TÜRKİYE'DE TELEVANJELİZM: DİNİ TELEVİZYON KANALLARI (original) (raw)
Related papers
TÜRKİYE MÜZELERİNDEKİ İSLAMİ DÖNEM SERAMİK KANDİLLER
Ege Yayınları, 2021
Foto.15a-İspanya Cordoba (Endülüs Emevileri X.Yüzyıl) Foto.15b-Kırgızistan Burana Müzesi (X-XII. Yüzyıl) (A. Boran'dan) Anadolu'da yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen kandil örnekleri Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı döneminde kandil kullanımına yönelik önemli veriler sunmaktadır. Bu kandiller seramik, metal ve camdan olup elde taşınan yahut asma kandillerden oluşmaktadır. Seramik kandil örneklerinin çoğu turkuaz, yeşil, hardal sarısı, siyah, lacivert renkte sırlı veya sırsız; açık ve kapalı hazneli; düz dipli, kaideli veya tablalıdır ayrıca çeşitli formda gövde, kulp, ağız, boyun ve fitile sahiptir (Foto.17b). Bunun yansıra metal malzemeden, döküm tekniğinde yapılan kandiller kaideli, tek veya daha fazla fitil deliğine sahip, üzerinde kabartma, kazıma tekniğinde yapılan Arapça yazı, mühür veya figürlü süslemenin (çoğunlukla kuş motifi) bulunduğu örneklerdir. Serbest üfleme tekniğiyle yapılan cam kandil örnekleri ise genel hatlarıyla gövde, ağız, boyun parçalarından meydana gelmekte ve kulpları aletle biçimlendirilmektedir. Memlükler döneminde de kandil kullanımının yaygın olduğu görülmektedir. Selçuklu-Beylikler döneminden farklı formda ve çoğunlukla cam malzemeden; tabanı bilezik şeklinde-ayaklı kaide, şişkin gövde ve konik yükselen boyun kısmından oluşmaktadır. Üzeri yazı, motif ve değerli taşlarla bezeli olabilen bu kandiller, gövde kısmında bulunan üç küçük kulp ve buna bağlı zincirlerle asılmaktadır (Foto17c). Osmanlıda pişmiş toprak seramik (çini), metal, cam kandil kullanımı XIX. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir (Foto.18a-c). Osmanlıların Sur-ı Hümayunlarında mahyacılar binlerce kandil tedarik eder ve bunlardan mühr-i Süleyman, kalyon gibi motifler oluştururdu. 9 XVII. yüzyıldan sonra sarayın değişen ihtiyaçlarına bağlı olarak Ehl-i Hiref teşkilatında kandilciler ve farklı zanaat alanında üretim yapan yeni bölükler oluşturulmuştur. Cerağciyanlar; "Cemâat-i Çerağciyân-ı Hâssa" olarak defterlere kaydedilen bölüğe mensup zanaatçılar, sarayın kandil ve kandil içerisine yerleştirilecek malzemenin üretiminden sorumlu olan guruplardır. 10 Foto.17b-Ahlat Müzesi (Selçuklu Dönemi) (M. Top'tan) 9
TÜRK TELEVİZYON DİZİLERİNDE TOPLUMSAL KİMLİKLERİN TEMSİLİ
