Eren Pilgir | Marmara University (original) (raw)

Uploads

Papers by Eren Pilgir

Research paper thumbnail of Ebû Dâvûd’un Sünen’inde Yer Alan Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât Üzerine Kıraat İlmi Açısından Bir Değerlendirme: ʿAvnu’l-maʿbûd Örneği

Müslümanlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra Kur’ân-ı Kerim’i anlamada birtakım proble... more Müslümanlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra Kur’ân-ı Kerim’i anlamada birtakım problemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Bu durumun ortaya çıkmasında; Kur’an ve hadislerin sabitesini korumasına rağmen onların hitap ettiği insanlar ve o insanların zihni düzeyinin farklılaşması, Müslümanlar arasında birtakım problemlerin yaşanması, İslam coğrafyasının genişlemesi sebebiyle onların farklı milletlerle karşılaşmaları ve bu duruma binaen Arap dilinin eskiye nazaran otantikliğini kaybetmesi etkili olmuştur. Bu nedenle olsa gerek bir taraftan Kur’ân bütün yönleriyle incelenirken diğer taraftan hadislerin tespiti yapılmıştır. Böylece hicrî II. yüzyıl boyunca kelam, tefsir, kıraat, hadis, fıkıh ve tasavvuf gibi dinî disiplinler ilk klasiklerini üreterek müstakil birer disiplin hâline gelmeye başlamıştır. Ancak zikri geçen ilim dalları her ne kadar müstakilleşmiş olsa da birbirlerinden istifade etmeyi sürdürmüşlerdir. Ayrıca bu disiplinlerden her biri bir başka disipline malzeme sunmaya devam etmiştir. Bunların başında ise hadis ve kıraat ilmi gelmektedir. Zira Hadis ilmi, kıraat ilmine temel olarak iki konuda kaynaklık etmektedir. Bunlardan ilki kıraat ilminin kaynağı yedi harf ruhsatı ile alakalı rivayetler, ikincisi ise hem usûl hem de ferşî farlılıkları barındıran bilgilerin yer aldığı Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât bölümüdür. Yedi harf ile alakalı rivayetler, kıraatlerin mahiyetinin anlaşılması ve yedi harf-kıraat ilişkisinin ortaya konulması açısından kıraat ilminin birincil kaynağı olmuştur. Bu sebeple ilk dönemden itibaren kıraat ilmiyle meşgul olanlar söz konusu yedi harf rivayetlerini değerlendirerek bir sonuca varmaya çalışmışlardır. Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât ise bab başlığı olarak kütüb-i sitte içerisinde Ebû Dâvûd’un (öl. 275/889) ve Tirmiẕî’nin (öl. 279/892) Sünen’inde yer almaktadır. İlgili eserlerde Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât başlığı altında var olan bilgiler, genelde bu eserlerin şerhlerinden istifade edilerek okunmaktadır. Ancak söz konusu çalışmaların çoğunlukla hadis âlimleri tarafından şerh edilmesi bu eserleri yer yer bazı eksikliklerle muallel kılmaktadır. Zira hadis kitaplarında var olan birikim tefsir, fıkıh, kelam, tasavvuf ve kıraat gibi farklı alanlara dairdir. Binaenaleyh bu çalışmada, Ebû Dâvûd’un Sünen’i üzerine ʿAvnu’l-maʿbûd adlı şerh yazan Şemsü’l-Ḥaḳḳ b. Emîr ʿAlî el-ʿAẓîmâbâdî’nin (öl. 1329/1911) Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât başlığı altında yer verdiği bilgilerin kıraat ilmi açısından tahlîli amaçlanmıştır. Çalışmanın bir diğer amacı ise hadis edebiyatının önde gelen metinlerinden biri olan Sünen’i ʿAvnu’l-maʿbûd şerhi üzerinden takip eden kişilere, bu bölümde geçen izahları kısmen tashihe tabi tutarak daha sahih bir bakış açısı sunmak ve temel hadis kitaplarında var olan rivayetlerin alanında uzman kişiler tarafından şerh edilmesi gerektiğine dikkat çekerek daha derinlikli çalışmaların yapılmasına alan açmaktır. Bu inceleme ile beraber hadis kitapları üzerine eser kaleme alan şarihlerin, şerh ettikleri bölümlerde yetkin olmamalarının ortaya çıkardığı olumsuzlukların hangi boyutta olduğuna işaret edilmiştir. Bu çerçevede makalede ilk olarak ʿAẓîmâbâdî’nin kısa da olsa biyografisine yer verilmiştir. Ardından onun ʿAvnu’l-maʿbûd adlı eserinde takip ettiği yöntemin tahlili yapılmıştır. Kıraat ilmi açısından herhangi bir yöntem belirlemeden şerh yaptığı görülen ʿAẓîmâbâdî, klasik ve modern şerhlerin aksine bölüme giriş mahiyetinde de bilgi vermemiştir. Ḳâsım b. Fîrruh eş-Şâṭıbî’nin (öl. 590/1194) yazdığı ve yedi kıraat tedrisatının temel eserlerinden olan Ḥirzü’l-emânî ve vechü’t-tehânî üzerine kaleme alınan Ġays̱ü’n-nefʿ fi’l-ḳırâʾâti’s-sebʿ adlı eser hariç kıraat kaynağı kullanmayan müellifin daha çok sözlük ve tefsirlerden istifade ettiği tespit edilmiştir. Yazarın söz konusu eserleri de düzensiz kullandığı görülmüştür. Tüm bu eksiklikler ʿAẓîmâbâdî’nin şerh esnasında birbiriyle çelişkili bilgiler sunmasına ve yanlış bilgiler aktarmasına sebep olmuştur. Sonuç olarak kıraat ilmi açısından düzensiz ve sathi bir şerh ile karşı karşıya kalınmıştır.

