Tarihte Kadın Fotoğrafçılar (original) (raw)

Kadın savaş fotoğrafçıları sergisi

2022

Ukranya-Rusya savaşının yoğun gündemde olduğu şu günlerde Paris'te savaş fotoğraflarıyla ilgili sergiler açılıp duruyor. Bunlardan bana göre en önemlisi "Kadın savaş fotoğrafçıları Sergisi ". Diğeri Askeri müzede "Savaş fotoğrafçılığı" ve nihayet efsane fotoğrafçı Steve McCurry'nin Maillol müzesindeki büyük retrospektifi. McCurry 'nin fotoğraflarının en az yarısı savaş bölgelerinden oluşuyor. Dolayısı ile onu da Paristeki savaş fotoğrafı sergileri arasında saymayı yeğledim. "Kadın savaş fotoğrafçıları Sergisi " sergisinde 1930'lar ve 1940'lardan başlayıp bugünlere kadar son 80 yılın savaşlarını ele alan 8 kadın fotoğrafçının 80 fotoğrafını izliyoruz. Hiç görülmemiş, az görülmüş ve ikon fotoğraflardan oluşan bu nefes kesici sergi Paris'te Danfert-Rochereau meydanındaki Liberation müzesinde oldukça uzun bir süre, 31 Aralık 2022 ye kadar görülebilecek. Önce Almanyada sonra İsviçrede sergilenen bu fotoğraflar cinsiyet klişelerinden çok uzak ve insani bakış üzerinden ilerliyor.

Fotosuratlar Turkiy Dunyo Ayollari Tarixini O‘rganishda Muhim Tarixiy Manba Sifatida

Tarih Sahnesinde Türk Dünyası Kadını Uluslararası Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Ed. Azamat Ziyo – Osman Karatay – Muhayyo Isoqova – Ali Balcı, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları, 2023.I, 2023

Zamonaviy gumanitar fanlar tizimida ijtimoiy taraqqiyot mezoni hisoblangan xotin-qizlarning jamiyatdagi mavqei masalasi alohida o‘rin tutadi. Ayollar tarixini o‘rganishda vizual manbalardan biri bo‘lgan fotosuratlar muhim ahamiyatga ega. Fotosuratlar o‘tmish haqidagi xotirani saqlash va uzatishning universal va hammabop vositasi bo‘lib, yozma matndan farqli ravishda ijtimoiy va madaniy to‘siqlardan xolidir. Fotosuratning tarixiy manba sifatidagi qiymati uning ishonchliligi bilan bog‘liq, chunki fotosurat voqelikning, ya’ni o‘tmishda sodir bo‘lgan muayyan vaqtning kamera tomonidan qayd etilgan to‘g‘ridan-to‘g‘ri va buzilmagan ifodasidir. Vizual manbalar ayollar hayot tarzini, ularning ichki dunyosi evolyutsiyasini, turli hodisalarga munosbatini tadqiq etishda keng imkoniyatlarga ega. Fotosuratlar xotin-qizlar tarixi bo’yicha turli-tuman ma’lumotlar manbai sifatida xizmat qiladi: o‘tmishdagi kundalik amaliyotlar, xususiy va ommaviy muhit, ayollarning oiladagi o‘rni va ijtimoiy ahvoli, ayollar va erkaklar o‘rtasidagi munosabatlar, ayollar bilan bog‘liq urf-odatlar hamda qadriyatlar va h.k.

