırılıyor olması hususunda ideolojilerin öğretilerinin içinde inançların olup olmadığı durumu sorgulandı. Bu inançların ne türden inançlar olduğuna değinildi. Makale genel olarak ideoloji tanımı ve nasıl anlaşılması gerektiği hususunda sınırlar çizmeye çalıştı ve ideolojinin kendisine bakış ile kişilerin ideolojiler ile olan bağı yani bunun da bir ideoloji olarak algılandığına dikkat çekildi...
Havâss Magazine, 2017
Humans have a value system that they adopt, whether consciously or unconsciously, in their relati... more Humans have a value system that they adopt, whether consciously or unconsciously, in their relationships with other humans, nature, or God. This value system is referred to as ethics or morality. The purpose of this philosophical inquiry is not to form any judgments or direct towards what should be, but rather to delineate the existing concepts, and strive to present them as wholes. It should be noted that one of the greatest functions of philosophy is to draw the boundaries of existing concepts or attempt to do so. Therefore, we will examine what ethics and morality are and what they are not. The question of why these concepts are important may arise. Their importance stems from the fact that they shape the systems that guide the lives of all individuals, and many philosophers relate the establishment of these systems to the creation of institutions. Since the majority experiences this guidance unconsciously, they are not fully aware of the extent to which these concepts are important...
Havâss Dergi, 2018
"Hiç sordun mu kendine kimsin sen? Niçin varsın bu hayatta, nasıl birisin mesela? Kimler yanındad... more "Hiç sordun mu kendine kimsin sen? Niçin varsın bu hayatta, nasıl birisin mesela? Kimler yanındadır, kimler karşında? Daha da önemlisi yanındakiler neden yanında, karşındakiler neden karşında?"
Şehzade Mustafa'nın katli mevzusunun daha iyi anlaşılması için öncelikle Osmanlı Devletindeki ver... more Şehzade Mustafa'nın katli mevzusunun daha iyi anlaşılması için öncelikle Osmanlı Devletindeki veraset sisteminin nasıl işlediğinin ve kardeş katli hadisesinin tarihi sürecinin bilinmesi gerekir. Binaenaleyh ilk olarak veraset sistemine Eski Türklerdeki anlayıştan başlayarak Osmanlı Devletine kadar genel hatlarıyla temas edeceğiz. Sonrasında Şehzade Mustafa'nın katledilmesine kadar olan süreci ve katledilmesini mamafih sonrasında yaşananları farklı boyutlarıyla ele almaya çalışacağız.
Avrupa'nın Karanlık Ortaçağı olarak adlandırılan döneminde yaşanan bilimsel, fikirsel gelişmeler ... more Avrupa'nın Karanlık Ortaçağı olarak adlandırılan döneminde yaşanan bilimsel, fikirsel gelişmeler ile kilisenin skolastik düşüncesinden ve feodal sistemden kurtulmaya çalışan Avrupa toplumu, siyasi ve fikri olarak birçok inkılap yaşamıştır. Yeni buldukları kıtaların zenginliklerinin sömürülmesi, Rönesans, Reform, Aydınlanma Çağı, Sanayi Devrimi, Fransız Devrimi ve sair yaşanan inkılaplar süresince feodal/kapalı ekonomiden, pazar ekonomisine ve sonrasında ticari ve sanayi olmak üzere kapitalizm ekonomisine geçmiştir. 19. yüzyıl ve sonrasında zirveye ulaşan kapitalist yapı, kaynak ve pazar arayışı sonucunda emperyalizmi aktif olarak kullanmaya başlamıştır. İç ve dış sömürgeciliğe, işçi sınıfının kapitalist sistemde ezilmesine karşı tepki olarak çıkan sosyalizm ve onun radikal boyutu olan komünizm akımı başlangıçta fabrika işçilerinin haklarını savunuyor olsa da ilerleyen yıllarda davasını kapitalist sisteme karşı yürütmüştür. Sosyalizmi, sistemleştirilerek siyasal harekete çeviren Karl Marx ve Friedrich Engels'ten öncede mevcut olmasına rağmen etkinliğinden bahsetmek pek mümkün değildir; öncesinde yapılan faaliyetler küçük ve lokal kalmış, ütopya olarak değerlendirilmiştir. Sosyalizm, 1848'e kadar bireyciliğin karşıtı olarak biliniyor olsa da bu tarihten sonra insan haklarının ekonomik ve sosyal yaşantısını da içine alan yeni bir toplum düzeni olarak ortaya çıkmıştır. Biz makalemizde kapitalizmin ortaya çıkışından 20. yüzyıla kadar olan sürecini; ağırlıklı olarak fikirsel alt yapısını, modellerini ve ona karşı gösterilen tepkileri işlemekteyiz.
Havâss Dergisi, 2017
Bireysel varoluş alanına geçiş ancak kişinin kendisinin birey olarak farkına varmasıyla mümkündür... more Bireysel varoluş alanına geçiş ancak kişinin kendisinin birey olarak farkına varmasıyla mümkündür. Bu da, Kierkegaard'ın 'varoluş alanları' dediği üç aşama ile mümkün olmasıdır. Kişinin yaşam yolundaki estetik, ahlâk/etik ve iman/dinsel aşamalarından oluşmaktadır. Onun insan görüşü yaşam yolundaki bu üç varoluş ile ilgilidir. Bu üç varoluş alanı ayrıca üç yaşam biçimine tekabül etmektedir. Estetik aşama özelliklerini kendinde taşıyan estetler, ahlâk aşamasının özelliklerini kendinde taşıyan trajik kahramanlar ve dinsel aşamanın özelliklerini kendinde taşıyan iman şövalyeleri’dir. Bu üç varoluş alanı en altta estetik sonra ahlâk ve en zirvede ise iman alanı olmak üzere hiyerarşik bir yapı göstermektedir. Bu aşamalar arasında zorunlu bir geçiş söz konusu olmadığı gibi bir üst aşamaya geçişte alttaki aşamanın herhangi bir katkısı da yoktur. Aşamalar arasındaki geçiş sıçramayla mümkündür; özden varoluşa geçiş bir sıçramadır. Önemli olan seçim yapabilmektir. Çünkü seçim yaptığı sürece insan var olabilir; kendisi olabilir.
Havâss Dergi, 2017
İnsanların, insan ve doğa ile olan ya da Tanrı ile olan ilişkilerinde farkında olsalar ya da olma... more İnsanların, insan ve doğa ile olan ya da Tanrı ile olan ilişkilerinde farkında olsalar ya da olmasalar da benimsedikleri bir değer sistematiği vardır. Bu bilinçli ya da bilinçsiz olarak tercih edilen değer sistematiğine ahlâk veya etik denilmektedir. Bu felsefî incelemenin amacı herhangi bir yargı oluşturmak ya da olması gerekene yönlendirmek değildir. Varolanı kavram odaklı tartışarak sınırlarını çizmeye, birer bütün olarak ortaya çıkartmaya çalışmaktır; felsefenin, en büyük işlevlerinden birisinin var olan kavramların sınırlarını çizmek ya da çizmeye çalışmak olduğu bilinmelidir. Bu nedenle etik ve ahlâk'ın ne olduğu ve ne olmadığını incelemeye çalışacağız. Bu kavramların neden önemli olduğu sorusu akla gelebilir. Önemi bütün insanların hayatlarını yönlendiren sistemleri oluşturuyor olmalarından kaynaklıdır ki, birçok filozof bu sistemleri kurumların oluşturulmasına da bağlamaktadır. Çoğunluk bu yönlendirmeyi bilinçsiz olarak yaşadığı için bu kavramların ne derece önemli olduğunun farkında da değillerdir. Gündelik alışkanlıklar arasında tam mânâsıyla olmamakla birlikte kullanımından ibaret kalıyor olabilir. Asıl burada önemli olan yönü, bu kavramların oluşum şekilleri ve bunu bilinçli ya da bilinçsiz olarak uygulayan insanların sistemi değiştirebileceklerinin ellerinde olmasındadır...