Research paper thumbnail of HİRZÜ'L-EMĀNĪ BAĞLAMINDA ORTAYA ÇIKAN TAHRÎRÂT EDEBİYATI'NIN TESPİT VE TAHLİLİ Evaluation and Analysis of Tahrīrāt Literatures Which Emerges in the Context of Hirz al-amānī

Hz. Peygamber (s.a.s) Kur’ân-ı Kerim’in talimini sahâbesine yedi harf ruhsatı çerçevesinde yapmış... more Hz. Peygamber (s.a.s) Kur’ân-ı Kerim’in talimini sahâbesine yedi harf ruhsatı çerçevesinde yapmıştır. Dolayısıyla her sahâbî aynı kıraati talim etmemiş ve her biri kendi kıraatini bir diğer sahâbînin öğrendiği kıraatle karıştırmadan Kur’ân-ı Kerim’i tilavet etmiştir. Tatbik edilen bu usûl, kıraat ilminin müstakil bir disiplin olmasından sonra kaleme alınan eserlerde yer alan tarîklerin birbirine karışmasını engellemek için de uygulanmıştır. İşte bu yönteme ‘tahrîrât’ adı verilmiştir. Kıraat ilminin en bakir alanlarından olan tahrîrât, İbnü’l-Cezerī’nin (öl. 833/1429) en-Neşr fi’l-ḳırāʾāti’l-ʿaşr ve Ṭayyibetü’n-neşr fi’l-ḳırāʾāti’l-ʿaşr adlı eserlerinde yaklaşık bin tarîke yer vermesi sebebiyle aşere-i kübrâ üzerine yoğunlaşmıştır. Zira bu iki eserin içerdiği tarîk sayısının fazla olması tahrîrâtla alakalı daha fazla konuya yer verilmesini gerektirmiştir. Ancak dar çerçevede de olsa yedi kıraat ve aşere-i suğrâ ile alakalı tahrîrât edebiyatı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada Ḳāsım b. Fīrruh eş-Şāṭıbī’nin (öl. 590/1194) yazdığı ve yedi kıraat tedrisatının temel eserlerinden olan Ḥirzü’l-emānī ve vechü’t-tehānī üzerine kaleme alınmış tahrîrât eserlerinin tespiti ve tahlili amaçlanmıştır. Bu bağlamda ayrıca Ḥirzü’l-emānī özelinde kaleme alınan tahrîrât eserlerinin içeriği “eimmeten” (أئمة), “yebsuṭ” (يبسط) ve “besṭaten” (بسطة) örnekleri üzerinden değerlendirilerek ilgili eserlerin bir bütünlük arz edip etmediğinin ortaya konulması hedeflenmiştir.

Research paper thumbnail of Ḥirzu'l-Emānī'nin Kıraat Tedrisatındaki Serencamı

Yedi kıraat ekolü, İbn Mucāhid'in (ö.324/936) kıraatleri yedi ile sınırlamasıyla vücut bulmuştur.... more Yedi kıraat ekolü, İbn Mucāhid'in (ö.324/936) kıraatleri yedi ile sınırlamasıyla vücut bulmuştur. Bu ekol daha çok Endülüslü alimlerin kaleme aldığı eserlerle ön planda olmuştur. Endülüs'ün kıraat birikimini yansıtan temel eserlerin başında ise Ebū ʿAmr ed-Dānī'nin (ö.444/1053) et-Teysīr fī'l-Kırāʾāti's-Sebʿ adlı eseri gelmektedir. El-Ḳ āsım b. Fīrruh eş-Şāṭıbī (ö.590/1194) bu eseri Ḥirzu'l-Emānī ve Vechu't-Tehānī adıyla nazma dökmüştür. Bu çalışmamızda Ḥirzu'l-Emānī'nin yöntem tahlilinden ziyade kıraat tarihindeki serencamına odaklanılmıştır. Bu bağlamda makalede, Hirzu'l-Emānī'nin tarih boyunca kıraat tedrisatında tercih edilmesinin temel nedenleri tespit edilmiş ve 19. asırdan itibaren ülkemizde kıraat tedrisatında niçin okutulmadığının cevabı aranmıştır. Böylece Türkiye'deki mevcut kıraat eğitiminin verimliliğinin sorgulanması amaçlanmıştır.

Research paper thumbnail of Abdülfettâh el-Mersafî'nin Tahrîrât İlmindeki Yeri: Şerhu'd-Dürreti'l-Mudıyye Örneği The Place of 'Abd al-Fattāḥ al-Marsafī in the Knowledge of Taḥrīrāt: the Case of Sharḥ al-Durra al-Muḍiyya

