Elif Baga | Istanbul Medeniyet University (original) (raw)
Papers by Elif Baga
Nazariyat, 2021
Taqī al-Dīn al-Rāṣid is one of the most important representatives of the Ottoman tradition on mat... more Taqī al-Dīn al-Rāṣid is one of the most important representatives of the Ottoman tradition on mathematical sciences. His research focus being on astronomy, astronomical instruments, mathematics, optics, mechanics, and physics is understood from his surviving works. Taqī al-Dīn's establishment and management of the Istanbul Observatory, which was the first observatory in the Ottoman Empire, made him an important figure in many ways. However, despite the aforementioned importance, the mathematics he learned, taught, produced and used has been a subject for very few studies. The primary way of determining the quality and the level of a work is to look at the kind of tools used for its creation. Therefore, this article will present the edition princeps, the translation and the evaluation of Taqī al-Dīn al-Rāṣid's treatise on algebra, al-Nisab al-mutashākila fī ʻilm al-jabr wa-l-muqābala. It will be presented in the context of the idea that revealing a scientific character and the career of scholars who stand out in mathematical sciences can be possible by analyzing their mathematical works. The nature of the science of algebra, which can be applied to any problem encountered on any subject regardless of geometry or arithmetic, makes this idea more meaningful. For the correct examination of classical mathematical works, first the original text is verified and transformed into a format that provides an easy reading, then it is to be translated into the desired language. Finally a mathematical analysis and historical evaluation are needed to explain the main structure and justification of the content of the article.
Nazariyat, 2021
Takıyyüddin Râsıd (ö. 993/1585), Osmanlı riyâzî ilimler geleneğinin en önemli temsilcilerinden bi... more Takıyyüddin Râsıd (ö. 993/1585), Osmanlı riyâzî ilimler geleneğinin en önemli temsilcilerinden biridir. Günümüze ulaşan eserlerinden araştırmalarını astronomi, astronomi aletleri, matematik, optik, mekanik ve fizik konularında yoğunlaştırdığı anlaşılır. Osmanlı'nın tek rasathanesi olan İstanbul Rasathanesi'ni kurması ve yönetmesi, Râsıd'ı birçok yönden önemli bir figür haline getirmiştir. Ancak mezkûr öneme rağmen onun öğrendiği, öğrettiği, ürettiği ve kullandığı matematik çok az sayıda araştırmaya konu olmuştur. Halbuki yapılan bir işin veya üretilen bir eserin niteliğini ve seviyesini belirlemenin önde gelen yolu, nasıl bir "alet" ile meydana getirildiğine bakmaktır. Dolayısıyla bu makalede, riyâzî ilimlerde tebarüz etmiş bilginlerin ilmî karakteri ve kariyerini ortaya koymanın, matematik eserlerinin tahlilinden geçtiği tezinden yola çıkılarak Takıyyüddin Râsıd 'ın cebir risalesinin editio princeps, tercüme ve değerlendirmesi sunulacaktır. Cebir ilminin, herhangi bir konuda, mikdârî veya adedî fark etmeksizin karşılaşılan tüm problemlere uygulanabilme mizacı, mezkûr tezi ve dolayısıyla makalenin amacını daha anlamlı hale getirir. Klasik matematik eserlerinin sahih bir tetkiki için öncelikle orijinal metnin doğrulanması ve kolay bir okuyuş sağlayacak surete sokulması, ardından söz konusu dile kazandırılması ve son olarak matematiksel tahlil ve tarihsel değerlendirmeye tabi tutulması gerekliliği de makalenin ana yapısı ve muhtevasının gerekçesini açıklar.
Divan: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi , 2021
İlm-i mesâha, İslam Medeniyeti matematikçilerinin kendilerinden önceki medeniyetlerden tevarüs et... more İlm-i mesâha, İslam Medeniyeti matematikçilerinin kendilerinden önceki medeniyetlerden tevarüs ettikleri matematik birikimini iki temel nesne yani, sayı/aded/süreksiz nicelik ve büyüklük/mikdâr/sürekli nicelik etrafında şekillendirmeleri neticesinde meydana gelen dört asli disiplinden biridir. Diğer disiplinlerden hesap ve cebir aded, hendese ise mikdâr etrafında dönerken ilm-i mesâha her iki nesneyi de ilgilendirmesi bakımından farklı bir konuma sahiptir ve bu niteliğiyle o, kendi usûlünü besleyen teorik temeli yanında “ölçerek hesaplama” ana ilkesiyle mühendislik, mimari, şehircilik, askeri teknoloji ve çeşitli sanatların asli aracı konumundadır.
İslam Medeniyetinin tüm ilmi birikimini devralan Osmanlı Medeniyetinin, ilm-i mesâha alanındaki çalışmaları da sahiplendiği ve kendi ihtiyaç, talep ve yönelimleri çerçevesinde devam ettirdiği muhakkaktır. 15. ve 16. asırlardan itibaren mütedavil ilim dili olan Arapça yanında Türkçe matematik telifleri de ortaya çıkmıştır. Araştırmalara göre günümüze ulaşabilen en erken tarihli müstakil Türkçe mesâha kitabı Mecmau‘l-Garâib fi’l-Mesâha bu ilk olma özelliği dolayısıyla bu çalışmanın konusunu oluşturur. Ancak eserin tanıtımından önce bir arka plan sağlamak için genel anlamda Osmanlı matematik geleneği özelde de mesaha geleneği özetlenmiştir. Makalede eserin tanıtımının yapılabilmesi için tarihsel ve matematiksel değerlendirme yöntemi kullanılmıştır. Makalenin dönemin mesâha ilmindeki seviyesini tespit ederek Osmanlı Medeniyeti matematik tarihi çalışmalarına katkı sağlaması yanında eserin alanda bilinen ilk Türkçe çalışma olması hasebiyle Türk dili araştırmalarına da kaynak olması hedeflenmektedir.
Bilimname, 2021
Osmanlı devleti tarih sahnesinde kaldığı uzun süre boyunca ilimden sanata, siyasetten askeriyeye,... more Osmanlı devleti tarih sahnesinde kaldığı uzun süre boyunca ilimden sanata, siyasetten askeriyeye, ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar hemen hemen her yönden önemli tesirlerde bulunmuştur. Buna mukabil, Osmanlı ilim geleneği üzerine yapılan çalışmaların sayısı cüzi seviyededir. Öyle ki, matematik, astronomi, tabii ve tatbiki ilimler, askeriye, coğrafya ve musiki alanlarında ayrı ayrı yayınlanan Osmanlı Literatür Tarihleri hemen hemen tek başvuru kaynağıdır. Matematik ilimler söz konusu olduğunda ise çok daha fazla yeni araştırmaya ihtiyaç duyulduğu görülür. Bundan mülhem bu makalede Osmanlının son dönemine nispetle daha az çalışmaya konu olan klasik döneminde üretilen, öğrenilen, öğretilen, kullanılan, yaygınlaşan ve aktarılan matematiğin yüzeysel bir içeriği, matematikle ilgili bu eylemlerin gerçekleştiği mekanlar ve mezkûr matematiğin yakın ilişkide bulunduğu alanlar hakkında genel bilgiler verilmesi amaçlanmıştır. Böylece matematiğin, Osmanlıyı en iyi temsil eden şehir, yani başkent İstanbul üzerinden günlük yaşamla, şehirle, mimariyle, estetikle, yönetimle, ekonomiyle ne kadar iç içe olduğunun gösterilmesi hedeflenmiştir. Bunun için araştırma, genel bir girişin ardından matematik ilimler, bu ilimlerin üretildiği mekanlar ve matematik ilimlerin ortak çalıştığı ilimler olmak üzere üç ana bölüme ayrılmıştır. İlk bölümde, matematik ilimler çatısı altındaki dönemin en çok kullanılan matematik dalları teorik ve uygulamalı olmak üzere ayrı ayrı ele alınmıştır. İkinci bölümde, matematik ilimlerin öğrenildiği ve öğretildiği mekanlar medreseler, muvakkithaneler, mali kalemler ve İstanbul Rasathanesi alt başlıklarıyla temsil edilmiştir. Son bölümde ise matematik ilimlerin en çok kullanıldığı alanlar mimari ve güzel sanatlar, hukuk ve askeri teknoloji olarak seçilmiştir. Tüm bunlar neticesinde de Osmanlı klasik döneminde matematik ilimlerin üretim ve kullanımının, muhasebe ve arazi ölçümü gibi birkaç saha ile sınırlı olmadığı, sanılanın aksine ister teorik ister uygulamalı birçok matematik alanının farklı mecralarda farklı seviyelerde tedavülde olduğu, dolayısıyla herhangi bir alanda üretilen bilgide veya yapılan işte matematiksel kesinlik ve doğruluk kavramlarının öne çıktığı gösterilmiştir.