Havâss Dergisi, 2017
İnsanlık tarihinin daimi sorularından birisi olan "din nedir?" sorusu hep sorulmuş ve sayısız cev... more İnsanlık tarihinin daimi sorularından birisi olan "din nedir?" sorusu hep sorulmuş ve sayısız cevaplar verilmiştir. Birçok kişi kendi bakış açısı ve ulaştığı bilgiler neticesinde bu soruya cevap niteliğinde dini tanımlamaya çalışmıştır. Dinin tanımı bir yana dinin mahiyeti ve sınırlarını tespit etmede de zorluklarla karşılaşılmıştır. Üzerinde en çok itilaf edilen konulardan birisi olan din kavramını tanımlamada aşırı öznelliğin hakim olduğunu herkesin kabul edebileceği bir tanımın olmadığını söylemek mümkündür. İnsanlar hislerini ve inançlarını ne kadar düzenlerseler düzenlesinler, kendi dini ve fikrî anlayışlarına göre bir kavramsal tanımlamada bulunuyor ve doğrusunun da kendi tanımladıkları olduğunu ileri sürüyorlar. Din, bireysel ve toplumsal açıdan geniş bir çerçevede güçlü işleve sahip bir kurumdur. İnsanların iç ve dış dünyasını etkileyen, insan ile beraber yaşayan ve hayatı anlamlandıran misyona sahiptir. Bu yüzdendir ki, her devirde filozoflar dini inceleme altına almışlardır. Kimi filozoflar dinin insanların korkularının sonucu olarak ortaya çıktığını; kimisi toplumu uyuşturan afyon olduğunu, kimi de ilahî kaynaklı bir inanç olduğunu ileri sürmüştür. Zaman zaman varlığı inkar dahi edilse de tarih boyunca her dönemde varlığının mevcut olmasından dolayı, yok sayılması mümkün olmamıştır. Dine karşı olumsuz bir tavır takınan filozofların, din sonradan ve dış etkenlerle ortaya çıktığına göre, onun ortadan kalkması da mümkündür; düşüncesiyle dini tanımlıyor olmaları farklılık arz etmektedir. Bu sebepten bu düşüncedeki filozoflar dinin kaynağının ilahi olduğunu da kabullenmek istememekte ve kaynağının dünyada olduğunu düşünerek yorumlamaya yönelirler. Onların kuramları elde ettikleri tarihi veriler veya incelediği topluluk ve kabilelere göre oluşmuştur, bu da genel-geçer sayılmıştır. Yapılan şey bölgesel ve sınırlı olanı evrenselleştirme çabasından ibarettir. Bu kuramların ise tamamen boş olduğunu söylemek elbette mümkün değildir, ancak tamamıyla doğruluğunu kabul etmekte mümkün gözükmemektedir. Bu araştırmanın amacı ise 'dini kavramsal' olarak incelemektir; mamafih dinin kaynağı ve meşruiyeti, dinin amacı, din-inanç, din-ideoloji ilişkisini incelemek ve değerlendirmektir. Batı ve İslam literatüründe din ve inanç tanımlarına değinecek ve bilhassa Kur'an-ı Kerim'in dini kavramsal olarak nasıl tanımladığını incelemeye çalışacağız. Kur'an kaynaklı kavramsal din hakkında kullanacağımız iki kaynağımız mevcut: İsmail Çalışkan'ın "Kur'an'da Din Kavramı" kitabı ile Fatih Orum'un "Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar: Din" kitapçığıdır. Bu konuda müstakil olarak çalışılmış başka kaynak bulunmamaktadır, binaenaleyh mevzubahis konuda atıflarımız bu iki kaynağa olacaktır.
Trial by Emrah BOZKURT
Is it possible for humans to kill God? I believe that individuals are capable of doing so, and wh... more Is it possible for humans to kill God? I believe that individuals are capable of doing so, and when they come together, they can achieve it as a society. However, this death is not a literal death of God's existence. It is accomplished by humans either individually or collectively as a society. In order to understand this killing in relation to concepts such as belief, religion, and morality, we must briefly clarify their meaning within the context of humans and society...
There is no direct answer to the question of what philosophy is. There is an answer, but if you e... more There is no direct answer to the question of what philosophy is. There is an answer, but if you expect a direct answer like a pill, you will be left unanswered. Just as the answers to the concepts it works on are not like pills.
Of course, I am not talking about classical definitions, which are knowledge-based generalizations of the subject. Nor am I talking about the history of philosophy.
What I will explain will mostly reveal how philosophy is experienced rather than what it is directly, and this will give you the answer to the question we asked you.
Felsefe nedirin doğrudan bir cevabı yoktur. Cevabı vardır ancak doğrudan hap gibi bir cevap bekli... more Felsefe nedirin doğrudan bir cevabı yoktur. Cevabı vardır ancak doğrudan hap gibi bir cevap bekliyorsanız, cevapsız kalacaksınızdır. Kendisinde olmadığı gibi üzerine çalıştığı kavramların cevapları da hap gibi değildir.
Tabii klasik tanımlardan bahsetmiyorum o işin bilgi dayanaklı genellemesidir. Ya da felsefe tarihinden de bahsetmiyorum.
Anlatacaklarımdan da felsefenin doğrudan nedirini değil de nasıl içinde bulunulduğunun cevabı daha çok çıkacaktır ve bu da size sorduğumuz sorunun cevabını verecektir...
Kadınların, erkeklerin gerçekliklerine tahammülleri yoktur; onların erkeklerden sürekli bekledikl... more Kadınların, erkeklerin gerçekliklerine tahammülleri yoktur; onların erkeklerden sürekli bekledikleri kendi duygusalıklarının doğrulanmasıdır. Onların bu beklentileri yerine gerçeklikleriyle karşılarına çıkan erkekleri ise anlayışsız, kadın ruhundan anlamayan kişiler olarak nitelendirirler. Beklentilerini karşılamamasına rağmen bağını koparmadıkları erkeklere ise şekil vermeye çalışırlar. Erkeğin onun şekillendirmesini kabul edecek bir karakteri yoksa, kadın ondan başarısız olmuş olarak uzaklaşır. Çünkü o erkek gerçekliğiyle, onun duygusal doğrulama isteğini reddetmiştir. Bunun aksini yapan, kadınların istediği şekli alabilen ya da şekillendirilmeye izin veren erkekleri, onların duygusal doğrulanmasını sağladıkları için bu kişinin doğru seçim olduğu kanısına varırlar ve istikrarlı bir şekilde bu doğrulanmayı talep ederler...
Felsefî Deneme, 2019
"Oysa herkes öldürür tanrısını, Kulak verin bu dediklerime. Kimi menfaatiyle yapar bunu, Kimi ... more "Oysa herkes öldürür tanrısını,
Kulak verin bu dediklerime.
Kimi menfaatiyle yapar bunu,
Kimi hazlarıyla.
Korkaklar gizli öldürür,
Yürekliler açık inkârlarıyla!"
