Written Emotional Disclosure Paradigm: Effects on Posttraumatic Stress Symtoms and Posttraumatic Growth among Spouses of Cancer Patients (original) (raw)
Related papers
Uludağ Üniversitesi, 2015
Tez Danışman(lar)ı : Doç. Dr. Gülay Dirik YAZILI DUYGUSAL DIŞAVURUM PARADİGMASININ KANSER HASTALARININ EŞLERİNDE PSİKOLOJİK SAĞLIK SONUÇLARI VE TRAVMA SONRASI GELİŞİM AÇISINDAN TEST EDİLMESİ Bu çalışmanın amacı, yazılı duygusal dışavurum paradigmasını kanser hastalarının eşlerinde psikolojik sağlık sonuçları (psikolojik sıkıntı, depresyon, kaygı, somatizasyon, travma sonrası stres belirtileri) ve travma sonrası gelişim için test etmektir. Çalışmada, Uludağ Universitesi Onkoloji Kliniğine başvuran 50 kanser hastasının eşi, birbirini takip eden 4 günde 15 dakika yazmak üzere üç yazma koşulundan birine seçkisiz atanmıştır: 1) Olumlu Yazılı Dışavurum (YD), 2) Olumsuz Yazılı Dışavurum (YD) ve 3) Olumsuz+olumlu (karma) Yazılı Dışavurum (YD). Olumlu YD koşulunda katılımcılardan eşlerinin hastalığı ile ilgili sadece olumlu duygu düşüncelerini, olumsuz YD koşulunda sadece olumsuz duygu ve düşüncelerini, karma YD koşulunda ise ilk iki gün olumsuz, son iki gün ise olumlu duygu ve düşüncelerini yazmaları istenmiştir. Tüm katılımcılar psikolojik sağlık, travma sonrası gelişim ve duygu ifade edilebilirliği ölçümlerini ilk yazma seansından önce, 4. yazma seansından sonra ve 1 aylık takipte doldurmuştur. Analiz sonuçları, yazılı dışavurumun kanser hastalarının eşlerinde psikolojik sıkıntı, depresyon, kaygı, somatizasyon ve travma sonrası stres belirtilerinde azalmaya yol açmadığını, travma sonrası gelişim düzeyini ise yazma öncesinden sonrasına arttırdığını göstermiştir. Ancak bu sonuçlar için yazılı dışavurum koşulları birbirinden farklılaşmamıştır. Çalışmanın sonuçları ilgili literatür kapsamında tartışılmış olup çalışmanın sınırlılıkları belirtilerek gelecek çalışmalar için önerilerde bulunulmuştur.
Balıkesır Health Sciences Journal, 2014
Bu çalışma, kanser tanısı alan hastalarda travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) sıklığını, stresle başa çıkma biçimlerini, algılanan sosyal destek düzeylerini ve aralarındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. YÖNTEMLER: Araştırma iki üniversite hastanesinin onkoloji bölümlerinde yapılmıştır. Çalışmada örneklem, altı aylık süre içinde kanser tanısı konulan 300 hastadan oluşmuştur. Veriler Kişisel Bilgi Formu, DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış TSSB Klinik Görüşme Formu, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği ve Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği aracılığıyla toplanmıştır. BULGULAR: Hastalarda TSSB görülme oranı %52 olarak bulunmuştur. Kadın, genç-orta yaş grubunda olan, ailesiyle yaşayan, stresle başa çıkma ve sosyal destek düzeyleri düşük olan hastaların TSSB oranlarının anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir. SONUÇ: Çalışma sonuçları, kanser tanısı alan hastaların TSSB yönünden risk taşıdıklarını, sosyal destek ve stresle başa çıkma tarzlarının kanser hastalarının hastalıklarına uyum ve baş etmelerinde etkili olduğunu göstermektedir. Bu riskin azaltılmasında hastaların psikososyal açıdan desteklenmeleri önemli görünmektedir.
Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi, 2003
Hastanesi'nde terminal dönem kanser hastasına bakım veren 103 eş oluşturmuştur. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik, puan ortalamaları ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular ve Sonuçlar: Araştırmada terminal dönem kanser hastasına bakım veren eşlerin duygusal ve sosyal alanda sorunlar yaşadıkları saptanmıştır. Duygusal sorunlardan en fazla depresif duygulanım yaşanırken, sosyal sorunlardan ise en fazla değişim sosyal etkileşimde yaşanmaktadır. Ayrıca, duygusal ve sosyal sorunların karşılıklı olarak birbirini etkilediği belirlenmiştir. Duygusal sorunlardan spiritual sıkıntı ve ümitsizliğin etkisiz bireysel başetme ve rol performansında değişim ile, etkisiz bireysel başetmenin günlük işleri sürdürme ve bakım verici rolünde zorlanma ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Sosyal sorun alanlarında ise günlük işleri sürdürmede yetersizlik ile sosyal etkileşimde ve rol performansında değişim arasında ilişki olduğu diğer yandan, eğlence faaliyetlerinde değişim ile rol performansında değişim arasında ilişki olduğu gözlenmiştir. Aynı zamanda rol performansında değişimin de sosyal izolasyonla ilişkili olduğu saptanmıştır.