İslam Düşünce Atlası, 2017
İsim Şemseddin Hafrî Tam isim Şemseddin Muhammed b. Ahmed el-Hafrî el-Kâşî Kısa Tanıtım Matematik... more İsim Şemseddin Hafrî Tam isim Şemseddin Muhammed b. Ahmed el-Hafrî el-Kâşî Kısa Tanıtım Matematikçi, astronom, dilbilimci, müfessir Doğum Tarihi, Doğum Yeri, Ölüm Tarihi, Ölüm Yeri d. 1470 (Muhtemelen Şiraz yakınındaki Hafr kasabasında) ö. 1525 (Muhtemelen yine İran'da) Hocaları Sadreddin Deştekî ? İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI
İslam Düşünce Atlası, 2017
İsim İbn el-Hanbelî Tam isim Ebu Abdullah Radıyuddin Muhammed b. İbrahim b. Yusuf b. Abdurrahman ... more İsim İbn el-Hanbelî Tam isim Ebu Abdullah Radıyuddin Muhammed b. İbrahim b. Yusuf b. Abdurrahman el-Hanefî el-Hanbelî Kısa Tanıtım Matematikçi, tarihçi, fakih, muhaddis, dil bilgini Doğum Tarihi, Doğum Yeri, Ölüm Tarihi, Ölüm Yeri d. 908/1502, Halep ö. 971/1563, Halep Hocaları El-Hanâcirî İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI İbn el-Hanbelî Matematikçi, tarihçi, fakih, muhaddis, dil bilgini Hayatı ve Öğretisi İsminden de anlaşılacağı üzere Halep'te doğup büyüyen ve orada eserlerini meydana getiren İbn el-Hanbelî'nin hayatı hakkında bilgiler oldukça sınırlıdır. Onunla ilgili en çok vurgulanan şey ilmiyle şöhret bulmuş bir ailede dünyaya gelmesidir. Bu yüzden ilk tahsilini babasından ve amcasından almıştır. Diğer hocalarını da saymak gerekirse, Kur'an ilimlerini Ahmed b. El-Hüseyin el-Bâkiziyyi el-Hanefî'den, belâgatı Ahmed el-Hindî'den, hadisi Muhammed b. Şa'bân ed-Deyrûtî'den öğrendi. Ayrıca Miknâsî'nin Nüzhetü'l-elbâb fî Ilmi'l-Hisâb'ını Muhammed el-Hanâcirî'den, ilm-i hey'e hakkındaki Çağmînî'nin metnini Veliyyüddin eş-Şirvânî'den, sarf, nahiv, aruz ve mantığı Ali b. Muhammed el-Haskefî el-Musulî'den, fıkıh ve sarfı Abdurrahman b. Fahru'n-Nisâ'dan ve tefsiri de Seyyid Îsa es-Safevî'den aldı. Şimdiye kadar sadece Halep tarihi ile ilgili çalışmaları günyüzüne çıkartıldığından akademik çevrelerce daha çok bir tarihçi olarak tanınsa da el-Hanbeli'ye çok çeşitli alanlarda yetmişin üzerinde eser nisbet edilmektedir. Bu eserler tıptan tarıma, matematikten divan edebiyatına, tefsirden hadise, fıkıhtan edebiyata, mantıktan ferâize kadar birçok alanı ihtiva etmektedir. Tüm yaşamını ilmi faaliyetlere vakfeden müellif sadece eserler ortaya koymakla kalmamış birçok dikkate değer öğrenci de yetiştirmiştir. Bu öğrencilerin bir kısmını Durru'l-Habab fi Tarihi 'Ayâni'l-Haleb adlı eserinde zikretmiştir. En meşhurları İbn Beylûnî, İbnu'l-Minkâr el-Halebî, Muhammed b. Mes'ud eş-Şirâzî ve Muhammed et-Tebrîzî eş-Şâfii şeklinde sıralanabilir. Son olarak Haleb'de önce müderris daha sonraları da başmüderris olarak görev yaptığını, vefatından onyedi sene evvel h. 954'de hacı olduğunu ve bir dönem Dımeşk'e giderek orada da çeşitli dersler verdiğini belirtmek gerekir. 971/1563 senesinde Halep'te vefat eden el-Hanbelî "Sâlihler mezarlığı"na defnedilmiştir.
İslam Düşünce Atlası, 2017
İsim Harakî Tam İsim Ebu Muhammed Bahaüddin Abdülcebbar b. Abdilcebbar b. Muhammed b. Sabit b. Ah... more İsim Harakî Tam İsim Ebu Muhammed Bahaüddin Abdülcebbar b. Abdilcebbar b. Muhammed b. Sabit b. Ahmed es-Sabitî el-Harakî el-Mervezî Kısa Tanıtım Astronom, matematikçi, filozof Doğum Tarihi, Doğum Yeri, Ölüm Tarihi, Ölüm Yeri d. 1084, Merv yakınlarında Harak köyü ö. 1158, Merv Hocaları Ebü'I-Kasım Abdurrahman b. Muhammed b. Sabit el-Harakî (amcası) Tacü'l-islam Muhammed b. Mansur es-Sem'anî (öğrencisinin babası) Ebu İshak İbrahim b. Ahmed el-Merverruzî Ebu Ali İsmail b. Ahmed el-Beyhâkî Öğrencileri Abdülkerim b. Muhammed es-Sem'anî Etkilendiği İsim ve Ekoller İbn Heysem Hâzin Gazâlî Etkilediği İsim ve Ekoller Nasreddin Tûsî Kutbuddin Şirâzî İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI Harakî Astronom, matematikçi, filozof Hayatı Eğitim hayatının ilk yıllarını aile çevresinde özellikle amcasının yanında geçiren Harakî öncelikle Şâfi fıkhı ve hadis alanlarında uzmanlaşmıştır. Daha sonraları Merv'e yerleşen müellif tabii, riyâzî ve felsefi ilimler ile ilgilenmiştir. Bu alanlarda hocalarının kimler olunduğuna dair herhangi bir bilgi olmamakla birlikte eserleri incelendiğinde daha çok Batlamyus'un, Ebu Ca'fer el-Hazin'in, İbn Sina ve İbnü'I-Heysem'in kitaplarını okuduğu anlaşılmaktadır. Merv'de yaşayan ve Sultan Sencer adına bir zic hazırlayan ünlü astronomi ve fizik alimi Abdurrahman el-Hazini ile (ö. 550/1551?) çağdaş olması ve saraya yakınlığı göz önünde tutularak bu kitapları okurken ondan da faydalanmış olduğu düşünülebilir. Harakî'nin meşhur çalışması et-Tebsıra fi İlmi'l-Hey'e'yi Sultan Sencer'in ünlü veziri Nasirüddin Mahmud b. Muzaffer el-Harizmi'nin oğlu Emir Şemseddin Ali'ye ithaf etmesinden Merv sarayında Sultan Sencer'in etrafındaki saygın bilginlerden biri olduğu kanısına varılabilir. Buna ilave olarak, diğer bir dikkate değer çalışması Müntehe'l-İdrâk'in mukaddimesinde bu eseri öğrencileri için yazdığını belirtmesi bilhassa riyâzî ilimlerin öğretimi ile de meşgul olduğunu düşündürmektedir. Son olarak Harakî, astronomi ve coğrafya hakkindaki eserleri günümüze ulaştığından daha çok bir astronom olarak tanınmaktadır.
