BREXİT KARARINI MEŞRULAŞTIRMA ARACI OLARAK TÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİ: AYRILMA YANLISI AKTÖRLERİN SÖYLEMLERİNİN ANALİZİ (original) (raw)

TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNDE KIRILMA NOKTALARI

Avrupa Birliği'nin Uluslararası İlişkileri ve Türkiye - Orion Kitabevi - Ankara- Editör: İlhan Sağsen, Mehmet Dalar - ss: 33-59, 2018

Giriş Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan ilişkisi (AET / AT ve şimdi AB) 1959'da diğer pek çok AB üyesi veya adayı ülkeye kıyasla çok erken bir tarihte başladı. Bu kadar erken başlamış olmasına rağmen bu ilişkinin sonucu halen pek de öngörülebiliri değil. Bu uzun ilişki, belki de bu kadar uzamasının nedeni, pek çok yanlış algı, yanlış anlama, önyargı, hayal kırıklığı ve mantıksızlığın neden olduğu karşılıklı bir güvensizlik atmosferinde süregelmiştir. Karşılıklı menfaatler nedeni ile de bir türlü sonuç alınamamasına rağmen halen devam etmektedir. Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında Batı ile yakın işbirliği, sadece güvenlik ve ekonomik politika hedeflerine hizmet etmek için değil aynı zamanda 200 yıl önce başlatılan Batılılaşma sürecinin vazgeçilmez bir parçasıydı. Bu sürecin, Türkiye'nin Batı Medeniyetiyle olan bağlarını güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda ülkenin ekonomik ve teknolojik performansını iyileştirmesi ve demokratik eksikliklerini de sona erdirmesi bekleniyordu. Bugün bile, bu sürecin sonuna kadar getirilmesi, Türk iç ve dış politikasının temel ve geri alınamaz hedefi olmaya devam etmektedir. Güvenlik açısından soğuk savaş döneminde Türkiye, Avrupa'nın parçası olarak, Sovyet yayılmacılığına karşı çok önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca, Türkiye 1945'ten beri OECD, Avrupa Konseyi ve NATO gibi Avrupa'nın kurumlarında resmen temsil edilmektedir; ancak Brüksel ve Ankara arasındaki ilişkilerde Türkiye'nin "Avrupalılığı" hala bir tartışma konusu yapılabilmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye ve AB arasındaki bu uzun ilişkiyi bazı kırılma noktalarına dayandırarak anlatmaya çalışmaktır. AB-Türkiye ilişkisi bu çalışmada çok daha uzun dönemli Türkiye'nin batılılaşma sürecinin önemli bir parçası olarak kabul edilecektir ve değerlendirmeler bu anlayış çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Bu çerçeveden bakıldığında ilk başvuru ve Ankara Anlaşmasının imzalanması ve anlaşmaya Katma Protokolün eklenmesi ilişkilerin ilk ve en uzun dönemini oluşturmaktadır. Türkiye ve dünya siyasetinde önemli dönüşümlerin yaşandığı 80'li yıllarda Türkiye'nin yaptığı doğrudan üyelik başvurusu çalışmanın ikinci bölümünü oluşturacak; bu başvurunun reddi üzerine hızla tamamlanan Gümrük Birliği ise çalışmanın üçüncü bölümünü oluşturacaktır. Türkiye'nin AB üyeliğine resmen aday ülke ilan edilmemesi ve bunu takiben donan AB-Türkiye ilişkileri, bu kararın alındığı Lüksemburg Zirvesi başlığı altında çalışmanın dördüncü bölümünü oluşturacaktır. İlişkilerin yumuşadığı ve Türkiye-AB ilişkilerinde daha sıcak yeni bir dönemin açılmasına yol açan Helsinki Zirvesi ve Türkiye'ye aday ülke statüsünün verilmesi beşinci bölümde tartışılacaktır. Çalışmanın altıncı bölümünde ise Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin hangi şartlarda başladığı değerlendirilecektir. Son bölümde ise müzakerelerin başlaması ile farklı bir boyut kazanması beklenen AB-Türkiye ilişkileri yazının hazırlandığı tarihe kadar gerçekleşen önemli olaylar ışığında anlatılmaya çalışılacaktır.

