Miyopi ve İnflamasyon (original) (raw)
Related papers
Mi̇krofi̇tofag Ori̇bati̇d Akarlarin Besi̇n Terci̇hleri̇
2011
Bu derleme calismasinda, mikrofitofag oribatid akarlarin beslenme aliskanliklariyla ilgili bilgiler ozetlenmistir. Bu gune kadar yapilan deneysel calismalar gozden gecirilmis, fungus, alg, liken, maya gibi besin kaynaklari ele alinmis ve bu kaynaklarin tercih edilme durumlari irdelenmistir. Bu calismanin amaci, mikrofitofag oribatid akarlarin beslenme aliskanliklari ve besin tercihleri uzerine genel bir ozet sunmaktir.
Künt Göz Travması Sonrası Gelişen Geçici Miyopi ve Hipotoni
Türk Oftalmoloji Dergisi, 2011
Sa¤ gözüne 1 hafta önce künt travma alm›fl hasta klini¤imize görme keskinli¤inde azalma flikayeti ile baflvurdu. Hastan›n yap›lan oftalmolojik muayenesi ve tetkikleri sonras› ayn› gözde travmatik miyopi ve hipotoni tespit edildi. T›bbi tedavi ile hastan›n flikayetleri iki hafta sonra tamamen düzeldi. Künt göz travmas› sonras›nda geliflen miyopi ve hipotoni geçici olabilir. Bu hastalara ayr›nt›l› oftalmolojik muayene yap›larak, uygun tedavi uygulanmal›d›r.
Yağ Asitlerinin İnflamasyonla İlişkili Süreçlere Etkisinin Değerlendirilmesi
Journal of Nutrition and Dietetics, 2020
Metabolik süreçlerin devamında ve pek çok hastalığın ortaya çıkışında inflamasyonun önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Konağın enfeksiyona karşı verdiği inflamatuvar yanıtlar; immün hücreler, çeşitli inflamatuvar aracılar, transkripsiyon faktörleri ve nükleer reseptörler aracılığı ile olmaktadır. Yağ asitleri konağın inflamatuvar yanıtının düzenlenmesi ve homeostazın sağlanmasında işlev gören aracılardan biridir. Güncel çalışmalar ile yağ asitlerinin inflamasyon üzerine etkilerini gösteren sonuçlar ortaya konulmuştur. Özellikle çoklu doymamış yağ asitlerinin eikozanoidlere dönüşümü ile yağ asitleri inflamatuvar yanıt sürecine katılmaktadır. Omega-6 yağ asidi kaynaklı araşidonik asidin proinflamatuvar, omega-3 yağ asidi kaynaklı EPA ve DHA’nın ise antiinflamatuvar özellikleri bilinmektedir. Bu derlemede, yağ asitlerinin inflamatuvar süreçlere etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry, 2021
Mizofoni, diğer insanların oluşturduğu günlük seslere ve bazen hayvan seslerine orantısız şekilde duygusal tepki vermek olarak tanımlanmaktadır. Kişilerin mesleki ve sosyal işlevselliklerini bozabilecek kadar şiddetli olabilir. Hastalığın risk faktörleri ve etiyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Bazı nörogelişimsel hastalıklar ve psikiyatrik bozukluklarla birlikte görülebilmektedir. Amsterdam Mizofoni Ölçeği ve Mizofoni Ölçeği mizofoniyi değerlendirmek için geliştirilmiş ölçeklerdir. Tanı kriteleri tam olarak belirlenmemiştir ve güncel tanı sınıflamalarında yer almamaktadır. Tedavisinde, bilişsel davranışçı terapi, farkındalık (mindfullnes), diyalektik davranış terapisi ve maruz bırakma gibi yöntemler kullanılmakta olup belirli bir farmakolojik tedavi tanımlanmamıştır.