Ebû Amr ed-Dânî’nin (ö. 444/1053) kaleme aldığı et-Teysîr fi’l-kırââti’s-seb‘ adlı kitabı ve Şâtı... more Ebû Amr ed-Dânî’nin (ö. 444/1053) kaleme aldığı et-Teysîr fi’l-kırââti’s-seb‘ adlı kitabı ve Şâtıbî’nin (ö. 590/1194) bu eseri Hırzü’l-emânî ve vechü’t-tehânî adıyla nazmettiği çalışması, İbn Mücâhid’in (ö. 324/936) kıraatleri yedi ile sınırlaması sonrasında yedi kıraat tedrisatının iki ana kaynağı olmuştur. Kıraat tedrisatının pratikte bu eserlerle sınırlı kalması sebebiyle insanlar, et-Teysîr ve Hırzü’l-emânî dışında kıraat birikimi olmadığı vehmine kapılmışlar hatta daha da ileri giderek kıraat ilmini bu iki eserden ibaret zannetmişlerdir. İbnü’l-Cezerî (ö. 833/1429) bu durumun farkına varmış ve kıraat tarîklerini genişçe ele aldığı en-Neşr fî’l-kırââti’l-aşr’ı telif etmiştir. O, bu eserini ilk önce Takrîbü’n-Neşr adıyla özetlemiş, daha sonra Tayyibetü’n-Neşr adıyla manzum hâle getirmiştir. en-Neşr ve Tayyibetü’n-Neşr’deki tarîklerin et-Teysîr ve Hırzü’l-emânî’ye göre çok geniş olması, İbnü’l-Cezerî’nin et-Teysîr’i on kıraate tamamlamak için Tahbîru’t-Teysîr adlı eserini, Hırzü’l-emânî’yi on kıraate tamamlamak içinse ed-Dürretü’l-mudıyye adlı eserini yazmasını icap ettirmiştir. İbnü’l-Cezerî’nin Tahbîru’t-Teysîr ve ed-Dürretü’l-mudıyye’yi yazmasıyla birlikte kıraat ilmi tedrisatında farklı tarîkler oluşmuştur. ed-Dürretü’l-mudıyye ve Hırzü’l-emânî’yi ana kaynak olarak kabul eden Mısır Tarîki, Tahbîru’t-Teysîr ve et-Teysîr’i ikincil kaynak olarak kullanmıştır. Tahbîru’t-Teysîr ve et-Teysîr’i ana kaynak olarak kabul eden İstanbul Tarîki ise ed-Dürretü’l-mudıyye ve Hırzü’l-emânî’yi ikincil kaynak olarak kullanmıştır. Her iki tarîk de aşru’s-suğra olarak isimlendirilmiştir. İbnü’l-Cezerî’nin en-Neşr, Takrîbü’n-Neşr ve Tayyibetü’n-Neşr adlı eserlerinin muhtevasına gelince bu eserler de aşru’l-kübrâ müfredatının içeriğini oluşturmuştur. Ayrıca Türkiye’de aşru’s-suğrâ “Aşere”, aşru’l-kübrâ da “Takrîb-Tayyibe” olarak isimlendirilmiştir.
Kıraat ilminin en önemli alanlarından biri olan tahrîrât ilmi, rivayet kapsamları sınırlı olduğu için Hırzü’l-emânî ve ed-Dürretü’l-mudıyye’de oldukça dar çerçevede kalmıştır. Bununla birlikte tahrîrât ilmi, İbnü’l-Cezerî’nin en-Neşr ve bu eserin manzum hâli Tayyibetü’n-Neşr’i telif etmesiyle birlikte daha geniş yelpazede ele alınmaya başlamıştır. Zira İbnü’l-Cezerî bu iki eserinde yaklaşık bin tarîke yer vermiştir. Dolayısıyla İbnü’l-Cezerî’nin bu eserlerini kaleme alması sonrasında rivayet ve tarîklerde ortaya çıkabilecek karışıklığın önüne geçmek amacıyla tahrîrât ekolleri teşekkül etmiş, bunlar arasında “Mansûrî Ekolü” ve “İzmîrî Ekolü” ön plana çıkmış ve her iki ekolle alakalı tahrîrât edebiyatı oluşmuştur. Bu iki ana ekolden Mansûrî ekolünde İbnü’l-Cezerî’nin çizgisinden çıkılmamış ve genel olarak tahrîrât tedrisatı Tahrîru’t-turuk ve’r-rivâyât fî’l-kırâât ve Hallü mücmelâti’t-Tayyibe adlı eserler üzerinden takip edilmiştir. İzmîrî ekolünde ise İbnü’l-Cezerî’nin yönteminin dışına çıkılmış ve çoğunlukla tahrîrât tedrisatı Umdetü’l-irfân ve Bedâi‘u’l-burhân üzerinden yapılmıştır. İzmîrî ekolünün takipçilerinden Muhammed b. Ahmed el-Mütevellî (ö. 1313/1895), hayatının ilk dönemlerinde İbnü’l-Cezerî’nin eserlerinden etkilendiğini ve onun tahrîrât anlayışını benimsediğini ifade etmiştir. Ancak o, İzmîrî’nin tahrîrât anlayışına muttali olduktan sonra açıkça onun çizgisini takip etmeye başladığını söylemiştir. Buna rağmen Mütevellî er-Ravdu’n-nadîr ve Fethu’l-Kerîm adlı eserlerinde yer yer mensubu olduğu ekolün görüşlerinin dışına çıkmıştır. Öyle ki bazen ekolün kurucusu olan Mustafa b. Abdurrahman el-İzmîrî’yi (ö. 1155/1742) eleştirmekten de geri durmamıştır. Bu sebeple Mütevellî’nin tahrîrâttaki yaklaşımını farklı bir ekol olarak değerlendirenler olmuştur. Tahrîrâtla alakalı Türkiye’de yapılan akademik çalışmalarda ise tahrîrât ilminin ortaya çıkışına, tahrîrât ekollerine ve tahrîrât edebiyatına yoğunlaşılmıştır. Söz konusu bu çalışmaların aynı bakış açısı üzerine yoğunlaşması ve son dönem kıraat âlimlerinin tahrîrât ekollerinden hangisine daha yakın olduğunu tespit edecek çalışmaların henüz kaleme alınmamış olması bizi bu makaleyi yazmaya yönlendiren ilk husus olmuştur. Bu konu üzerine eğilmemizi gerekli kılan diğer mevzu ise İbnü’l-Cezerî’nin ed-Dürretü’l-mudıyye adlı eserini hangi gerekçelerle yazdığının net bir şekilde tespit edilmemiş olması ve onun bu eseri üzerine yazılan tahrîrât eserlerinin mahiyetinin henüz ortaya konulmamış olmasıdır. Tüm bunlarla birlikte ed-Dürretü’l-mudıyye üzerine yapılan şerhlerde tahrîrâtla alakalı konulara yer verilmiş olması, bu şerhlerin tahrîrât ilmi açısından değerlendirilmesini de gerekli kılmaktadır. Zira ed-Dürretü’l-mudıyye üzerine şerh yazan hemen her âlim, bir taraftan bu eserin şerhini yaparken öte yandan şerh esnasında kıraat ilmiyle alakalı var olan birikimini ortaya koymuştur. Bu bağlamda ed-Dürretü’l-mudıyye üzerine yazılan şerhler arasından Abdülfettâh el-Mersafî’nin (ö. 1989) Şerhu’d-Dürreti’l-mudıyye adlı şerhinin usûl kısmı incelenmiş ve bu kısımda şerh için nasıl bir yöntem takip ettiği irdelenmiştir. Daha sonra müellifin tahrîrâtla alakalı yapmış olduğu değerlendirmeler ele alınmıştır. Yapılan inceleme sonucunda Mersafî’nin İzmîrî-Mütevellî çizgisini takip ettiği; yani azimet ehlinden olduğu, İzmîrî ile Mütevellî’nin farklı düşündüğü hususlarda ise Mütevellî’nin değerlendirmelerini tercih ettiğini tespit edilmiştir.
Bu makalede, Mersafî’nin tahrîrâtçı kimliğinin tespitinin yanı sıra tahrîrât ekollerinin takip ettikleri yöntemler, bu ekolleri temsil eden eserlerden hangilerinin nerelerde takip edildiği, İbnü’l-Cezerî’nin ed-Dürretü’l-mudıyye adlı eserini hangi sebebe binaen kaleme aldığı ve bu eser üzerine tahrîrâtla alakalı yazılan eserlerin neler olduğu ele alınmıştır.

Book Reviews by Eren Pilgir

Research paper thumbnail of Shady Hekmat Nasser The Second Canonization of the Qurʾan 324 936 Ibn Mujahid and the Founding of the Seven Readings

Until the 4th (10th) century, Qirāʾāt were in circulation without any restriction. It was Ibn Muj... more Until the 4th (10th) century, Qirāʾāt were in circulation without any restriction. It was Ibn Mujāhid (d. 324/936) who first limited them numerically. Therefore, Ibn Mujāhid’s mentioned action has prompted both Eastern and Western scholars to thoroughly examine his work, the book called Kitāb al-Sabʿa. In this context, one of the books taken into consideration is Nasser’s work titled The Second Canonization of the Qurʾān (324/936): Ibn Mujāhid and the Founding of the Seven Readings.

