Abdullah Uğur | Marmara University (original) (raw)
Uploads
Papers by Abdullah Uğur
Peer-Review Double anonymized-Two External Ethical Statement It is declared that scientific and e... more Peer-Review Double anonymized-Two External Ethical Statement It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
ilgiyle okuyacağınız ve istifade edeceğiniz yazılarıyla sizleri bekliyor. Burcu Bayer Valerie Gon... more ilgiyle okuyacağınız ve istifade edeceğiniz yazılarıyla sizleri bekliyor. Burcu Bayer Valerie Gonzales ile ufuk açıcı bir söyleşi gerçekleştirdi. Bir dahaki sayımızda buluşmak üzere.
Osmanlı'nın son dönemleri ile Cumhuriyet'in ilk yıllarına tanıklık eden Raşid Efendi (ö. 1945) he... more Osmanlı'nın son dönemleri ile Cumhuriyet'in ilk yıllarına tanıklık eden Raşid Efendi (ö. 1945) hem kurra hafız hem şeyh hem de bir dilci idi. Eyüp'te bulunan Sertarikzâde Tekkesi'nin şeyhliğini ifa ettiği gibi, birinci Türk Dili Kurultayı'na da aza olarak katılmıştı. Oldukça velut bir yazar olan Raşid Efendi'nin geleneği takip ederek telif ettiği eserler olmakla birlikte dil devriminden sonra ortaya koyduğu ve kendisinin de özellikle vurguladığı şekliyle "sırf Türkçe" kaleme alınmış eserleri de vardır. Bu eserler içerisinde, Raşid Efendi'nin mevlid kelimesini kullanmamak gayesiyle Türkçe Doğum diye tesmiye ettiği bir mevlidi bulunmaktadır. 11'li hece ölçüsü ile beyit esaslı kaleme alınan bu manzum metinde Raşid Efendi dönemin dil anlayışına uygun olarak hiçbir Arapça ve Farsça kelimeye yer vermediğini iddia eder. Hatta peygamberlerin isimlerini dahi Türkçe olmadıkları için anmaz. Bütün bu yeni ve değişik özelliklerine rağmen Raşid Efendi'nin mevlidi, uzun soluklu mevlit geleneğimizin bir parçasıdır. Bu makalemizde Raşid Efendi'nin kısaca biyografisine değinilerek, bugün müellif hattı tek nüshası bilinen Türkçe Doğum adlı mevlid tanıtılacak, eserin mevlid geleneği ile bağı ve eserde kullanılan Öztürkçe kelimeler üzerinde durulacaktır.
. Ahmed-i Dâ'î'nin Teressül Adlı Eserinin Yeni Bir Nüshası Özet Osmanlı edebiyatının velud yazarl... more . Ahmed-i Dâ'î'nin Teressül Adlı Eserinin Yeni Bir Nüshası Özet Osmanlı edebiyatının velud yazarlarından olan Ahmed-i Dâ'î (ö. 832/1429'dan sonra) edebiyat, akaid, rüya tabiri, dilbilimleri ve hadis gibi birçok alanda eser vermiştir. Bu eserleri arasında tamamen edebî bir amaçla yazılmış olanları bulunmakla birlikte Ahmed-i Dâ'î, döneminin ihtiyaçlarına cevap verecek metinler de kaleme almıştır. Bu bakımdan müellifin "mübtedî" olarak nitelediği okurlarına yardımcı olmak üzere kaleme aldığı eserlerinden birisi de Teressül adlı inşa eseridir. Maalesef bugüne kadar Teressül'ün tam bir nüshası ele geçmemiştir. Bilinen tek ve eksik nüshası Manisa Muradiye Kütüphanesi'nde 1856 numarada kayıtlı mecmûanın içindedir. Bu makalede ise Edirne Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi'nde 6998 numarada kayıtlı mecmûanın içinde bulunan, bugüne kadar bilinmeyen ve fakat yine eksik olan bir nüsha tanıtılacak ve iki nüshanın karşılaştırması üzerinden Ahmed-i Dâ'î özelinde eser telifi ve istinsahı üzerine kimi fikirler serdedilecektir.