Türk resim sanatında (1908 - 1930) Erken Cumhuriyet Dönemine kadar ilk ve öncü kadın ressamlar

2015

Women's status and heavy responsibilities she took on her shoulders showed differences from time to time depending on the different perceptions of the society. The Ottoman Empire era with a theocratic structure, did not take hold of women issue during the time of Ottoman Reforms to the end of World War I. Progressions covered only those women who lived in modern cities. While most of the women worked in the fields, only a few women had the chance to be educated in the big cities. With the start of the World War I, Muslim Women started to work in the factories. Some of these factories were Thread and Match Factories in Istanbul and Mavrumati Factory in Adana. And the Turkish women were paid for such a poor amount of money. The content of the Imperial Edict of Reorganization (Tanzimat Fermanı) covered public security,justice, military rights, property insurance, trial and tax justice, but, did not include any rights for women. This stable situation in womens' status, were subject to discussion. Pictorial art, has started after the Tanzimat(Bunun ingilizcesine bakar mısın) and the Turkish girls met with the art education with the foundation of "Inas Sanayi-i Nefise Mektebi""Faculty of Arts". Before the establishment of this school, there weren't any government institutions providing art education for women. Art education was taking place with families providing private tuition for their children and these children were continuing their education abroad. With the foundation of Inas Sanayi-i Nefise Mektebi(Fine Arts Faculty) in 1914, women started to be educated in art. In 1916, women artists found the opportunity to display their work in "Galatasaray"Exhibitions. Scholarships provided by the state, some women artists as forerunners in art like "Belkıs Mustafa" were titled to the opportunity to study abroad. 7 The forerunners of women artists, who were producing their work of art with realistic and naturalist styles before, started to reflect new understand in their work which they had faced in the foreign countries. Their themes were based on current topics as new life styles, portraits and landscapes. When we take a look at the works of these women artists, we see that women portraits and modern women imagery from the daily life were highly common. Considering the public and political events of the day, it was inevitable for them not to use their relatives as models. Considering the era that they were living in, another common feature they had was that they were all the daughters of well-educated and intellectual aristocrat families. Compared to the West, Ottoman Society adopted new understanding in art and art education reasonably late. Therefore, it took some time for the whole society to accept art itself. After the development of Republic of Democracy, the Republic of Turkey has provided the opportunity to discover and study art for each Turkish citizen of different social status. Keeping pace to (populism) factor, the inequality between the low income class and the upper class was ended. "Halkçılık" 'populism" which is one of the main principles of the Turkish Republic and as a natural consequence of belonging to the national sovereignty, determined the direction of cultural and art policies. With the foundation of the Republic of Democracy, many positive changes came along in women's lives and women were titled to have equal rights as men. Likewise, women were given the same opportunities as men to receive art education, taking part in the same exhibitions and the right to stand for solo exhibitions.

Tarihteki Türk Kadın Hükümdarlar

Tarihin herhangi döneminde, Türk boylarında; aile veya herhangi sosyal biriminde kadına gösterilen hürmet ve saygı çok manidardır. Şuan kendilerini medeni olarak tanıtan ve cehalet çukurunda yaşayan, toplumsal münasebette bulunduğumuz zevatların bir bölümü o zamanlarda tuvalet adabından dahi bihaberken, kadına şeytan gözüyle bakarken; bir bölümü diri diri kara toprağa gömüyor, gömmediklerini de kara çarşafların içine gömüyordu. Bu dönemde, bundan önceki ve sonraki dönemlerde Türk aile yapısında kadının önemi çok büyüktü(r).

Tarihin Arka Odası'nda "Kadın"

İlef Dergisi, 2015

ilef dergisi • © 2015 • 2(1) • bahar/spring: 77-94 Öz Bu çalışmada Tarihin Arka Odası adlı TV programı incelenmek suretiyle, gerek tarihsel olan gerekse tarih konuşan birer özne olarak kadınların nasıl inşa edildiğine odaklanılmış ve toplumsal cinsiyetin çoklu zaman ve uzamlararasında dolaşılarak adeta tüm zamanlarda ve mekânlarda nasıl yeniden inşa edildiği ve meşrulaştırıldığı ele alınmıştır. Bu gayret gösterilirken cinsiyetçiliğin yalnızca kadın-erkek ikiliğinde olduğu gibi cinsiyet temelli olmadığı, tıpkı siyah feminizmin iddia ettiği biçimde ırksal ve kültürel boyutları da içinde barındırdığı düşüncesi dikkate alınmıştır. Anahtar Sözcükler: Cinsiyetçi söylem, medya, tarih, kadın, televizyonda tarih programları • • • • • Makale geliş tarihi: 18.09.2014 • Makale kabul tarihi: 03.03.2015