Kitle iletişim araçlarına eleştirel bir açıdan yaklaşıldığında, medyanın erkek egemenliğinde olduğunu ve bu sebeple de ataerkil zihniyeti desteklediğini söylemek mümkündür. Medyanın gücünün sınırsız olduğunu savunan Frankfurt Okulu ve Kültürel Çalışmalar Birmingham Okulu gibi eleştirel yaklaşımlara göre birey, medyada gördüklerini gerçek sanma eğilimdedir. Bu durum kimi zaman bireylerin medya aracılığıyla sunulan içerikleri sorgusuz benimsemesi sonucuna varabilmektedir. Medya metinlerinde, anaakımın dışında kalanlar diğer bir ifadeyle “öteki”ler yeteri kadar temsil edilmezken, anaakımın içinde kalanlarsa belli başlı stereotipler ve çerçeveler etrafında kurgulanmaktadır. Bu bakış açısından yola çıkarak “Türk Televizyon Dizilerinde Toplumsal Kimliklerin Temsili” konulu çalışma kapsamında yerli televizyon dizilerinde yer alan karakterler analiz edilerek, bunların egemen ideolojiyi ne kadar yansıttıkları, mevcut düzeni ne kadar olumladıkları ve neleri eleştirip kimleri ötekileştirdikleri incelenmiştir. İçerik analizi yöntemi esas alınarak yapılan bu çalışma, 2011-2012 yayın döneminde reyting ölçümlerine göre en fazla izlenen ilk 5 dizi (Arka Sokaklar, Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Fatmagül’ün Suçu Ne?, Adını Feriha Koydum ve Kuzey Güney) üzerinden yapılmıştır. Araştırmanın neticesinde ana hatları ile (a) dizi karakterlerinin egemen ideolojiyi yansıtacak biçimde kurgulandığı, (b) genel kabul görmüş ve/veya görmesi istenilen davranış kalıplarının olumlandığı, (c) toplum ve sistem açısından “öteki” olarak görülen kimliklerin ise olumsuzlanarak göz ardı edildiği bulgulanmıştır
ÖZEL TELEVİZYON KANALLARININ TÜRK HABERCİLİĞİNE ETKİSİ
Selçuk İletişim, 2004
Televizyon haberciliği, görüntü ve sesi bir arada bulundurması nedeniyle hedef kitle üzerinde et-kili bir haberciliktir. Bu nedenle de televizyon kanalları haber konusunda sürekli yarış içerisinde-dir. Türkiye'de, 1968 yılında kurulan TRT, 1990 yılına kadar ilk ve tek televizyon kanalı durumun-dadır. TRT'nin bu tekeli, 1990 yılında Magic Box şirketinin Almanya'dan uydu kiralayarak Türki-ye'ye yayın yapmasıyla yıkılmıştır. O dönemde Türkiye'de bulunan yasa boşluğu nedeniyle Star 1 adıyla kurulan ilk özel televizyon kanalı, diğer girişimlere cesaret vermiştir. 1994 yılında özel te-levizyon yayınları yasal duruma gelmiştir. Özel televizyonların Türkiye'ye girmesiyle rating uğru-na yaptıkları yayın anlayışı, haberlerde de kendini göstermiştir. Bu kanalların habercilik anlayışı, TRT'nin benimsediği protokol haberciliğinden uzak, farklı haber değeri olan bir sistemdir. Bu çalışmada, özel televizyon kanallarının habercilik anlayışları incelenmiş, bir gün süreyle TRT, NTV ve SHOW TV'nin ana haber bültenlerinin içerik çözümlemesi yapılarak haber bültenlerinin nasıl değiştiği araştırılmıştır. Özel televizyon kanallarının Türk haberciliğine getirdiği olumlu ve olumsuz etkiler saptanmaya çalışılmıştır.