Research paper thumbnail of Kitap Değerlendirme

Recep Koyuncu. Kıraat İlminde Tahrîrât: Mustafa el-İzmîrî ve ‘Umdetü’l-‘İrfân Adlı Eseri (Edisyon Kritik). İstanbul: Hikmetevi Yayınları, 2021, 264 Sayfa., 2021

"Tarîk ve rivayetlerde ortaya çıkabilecek telfîk ve terkîblerin önlenmesini sağlamak" şeklinde t... more "Tarîk ve rivayetlerde ortaya çıkabilecek telfîk ve terkîblerin önlenmesini sağlamak" şeklinde tarif edebileceğimiz tahrîrât, İbnü'l-Cezerî'nin (ö. 833/1429) en-Neşr fi'l-kırâ' âti'l-aşr adlı eserinde kıraat birikimi adına geniş bir kaynakça kullanarak yaklaşık bin tarike yer vermesi sebebiyle farklı bir boyut kazanmıştır. Söz konusu tariklerin çokluğu tahrîrâtın daha geniş zeminde ele alınmasını sağlamış ve kıraat ilminde tahrîrâta dair geniş bir literatür ortaya çıkmıştır. Ülkemizde tahrîrât hakkında bazı akademik çalışmalar yapılmışsa da bu çalışmalar ilgili ilmi ana hatlarıyla tasvirin ötesine geçebilmiş değildir. Bu bağlamda artık yüzeysel çalışmaların yerini tahrîrât geleneği hakkında ortaya çıkan ekollerin yöntem tahlilinin yapılmasına ve sahanın önemli eserlerindeki görüşlerin bir bütünlük arz edip etmediğinin incelenmesine bırakması gerekir. Koyuncu'nun, sahadaki ilk çalışmalardan kabul edilecek kitabı, tahrîrâttaki "İzmîrî Ekolü"nün kurucusu Mustafa b. Abdirrahman el-İzmîrî'nin (ö. 1154/1741) Umdetü'l-irfân ve bu eserin şerhi olan Bedâi'u'l-burhân'ı mercek altına almayı hedefliyor (s. 13). 1 Bu yazıda eser, ana kurgusu takip edilerek bazı açılardan tahlil edilecektir.

Books by Eren Pilgir

Research paper thumbnail of Kıraat Edebiyatında ve Tedrisatında Manzum Eser Geleneği: Ḥirzu’l-Emānī Örneği

Fecr Yayınları, 2024

Bu kitap, eş-Şiʿru’t-taʿlīmī’nin İslamî ilimlerde eğitim metodu olarak kullanılmaya başlamasını v... more Bu kitap, eş-Şiʿru’t-taʿlīmī’nin İslamî ilimlerde eğitim metodu olarak kullanılmaya başlamasını ve akabinde kıraat alanında yazılan manzum eserleri tespit etmeyi, İbn Mücāhid’in temellerini attığı yedi kıraat ekolünü en iyi temsil eden eserlerden biri olan ve kaleme alındığı günden itibaren kıraat alanında baskın bir rol üstlenen İmam Şāṭıbī’nin (ö. 590/1194) Ḥirzu’l-emānī’sini hem metot hem de içerik açısından tetkik etmeyi ve son olarak Osmanlı’nın son dönemlerinde ve günümüz Türkiye’sinde neden müfredatlarda birçok manzum kıraat eserinin yer almadığını konu edinmektedir. Yapılan incelemelerin sonucunda kıraat alanında yazılan manzum eserlerin İslamî disiplinler arasında daha geniş bir uygulama alanı bulduğunu iddia etmek yanlış olmayacaktır. Ayrıca bu çalışma, bir taraftan Ḥirzu’l-emānī’nin muhteva ve metot analiziyle Şāṭıbī’nin et-Teysīr’i nazma dökmekle kalmadığını gözler önüne sererken, diğer taraftan da bu eseri alanda kaleme alınan diğer eserlerle karşılaştırma imkânı sunmaktadır. Çalışmamızda ayrıca Osmanlı’nın son dönemlerinde ve günümüzde ne yazık ki kıraat talebelerinin metin ezberi noktasında tembellik göstermeleri sebebiyle hem Ḥirzu’l-emānī’nin hem de nispeten diğer eserlerin yavaş yavaş ezberlenmesinin bırakıldığı saptanmıştır. Buna aynı dönemlerde kıraat ilmine duyulan ilginin azalmış olması da eklenebilir. Tüm bu hususlar muvacehesinde hem DİB Haseki Eğitim Merkezleri’nde hem İlahiyat Fakülteleri Kıraat Anabilim Dallarında —Muḥammed Emīn Efendī’nin de ifade ettiği gibi— kıraat alanında yazılan manzumelerin hiç olmazsa uṣūl bölümlerinin ezberlenmesi teklif edilmiştir. Ayrıca alanın uzmanları tarafından da önerilen dereceli (7, 10/ʿaşere-i ṣuġrā, 10/ ʿaşere-i kubrā) kıraat eğitiminin de gündeme alınmasının altı çizilmiştir. Son olarak ifade etmek isteriz ki çalışma boyunca manzum eserlerin ezberlenmesine olan vurgumuz asla alanda yer alan problemli meselelerin göz ardı edilmesinden değil, aksine kıraat eğitimini hem tarihiyle hem de eğitim-öğretim sistemiyle incelemenin alanın problemli meselelerini ele almada kolaylık sunacağına olan kanaatimizden ileri gelmektedir.

Research paper thumbnail of Kıraat-Hadis İlişkisine Dair Çalışmalar ve Düşündürdükleri

Kıraat-Hadis İlişkisine Dair Çalışmalar ve Düşündürdükleri, 2023

Söz konusu tedvin süreci ile beraber hemen her bir dinî disiplin klasiklerini üretmiş 4 ve termin... more Söz konusu tedvin süreci ile beraber hemen her bir dinî disiplin klasiklerini üretmiş 4 ve terminolojisini yavaş yavaş oluşturmaya başlamıştır. Her ne kadar İslamî ilimler müstakil disiplinler olarak birbirinden ayrılsa da onların 2 Bu bağlamda Bedrüddîn ez-Zerkeşî'nin (ö. 794/1392) el-İcâbe li îrâdi mâ İstedrakethü Âʿişe ale's-sahâbe adlı eserine bakılabilir. Adı geçen çalışma Hz.

Research paper thumbnail of ḲĀSIM b. FĪRRUH eş-ŞĀṬIBĪ (Ö. 590/1194) (Hayatı ve Kıraat Tedrisatına Etkisi)

Thesis Chapters by Eren Pilgir

Research paper thumbnail of KIRAAT EDEBİYATINDA VE TEDRİSATINDA  MANZUM ESER GELENEĞİ: HIRZU’L-EMÂNÎ ÖRNEĞİ

II ve Hırzu'l-Emânî özelinde Türkiye'de manzum eserlerin ne denli kıraat tedrisatında dikkate alı... more II ve Hırzu'l-Emânî özelinde Türkiye'de manzum eserlerin ne denli kıraat tedrisatında dikkate alındığını gözler önüne sermektir.