1940-1980 Arası Dönemde Türk Toplumsal Gerçekçi Resminde Kadın İmgesi

1940-1980 Arası Dönemde Türk Toplumsal Gerçekçi Resminde Kadın İmgesi, 2018

1940’lı yıllarda Yeniler Grubu’yla Türk resim sanatı içerisinde kendisine yer bulan toplumsal gerçekçi yaklaşım, 1950’lerde yaşadığı kısa bir duraklama sürecinden sonra 1960’lardan itibaren yükselmeye devam etmiştir. Bu çalışmada ise 1940-1980 arası dönemde toplumsal gerçekçi yaklaşımla üretilen resimlerde yer alan kadın imgesi incelenmiştir. Kadın figürlerin çözümlenmesi üzerinden yapılan yorumlamalarla dönemin siyasi ve toplumsal olaylarının Türkiye’de yaşayan kadınları ne şekilde etkilediği, yaşamlarında neleri değiştirdiği saptanmaya çalışılmıştır. Disiplinler arası bir çalışma ile yapılan yorumlama ve çıkarımlara sanat tarihi, tarih, sosyoloji bilim dalları ile kadın çalışmaları konusundaki yaklaşımlar bağlamında yaklaşılmıştır. Resimler öncelikle toplumsal ve siyasi kırılmalara bağlı olarak tarihlerine göre incelenmiştir. Sonrasında ise tematik yaklaşımlarına göre gruplanarak değerlendirilmiştir. Giriş bölümünde konunun önemi ve niteliği belirtilmiş, araştırma ve yayınlardan bahsedilmiş, tezin sınırlılığı ile araştırmada kullanılan yöntem anlatılmıştır. Kavramsal çerçeve bölümünde, tezin ana konusunu aktarmaya yarayacak hususlara değinilmiştir. Resim sanatında gerçekçilik akımının ortaya çıkışı, sosyalist gerçekçi resim anlayışı, Türk resim sanatında toplumsal gerçekçilik, 1940-1980 arası Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal, toplumsal ve kültürel değişimi ile bu dönem aralığında Türkiye’de yaşayan kadınların toplum içindeki konumlarına değinilmiştir. Türk toplumsal gerçekçi resminde kadın imgesi bölümünde, konunun sınırlılıkları dahilinde seçilen resim örnekleri, tarihlerine göre 10’ar yıllık periyodlar halinde kategorilenmiş ve içerdikleri kadın figürleri temel alınarak çözümlenmişlerdir. Değerlendirme bölümünde resimler kadını konumlandırdıkları temalar üzerinden incelenmişlerdir. Ulaşılan farklı temalar kendi içlerinde tarihsel olarak ortak noktaları, gelişim ve değişimleri ile değerlendirilmişlerdir. Toplumsal hayattaki değişen şartların kadın figürler üzerindeki etkilerine bakılmıştır. Sonuç bölümünde ise, yapılan tüm çözümleme, yorumlama ve değerlendirmeler sonunda elde ettiğimiz sonuçlar toparlanmıştır.