Felsefî Deneme, 2020
İnsanlar kendi düşünce dünyalarını hayal güçlerini kullanarak kurgularlar ve ayrı ayrı olan düşün... more İnsanlar kendi düşünce dünyalarını hayal güçlerini kullanarak kurgularlar ve ayrı ayrı olan düşünce parçacıklarını hayal gücünün etkisiyle bir kurgularda birleştirirler. Okuyucular, yazarın parça parça düşüncelerini hayal gücüyle birleştirdiği kurguları görürler. Ve bu görüş yeni düşünce parçacıklarından oluşan kurguların oluşumunu tetikler. Yazar kendi düşüncelerini kurgularken bir biçimlendirme yapar; anlattıkları vardır bir de anlatmak istedikleri. Her yazarın amacının anlattıklarından çok anlatmak istediklerinin anlaşılması olduğunu düşünüyorum. Çünkü bütün yazarlar anlaşılmak için yazarlar. Bu yüzden sözcüklerin ardına kendi hayal dünyasını gizlerler. Okurlarının bu hazineyi kendi düşünceleriyle keşfetmesini dilerler.
A common problem in interpersonal discussions and academic work is the confusion caused by misund... more A common problem in interpersonal discussions and academic work is the confusion caused by misunderstanding or misapplication of methods. One of the main reasons for this confusion stems from the failure to correctly identify the questions appropriate to the nature of different disciplines. In particular, the failure to clearly define the boundaries and functions of fields such as philosophy, science and theology leads to serious misunderstandings about the answers expected from these fields. This article aims to address which questions these three fields can answer and common misconceptions about them.
KTÜ/TARİH-BİTİRME TEZİ, 2018
ÖNSÖZ Aydınlık mevsimi mi, yoksa karanlık mevsimi miydi; insanların umut baharı ya da umutsuzluk ... more ÖNSÖZ
Aydınlık mevsimi mi, yoksa karanlık mevsimi miydi; insanların umut baharı ya da umutsuzluk kışı mıydı? Mutluluk için insanlar aklını kullanmalı mıydı, yoksa mutsuzluk akılda mıydı? Dünya, insanın mı, kendisinin mi etrafında dönüyordu? İnsan, çağın ortasında karanlıkta mı kalmıştı; zaman gelip güneş, akıllarından başka hiçbir şeyi olmayan insanların üzerine doğacak ve onlar da zincirlerini kırarak özgür mü kalacaktı? Aydınlanma! İnsanın, karanlık dünyasını görmesini sağlayan, yakılan bir mum; yoksa canını yakan bir ateş miydi? İnsan ya aklı ya da kalbi mi seçmeliydi; insan, hem akla hem de kalbe sahip olamaz mıydı? İnsan, bu düalizmin uçlarında mı, var olmak zorundaydı. İdealleri uğruna hayatlar vakfedilen, baskılara göğüs gerilen, yakılarak can verilen bu aydınlanma neydi? İnsan, aklını kullanmaya cesaret etmek ve var olmak için, var değil miydi? İşte! Aydınlanma insanın kendisi olarak, küçük dünyasında nefes alması için açılan bir pencereydi. Ve insan, onun için açılan bu pencereye, ancak itaat zincirlerini kırmaya cesaret edebildiğinde ulaşabilmişti.
Özelde Avrupa genelde ise tüm dünya tarihi için önemli olan Aydınlanmacılık Hareketi'nin ortaya çıkışının, karanlık bir ortamda aniden yakılan bir mum ile gerçekleşen bir aydınlanma olmadığını, bunun XII. yüzyıldan itibaren katlanarak gelen değerlerin bir süreç sonunda meydana geldiği, yaşananların bir zincirin halkaları gibi birbiriyle bağlantılı olduğu, bu çalışmanın ana tezidir. Ortaçağ merkez değer yargılarının, Bilimin Yükselişi'yle birlikte oluşturulan yeni değerlerin merkez değer haline gelmesiyle, insanın kendisinde ve dünyasında aydınlanma gerçekleşmeye başlamıştır. Bu çalışmaya gereksinim duyulmasının sebebi, Aydınlanmacılık Hareketi'nin bir sebep-sonuç olarak ele alınması ve hâlâ devam ettiği iddiasının doğru olmamasıdır. Bu çalışmanın amacı, yaşanan bu süreçte değişen merkez değer yargılarının tespiti ve devinimin nasıl gerçekleştiğidir. Gerçekleşen bu devinim, çalışma esnasında oluşturulan "Toplumsal Devinimlerde Biraradalık Perspektifi"yle Avrupa'da Ortaçağ felsefesi, Aydınlanmacılık Hareketi'nin altyapısı ve ortaya çıkışı bölümleriyle aktarılmıştır.
The European society, which tried to get rid of the scholastic thought of the church and the feud... more The European society, which tried to get rid of the scholastic thought of the church and the feudal system with the scientific and intellectual developments during the so-called Dark Middle Ages of Europe, experienced many political and intellectual revolutions. Through the exploitation of the riches of their newfound continents, the Renaissance, the Reformation, the Age of Enlightenment, the Industrial Revolution, the French Revolution and other revolutions, they moved from a feudal/closed economy to a market economy and then to a capitalist economy, both commercial and industrial. The capitalist structure, which reached its peak in the nineteenth century and later, began to actively use imperialism as a result of the search for resources and markets. Socialism and its radical dimension, communism, which emerged as a reaction against internal and external colonialism and the oppression of the working class in the capitalist system, initially defended the rights of factory workers, but in the following years it carried its cause against the capitalist system. Although socialism existed before Karl Marx and Friedrich Engels, who systematized it and turned it into a political movement, it is not possible to talk about its effectiveness; the activities carried out before that remained small and local and were considered utopian. Although socialism was known as the opposite of individualism until 1848, after this date it emerged as a new social order that included the economic and social life of human rights. In our article, we analyze the process of capitalism from its emergence to the twentieth century, mainly its intellectual infrastructure, models and reactions against it.
In order to better understand the murder of Shahzade Mustafa, it is first necessary to know how t... more In order to better understand the murder of Shahzade Mustafa, it is first necessary to know how the succession system in the Ottoman Empire worked and the historical process of fratricide. First of all, we will touch upon the system of succession in general terms, starting from the understanding of the Old Turks to the Ottoman Empire. Afterwards, we will try to discuss the process until the assassination of Shahzade Mustafa and what happened after his assassination in different dimensions.
Today, the exact meaning of ideology creates some confusion. The content of the article deals wit... more Today, the exact meaning of ideology creates some confusion. The content of the article deals with the definition of ideology as a term, its meaning process and how it is understood today. In addition to these, it was mentioned that ideology is used in two senses and what are the criteria for something to be an ideology. The issue of how people's ties with ideologies should be understood and whether people can have ties with more than one ideology were discussed. It was emphasized that there can be a personal ideology and it was pointed out that ideologies do not necessarily have to have political practices. Regarding the comparison of ideologies with religions, it was questioned whether there are beliefs within the teachings of ideologies. What kind of beliefs these beliefs are were mentioned. In general, the article tried to draw boundaries on the definition of ideology and how it should be understood, and drew attention to the view of the ideology itself and the connection of individuals with ideologies, i.e. that this is also perceived as an ideology.
