Naslarda Yer Alan Lafızlar Arası İlişki Açısından Fıkıh Usulünde Mutlak-Mukayyed (original) (raw)

Fıkıh Usulünde Lafızlar Bahsi Bağlamında Umum ve Husus Kavramları

ÇALIŞKAN, Kamil, The Concepts of General ('Umûm) and Special (Khusûs) in The Principles and Methodology of Islamic Jurisprudence –In The Context of Vocables-, (Supervisor: Prof. Dr. Selahattin EROĞLU), Ankara University, 2017. VIII + 285 pages. In the thesis, the concepts of general and special are examined in the context of the Principles and Methodology of Islamic Jurispudence (usul al-fiqh). The approaches of the other sciences to the concepts have been dealth with in the thesis according to their relations to the main topic. The usage of the concepts in other contexts of usul al-fiqh has been excluded from the scope of the thesis. The basic aspects of the general and special concepts on vocables are also examined for further explanations of the concepts. The thesis comprises of an introduction and of two chapters. The introduction deals with the importance of the topic of the thesis, the restriction of the topic and the presentation of the topic. In the first chapter, the basic concepts which are necessary to understand the general and special concepts in a better way are introduced. In the second chapter, the approaches of Muslim scholars to the concepts have been treated with from different angles and one particular definition has been given for each of the concepts. Finally, the basic concrete aspects of the general and special concepts on vocables are discussed. Key Words: Vocable, Meaning, Wad‘, General (‘Umûm), Special (Khusûs)

Fıkıh Usûlünde Bir Bütüncül Okuma Yöntemi: Mutlakın Mukayyede Hamli ve Fıkhî İhtilaflardaki Rolü

2016

Butuncul yaklasim, parcaci yaklasimdan farkli olarak konusandan sadir olan sozun teker teker ele alinarak degerlendirilmesi ve bir sonuca gidilmesi degil aksine konusanin gercekte ne kastettigini ortaya cikarmak maksadiyla sozun, olay ve konu butunlugu icinde alinmasi, bir baska ifadeyle ayni konuya iliskin metinlerin bir havuzda toplanmasi ve kritige tabi tutulmasidir. Boylelikle bir surec icinde ayni konuya iliskin sarf edilen farkli ya da celisik sozlerin bir yontem duzeyinde uzlastirilmasi da mumkun hale gelmektedir ve neticede butunun parcadan farkli ve buyuk oldugu anlasilmis olmakta ve parcalar, bir butunluk icinde anlam kazanmaktadir. Butuncul okuma dendiginde fikih usulunde iki yontem akla gelmektedir. Bunlardan biri tahsis digeri ise takyittir . Bu calismada takyidin fikih usulundeki tanimi, konumu, islevi ve delaleti uzerinde yapilan tartismalar ve fikhi ihtilaflardaki rolu orneklerle ortaya konulmaya calisilmistir.