Emir Sultan ve Menâkıbnâmelerine Dair Birkaç Not
Size ait olan, maddi olarak sizi oluşturan şeyleri paketlenmiş ve kaldırılmış olarak görmek gerçe... more Size ait olan, maddi olarak sizi oluşturan şeyleri paketlenmiş ve kaldırılmış olarak görmek gerçekten de insanda "İşte bu kadarım, bunlar bir gün paketlenip kaldırılacak, içinden kimisi ayrılıp satılacak kimisi çöpe atılacak ve ben bir daha başka bir yere taşınmayacağım" hissi uyandırıyor. Boş mutfağın penceresinde sigara içerken sizi de bir hüzün gelip kaplayacak şüphesiz.
Öz: Anadolu'da Türkçe edebiyatın öncülerinden Yûnus Emre'nin (ö. 720/1320[?]) şat-hiyyat tarzında... more Öz: Anadolu'da Türkçe edebiyatın öncülerinden Yûnus Emre'nin (ö. 720/1320[?]) şat-hiyyat tarzındaki şiirleri şerh edilmiş ise de bir bütün olarak şiirleri üzerine kapsamlı bir çalışma yapıldığını ve Yûnus Emre'nin şiir dünyasının ve bu dünyadaki kültür öğelerinin tamamıyla anlaşıldığını söylemek mümkün değildir. Bu makalede bu duruma örnek teş-kil eden ve Yûnus Emre'nin "Çalap adem cismini toprakdan var eyledi / Şeytan geldi gördi anı tapmağa ar eyledi" dizeleriyle başlayan şiirinde geçen bir anlatıya dikkat çekilecek ve metne dair küçük okuma önerilerinde bulunulacaktır. Hz. Âdem'in yaratılışı ve sonrasın-da şeytanın âsî olup Hz. Âdem'e tuzak kurması çevresinde gelişen anlatı atın ve köpeğin yaratılışına da değinmektedir. Abstract: Even though some poems of Yûnus Emre-one of the first main figures of the Anatolian literature-written in shatahat style were examined, it is not possible to say that all of his works were looked closely and cultural elements of it is fully understood. In this article I will focus on a narrative in one of his ghazels starting with the lines "Çalap adem cismini toprakdan var eyledi / Şeytan geldi gördi anı tapmağa ar eyledi" will be highlighted and small reading suggestions will be made about the text. The narrative that develops around the creation of Adam and the devil's rebellion and then setting a trap for Adam also refers to the creation of the horse and the dog.
Doktora tezimin içindekiler kısmı (index of my PhD thesis)
Menâkıb-nâme, Osmanlı edebiyatının bir türü olup sadece Osmanlı şeyhlerinin şahsî yaşantılarına d... more Menâkıb-nâme, Osmanlı edebiyatının bir türü olup sadece Osmanlı şeyhlerinin şahsî yaşantılarına dair bilgiler vermesi ile değil kültürün sınırlarını çizen âdâbı ve sosyal hayatın farklı yönlerini açıklaması ile de önemlidir. Her Osmanlı tarihçisinin bildiği gibi, birçok tarikatın sayısız alt dalları topluma derinlemesine nüfuz etmiştir. İmparatorluğun her yanında bu tarikatların kendilerine bağlı binlerce tekkesi, zaviyesi ve hankâhları, sayısı yüzbinlerce olmasa da onbinlerce mürid ve muhibleri bulunmakta idi. 1
Interviews by Abdullah Uğur
Çoğu zaman bir sosyal medya bildirimi ile haberimiz oluyor Kudüs’ten ve Filistin’den. Hemen alınt... more Çoğu zaman bir sosyal medya bildirimi ile haberimiz oluyor Kudüs’ten ve Filistin’den. Hemen alıntılayıp coşku ile kın kusuyoruz. Peki, tüm bunların arkasında neler oluyor? Hikâyenin başlangıcı tam olarak neresi? Filistinli hukukçu Ahmad Amara ile İsrail’de sürdürülmekte olan görünmeyen hukuk mücadelesini, bu mevzuların tarihî arka planlarını ve biz ne yapabiliriz sorusunun cevaplarını aradık.
Müdavimleri Kadıköy’deki Çiya’yı biliyordu ama popüler Netflix dizisi "Chef’s Table"da restoranın... more Müdavimleri Kadıköy’deki Çiya’yı biliyordu ama popüler Netflix dizisi "Chef’s Table"da restoranın sahibi Musa Dağdeviren’i gördükten sonra lezzetleri merak uyandırmaya başladı. Musa Bey, gençliğinden beri bu coğrafyanın mutfağına emek vermiş, bir o kadar da inanmış bir kültür antropoloğu. Kendisi ile yemeğin doğasındaki değişimi, yemeğin coğrafyanın taşıyıcısı olarak rolünü, yeme içme kültürümüzün hafıza benliğini ve mutfak hakkında çıkardıkları "Yemek ve Kültür" dergisini ve diğer yayınları konuştuk. Umarız “lezzetli” bulursunuz.