İnsanlar arasında yapılan tartışmalarda ve akademik çalışmalarda sıkça karşılaşılan bir sorun, yö... more İnsanlar arasında yapılan tartışmalarda ve akademik çalışmalarda sıkça karşılaşılan bir sorun, yöntemlerin yanlış anlaşılması veya uygulanması nedeniyle doğan karmaşadır. Bu karmaşanın temel sebeplerinden biri, farklı disiplinlerin doğasına uygun soruları doğru tespit edememekten kaynaklanır. Özellikle felsefe, bilim ve teoloji gibi alanların sınırlarının ve işlevlerinin net şekilde belirlenememesi, bu alanlardan beklenilen cevaplar konusunda ciddi yanılgılara yol açar. Bu makale, bu üç alanın hangi sorulara cevap verebileceğini ve bu konudaki yaygın yanılgıları ele almayı amaçlamaktadır.
Günümüzde ideolojinin tam olarak neyi ifade ediyor olduğu durumu biraz karmaşa yaratmaktadır. Mak... more Günümüzde ideolojinin tam olarak neyi ifade ediyor olduğu durumu biraz karmaşa yaratmaktadır. Makalenin içeriği ideolojinin terim olarak tanımını, anlam sürecini, günümüzde nasıl anlamlandırıldığını konu almaktadır. Bunlarla birlikte ideolojinin iki anlamda kullanıldığını belirterek bir şeyin ideoloji olabilmesi için gereken kriterlerin neler olduğuna değinildi. Kişilerin ideolojilerle olan bağının nasıl anlaşılması gerektiği konusu ve kişilerin birden fazla ideolojiyle bağının olup olamayacağı durumu tartışıldı. Kişiye özgün ideolojinin olabileceği konusu üzerinde duruldu ve ideolojilerin mutlaka siyasi pratiklerinin olması gerekmediğine dikkat çekildi. İdeolojilerin dinlerle karşılaştırılıyor olması hususunda ideolojilerin öğretilerinin içinde inançların olup olmadığı durumu sorgulandı. Bu inançların ne türden inançlar olduğuna değinildi. Makale genel olarak ideoloji tanımı ve nasıl anlaşılması gerektiği hususunda sınırlar çizmeye çalıştı ve ideolojinin kendisine bakış ile kişilerin ideolojiler ile olan bağı yani bunun da bir ideoloji olarak algılandığına dikkat çekildi...
Havâss Magazine, 2017
Humans have a value system that they adopt, whether consciously or unconsciously, in their relati... more Humans have a value system that they adopt, whether consciously or unconsciously, in their relationships with other humans, nature, or God. This value system is referred to as ethics or morality. The purpose of this philosophical inquiry is not to form any judgments or direct towards what should be, but rather to delineate the existing concepts, and strive to present them as wholes. It should be noted that one of the greatest functions of philosophy is to draw the boundaries of existing concepts or attempt to do so. Therefore, we will examine what ethics and morality are and what they are not. The question of why these concepts are important may arise. Their importance stems from the fact that they shape the systems that guide the lives of all individuals, and many philosophers relate the establishment of these systems to the creation of institutions. Since the majority experiences this guidance unconsciously, they are not fully aware of the extent to which these concepts are important...
Havâss Dergi, 2018
"Hiç sordun mu kendine kimsin sen? Niçin varsın bu hayatta, nasıl birisin mesela? Kimler yanındad... more "Hiç sordun mu kendine kimsin sen? Niçin varsın bu hayatta, nasıl birisin mesela? Kimler yanındadır, kimler karşında? Daha da önemlisi yanındakiler neden yanında, karşındakiler neden karşında?"
Şehzade Mustafa'nın katli mevzusunun daha iyi anlaşılması için öncelikle Osmanlı Devletindeki ver... more Şehzade Mustafa'nın katli mevzusunun daha iyi anlaşılması için öncelikle Osmanlı Devletindeki veraset sisteminin nasıl işlediğinin ve kardeş katli hadisesinin tarihi sürecinin bilinmesi gerekir. Binaenaleyh ilk olarak veraset sistemine Eski Türklerdeki anlayıştan başlayarak Osmanlı Devletine kadar genel hatlarıyla temas edeceğiz. Sonrasında Şehzade Mustafa'nın katledilmesine kadar olan süreci ve katledilmesini mamafih sonrasında yaşananları farklı boyutlarıyla ele almaya çalışacağız.
Avrupa'nın Karanlık Ortaçağı olarak adlandırılan döneminde yaşanan bilimsel, fikirsel gelişmeler ... more Avrupa'nın Karanlık Ortaçağı olarak adlandırılan döneminde yaşanan bilimsel, fikirsel gelişmeler ile kilisenin skolastik düşüncesinden ve feodal sistemden kurtulmaya çalışan Avrupa toplumu, siyasi ve fikri olarak birçok inkılap yaşamıştır. Yeni buldukları kıtaların zenginliklerinin sömürülmesi, Rönesans, Reform, Aydınlanma Çağı, Sanayi Devrimi, Fransız Devrimi ve sair yaşanan inkılaplar süresince feodal/kapalı ekonomiden, pazar ekonomisine ve sonrasında ticari ve sanayi olmak üzere kapitalizm ekonomisine geçmiştir. 19. yüzyıl ve sonrasında zirveye ulaşan kapitalist yapı, kaynak ve pazar arayışı sonucunda emperyalizmi aktif olarak kullanmaya başlamıştır. İç ve dış sömürgeciliğe, işçi sınıfının kapitalist sistemde ezilmesine karşı tepki olarak çıkan sosyalizm ve onun radikal boyutu olan komünizm akımı başlangıçta fabrika işçilerinin haklarını savunuyor olsa da ilerleyen yıllarda davasını kapitalist sisteme karşı yürütmüştür. Sosyalizmi, sistemleştirilerek siyasal harekete çeviren Karl Marx ve Friedrich Engels'ten öncede mevcut olmasına rağmen etkinliğinden bahsetmek pek mümkün değildir; öncesinde yapılan faaliyetler küçük ve lokal kalmış, ütopya olarak değerlendirilmiştir. Sosyalizm, 1848'e kadar bireyciliğin karşıtı olarak biliniyor olsa da bu tarihten sonra insan haklarının ekonomik ve sosyal yaşantısını da içine alan yeni bir toplum düzeni olarak ortaya çıkmıştır. Biz makalemizde kapitalizmin ortaya çıkışından 20. yüzyıla kadar olan sürecini; ağırlıklı olarak fikirsel alt yapısını, modellerini ve ona karşı gösterilen tepkileri işlemekteyiz.
Havâss Dergisi, 2017
Bireysel varoluş alanına geçiş ancak kişinin kendisinin birey olarak farkına varmasıyla mümkündür... more Bireysel varoluş alanına geçiş ancak kişinin kendisinin birey olarak farkına varmasıyla mümkündür. Bu da, Kierkegaard'ın 'varoluş alanları' dediği üç aşama ile mümkün olmasıdır. Kişinin yaşam yolundaki estetik, ahlâk/etik ve iman/dinsel aşamalarından oluşmaktadır. Onun insan görüşü yaşam yolundaki bu üç varoluş ile ilgilidir. Bu üç varoluş alanı ayrıca üç yaşam biçimine tekabül etmektedir. Estetik aşama özelliklerini kendinde taşıyan estetler, ahlâk aşamasının özelliklerini kendinde taşıyan trajik kahramanlar ve dinsel aşamanın özelliklerini kendinde taşıyan iman şövalyeleri’dir. Bu üç varoluş alanı en altta estetik sonra ahlâk ve en zirvede ise iman alanı olmak üzere hiyerarşik bir yapı göstermektedir. Bu aşamalar arasında zorunlu bir geçiş söz konusu olmadığı gibi bir üst aşamaya geçişte alttaki aşamanın herhangi bir katkısı da yoktur. Aşamalar arasındaki geçiş sıçramayla mümkündür; özden varoluşa geçiş bir sıçramadır. Önemli olan seçim yapabilmektir. Çünkü seçim yaptığı sürece insan var olabilir; kendisi olabilir.
