reşat açıkgöz | Selcuk University (Selçuk Üniversitesi) (original) (raw)
Papers by reşat açıkgöz
kent yoksulluğu ve mekansal yarılma, 2014
Özet Kent yoksulluğu çok eskiden beri (Türkiye için söylenirse 1950'lerden itibaren) var olan bir... more Özet Kent yoksulluğu çok eskiden beri (Türkiye için söylenirse 1950'lerden itibaren) var olan bir olguyken, mekânsal yarılma nispeten daha yeni bir olgudur. Mekânsal yarılma yok-sulluğun değişen yüzüyle ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, kent(ler)e özgü bir olgu olarak görülen mekânsal yarılmayı kent yoksulluğunun bir boyutu olarak ele almak mümkün-dür. Daha çok eşitsizliğin aşırı boyutlarda yaşandığı ve farklı demografik yapıları içlerinde barındıran İstanbul gibi metropol kentlerde görülen mekânsal yarılma, temelde benzer özelliklere sahip toplumsal kesimlerin kentin belirli yerlerinde (gecekondu, çöküntü alan-ları, kent içi merkezleri vb.) yoğunlaşmasını ifade eden bir kavramdır. Mekânsal yarılma kentlerdeki toplumsal kesimlerin yalnızca mekân boyutuyla ayrışmalarını değil, aynı zamanda toplumsal, kültürel vb. açılardan da ayrıştıklarını ifade etmektedir. Bu yönüyle mekânsal yarılma, toplumsal bütünleşme için ciddi bir sorun ve tehlike teşkil etmektedir. Son yıllarda uygulanan kentsel politikalar (yeniden yapılanma, kentsel dönüşüm, vb.) adı altında kentlerde yapılan düzenlemeler de mekânsal yarılmayı etkilemektedir. Bu tür dü-zenlemeler sınıfsal olarak üst sınıfların yararına olmaktadır. Bundan dolayı yaşam alanları giderek daralan alt sınıflar kentin belirli alanlarında yoğunlaşmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum birçok yönüyle birbirlerinden kopuk olan toplumsal kesimlerin (özellikle zen-ginlerin ve yoksulların) fiziki ve mekânsal açılardan da birbirlerinden ayrılarak aralarına aşılmaz duvarlar örülmesine neden olmaktadır. Kentin demografik yapısını oluşturan toplumsal kesimlerin (etnik, dini, sınıfsal vb.) kent ortamında kentle bütünleşik olarak ya-şayabilmeleri kentsel bütünleşme için önem arz etmektedir. Bundan dolayı bu kesimlerin sosyo-demografik ve kültürel özelikleri ile mekânsal yarılmaya neden olan kent yoksul-luğu gibi olguların sağlıklı bir şekilde analiz edilmesi gerekir. Bu çalışmada, kentsel bü-tünleşmenin önünde önemli bir engel olarak görülen kent yoksulluğu, mekânsal yarılma ilişkisi üzerinden ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kent, mekân, kent yoksulluğu, mekânsal yarılma, toplumsal kesimler.
insan, hayvan ve sağlık, 2019
Dora Yayıncılık, 2018
Yoksullukla mücadele, günümüzün en önemli sosyal politika alanlarından biridir. Bu alan, baĢında ... more Yoksullukla mücadele, günümüzün en önemli sosyal politika alanlarından biridir. Bu alan, baĢında "sosyal" kelimesi bulunan bir dizi faaliyet alanını kapsar: sosyal güvenlik, sosyal yardım, sosyal hizmet, sosyal sigorta, sosyal bakım vs. Bu alan, yoksullarla birlikte yoksullaĢma riski bulunan ve toplumda kırılgan/korunmasız kesimler (engelliler, yetimler, yaĢlılar, evsizler, sokak çocukları, mülteciler vb.) olarak görülen grupları ve kiĢileri de içerir. Sonuçta yoksullukla mücadelenin sosyal devlet, sosyal politika ve sosyal güvenliği ilgilendiren geniĢ kapsamlı bir alan olduğu görülür. Bu durum, yoksullukla mücadelenin devlet, sivil toplum ve yoksul kesimler üçgeninde ele alınmasını gerektirir.
