Sırp Kültüründe Osmanlı Damgası (original) (raw)
Related papers
Anadolu Kültüründe Damga/Tamga/Dövme: Mardin Örneği
Milli Folklor, 2020
ÖZ Eski çağlarda yaşayan insan toplulukları bir nesnenin veya canlının kendilerine ait olduğunu belirlemek için çeşitli işaretler kullanmışlardır. Bu işareti basmaya yarayan araca Damga (Tamga) denilmektedir. Damga, bir işaretin bir soya, bir boya veya bir kişiye ait olduğunu anlamak için çeşitli şekillerde ifade edilmesidir. Bu şekiller yontarak, kazıyarak, keserek, boyayarak, yakarak veya döverek yapılır. Anadolu kültüründe damga geniş bir coğrafyada kullanılmıştır. Eski çağlardan günümüze damga Türk kültüründe var olmuş pratiklerdendir. Damga Türk topluluklarında "tamga/damga" olarak adlandırılmıştır. Türk boylarının ve bu boylar içinde yer alan oymakların damgaları ilgi çekici birer işaret veya simge albümü olup, her biri ayrı bir özellik ve anlam taşımaktadır. Türkler damgayı hayvan, eşya ve bayrak üzerine uygulamışlardır. Türk oymaklarında "el ile yapılan motif" anlamına gelen "tamga", "tamka" ve "damga" olarak ifade edilen kelimeler günümüzde şahıs imzası ve mührü olmasının yanı sıra kamu maliyesi alanında (damga resmi, damga pulu) vergi manasında da kullanılmaktadır. Dövme; is, çivit, öt, kız çocuğu doğurmuş anne sütü, mürekkep, likit, çinko-karbon, nadiren de olsa kullanılan koyun ve inek sütü ile elde edilen karışımın deri altına iğneler ile işlenmesine denir. Dövme, nazardan korunma, tılsım, bereket gibi inanç amaçlı beklentilerin yanında bir topluluğa aidiyet ve güzellik için de yapılmıştır. Anadolu coğrafyasında yaşayan bazı topluluklarda bir geleneğin simgesi hâline gelen dövme o topluluğun dikkat çeken bir işaretidir. Yapılan dövmeler kişilerin bir inanca dayanan bağlılığının, bir gruba olan aidiyetinin veya sosyal kimlik ifadelerinin dışa vuran işaretleridir. Dövme, aşiret ve tarikat gibi kişinin bağlı bulunduğu inanç veya etnik topluluğu belirtmek amacıyla da kullanılmıştır. Türk dilinin en eski yazılı belgeleri olan Orhun Yazıtları'ndaki alfabeyi oluşturan işaretler ve şekiller günümüz maddî kültür ürünlerindeki semboller ile benzer özellikler göstermektedir. Elde edilen sonuçlarda Orhun Yazıtları başta olmak üzere, Özgün Turfan Yazmaları, Uyuk Arjan Yazıtları'ndaki işaretler ile Çağatay ve Nogay Türklerine ait paralar üzerindeki şekiller ve Göbeklitepe tapınaklarındaki dikili taşlar üzerindeki sembollerin Mardin yöresinde yapılan dövmelerdeki bazı işaretlerle benzeştiği görülmüştür. Çalışmada, Anadolu'nun unutulmaya yüz tutmuş bir geleneği olan dövme/damga uygulamalarındaki motifleri araştırılmıştır. Türk tarihine ışık tutan Orhun Yazıtları'nda, Özgün Turfan Yazmaları'nda ve Uyuk Arjan Yazıtları'nda bulunan işaretler ile Mardin yöresinde yapılan damgalardaki işaret, şekil, motif ve simgelerdeki benzerliklerin tespiti amaçlanmıştır.
Sırp Tarih Ders Kitaplarında Osmanlı Imajı
Türk Tarihinde Balkanlar , 2013
Bu kitabın her türlü basım, yayın ve telif hakları Sakarya Üniversitesi'ne aittir. Üniversitenin yazılı izni olmadan elektronik, mekanik ya da diğer yollarla basılamaz, çoğaltılamaz ve dağıtılamaz.
Toplumsal Tarih, 2020
G ünümüzde, sınırlı bir zaman diliminde yiyecek ve içeceklerin kıtaları aşarak ulaştığı noktalarda tüketiminin yaygınlaşması doğrusu çok şaşırtıcı değildir. Çünkü 19. yüzyıldan bu yana ulaşım ve haberleşme teknolojisindeki gelişmeler, kimi yerel ürünlerin hızla yayılmasına ve hatta evrenselleşmesine imkân vermektedir. Bu meyanda giyim-kuşam, yeme-içme, mimari, müzik vs. alanlarda sayısız örnek sunulabilir. Oysa şerbet, modern öncesi dönemlerde dünyanın çoğu yerine yayılabilmiş müstesna bir içecektir. Bu yanıyla herhangi bir yiyecekten daha geniş bir etki ve kullanım alanına sahip olduğu söylenebilir.
