AVRUPA BİRLİĞİ -TÜRKİYE BÜTÜNLEŞME SÜRECİNDE TÜRKİYE'NİN ULUSAL EGEMENLİK ANLAYIŞINDA ORTAYA ÇIKACAK DEĞİŞİMLER (original) (raw)
Related papers
AVRUPA BİRLİĞİ'NE UYUM SÜRECİNDE TÜRKİYE'DE TELEVİZYON YAYINCILIĞINA YÖNELİK DÜZENLEMELER
ÖZET AB, Lizbon Stratejisi ile belirlediği, 2010 yılına kadar dünyanın rekabet gücü en yüksek, dinamik bilgi ekonomisine ulaşma hedefi doğrultusunda yoğun bir teknik altyapı ve mevzuat geliştirme faaliyeti ile rakipleri olan ABD ve Japonya'nın önüne geçme çabası içerisindedir. Yayıncılığın Avrupa içerisinde sınır tanımadan serbestçe dolaşımını öngören ekonomi merkezli düzenlemeler ise hızla değişen ve yöndeşen medya endüstrisini yeterince düzenleyemediği, tekelleşme konusundaki önlemlerin yetersizliği ve çoğulculuğun güvence altına alınamaması gibi konularda eleştirilmektedir. AB'nin tam üyelik yolunda ilerleyen Türkiye'deki yayıncılık düzenlemelerine etkisini değerlendirmeyi amaçlayan bu çalışmada yayıncılık alanına ilişkin AB düzenlemeleri ve Türkiye'deki uygulamalar irdelenmektedir.
3.Uluslararası Sürdürülebilir Ekolojik Tarım Kongresi, 2024
The European Union Green Deal is a comprehensive plan for a sustainabil-ity-oriented transformation announced by the European Union (EU) in 2019. The Green Deal, the European Union's climate action plan, was created to en-sure a fair life and prosperity for all living beings by combating the climate-based catastrophe facing the world. This agreement aims to tackle major envi-ronmental problems such as climate change, environmental pollution, loss of biodiversity, sustainable use of resources and zero greenhouse gas emissions. The EU Green Deal envisages various transformations in each sector in order to achieve the set objectives and the agriculture sector is included in these trans-formation elements with different components. In this context, promoting sus-tainable agricultural employment and reducing the environmental impacts of agricultural practices are among the important objectives. To achieve these goals, various policy measures and legal regulations need to be developed and various steps need to be taken to promote sustainable agricultural employment. To comply with the Compact, it is necessary to implement training and qualifi-cation development activities for agribusinesses and agricultural workers, ex-pand the use of technology and innovation, establish, and implement various support programs to promote sustainable agricultural practices, improve work-ing conditions and decent work models, raise environmental awareness, and implement standards. These measures involve far-reaching policy and practice changes to increase sustainability and employment in the agricultural sector. Turkey, which has prominent trade relations with the EU and is an important market in terms of trade development, needs to adapt to the conditions set in the agreement process to increase its competitiveness and maintain its trade sustainability. Within the scope of the EU's Green Deal, the measures to be tak-en to protect the sustainability of agriculture and increase employment in the sector, and the changes and transformations that need to be realized in Turkey are discussed in this study.
ÖZET Bu çalışmada Türkiye’de AB’ye üyelik sürecinde Helsinki Zirvesi’nden günümüze kadar iç hukukta yapılan düzenlemelerin, hukuk devletine etkilerinin ortaya konması amaçlanmıştır. Bu amaçla sürdürülen çalışmada, öncelikle Türkiye-AB ilişkileri ve hukuk devleti hakkında bilgiler verilmiştir. Daha sonra da Helsinki Zirvesi’nden günümüze kadar Türkiye’de iç hukukta yapılan düzenlemeler, AB’ye üyelik süreci üzerinden ele alınarak çalışma sonlandırılmıştır. Çalışmanın sonunda, Türkiye’de AB’ye üyelik sürecinde Helsinki Zirvesi’nden günümüze kadar iç hukukta yapılan düzenlemelerle hukuk devletinin birçok gereği sağlanarak ya da geliştirilerek hukuk devletinde büyük bir dönüşüm yaşandığı tespit edilmiştir. Ayrıca bu süreçte demokrasi, sivilleşme ve insan hakları konusunda Avrupa standartlarına yaklaşan Türkiye’nin, daha uygar ve yaşanabilir bir ülkeye dönüştüğü sonucuna erişilmiştir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Hukuk Devleti, İç Hukuk, Türkiye
AVRUPA'DA DEVRİMLER ÇAĞINDA TOPLUMSAL DEĞİŞİM, KÜLTÜR ve MÜZİK YAŞAMINA DAİR NOTLAR
19. yüzyılda Avrupa'da yaşanan devrimler kıtanın ekonomik ve toplumsal görünümünü dönüştürürken yeni politik ve kültürel akımların da doğuşuna imkân sağladı. Avrupa'da burjuvazinin yükselişi, milliyetçiliğin kitleler üzerindeki etkileyici ve birleştirici etkisi dönemin sanat ve kültürel ortamında derin izler bıraktı. Müzik toplumsal gelişmelerden en çok etkilenen bir sanat dalı olarak yaşanan devrimler dalgasından etkilendi. Devrim sonrası Romantik tepki, ardından ulus devletlere giden süreç, yeni ve ulusal bir müziğin kaynağını oluşturdu. Bu makalede burjuva Avrupa'nın yükselişinin 19. yüzyılda müzik yaşamı üzerinde ne tür etkiler bıraktığı incelenecektir. During the 19th century, the European revolutions caused a major transition in the continent's economic and social dynamics but also paved way for novitious political and cultural approaches. The flourishing of bourgeois Europe and the bonding effect of the rising nationalism upon the masses left deep impressions in arts and culture. Music was among the top arts to be affected by these revolutions. The romanticisation of the revolution generated a beginning which would eventually lead to the creation of national music. This article analyses the corelation between the rise of the bourgeois Europe and the formation of the 19th century music in Europe.
TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİNDE KIRILMA NOKTALARI
Avrupa Birliği'nin Uluslararası İlişkileri ve Türkiye - Orion Kitabevi - Ankara- Editör: İlhan Sağsen, Mehmet Dalar - ss: 33-59, 2018
Giriş Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan ilişkisi (AET / AT ve şimdi AB) 1959'da diğer pek çok AB üyesi veya adayı ülkeye kıyasla çok erken bir tarihte başladı. Bu kadar erken başlamış olmasına rağmen bu ilişkinin sonucu halen pek de öngörülebiliri değil. Bu uzun ilişki, belki de bu kadar uzamasının nedeni, pek çok yanlış algı, yanlış anlama, önyargı, hayal kırıklığı ve mantıksızlığın neden olduğu karşılıklı bir güvensizlik atmosferinde süregelmiştir. Karşılıklı menfaatler nedeni ile de bir türlü sonuç alınamamasına rağmen halen devam etmektedir. Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında Batı ile yakın işbirliği, sadece güvenlik ve ekonomik politika hedeflerine hizmet etmek için değil aynı zamanda 200 yıl önce başlatılan Batılılaşma sürecinin vazgeçilmez bir parçasıydı. Bu sürecin, Türkiye'nin Batı Medeniyetiyle olan bağlarını güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda ülkenin ekonomik ve teknolojik performansını iyileştirmesi ve demokratik eksikliklerini de sona erdirmesi bekleniyordu. Bugün bile, bu sürecin sonuna kadar getirilmesi, Türk iç ve dış politikasının temel ve geri alınamaz hedefi olmaya devam etmektedir. Güvenlik açısından soğuk savaş döneminde Türkiye, Avrupa'nın parçası olarak, Sovyet yayılmacılığına karşı çok önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca, Türkiye 1945'ten beri OECD, Avrupa Konseyi ve NATO gibi Avrupa'nın kurumlarında resmen temsil edilmektedir; ancak Brüksel ve Ankara arasındaki ilişkilerde Türkiye'nin "Avrupalılığı" hala bir tartışma konusu yapılabilmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye ve AB arasındaki bu uzun ilişkiyi bazı kırılma noktalarına dayandırarak anlatmaya çalışmaktır. AB-Türkiye ilişkisi bu çalışmada çok daha uzun dönemli Türkiye'nin batılılaşma sürecinin önemli bir parçası olarak kabul edilecektir ve değerlendirmeler bu anlayış çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Bu çerçeveden bakıldığında ilk başvuru ve Ankara Anlaşmasının imzalanması ve anlaşmaya Katma Protokolün eklenmesi ilişkilerin ilk ve en uzun dönemini oluşturmaktadır. Türkiye ve dünya siyasetinde önemli dönüşümlerin yaşandığı 80'li yıllarda Türkiye'nin yaptığı doğrudan üyelik başvurusu çalışmanın ikinci bölümünü oluşturacak; bu başvurunun reddi üzerine hızla tamamlanan Gümrük Birliği ise çalışmanın üçüncü bölümünü oluşturacaktır. Türkiye'nin AB üyeliğine resmen aday ülke ilan edilmemesi ve bunu takiben donan AB-Türkiye ilişkileri, bu kararın alındığı Lüksemburg Zirvesi başlığı altında çalışmanın dördüncü bölümünü oluşturacaktır. İlişkilerin yumuşadığı ve Türkiye-AB ilişkilerinde daha sıcak yeni bir dönemin açılmasına yol açan Helsinki Zirvesi ve Türkiye'ye aday ülke statüsünün verilmesi beşinci bölümde tartışılacaktır. Çalışmanın altıncı bölümünde ise Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin hangi şartlarda başladığı değerlendirilecektir. Son bölümde ise müzakerelerin başlaması ile farklı bir boyut kazanması beklenen AB-Türkiye ilişkileri yazının hazırlandığı tarihe kadar gerçekleşen önemli olaylar ışığında anlatılmaya çalışılacaktır.