AVRUPA BİRLİĞİ ÜÇÜNCÜ VE BEŞİNCİ GENİŞLEME SÜRECİ ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE-AB KATILIM MÜZAKERELERİ KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ

2010

Kapitalizmin küreselleşmesi ve sermayenin kendine yeni alan açma projesi olarak ifade edebileceğimiz AB genişleme süreci sadece piyasaların entegrasyonunu değil aynı zamanda siyasal ve sosyal bir bütünleşmeyi de kapsamaktır. Bu çerçevede bugüne kadar gerçekleşen genişlemeler ile birlik hem güvenlik hem de dış ticaret politikalarında küresel etkinliğini ve rekabet gücünü arttırmıştır. Ancak gerçekleşen genişleme süreci değişen küresel konjonktür ile beraber birliğin yapısını ve uygulanan politikaları birliğin çıkarları doğrultusunda değiştirmiştir. Değişim esas itibariyle üçüncü ve beşinci genişleme süreçlerinde kendini hissettirmektedir. Merkez-Doğu Avrupa ülkelerinin ve Türkiye’nin müzakere süreçlerine bakıldığında izlenen politikalardaki bu değişim önemli ölçüde görülmektedir. Bu doğrultuda Avrupa Birliği’nin artık Türkiye’nin tam üyeliğinden ziyade imtiyazlı ortaklık benzeri bir entegrasyon sürecini benimsediği izlenimi ortaya çıkmaktadır.

AVRUPA BİRLİĞİ DÜŞÜNCESİNİN KÖKENLERİ: BİR BÜTÜNLEŞMENİN ANATOMİSİ

Bu çalışmanın ana fikri AB’nin esas olarak “ekonomik” değil, “siyasi” bir proje olduğu ve “Avrupa siyasi birliği” hedefine ulaşabilmek için, ekonomik bütünleşmenin basamak olarak kullanıldığıdır. Buradan hareketle, bu satırlarda Avrupa kıtasında siyasi birlik kurma düşüncesinin kökenlerine ışık tutacağız ve AB düşüncesinin hangi koşullarda olgunlaşıp gerçeğe dönüştüğü sorusuna yanıt arayacağız.

ALMANYA'DAKİ TÜRK GÖÇMENLERİN TÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİ SÜRECİNE BAKIŞI: BİR ANKET DEĞERLENDİRMESİ

Avrupa'da yaşayan Türk kökenlilerin en yoğun olduğu Almanya aynı zamanda Avrupa Birliği'nin politikalarını yönlendiren öncü ülke konumundadır. Bu sebeple Almanya'da yaşayan Türk göçmenlerin Türkiye-AB ilişkilerine bakışını analiz etmek siyasî, ekonomik ve hukukî yorumlar yapabilmeyi sağlayacak veriler sunmaktadır. İç siyasî kaygılar, uluslararası sistemdeki gelişmeler, ekonomik krizler ve uyum politikaları gibi etkenler göçmenlerin görüşlerini şekillendirebilmektedir. Alman nüfusa oranla en çok göçmenin yaşadığı Bremen'de gerçekleştirilen ankette toplumun farklı kesimlerinden katılımcılara, göçmen bir topluluk olarak edindikleri tecrübe ışığında Avrupa Birliği'ni nasıl algıladıkları, Türkiye-AB ilişkilerine nasıl baktıkları, iki ülkedeki siyasî partilerden neler bekledikleri gibi sorular yöneltilmiştir. Toplumun farklı kesimlerini doğru yansıtabilmek amacıyla işçi, esnaf ve memur gibi çoğunluğu oluşturan kesimlerin yanında akademisyen, sanatçı, doktor, öğretmen ve sosyal-pedagog gibi alanlarda çalışanlarla ev hanımları ve öğrenciler de ankete dâhil edilmiştir. Katılımcıların görüşlerinden çıkan sonuçlar özellikle Türkiye ve Almanya arasındaki siyasî ilişkilerin gergin olduğu ve Avrupa Birliği'nin de Brexit gibi önemli bir gelişmeyi yaşadığı bir dönemde yapılan bir çalışmanın sonuçlarını yansıtması bakımından önem taşımaktadır.