DİNİN POPÜLER KÜLTÜR ORTAMLARINDA KONU EDİLMESİ: TELEVİZYON, İNTERNET VE SPOR ÖRNEĞİ
Dinin Popüler Kültür Ortamlarında Konu Edilmesi, 2020
Gündelik hayatta hemen hemen tüm alanlarda karşımıza çıkan popüler kültür, insanların yaşam tarzlarını etkilemekte ve kişilere yeni yaşam tarzları sunmaktadır. Tanımlanması oldukça zor olan bu kavram, giyimden müziğe, yeme-içmeden spora kadar içinde birçok çeşitlilik barındırır. Popüler kültür, televizyon, internet, moda, müzik, yazılı medya, spor gibi ögelerle meslek, yaş, eğitim, cinsiyet gibi sınıfları gözetmeksizin toplumun her kesimini etkileyecek güce sahiptir. Küreselleşen dünyada insanın karşısına çıkan en temel sorunlardan birisi, teknoloji ve insan ilişkisidir. Gelişen teknolojinin bir ürünü olarak ortaya çıkan ve popüler kitle iletişim araçlarından kabul edilen işitme ve aynı zamanda görme duyusuna hitap eden televizyon, milyonlarca izleyiciye aynı anda mesaj vererek aynı duyguları hissetmesine sağlamaktadır. Dini gruplar veya din adamları şeklinde ifade edebileceğimiz temsilciler, popüler kültürün her alanına, özellikle de televizyon dünyasına büyük ilgi göstermektedirler. Popüler kültür araçlarının başında bilgisayar, internet ve cep telefonu, insanlar tarafından yaygın olarak kullanılmaya başlanmış; öte yandan, bu unsurların taşıdığı potansiyel etkilere karşı din de çeşitli çekinceler ileri sürmüştür. En ilkel toplumlardan en ileri toplumlara kadar bütün toplumlar bir araya gelmeye, dayanışma içinde olmaya gayret gösterirler. Modern insanın ürettiği coğrafya, dil ve ırk sınırını aşan yegâne din düzeyine çıkmış kültlerden biri futboldur. Günümüzde futbol hiçbir dinin ulaşamayacağı kadar cemaate sahiptir. Çalışmamızda popüler kültür öğelerinin insanların hayatlarında olumlu yada olumsuz etkilerini ve bunun kontrolünün mümkün olup olamayacağını ele alacağız.
TURKIYEDEKİ_TELEVIZYON_KANALLARINDA_GÖSTERİLEN.pdf
Medeniyetin hızla ilerlediği dünyamızda hala ne yazık ki şiddet gibi ilkel bir olgunun varlığından söz etmek mümkündür. Şiddet öğelerinin topluma kanıksatılmasında ve etkisini sürdürmesinde kitle iletişim araçlarının da yadsınamayacak oranda etkisi bulunmaktadır. Kitle iletişim araçları içinde toplumun çoğunluğuna sesleneni de televizyondur. Nitekim izleyicilerin, dinleyicilerin ve okuyucuların ilk elden başvurdukları iletişim kaynağı olan televizyonun erişiminin kolay olması ve hemen her evde bulunması, kişilerin bu yayın organını seçmesinde öncül bir etkene sahiptir. Konusu televizyonda izleyici ile buluşan dizilerde sunulan şiddetin gösterimi olan çalışmanın örneklemini ise Türk televizyonlarında gösterilen Kara Para Aşk ve Poyraz Karayel dizileri oluşturmaktadır. Bu dizilerde şiddet unsurlarının ne şekilde ele alındığı ve izleyiciye nasıl sunulduğunu analiz edebilmek için George Gerbner’in Yetiştirme Kuramı’nın ikinci bileşeni olan Mesaj Sistem Çözümlemesi kullanılmıştır. İncelemeler sonucunda adı geçen dizilerde şiddetin yoğun şekilde kullanıldığı ve bu yolla izleyicinin zihninde şiddet öğelerinin normalleştirildiği tespit edilmiştir.