Mi̇ksopapi̇ller Ependi̇mom (10 Olgunun Kli̇ni̇kopatoloji̇k Değerlendi̇rmesi̇)
egetipdergisi.com.tr
*Bu çalışma XVII. Ulusal Patoloji Sempozyumunda 1-6 Ekim 2004 tarihleri arsında poster bildiri olarak sunulmuştur. ÖZET Bu çalışma, bölümümüzde 8 yıllık süre içinde miksopapiller ependimom tanısı alan 10 olgunun klinikopatolojik araştırmasıdır. Tümörlerin tümü miksopapiller ependimom için tipik olan lumbosakral yerleşimlidir. İki olgu dışındaki olguların tümü nispeten sakin histoloji göstermekte idi. İki olguda orta derecede hücresel atipi ve mitoz ile solid alanlar vardı. Bu iki olgudan birisi sepsise bağlı kaybedildi, diğer hastada multipl rekürrensler ve ilk eksizyondan 22 yıl sonra akciğer metastazı gelişti. Yaklaşık 6 yıllık izlem süresi olan beş olguda nüks görülmedi. Miksopapiller ependimomun rekürrens riski düşüktür fakat uzun süreli takibi gereklidir ve çok nadir de olsa uzak metastaz gösterebilir. SUMMARY This study is a clinicopathologic investigation of ten myxopapillary ependymomas encountered during 8 year period. All tumors were located to lumbosacral region that is typical for myxopapillary ependymomas. All but two cases showed relatively indolent histology. Two cases have solid areas with moderate cytologic atypia and mitotic activity. One of these two patient died of sepsis, other patient had pulmonary metastasis after multipl recurrences and 22 years later fom the first excision. Five cases with a follow-up period of approximately 6 year have no recurrences so far. Myxopapillary ependymomas have low risk for recurrences but it should be follow-up for a long time and very rarely it may show distant metastasis.
İZMİT KÖRFEZİ KIYILARINDA, KIYI JEOMORFOLOJİSİ-KIYI KULLANIMI İLİŞKİSİNİN COĞRAFİ ANALİZİ
Kıyı alanları, doğal ve beşeri birçok coğrafi faktörün etkisinde olan, gelişen ve değişen bir mekândır. Kıyı alanları geçmişten günümüze, barındırdığı özellikler, çekicilikler ve sağladığı olanaklar bakımından insanların en önemli kullanım alanlarından biri olmuştur. Günümüzde de yoğun kullanımların yaşandığı kıyı alanları, kıyının jeomorfolojik özellikleri ile etkileşim halindedir. Kıyıların jeomorfolojik yapısı ve özellikleri, kıyı kullanımı türünü, dağılışını ve yapacağı etkinin belirlenmesini sağlamaktadır. Kıyı kullanımı sonucu oluşan faaliyetlerde, birçok etkisiyle kıyının jeomorfolojik yapısında antropojen değişimlere neden olabilmektedir. Bu durumda kıyı alanlarında jeomorfolojik yapı ile kullanım alanlarının ilişkisine, birbirlerine olan etkileşimine neden olmaktadır. İzmit Körfezi kıyıları da 130 km.lik uzunluğu, yoğun kıyı kullanım alanları ve çeşitli kıyı jeomorfolojisi birimleriyle bu etkileşimin yaşandığı alanlardan biridir. Bu çalışmada, İzmit Körfezi kıyılarının jeomorfolojik özellikleri ile kıyı alanı kullanımının ilişkisi, etkileşimi incelenmiş, coğrafi olarak analizi ve değerlendirilmesi yapılmıştır.
İdiyopatik İnflamatuar Medial Meatal Fibrozis: Olgu Sunumu Ve Kısa Literatür Derlemesi
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Dergisi, 2020
İdiyopatik inflamatuar medial meatal fibrozis (İİMMF) işitme azlığı, sık otore ile başvuran, dış kulak yolunda stenoz görülen hastalarda aklımıza gelmesi gereken nadir bir hastalıktır. 65 yaşındaki kadın hasta 15 yıldır sol kulakta işitme azlığı ve tekrarlayan akıntı şikayetiyle başvurdu. Otoskopik bakıda sol dış kulak yolu cildi mediale doğru kalınlaşmış, lümen çapı azalmış, timpan zar kalınlığı artmıştı. Temporal kemik Bilgisayarlı Tomografisinde (BT) sol dış kulak yolu medialinde kalınlaşmış cilt ve timpan zar izleniyordu. Medikal tedavi ile klinik bulgu ve hasta yakınmasında düzelme olmaması üzere cerrahi önerildi. Onlay timpanoplasti uygulandı. Postoperatif takiplerde dış kulak yolu cildinin normal epitelize olduğu ve timpan zarın normal kalınlıkta olduğu görüldü. Bu makalede İİMMF olgusu klinik bulgular, tanı ve cerrahi tedavi süreci ile birlikte güncel literatür eşliğinde sunulmuştur.
