Nese Ozgen | Mimar Sinan Fine Arts University (original) (raw)
Papers by Nese Ozgen
Bu makale 'yoksulluk' kavrami ve yoksullugun geleneksel ve kuresel bicimlerini bolgeselka... more Bu makale 'yoksulluk' kavrami ve yoksullugun geleneksel ve kuresel bicimlerini bolgeselkalkinma politikalari cercevesinde tartismayi amaclamaktadir. Bolgesel kalkinma ve genelolarak kalkinma politikalarinin Dunya Bankasi (DB) ve Birlesmis Milletler (BM) tarafindandile getirilme ve uygulanma pratikleri ele alinirken; yoksunluk ve yoksulluk kulturu gibikavramlar da, Turkiye'nin en geri kalmis bolgelerinden olan GuneydoguAnadolu Bolgesi veProjesi (GAP) kapsaminda tartisilacaktir
The Past as Resource in the Turkic Speaking World, 2008
Haydar Karataş ilk iki romanını yayımladı: Perperık-a Söe(Gece Kelebeği) ve On İki Dağın Sırrı. İ... more Haydar Karataş ilk iki romanını yayımladı: Perperık-a Söe(Gece Kelebeği) ve On İki Dağın Sırrı. İki kitabı daha olacağını müjdeliyor Karataş: Beni Çağıran Rüya ve Ölü Kuşlar, merakla bekliyorum.
Neden Haydar Karataş’ın romanları beni böylesine etkiliyor: Spivak’ın “Madun hiç konuşabilir mi? ” başlıklı sorusuna yanıtı: “sömürgeleştirilmiş dilin asla dillenemeyeceği” olmuştu. Ona göre bir kez sömürgeleşmiş dil, bir daha asla acısını dillendirebilemez, zira bunun için gerekli kelimelerini kaybetmiştir.
Oysa uzun bir bekleyişten sonra işte ilk kez madunun konuşabileceğini müjdeliyor Karataş’ın iki romanı. Madun kendi dilinden ve kendi gönlünden konuşabiliyor şimdi.
Sınır hakkında konuşmaya başladığınızda, aslında bütün devlet, siyaset, vatan, vatandaşlık ve yur... more Sınır hakkında konuşmaya başladığınızda, aslında bütün devlet, siyaset, vatan, vatandaşlık ve yurttaşlık üzerinde de konuşabilirsiniz. Sınır üzerinde bir söz söylemek, kısmen bunların hepsini açıklamak, hepsini çalışmak ve/ya hepsine dair metaforları üretmek ve yeniden üretmek anlamına da gelir. Bu nedenle sınır çalışmalarında etkin ve yaygın narrative'den kaçınmak, birinci koşul olmak zorundadır. Benzer olarak sınırlar üzerinde konuşmanın; küreselleşme, ulus-devlet, sınıraşırı göç, kaçakçılık ve mültecilik gibi sosyal ancak popülist bazı zeminlere de kayma riski de yüksek olabilir. Dolayısıyla sınır ve uçlar üzerine sosyolojik bir çalışma hem kapsayıcı ama hem de daraltıcı bir zemini başta yapılandırmak zorundadır. Sınıra dair çalışma yapan pek çok sosyal bilimci, sınırı anlamak için kültürün rolünü anlamanın önemli olduğuna dikkati çekerler. Kültürün anlaşılması, sadece sınırın iki ucundaki devletlin siyaseten etkinlik alanlarına bakışı üzerinden okuncak
Özet: Bu çalışmada, 1929–2006 yılları arasında yayınlanmış olan orta ve lise öğretimindeki coğraf... more Özet: Bu çalışmada, 1929–2006 yılları arasında yayınlanmış olan orta ve lise öğretimindeki coğrafya ders kitaplarında, vatanın nasıl kurgulanmış olduğunu inceliyorum. Bu çalışmanın üç zemini var: İlki, daha naçizane bir arayış: Vatanı bize nasıl öğrettiler, gençler ve ergenler, hangi uzamları, bölgeleri ve yerleri vatanımız olarak bildi şimdiye kadar? İkincisi bu yolla daha epitemolojik bir tartışmaya dalmak; 'Cumhuriyet'in milliyetçi hatta kimilerine göre 'ırkçı bir ideolojiyle