İslam Düşünce Atlası, 2017
İslam Düşünce Atlası, 2017
İsim Nasuh el-Matrâkî / Matrakçı Nasuh Tam isim Matrakçı Nasuh Bey b. Karagöz bin Abdullah (Karag... more İsim Nasuh el-Matrâkî / Matrakçı Nasuh Tam isim Matrakçı Nasuh Bey b. Karagöz bin Abdullah (Karagöz) el-Matrâkî el-Bosnavî Kısa Tanıtım Matematikçi, tarihçi, hat, resim ve minyatür sanatçısı, matrakçı Doğum Tarihi, Doğum Yeri, Ölüm Tarihi, Ölüm Yeri d. 1480 ö. 1564 Hocaları II. Bâyezid'in hocalarından Sâî Çelebi İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI Matrakçı Nasuh Matematikçi, tarihçi, hat, resim ve minyatür sanatçısı, matrakçı Hayatı Meşhur bir şahsiyet olmasına rağmen hayatı ile ilgili kesin bilgiler oldukça sınırlıdır. Hangi tarihte nerede doğduğu bilinmemekle birlikte Bosnalı olduğu bilgisinden babasının veya dedesinin Bosna'da doğduğu, dolayısıyla saraya devşirme olarak girdikleri Matrakçı'nın küçük yaşta saraya alındığı söylenebilir. Ayrıca Enderun'da yetiştiği ve II. Bâyezid döneminde sarayın hocalarından Sâî Çelebi'den dersler aldığı rivayet edilmektedir. Matrakçı uzun süren matematik ve geometri çalışmalarının ardından 923/1517'de Cemâlu'l-Küttâb ve Kemâlu'l-Hüssâb adlı eserini telif etmiş ve Yavuz Sultan Selim'e sunmuştur. Matrak denilen savaş oyununun mucidi olduğu için "Matrâkî", iyi bir silahşör olduğu için de Silâhî lakaplarıyla meşhur olan müellifin hayatının bir döneminde Mısır'da bulunduğu burada çeşitli mızrak oyunlarına ve yarışmalara katıldığı, rakiplerine üstünlük sağladığı ve neticesinde dönemin hükümdarı Kânûnî'den 936/1530'da bir berat aldığı bilgisi eldeki veriler arasındadır. Aynı sene içinde okçuluk, kılıç, kalkan, topuz ve at talimi gibi silahşorlukla ilgili konuları ve bunların resimleriyle tasvirlerini ihtiva eden Tuhfetü'l-Guzât adlı eserini telif etmiştir. Yine 936/1530'da hükümdarın emriyle Muhammed b. Cerîr et-Taberî'nin Tarihu'l-Ümem ve'l-Mülûk adlı umumi tarihinin Arapçadan Türkçeye çevirmeye başlamıştır. Ancak bu çalışma bir tercümeden ibaret olarak kalmamış, müellifin ilaveleriyle 958/1551 yılına kadarki tarihsel verileri içeren yeni bir telif halini almıştır. Toplamda dört ciltten oluşan Mecmau't-Tevârih'in son cildi genel Osmanlı tarihi hüviyetindedir. Hatta bu cildin belli bölümlerinin Tarih-i Sultan Bayezid ve Sultan Selim, minyatürlü Tarih-i Sultan Bayezid, minyatürlü Tarih-i Sultan Selim, Süleymanname, minyatürlü Mecmu-ı Menazil, Fetihname-i Karaboğdan, minyatürlü Tarih-i Feth-i Şikloş gibi adlarla müstakil birer eser hüviyetinde Nasuh'un kaleminden çıkmış nüshalara dönüştüğü görülmektedir. Belki de müellifin, Mecmau't-Tevârih'in dördüncü cildini kısım kısım yazması her bir bölümün müstakil birer eser olarak algılanmasına sebep olmuştur. Ancak her halükarda Süleymanname ve Fetihname-i Karaboğdan gibi yaşadığı dönemin tarihsel olaylarının anlatıldığı bazı bölümler Matrakçı'nın yaşamına, seyahatlerine, bilgi ve görgüsüne, yeteneklerine ışık tutmaktadır. Son olarak müellifin 940/1534'te Kânûnî ile çıktığı İran seferi dönüşünün ardından yaşadıkları ile ilgili bilgilere rastlanmasa da eserlerinin telif tarihlerinden, vefat ettiği 16 Ramazan 971 (28 Nisan 1564) yılına kadar çalışmalarıyla meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Öğretisi XVI. yüzyılda muhtelif ilmî ve amelî sahalarda tanınmış bir isim olan Matrakçı Nasuh matematik sahasında, daha çok divan katipleri İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI https://www. slamdusunceatlas .org/deta l/pr nt/person/458
Temel islam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Algebra, defined as a method to determine the unknown by means of what is known, given the link b... more Algebra, defined as a method to determine the unknown by means of what is known, given the link between the two, took its initial steps toward disciplinary status during the third/ninth century when al-Khwārizmī produced the first systematic study on the subject. Later Muslim mathematicians followed his lead due to this novel discipline’s propensity for improvement and beneficial application. Thus they applied arithmetic to algebra to make it more practical and open and, as a result, derived great benefits from employing it in matters of inheritance, commerce, land surveys, architecture, and other areas. Roughly 550 years after its formation as a discipline, algebra reached its peak in the aforementioned areas. One of its most famous practitioners, Ibn al-Hā’im, had a lasting and widespread influence first with his commentary on Yāsamīnī and then with his versified work al-Muqni‘ and its commentary al-Mumti‘. However, the latter work eluded the researchers’ attention – perhaps it was overshadowed by the former or lost among the other commentaries – despite its remarkable presentation of the entire conceptual and methodical reper-toire of algebra as it was known at that time, not to mention its analysis of the problems and discussion of the philosophical implications in a long-lasting debate on Islamic mathematical history: Should algebra be arithmetical, geometrical, or both? Which track would be more conducive to improving the discipline so it could break new ground in the historical studies of mathematics? Thus, this article seeks to present the status of Ibn al-Hāim’s al-Mumti‘ fī sharh al-Muqni‘ in the history of mathematics, along with its outstanding features and mathematical analysis.
Keywords: mathematics, algebra, Ibn Haim, al-Muqni, al-mumti.