Klasik Düzende Osmanlı Taşrasında Sipahi Olmak
Tarih İncelemeleri Dergisi, 2022
Öz Klasik dönem Osmanlı ordusunun seçkin birliklerinden olan eyalet askerlerinin önemli bir parçasını timarlı sipahiler oluşturur. Askeri görevlerinin yanında sefer zamanı dışında taşrada yerel bir kolluk gücü olarak, aynı zamanda tarımsal üretimin sürekliliği, vergilerin toplanması ve asker yetiştirilmesi ile ilgili sorumluluklarıyla da farklı bir hayatın gerektirdiği görevleri yerine getirirler. Timarlı sipahilerin savaş meydanlarındaki askeri rolleri ile ilgili değerlendirmelerle karşılaştırıldığında, taşrada barış zamanı nasıl bir hayatları olduğu sınırlı sayıda çalışmaya konu olmuştur. 16 yüzyıl sonları ve 17. yüzyıl ortalarına odaklanan bu çalışmada taşrada bir devlet görevlisi ve aynı zamanda bir köy sakini olarak timarlı sipahi ve çevresinde süren hayat ile ilgili değerlendirmelere yer verilmiştir. Osmanlı toplumsal hayatının bir aktörü olarak tımarlı sipahi ve maiyetinin kırsaldaki hayatına dair ileride yapılacak çalışmalara katkı sunmak çalışmanın hedefleri arasındadır.
Türk Kültüründe Alafranga Saatlerin Osmanlı Duvar Resimlerindeki Yansıması
Turkish studies, 2024
In order to understand time, mankind has benefited from the sun since ancient times, and with the sun falling to the earth, he was able to understand what part of the day it was, that is, the clock and the time. Anatolian lands are important as a geography with one of the earliest examples of two small sundials from the Late Hellenistic period. As a region with early examples, its development in Anatolia will continue for centuries and clocks with different usage patterns will be visible in different media. For Muslim communities, time is primarily associated with prayer time. However, as in the rest of the world, the change will begin for the Ottoman Empire in the 19th century and the process of understanding time will change in the secularized daily life. As one of the elements of Ottoman modernization, the use of European watches is described in the texts as an indispensable part of modern life. Clocks, which are mentioned in detail in various literary and historical texts as well as travel books, were among the subjects described in Ottoman painting art. Ottoman mural paintings showed the feature of being a documentary by choosing the change, innovations, all the modernity indicators as the subject. Sometimes the steamships, sometimes the symbols of the period, sometimes the volcanic eruptions that found their place in world history, and sometimes the depictions that herald the period with religious symbols. When the use of European clocks found their place in the Ottoman lands, as in the whole world, clock depictions are seen in religious or civil architectural decorations. Mural paintings are depicted independently in religious building complexes, especially in fountain domes or mainly in houses, next to the paintings in the whole Anatolian geography. The fact that the Ottoman Period wall paintings are primarily documentary is seen in realistic depictions. Apart from the basic features of Ottoman painting, the new one attracted the attention of the muralists and started to be preferred in compositions simultaneously. Like the reflections of all innovations in the paintings, European-style desk clocks are depicted as an indicator of wealth in accordance with the testimonies of the period. Also, especially clock towers built during the reign of Abdülhamid II were depicted with their surroundings considering their structural features. In this context, it is noteworthy that time does not show the prayer time of the clock, but also points to the day and the new way of life. In addition to the continuation of the tradition, the clocks, which are the indicators of modern goods and the new way of life, are valuable and different to the extent that they take place in the wall paintings, although not in large numbers. Mural paintings as one of the indicators of Ottoman modernization, examples seen in both religious and civil architecture were included in the paintings in accordance with the statements of the witnesses of the century. Ornate, pendulum, monumental clocks make visual documentation of history in a realistic style. On the one hand, although the concept of time is associated with prayer in Ottoman daily life, mural paintings are the visualization of the changing habits in the daily life of the Ottoman Empire, which has now adopted the