kurgulanmış olduğu' ve bunun da 'kuruluştan itibaren değişmez, sabit ve egemen olduğu' yollu genellemeci iddialara bir yanıt aramak. Üçüncüsü ise, daha metodolojik bir yanıt arayışı: Kurgulanmış olan bu milliyetçiliğin, ders kitaplarında en bariz şeklinin görüldüğü, hatta bizzat bu kitaplar aracılığıyla her Türk'ün bilincinin biçimlendirildiği iddiasını tartışmak; dahası bu milliyetçiliğin temelinde, zemininde " 80 Cuntasının belirgin etkisi olduğu " iddiasını deşmek! Son iki argümanı özetlersek: Gerçekten Türkiye coğrafyası eğitimi, baştan itibaren mi ırkçı idi, yoksa aslında milli bilinç, 80 cuntası ile mi ırkçı bir vatan anlayışına döndü; yoksa, eğitim başlangıçtan beri Türkiye'nin politik-ekonomik yapılanmasıyla zamandaş idi de genç kitleyi eğitmenin bir aracısı olarak mı çalıştı? Kısaca, bu çalışmanın soruları: 'Vatan, hangi dönemlerden itibaren ve nasıl kurgulanmıştır? Dönemeçler ve dönüşümler nelerdir? Bu dönemeçler ve dönüşümler dahil olmak üzere, vatanın tahayyülünde bir süreklilik var mıdır?
Dayanışma ekonomisi, kooperatifçilik, birlikleşme, komünalite üzerine tartışmalarımızda yaşadığım... more Dayanışma ekonomisi, kooperatifçilik, birlikleşme, komünalite üzerine tartışmalarımızda yaşadığımız en önemli eksik, memleketteki çeşitli örneklerin yeterince izlenmemesi, eleştirilmemesi ve tartışılmamasıdır. Bir süredir Anadolu'daki çeşitli dayanışma biçimleri, bunların normları, kuralları, itiyat ve gelenek biçimleri ve zaman içindeki değişmeleriyle ilgili çalışıyorum: Bizden olan, bizim bildiklerimiz ve bizde olan dayanışma hallerinin hangilerinin nasıl ilerleyip hangilerinin nasıl söndüğünü, kırsal ekonomi ve mülkiyetle ilişkiselliklerini , altyapı-üstyapı ilişkisinde nereye tekabül ettikleri ve dahası dayanışmanın iktisadi mekanizmalarının hangi sosyal dinamikler tarafından biçimlendiğine dair, gayet "yerli" metinler üretiyorum. Özgün örnekleri toplarken de, kimi zaman unuttuğumuz kelimelerle: komün, iştirak, ittifak, tevdi, siyaset, mukavemet, muasat, berxwedar, dijraber, gayret ve cesaret kavramlarıyla çalışıyorum. Böylece hem örnekler üzerinden daha sosyal bilimsel bir tartışma alanı yaratabilmeyi hem de mevcut çeşitli dayanışmaları/ortaklıkları, miras olarak geçmişten aldığımız ancak çok farkına varmadığımız biçimleri hayata geçirme şansını artırabileceğimi umuyorum. Çalışmalarımı sosyolojik-ontolojik bir temellendirme amacıyla değil; aksine bir dizi sosyal pratikler dizisini kavramlaştırmak için kullanacağım. Bu tartışmada temel savım: dayanışmacı geleneksel örüntülerin hiç de pastoral romantik bir gönüllük esasına dayanmadığı; aksine toplulukların sürdürülebilir iktisadi ve sosyal dinamiklerinin sorumluluk esasına göre belirlendikleri olacak. Dayanışma tartışmasının temelindeki tüm tartışmaları (birlikleşme, anlaşma, katılım, birlik, müzakere, sendika, komün vb.) çalışmaya mündemiç sayarak; kültürcü indirgemeden de olabildiğince kaçınarak; yerel dayanışma ağlarını üç temelde tartışmayı hedefliyorum: 1) Dayanışma ağları ve bunun geleneksel, mitik ve duygusal bağlamı, 2) mülkiyet rejimleri boyunca dayanışma örüntülerinin değişen biçimleri ve 3) para ekonomisinin bu ilişkilerdeki önemi2.
Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Fe... more Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Federe Bölgesi’nde yapıldı. Çalışmanın amacı, asıl olarak Kürtlerin, (özel olarak da kentli ve eğitimli olan, geleecğin orta sınıfını oluşturacak olan, belki orta burjuvazinin temelini teşkil edenlerin kendilerine bir vatan oluşturmadaki tutumlarını araştırmak. Bu bölgedeki Kürtler, şimdiki federe bölgelerini vatan olarak algılamaya başladılar mı? Nasıl bir vatan algısı öne çıkıyor ve geçmişteki welat algısından bu yeni durumun farkları nelerdir? Kendilerini nereye ait hissediyorlar ve etnik, siyasi, dil ve kültür olarak hangi ülkedeki Kürtlerle bağ kuruyorlar? Etnisite ve kültür olarak doğal sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor? Dil, din, etnisite, kültür ve hemşerilik bağlarından hangisi diğer Kürtlerle ortak sınırı belirliyor? Çalışmanın daha ileri soruları ‘Göç etmek istedikleri ülkeler’ ile ‘Kürtlerin sorunları olarak tanımladıkları sorunları çözecek lider’ üzerine sorulardır.
Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Fe... more Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Federe Bölgesi’nde yapıldı. Çalışmanın amacı, asıl olarak Kürtlerin, (özel olarak da kentli ve eğitimli olan, geleecğin orta sınıfını oluşturacak olan, belki orta burjuvazinin temelini teşkil edenlerin kendilerine bir vatan oluşturmadaki tutumlarını araştırmak. Bu bölgedeki Kürtler, şimdiki federe bölgelerini vatan olarak algılamaya başladılar mı? Nasıl bir vatan algısı öne çıkıyor ve geçmişteki welat algısından bu yeni durumun farkları nelerdir? Kendilerini nereye ait hissediyorlar ve etnik, siyasi, dil ve kültür olarak hangi ülkedeki Kürtlerle bağ kuruyorlar? Etnisite ve kültür olarak doğal sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor? Dil, din, etnisite, kültür ve hemşerilik bağlarından hangisi diğer Kürtlerle ortak sınırı belirliyor? Çalışmanın daha ileri soruları ‘Göç etmek istedikleri ülkeler’ ile ‘Kürtlerin sorunları olarak tanımladıkları sorunları çözecek lider’ üzerine sorulardır.
Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Fe... more Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Federe Bölgesi’nde yapıldı. Çalışmanın amacı, asıl olarak Kürtlerin, (özel olarak da kentli ve eğitimli olan, geleecğin orta sınıfını oluşturacak olan, belki orta burjuvazinin temelini teşkil edenlerin kendilerine bir vatan oluşturmadaki tutumlarını araştırmak. Bu bölgedeki Kürtler, şimdiki federe bölgelerini vatan olarak algılamaya başladılar mı? Nasıl bir vatan algısı öne çıkıyor ve geçmişteki welat algısından bu yeni durumun farkları nelerdir? Kendilerini nereye ait hissediyorlar ve etnik, siyasi, dil ve kültür olarak hangi ülkedeki Kürtlerle bağ kuruyorlar? Etnisite ve kültür olarak doğal sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor? Dil, din, etnisite, kültür ve hemşerilik bağlarından hangisi diğer Kürtlerle ortak sınırı belirliyor? Çalışmanın daha ileri soruları ‘Göç etmek istedikleri ülkeler’ ile ‘Kürtlerin sorunları olarak tanımladıkları sorunları çözecek lider’ üzerine sorulardır.