2019
Çalışmanın amacı travmatik yaşam olayları ile prososyal (olumlu sosyal) davranış eğilimi arasındaki ilişkiyi incelemektir. Çalışmaya, travmatik yaşam olaylarına maruz kalmış 145 kişi ile travmatik yaşam olayları yaşamamış 58 kişi katılmıştır. Travma yaşayan katılımcıların prososyal davranış eğilimi puanları ile travma yaşamamış katılımcıların puanları t test aracılığı ile karşılaştırılmıştır. Ayrıca, travma sonrası stres belirti puanları yaşadıkları travmanın katılımcılar üzerindeki etkisini ölçmek amacıyla kullanılmıştır. Travma sonrası büyümenin travma sonrası stres ile prososyal davranış eğilimi arasındaki ilişkideki aracı rolü, bootstrap yöntemi kullanılarak çoklu aracı değişken analizi ile incelenmiştir. Sonuçlara göre, travma yaşamış kişiler daha çok prososyal davranış eğilimi göstermektedir. Bu sonuca ek olarak; travma sonrası büyümenin, travma sonrası stres ile prososyal davranış eğilimi arasındaki ilişkide tam aracı rol oynadığı bulunmuştur. Ayrıca, travma sonrası büyümenin dolaylı etkisinin katılımcıların eş duyum puanları kontrol edildikten sonra da devam ettiği gözlemlenmiştir. Çalışma bulgularının sosyal ve klinik açıdan önemli olası etkileri mevcuttur.
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2023
Öz Boşanma, bireylerin psikolojik sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sebep olan travmatik bir yaşam olayıdır. Boşanmayı takiben insanların belli alanlarda pozitif değişimler yaşayabildiği yani psikolojik olarak büyüme deneyimleyebildiği bilinmektedir. Bu doğrultuda, bu çalışmanın amacı, boşanma yaşantısı olan bireylerin yaşamda anlam ve psikolojik dayanıklılık düzeyleri ile travma sonrası büyümeleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Araştırmada, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama tekniği kullanılmıştır. Araştırmaya Türkiye'nin 55 farklı şehrinden boşanma yaşantısı olan 345 kişi katılmıştır. Katılımcıların 200'ü kadın (%58), 145'i erkektir (%42). Araştırmada veri toplama aracı olarak, "Travma Sonrası Büyüme Ölçeği (TSBÖ)", "Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (KPSÖ)", "Yaşamda Anlam Ölçeği (YAÖ)" kullanılmıştır. Yaşamda anlam ve psikolojik dayanıklılığın travma sonrası büyüme üzerindeki etkisi AMOS programı ile Yapısal Eşitlik Modeli oluşturularak incelenmiştir. Araştırmada verilerin normal dağılım gösterdiği ve ölçme araçlarının güvenilirlik katsayılarının yeterli olduğu görülmüştür. Travma sonrası büyüme ile kısa psikolojik sağlamlık (r= 0.29, p<.001), anlamın varlığı (r= 0.49, p<.001) ve anlam arayışı (r= 0.12, p<.001) arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur. YEM ile test edilen modelin uyum iyiliği değerleri yeterli bulunmuştur. YEM sonucunda anlamın varlığı (β= .50), anlam arayışı (β= .27) ve psikolojik dayanıklılığın (β= .29) travma sonrası büyümeyi pozitif yönde etkilediği görülmüştür. Ayrıca yaşamın anlamı ve psikolojik dayanıklılığın, travma sonrası büyümeye ilişkin varyansın (R2) %35'ini açıkladığı belirlenmiştir.
People Who Received a Diagnosis of Cancer and Their Familes’ Mental Health
2022
Kanser, vücuttaki bazı hücrelerin farklı değişkenler sebebiyle kontrol dışında çoğalmasıyla oluşan ve genellikle anormal doku büyümesiyle kendini gösteren çok boyutlu bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Kanser hastalığının çok boyutlu olması, kanser tanısı alan bireylerin hastalıkla beraber birçok farklı sorun yaşamalarına neden olmaktadır. Bu sorunlar, hastalık süreci boyunca genel olarak fiziksel, sosyal, psikolojik ve ekonomik yönden hastaların birtakım zorluklar yaşamasıyla ortaya çıkmaktadır. Ayrıca tanı alan hastalara bakım sağlayan aile üyelerinin de bu süreç boyunca farklı sorunlar yaşadıkları belirlenmiştir. Bakım sağlayan aile üyelerinin yaşadıkları sorunlar tanı alan hastaların yaşadıkları sorunlarla benzerlik göstermektedir. Netice itibariyle kanser hastalığı, tanı alan bireylerin ve ailelerinin içerisinde bulundukları süreçten dolayı birtakım güçlükler yaşamalarına ve beraberinde ruh sağlıklarında olumsuz anlamda değişimlerin oluşmasına neden olmaktadır. Bu araştırmada, kanser tanısı alan bireylerin ve ailelerinin, hastalık süreci boyunca yaşadıkları problemlerin ve etkilenen ruh sağlıklarının incelenmesi amaçlanmaktır.