TÜRKİYE’DE SURİYELİ SIĞINMACI KRİZİNİN AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİSİNE YANSIMALARI

Bu çalışma, Türkiye hükümetinin Suriye mülteci krizini yönetiş biçimlerini inceleyecek ve Avrupa Birliğinin sürece dâhil olabilmesi için politika önerileri geliştirecektir. Türkiye’nin yönetim şekli, yasal durum ve kampların fiziksel koşullar olarak iki farklı açıdan incelenecektir. Birinci bölümde, yasal durum kapsamında, Suriyeli mültecilere sağlanan koruma ve Türkiye’nin 1951 tarihli Mültecilerin Durumuna Dair Sözleşmeye koyduğu coğrafi çekince ile İskân Kanunu’nun bu korumaya olumsuz etkileri tartışılacaktır. İkinci bölümde, Türkiye’deki kampların fiziksel koşulları ve yaratığı güvenlik sorunlarına değinilecektir. Son olarak üçüncü bölümde ise Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ne şekilde destek verebileceğine odaklanılacaktır. Mültecileri çevreleyen ciddi yasal ve politik sorunların aşılması için ise Türkiye’nin kendisini yeniden Batı çerçevesinde tanımlaması gerektiği üzerine değerlendirme yapılacaktır. Aynı zamanda yapılandırmacı(constructivist) teoriden yola çıkarak mültecilerin Avrupa’ya yerleşimi için Avrupa Birliği içinde yapılabilecek düzenlemeler ve finansal yardımlar tartışılacaktır.

MACRON VE SARKOZY'NİN TÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞİ ÜYELİĞİ KONUSUNDA SÖYLEMLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ COMPARATIVE DISCOURSE ANALYSIS OF MACRON AND SARKOZY REGARDING TURKEY'S EUROPEAN UNION MEMBERSHIP

Academic Review of Humanities and Social Sciences, 2020

Türkiye'nin Avrupa Birliğine muhtemel üyeliği, üye ülkeler arasında tartışmalı bir konudur. Ülkeler arası farklı görüşler olmakla birlikte; aynı ülkelerin farklı hükümetlerinde de Türkiye'nin üyeliğine olumlu veya olumsuz yaklaşımlar olabilmektedir. Bu çalışmada Fransa'da iki farklı cumhurbaşkanının Türkiye'nin üyeliğine yaklaşımları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. İnceleme öncesinde Türkiye'nin Avrupa Birliği serüveni kısaca ele alınmış ve Fransa'nın konu ile ilgili genel siyasi tutumu irdelenmiştir. Nicolas Sarkozy ve Emmanuel Macron'un Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili söylemlerinin analizi için söylem analizi yöntemi kullanılmıştır. Daha etkili bir analiz için iki cumhurbaşkanının siyasi profilleri çalışmada ortaya koyulmuştur. Siyaset insanlarının profillerinin incelemesi ve söylem analizinin de yardımıyla, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusundaki Fransa devletinin yaklaşımı dönemsel olarak tespit edilmiştir. Makalenin yazım amacına ulaşılması için karşılaştırmalı bir yöntem benimsenmiştir.