Fırat Üniversitesi SBD, 2015
Reşat AÇIKGÖZ ÖZET Bu çalışmada, yoksulluk ve suç arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Genel kan... more Reşat AÇIKGÖZ ÖZET Bu çalışmada, yoksulluk ve suç arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Genel kanı, yoksulluğun suça sebep olduğu yönündedir. Ancak, yoksulluk gibi, suç da tek bir faktörle izah edilemez. Suçluluğun oluşumunda geçmiş yaşantılar, aile ortamı, arkadaşlık çevresi, uyuşturucu ve alkol gibi çeşitli alışkanlıklar etkili olduğu gibi, yoksulluğun meydana gelmesinde de birçok faktör etkili olmaktadır. Yoksulluk, suç işlemeyi etkileyen unsurlardan biridir; fakat ana belirleyici ve tek faktör değildir. Yoksulluğun suçlu davranışlara yol açması da, homojen bir nitelik taşımaz. Yoksulluğun içinde meydan geldiği sosyo-ekonomik koşullar kültürden kültüre farklı olduğu için, yoksulluğun olduğu her yerde yoksulluğa bağlı suçlardan söz etmek mümkün değildir. Zira her yoksul olan, zorunlu olarak suç işlememekte; her suç işleyen de zorunlu olarak yoksul olmamaktadır. Bu çalışmada, yoksulluk-suç ilişkisi suç teorileri bağlamında incelenmektedir. Burada özellikle, suç teorilerinin yoksulluk vurgusu üzerinde durulmakta ve teorilerin genel bir değerlendirilmesi yapılmaktadır. Sonuçta, sebep-sonuç ilişkisi bağlamında, yoksulluk ve suç arasında bir ilişkinin kurulabileceği kabul edilmekte, ancak bu ilişkinin zorunlu olarak doğrusal bir ilişki olamayacağı ileri sürülmektedir. Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, suç, suç teorileri, yoksulluk kültürü, yoksulluk-suç ilişkisi. ABSTRACT In this paper, the relationship between poverty and crime has been studied. The mainstream view about poverty and crime is that poverty causes crime. However, crime cannot be depicted in a single factor such as poverty. As well as the past experiences of individuals, his/her family and friendship environment, the habits such as drug and alcohol may as well cause crime; poverty is also consequence of many factors. Poverty is one of the factors that influences crime: yet it is not the main reason and only factor that causes crime. The affects of poverty on crime do not occur in homogeneous forms. Since socio-economical circumstances in which poverty exists are from culture to culture, it is impossible to mention about crimes everywhere poverty can been seen. Because neither every poor commits crime necessarily, nor all those who commit criminal behaviors are paupers. This study investigates the relationship between poverty and crime in the contexts of crime theories. In particular, it is discussed theories of crime's emphasis on poverty and evaluated in general theories of crime in several respects. Eventually, it is agreed that poverty can lead to crime in the context of cause and effect, but it is suggested that this connection is not necessary and directed.
Ankara Şehir Araştırmaları, 2017
Mukaddime, 2016
Öz: Kökenleri çok eskiye dayanmasına rağmen, intihar saldırıları esas olarak 20. yüzyılın ikinci ... more Öz: Kökenleri çok eskiye dayanmasına rağmen, intihar saldırıları esas olarak 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış ve artmıştır. Başlangıçta yerel ve bölgesel düzeyde görülen intihar saldırıları, daha sonra El-Kaide gibi örgütlerin ortaya çıkmasıyla birlikte uluslararası bir boyut kazanmıştır. Günümüzde intihar saldırıları, siyasi hedeflerine ulaşmak isteyen örgütlerin kullandığı en önemli taktiklerden birisi hâline gelmiştir. İntihar saldırıları örgütsel eylemlerdir; bu eylemlerde hem askerî hem de sivil unsurlar hedef alınmaktadır. Eylemlerde hem askerî hem de sivil unsurların hedef seçilmesi, intihar saldırılarının bir suç (terör eylemi) unsuru olarak ele alınmasını gerektirmektedir. Bu makalede, intihar saldırıları uluslararası politika ve terörizm bağlamında sosyolojik ve tarihsel boyutlarıyla birlikte ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Filistin, Hamas, intihar saldırıları, terörizm, uluslararası terörizm, devlet terörizmi. Abstract: Although it is based on very old roots, suicide attacks occurred mainly in the second half of the 20 th century and have increased. Suicide attacks initially have been seen at local and regional levels, later gained an international dimension with the emergence of organizations such as Al Qaeda. Today, suicide attacks, has become one of the most important tactics used by organizations that wish to further their political goals. Suicide attacks are organizational actions; both civilians and military elements are being targeted in these actions. Since both military and civilian elements are targeted, it requires handling of suicide attacks as a crime (terrorist act). In this article, suicide attacks are examined in the context of international politics and terrorism along with sociological and historical dimensions.