İzmir’in Görsel Tarihini Oluşturan Fotoğrafçılar

Anadolu Üniversitesi Sanat & Tasarım Dergisi

Makale kapsamında, İzmir'in görsel tarihini oluşturan öncü fotoğrafçılar ve ilk fotoğraflardan 1960'lı yıllara uzanan görsel süreç incelenmiştir. İzmir coğrafi konumu, kültürel yapısı ile tarihin her döneminde önemli ve öncü vasfını koruyan bir şehir olmuştur. 8-16 Şubat 1840 yılında Goupil Fesquet tarafından ilk kez fotoğrafları çekilen İzmir şehri, Türkiye Cumhuriyeti kurulana dek çok sayıda yabancı uyruklu fotoğrafçıya ve fotoğraf stüdyosuna ev sahipliği yapmıştır. Bu süreçte çekilen fotoğraflar, pazarlanan fotokartlar ve kartpostallar sayesinde İzmir'in görsel tarihi oluşmaya ve kültürel kimliği dünya ile paylaşılmaya başlamıştır. İzmir' de stüdyoları olan Rubellin, Svoboda, Bonfils ve İstanbullu Abdullah Biraderler, Pascal Sebah, Policarp Jolier ve vb. tarafından çekilen fotoğraflar, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde İzmir hakkında bize önemli bilgiler sunmaktadır. Cumhuriyetin ilanı sonrasında Hamza Rüstem, Resne Fotoğrafhanesi'nin kurucusu Rahmizade Bahaettin Bediz, Fikri Göksay ve Mustafa Kapkın stüdyolarında yetişen çok sayıda genç fotoğrafçı, kendi stüdyolarını açarak kentin kültürel kimliğine katılmışlardır.

Kadın Filozoflar Tarihi

Sıradan bir felsefe tarihi kitabına bakıldığında, düşünmenin er­ keklere özgü bir ayrıcalık olduğu izlenimi kaçınılmazdır. Düşü­ nen kadınları keşfetmek için yılmadan aramak gerekir. Çünkü böyle kadınlar vardı; üstelik onlar, kadınların profesyonel olarak, yani akademik düzeyde tanınarak düşünmelerine izin verildiği geçen yüzyıldan bu yana değil, Antik Çağ'dan beri vardı. Yine Antik Çağ'dan beri dersler de veriyorlardı. Ancak, bugün bile, fel­sefe fakültelerinde kürsü sahibi kadınların sayısı çok azdır.

Basın Tarihinde Görünmeyen Kadın Emeği İlk Kadın Gazeteciler

Sanatın Gölgedeki Kadınları, 2018

Basının ilk yıllarında kadınlar, gazete ve dergilerde çalışan olarak yer almalarına rağmen, basın tarihi kitapları incelendiğinde, bu kadınların ya ünlü bir gazetecinin eşi ya da kardeşi olarak anıldığını görülmektedir. Bu çalışma ile basın tarihinin erkek egemen yazımına farklı bir bakış getirilerek, kadın gazeteciler üzerine odaklanılacaktır. Çalışmada adı geçen ilk basın emekçileri “Selma Rıza”, “Sabiha Sertel” ve “Semiha Es”in biyografileri ile arşiv belgeleri incelemelerinden yola çıkılarak, 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl ortalarına kadar ki yazılı basında çalışan kadın gazetecilerin emeklerinin ve isimlerinin görünmez olması, mesleklerinin öznesi olamamalarının, bu alandan dışlanma ve yok sayılmalarının nedenleri, o dönemin erkek egemen toplumunun dinamikleri etrafında incelenecektir.