Buradaki konuşmam, genelikle son dönemde sözlü tarih hafıza çalışmalarıyla giderek anlatı üzeri... more Buradaki konuşmam, genelikle son dönemde sözlü tarih hafıza çalışmalarıyla giderek anlatı üzerinden hatırlanan 1937 ve 1938’de Dersim bölgesinde yapılan katliamlara ilişkin olacak. Önce biraz tarihsel arkaplan üzerinde konuşacağım, sonra hatırlama süreçleri üzerinde birkaç söz etmeye çalışacağım ve en sonunda da kendi kanaatimi bildirmeye ve tartışmaya çalışacağım: salondakilerin sabrını fazla zorlamaksızın elbette. Zira kimi zaman anılar kimi zaman anlatılar kimileyin de belgelerle hayli karartılmış olan katliamların izini sürmek hayli acı verici bir süreç. Benim burada yapacağım daha çok hatırlama ve izlemenin sosyal bilimsel bir yorumuna yapmak olacak. Bunu da birkaç sosyolojik kavram etrafında yapacağım: Yönetici mitoloji (governing mythology), recovering (acının telafisi), metis ve Gramsci’nin subversivo kavramları.
Talks by Nese Ozgen
Yine tazelenmiş bir “eski kazanç” masalıyla karşı karşıyayız. Bir tür “iktidar chat’i olarak “may... more Yine tazelenmiş bir “eski kazanç” masalıyla karşı karşıyayız. Bir tür “iktidar chat’i olarak “mayın’ üzerine 15 yıldır, tam da yaz başlarında “Güneydoğu sınırımızdaki mayınların temizlenmesi gerektiği ve bu arazinin nasıl da verimli olduğu” söylenip duruyor. Ancak bu kez, bu iktidar ciddi görünüyor. Mayının temizlenmesi retoriğinin ‘olmazsa olmaz’ kuralı, arazi verimliliği ve nasıl paylaşılacağı ile vatanın güvenliği karşıtlığında odaklanıyor.
Bu makale 'yoksulluk' kavrami ve yoksullugun geleneksel ve kuresel bicimlerini bolgeselka... more Bu makale 'yoksulluk' kavrami ve yoksullugun geleneksel ve kuresel bicimlerini bolgeselkalkinma politikalari cercevesinde tartismayi amaclamaktadir. Bolgesel kalkinma ve genelolarak kalkinma politikalarinin Dunya Bankasi (DB) ve Birlesmis Milletler (BM) tarafindandile getirilme ve uygulanma pratikleri ele alinirken; yoksunluk ve yoksulluk kulturu gibikavramlar da, Turkiye'nin en geri kalmis bolgelerinden olan GuneydoguAnadolu Bolgesi veProjesi (GAP) kapsaminda tartisilacaktir
The Past as Resource in the Turkic Speaking World, 2008
Haydar Karataş ilk iki romanını yayımladı: Perperık-a Söe(Gece Kelebeği) ve On İki Dağın Sırrı. İ... more Haydar Karataş ilk iki romanını yayımladı: Perperık-a Söe(Gece Kelebeği) ve On İki Dağın Sırrı. İki kitabı daha olacağını müjdeliyor Karataş: Beni Çağıran Rüya ve Ölü Kuşlar, merakla bekliyorum.
Neden Haydar Karataş’ın romanları beni böylesine etkiliyor: Spivak’ın “Madun hiç konuşabilir mi? ” başlıklı sorusuna yanıtı: “sömürgeleştirilmiş dilin asla dillenemeyeceği” olmuştu. Ona göre bir kez sömürgeleşmiş dil, bir daha asla acısını dillendirebilemez, zira bunun için gerekli kelimelerini kaybetmiştir.
Oysa uzun bir bekleyişten sonra işte ilk kez madunun konuşabileceğini müjdeliyor Karataş’ın iki romanı. Madun kendi dilinden ve kendi gönlünden konuşabiliyor şimdi.