Âmm Lafızların Delaletleri Bağlamında Tefsir-Fıkıh Usulü İlişkisi Sıddık BAYSAL

journal of ilahiyat researches , 2018

İntihal: Bu makale, iThenticate yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir. Plagiarism: This article has been scanned by iThenticate. No plagiarism detected. web: http://dergipark.gov.tr/ilted | Öz Bu makale, Kur' an'ın ȃmm lafızlarının delaleti bağlamında tefsir ilmi ile fıkıh usulünün ilişkisini araştırmaktadır Esasen İslami ilimler bağlamında ȃmm lafızların delaleti, İslam'ın temel metinlerindeki lafızlarla ilgili olduğu için sadece fıkıh usulü veya tefsir ilminin özel konusu değil, tüm İslami ilimlerin ortak konusudur. İslami ilimlerin üzerinde çalıştığı temel dini metinlerin aynılığı, bu ilimler arasında disiplinlerarası ilişkileri zorunlu hale getirmektedir. Tefsir ilmi ile fıkıh usulü arasındaki ilişkinin ȃmm lafızlar bağlamında işlenmesinin nedeni de budur. Fıkıh usulü, bu konuyu Kur' an'ın lafızlarından ve ibarelerinden hukuki normlar çıkarmak için incelemektedir. Yani lafızların vaz'ȋ delaleti, fıkıh usulünün hukuki normlar çıkarmak için müracaat ettiği temel istidlal yöntemlerinden biridir. Tefsir ilmi ise Arap dilinin kaide ve teamüllerine dayanan bu istidlal yöntemini, ilgili lafızlarla Allah'ın neyi murad ettiğini belirleyebilmek için konu edinmektedir. Lafızların vaz'ȋ delaleti konusunda tefsir ilmi ile fıkıh usulünün birbirinden ayrıldığı esas nokta da budur. Ayrıca lafızların delaletleri, İslam bilginlerine ilahi hitabı, farklı zamanlar ve mekânlardaki muhataplarının vakıalarıyla ilişkilendirme imkânını vermektedir.

Âmm Lafızların Delaletleri Bağlamında Tefsir-Fıkıh Usulü İlişkisi

İlahiyat Tetkikleri Dergisi, 2018

Bu makale, Kur' an'ın ȃmm lafızlarının delaleti bağlamında tefsir ilmi ile fıkıh usulünün ilişkisini araştırmaktadır Esasen İslami ilimler bağlamında ȃmm lafızların delaleti, İslam'ın temel metinlerindeki lafızlarla ilgili olduğu için sadece fıkıh usulü veya tefsir ilminin özel konusu değil, tüm İslami ilimlerin ortak konusudur. İslami ilimlerin üzerinde çalıştığı temel dini metinlerin aynılığı, bu ilimler arasında disiplinlerarası ilişkileri zorunlu hale getirmektedir. Tefsir ilmi ile fıkıh usulü arasındaki ilişkinin ȃmm lafızlar bağlamında işlenmesinin nedeni de budur. Fıkıh usulü, bu konuyu Kur' an'ın lafızlarından ve ibarelerinden hukuki normlar çıkarmak için incelemektedir. Yani lafızların vaz'ȋ delaleti, fıkıh usulünün hukuki normlar çıkarmak için müracaat ettiği temel istidlal yöntemlerinden biridir. Tefsir ilmi ise Arap dilinin kaide ve teamüllerine dayanan bu istidlal yöntemini, ilgili lafızlarla Allah'ın neyi murad ettiğini belirleyebilmek için konu edinmektedir. Lafızların vaz'ȋ delaleti konusunda tefsir ilmi ile fıkıh usulünün birbirinden ayrıldığı esas nokta da budur. Ayrıca lafızların delaletleri, İslam bilginlerine ilahi hitabı, farklı zamanlar ve mekânlardaki muhataplarının vakıalarıyla ilişkilendirme imkânını vermektedir.

[MAKALE/ARTICLE] Nasların Yeterliliğine Dair

e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2016

Nasların yeterliliği meselesi, usûlcüler tarafından “dinin kemale ermesi” bağlamında ele alınmaktadır. Bu mesele usûlcüler arasında ittifakla kabul edilmekle birlikte değişik şekillerde ifade edilmektedir. Zâhirî usûlcüler insandan sadır olan bütün fiil ve hâdiselere bağlanan şer‘î hükümlerin doğrudan naslarda yer aldığını ve bu nedenle kıyasın batıl olduğunu ileri sürmektedirler. Usûlcülerin kahir ekseriyeti ise bu fiil ve hâdiselere taalluk eden hükümlerin tümünün doğrudan naslarda yer almadığını, bazı hükümlerin naslarda içkin olan illet ve hikmetlere dayanan kıyas ve ictihad yoluyla elde edildiğini, diğer bir kısım hükümlerin de naslardan kaynaklanan birtakım istidlâlî yöntemlerden/tâlî delillerden çıkarıldığını söylemektedirler. Başta Cüveynî (ö.478/1085) olmak üzere çoğu usûlcüler, hükümlerin çoğunun kıyasa/ictihada dayandığını söylerken, İbn Teymiyye (ö.728/1328) vuku bulan hâdiselere bağlanan şer‘î hükümlerin çoğunun, nasların delâletinden elde edildiğini söylemektedir. İbn Kayyim (ö.751/1350) ise nasların tüm hükümlere delâlet ettiğini, bu itibarla nasların yeterli olup kıyasa ihtiyaç bırakmadığını; ancak nassın bulunmadığı veya nasta belirtilen hükmün pekiştirilmek istendiği durumlarda kıyasa başvurulabileceğini ileri sürmektedir.