Peer-Review Double anonymized-Two External Ethical Statement It is declared that scientific and e... more Peer-Review Double anonymized-Two External Ethical Statement It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
ilgiyle okuyacağınız ve istifade edeceğiniz yazılarıyla sizleri bekliyor. Burcu Bayer Valerie Gon... more ilgiyle okuyacağınız ve istifade edeceğiniz yazılarıyla sizleri bekliyor. Burcu Bayer Valerie Gonzales ile ufuk açıcı bir söyleşi gerçekleştirdi. Bir dahaki sayımızda buluşmak üzere.
Osmanlı'nın son dönemleri ile Cumhuriyet'in ilk yıllarına tanıklık eden Raşid Efendi (ö. 1945) he... more Osmanlı'nın son dönemleri ile Cumhuriyet'in ilk yıllarına tanıklık eden Raşid Efendi (ö. 1945) hem kurra hafız hem şeyh hem de bir dilci idi. Eyüp'te bulunan Sertarikzâde Tekkesi'nin şeyhliğini ifa ettiği gibi, birinci Türk Dili Kurultayı'na da aza olarak katılmıştı. Oldukça velut bir yazar olan Raşid Efendi'nin geleneği takip ederek telif ettiği eserler olmakla birlikte dil devriminden sonra ortaya koyduğu ve kendisinin de özellikle vurguladığı şekliyle "sırf Türkçe" kaleme alınmış eserleri de vardır. Bu eserler içerisinde, Raşid Efendi'nin mevlid kelimesini kullanmamak gayesiyle Türkçe Doğum diye tesmiye ettiği bir mevlidi bulunmaktadır. 11'li hece ölçüsü ile beyit esaslı kaleme alınan bu manzum metinde Raşid Efendi dönemin dil anlayışına uygun olarak hiçbir Arapça ve Farsça kelimeye yer vermediğini iddia eder. Hatta peygamberlerin isimlerini dahi Türkçe olmadıkları için anmaz. Bütün bu yeni ve değişik özelliklerine rağmen Raşid Efendi'nin mevlidi, uzun soluklu mevlit geleneğimizin bir parçasıdır. Bu makalemizde Raşid Efendi'nin kısaca biyografisine değinilerek, bugün müellif hattı tek nüshası bilinen Türkçe Doğum adlı mevlid tanıtılacak, eserin mevlid geleneği ile bağı ve eserde kullanılan Öztürkçe kelimeler üzerinde durulacaktır.
. Ahmed-i Dâ'î'nin Teressül Adlı Eserinin Yeni Bir Nüshası Özet Osmanlı edebiyatının velud yazarl... more . Ahmed-i Dâ'î'nin Teressül Adlı Eserinin Yeni Bir Nüshası Özet Osmanlı edebiyatının velud yazarlarından olan Ahmed-i Dâ'î (ö. 832/1429'dan sonra) edebiyat, akaid, rüya tabiri, dilbilimleri ve hadis gibi birçok alanda eser vermiştir. Bu eserleri arasında tamamen edebî bir amaçla yazılmış olanları bulunmakla birlikte Ahmed-i Dâ'î, döneminin ihtiyaçlarına cevap verecek metinler de kaleme almıştır. Bu bakımdan müellifin "mübtedî" olarak nitelediği okurlarına yardımcı olmak üzere kaleme aldığı eserlerinden birisi de Teressül adlı inşa eseridir. Maalesef bugüne kadar Teressül'ün tam bir nüshası ele geçmemiştir. Bilinen tek ve eksik nüshası Manisa Muradiye Kütüphanesi'nde 1856 numarada kayıtlı mecmûanın içindedir. Bu makalede ise Edirne Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi'nde 6998 numarada kayıtlı mecmûanın içinde bulunan, bugüne kadar bilinmeyen ve fakat yine eksik olan bir nüsha tanıtılacak ve iki nüshanın karşılaştırması üzerinden Ahmed-i Dâ'î özelinde eser telifi ve istinsahı üzerine kimi fikirler serdedilecektir.