Books by reşat açıkgöz
kent yoksulluğu ve mekansal yarılma, 2014
Özet Kent yoksulluğu çok eskiden beri (Türkiye için söylenirse 1950'lerden itibaren) var olan bir... more Özet Kent yoksulluğu çok eskiden beri (Türkiye için söylenirse 1950'lerden itibaren) var olan bir olguyken, mekânsal yarılma nispeten daha yeni bir olgudur. Mekânsal yarılma yok-sulluğun değişen yüzüyle ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, kent(ler)e özgü bir olgu olarak görülen mekânsal yarılmayı kent yoksulluğunun bir boyutu olarak ele almak mümkün-dür. Daha çok eşitsizliğin aşırı boyutlarda yaşandığı ve farklı demografik yapıları içlerinde barındıran İstanbul gibi metropol kentlerde görülen mekânsal yarılma, temelde benzer özelliklere sahip toplumsal kesimlerin kentin belirli yerlerinde (gecekondu, çöküntü alan-ları, kent içi merkezleri vb.) yoğunlaşmasını ifade eden bir kavramdır. Mekânsal yarılma kentlerdeki toplumsal kesimlerin yalnızca mekân boyutuyla ayrışmalarını değil, aynı zamanda toplumsal, kültürel vb. açılardan da ayrıştıklarını ifade etmektedir. Bu yönüyle mekânsal yarılma, toplumsal bütünleşme için ciddi bir sorun ve tehlike teşkil etmektedir. Son yıllarda uygulanan kentsel politikalar (yeniden yapılanma, kentsel dönüşüm, vb.) adı altında kentlerde yapılan düzenlemeler de mekânsal yarılmayı etkilemektedir. Bu tür dü-zenlemeler sınıfsal olarak üst sınıfların yararına olmaktadır. Bundan dolayı yaşam alanları giderek daralan alt sınıflar kentin belirli alanlarında yoğunlaşmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum birçok yönüyle birbirlerinden kopuk olan toplumsal kesimlerin (özellikle zen-ginlerin ve yoksulların) fiziki ve mekânsal açılardan da birbirlerinden ayrılarak aralarına aşılmaz duvarlar örülmesine neden olmaktadır. Kentin demografik yapısını oluşturan toplumsal kesimlerin (etnik, dini, sınıfsal vb.) kent ortamında kentle bütünleşik olarak ya-şayabilmeleri kentsel bütünleşme için önem arz etmektedir. Bundan dolayı bu kesimlerin sosyo-demografik ve kültürel özelikleri ile mekânsal yarılmaya neden olan kent yoksul-luğu gibi olguların sağlıklı bir şekilde analiz edilmesi gerekir. Bu çalışmada, kentsel bü-tünleşmenin önünde önemli bir engel olarak görülen kent yoksulluğu, mekânsal yarılma ilişkisi üzerinden ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kent, mekân, kent yoksulluğu, mekânsal yarılma, toplumsal kesimler.
insan, hayvan ve sağlık, 2019
Dora Yayıncılık, 2018
Yoksullukla mücadele, günümüzün en önemli sosyal politika alanlarından biridir. Bu alan, baĢında ... more Yoksullukla mücadele, günümüzün en önemli sosyal politika alanlarından biridir. Bu alan, baĢında "sosyal" kelimesi bulunan bir dizi faaliyet alanını kapsar: sosyal güvenlik, sosyal yardım, sosyal hizmet, sosyal sigorta, sosyal bakım vs. Bu alan, yoksullarla birlikte yoksullaĢma riski bulunan ve toplumda kırılgan/korunmasız kesimler (engelliler, yetimler, yaĢlılar, evsizler, sokak çocukları, mülteciler vb.) olarak görülen grupları ve kiĢileri de içerir. Sonuçta yoksullukla mücadelenin sosyal devlet, sosyal politika ve sosyal güvenliği ilgilendiren geniĢ kapsamlı bir alan olduğu görülür. Bu durum, yoksullukla mücadelenin devlet, sivil toplum ve yoksul kesimler üçgeninde ele alınmasını gerektirir.