AVRUPA BİRLİĞİ -TÜRKİYE BÜTÜNLEŞME SÜRECİNDE TÜRKİYE'NİN ULUSAL EGEMENLİK ANLAYIŞINDA ORTAYA ÇIKACAK DEĞİŞİMLER

AVRUPA BİRLİĞİ -TÜRKİYE BÜTÜNLEŞME SÜRECİNDE TÜRKİYE'NİN ULUSAL EGEMENLİK ANLAYIŞINDA ORTAYA ÇIKACAK DEĞİŞİMLER, 2021

Aşamalar halinde bütünleşmesini gerçekleştiren, ekonomik bütünleşmesini tamamlayıp siyasi bütünleşmeye doğru ilerleyen AB’de egemenlik anlayışında yaşanan değişimler, AB üye devletlerinde üyelik öncesinde ve sonrasında bir takım Anayasal ve kurumsal değişiklikler ile yeni düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmıştır. İlk kurulduğu yıllardaki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET), 1959 yılından beri tam üye olarak girmek isteyen Türkiye’de egemenlik bağlamında gerek Anayasa çerçevesinde gerek kurumsal yapılanmalar açısından gerekse işleyiş ve siyasi pol itikalar bakımından ne şekilde değişimler yaşanacağının ortaya konması, bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaç çerçevesinde, ilk bölümde egemenlik olgusu kavramsal olarak açıklanacaktır. İkinci bölümde, Türkiye’nin tam üye olmak istediği AB’nin bütünleşme hareketi incelenecektir. Bir sonraki bölümde, AB’de egemenlik anlayışı pek çok farklı açıdan ele alınacaktır. “AB ve Türkiye Bütünleşmesinin Egemenlik Bağlamında Karşılaştırmalı Analizi” başlığını taşıyan son bölüm, bu çalışmanın amacını ortaya koyan bölüm olarak dikkat çekmektedir. Bu bölümde öncelikle, AB-Türkiye bütünleşme süreci, dönüm noktası sayılabilecek olaylara değinilerek ele alınacaktır.

TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNİ EGEMENLİK DEVRİ TARTIŞMALARI ÜZERİNDEN OKUMAK

Özet Uluslararası İlişkiler çalışmalarının özellikle 1990 sonrası dönemini etkileyen tartışmalar/pratikler/söylemler doğrudan egemenlik ile ilgili görünmese bile tüm tartışmaların odağında egemenlik yatmaktadır. Bugün egemenliğin köklü bir dönüşüm geçirdiği tezi de tartışmalara yeni bir boyut kazandırmıştır. Egemenliğin bir gerçeklik ve bir söylem/anlatı olarak geçirdiği değişimin temel tetikleyici unsurlarından biri hiç şüphesiz Avrupa'daki entegrasyonun tecrübe ettiği dönüşümdür. Entegrasyonun eriştiği nokta ve ulaştığı derinlik, geleneksel egemenlik algılarını alt üst etmiş ve egemenlik ile ilgili yaklaşık dört asır boyunca içselleştirdiğimiz mitler yıkılmaya yüz tutmuştur. Egemenliğin dönüşüm serüveni merkeze alınmadan yapılacak analizler gerçeğe teğet geçmeye mahkûm olacaktır. Bu anlamda Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini analiz edebilmek, ilişkilerin geleceğine dair bazı öngörülerde bulunabilmek adına egemenlik konusu temel analiz parametrelerinden biri olmalıdır. Türkiye'nin üyelik süreci 1959'dan beri farklı açı ve merkezlerden tartışılmıştır. Müzakere süreci ile birlikte tartışmalar derinlik kazanmıştır. Ancak tüm bu sürecin sonunda AB'nin de yaşadığı dönüşümün bir uzantısı olarak Türkiye-AB ilişkilerini etkileyecek temel unsur birçok kişinin iddia ettiğinin aksine ne tarım başlığı ne de serbest dolaşım başlığı olacaktır. Aksine görünmeyen, bir müzakere başlığı da olmayan ancak tüm süreci birincil planda etkileyen " egemenlik devri " konusu sürecin belirleyicisi olacaktır. Abstract In the post-1990 IR studies, although discussions/practices/discourses do not seem to be directly related to " sovereignty " , it lies within the focus of all discussions. Wide