Fıkıh Usûlünde Lafızların Kesinliği Problemi: Fahreddin er-Râzî'den Sadrüşşerîa'ya

Timaş Akademi , 2022

İnsan iletişiminin en önemli unsurlarından biri olan dil, insanın toplumsal kimliğinin bir tezahürü olmasının yanı sıra düşünce ve aktarımın geliştirilmesinde de temel bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Dilin kesinliği tartışmasını, yöntem olarak dilin güvenilirliğini ve kaynaklık değerini sorgulayan metodolojik bir problem olarak görmek mümkündür. Dilin bu çerçevede sorgulanması, İslâm düşüncesinde bilginin elde edebileceği sağlam metodolojinin ne olduğu tartışmasını da beraberinde getirmiştir. Selma Çakmak’ın, Fıkıh Usûlünde Lafızların Kesinliği Problemi adını verdiği bu çalışmasının temel araştırma sorusu; İslâm düşünce tarihinde ortaya çıkan dilin kesinliği tartışmasının Sadrüşşerîa’nın fıkıh usûlü düşüncesinde nasıl bir problem olarak ele alındığı, yorumlandığı ve sonrasında nasıl bir seyir takip ettiğidir. Dilin kesinliği problemini ortaya çıkaran nedenler nelerdir? Bu problemin gündeme gelmesini sağlayan arka plan nedir? Lafızların delâleti ve kesinliği hakkındaki tartışmaların sözün mahiyeti ve kelâmî ilkelerle bağlantısı var mıdır? Dil-mantık tartışmalarının bu problemle ilgisi nedir? Dilin kesinlik taşımadığını öne sürmenin gerekçeleri ve tehlikeleri nelerdir? Dilin kesinliği tartışmaya açıldığında vahyin otoritesi ve şeriat nasıl açıklanabilir? Kesinlik tek midir, dereceli midir? Bu tartışmada kesinlik anlayışının rolü nedir? Kesinliğin sınırları ve esasları nelerdir? Bu doğrultuda Râzî ve Sadrüşşerîa’nın kesinlik anlayışı nasıldır? Sadrüşşerîa’nın dilin kesinliği tartışmasını Hanefî usulüne taşımasının nedenleri nelerdir? Onun bu tartışmada takındığı tavır Hanefî anlayışını temsil eder mi? Sadrüşşerîa ile Hanefî literatürüne giren bu mesele temel Hanefî usûl eserleri dikkate alındığında nasıl bir seyir izlemiştir? Dilin kesinliği problemi elfâz meseleleri çerçevesinde Sadrüşşerîa’nın fıkıh usulü düşüncesine nasıl yansımıştır? Bu noktada Râzî ve Sadrüşşerîa’nın bu meselelere yaklaşımları dilin kesinliği tartışmasındaki söylemleri ile tutarlı mıdır? Elinizdeki bu eser, bu ve benzeri birçok soruya cevap vermekle beraber Fahreddin Râzi’den Sadrüşşeria’ya bu konunun tarihî sürecini bütün ayrıntılarıyla ele almaktadır.