Fırat Üniversitesi SBD, 2015
Reşat AÇIKGÖZ ÖZET Bu çalışmada, yoksulluk ve suç arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Genel kan... more Reşat AÇIKGÖZ ÖZET Bu çalışmada, yoksulluk ve suç arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Genel kanı, yoksulluğun suça sebep olduğu yönündedir. Ancak, yoksulluk gibi, suç da tek bir faktörle izah edilemez. Suçluluğun oluşumunda geçmiş yaşantılar, aile ortamı, arkadaşlık çevresi, uyuşturucu ve alkol gibi çeşitli alışkanlıklar etkili olduğu gibi, yoksulluğun meydana gelmesinde de birçok faktör etkili olmaktadır. Yoksulluk, suç işlemeyi etkileyen unsurlardan biridir; fakat ana belirleyici ve tek faktör değildir. Yoksulluğun suçlu davranışlara yol açması da, homojen bir nitelik taşımaz. Yoksulluğun içinde meydan geldiği sosyo-ekonomik koşullar kültürden kültüre farklı olduğu için, yoksulluğun olduğu her yerde yoksulluğa bağlı suçlardan söz etmek mümkün değildir. Zira her yoksul olan, zorunlu olarak suç işlememekte; her suç işleyen de zorunlu olarak yoksul olmamaktadır. Bu çalışmada, yoksulluk-suç ilişkisi suç teorileri bağlamında incelenmektedir. Burada özellikle, suç teorilerinin yoksulluk vurgusu üzerinde durulmakta ve teorilerin genel bir değerlendirilmesi yapılmaktadır. Sonuçta, sebep-sonuç ilişkisi bağlamında, yoksulluk ve suç arasında bir ilişkinin kurulabileceği kabul edilmekte, ancak bu ilişkinin zorunlu olarak doğrusal bir ilişki olamayacağı ileri sürülmektedir. Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, suç, suç teorileri, yoksulluk kültürü, yoksulluk-suç ilişkisi. ABSTRACT In this paper, the relationship between poverty and crime has been studied. The mainstream view about poverty and crime is that poverty causes crime. However, crime cannot be depicted in a single factor such as poverty. As well as the past experiences of individuals, his/her family and friendship environment, the habits such as drug and alcohol may as well cause crime; poverty is also consequence of many factors. Poverty is one of the factors that influences crime: yet it is not the main reason and only factor that causes crime. The affects of poverty on crime do not occur in homogeneous forms. Since socio-economical circumstances in which poverty exists are from culture to culture, it is impossible to mention about crimes everywhere poverty can been seen. Because neither every poor commits crime necessarily, nor all those who commit criminal behaviors are paupers. This study investigates the relationship between poverty and crime in the contexts of crime theories. In particular, it is discussed theories of crime's emphasis on poverty and evaluated in general theories of crime in several respects. Eventually, it is agreed that poverty can lead to crime in the context of cause and effect, but it is suggested that this connection is not necessary and directed.
Ankara Şehir Araştırmaları, 2017
Mukaddime, 2016
Öz: Kökenleri çok eskiye dayanmasına rağmen, intihar saldırıları esas olarak 20. yüzyılın ikinci ... more Öz: Kökenleri çok eskiye dayanmasına rağmen, intihar saldırıları esas olarak 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış ve artmıştır. Başlangıçta yerel ve bölgesel düzeyde görülen intihar saldırıları, daha sonra El-Kaide gibi örgütlerin ortaya çıkmasıyla birlikte uluslararası bir boyut kazanmıştır. Günümüzde intihar saldırıları, siyasi hedeflerine ulaşmak isteyen örgütlerin kullandığı en önemli taktiklerden birisi hâline gelmiştir. İntihar saldırıları örgütsel eylemlerdir; bu eylemlerde hem askerî hem de sivil unsurlar hedef alınmaktadır. Eylemlerde hem askerî hem de sivil unsurların hedef seçilmesi, intihar saldırılarının bir suç (terör eylemi) unsuru olarak ele alınmasını gerektirmektedir. Bu makalede, intihar saldırıları uluslararası politika ve terörizm bağlamında sosyolojik ve tarihsel boyutlarıyla birlikte ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: Filistin, Hamas, intihar saldırıları, terörizm, uluslararası terörizm, devlet terörizmi. Abstract: Although it is based on very old roots, suicide attacks occurred mainly in the second half of the 20 th century and have increased. Suicide attacks initially have been seen at local and regional levels, later gained an international dimension with the emergence of organizations such as Al Qaeda. Today, suicide attacks, has become one of the most important tactics used by organizations that wish to further their political goals. Suicide attacks are organizational actions; both civilians and military elements are being targeted in these actions. Since both military and civilian elements are targeted, it requires handling of suicide attacks as a crime (terrorist act). In this article, suicide attacks are examined in the context of international politics and terrorism along with sociological and historical dimensions.