Sınır hakkında konuşmaya başladığınızda, aslında bütün devlet, siyaset, vatan, vatandaşlık ve yur... more Sınır hakkında konuşmaya başladığınızda, aslında bütün devlet, siyaset, vatan, vatandaşlık ve yurttaşlık üzerinde de konuşabilirsiniz. Sınır üzerinde bir söz söylemek, kısmen bunların hepsini açıklamak, hepsini çalışmak ve/ya hepsine dair metaforları üretmek ve yeniden üretmek anlamına da gelir. Bu nedenle sınır çalışmalarında etkin ve yaygın narrative'den kaçınmak, birinci koşul olmak zorundadır. Benzer olarak sınırlar üzerinde konuşmanın; küreselleşme, ulus-devlet, sınıraşırı göç, kaçakçılık ve mültecilik gibi sosyal ancak popülist bazı zeminlere de kayma riski de yüksek olabilir. Dolayısıyla sınır ve uçlar üzerine sosyolojik bir çalışma hem kapsayıcı ama hem de daraltıcı bir zemini başta yapılandırmak zorundadır. Sınıra dair çalışma yapan pek çok sosyal bilimci, sınırı anlamak için kültürün rolünü anlamanın önemli olduğuna dikkati çekerler. Kültürün anlaşılması, sadece sınırın iki ucundaki devletlin siyaseten etkinlik alanlarına bakışı üzerinden okuncak
Özet: Bu çalışmada, 1929–2006 yılları arasında yayınlanmış olan orta ve lise öğretimindeki coğraf... more Özet: Bu çalışmada, 1929–2006 yılları arasında yayınlanmış olan orta ve lise öğretimindeki coğrafya ders kitaplarında, vatanın nasıl kurgulanmış olduğunu inceliyorum. Bu çalışmanın üç zemini var: İlki, daha naçizane bir arayış: Vatanı bize nasıl öğrettiler, gençler ve ergenler, hangi uzamları, bölgeleri ve yerleri vatanımız olarak bildi şimdiye kadar? İkincisi bu yolla daha epitemolojik bir tartışmaya dalmak; 'Cumhuriyet'in milliyetçi hatta kimilerine göre 'ırkçı bir ideolojiyle kurgulanmış olduğu' ve bunun da 'kuruluştan itibaren değişmez, sabit ve egemen olduğu' yollu genellemeci iddialara bir yanıt aramak. Üçüncüsü ise, daha metodolojik bir yanıt arayışı: Kurgulanmış olan bu milliyetçiliğin, ders kitaplarında en bariz şeklinin görüldüğü, hatta bizzat bu kitaplar aracılığıyla her Türk'ün bilincinin biçimlendirildiği iddiasını tartışmak; dahası bu milliyetçiliğin temelinde, zemininde " 80 Cuntasının belirgin etkisi olduğu " iddiasını deşmek! Son iki argümanı özetlersek: Gerçekten Türkiye coğrafyası eğitimi, baştan itibaren mi ırkçı idi, yoksa aslında milli bilinç, 80 cuntası ile mi ırkçı bir vatan anlayışına döndü; yoksa, eğitim başlangıçtan beri Türkiye'nin politik-ekonomik yapılanmasıyla zamandaş idi de genç kitleyi eğitmenin bir aracısı olarak mı çalıştı? Kısaca, bu çalışmanın soruları: 'Vatan, hangi dönemlerden itibaren ve nasıl kurgulanmıştır? Dönemeçler ve dönüşümler nelerdir? Bu dönemeçler ve dönüşümler dahil olmak üzere, vatanın tahayyülünde bir süreklilik var mıdır?