Öz: Aralarında bir bağ olması şartıyla bilinenler vasıtasıyla bilinmeyenlere ulaşmanın yöntemleri... more Öz: Aralarında bir bağ olması şartıyla bilinenler vasıtasıyla bilinmeyenlere ulaşmanın yöntemlerinden biri olarak bilinen cebir, III/IX. yüzyılda Harezmî'nin hakkında ilk kez sistemli bir eser telif etmesiyle ilim dalı olma yolundaki ilk adımı attı. Bundan sonraki süreçte İslam matematikçileri bir taraftan hesap ilmini cebire uygulamak suretiyle cebirin hisâbîleşmesini, neticesinde de daha kullanışlı ve özgür olmasını temin ettiler, diğer taraftan da bu kullanışlı cebiri feraiz (miras hukuku), ticaret, mesâha ve mimari gibi alanlara tatbik ederek pratik fayda sağladılar. Bir ilim dalı olarak ortaya çıkışından yaklaşık beş buçuk asır sonra cebir ilmi yukarıda sayılan faaliyetlerle zirveye ulaşmıştı. Bu zirvenin önde gelen isimlerinden İbnü'l-Hâim önce Yâsemînî şerhi sonra manzumesi el-Mukni' ve şerhi el-Mümti' ile geniş bir zaman ve mekâna yayılan bir tesir yarattı. Ancak ikincisi belki ilkinin gölgesinde kaldığından, belki de el-Mukni'nin diğer şerhleri arasında gözden kaçtığından şimdiye kadar herhangi bir çalışmaya konu olmamıştır. Hâlbuki el-Mümti' gerek mevcut cebirsel kavram ve yöntemlerin tamamını bir araya getirmesi, gerekse de İslam medeniyeti matematik tarihi boyunca cebir ilminin hisâbî mi, hendesî mi, yoksa hisâbî+hendesî mi karakterde olması gerektiği veya hangisinin cebir ilminin gelişimine daha fazla katkı sağlayacağı yönündeki soru(n)ları ve bunların felsefi boyutlarını tartışmaya açması bakımından matematik tarihi çalışmalarına yön verecek niteliktedir. İşte bu yüzden makalenin konusu, İbnü'l-Hâim'in el-Mümti' fî şerhi'l-Mukni' adlı eserinin matematik tarihindeki konumuna, öne çıkan özellikleriyle tanıtımına ve matematiksel incelemesine tahsis edilmiştir. Abstract: Algebra, defined as a method to determine the unknown by means of what is known, given the link between the two, took its initial steps toward disciplinary status during the third/ninth century when al-Khwārizmī produced the first systematic study on the subject. Later Muslim mathematicians followed his lead due to this novel discipline's propensity for improvement and beneficial application. Thus they applied arithmetic to algebra to make it more practical and open and, as a result, derived great benefits from employing it in matters of inheritance, commerce, land surveys, architecture, and other areas. Roughly 550 years after its formation as a discipline, algebra reached its peak in the aforementioned areas. One of its most famous practitioners, Ibn al-Hā'im, had a lasting and widespread influence first with his commentary on Yāsamīnī and then with his versified work al-Muqni' and its commentary al-Mumti'. However, the latter work eluded the researchers' attention – perhaps it was overshadowed by the former or lost among the other commentaries – despite its remarkable presentation of the entire conceptual and methodical repertoire of algebra as it was known at that time, not to mention its analysis of the problems and discussion of the philosophical implications in a long-lasting debate on Islamic mathematical history: Should algebra be arithmetical, geometrical, or both? Which track would be more conducive to improving the discipline so it could break new ground in the historical studies of mathematics? Thus, this article seeks to present the status of Ibn al-Hāim's al-Mumti' fī sharh al-Muqni' in the history of mathematics, along with its outstanding features and mathematical analysis. * Bu çalışmayı yapmam konusunda beni teşvik eden, yönlendiren ve müellif nüshasını temin etmemde yardımcı olan İhsan Fazlıoğlu'na, ayrıca tashih ve teklifleri için makalenin anonim hakemlerine teşekkür ederim.
Özet: Bu makalede, IX/XV. yüzyılda, muhtemelen Osmanlı topraklarında yaşamış meçhul bir müellifin... more Özet: Bu makalede, IX/XV. yüzyılda, muhtemelen Osmanlı topraklarında yaşamış meçhul bir müellifin yazdığı ve dönemin hükümdarı Sultan II. Bayezid'e sunduğu İrşâdu't-tullâb ilâ ilmi'l-hisâb adlı eserin hatimesinde yer alan, değişkenlerinin üsleri ardışık olmak şartıyla üç, dört, beş ve altıncı dereceden denklemlerin çözümünde kullandığı, tespitlerimize göre, o döneme kadar benzerine rastlanmayan bir yöntem tanıtılacaktır. Bunun için, öncelikle, konu ile ilgili kısa bir girişin ardından, üç ve daha yüksek dereceden denklemler ve çözüm yöntemlerinin tarihi hakkında özet bilgiler verilecek, daha sonra da eserin hatimesinin matematiksel tetkikine geçilecektir. Kısa bir sonuç ve değerlendirmenin sonunda yazma hâlindeki metnin tahkikli Arapça metni ve Türkçe tercümesi sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Yüksek Dereceden Denklemler, Osmanlılarda Cebir, Osmanlılarda Matematik, Denklem Çözme Yöntemleri, İrşadu't-tullab. Abstract: In this article, we will introduce a book, titled as Irshād al-tullāb ilā 'ilm al-hisāb, written by an anonymous author who probably lived in Ottoman lands and presented his book to Ottoman Sultan Bayezid II; and an equation solving method in the epilogue of the book, unknown up to its period according to our research, which he used to solve third, fourth, fifth and sixth degree equations whose degrees of variables are successively ordered. Following a short introduction on the subject, first we will summarize the history of solving methods for third and higher degree equations, and then we will examine the mathematical analysis of the book's epilogue. We will present, after a short conclusion, the Arabic text of the manuscript and its Turkish translation.
This article introduces a book titled Irshād al-tullāb ilā 'ilm al-hisāb, written by an anonymous... more This article introduces a book titled Irshād al-tullāb ilā 'ilm al-hisāb, written by an anonymous author who most probably lived in Ottoman lands, presented the book to Ottoman Sultan Bayezid II. In the epilogue of the book, the author presents an equation solving method, unknown up to its period according to our research, which he used to solve third, fourth, fifth and sixth degree equations whose degrees of variables are successively ordered. Following a short introduction on the subject, I first summarize the history of solving methods for third and higher degree equations, and then I examine the mathematical analysis of the book's epilogue. After a short conclusion, I present the Arabic text of the manuscript and its Turkish translation.
Books by Elif Baga
Nazariyat, 2021
Taqī al-Dīn al-Rāṣid is one of the most important representatives of the Ottoman tradition on mat... more Taqī al-Dīn al-Rāṣid is one of the most important representatives of the Ottoman tradition on mathematical sciences. His research focus being on astronomy, astronomical instruments, mathematics, optics, mechanics, and physics is understood from his surviving works. Taqī al-Dīn's establishment and management of the Istanbul Observatory, which was the first observatory in the Ottoman Empire, made him an important figure in many ways. However, despite the aforementioned importance, the mathematics he learned, taught, produced and used has been a subject for very few studies. The primary way of determining the quality and the level of a work is to look at the kind of tools used for its creation. Therefore, this article will present the edition princeps, the translation and the evaluation of Taqī al-Dīn al-Rāṣid's treatise on algebra, al-Nisab al-mutashākila fī ʻilm al-jabr wa-l-muqābala. It will be presented in the context of the idea that revealing a scientific character and the career of scholars who stand out in mathematical sciences can be possible by analyzing their mathematical works. The nature of the science of algebra, which can be applied to any problem encountered on any subject regardless of geometry or arithmetic, makes this idea more meaningful. For the correct examination of classical mathematical works, first the original text is verified and transformed into a format that provides an easy reading, then it is to be translated into the desired language. Finally a mathematical analysis and historical evaluation are needed to explain the main structure and justification of the content of the article.