Research paper thumbnail of Ebû Dâvûd’un Sünen’inde Yer Alan Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât Üzerine Kıraat İlmi Açısından Bir Değerlendirme: ʿAvnu’l-maʿbûd Örneği

Müslümanlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra Kur’ân-ı Kerim’i anlamada birtakım proble... more Müslümanlar, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra Kur’ân-ı Kerim’i anlamada birtakım problemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Bu durumun ortaya çıkmasında; Kur’an ve hadislerin sabitesini korumasına rağmen onların hitap ettiği insanlar ve o insanların zihni düzeyinin farklılaşması, Müslümanlar arasında birtakım problemlerin yaşanması, İslam coğrafyasının genişlemesi sebebiyle onların farklı milletlerle karşılaşmaları ve bu duruma binaen Arap dilinin eskiye nazaran otantikliğini kaybetmesi etkili olmuştur. Bu nedenle olsa gerek bir taraftan Kur’ân bütün yönleriyle incelenirken diğer taraftan hadislerin tespiti yapılmıştır. Böylece hicrî II. yüzyıl boyunca kelam, tefsir, kıraat, hadis, fıkıh ve tasavvuf gibi dinî disiplinler ilk klasiklerini üreterek müstakil birer disiplin hâline gelmeye başlamıştır. Ancak zikri geçen ilim dalları her ne kadar müstakilleşmiş olsa da birbirlerinden istifade etmeyi sürdürmüşlerdir. Ayrıca bu disiplinlerden her biri bir başka disipline malzeme sunmaya devam etmiştir. Bunların başında ise hadis ve kıraat ilmi gelmektedir. Zira Hadis ilmi, kıraat ilmine temel olarak iki konuda kaynaklık etmektedir. Bunlardan ilki kıraat ilminin kaynağı yedi harf ruhsatı ile alakalı rivayetler, ikincisi ise hem usûl hem de ferşî farlılıkları barındıran bilgilerin yer aldığı Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât bölümüdür. Yedi harf ile alakalı rivayetler, kıraatlerin mahiyetinin anlaşılması ve yedi harf-kıraat ilişkisinin ortaya konulması açısından kıraat ilminin birincil kaynağı olmuştur. Bu sebeple ilk dönemden itibaren kıraat ilmiyle meşgul olanlar söz konusu yedi harf rivayetlerini değerlendirerek bir sonuca varmaya çalışmışlardır. Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât ise bab başlığı olarak kütüb-i sitte içerisinde Ebû Dâvûd’un (öl. 275/889) ve Tirmiẕî’nin (öl. 279/892) Sünen’inde yer almaktadır. İlgili eserlerde Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât başlığı altında var olan bilgiler, genelde bu eserlerin şerhlerinden istifade edilerek okunmaktadır. Ancak söz konusu çalışmaların çoğunlukla hadis âlimleri tarafından şerh edilmesi bu eserleri yer yer bazı eksikliklerle muallel kılmaktadır. Zira hadis kitaplarında var olan birikim tefsir, fıkıh, kelam, tasavvuf ve kıraat gibi farklı alanlara dairdir. Binaenaleyh bu çalışmada, Ebû Dâvûd’un Sünen’i üzerine ʿAvnu’l-maʿbûd adlı şerh yazan Şemsü’l-Ḥaḳḳ b. Emîr ʿAlî el-ʿAẓîmâbâdî’nin (öl. 1329/1911) Kitâbü’l-Ḥurûf ve’l-Ḳırâʾât başlığı altında yer verdiği bilgilerin kıraat ilmi açısından tahlîli amaçlanmıştır. Çalışmanın bir diğer amacı ise hadis edebiyatının önde gelen metinlerinden biri olan Sünen’i ʿAvnu’l-maʿbûd şerhi üzerinden takip eden kişilere, bu bölümde geçen izahları kısmen tashihe tabi tutarak daha sahih bir bakış açısı sunmak ve temel hadis kitaplarında var olan rivayetlerin alanında uzman kişiler tarafından şerh edilmesi gerektiğine dikkat çekerek daha derinlikli çalışmaların yapılmasına alan açmaktır. Bu inceleme ile beraber hadis kitapları üzerine eser kaleme alan şarihlerin, şerh ettikleri bölümlerde yetkin olmamalarının ortaya çıkardığı olumsuzlukların hangi boyutta olduğuna işaret edilmiştir. Bu çerçevede makalede ilk olarak ʿAẓîmâbâdî’nin kısa da olsa biyografisine yer verilmiştir. Ardından onun ʿAvnu’l-maʿbûd adlı eserinde takip ettiği yöntemin tahlili yapılmıştır. Kıraat ilmi açısından herhangi bir yöntem belirlemeden şerh yaptığı görülen ʿAẓîmâbâdî, klasik ve modern şerhlerin aksine bölüme giriş mahiyetinde de bilgi vermemiştir. Ḳâsım b. Fîrruh eş-Şâṭıbî’nin (öl. 590/1194) yazdığı ve yedi kıraat tedrisatının temel eserlerinden olan Ḥirzü’l-emânî ve vechü’t-tehânî üzerine kaleme alınan Ġays̱ü’n-nefʿ fi’l-ḳırâʾâti’s-sebʿ adlı eser hariç kıraat kaynağı kullanmayan müellifin daha çok sözlük ve tefsirlerden istifade ettiği tespit edilmiştir. Yazarın söz konusu eserleri de düzensiz kullandığı görülmüştür. Tüm bu eksiklikler ʿAẓîmâbâdî’nin şerh esnasında birbiriyle çelişkili bilgiler sunmasına ve yanlış bilgiler aktarmasına sebep olmuştur. Sonuç olarak kıraat ilmi açısından düzensiz ve sathi bir şerh ile karşı karşıya kalınmıştır.