Havâss Dergi, 2017
İnsanların, insan ve doğa ile olan ya da Tanrı ile olan ilişkilerinde farkında olsalar ya da olma... more İnsanların, insan ve doğa ile olan ya da Tanrı ile olan ilişkilerinde farkında olsalar ya da olmasalar da benimsedikleri bir değer sistematiği vardır. Bu bilinçli ya da bilinçsiz olarak tercih edilen değer sistematiğine ahlâk veya etik denilmektedir. Bu felsefî incelemenin amacı herhangi bir yargı oluşturmak ya da olması gerekene yönlendirmek değildir. Varolanı kavram odaklı tartışarak sınırlarını çizmeye, birer bütün olarak ortaya çıkartmaya çalışmaktır; felsefenin, en büyük işlevlerinden birisinin var olan kavramların sınırlarını çizmek ya da çizmeye çalışmak olduğu bilinmelidir. Bu nedenle etik ve ahlâk'ın ne olduğu ve ne olmadığını incelemeye çalışacağız. Bu kavramların neden önemli olduğu sorusu akla gelebilir. Önemi bütün insanların hayatlarını yönlendiren sistemleri oluşturuyor olmalarından kaynaklıdır ki, birçok filozof bu sistemleri kurumların oluşturulmasına da bağlamaktadır. Çoğunluk bu yönlendirmeyi bilinçsiz olarak yaşadığı için bu kavramların ne derece önemli olduğunun farkında da değillerdir. Gündelik alışkanlıklar arasında tam mânâsıyla olmamakla birlikte kullanımından ibaret kalıyor olabilir. Asıl burada önemli olan yönü, bu kavramların oluşum şekilleri ve bunu bilinçli ya da bilinçsiz olarak uygulayan insanların sistemi değiştirebileceklerinin ellerinde olmasındadır...
Havâss Dergisi, 2017
İnsanlık tarihinin daimi sorularından birisi olan "din nedir?" sorusu hep sorulmuş ve sayısız cev... more İnsanlık tarihinin daimi sorularından birisi olan "din nedir?" sorusu hep sorulmuş ve sayısız cevaplar verilmiştir. Birçok kişi kendi bakış açısı ve ulaştığı bilgiler neticesinde bu soruya cevap niteliğinde dini tanımlamaya çalışmıştır. Dinin tanımı bir yana dinin mahiyeti ve sınırlarını tespit etmede de zorluklarla karşılaşılmıştır. Üzerinde en çok itilaf edilen konulardan birisi olan din kavramını tanımlamada aşırı öznelliğin hakim olduğunu herkesin kabul edebileceği bir tanımın olmadığını söylemek mümkündür. İnsanlar hislerini ve inançlarını ne kadar düzenlerseler düzenlesinler, kendi dini ve fikrî anlayışlarına göre bir kavramsal tanımlamada bulunuyor ve doğrusunun da kendi tanımladıkları olduğunu ileri sürüyorlar. Din, bireysel ve toplumsal açıdan geniş bir çerçevede güçlü işleve sahip bir kurumdur. İnsanların iç ve dış dünyasını etkileyen, insan ile beraber yaşayan ve hayatı anlamlandıran misyona sahiptir. Bu yüzdendir ki, her devirde filozoflar dini inceleme altına almışlardır. Kimi filozoflar dinin insanların korkularının sonucu olarak ortaya çıktığını; kimisi toplumu uyuşturan afyon olduğunu, kimi de ilahî kaynaklı bir inanç olduğunu ileri sürmüştür. Zaman zaman varlığı inkar dahi edilse de tarih boyunca her dönemde varlığının mevcut olmasından dolayı, yok sayılması mümkün olmamıştır. Dine karşı olumsuz bir tavır takınan filozofların, din sonradan ve dış etkenlerle ortaya çıktığına göre, onun ortadan kalkması da mümkündür; düşüncesiyle dini tanımlıyor olmaları farklılık arz etmektedir. Bu sebepten bu düşüncedeki filozoflar dinin kaynağının ilahi olduğunu da kabullenmek istememekte ve kaynağının dünyada olduğunu düşünerek yorumlamaya yönelirler. Onların kuramları elde ettikleri tarihi veriler veya incelediği topluluk ve kabilelere göre oluşmuştur, bu da genel-geçer sayılmıştır. Yapılan şey bölgesel ve sınırlı olanı evrenselleştirme çabasından ibarettir. Bu kuramların ise tamamen boş olduğunu söylemek elbette mümkün değildir, ancak tamamıyla doğruluğunu kabul etmekte mümkün gözükmemektedir. Bu araştırmanın amacı ise 'dini kavramsal' olarak incelemektir; mamafih dinin kaynağı ve meşruiyeti, dinin amacı, din-inanç, din-ideoloji ilişkisini incelemek ve değerlendirmektir. Batı ve İslam literatüründe din ve inanç tanımlarına değinecek ve bilhassa Kur'an-ı Kerim'in dini kavramsal olarak nasıl tanımladığını incelemeye çalışacağız. Kur'an kaynaklı kavramsal din hakkında kullanacağımız iki kaynağımız mevcut: İsmail Çalışkan'ın "Kur'an'da Din Kavramı" kitabı ile Fatih Orum'un "Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar: Din" kitapçığıdır. Bu konuda müstakil olarak çalışılmış başka kaynak bulunmamaktadır, binaenaleyh mevzubahis konuda atıflarımız bu iki kaynağa olacaktır.
Is it possible for humans to kill God? I believe that individuals are capable of doing so, and wh... more Is it possible for humans to kill God? I believe that individuals are capable of doing so, and when they come together, they can achieve it as a society. However, this death is not a literal death of God's existence. It is accomplished by humans either individually or collectively as a society. In order to understand this killing in relation to concepts such as belief, religion, and morality, we must briefly clarify their meaning within the context of humans and society...
There is no direct answer to the question of what philosophy is. There is an answer, but if you e... more There is no direct answer to the question of what philosophy is. There is an answer, but if you expect a direct answer like a pill, you will be left unanswered. Just as the answers to the concepts it works on are not like pills.
Of course, I am not talking about classical definitions, which are knowledge-based generalizations of the subject. Nor am I talking about the history of philosophy.
What I will explain will mostly reveal how philosophy is experienced rather than what it is directly, and this will give you the answer to the question we asked you.
Felsefe nedirin doğrudan bir cevabı yoktur. Cevabı vardır ancak doğrudan hap gibi bir cevap bekli... more Felsefe nedirin doğrudan bir cevabı yoktur. Cevabı vardır ancak doğrudan hap gibi bir cevap bekliyorsanız, cevapsız kalacaksınızdır. Kendisinde olmadığı gibi üzerine çalıştığı kavramların cevapları da hap gibi değildir.
Tabii klasik tanımlardan bahsetmiyorum o işin bilgi dayanaklı genellemesidir. Ya da felsefe tarihinden de bahsetmiyorum.
Anlatacaklarımdan da felsefenin doğrudan nedirini değil de nasıl içinde bulunulduğunun cevabı daha çok çıkacaktır ve bu da size sorduğumuz sorunun cevabını verecektir...