Nazariyat, 2021
Takıyyüddin Râsıd (ö. 993/1585), Osmanlı riyâzî ilimler geleneğinin en önemli temsilcilerinden bi... more Takıyyüddin Râsıd (ö. 993/1585), Osmanlı riyâzî ilimler geleneğinin en önemli temsilcilerinden biridir. Günümüze ulaşan eserlerinden araştırmalarını astronomi, astronomi aletleri, matematik, optik, mekanik ve fizik konularında yoğunlaştırdığı anlaşılır. Osmanlı'nın tek rasathanesi olan İstanbul Rasathanesi'ni kurması ve yönetmesi, Râsıd'ı birçok yönden önemli bir figür haline getirmiştir. Ancak mezkûr öneme rağmen onun öğrendiği, öğrettiği, ürettiği ve kullandığı matematik çok az sayıda araştırmaya konu olmuştur. Halbuki yapılan bir işin veya üretilen bir eserin niteliğini ve seviyesini belirlemenin önde gelen yolu, nasıl bir "alet" ile meydana getirildiğine bakmaktır. Dolayısıyla bu makalede, riyâzî ilimlerde tebarüz etmiş bilginlerin ilmî karakteri ve kariyerini ortaya koymanın, matematik eserlerinin tahlilinden geçtiği tezinden yola çıkılarak Takıyyüddin Râsıd 'ın cebir risalesinin editio princeps, tercüme ve değerlendirmesi sunulacaktır. Cebir ilminin, herhangi bir konuda, mikdârî veya adedî fark etmeksizin karşılaşılan tüm problemlere uygulanabilme mizacı, mezkûr tezi ve dolayısıyla makalenin amacını daha anlamlı hale getirir. Klasik matematik eserlerinin sahih bir tetkiki için öncelikle orijinal metnin doğrulanması ve kolay bir okuyuş sağlayacak surete sokulması, ardından söz konusu dile kazandırılması ve son olarak matematiksel tahlil ve tarihsel değerlendirmeye tabi tutulması gerekliliği de makalenin ana yapısı ve muhtevasının gerekçesini açıklar.
Divan: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi , 2021
İlm-i mesâha, İslam Medeniyeti matematikçilerinin kendilerinden önceki medeniyetlerden tevarüs et... more İlm-i mesâha, İslam Medeniyeti matematikçilerinin kendilerinden önceki medeniyetlerden tevarüs ettikleri matematik birikimini iki temel nesne yani, sayı/aded/süreksiz nicelik ve büyüklük/mikdâr/sürekli nicelik etrafında şekillendirmeleri neticesinde meydana gelen dört asli disiplinden biridir. Diğer disiplinlerden hesap ve cebir aded, hendese ise mikdâr etrafında dönerken ilm-i mesâha her iki nesneyi de ilgilendirmesi bakımından farklı bir konuma sahiptir ve bu niteliğiyle o, kendi usûlünü besleyen teorik temeli yanında “ölçerek hesaplama” ana ilkesiyle mühendislik, mimari, şehircilik, askeri teknoloji ve çeşitli sanatların asli aracı konumundadır.
İslam Medeniyetinin tüm ilmi birikimini devralan Osmanlı Medeniyetinin, ilm-i mesâha alanındaki çalışmaları da sahiplendiği ve kendi ihtiyaç, talep ve yönelimleri çerçevesinde devam ettirdiği muhakkaktır. 15. ve 16. asırlardan itibaren mütedavil ilim dili olan Arapça yanında Türkçe matematik telifleri de ortaya çıkmıştır. Araştırmalara göre günümüze ulaşabilen en erken tarihli müstakil Türkçe mesâha kitabı Mecmau‘l-Garâib fi’l-Mesâha bu ilk olma özelliği dolayısıyla bu çalışmanın konusunu oluşturur. Ancak eserin tanıtımından önce bir arka plan sağlamak için genel anlamda Osmanlı matematik geleneği özelde de mesaha geleneği özetlenmiştir. Makalede eserin tanıtımının yapılabilmesi için tarihsel ve matematiksel değerlendirme yöntemi kullanılmıştır. Makalenin dönemin mesâha ilmindeki seviyesini tespit ederek Osmanlı Medeniyeti matematik tarihi çalışmalarına katkı sağlaması yanında eserin alanda bilinen ilk Türkçe çalışma olması hasebiyle Türk dili araştırmalarına da kaynak olması hedeflenmektedir.
Bilimname, 2021
Osmanlı devleti tarih sahnesinde kaldığı uzun süre boyunca ilimden sanata, siyasetten askeriyeye,... more Osmanlı devleti tarih sahnesinde kaldığı uzun süre boyunca ilimden sanata, siyasetten askeriyeye, ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar hemen hemen her yönden önemli tesirlerde bulunmuştur. Buna mukabil, Osmanlı ilim geleneği üzerine yapılan çalışmaların sayısı cüzi seviyededir. Öyle ki, matematik, astronomi, tabii ve tatbiki ilimler, askeriye, coğrafya ve musiki alanlarında ayrı ayrı yayınlanan Osmanlı Literatür Tarihleri hemen hemen tek başvuru kaynağıdır. Matematik ilimler söz konusu olduğunda ise çok daha fazla yeni araştırmaya ihtiyaç duyulduğu görülür. Bundan mülhem bu makalede Osmanlının son dönemine nispetle daha az çalışmaya konu olan klasik döneminde üretilen, öğrenilen, öğretilen, kullanılan, yaygınlaşan ve aktarılan matematiğin yüzeysel bir içeriği, matematikle ilgili bu eylemlerin gerçekleştiği mekanlar ve mezkûr matematiğin yakın ilişkide bulunduğu alanlar hakkında genel bilgiler verilmesi amaçlanmıştır. Böylece matematiğin, Osmanlıyı en iyi temsil eden şehir, yani başkent İstanbul üzerinden günlük yaşamla, şehirle, mimariyle, estetikle, yönetimle, ekonomiyle ne kadar iç içe olduğunun gösterilmesi hedeflenmiştir. Bunun için araştırma, genel bir girişin ardından matematik ilimler, bu ilimlerin üretildiği mekanlar ve matematik ilimlerin ortak çalıştığı ilimler olmak üzere üç ana bölüme ayrılmıştır. İlk bölümde, matematik ilimler çatısı altındaki dönemin en çok kullanılan matematik dalları teorik ve uygulamalı olmak üzere ayrı ayrı ele alınmıştır. İkinci bölümde, matematik ilimlerin öğrenildiği ve öğretildiği mekanlar medreseler, muvakkithaneler, mali kalemler ve İstanbul Rasathanesi alt başlıklarıyla temsil edilmiştir. Son bölümde ise matematik ilimlerin en çok kullanıldığı alanlar mimari ve güzel sanatlar, hukuk ve askeri teknoloji olarak seçilmiştir. Tüm bunlar neticesinde de Osmanlı klasik döneminde matematik ilimlerin üretim ve kullanımının, muhasebe ve arazi ölçümü gibi birkaç saha ile sınırlı olmadığı, sanılanın aksine ister teorik ister uygulamalı birçok matematik alanının farklı mecralarda farklı seviyelerde tedavülde olduğu, dolayısıyla herhangi bir alanda üretilen bilgide veya yapılan işte matematiksel kesinlik ve doğruluk kavramlarının öne çıktığı gösterilmiştir.