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELEDE KÜRESEL BİR AKTÖR OLARAK AVRUPA BİRLİĞİ'NİN ROLÜ

2. BİLSEL INTERNATIONAL TRUVA SCIENTIFIC RESEARCHES AND INNOVATION CONGRESS, 2023

İklim değişikliği sorunu günümüzde bütün ülkelerin birlikte hareket ettirmesi açısından küresel bir boyut kazanarak dünya siyasetinin önemli konularından birine dönüşmüştür. Sürecin küresel olma özelliği iklim değişikliği sorununun insanlığın bugünkü ve gelecekteki yaşam temellerini tehdit etmesi ve çözümü konusunda bütün toplumların ve devletlerin sorumluluklarını yerine getirmesinin elzem olmasından kaynaklanmaktadır. Bu noktada, çok sayıda egemen devletten oluşan parçalı ve genellikle çatışmalı bir uluslararası sisteme rağmen, devletlerin kendilerini etkileyen ve etkileme potansiyeli olan küresel ölçekteki çevresel problemlerini çözmek konusunda uluslararası işbirliğini ve politik koordinasyonları meydana getirmelerini sağlamıştır. Bu işbirliği ve politik koordinasyonun oluşturulmasında uluslararası siyasete gündem oluşturabilen, küresel politikayı etkileyebilen aktörlerin rolleri de oldukça önemlidir. Bu aktörlerden biri olan Avrupa Birliği iklim değişikliği sorununu gündeminin ilk sıralarına almış ve politikalarını bu çerçevede geliştirmektedir. Öyle ki AB’nin iklim değişikliği mücadelesi uluslararası iklim değişikliği müzakerelerinde AB’yi lider konuma taşıyacak bir politika alanına dönüştüğü de görülmektedir. Bu bağlamda bu çalışmada iklim değişikliği mücadelesinde önemli roller üstlenen Avrupa Birliği’nin iklim değişikliği mücadelesi incelenerek, konu dahilinde ilk olarak Birliğin küresel aktörlüğü tartışılacaktır. Bunu yaparken, AB’nin iklim değişikliği ile mücadelede konusundaki itici faktörlerin neler olduğu AB’nin normatif ve stratejik perspektifini de dikkate alarak incelenecektir.

BERLİN TÜRK TOPLUMUNUN TÜRKİYE –AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNE BAKIŞINA YÖNELİK BİR ANKET DEĞERLENDİRMESİ

Bu çalışma Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin Avrupa Birliği'ne ve Türkiye-AB ilişkilerine bakışını analiz etmeyi amaçlamaktadır. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihi kadar bir geçmişe sahip olan Türkiye'den Almanya'ya işgücü göçü; siyasî, ekonomik ve hukukî yönlerinin yanı sıra sosyolojik bir olgu olarak da özel bir öneme sahiptir. Avrupa'da en çok Türk göçmenin yaşadığı ülke olmasının yanı sıra AB'nin lider ülkesi konumunda olması da Almanya'daki Türk göçmenlerin Türkiye-AB ilişkilerine etkisini önemli kılmaktadır. Almanya'nın nüfusa oranla en çok göçmen yaşayan şehirlerinden biri olan Berlin'de yapılan anket çalışmasında toplumun farklı kesimlerinden Türkiye kökenli göçmenlere AB ve Türkiye-AB ilişkilerine yönelik sorular yöneltilmiştir. Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin nispeten gergin olduğu bir süreçte yürütülen bu çalışmanın sonuçları, uluslararası siyasî yapıdaki belirsizliğin arttığı ve AB'nin geleceği üzerine farklı tartışmaların yaşandığı bir dönemde göçmenlerin görüşlerini yansıtması ve Türkiye-AB ilişkilerine etkisini analiz etmesi açısından önem taşımaktadır.