Research paper thumbnail of HİRZÜ'L-EMĀNĪ BAĞLAMINDA ORTAYA ÇIKAN TAHRÎRÂT EDEBİYATI'NIN TESPİT VE TAHLİLİ Evaluation and Analysis of Tahrīrāt Literatures Which Emerges in the Context of Hirz al-amānī

Hz. Peygamber (s.a.s) Kur’ân-ı Kerim’in talimini sahâbesine yedi harf ruhsatı çerçevesinde yapmış... more Hz. Peygamber (s.a.s) Kur’ân-ı Kerim’in talimini sahâbesine yedi harf ruhsatı çerçevesinde yapmıştır. Dolayısıyla her sahâbî aynı kıraati talim etmemiş ve her biri kendi kıraatini bir diğer sahâbînin öğrendiği kıraatle karıştırmadan Kur’ân-ı Kerim’i tilavet etmiştir. Tatbik edilen bu usûl, kıraat ilminin müstakil bir disiplin olmasından sonra kaleme alınan eserlerde yer alan tarîklerin birbirine karışmasını engellemek için de uygulanmıştır. İşte bu yönteme ‘tahrîrât’ adı verilmiştir. Kıraat ilminin en bakir alanlarından olan tahrîrât, İbnü’l-Cezerī’nin (öl. 833/1429) en-Neşr fi’l-ḳırāʾāti’l-ʿaşr ve Ṭayyibetü’n-neşr fi’l-ḳırāʾāti’l-ʿaşr adlı eserlerinde yaklaşık bin tarîke yer vermesi sebebiyle aşere-i kübrâ üzerine yoğunlaşmıştır. Zira bu iki eserin içerdiği tarîk sayısının fazla olması tahrîrâtla alakalı daha fazla konuya yer verilmesini gerektirmiştir. Ancak dar çerçevede de olsa yedi kıraat ve aşere-i suğrâ ile alakalı tahrîrât edebiyatı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada Ḳāsım b. Fīrruh eş-Şāṭıbī’nin (öl. 590/1194) yazdığı ve yedi kıraat tedrisatının temel eserlerinden olan Ḥirzü’l-emānī ve vechü’t-tehānī üzerine kaleme alınmış tahrîrât eserlerinin tespiti ve tahlili amaçlanmıştır. Bu bağlamda ayrıca Ḥirzü’l-emānī özelinde kaleme alınan tahrîrât eserlerinin içeriği “eimmeten” (أئمة), “yebsuṭ” (يبسط) ve “besṭaten” (بسطة) örnekleri üzerinden değerlendirilerek ilgili eserlerin bir bütünlük arz edip etmediğinin ortaya konulması hedeflenmiştir.

Research paper thumbnail of Ḥirzu'l-Emānī'nin Kıraat Tedrisatındaki Serencamı

Yedi kıraat ekolü, İbn Mucāhid'in (ö.324/936) kıraatleri yedi ile sınırlamasıyla vücut bulmuştur.... more Yedi kıraat ekolü, İbn Mucāhid'in (ö.324/936) kıraatleri yedi ile sınırlamasıyla vücut bulmuştur. Bu ekol daha çok Endülüslü alimlerin kaleme aldığı eserlerle ön planda olmuştur. Endülüs'ün kıraat birikimini yansıtan temel eserlerin başında ise Ebū ʿAmr ed-Dānī'nin (ö.444/1053) et-Teysīr fī'l-Kırāʾāti's-Sebʿ adlı eseri gelmektedir. El-Ḳ āsım b. Fīrruh eş-Şāṭıbī (ö.590/1194) bu eseri Ḥirzu'l-Emānī ve Vechu't-Tehānī adıyla nazma dökmüştür. Bu çalışmamızda Ḥirzu'l-Emānī'nin yöntem tahlilinden ziyade kıraat tarihindeki serencamına odaklanılmıştır. Bu bağlamda makalede, Hirzu'l-Emānī'nin tarih boyunca kıraat tedrisatında tercih edilmesinin temel nedenleri tespit edilmiş ve 19. asırdan itibaren ülkemizde kıraat tedrisatında niçin okutulmadığının cevabı aranmıştır. Böylece Türkiye'deki mevcut kıraat eğitiminin verimliliğinin sorgulanması amaçlanmıştır.

Research paper thumbnail of Abdülfettâh el-Mersafî'nin Tahrîrât İlmindeki Yeri: Şerhu'd-Dürreti'l-Mudıyye Örneği The Place of 'Abd al-Fattāḥ al-Marsafī in the Knowledge of Taḥrīrāt: the Case of Sharḥ al-Durra al-Muḍiyya