İslam Düşünce Atlası, 2017
İsim Şemseddin Hafrî Tam isim Şemseddin Muhammed b. Ahmed el-Hafrî el-Kâşî Kısa Tanıtım Matematik... more İsim Şemseddin Hafrî Tam isim Şemseddin Muhammed b. Ahmed el-Hafrî el-Kâşî Kısa Tanıtım Matematikçi, astronom, dilbilimci, müfessir Doğum Tarihi, Doğum Yeri, Ölüm Tarihi, Ölüm Yeri d. 1470 (Muhtemelen Şiraz yakınındaki Hafr kasabasında) ö. 1525 (Muhtemelen yine İran'da) Hocaları Sadreddin Deştekî ? İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI
İslam Düşünce Atlası, 2017
İsim İbn el-Hanbelî Tam isim Ebu Abdullah Radıyuddin Muhammed b. İbrahim b. Yusuf b. Abdurrahman ... more İsim İbn el-Hanbelî Tam isim Ebu Abdullah Radıyuddin Muhammed b. İbrahim b. Yusuf b. Abdurrahman el-Hanefî el-Hanbelî Kısa Tanıtım Matematikçi, tarihçi, fakih, muhaddis, dil bilgini Doğum Tarihi, Doğum Yeri, Ölüm Tarihi, Ölüm Yeri d. 908/1502, Halep ö. 971/1563, Halep Hocaları El-Hanâcirî İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI İbn el-Hanbelî Matematikçi, tarihçi, fakih, muhaddis, dil bilgini Hayatı ve Öğretisi İsminden de anlaşılacağı üzere Halep'te doğup büyüyen ve orada eserlerini meydana getiren İbn el-Hanbelî'nin hayatı hakkında bilgiler oldukça sınırlıdır. Onunla ilgili en çok vurgulanan şey ilmiyle şöhret bulmuş bir ailede dünyaya gelmesidir. Bu yüzden ilk tahsilini babasından ve amcasından almıştır. Diğer hocalarını da saymak gerekirse, Kur'an ilimlerini Ahmed b. El-Hüseyin el-Bâkiziyyi el-Hanefî'den, belâgatı Ahmed el-Hindî'den, hadisi Muhammed b. Şa'bân ed-Deyrûtî'den öğrendi. Ayrıca Miknâsî'nin Nüzhetü'l-elbâb fî Ilmi'l-Hisâb'ını Muhammed el-Hanâcirî'den, ilm-i hey'e hakkındaki Çağmînî'nin metnini Veliyyüddin eş-Şirvânî'den, sarf, nahiv, aruz ve mantığı Ali b. Muhammed el-Haskefî el-Musulî'den, fıkıh ve sarfı Abdurrahman b. Fahru'n-Nisâ'dan ve tefsiri de Seyyid Îsa es-Safevî'den aldı. Şimdiye kadar sadece Halep tarihi ile ilgili çalışmaları günyüzüne çıkartıldığından akademik çevrelerce daha çok bir tarihçi olarak tanınsa da el-Hanbeli'ye çok çeşitli alanlarda yetmişin üzerinde eser nisbet edilmektedir. Bu eserler tıptan tarıma, matematikten divan edebiyatına, tefsirden hadise, fıkıhtan edebiyata, mantıktan ferâize kadar birçok alanı ihtiva etmektedir. Tüm yaşamını ilmi faaliyetlere vakfeden müellif sadece eserler ortaya koymakla kalmamış birçok dikkate değer öğrenci de yetiştirmiştir. Bu öğrencilerin bir kısmını Durru'l-Habab fi Tarihi 'Ayâni'l-Haleb adlı eserinde zikretmiştir. En meşhurları İbn Beylûnî, İbnu'l-Minkâr el-Halebî, Muhammed b. Mes'ud eş-Şirâzî ve Muhammed et-Tebrîzî eş-Şâfii şeklinde sıralanabilir. Son olarak Haleb'de önce müderris daha sonraları da başmüderris olarak görev yaptığını, vefatından onyedi sene evvel h. 954'de hacı olduğunu ve bir dönem Dımeşk'e giderek orada da çeşitli dersler verdiğini belirtmek gerekir. 971/1563 senesinde Halep'te vefat eden el-Hanbelî "Sâlihler mezarlığı"na defnedilmiştir.
İslam Düşünce Atlası, 2017
İsim Harakî Tam İsim Ebu Muhammed Bahaüddin Abdülcebbar b. Abdilcebbar b. Muhammed b. Sabit b. Ah... more İsim Harakî Tam İsim Ebu Muhammed Bahaüddin Abdülcebbar b. Abdilcebbar b. Muhammed b. Sabit b. Ahmed es-Sabitî el-Harakî el-Mervezî Kısa Tanıtım Astronom, matematikçi, filozof Doğum Tarihi, Doğum Yeri, Ölüm Tarihi, Ölüm Yeri d. 1084, Merv yakınlarında Harak köyü ö. 1158, Merv Hocaları Ebü'I-Kasım Abdurrahman b. Muhammed b. Sabit el-Harakî (amcası) Tacü'l-islam Muhammed b. Mansur es-Sem'anî (öğrencisinin babası) Ebu İshak İbrahim b. Ahmed el-Merverruzî Ebu Ali İsmail b. Ahmed el-Beyhâkî Öğrencileri Abdülkerim b. Muhammed es-Sem'anî Etkilendiği İsim ve Ekoller İbn Heysem Hâzin Gazâlî Etkilediği İsim ve Ekoller Nasreddin Tûsî Kutbuddin Şirâzî İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI Harakî Astronom, matematikçi, filozof Hayatı Eğitim hayatının ilk yıllarını aile çevresinde özellikle amcasının yanında geçiren Harakî öncelikle Şâfi fıkhı ve hadis alanlarında uzmanlaşmıştır. Daha sonraları Merv'e yerleşen müellif tabii, riyâzî ve felsefi ilimler ile ilgilenmiştir. Bu alanlarda hocalarının kimler olunduğuna dair herhangi bir bilgi olmamakla birlikte eserleri incelendiğinde daha çok Batlamyus'un, Ebu Ca'fer el-Hazin'in, İbn Sina ve İbnü'I-Heysem'in kitaplarını okuduğu anlaşılmaktadır. Merv'de yaşayan ve Sultan Sencer adına bir zic hazırlayan ünlü astronomi ve fizik alimi Abdurrahman el-Hazini ile (ö. 550/1551?) çağdaş olması ve saraya yakınlığı göz önünde tutularak bu kitapları okurken ondan da faydalanmış olduğu düşünülebilir. Harakî'nin meşhur çalışması et-Tebsıra fi İlmi'l-Hey'e'yi Sultan Sencer'in ünlü veziri Nasirüddin Mahmud b. Muzaffer el-Harizmi'nin oğlu Emir Şemseddin Ali'ye ithaf etmesinden Merv sarayında Sultan Sencer'in etrafındaki saygın bilginlerden biri olduğu kanısına varılabilir. Buna ilave olarak, diğer bir dikkate değer çalışması Müntehe'l-İdrâk'in mukaddimesinde bu eseri öğrencileri için yazdığını belirtmesi bilhassa riyâzî ilimlerin öğretimi ile de meşgul olduğunu düşündürmektedir. Son olarak Harakî, astronomi ve coğrafya hakkindaki eserleri günümüze ulaştığından daha çok bir astronom olarak tanınmaktadır.