Kadınların, erkeklerin gerçekliklerine tahammülleri yoktur; onların erkeklerden sürekli bekledikl... more Kadınların, erkeklerin gerçekliklerine tahammülleri yoktur; onların erkeklerden sürekli bekledikleri kendi duygusalıklarının doğrulanmasıdır. Onların bu beklentileri yerine gerçeklikleriyle karşılarına çıkan erkekleri ise anlayışsız, kadın ruhundan anlamayan kişiler olarak nitelendirirler. Beklentilerini karşılamamasına rağmen bağını koparmadıkları erkeklere ise şekil vermeye çalışırlar. Erkeğin onun şekillendirmesini kabul edecek bir karakteri yoksa, kadın ondan başarısız olmuş olarak uzaklaşır. Çünkü o erkek gerçekliğiyle, onun duygusal doğrulama isteğini reddetmiştir. Bunun aksini yapan, kadınların istediği şekli alabilen ya da şekillendirilmeye izin veren erkekleri, onların duygusal doğrulanmasını sağladıkları için bu kişinin doğru seçim olduğu kanısına varırlar ve istikrarlı bir şekilde bu doğrulanmayı talep ederler...
Felsefî Deneme, 2019
"Oysa herkes öldürür tanrısını, Kulak verin bu dediklerime. Kimi menfaatiyle yapar bunu, Kimi ... more "Oysa herkes öldürür tanrısını,
Kulak verin bu dediklerime.
Kimi menfaatiyle yapar bunu,
Kimi hazlarıyla.
Korkaklar gizli öldürür,
Yürekliler açık inkârlarıyla!"
Felsefî Deneme, 2020
İnsanlar kendi düşünce dünyalarını hayal güçlerini kullanarak kurgularlar ve ayrı ayrı olan düşün... more İnsanlar kendi düşünce dünyalarını hayal güçlerini kullanarak kurgularlar ve ayrı ayrı olan düşünce parçacıklarını hayal gücünün etkisiyle bir kurgularda birleştirirler. Okuyucular, yazarın parça parça düşüncelerini hayal gücüyle birleştirdiği kurguları görürler. Ve bu görüş yeni düşünce parçacıklarından oluşan kurguların oluşumunu tetikler. Yazar kendi düşüncelerini kurgularken bir biçimlendirme yapar; anlattıkları vardır bir de anlatmak istedikleri. Her yazarın amacının anlattıklarından çok anlatmak istediklerinin anlaşılması olduğunu düşünüyorum. Çünkü bütün yazarlar anlaşılmak için yazarlar. Bu yüzden sözcüklerin ardına kendi hayal dünyasını gizlerler. Okurlarının bu hazineyi kendi düşünceleriyle keşfetmesini dilerler.
Havass Dergi, 2017
We have covered in detail the definition of religion in the Western and Islamic literatures and w... more We have covered in detail the definition of religion in the Western and Islamic literatures and what religion is according to the Qur'an in the above sections. We will not attempt to explain what religion is again in this section. However, the definitions of religion that we will take as a basis will be the Qur'an's objective-subjective definition of religion, which will be based on the Qur'an's definitions of religion as the true religion, Islam, which is determined by the measure of Allah, and the false religions outside of it. The topic we will cover is what ideology is, how it is formed, its similarities with religion, and whether ideologies are also religions according to the Qur'anic definition. From this point on, we will use the concept of religion by distinguishing between true and false, by which we mean the structures of true and false religion as defined by the Qur'an above...
Havass Dergi, 2017
The relationship between religion and faith has always been a conundrum for people, and many peop... more The relationship between religion and faith has always been a conundrum for people, and many people think that they are the same thing. But they are not the same thing. Religion, as we have already mentioned, is objective and faith is subjective; faith is common to all living beings and they all believe, but religion is optional. It is possible not to choose a religion, and even this is controversial, but it is not possible to have no belief, belief is not only in a god, not believing in a god is also a type of belief. Beliefs are personal, individual. Just as people on earth are created unique and unlike each other to the extent that even identical twins have minimal differences, it is possible that their cerebral functions may differ, in short, their thinking may differ in detail, just like their physical appearance...
Havass Dergi, 2017
The focal point of Islamic scholars' definitions of the concept of religion is the Islamic religi... more The focal point of Islamic scholars' definitions of the concept of religion is the Islamic religion, and definitions are based on that. It should also be noted that there is not much data on this subject in the Islamic literature, and those that do exist are similar to each other and lack the diversity found in the West. Based on the verses of the Holy Quran, Islamic scholars have generally defined religion as follows: “Religion is the totality of the divine principles sent by Allah through the prophets, which guide people in all matters to what is good by using their intellect, will and desire, thus enabling them to achieve happiness in this world and the Hereafter.”
Havass Dergi, 2017
“... the essential characteristic of this kind of religious life is that people surrender to a po... more “... the essential characteristic of this kind of religious life is that people surrender to a power outside themselves which is invisible, unseeable, and inaudible. The great virtue of this kind of religion is obedience and the chief sin is disobedience. In contrast to God's description of himself as all-powerful and all-knowing, man is powerless and meaningless. It is when and only when he is fully devoted to God that man gains power. Devotion to a powerful authority is one of the solutions that saves man from loneliness, limitation and abandonment...” Fromm makes this definition for authoritarian religions. He divides the characteristics of religion into humanitarian and authoritarian phenomena...
Havass Dergi, 2017
As we have already mentioned, Durkheim accepts totemism as the oldest religion of humanity and ac... more As we have already mentioned, Durkheim accepts totemism as the oldest religion of humanity and according to him, totemism explains the essence of religion. He argues that religion as a social phenomenon can be comprehended by analyzing totemism. According to Durkheim, the most important element of religion is not the belief in a supreme god, but the division of the world into the sacred and the profane. The reason for such a conclusion is that there are godless religions. Durkheim also says that religion cannot be defined in terms of mystery and the supernatural...
Havass Dergi, 2017
According to Weber, the first purpose of religion is to give meaning to human existence. He think... more According to Weber, the first purpose of religion is to give meaning to human existence. He thinks that religion not only holds society together but also functions to change society. He attributes the design of a society to whether the members of that society think about what the ultimate truth is. In this context, he says that the influence of the worldview brought by religion affects society and designs it. With this idea, Weber links the development of capitalism to Protestantism. According to him, there is a connection between religious events and economic events. One does not affect the other unilaterally, but both can affect each other..
Havass Dergi, 2017
Marxists regard religion as ideological. They define it as a product of the ideology of the rulin... more Marxists regard religion as ideological. They define it as a product of the ideology of the ruling class, which, by promising an illusory freedom in the afterlife instead of a real freedom in this world, serves to counterbalance the revolutionary potential of people under various social oppressions and to normalize and justify their own domination. No one can deny that religion serves this function, but it is hardly possible to say that this is the reason for its existence. As a matter of fact, Marx, while agreeing with the above well-known Marxist definition, points out that this is not the way religion is formed, that it is a result. In fact, he did not systematically engage with the subject of religion. According to him, consciousness is a product of society and the religious world is nothing but a reflection of the real world...
Havass Dergi, 2017
Freud characterizes religion as a neurosis and an illusion. Claiming that man's beliefs are crea... more Freud characterizes religion as a neurosis and an illusion. Claiming that man's beliefs are created by man himself, he says that they stem from man's neuroses. He developed a theory of religion in relation to his own theory of human psychodynamics. In this theory he argues that religious beliefs are reflections of psychic tensions, conflicts and complexes...
Havass Dergi, 2017
Feuerbach's thesis about religion was based on a finding about perception. According to him, in o... more Feuerbach's thesis about religion was based on a finding about perception. According to him, in order to say that something exists, it was not enough for it to be conceivable. Because this claim is to say that things that are considered to exist can be perceived or heard. Feuerbach's conclusion from this is: God's existence cannot be proved unless it takes a form that can be perceived...