TÜRKİYE'DE TELEVİZYON TARİHİ (KRONOLOJİK), 2022
Yayın sınırlı kişiye ulaşıyor sebebi hem pahalı olması hem de malzemelerin ithal edilmek zorunda olunulmasıdır. İlk başlarda alıcı sayısı 15-20 civarındadır. 1954'te-30 alıcı vardır. 1955-yayın aralığı 15 günde bir. Sonra yine haftada bir. İçerik oluşturmada radyo yayıncılığı membaıdır, yanı öncül olarak kullanılmaktadır. İTÜ ilk tiyatro yayını Afif Yesari'nin Mektup-1954 adlı eserinden uyarlanan tiyatro oyunudur. 1960 darbesi öncesi kapatılan İTÜ TV, 10 Ekim'de yeniden yayına başladı. Cunta emrinde bir süre yayın yapmıştır. 1961 ilk canlı yayın denemesi teknik sebeplerle yapılamadı. (Türkiye-Sovyetler maçı) 1962 yılından İsmet İnönü ilk kez TV ekranına çıkmıştır ve ilk siyasetçidir. 1966 ilk canlı yayın Fenerbahçe-Beşiktaş maçıdır. Halit Kıvanç anlatmıştır. Bu süreçten sonra 19 Mayıs, 29 Ekim gibi tarihlerdeki törenler ile konserler, yarışmalar, açık hava tiyatroları canlı olarak yayımlanmaya başlamıştır. 1966-alıcı sayısı 2.000 civarıdır. 1966 yılında televizyon alıcı sayıları zenginler haricinde okul ve kolejler ile bazı mağazalarda da görünmeye başlamıştır. Almancılar da TR ye dönerken TV getirmeye başlamışlardır. 1963 seyirci sayısı 5 bin civarıdır. 1970 İTÜ raporunda 10 bin alıcı 50-60 bin civarı izleyici ve yayın akışını %50 müzik, %20 film ve %30 sohbet programı oluşturmaktadır. 1969 İTÜ TV toplumsal olaylar kaynaklı olarak belli gruplar tarafından basılması ile yayınlara ara vermiştir. Bu durum 68 kuşağı olayları nedeni iledir. 1952-1970 arası İTÜ TV yayınlarına devam ederek önemli işlevleri yerine getirmiştir. 2. Dünya savaşı süreç ve sonrasında ekonomik ve sosyal sorunlara rağmen yayınlarına devam etmiştir. Okul olması nedeni ile çeşitli tiyatro oyuncuları burada oyun oynamışlardır.
TÜRK TELEVİZYON KANALLARINDA YABANCI FORMATLARIN GLOKALİZASYONU: BİR SAHA ARAŞTIRMASI
İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM ÇALIŞMALARI DERGİSİ, 2019
Bu çalışma, global ölçekteki TV program formatlarının Türk televizyonlarına uyarlanması aşamasındaki süreçleri, yerelleştirme ve uygulama çalışmaları üzerine odaklanmaktadır. Çalışmanın temel amacı, tüm bu süreçler doğrultusunda Türk televizyonlarında format glokalizasyonu işleminin nasıl gerçekleştirildiği ve bu süreci etkileyen faktörlerin neler olduğu sorularının yanıtını bulmaktır. Bu yapımlar incelenirken, sektör profesyonelleri ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Türk gelenek ve göreneklerine uygun tasarımlar yapmak, insan hikâyelerine yer vermek, güvenilir sunucu ile yol almak, hedef kitlenin beklentisini doğru analiz etmek, izleyiciyi tanımak ve ne istediğini öngörebilmek, karmaşık yapılardan uzak net içerikler üretmek, içeriğin yapısına göre her yöreye ait izler taşımasını sağlamak, izleyicide merak unsuru yaratmak, yaşamsal alışkanlıklara benzer hale getirmek gibi kriterler, Türkiye’deki televizyon programlarının yerelleştirilmelerindeki en önemli dinamikler arasında yer almaktadır.