Ebû Amr ed-Dânî’nin (ö. 444/1053) kaleme aldığı et-Teysîr fi’l-kırââti’s-seb‘ adlı kitabı ve Şâtı... more Ebû Amr ed-Dânî’nin (ö. 444/1053) kaleme aldığı et-Teysîr fi’l-kırââti’s-seb‘ adlı kitabı ve Şâtıbî’nin (ö. 590/1194) bu eseri Hırzü’l-emânî ve vechü’t-tehânî adıyla nazmettiği çalışması, İbn Mücâhid’in (ö. 324/936) kıraatleri yedi ile sınırlaması sonrasında yedi kıraat tedrisatının iki ana kaynağı olmuştur. Kıraat tedrisatının pratikte bu eserlerle sınırlı kalması sebebiyle insanlar, et-Teysîr ve Hırzü’l-emânî dışında kıraat birikimi olmadığı vehmine kapılmışlar hatta daha da ileri giderek kıraat ilmini bu iki eserden ibaret zannetmişlerdir. İbnü’l-Cezerî (ö. 833/1429) bu durumun farkına varmış ve kıraat tarîklerini genişçe ele aldığı en-Neşr fî’l-kırââti’l-aşr’ı telif etmiştir. O, bu eserini ilk önce Takrîbü’n-Neşr adıyla özetlemiş, daha sonra Tayyibetü’n-Neşr adıyla manzum hâle getirmiştir. en-Neşr ve Tayyibetü’n-Neşr’deki tarîklerin et-Teysîr ve Hırzü’l-emânî’ye göre çok geniş olması, İbnü’l-Cezerî’nin et-Teysîr’i on kıraate tamamlamak için Tahbîru’t-Teysîr adlı eserini, Hırzü’l-emânî’yi on kıraate tamamlamak içinse ed-Dürretü’l-mudıyye adlı eserini yazmasını icap ettirmiştir. İbnü’l-Cezerî’nin Tahbîru’t-Teysîr ve ed-Dürretü’l-mudıyye’yi yazmasıyla birlikte kıraat ilmi tedrisatında farklı tarîkler oluşmuştur. ed-Dürretü’l-mudıyye ve Hırzü’l-emânî’yi ana kaynak olarak kabul eden Mısır Tarîki, Tahbîru’t-Teysîr ve et-Teysîr’i ikincil kaynak olarak kullanmıştır. Tahbîru’t-Teysîr ve et-Teysîr’i ana kaynak olarak kabul eden İstanbul Tarîki ise ed-Dürretü’l-mudıyye ve Hırzü’l-emânî’yi ikincil kaynak olarak kullanmıştır. Her iki tarîk de aşru’s-suğra olarak isimlendirilmiştir. İbnü’l-Cezerî’nin en-Neşr, Takrîbü’n-Neşr ve Tayyibetü’n-Neşr adlı eserlerinin muhtevasına gelince bu eserler de aşru’l-kübrâ müfredatının içeriğini oluşturmuştur. Ayrıca Türkiye’de aşru’s-suğrâ “Aşere”, aşru’l-kübrâ da “Takrîb-Tayyibe” olarak isimlendirilmiştir.
Kıraat ilminin en önemli alanlarından biri olan tahrîrât ilmi, rivayet kapsamları sınırlı olduğu için Hırzü’l-emânî ve ed-Dürretü’l-mudıyye’de oldukça dar çerçevede kalmıştır. Bununla birlikte tahrîrât ilmi, İbnü’l-Cezerî’nin en-Neşr ve bu eserin manzum hâli Tayyibetü’n-Neşr’i telif etmesiyle birlikte daha geniş yelpazede ele alınmaya başlamıştır. Zira İbnü’l-Cezerî bu iki eserinde yaklaşık bin tarîke yer vermiştir. Dolayısıyla İbnü’l-Cezerî’nin bu eserlerini kaleme alması sonrasında rivayet ve tarîklerde ortaya çıkabilecek karışıklığın önüne geçmek amacıyla tahrîrât ekolleri teşekkül etmiş, bunlar arasında “Mansûrî Ekolü” ve “İzmîrî Ekolü” ön plana çıkmış ve her iki ekolle alakalı tahrîrât edebiyatı oluşmuştur. Bu iki ana ekolden Mansûrî ekolünde İbnü’l-Cezerî’nin çizgisinden çıkılmamış ve genel olarak tahrîrât tedrisatı Tahrîru’t-turuk ve’r-rivâyât fî’l-kırâât ve Hallü mücmelâti’t-Tayyibe adlı eserler üzerinden takip edilmiştir. İzmîrî ekolünde ise İbnü’l-Cezerî’nin yönteminin dışına çıkılmış ve çoğunlukla tahrîrât tedrisatı Umdetü’l-irfân ve Bedâi‘u’l-burhân üzerinden yapılmıştır. İzmîrî ekolünün takipçilerinden Muhammed b. Ahmed el-Mütevellî (ö. 1313/1895), hayatının ilk dönemlerinde İbnü’l-Cezerî’nin eserlerinden etkilendiğini ve onun tahrîrât anlayışını benimsediğini ifade etmiştir. Ancak o, İzmîrî’nin tahrîrât anlayışına muttali olduktan sonra açıkça onun çizgisini takip etmeye başladığını söylemiştir. Buna rağmen Mütevellî er-Ravdu’n-nadîr ve Fethu’l-Kerîm adlı eserlerinde yer yer mensubu olduğu ekolün görüşlerinin dışına çıkmıştır. Öyle ki bazen ekolün kurucusu olan Mustafa b. Abdurrahman el-İzmîrî’yi (ö. 1155/1742) eleştirmekten de geri durmamıştır. Bu sebeple Mütevellî’nin tahrîrâttaki yaklaşımını farklı bir ekol olarak değerlendirenler olmuştur. Tahrîrâtla alakalı Türkiye’de yapılan akademik çalışmalarda ise tahrîrât ilminin ortaya çıkışına, tahrîrât ekollerine ve tahrîrât edebiyatına yoğunlaşılmıştır. Söz konusu bu çalışmaların aynı bakış açısı üzerine yoğunlaşması ve son dönem kıraat âlimlerinin tahrîrât ekollerinden hangisine daha yakın olduğunu tespit edecek çalışmaların henüz kaleme alınmamış olması bizi bu makaleyi yazmaya yönlendiren ilk husus olmuştur. Bu konu üzerine eğilmemizi gerekli kılan diğer mevzu ise İbnü’l-Cezerî’nin ed-Dürretü’l-mudıyye adlı eserini hangi gerekçelerle yazdığının net bir şekilde tespit edilmemiş olması ve onun bu eseri üzerine yazılan tahrîrât eserlerinin mahiyetinin henüz ortaya konulmamış olmasıdır. Tüm bunlarla birlikte ed-Dürretü’l-mudıyye üzerine yapılan şerhlerde tahrîrâtla alakalı konulara yer verilmiş olması, bu şerhlerin tahrîrât ilmi açısından değerlendirilmesini de gerekli kılmaktadır. Zira ed-Dürretü’l-mudıyye üzerine şerh yazan hemen her âlim, bir taraftan bu eserin şerhini yaparken öte yandan şerh esnasında kıraat ilmiyle alakalı var olan birikimini ortaya koymuştur. Bu bağlamda ed-Dürretü’l-mudıyye üzerine yazılan şerhler arasından Abdülfettâh el-Mersafî’nin (ö. 1989) Şerhu’d-Dürreti’l-mudıyye adlı şerhinin usûl kısmı incelenmiş ve bu kısımda şerh için nasıl bir yöntem takip ettiği irdelenmiştir. Daha sonra müellifin tahrîrâtla alakalı yapmış olduğu değerlendirmeler ele alınmıştır. Yapılan inceleme sonucunda Mersafî’nin İzmîrî-Mütevellî çizgisini takip ettiği; yani azimet ehlinden olduğu, İzmîrî ile Mütevellî’nin farklı düşündüğü hususlarda ise Mütevellî’nin değerlendirmelerini tercih ettiğini tespit edilmiştir.
Bu makalede, Mersafî’nin tahrîrâtçı kimliğinin tespitinin yanı sıra tahrîrât ekollerinin takip ettikleri yöntemler, bu ekolleri temsil eden eserlerden hangilerinin nerelerde takip edildiği, İbnü’l-Cezerî’nin ed-Dürretü’l-mudıyye adlı eserini hangi sebebe binaen kaleme aldığı ve bu eser üzerine tahrîrâtla alakalı yazılan eserlerin neler olduğu ele alınmıştır.

Research paper thumbnail of Shady Hekmat Nasser The Second Canonization of the Qurʾan 324 936 Ibn Mujahid and the Founding of the Seven Readings

Until the 4th (10th) century, Qirāʾāt were in circulation without any restriction. It was Ibn Muj... more Until the 4th (10th) century, Qirāʾāt were in circulation without any restriction. It was Ibn Mujāhid (d. 324/936) who first limited them numerically. Therefore, Ibn Mujāhid’s mentioned action has prompted both Eastern and Western scholars to thoroughly examine his work, the book called Kitāb al-Sabʿa. In this context, one of the books taken into consideration is Nasser’s work titled The Second Canonization of the Qurʾān (324/936): Ibn Mujāhid and the Founding of the Seven Readings.