Akademi 1. Uluslararası Göç Araştırmaları Kongresi Conference Book, 2023
Türkiye, 1987 yılında Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik başvurusunda bulunmuş ve 1999 yılında aday olarak kabul edilmiştir. 2005 yılında ise tam üyelik müzakerelerine başlamıştır. 2016 yılına kadar 35 fasıldan 16’sı açılmış ve sadece bilim ve araştırma fasılı geçici olarak kapatılmıştır. Göç konusu ise henüz açılmamış olan 24. adalet, özgürlük ve güvenlik fasılı altında önemli bir yer tutmaktadır. Bu sebeple 2003 yılında İltica ve Göç Ulusal Eylem Planı hazırlanmıştır. Bunun amacı, Türkiye’nin göç mevzuatını AB müktesebatına uyumlu hale getirmektir. Bunun üzerine 11.04.2013 tarihli ve 28615 sayılı resmî gazete ile Göç İdaresi kurulmuştur ve 6458 sayılı Yabacılar ve Uluslararası Koruma Kanununa dayanarak Türkiye’deki göç sistemi yürütülmeye başlanmıştır. Ülkede artan düzensiz göçlerle kurumun önemi daha da artmıştır. Bu çalışmada Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve 2019 ile 2023 yılları arasını kapsayan 2. stratejik plan ile AB Göç ve İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 2020 ile 2024 yılları arasını kapsayan stratejik planlar karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmanın sonucunda Türkiye’nin göç stratejik planının Avrupa Birliği ile kısmen uyumlu olduğu ve benzer amaç ve hedefler benimsediği görülmüştür. Ayrıca Türkiye göç stratejik planının Avrupa Birliği temel değerlerinden insan haklarına yüksek önem verdiği görülmüştür.
Bu çalışma, Türkiye'deki öğretmen yetiştirme süreci ve uygulamaları ile Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde güçlü ekonomiye sahip olan Almanya, Finlandiya, Fransa ve İngiltere'deki öğretmen yetiştirme sistemlerini karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlamıştır. Bu ülkelerdeki öğretmen yetiştirme politikaları ve uygulamaları, eğitim programları, öğretmen yetiştiren kurumları, öğrencilerin öğretmen yetiştirme programlarına kabul koşulları, öğretim süreleri, öğretmenlik uygulamaları, öğretmenlik mesleğine atanma koşulları ve öğretmenlik mesleğinin statüleri incelenerek Türkiye'deki mevcut durumla karşılaştırılmış ve değerlendirmeler yapılmıştır. Bu sebeple, çalışmada betimsel tarama modeli kullanılmış ve araştırma verileri literatür taraması yapılarak elde edilmiştir. Verilerin toplanması aşamasında; Almanya, Finlandiya, Fransa, İngiltere ve Türkiye'de uygulanmakta olan öğretmen yetiştirmeyle sistemleriyle ilgili tez, kitap, dergi, makale gibi basılı bilimsel kaynaklardan yararlanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler araştırmanın amaçları doğrultusunda belirlenen kriterlere göre betimsel analiz yaklaşımı kullanılarak çözümlenmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre, Fransa ve Türkiye'nin öğretmen yetiştirme programlarında konu alanı bilgisi ve eğitimi ön plandayken; Almanya, İngiltere ve özellikle Finlandiya'da öğretmenlik uygulamalarının programın büyük bir kısmını oluşturduğu görülmüştür.
AVRUPA BİRLİĞİ PERSPEKTİFİNDEN TÜRKİYE'DE SÜT SIĞIRCILIĞI SEKTÖRÜNDEKİ GELİŞMELER
habervet.com
Türkiye'de süt sığırcılığı zaman içinde önemli yapısal değişiklikler ve gelişmeler göstermiştir. Sektör, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yeterli düzeyde olmasa da, farklı tarım politikası araçları ile desteklenmiştir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) uyum sürecinde de süt sektörü öncelikli alanlar arasındadır. Bu nedenle geçmişten günümüze süt sığırcılığı sektöründeki gelişmelerin incelenmesi ve AB açısından değerlendirilmesi önemli görülmektedir. Bu makalenin temel amacı, son 20 yılda, süt sığırcılığı sektöründeki yapısal değişmeleri ortaya koymaktır. Bu kapsamda süt sığırcılığı sektörüne ilişkin çeşitli parametrelerdeki değişmeler incelenmiş ve sektörün mevcut durumu SWOT analiziyle ortaya konmuştur. Çalışmanın sonucunda sektörün geleceğine yönelik önerilere de yer verilmiştir.