TÜRK TELEVİZYON DİZİLERİNDE ORYANTALİST YANSIMALAR.pdf
Oryantalist çalışmalar geçmişten günümüze kadar metin, resim, film, medya aktarımı ve sosyal medya araçlar ile Doğuyu yeniden kurgulamakta ve üretmektedir. Dünyaya bakışımızı şekillendirebilen, izleyicilerin algılarını değiştirebilen, düşünce ve karar mekanizmalarını etkileyebilen medya kültür ürünleri "biz" ve "ötekiler" algısını oluşturan oryantalizmin kurduğu Doğu kurgusu sorununu ortaya çıkarmıştır. Doğulu toplumların da kendileri hakkındaki bilgilere Batılı bakış açısı ile yaklaşmaları self oryantalizmi meydana getirmektedir ve kendi toplumuna yabancılaşan Doğulunun ortaya koyduğu ürünler oryantalist batı bilgisi içerisinde şekillenmektedir. Bu araştırma ile self oryantalizm bağlamında tarihi olayların ve tarihi kişilerin yeniden üretilmesi değerlendirilecek ve Türk televizyon dizilerinde oryantalist söylemin nasıl yansıtıldığı tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda oryantalist tarih yorumu, konusunu ve kurgusunu tarihten almış olan "Muhteşem Yüzyıl" dizisi örneği ile Osmanlı tarihi gösterilirken mekân, tasarım, giyim kuşam, harem hayatı, davranış biçimleri gibi belli temalar üzerinden oryantalist kurgular değerlendirilecektir. Araştırma nitel tekniklerle gerçekleştirilecektir. Literatür çalışması ile araştırmanın kuramsal ve kavramsal bir arka planı oluşturulacak, araştırma tekniği olarak doküman incelemesi uygulanacak ve elde edilen bilgiler tartışılacaktır.
DİNİ DANIŞMANLIGIN TEORİK TEMELLERİ
GİRİŞ İnsanlar birlikte yaşadıklan sürece danışmanlığa ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaç insanın yaratılışından kaynaklanan özelliklerdendir. Hayatı tanı-maya anne ve babasının rehberliğinde başlar. Onun en yakınında bulu-nanlar, danışma faalixetlerini bu insan yavrusu kendi başına ayakta dura-bileceğini gösterinceye kadar devam ettirirler. Hayatının ilerleyen aşamalannda insanoğlu, zaman zaman yoğunlaşarak, zaman zaman daha az, ama her zaman danışmaya İhtiyaç duyar. Yaşı ve tecrübesi ne kadar çoğalırsa çoğalsın insanlann bir başlanna hareket edemeyecekleri alanla-rm varlığı bir gerçektir. Kişilik gelişimini tamamlamış olsa da bireylerin tek başlanna hare-ket etmekte zorlan~ık1an ve danışmaya ihtiyaç duyduklan alanlardan biri-si de dini hayattır. Insanlar, içinde bulunduklan hayata ilişkin bazı sorular sorarlar ve bu sorulann cevaplannın bir kısmını dinde bulurlar. Sorulan-na cevap bulduklan dinin inanç esaslarını kabullenirler. Kabullendikleri esaslar çerçevesinde de hayatlannı düzenleme gayreti içindedirler. Ancak, bu çaba içinde gerek bilişsel açıdan gerekse inanç-uygulama ça-tışmasınd~ kaynaklanan problemlerle karşılaşma her zaman için söz ko-nusudur. Işte, psikolojik danışma ve rehberliğin klasik sürecinden ayrıla-rak, bu tür insanlann problemlerine çözüm getirmeyi hedefleyen dini danışmanlık uygulamalan bu noktada karşımıza çıkar. Din eğitimi kurumlan, yaygın ve örgün anlamda eğitim faaliyetleriy-le din eğitimi sürecini işletirlcen, dini danışma bu süreç içinde öğrencile-rin ve yetişkinlerin din kaynaklı problemlerinde çözüm merlcezi görevini üstlenir. Geleneğimizde klasik eğitim kurumlannın yanında faaliyet gös-teren tasavvufi yapılanmalann, imllJ!llann ve kısmen muskacılann bu fonksiyonu üstlendikleri kabul edilir. Insanın toplu halde yaşamasıyla bir-likte, problemlerine ilahi kaynaıqı çözüm yollan üreten merlcezler hep başvuru kaynağı olagelmişlerdir. Ilkel kabilelerde halen gözleyebileceği-miz büyücüler ve şamanlar gibi dini liderler bu fonksiyonu İCra ederler. Ne kadar güçlü ve bilinçli bir din eğitimi sağlanırsa sağlansın bu motifle-rin farlclı kimlikler altında toplumda varlığını sürdürmesinin önüne geçi