Research paper thumbnail of Kitap Değerlendirme

Recep Koyuncu. Kıraat İlminde Tahrîrât: Mustafa el-İzmîrî ve ‘Umdetü’l-‘İrfân Adlı Eseri (Edisyon Kritik). İstanbul: Hikmetevi Yayınları, 2021, 264 Sayfa., 2021

"Tarîk ve rivayetlerde ortaya çıkabilecek telfîk ve terkîblerin önlenmesini sağlamak" şeklinde t... more "Tarîk ve rivayetlerde ortaya çıkabilecek telfîk ve terkîblerin önlenmesini sağlamak" şeklinde tarif edebileceğimiz tahrîrât, İbnü'l-Cezerî'nin (ö. 833/1429) en-Neşr fi'l-kırâ' âti'l-aşr adlı eserinde kıraat birikimi adına geniş bir kaynakça kullanarak yaklaşık bin tarike yer vermesi sebebiyle farklı bir boyut kazanmıştır. Söz konusu tariklerin çokluğu tahrîrâtın daha geniş zeminde ele alınmasını sağlamış ve kıraat ilminde tahrîrâta dair geniş bir literatür ortaya çıkmıştır. Ülkemizde tahrîrât hakkında bazı akademik çalışmalar yapılmışsa da bu çalışmalar ilgili ilmi ana hatlarıyla tasvirin ötesine geçebilmiş değildir. Bu bağlamda artık yüzeysel çalışmaların yerini tahrîrât geleneği hakkında ortaya çıkan ekollerin yöntem tahlilinin yapılmasına ve sahanın önemli eserlerindeki görüşlerin bir bütünlük arz edip etmediğinin incelenmesine bırakması gerekir. Koyuncu'nun, sahadaki ilk çalışmalardan kabul edilecek kitabı, tahrîrâttaki "İzmîrî Ekolü"nün kurucusu Mustafa b. Abdirrahman el-İzmîrî'nin (ö. 1154/1741) Umdetü'l-irfân ve bu eserin şerhi olan Bedâi'u'l-burhân'ı mercek altına almayı hedefliyor (s. 13). 1 Bu yazıda eser, ana kurgusu takip edilerek bazı açılardan tahlil edilecektir.

Research paper thumbnail of Kıraat Edebiyatında ve Tedrisatında Manzum Eser Geleneği: Ḥirzu’l-Emānī Örneği

Fecr Yayınları, 2024

Bu kitap, eş-Şiʿru’t-taʿlīmī’nin İslamî ilimlerde eğitim metodu olarak kullanılmaya başlamasını v... more Bu kitap, eş-Şiʿru’t-taʿlīmī’nin İslamî ilimlerde eğitim metodu olarak kullanılmaya başlamasını ve akabinde kıraat alanında yazılan manzum eserleri tespit etmeyi, İbn Mücāhid’in temellerini attığı yedi kıraat ekolünü en iyi temsil eden eserlerden biri olan ve kaleme alındığı günden itibaren kıraat alanında baskın bir rol üstlenen İmam Şāṭıbī’nin (ö. 590/1194) Ḥirzu’l-emānī’sini hem metot hem de içerik açısından tetkik etmeyi ve son olarak Osmanlı’nın son dönemlerinde ve günümüz Türkiye’sinde neden müfredatlarda birçok manzum kıraat eserinin yer almadığını konu edinmektedir. Yapılan incelemelerin sonucunda kıraat alanında yazılan manzum eserlerin İslamî disiplinler arasında daha geniş bir uygulama alanı bulduğunu iddia etmek yanlış olmayacaktır. Ayrıca bu çalışma, bir taraftan Ḥirzu’l-emānī’nin muhteva ve metot analiziyle Şāṭıbī’nin et-Teysīr’i nazma dökmekle kalmadığını gözler önüne sererken, diğer taraftan da bu eseri alanda kaleme alınan diğer eserlerle karşılaştırma imkânı sunmaktadır. Çalışmamızda ayrıca Osmanlı’nın son dönemlerinde ve günümüzde ne yazık ki kıraat talebelerinin metin ezberi noktasında tembellik göstermeleri sebebiyle hem Ḥirzu’l-emānī’nin hem de nispeten diğer eserlerin yavaş yavaş ezberlenmesinin bırakıldığı saptanmıştır. Buna aynı dönemlerde kıraat ilmine duyulan ilginin azalmış olması da eklenebilir. Tüm bu hususlar muvacehesinde hem DİB Haseki Eğitim Merkezleri’nde hem İlahiyat Fakülteleri Kıraat Anabilim Dallarında —Muḥammed Emīn Efendī’nin de ifade ettiği gibi— kıraat alanında yazılan manzumelerin hiç olmazsa uṣūl bölümlerinin ezberlenmesi teklif edilmiştir. Ayrıca alanın uzmanları tarafından da önerilen dereceli (7, 10/ʿaşere-i ṣuġrā, 10/ ʿaşere-i kubrā) kıraat eğitiminin de gündeme alınmasının altı çizilmiştir. Son olarak ifade etmek isteriz ki çalışma boyunca manzum eserlerin ezberlenmesine olan vurgumuz asla alanda yer alan problemli meselelerin göz ardı edilmesinden değil, aksine kıraat eğitimini hem tarihiyle hem de eğitim-öğretim sistemiyle incelemenin alanın problemli meselelerini ele almada kolaylık sunacağına olan kanaatimizden ileri gelmektedir.

Research paper thumbnail of Kıraat-Hadis İlişkisine Dair Çalışmalar ve Düşündürdükleri

Kıraat-Hadis İlişkisine Dair Çalışmalar ve Düşündürdükleri, 2023

Söz konusu tedvin süreci ile beraber hemen her bir dinî disiplin klasiklerini üretmiş 4 ve termin... more Söz konusu tedvin süreci ile beraber hemen her bir dinî disiplin klasiklerini üretmiş 4 ve terminolojisini yavaş yavaş oluşturmaya başlamıştır. Her ne kadar İslamî ilimler müstakil disiplinler olarak birbirinden ayrılsa da onların 2 Bu bağlamda Bedrüddîn ez-Zerkeşî'nin (ö. 794/1392) el-İcâbe li îrâdi mâ İstedrakethü Âʿişe ale's-sahâbe adlı eserine bakılabilir. Adı geçen çalışma Hz.

Research paper thumbnail of ḲĀSIM b. FĪRRUH eş-ŞĀṬIBĪ (Ö. 590/1194) (Hayatı ve Kıraat Tedrisatına Etkisi)

Research paper thumbnail of KIRAAT EDEBİYATINDA VE TEDRİSATINDA  MANZUM ESER GELENEĞİ: HIRZU’L-EMÂNÎ ÖRNEĞİ

II ve Hırzu'l-Emânî özelinde Türkiye'de manzum eserlerin ne denli kıraat tedrisatında dikkate alı... more II ve Hırzu'l-Emânî özelinde Türkiye'de manzum eserlerin ne denli kıraat tedrisatında dikkate alındığını gözler önüne sermektir.