Havass Dergi, 2017
Concepts such as religion, belief, ritual and magic will be used intertwined while conveying his ... more Concepts such as religion, belief, ritual and magic will be used intertwined while conveying his views in the Western literature. This is because religion is analyzed with its effects and consequences rather than its structure. Before written culture, religion and magic were often mentioned together. People who wanted to control events tried to minimize risk in a world full of uncertainties through magic. Even though we have stated that magic existed before written culture, it is possible to say that magic continues to exist today, and some people still prefer magic to minimize risk. Religion has existed as a universal institution since the first human communities. The history of religion and magic is equal to the history of humanity. Some anthropologists say that every human being who has ever lived has belonged to a religion...
Havass Dergi, 2017
"... böylesi dinsel yaşantıların temel özelliği, insanların kendi dışlarındaki görülmez, tutulama... more "... böylesi dinsel yaşantıların temel özelliği, insanların kendi dışlarındaki görülmez, tutulamaz ve duyulmaz olan bir güce teslim olmalarıdır. Bu tür dinin en büyük erdemi itaat, baş günahı ise itaatsizliktir. Tanrı'nın en güçlü ve her şeyi bilen oluşu tanımlamasına karşı, insan güçsüz ve anlamsızdır. Kendini tam anlamıyla Tanrı'ya adadığında ve ancak bu yolla insan güç kazanır. Kendini güçlü bir otoriteye adamak, insanı yalnızlıktan, kısıtlılıktan ve terk edilmişlik duygusundan kurtaran çözümlerden biridir..." Fromm bu tanımı otoriter dinler için yapmaktadır. Dinin özelliklerini insancıl (humaniter) ve otoriter olgular içermesi olarak ikiye ayırır.
Havass Dergi, 2017
Durkheim, Totemizm'i insanlığın en eski dini olarak kabul eder ve ona göre totemcilik dinin özünü... more Durkheim, Totemizm'i insanlığın en eski dini olarak kabul eder ve ona göre totemcilik dinin özünü açıklamaktadır. Totemciliğin incelenmesiyle toplumsal bir olgu olan dinin kavranabileceğini ileri sürer. Durkheim'a göre, dinin en önemli öğesi yüce bir tanrıya inanmak değil, dünyanın kutsal olan ve kutsal olmayan şeklinde bölünmesi olduğudur. Böyle bir çıkarım yapmasının sebebi tanrısız dinlerinde mevcut olmasıdır. Ayrıca Durkheim dinin gizem ve doğaüstü kavramlarla da tanımlanamayacağını söyler. Din kutsal nesneler, inançlar ve ayinler bütününden oluşmaktadır. Dinin önce kutsalı belirlediğini sonra bu kutsalla ilgili inançların örgütlenmesinin gerçekleştiğini, son olarak da inançlardan az çok mantıklı bir biçimde çıkan ayin ve uygulamaların şekillendiğini söyler...
Havass Dergi, 2017
Weber'e göre dinin ilk amacı insanın varoluşuna anlam vermesidir. Dinin toplumu bir arada tutması... more Weber'e göre dinin ilk amacı insanın varoluşuna anlam vermesidir. Dinin toplumu bir arada tutmasının yanında toplumun değişimi için bir fonksiyon olduğunu düşünür. Bir toplumun dizaynının, o toplum üyelerinin nihai gerçeğin ne olduğunu düşünüp düşünmediklerine bağlamaktadır. Bu bağlamda dinin getirdiği dünya görüşünün etkisinin toplumu etkilediğini ve onu dizayn ettiğini söylemektedir. Weber bu düşüncesiyle kapitalizmin gelişimini Protestanlığa bağlamaktadır. O'na göre dini olaylar ile ekonomik olaylar arasında bağlantı mevcuttur. Bunlardan birisi birini tek taraflı olarak etkilememektedir, ikisi de birbirini etkileyebilmektedir...
Havass Dergi, 2017
Marksistler, dini ideolojik olarak değerlendirirler. Bu dünyadaki gerçek bir özgürlük yerine öte ... more Marksistler, dini ideolojik olarak değerlendirirler. Bu dünyadaki gerçek bir özgürlük yerine öte dünyadaki aldatıcı bir özgürlüğü vaat ederek, çeşitli toplumsal baskılar altındaki insanların devrimsel potansiyellerini dengelemeye ve kendi hakimiyetlerini olağanlaştırmaya ve haklı çıkarmaya hizmet eden hakim sınıfın ideolojisinin bir ürünü olarak tanımlarlar. Dinin bu yönde kullanılabilir bir fonksiyon olduğunu hiç kimse yalanlayamaz, ancak dinin varlığının sebebinin bu olduğunu söylemekte pek mümkün değildir. Nitekim Marx, yukarıdaki bilinen ve Marksistlerce yapılan tanıma katılıyor olmakla birlikte dinin oluşum şeklinin bu şekilde olmadığını, tanımdakinin bir sonuç olduğuna değinir...
Havass Dergi, 2017
Freud dini bir nevroz ve yanılsama olarak nitelemektedir. İnsanın inançlarının yine insanın kendi... more Freud dini bir nevroz ve yanılsama olarak nitelemektedir. İnsanın inançlarının yine insanın kendisinin yarattığını iddia ederek, bunların insanın nevrozlarından kaynaklandığını söyler. Kendisine ait olan insan psikodinamiklerine ilişkin teorisiyle ilişkilendirerek din teorisi geliştirmiştir. Bu teorisinde dinsel inançların, ruhsal gerilimlerin, çatışmaların ve komplekslerin yansımaları olduğunu tartışmaktadır. Bu teoriye göre, tanrılar veya ruhlar, kararsız hisler beslemekte olan insanların geliştirdiği atasal figürler olarak tanımlanmakta ve toplumun ortak paylaşılan fantezileridir, denilmektedir. Sonuç olarak din, ortak bir nevroz olarak nitelenmektedir. Freud'a göre din, Marx'ın da düşündüğü gibi toplumu oyalayan bir fonksiyona sahiptir...
Havass Dergi, 2017
Feuerbach din hakkındaki tezinin esası, algılama hakkında bir bulguya dayanmaktaydı. Ona göre bir... more Feuerbach din hakkındaki tezinin esası, algılama hakkında bir bulguya dayanmaktaydı. Ona göre bir şeyin var olduğunu söylemek için yalnız o şeyin tasavvur edilebilir olması yeterli değildi. Çünkü bu iddia var kabul edilen şeylerin algılanabileceğini veya duyulabileceğini söylemektir. Feuerbach'ın bundan çıkardığı sonuç ise: Tanrının varlığı onun algılanabileceği bir şekil almazsa, ispat edilemezdir. Bu duruma göre Feuerbach, din biliminin kanıtlarının aslında etkisiz ve geçersiz varsayımlar, olduğunu söylemektedir. Din, insanın kendi düşüncesinin insanüstü bir plana aktarışıdır...