İslam Düşünce Atlası, 2017
İslam Düşünce Atlası, 2017
İsim Nasuh el-Matrâkî / Matrakçı Nasuh Tam isim Matrakçı Nasuh Bey b. Karagöz bin Abdullah (Karag... more İsim Nasuh el-Matrâkî / Matrakçı Nasuh Tam isim Matrakçı Nasuh Bey b. Karagöz bin Abdullah (Karagöz) el-Matrâkî el-Bosnavî Kısa Tanıtım Matematikçi, tarihçi, hat, resim ve minyatür sanatçısı, matrakçı Doğum Tarihi, Doğum Yeri, Ölüm Tarihi, Ölüm Yeri d. 1480 ö. 1564 Hocaları II. Bâyezid'in hocalarından Sâî Çelebi İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI Matrakçı Nasuh Matematikçi, tarihçi, hat, resim ve minyatür sanatçısı, matrakçı Hayatı Meşhur bir şahsiyet olmasına rağmen hayatı ile ilgili kesin bilgiler oldukça sınırlıdır. Hangi tarihte nerede doğduğu bilinmemekle birlikte Bosnalı olduğu bilgisinden babasının veya dedesinin Bosna'da doğduğu, dolayısıyla saraya devşirme olarak girdikleri Matrakçı'nın küçük yaşta saraya alındığı söylenebilir. Ayrıca Enderun'da yetiştiği ve II. Bâyezid döneminde sarayın hocalarından Sâî Çelebi'den dersler aldığı rivayet edilmektedir. Matrakçı uzun süren matematik ve geometri çalışmalarının ardından 923/1517'de Cemâlu'l-Küttâb ve Kemâlu'l-Hüssâb adlı eserini telif etmiş ve Yavuz Sultan Selim'e sunmuştur. Matrak denilen savaş oyununun mucidi olduğu için "Matrâkî", iyi bir silahşör olduğu için de Silâhî lakaplarıyla meşhur olan müellifin hayatının bir döneminde Mısır'da bulunduğu burada çeşitli mızrak oyunlarına ve yarışmalara katıldığı, rakiplerine üstünlük sağladığı ve neticesinde dönemin hükümdarı Kânûnî'den 936/1530'da bir berat aldığı bilgisi eldeki veriler arasındadır. Aynı sene içinde okçuluk, kılıç, kalkan, topuz ve at talimi gibi silahşorlukla ilgili konuları ve bunların resimleriyle tasvirlerini ihtiva eden Tuhfetü'l-Guzât adlı eserini telif etmiştir. Yine 936/1530'da hükümdarın emriyle Muhammed b. Cerîr et-Taberî'nin Tarihu'l-Ümem ve'l-Mülûk adlı umumi tarihinin Arapçadan Türkçeye çevirmeye başlamıştır. Ancak bu çalışma bir tercümeden ibaret olarak kalmamış, müellifin ilaveleriyle 958/1551 yılına kadarki tarihsel verileri içeren yeni bir telif halini almıştır. Toplamda dört ciltten oluşan Mecmau't-Tevârih'in son cildi genel Osmanlı tarihi hüviyetindedir. Hatta bu cildin belli bölümlerinin Tarih-i Sultan Bayezid ve Sultan Selim, minyatürlü Tarih-i Sultan Bayezid, minyatürlü Tarih-i Sultan Selim, Süleymanname, minyatürlü Mecmu-ı Menazil, Fetihname-i Karaboğdan, minyatürlü Tarih-i Feth-i Şikloş gibi adlarla müstakil birer eser hüviyetinde Nasuh'un kaleminden çıkmış nüshalara dönüştüğü görülmektedir. Belki de müellifin, Mecmau't-Tevârih'in dördüncü cildini kısım kısım yazması her bir bölümün müstakil birer eser olarak algılanmasına sebep olmuştur. Ancak her halükarda Süleymanname ve Fetihname-i Karaboğdan gibi yaşadığı dönemin tarihsel olaylarının anlatıldığı bazı bölümler Matrakçı'nın yaşamına, seyahatlerine, bilgi ve görgüsüne, yeteneklerine ışık tutmaktadır. Son olarak müellifin 940/1534'te Kânûnî ile çıktığı İran seferi dönüşünün ardından yaşadıkları ile ilgili bilgilere rastlanmasa da eserlerinin telif tarihlerinden, vefat ettiği 16 Ramazan 971 (28 Nisan 1564) yılına kadar çalışmalarıyla meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Öğretisi XVI. yüzyılda muhtelif ilmî ve amelî sahalarda tanınmış bir isim olan Matrakçı Nasuh matematik sahasında, daha çok divan katipleri İSLAM DÜŞÜNCE ATLASI https://www. slamdusunceatlas .org/deta l/pr nt/person/458
Temel islam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Temel İslam Ansiklopedisi, 2019
Algebra, defined as a method to determine the unknown by means of what is known, given the link b... more Algebra, defined as a method to determine the unknown by means of what is known, given the link between the two, took its initial steps toward disciplinary status during the third/ninth century when al-Khwārizmī produced the first systematic study on the subject. Later Muslim mathematicians followed his lead due to this novel discipline’s propensity for improvement and beneficial application. Thus they applied arithmetic to algebra to make it more practical and open and, as a result, derived great benefits from employing it in matters of inheritance, commerce, land surveys, architecture, and other areas. Roughly 550 years after its formation as a discipline, algebra reached its peak in the aforementioned areas. One of its most famous practitioners, Ibn al-Hā’im, had a lasting and widespread influence first with his commentary on Yāsamīnī and then with his versified work al-Muqni‘ and its commentary al-Mumti‘. However, the latter work eluded the researchers’ attention – perhaps it was overshadowed by the former or lost among the other commentaries – despite its remarkable presentation of the entire conceptual and methodical reper-toire of algebra as it was known at that time, not to mention its analysis of the problems and discussion of the philosophical implications in a long-lasting debate on Islamic mathematical history: Should algebra be arithmetical, geometrical, or both? Which track would be more conducive to improving the discipline so it could break new ground in the historical studies of mathematics? Thus, this article seeks to present the status of Ibn al-Hāim’s al-Mumti‘ fī sharh al-Muqni‘ in the history of mathematics, along with its outstanding features and mathematical analysis.
Keywords: mathematics, algebra, Ibn Haim, al-Muqni, al-mumti.
Öz: Aralarında bir bağ olması şartıyla bilinenler vasıtasıyla bilinmeyenlere ulaşmanın yöntemleri... more Öz: Aralarında bir bağ olması şartıyla bilinenler vasıtasıyla bilinmeyenlere ulaşmanın yöntemlerinden biri olarak bilinen cebir, III/IX. yüzyılda Harezmî'nin hakkında ilk kez sistemli bir eser telif etmesiyle ilim dalı olma yolundaki ilk adımı attı. Bundan sonraki süreçte İslam matematikçileri bir taraftan hesap ilmini cebire uygulamak suretiyle cebirin hisâbîleşmesini, neticesinde de daha kullanışlı ve özgür olmasını temin ettiler, diğer taraftan da bu kullanışlı cebiri feraiz (miras hukuku), ticaret, mesâha ve mimari gibi alanlara tatbik ederek pratik fayda sağladılar. Bir ilim dalı olarak ortaya çıkışından yaklaşık beş buçuk asır sonra cebir ilmi yukarıda sayılan faaliyetlerle zirveye ulaşmıştı. Bu zirvenin önde gelen isimlerinden İbnü'l-Hâim önce Yâsemînî şerhi sonra manzumesi el-Mukni' ve şerhi el-Mümti' ile geniş bir zaman ve mekâna yayılan bir tesir yarattı. Ancak ikincisi belki ilkinin gölgesinde kaldığından, belki de el-Mukni'nin diğer şerhleri arasında gözden kaçtığından şimdiye kadar herhangi bir çalışmaya konu olmamıştır. Hâlbuki el-Mümti' gerek mevcut cebirsel kavram ve yöntemlerin tamamını bir araya getirmesi, gerekse de İslam medeniyeti matematik tarihi boyunca cebir ilminin hisâbî mi, hendesî mi, yoksa hisâbî+hendesî mi karakterde olması gerektiği veya hangisinin cebir ilminin gelişimine daha fazla katkı sağlayacağı yönündeki soru(n)ları ve bunların felsefi boyutlarını tartışmaya açması bakımından matematik tarihi çalışmalarına yön verecek niteliktedir. İşte bu yüzden makalenin konusu, İbnü'l-Hâim'in el-Mümti' fî şerhi'l-Mukni' adlı eserinin matematik tarihindeki konumuna, öne çıkan özellikleriyle tanıtımına ve matematiksel incelemesine tahsis edilmiştir. Abstract: Algebra, defined as a method to determine the unknown by means of what is known, given the link between the two, took its initial steps toward disciplinary status during the third/ninth century when al-Khwārizmī produced the first systematic study on the subject. Later Muslim mathematicians followed his lead due to this novel discipline's propensity for improvement and beneficial application. Thus they applied arithmetic to algebra to make it more practical and open and, as a result, derived great benefits from employing it in matters of inheritance, commerce, land surveys, architecture, and other areas. Roughly 550 years after its formation as a discipline, algebra reached its peak in the aforementioned areas. One of its most famous practitioners, Ibn al-Hā'im, had a lasting and widespread influence first with his commentary on Yāsamīnī and then with his versified work al-Muqni' and its commentary al-Mumti'. However, the latter work eluded the researchers' attention – perhaps it was overshadowed by the former or lost among the other commentaries – despite its remarkable presentation of the entire conceptual and methodical repertoire of algebra as it was known at that time, not to mention its analysis of the problems and discussion of the philosophical implications in a long-lasting debate on Islamic mathematical history: Should algebra be arithmetical, geometrical, or both? Which track would be more conducive to improving the discipline so it could break new ground in the historical studies of mathematics? Thus, this article seeks to present the status of Ibn al-Hāim's al-Mumti' fī sharh al-Muqni' in the history of mathematics, along with its outstanding features and mathematical analysis. * Bu çalışmayı yapmam konusunda beni teşvik eden, yönlendiren ve müellif nüshasını temin etmemde yardımcı olan İhsan Fazlıoğlu'na, ayrıca tashih ve teklifleri için makalenin anonim hakemlerine teşekkür ederim.