Dayanışma ekonomisi, kooperatifçilik, birlikleşme, komünalite üzerine tartışmalarımızda yaşadığım... more Dayanışma ekonomisi, kooperatifçilik, birlikleşme, komünalite üzerine tartışmalarımızda yaşadığımız en önemli eksik, memleketteki çeşitli örneklerin yeterince izlenmemesi, eleştirilmemesi ve tartışılmamasıdır. Bir süredir Anadolu'daki çeşitli dayanışma biçimleri, bunların normları, kuralları, itiyat ve gelenek biçimleri ve zaman içindeki değişmeleriyle ilgili çalışıyorum: Bizden olan, bizim bildiklerimiz ve bizde olan dayanışma hallerinin hangilerinin nasıl ilerleyip hangilerinin nasıl söndüğünü, kırsal ekonomi ve mülkiyetle ilişkiselliklerini , altyapı-üstyapı ilişkisinde nereye tekabül ettikleri ve dahası dayanışmanın iktisadi mekanizmalarının hangi sosyal dinamikler tarafından biçimlendiğine dair, gayet "yerli" metinler üretiyorum. Özgün örnekleri toplarken de, kimi zaman unuttuğumuz kelimelerle: komün, iştirak, ittifak, tevdi, siyaset, mukavemet, muasat, berxwedar, dijraber, gayret ve cesaret kavramlarıyla çalışıyorum. Böylece hem örnekler üzerinden daha sosyal bilimsel bir tartışma alanı yaratabilmeyi hem de mevcut çeşitli dayanışmaları/ortaklıkları, miras olarak geçmişten aldığımız ancak çok farkına varmadığımız biçimleri hayata geçirme şansını artırabileceğimi umuyorum. Çalışmalarımı sosyolojik-ontolojik bir temellendirme amacıyla değil; aksine bir dizi sosyal pratikler dizisini kavramlaştırmak için kullanacağım. Bu tartışmada temel savım: dayanışmacı geleneksel örüntülerin hiç de pastoral romantik bir gönüllük esasına dayanmadığı; aksine toplulukların sürdürülebilir iktisadi ve sosyal dinamiklerinin sorumluluk esasına göre belirlendikleri olacak. Dayanışma tartışmasının temelindeki tüm tartışmaları (birlikleşme, anlaşma, katılım, birlik, müzakere, sendika, komün vb.) çalışmaya mündemiç sayarak; kültürcü indirgemeden de olabildiğince kaçınarak; yerel dayanışma ağlarını üç temelde tartışmayı hedefliyorum: 1) Dayanışma ağları ve bunun geleneksel, mitik ve duygusal bağlamı, 2) mülkiyet rejimleri boyunca dayanışma örüntülerinin değişen biçimleri ve 3) para ekonomisinin bu ilişkilerdeki önemi2.
Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Fe... more Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Federe Bölgesi’nde yapıldı. Çalışmanın amacı, asıl olarak Kürtlerin, (özel olarak da kentli ve eğitimli olan, geleecğin orta sınıfını oluşturacak olan, belki orta burjuvazinin temelini teşkil edenlerin kendilerine bir vatan oluşturmadaki tutumlarını araştırmak. Bu bölgedeki Kürtler, şimdiki federe bölgelerini vatan olarak algılamaya başladılar mı? Nasıl bir vatan algısı öne çıkıyor ve geçmişteki welat algısından bu yeni durumun farkları nelerdir? Kendilerini nereye ait hissediyorlar ve etnik, siyasi, dil ve kültür olarak hangi ülkedeki Kürtlerle bağ kuruyorlar? Etnisite ve kültür olarak doğal sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor? Dil, din, etnisite, kültür ve hemşerilik bağlarından hangisi diğer Kürtlerle ortak sınırı belirliyor? Çalışmanın daha ileri soruları ‘Göç etmek istedikleri ülkeler’ ile ‘Kürtlerin sorunları olarak tanımladıkları sorunları çözecek lider’ üzerine sorulardır.
Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Fe... more Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Federe Bölgesi’nde yapıldı. Çalışmanın amacı, asıl olarak Kürtlerin, (özel olarak da kentli ve eğitimli olan, geleecğin orta sınıfını oluşturacak olan, belki orta burjuvazinin temelini teşkil edenlerin kendilerine bir vatan oluşturmadaki tutumlarını araştırmak. Bu bölgedeki Kürtler, şimdiki federe bölgelerini vatan olarak algılamaya başladılar mı? Nasıl bir vatan algısı öne çıkıyor ve geçmişteki welat algısından bu yeni durumun farkları nelerdir? Kendilerini nereye ait hissediyorlar ve etnik, siyasi, dil ve kültür olarak hangi ülkedeki Kürtlerle bağ kuruyorlar? Etnisite ve kültür olarak doğal sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor? Dil, din, etnisite, kültür ve hemşerilik bağlarından hangisi diğer Kürtlerle ortak sınırı belirliyor? Çalışmanın daha ileri soruları ‘Göç etmek istedikleri ülkeler’ ile ‘Kürtlerin sorunları olarak tanımladıkları sorunları çözecek lider’ üzerine sorulardır.
Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Fe... more Bu çalışma, Eksen Araştırma Şirketi tarafından Ağustos ve Eylül 2009’da Irak’ın kuzeyinde Kürt Federe Bölgesi’nde yapıldı. Çalışmanın amacı, asıl olarak Kürtlerin, (özel olarak da kentli ve eğitimli olan, geleecğin orta sınıfını oluşturacak olan, belki orta burjuvazinin temelini teşkil edenlerin kendilerine bir vatan oluşturmadaki tutumlarını araştırmak. Bu bölgedeki Kürtler, şimdiki federe bölgelerini vatan olarak algılamaya başladılar mı? Nasıl bir vatan algısı öne çıkıyor ve geçmişteki welat algısından bu yeni durumun farkları nelerdir? Kendilerini nereye ait hissediyorlar ve etnik, siyasi, dil ve kültür olarak hangi ülkedeki Kürtlerle bağ kuruyorlar? Etnisite ve kültür olarak doğal sınırları nerede başlıyor, nerede bitiyor? Dil, din, etnisite, kültür ve hemşerilik bağlarından hangisi diğer Kürtlerle ortak sınırı belirliyor? Çalışmanın daha ileri soruları ‘Göç etmek istedikleri ülkeler’ ile ‘Kürtlerin sorunları olarak tanımladıkları sorunları çözecek lider’ üzerine sorulardır.
Buradaki konuşmam, genelikle son dönemde sözlü tarih hafıza çalışmalarıyla giderek anlatı üzeri... more Buradaki konuşmam, genelikle son dönemde sözlü tarih hafıza çalışmalarıyla giderek anlatı üzerinden hatırlanan 1937 ve 1938’de Dersim bölgesinde yapılan katliamlara ilişkin olacak. Önce biraz tarihsel arkaplan üzerinde konuşacağım, sonra hatırlama süreçleri üzerinde birkaç söz etmeye çalışacağım ve en sonunda da kendi kanaatimi bildirmeye ve tartışmaya çalışacağım: salondakilerin sabrını fazla zorlamaksızın elbette. Zira kimi zaman anılar kimi zaman anlatılar kimileyin de belgelerle hayli karartılmış olan katliamların izini sürmek hayli acı verici bir süreç. Benim burada yapacağım daha çok hatırlama ve izlemenin sosyal bilimsel bir yorumuna yapmak olacak. Bunu da birkaç sosyolojik kavram etrafında yapacağım: Yönetici mitoloji (governing mythology), recovering (acının telafisi), metis ve Gramsci’nin subversivo kavramları.
Yine tazelenmiş bir “eski kazanç” masalıyla karşı karşıyayız. Bir tür “iktidar chat’i olarak “may... more Yine tazelenmiş bir “eski kazanç” masalıyla karşı karşıyayız. Bir tür “iktidar chat’i olarak “mayın’ üzerine 15 yıldır, tam da yaz başlarında “Güneydoğu sınırımızdaki mayınların temizlenmesi gerektiği ve bu arazinin nasıl da verimli olduğu” söylenip duruyor. Ancak bu kez, bu iktidar ciddi görünüyor. Mayının temizlenmesi retoriğinin ‘olmazsa olmaz’ kuralı, arazi verimliliği ve nasıl paylaşılacağı ile vatanın güvenliği karşıtlığında odaklanıyor.