Tez, 2018
Aydınlanma düşüncesinin gerçek doğası ve sınırlarının belli bir öğretide, aksiyom ya da teoride g... more Aydınlanma düşüncesinin gerçek doğası ve sınırlarının belli bir öğretide, aksiyom ya da teoride gösterilmesi mümkün değildir. Bu ancak şüphe edilip araştırılırken, değişim yaşanırken geçen süreçte görülebilir. Avrupa tarihinde belirli bir dönemi ve bu dönemde yaşanan bir hareketi betimlemesi bakımından "Aydınlanma" yerine "Aydınlanmacı" teriminin kullanılması daha uygun olacaktır. Çünkü Aydınlanma kavramı bütün zamanları kapsayan ve tüm konuları içine alacak şekilde genişletilebilir esnek yapıya sahip olmakla birlikte kendinde öznesini barındırmayan bir kavramdır. Oysa atıf, XVIII. yüzyıl Avrupası'na damgasını vurmuş toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasi ve sanatsal bir hareketedir; belirli bir dönemi ve hareketi işaret etmektedir. Aydınlanmacılık kavramı toplum felsefesi çerçevesinde kullanılmakta olup aynı zamanda burjuvazinin, metafizik-teolojik dünya görüşünden kurtularak mekanik dünya görüşüne geçişin sağlandığı entelektüel ve toplumsal hareketleri betimleyen özgün felsefi ve ideolojik bir kavramdır. Bu bağlamda kavramın genel olarak Aydınlanmacılık, özel de ise Aydınlanma şeklinde kullanımı uygun olacaktır...
Tez, 2018
Bazı düşünürlere göre Aydınlanmacılık Hareketi onunla başlamış ve onunla bitmiştir; bu iddia doğr... more Bazı düşünürlere göre Aydınlanmacılık Hareketi onunla başlamış ve onunla bitmiştir; bu iddia doğru olması bile Alman filozof Immanuel Kant (1724-1804), düşünce tarihinin en önemli figürlerinden biri olmakla birlikte Aydınlanmacılık Hareketi'ni en iyi betimleyen filozoftur. Bilgi ve ahlâk konusu üzerine yoğunlaşan Kant, eleştirel ve transandantal felsefe biçimiyle Alman felsefesini önemli ölçüde etkilemekle beraber felsefede çığır açmıştır. Onun Copernicus'un devrimini, bilgi problemine bir çözüm getirebilmek amacıyla felsefeye hayata geçirerek bir devrim yaptığı düşünülür. Bu devrim, bilgimizin nesnelere uyması gerektiğine dair geleneksel kabulün yerine nesnelerin bilgimize veya zihinsel yapımıza uyması gerektiği kabulüne dayanır. Sentetik a priori önermelerden (bir yönüyle a priori, bir yönüyle de deneyimsel) meydana gelmesi gerektiğini düşündüğü teorik bilginin imkânını açıklama noktasında, Kant hem duyarlılığı a priori sezgilerinin hem de anlama yetisinin a priori, yani doğuştan getirilen kavram ve kategorilerinin varlığını savunmuştur...
Tez, 2018
Meşhur Ansiklopedist Fransız düşünür Diderot (1713-1784) Aydınlanmacılığın bilimci sekülarizminin... more Meşhur Ansiklopedist Fransız düşünür Diderot (1713-1784) Aydınlanmacılığın bilimci sekülarizminin en önde gelen temsilcilerinden birisidir. Diderot, kompleks olay ve olguları madde dışında hiçbir şeyi dikkate almadan açıklamaya çalışarak mekanik materyalizmin savunuculuğunu yapmıştır. Bilgi konusunda ise Locke'nin takipçisi olarak gözlem ve deneyime dayalı bilgiye önem vermiştir. Böylece düşünür, Fransız özdekçiliğini, duyumculuk ile temellendirmiştir. Evrendeki bütün her şeyin bir olduğuna ve madde dışında bir ruhun varlığının boş bir kuruntudan ibaret olduğuna inanmıştır...
Tez, 2018
Rousseau (1712-1778), Fransız Aydınlanmasının önemli bir düşünürü olmakla birlikte Aydınlanmacı d... more Rousseau (1712-1778), Fransız Aydınlanmasının önemli bir düşünürü olmakla birlikte Aydınlanmacı düşüncenin getiriyle kendi düşünceleri arasında mesafe koymaya çalışmıştır. Aydınlanmacılığın akılcılığına karşılık o, duygusallığı benimsemiş ve savunmuştur. Diğer filozoflarda görüldüğü gibi Rousseau da adil bir toplum düzeni oluşturmak için toplum sözleşmesine yönelmiştir. O, doğa durumunu ve doğal hukuku toplum sözleşmesine meşru zemin kazandırmak için kullanmış olmakla birlikte bulunduğu dönemin, o döneme dönemsinin imkânsız olduğunun da farkındadır. Bu yüzden doğal durum ve hukukun temel ilkeleri üzerine, dönemin şartlarına göre yeniden yorumlanarak bir düzen oluşturmayı denemiştir. O, ortaya koyduğu toplumsal sözleşme fikirleriyle bu geleneğin en önemli isimlerinden birisi olmayı başarmıştır...
The purpose of this article is to determine and interpret how Plato defines and interprets the co... more The purpose of this article is to determine and interpret how Plato defines and interprets the concept of justice in his work titled "The Republic." Plato often defines his social or state-related terms by associating them with the human body or inner world, and he tries to base these definitions on the harmony in the individual's inner world. Just as he associates forms of government with human characters, he exhibits a similar approach in the concept of justice...
Bu makalenin amacı Platon’un Devlet adlı eserinde adalet kavramını nasıl tanımladığı ve yorumladı... more Bu makalenin amacı Platon’un Devlet adlı eserinde adalet kavramını nasıl tanımladığı ve yorumladığını belirlemek ve olabildiğince yorumlamaktadır. Platon genellikle toplumsal ya da devletle ilgili terimlerini tanımlarken insan bedeni ya da iç dünyasıyla bağdaştırarak bu tanımlamaları yapar ve temele insanın içsel dünyasındaki uyumunu koymaya çalışır. Yönetim şekillerini tanımlarken insan karakterleriyle ilişkilendirme yaptığı gibi adalet kavramında da benzer bir yaklaşım sergiler...
"Man always falls into exaggerated thoughts about the things he does not know." The tendency to f... more "Man always falls into exaggerated thoughts about the things he does not know." The tendency to fall into exaggerated thoughts about unknown things is not due to a weakness of humanity; it is inherent in the realm of mystery. Unknown always gives rise to power. A person who is unaware of what they are dealing with tends to behave timidly; it is in their nature. Hence, ignorance gives birth to exaggeration, while knowledge gives rise to courage. When we think of the earliest humans based on non-scriptural evidence, they were in constant struggle with nature and other beings, and there were many things they did not know.
"Clearly, what is necessary for the comfort and fulfillment of human existence, and for all the n... more "Clearly, what is necessary for the comfort and fulfillment of human existence, and for all the needs of human beings, is found within oneself, in what one discovers and possesses internally. As for the external factors, they exist merely as influences that directly affect the pleasure or displeasure, the desires and thoughts, that arise within a person..." "...Therefore, external factors only have an impact on a person to the extent that they allow for internal reactions..."
"Açık bir şekilde, insanın rahatlığı ve varoluşunun tüm ihtiyaçları için gerekli olan şey, insanı... more "Açık bir şekilde, insanın rahatlığı ve varoluşunun tüm ihtiyaçları için gerekli olan şey, insanın kendi içinde ne bulduğu ve olanı bitenidir. Dışarıda olan her şeyin oluşturduğu bir etki olarak, insanın duyularının, istemesinin ve düşünmesinin sonucu olan hoşnutluk ya da hoşnutsuzluk da doğrudan doğruya burada yer alır..." "... Bu yüzden dışarıdaki etkenler ancak insanın içsel olaylara izin verdiği sürece onu etkiler..."
“İnsan bilmediği şeyler hakkında daima abartılı düşüncelere kapılır.” Albert Camus, Yabancı