Özet: Bu makalede, IX/XV. yüzyılda, muhtemelen Osmanlı topraklarında yaşamış meçhul bir müellifin... more Özet: Bu makalede, IX/XV. yüzyılda, muhtemelen Osmanlı topraklarında yaşamış meçhul bir müellifin yazdığı ve dönemin hükümdarı Sultan II. Bayezid'e sunduğu İrşâdu't-tullâb ilâ ilmi'l-hisâb adlı eserin hatimesinde yer alan, değişkenlerinin üsleri ardışık olmak şartıyla üç, dört, beş ve altıncı dereceden denklemlerin çözümünde kullandığı, tespitlerimize göre, o döneme kadar benzerine rastlanmayan bir yöntem tanıtılacaktır. Bunun için, öncelikle, konu ile ilgili kısa bir girişin ardından, üç ve daha yüksek dereceden denklemler ve çözüm yöntemlerinin tarihi hakkında özet bilgiler verilecek, daha sonra da eserin hatimesinin matematiksel tetkikine geçilecektir. Kısa bir sonuç ve değerlendirmenin sonunda yazma hâlindeki metnin tahkikli Arapça metni ve Türkçe tercümesi sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Yüksek Dereceden Denklemler, Osmanlılarda Cebir, Osmanlılarda Matematik, Denklem Çözme Yöntemleri, İrşadu't-tullab. Abstract: In this article, we will introduce a book, titled as Irshād al-tullāb ilā 'ilm al-hisāb, written by an anonymous author who probably lived in Ottoman lands and presented his book to Ottoman Sultan Bayezid II; and an equation solving method in the epilogue of the book, unknown up to its period according to our research, which he used to solve third, fourth, fifth and sixth degree equations whose degrees of variables are successively ordered. Following a short introduction on the subject, first we will summarize the history of solving methods for third and higher degree equations, and then we will examine the mathematical analysis of the book's epilogue. We will present, after a short conclusion, the Arabic text of the manuscript and its Turkish translation.
This article introduces a book titled Irshād al-tullāb ilā 'ilm al-hisāb, written by an anonymous... more This article introduces a book titled Irshād al-tullāb ilā 'ilm al-hisāb, written by an anonymous author who most probably lived in Ottoman lands, presented the book to Ottoman Sultan Bayezid II. In the epilogue of the book, the author presents an equation solving method, unknown up to its period according to our research, which he used to solve third, fourth, fifth and sixth degree equations whose degrees of variables are successively ordered. Following a short introduction on the subject, I first summarize the history of solving methods for third and higher degree equations, and then I examine the mathematical analysis of the book's epilogue. After a short conclusion, I present the Arabic text of the manuscript and its Turkish translation.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Yayınları, 2021
Anadolu coğrafyasının İslâm temeddünü ile ilişkisi tarih boyunca farklılıklar arz eder. Güneydoğu... more Anadolu coğrafyasının İslâm temeddünü ile ilişkisi tarih boyunca farklılıklar arz eder. Güneydoğu Anadolu ile Doğu Anadolu'nun bir kısmı ilk dönemlerden itibaren İslâm temeddününün bir parçası iken, Anadolu'nun diğer bölgeleri farklı zaman dilimlerinde İslâm temeddününün bir parçası hâline gelmiştir. Özellikle Anadolu'da gittikçe artan Türk yerleşmesi, 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nin ardından çoğaldı; 1075'te İznik'in Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti ilan edilmesiyle istikrara kavuştu. İznik'in I. Haçlı Seferi esnasında Doğu Romalılar tarafından tekrar ele geçirilmesi ertesinde, 1097'de Konya başkent oldu ve söz konusu istikrar süreklilik kazandı. Tarihî süreç içinde gerçekleşen nüfus, dil ve kültürel tecânüs ile Sultan I. Mes'ûd'un siyaseti neticesinde vukû bulan şehirleşme ve iktisadî büyüme, Anadolu'da bir felsefe-bilim hareketinin başlamasına imkân tanıdı. Bâhusus halk arasında Uluğ Keykubad olarak tanınan Sultan I. Alâeddin Keykubad zamanında (1220-1237) en parlak dönemini yaşayan Anadolu coğrafyası, aynı zamanda ilmî ve entelektüel gelişiminde de yeni bir ivme kazandı. Bu ivme, özelikle Moğolların tazyikiyle Anadolu'ya göç eden bilginlerin katkılarıyla tedricî bir şekilde arttı. Kösedağ Savaşı (1243) her ne kadar siyasî bağımsızlığı zedelese de, sükûnet ortamı, Muînüddin Pervâne'nin bilgece siyasetiyle 1261'den itibaren yeniden sağlandı ve 1277 tarihine kadar devam etti.
1st International Prof. Dr. Fuat Sezgin Symposium on History of Science in Islam Proceedings Book, 2020
Mathematics is one of the sciences that have received remarkable interest and then soared with qu... more Mathematics is one of the sciences that have received remarkable interest and then soared with quick acceleration since the very beginning of the tradition of science in Islamic civilization. While one justification for this relevance is that mathematics was viewed superior in terms of not being dependent on any one science with many sciences dependent on it, another justification is that, because it is a tool of science, the simplification and perfection of work done or knowledge produced both theoretically as well as pragmatically in every field, the authenticity, and the accuracy depend on mathematics. In this interval after the great Turkification and Islamization of Anatolian lands in the 13th century, math books began to be produced and educational activities carried out through these books in Anatolia as well, just as in other regions of the Islamic geography. The earliest recorded surviving mathematics book produced in Anatolia, according to recent research, is the work, Fuṣūl Kāfīya fī Ḥisāb at-Taḫt wa-’l-Mīl [Sufficient Chapters for Arithmetic using a Board and Stick (with Sharp End)/ فصول كافية في حساب التخت والميل ], which was probably compiled in the first quarter of the 14th century in Arabic by Amīn-al-Dīn al-Abharī (d. 1333 CE), born in Sivas and the grandson of Athīr-al-Dīn al-Abharī (d. 1265 CE). The text constructed in the first 10 chapters on the patterns and placement of numbers, doubling, halving, adding, subtracting, multiplying, dividing, finding the square root, finding the cube root, and proving arithmetic operations is based on the Indian (Hindu, 10-base number system) and sexagesimal (Babylonian, 60-base number system) arithmetic from the Indian, Hawai (mental arithmetic), and sexagesimal types of arithmetic. The treatise in this context can be said to represent the starting point in the Anatolian geography for being able to recognize, disseminate, and reproduce in accordance with the changing needs the 10-base and 60-base number systems and all arithmetic operations done with respect to these systems. Owing to all this importance and the justifications in this treatise, its role in the formation and development of the Ottoman mathematics tradition will be discussed by introducing the first mathematics book written in Anatolia.
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Yayınları, 2020
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Yayınları, 2019