Emir Sultan ve Menâkıbnâmelerine Dair Birkaç Not
Size ait olan, maddi olarak sizi oluşturan şeyleri paketlenmiş ve kaldırılmış olarak görmek gerçe... more Size ait olan, maddi olarak sizi oluşturan şeyleri paketlenmiş ve kaldırılmış olarak görmek gerçekten de insanda "İşte bu kadarım, bunlar bir gün paketlenip kaldırılacak, içinden kimisi ayrılıp satılacak kimisi çöpe atılacak ve ben bir daha başka bir yere taşınmayacağım" hissi uyandırıyor. Boş mutfağın penceresinde sigara içerken sizi de bir hüzün gelip kaplayacak şüphesiz.
Öz: Anadolu'da Türkçe edebiyatın öncülerinden Yûnus Emre'nin (ö. 720/1320[?]) şat-hiyyat tarzında... more Öz: Anadolu'da Türkçe edebiyatın öncülerinden Yûnus Emre'nin (ö. 720/1320[?]) şat-hiyyat tarzındaki şiirleri şerh edilmiş ise de bir bütün olarak şiirleri üzerine kapsamlı bir çalışma yapıldığını ve Yûnus Emre'nin şiir dünyasının ve bu dünyadaki kültür öğelerinin tamamıyla anlaşıldığını söylemek mümkün değildir. Bu makalede bu duruma örnek teş-kil eden ve Yûnus Emre'nin "Çalap adem cismini toprakdan var eyledi / Şeytan geldi gördi anı tapmağa ar eyledi" dizeleriyle başlayan şiirinde geçen bir anlatıya dikkat çekilecek ve metne dair küçük okuma önerilerinde bulunulacaktır. Hz. Âdem'in yaratılışı ve sonrasın-da şeytanın âsî olup Hz. Âdem'e tuzak kurması çevresinde gelişen anlatı atın ve köpeğin yaratılışına da değinmektedir. Abstract: Even though some poems of Yûnus Emre-one of the first main figures of the Anatolian literature-written in shatahat style were examined, it is not possible to say that all of his works were looked closely and cultural elements of it is fully understood. In this article I will focus on a narrative in one of his ghazels starting with the lines "Çalap adem cismini toprakdan var eyledi / Şeytan geldi gördi anı tapmağa ar eyledi" will be highlighted and small reading suggestions will be made about the text. The narrative that develops around the creation of Adam and the devil's rebellion and then setting a trap for Adam also refers to the creation of the horse and the dog.
Doktora tezimin içindekiler kısmı (index of my PhD thesis)
Menâkıb-nâme, Osmanlı edebiyatının bir türü olup sadece Osmanlı şeyhlerinin şahsî yaşantılarına d... more Menâkıb-nâme, Osmanlı edebiyatının bir türü olup sadece Osmanlı şeyhlerinin şahsî yaşantılarına dair bilgiler vermesi ile değil kültürün sınırlarını çizen âdâbı ve sosyal hayatın farklı yönlerini açıklaması ile de önemlidir. Her Osmanlı tarihçisinin bildiği gibi, birçok tarikatın sayısız alt dalları topluma derinlemesine nüfuz etmiştir. İmparatorluğun her yanında bu tarikatların kendilerine bağlı binlerce tekkesi, zaviyesi ve hankâhları, sayısı yüzbinlerce olmasa da onbinlerce mürid ve muhibleri bulunmakta idi. 1
Çoğu zaman bir sosyal medya bildirimi ile haberimiz oluyor Kudüs’ten ve Filistin’den. Hemen alınt... more Çoğu zaman bir sosyal medya bildirimi ile haberimiz oluyor Kudüs’ten ve Filistin’den. Hemen alıntılayıp coşku ile kın kusuyoruz. Peki, tüm bunların arkasında neler oluyor? Hikâyenin başlangıcı tam olarak neresi? Filistinli hukukçu Ahmad Amara ile İsrail’de sürdürülmekte olan görünmeyen hukuk mücadelesini, bu mevzuların tarihî arka planlarını ve biz ne yapabiliriz sorusunun cevaplarını aradık.
Müdavimleri Kadıköy’deki Çiya’yı biliyordu ama popüler Netflix dizisi "Chef’s Table"da restoranın... more Müdavimleri Kadıköy’deki Çiya’yı biliyordu ama popüler Netflix dizisi "Chef’s Table"da restoranın sahibi Musa Dağdeviren’i gördükten sonra lezzetleri merak uyandırmaya başladı. Musa Bey, gençliğinden beri bu coğrafyanın mutfağına emek vermiş, bir o kadar da inanmış bir kültür antropoloğu. Kendisi ile yemeğin doğasındaki değişimi, yemeğin coğrafyanın taşıyıcısı olarak rolünü, yeme içme kültürümüzün hafıza benliğini ve mutfak hakkında çıkardıkları "Yemek ve Kültür" dergisini ve diğer yayınları konuştuk. Umarız “lezzetli” bulursunuz.