Tarihi Kültürel Süreç İçinde Dil-Kimlik ve Türk Damgaları
288, 2011
Damgalar, bir dilin alfabeleri ve aynı zamanda ait oldukları sosyal grupların kendileri için tarihe miras bıraktığı ilk anlatı metinleri biçiminde tanımlanabilirler. Bu sebeple damgalar, sosyo-kültürel araştırmalarda başvurulması gereken öncelikli vesikalardır. Tabiat bilimlerinde olayları ve nesneleri görme veya onlara bakma eylemi, bazen araçların ve özel bilgilerin varlığını zaruri kılar. İnsan ve kültür bilimlerinde ise, insanlar her baktıklarını bilmiş, dahası anlamış sanırlar. Oysa durum hiç de sanıldığı gibi değildir; zira her görülenin bütünüyle anlaşılması mümkün olmamaktadır. Örneğin, insanların kullandıkları "semboller, kolektif amaçları ve değer biçimleri belirtmeleri sebebiyle, düşüncenin kişisel olma-yan ve emir kipli (imperative) belirleyicileridirler". Bu durumda sembol, ferdî olmanın ötesinde sosyal bir hizmet de görür. Sosyo-kültürel bir değeri anlamak; araç kullan-maktan öte, derin bir sezgi gücünü, empati (duygudaşlık) kurabilme becerisini ve uygun yöntemlerin kullanılmasını zorunlu kılar. Mesela, bir kültür unsuru sadece tarih, antropoloji, halk bilimi, sosyoloji ve benzeri bilim dallarından biri esas alınarak yeterince anlaşılamaz; çünkü kültür unsurları tarihî süreç için-de sosyal ve fziki coğrafyada oluşur ve değişir. Bu süreçte onları etkileyen amiller daima birden daha fazladır. Dolayısıyla, sosyo-kültürel olaylar zannedildiğinin aksine en zor anlaşılan olguların başında gelir. Damgaların kullanımı açısından bakıldığında, halı ve kilim yapımı/dokuması, ilk bakışta belki düşünüleceği gibi basit bir sosyal faaliyet değildir. Bunlar, bir sosyal grubun veya bir milletin sosyal tarihini açıklayabilme gücüne sahip bilgiler ve deneyimlerin yanı sıra, duygu ve düşüncelerin ifadesini, bireylerin ve sosyal grupların estetik/beğeni algılamasını bünyelerinde taşırlar. Dolayısıyla, damgalar, birer sanat eseri olmaktan öte, her biri bir duygunun, bir sosyo-kültürel hayatın/hayatların, başka bir ifadeyle, sosyal yapıların dile getirildiği yazılı anlatı metinleri, yazılı tarih vesikaları kıymetindedir. Bu belgeler resmi kurumlar tarafından değil, bizzat halk tarafından meydana getirildiği için de, bu tür metinler, halkın en sade duygu ve düşüncelerini ifade ederler. Dolayısıyla, tarih yazıcılarının, sanatla ilgilenenlerin ve sosyo-kültürel kavramlar hakkında çalışanların, etnografya eserlerindeki damgaları dikkate almamaları düşünülemez. Türkiye'de halı, kilim konusunda yazılan eserler-de damga kavramı yerine sembol, özellikle de motif kavramı kullanılmıştır.
Geleneksel Osmanlı Çarşısı Örneği, Isparta Üzüm Pazarı
History Studies International Journal of History, 2020
Yüzyıllardır değişim geçiren ticaret kültürü günümüzde yeni bir boyut kazanmıştır. Selçuklular döneminden başlayarak Osmanlı döneminde gelişen geleneksel Türk çarşı kültürü erozyona uğrayarak yerini alış veriş merkezlerine bırakmıştır. Temelde alış veriş merkezlerinin atası ve Türk-İslam Şehircilik kültüründe kentin temel unsurlarından biri kabul edilen geleneksel çarşılar kentin cazibe merkezi konumundan, kent merkezinin sorunlu alanları şekline dönüşmüştür. Bu kentsel mekanlar çevrelerinde üretilen yeni projelerle sürekli baskı altında kalırken, geleneksel çarşı kültürü de beraberinde kaybolmaktadır. Isparta Üzüm Pazarı bu bağlamda Osmanlı Coğrafyasının pek çok kentinde görülebilen bir dönüşüm yaşamaktadır. Öyle ki, koruma altına alınarak kaybolması engellenen alanda tarihi dokunun ve yapıların korunumu sağlanamamaktadır. Yazınsal literatürde hak ettiği değeri bulamayan, hakkında hiçbir arşiv ve belgeleme çalışmasına ulaşılamayan Üzüm Çarşısı için bütüncül bir koruma-kullanma yaklaşımı da geliştirilememiştir. Bu nedenle çalışmada öncelikle literatür ve arşiv çalışması ile çarşının tarihsel gelişimi tespit edilmiştir. Ardından alan çalışması ile tüm çarşının rölövesi alınmış, çarşının mevcut durumu belgelenmiştir. Öyle ki, bu yolla kent merkezinde bulunan tarihi çarşının el halısı ve gülüyle ünlü kente, turizme yönelik proje çalışmaları yapılarak önemli bir ekonomik katkı sağlayabileceği öngörülmüştür. Bu hedefle çarşının mevcut sorunları net biçimde ortaya çıkarılırken, diğer taraftan literatürde gerekli önemi görememiş tarihi çarşının belgelenmesi ve gelecekte yapılacak çalışmalara altlık hazırlanması hedeflenmiştir.