Juvenil idiopatik inflamatuar miyopati: tek merkez verileri
Cukurova Medical Journal, 2018
Öz Purpose: Juvenile idiopathic inflammatory myopathies (JIIMs) are rare autoimmune diseases. Delay in treatment may cause serious morbidity and mortality. Aim of this study is to evaluate demographic and clinical features, laboratory data, treatment modalities and outcome of patients with JIIMs. Materials and Methods: 15 patients with JIIMs, followed between 2003 and 2017 at Pediatric Rheumatology Department were included this study. We retrospectively collected data from patients' medical records and analyzed them. Results: Out of the 15 patients, 13 (80 %) had Juvenile Dermatomyositis (JDM), 2 (13.3%) Juvenile Polymyositis (JPM) and 1 (6.7 %) Overlap Myositis (OM, with scleroderma). Clinical symptoms at diagnosis were proximal muscle weakness (100%), heliotrope rash and malar rash (86.7%), Gottron papule (73.3%). Early aggressive treatment with corticosteroid (100%) and methotrexate (86.7%) were started. Intravenous immunoglobulin in 4 patients (26.7 %), cyclosporine in 3 patients (20 %), cyclophosphamide in one patient (6.7 %), and mycophenolate mofetil in one patient (6.7%) were among additional immunosuppressive treatments. Eventually all patients achieved remission but two had calcinosis and one had lipodystrophy. Conclusion: Early diagnosis and early aggressive treatment are the key points for JIIMs. For this reason, international standard treatment and follow-up programs should be taken into consideration during the disease process. Amaç: Juvenil idiyopatik inflamatuvar miyopatiler (JIIM) nadir görülen, kronik kas inflamasyonu ile seyreden, ciddi morbidite, mortalite ile sonuçlanan bir grup otoimmün hastalıktır. Çalışmamızda Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Romatoloji Bilim Dalı tarafından JIIM tanısı ile izlenen hastaların klinik ve laboratuvar verilerinin, tedavi yanıtlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Eylül 2003 ile Haziran 2017 tarihleri arasında JIIM tanısı ile izlemde olan 15 hasta çalışmaya alındı. Demografik veriler, tanı ve takip laboratuvar verileri, EMG ve kas biyopsi sonuçları, uygulanan tedaviler, tedavi yanıtları ve hastalık komplikasyonları geriye dönük arşiv dosyalarından elde edildi. Bulgular: JIIM hastalarının kız erkek oranı 2.75:1 idi. Hastaların 13 tanesi (%80) Juvenil Dermatomiyozit (JDM), 2 tanesi (%13.3) Juvenil Polimiyozit (JPM) ve bir tanesi (%6.7) Overlap Miyozit (OM) tanısı ile izlemdeydi. Başlangıç bulguları heliotrop raş ve malar raş (%86.7), Gottron papülü (%73.3) ve proksimal kas güçsüzlüğü (%100) idi. Erken dönem kortikosteroid tedavisi tüm hastalara ve metotreksat tedavisi 13 hastaya (%86.7) başlandı. Ayrıca 3 hastaya (%20) siklosporin, bir hastaya (%6.7) siklofosfamid, bir hastaya (%6.7) mikofenolat mofetil ve 4 hastaya (%26.7) intravenöz immunglobulin (IVIg) kullanıldı. Sonuçta tüm hastalar remisyona ulaştı fakat hastalık komplikasyonu olarak 2 hastada kalsinozis, bir hastada lipodistrofi gelişti. Sonuç: JIIM'de erken tanı ve yoğun immünsupresif tedavi hastalık komplikasyonu gelişimini önlemede önemlidir. Bu nedenle uluslararası standart tedavi ve izlem programları hastalık süreci boyunca dikkate alınarak izlem yapılmalıdır.
Zi̇ka Vi̇rüs Hastaliği Ve Mi̇krosefali̇
2016
Zika virusu, 1947 yilinda Uganda Zika ormaninda Rhesus maymunlarinda, 1952’de ise Uganda ve Tanzanya’da insanlardan izole edilmistir. Zika virusu 2013 yilindan itibaren Fransiz Polinezyasi ve cevresindeki Pasifik adalari civarinda, 2015’den itibaren de Brezilya ve Kolombiya’da salginlar yapmistir. Etkenin baslica bulas yolu vektor (sivrisinek) aracili olup (Aedes aegypti ve Ae. Albopictus), diger secenekler anneden fetusa gecis, cinsel yol, kan transfuzyonu, vucut sivilari ile temas ve direkt temas seklindedir. Konjenital Zika sendromu mikrosefali, kraniyofasiyal orantisizlik, spasisite, kasilma nobetleri, irritabilite, beyin sapi anormallikleri, artrogripozis, okuler anomaliler, serebral kalsifikasyon gibi anormal goruntuleme bulgulari, kortikal bozukluklar ve ventrikulomegali tablolarini da barindirabilir. Tablonun en goze carpan unsuru olan mikrosefali ve Zika virus iliskisi konusunda calismalar devam etmektedir