Emin Nedret İşli, bir sahafta bulunan nadir bir yeteneğe sahip: Mesleği hakkında hem çokça araştı... more Emin Nedret İşli, bir sahafta bulunan nadir bir yeteneğe sahip: Mesleği hakkında hem çokça araştırma yapıyor hem de iyi bir kalemi var. “Sahafnâme” ismiyle çıkan kitabını bahane edip kendisiyle sahaflık mesleğini, kendini bir sahaf olarak yetiştirmenin olmazsa olmazlarını konuştuk.
Estergon kalesinde asker olan Ömer Deryâ Bey'in kalede bulunan gazileri ve kendi başından geçen o... more Estergon kalesinde asker olan Ömer Deryâ Bey'in kalede bulunan gazileri ve kendi başından geçen olayları anlattığı eserinin bugün için bilinen tek nüshası Leipzig Kütüphanesinde B. Or. 78 numarada kayıtlı bulunmaktadır. Eser ilk olarak Babinger'in dikkatini çekmiştir. Babinger, Osmanlı Tarihi Yazarları adlı eserinde (s.149) Ömer Bey için şu bilgileri aktarmaktadır: "Mahlası Deryâî olan Ömer Deryâ önceleri Levend sonra Ağa sonra bey olan ve kendi dediğine göre bütün hayatını karısız, çocuksuz sınırlarda ge-çirip yedi defa yaralanan bir savaş eri idi. Askerlik hayatını sade bir nesir ile anlatacak yerde Ömer şairliği denemiş ve İmparator'un Macaristan baş komutanı Fürst Karl von Mansfeld tarafından Grans'ın zabtını (1003/1595) ve on yıl sonra Türkler tarafından geri alınmasını vâfir vezninde bir nazm ile kaleme almıştır. İlk kuşatmada Ağa olarak bulunup oradaki durumu iyi bilen Ömer, kendi şahsiyetini mübalağalı bir şekilde yükselterek muhare-beleri, Grans şehrini ve saireyi tasvir etmektedir, pek tarihi değeri olmayan bir eserdir. " Babinger'in Ömer Deryâ Bey hakkındaki bu mütalaaları kıs-men doğrudur. Eserin edebî olarak bir değeri olmadığı gibi vâfir vezninden ziyade hece ölçüsüne dayalı tek düze bir anlatım görülmektedir. Şüphesiz Ömer Derya Bey'in eserini manzum olarak kaleme almasında diğer asker-lerin esâret anlatılarının manzum olarak kaleme alınmasının etkisi vardır. (Bkz. Esîrî, Hindî Mahmûd). Deryâ Bey'in eseri ise bu eserlerden farklı ola-rak bir esaret anlatısı değildir. Babinger'in eseri tarihî bakımdan değersiz olarak nitelemesi tamamen kendi döneminin tarih yazıcılığı ile alakalı bir tutumdur. Bugün ben merkezli anlatının bilim dünyası tarafından günde-me getirilmesiyle birlikte Ömer Deryâ Bey'in eseri de dikkatlerden kaçma-malıdır. Deryâ Bey'in eserine "Zenân ebyâtı Türkîsi degül bu / Şol destânlar ki okurlar degül bu // Kimin şâirler uydurmuş gümândur / Kimi olmış kimi dahi yalandur" beyitleriyle başlaması ve kendi eserini kurmaca bir metin olarak görmediğini belirtmesi dikkat çekicidir. Buradan sonra müellif sı-rasıyla Estergon kalesinin içinde bulunan camiyi, civardaki çeşmeleri, her-halde ilginç bulduğu için kalede bulunan su kulesini tanıtır. Daha sonra gazilerin medhine geçip usta gazileri isimleriyle anar. Bu bölümden sonra "Musannif kendü hâlin şerh itdügün beyân ider" başlığıyla birlikte kendi hayatı hakkında açıklayıcı bilgiler verir.
The Joumal of Turkish Studies publishes scholarly studies relating to the Turkish world and to th... more The Joumal of Turkish Studies publishes scholarly studies relating to the Turkish world and to the cultural regions with which the Turks have had relations over the course of their history. The Journal of Turkish Studies and Sources of Oriental Languages and Literatures are published annually.