Tarihin Vazgeçilmez İnsanları: Kadın

Öncelikle bu yazının ne denli değerli bir konu olduğunu söylemeden geçmek istemedim. İnsanlık tarihi boyunca kadının değeri yadsınamaz ve göz ardı edilemez bir kavramdır. Fakat bu değerin tarih ve günümüz için ne derecede ön planda olduğunu hemen hemen hepimiz farkındayızdır. Peki, bu durumun giderilmesi için gereken çalışmalar nasıl olmalı? Bu sorunun cevabını nitekim yapılan farklı türdeki araştırmaların neticesinde iyi sonuçlar alınmakla beraber daha iyi yerlere varılmasını gönülden diliyorum. Konuya hâkim olmama rağmen başlık açısından ciddi derecede sıkıntılar çektim. Nasıl bir başlık olmalı? Sorusuna verdiğim cevap günlerce sürdü ve ''kendimce'' en iyi başlığın bu olacağına karar verdim ve siz değerli okurlarla aynı fikirde olmak dileğimdir. Okuduğum ve şuan uzman olmaya çalıştığım bölüm olan ''arkeoloji'' bilimi açısından söz konusu olan dönemlerde yaşayan ve tarihin ilklerini yapmakla başarılı olan kadınların ne tür rol oynadıklarını bu yazıda okuyacağız. Fakat bu konunun ne kadar önemli bir içerik olduğunu yukarda belirtmeme rağmen yinede bu konunun bir kitap, yüksek lisans tezi veya doktora tezi kadar kapsamlı bir konu olduğunu hatırlatmakta fayda olacağını sanıyorum.

Türk Sinemasında Kadın Gazeteci İmajı: 1940-1980

Kastamonu İletişim Araştırmaları Dergisi, 2020

Bu makale, Türk sinemasında 1940-1980 dönemindeki kadın gazeteci imajını ele almaktadır. Sinemada kadın imgesi, özellikle de ilk dönemlerde, ataerkil ideolojiyle uyumludur. Filmlerde kadınlar genellikle özel alanla, evlilik ve annelikle ilişkilendirilir. Gazetecilik ise kadının kamusal alanda aktif şekilde yer almasını gerektiren bir meslektir. Bu bağlamda çalışmada, filmlerin kadınları hem gazeteci hem kadın olarak nasıl bir araya getirdiğine bakılmıştır. Bu kapsamda çalışmada, filmlerde kadın gazeteciye yönelik hem gazetecilik hem de kadınlık bağlamında hangi arketip, stereotip ve stok karakterle ne tür mitlerin inşa edildiği ve kadın gazeteci üzerinden "özgür basın mitinin" sunulup sunulmadığı incelenmiştir. Araştırma sonucunda, ana karakter veya baskın yan karakterin kadın gazeteci olduğu filmlerde gazetecilik imgesine bakıldığında, Türk sinemasında başlangıçtan itibaren diğer ülke sinemalarının aksine kadın gazetecilerin sob sister karakterine sınırlanmadığı görülmüştür. Kadın gazeteciler filmlerde Hakikat Araştırmacısı ve Manşet Gazetecisi olarak suçluların, kötü adamların, sahtekarların peşindedir. Dahası, filmler kadın gazeteci üzerinden basının demokratik toplumlardaki gücü ve önemine yönelik "özgür basın mitini" pekiştirmekte ve güçlendirmektedir. Öte yandan Yeşilçam'ın uysal, edilgen kadın imgesinin aksine ancak sinemada kadın gazeteci imgesiyle uyumlu olarak kadın gazeteciler daha zeki, bağımsız, hırslı, aktif, korkusuz ve cesaretli olarak betimlenmiştir. Kadın gazeteciler, melodramlardaki gibi "boş özne" değil "konuşan özne"dir; edilgen değil etkendir. Ancak, kadın gazeteciler de genel olarak sinemanın ve özelde Yeşilçam'ın ataerkil kodlarına uygun olarak kariyerleri ile özel hayatları arasında tercih yapmak durumunda bırakılırlar. Filmlerde tüm karakterlerin aşkı ve evliliği işine tercih etmesi, çoğu filmin sonunda kadının aşkı için gazetecilikten istifa etmesiyle kadının yerinin evi ve özel alan olduğuna dair kodlar tekrar inşa edilir ve sürdürülür. Filmlerde "iyi" kadınlar sonunda evlilik "ödülünü" alırken, erkek dünyasına fazla dahil olarak sınırlarını aşanlar ve femme fatale'ler yaptıklarının cezasını çekerler. Böylelikle Türk sinemasının iyi kadın-kötü kadın ayrıştırması ve bunlara yönelik söylemleri kadın gazeteci üzerinden de devam eder.