Fıkıh Usûlü Açısından Emrin Delaleti ve Emre Delalet Eden Lafızlar Üzerine Bir Değerlendirme

2009

insanin yukumluluklerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirebilmesi icin suphesiz kendisine sorumluluk yukleyenin bu yondeki taleplerini dogru algilamasi son derece onemlidir. Bu calismada sorumluluk yukleyen varlik olan Sâri’in mukelleflerden yapmalarini istedigi seylere donuk iradesini ortaya koydugu form olan emir kaliplari ile yapma yonundeki talebe delalet eden diger ifade bicimleri uzerinde durulmustur. Bu baglamda gramer olarak emir kipi olan lafizlarla emir kipi olmadigi halde Sâri’in baglayici sekildeki taleplerini izhar ettigi diger ifade kaliplari genel hatlariyla degerlendirilmeye calisilmistir.

Fıkıh usûlünde dilin vaz'ı ve ilgili tartışmaların fıkhî içtihatlara etkisi

2024

Fıkıh usûlünün yakından ilgili olduğu alanların başında dil ilimleri gelmektedir. Dil ilimleri çeşitli kategorileri bünyesinde barındıran geniş yelpazeye sahip bir disiplindir. Bu kategorilerden birisini vaz' konuları oluşturmaktadır. En genel anlamıyla lafızların mânaya tayinini ifade eden vaz', usûlcülerin önem verdiği meseleler arasında yer almaktadır. Ancak usûlcüler, vaz' konusunu, sadece vaz' ilminin verilerini temel alarak incelememektedir. Nitekim usûl eserlerinde vaz' meselesi müstakil bir konu olarak ele alınmamaktadır. Bununla birlikte bu verileri, fıkıh usûlünün amacına uygun verilerle değerlendirmektedir. Bir başka ifadeyle vaz', üzerine inşanın devam ettiği bir süreç olarak değerlendirilebilir. Lafızlar bahsinde de bu sürecin işleyişi gözler önüne serilmektedir. Vaz' tartışmalarında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bunların arka planında kelâm, dil ve mantık gibi ilimlerde ortaya çıkan ekollerin etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bir başka ifadeyle vaz' meselesinde ekollerin benimsediği görüşler, hüküm istinbat sürecini etkilemektedir. Ancak bu süreçte etkili olan unsurlar sadece vaz' tartışmaları ile sınırlı değildir. Buna bağlı olarak isti'mâl/kullanım unsurunun fıkıh usûlü açısından merkezi bir konuma sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. İsti'mâlin vaz' ile ortaya çıkan bir süreç olduğu dikkate alındığında vaz' ve isti'mâlin birbirini tamamlayan iki süreç olarak nitelendirilmesi mümkündür. Nitekim usûl eserlerinden hareketle isti'mâlin, genel anlamıyla vaz' kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Bu da iki unsuru, birbirinin tamamlayıcısı olarak ifade etmeye imkân tanımaktadır. Vaz' ve onun tamamlayıcısı olan isti'mâl unsurlarına bağlı olarak bu çalışmada daha ziyade "âm, has, müşterek" ve "hakikat, mecaz" ile ilgili meseleler genellikle vaz' cihetinden incelenmektedir. Böylece vaz' olgusunun fıkıh usûlü açısından nerede konumlandığı, hükümlere etki edip etmediği meselesi ortaya konulmaktadır. Elde edilen neticelerden en önemlisi, vaz' olgusunun fıkıh usûlü açısından hükümlerin temelini oluşturan önemli bir unsur olmasıdır. Ancak bu, hükümlerin her birinin muhakkak vaz'î bir dayanağının olması gerektiği anlamında değildir. Tamamen vaz' unsuruna dayandırılan hükümler bulunmakla birlikte isti'mâl unsurunun daha etkin bir rolünün olduğu söylenebilir. Anahtar kelimeler: Fıkıh usûlü, vaz', mevzû/lafız, mevzû leh/mâna, vâzı/dilin kurucusu.