[Knowledge, attitudes, and behavior of people living in rural areas of Erzurum about Crimean-Congo hemorrhagic fever] (original) (raw)
Related papers
Gaziantep Medical Journal, 2014
The aim of this study was to reveal knowledge of and attitudes towards Crimean-Congo hemorrhagic fever in patients presenting to family health centers in Kahramanmaraş, Turkey. The study was carried out on 98 patients presenting to five family health centers in Kahramanmaraş, Turkey, in February 2014. The patients were informed about the study and those giving written informed consent were included in the study. The mean age of the patients was 36.01±13.43 years (18-68). Out of 98 patients included in the study, 41 (41.8%) were males and 57 (58.2%) were females. None of the patients were offered education about Crimean-Congo hemorrhagic Fever. Eighteen patients (18.4%) noted that they had sufficient information about the disease, but 80 patients (80.6%) noted that they did not have sufficient information. Forty-three patients (43.9%) wanted to receive education about the disease, but 55 (56.1%) did not want to get education. Thirty-six males (87.8%) and 43 females (75.4%) noted that they heard about the disease before. Twelve points three percent of the females and 2.4% of the males found it right to kill ticks by pressing a cigarette lit on it or by lighting it. Thirtyfour females (82.9%) and 44 males (77.2%) reported that Crimean-Congo hemorrhagic fever could be transmitted by tick bites. The results of the study revealed that the patients presenting to family health centers did not have sufficient information and did not have desired attitudes towards Crimean-Congo hemorrhagic fever.
Özet Amaç: Kýrým Kongo Kanamalý Ateþi (KKKA) Türkiye'de giderek artan bir sorun haline gelmektedir. Bu çalýþmada, KKKA için riskli bölge olan Ýç Anadolu'da yer alan Kayseri'de halkýn hastalýkla ilgili bilgi ve tutumlarýnýn ortaya çýkarýlmasý amaçlanmýþtýr. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki bu çalýþma, Kayseri Melikgazi Saðlýk Grup Baþkanlýðý bölgesindeki 10 saðlýk ocaðýna baþvuran 18 yaþ üzeri 1586 kiþiye, yüzyüze anket uygulanarak yapýlmýþtýr. Bulgular: Araþtýrmaya katýlanlardan hastalýðý "KKKA" olarak duyanlarýn oraný % 41,6'dýr, eðitimi olmayan yaklaþýk her 10 kiþiden dokuzu hastalýðý duymamýþtýr. Vücuduna bir kenenin yapýþmasý durumunda, bireylerin % 25,1'i kendi kendine çýkarmaya çalýþacaðýný belirtmiþtir, bu oran hayvancýlýkla uðraþanlarda % 50,0'a, köylerde oturanlarda % 54.8'e, tarým iþçilerinde % 66.7'ye ulaþmaktadýr (p<0.05). Keneyi kendi çabasýyla çýkarmaya çalýþacaðýný belirtenler arasýnda; doðrudan eliyle çekip kopartarak çýk...
Ankara Medical Journal, 2019
Öz Amaç: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA); ateş, yaygın vücut ağrısı, deri, mukoza ve iç organlarda kanamalar ile seyreden Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirus soyundan olan virüslerin oluşturduğu zoonotik viral bir hastalıktır. Hastalığa özgü tedavi günümüzde mevcut değildir. Hastalıktan korunmada kişisel korunma yöntemleri önemlidir. Halk, hastalık hakkında bilgilendirilerek hastalıktan korunmaya katkı sağlanabilir. Bu çalışma Tokat il merkezinde KKKA hastalığı ön tanısıyla hastanede yatan hastaların KKKA hastalığı hakkında bilgi düzeyini saptamak amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Kesitsel tipteki bu araştırma 01.04.2013-31.09.2013 tarihleri arasında Tokat Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği'nde KKKA hastalığı ön tanısıyla yatan hastalara yüz yüze anket formu uygulanarak yapılmıştır. Araştırmaya toplam 159 hasta katılmıştır. Hastaların bilgi düzeyleri 100 tam puan üzerinden değerlendirilmiştir. Verilerin analizinde t-testi, Mann-Whitney U testi ve Kruskall Wallis H testi kullanılmıştır. İstatiksel olarak p <0,05 anlamlı olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Hastaların sosyo-demografik özelliklerine göre dağılımları incelendiğinde, %39,00'unun 45-64 yaş aralığında, %56,00'sının erkek, %51,60'ının ilköğretim mezunu, %73,00'ının çiftçi, %69,80'i köyde yaşadığı saptanmıştır. Hastaların %52,80'i KKKA hastalığının bulaşıcı olduğunu, %48,40'ı hastalıktan nasıl korunulduğunu bilmediğini ve %95,60'ı KKKA hastalığından korunmada kişisel korunma yöntemlerinin önemli olduğunu ifade etmiştir. Hastaların bilgi düzeyi puan ortalaması 64,39±14,93'dür. Hastaların %52,20'si KKKA hastalığı hakkında eğitim almıştır ve %97,50'si KKKA hastalığının adını daha önce duymuştur. Cinsiyet, meslek ve yaşanılan yerin hastaların hastalık hakkındaki bilgi düzeyleri üzerinde anlamlı etkisi yoktur. 25-34 yaş grubunda bilgi düzeyi puan ortalaması diğer gruplardan yüksek iken 65 ve üstü yaş grubunda düşüktür. Üniversite mezunu olan hastaların okuryazar olmayan hastalara göre hastalık hakkında bilgi düzeylerinin yüksek olduğu saptanmıştır. Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre araştırma grubunun bilgi düzeyi yetersizdir. Hastaların eğitim düzeyi arttıkça, hastalık hakkında bilgi düzeyinin de arttığı gözlemlenmektedir. Risk grubu mesleklerin özellikle eğitim alması gerekmektedir. Kene tutunmasının endemik olduğu yerlerde KKKA hastalığı hakkında eğitimlerin tüm halka ulaşılarak verilmesi önemlidir.
The Evaluation of Knowledge of the Health-Care Personnel Regarding Crimean-Congo Haemorrhagic Fever
Flora Infeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Dergisi, 2009
Introduction: Crimean-Congo haemorrhagic fever (CCHF) has been encountered in Turkey since 2002. Education of health-care personnel is very important to control CCHF. The aim of this study was to determine the knowledge of health-care personnel who are working in endemic area and working in a secondary or tertiary hospital caring the patients regarding CCHF. Materials and Methods: A questionnaire including 12 questions was prepared and it was applied to health-care personnel working in seven provinces. Eighty-nine doctors, 310 nurses and 112 laboratory technicians were included in the study. Results: 94.3% of doctors', 80.4% of nurses' and 77.6% of laboratory technicians' knowledge level about CCHF were good or very good according to theirself. Tick-bite, contact with blood or body fluid of infected animals and contact with blood or body fluid of CCHF patients were known as transmission routes by 85.7%, 77.1% and 69.1% of health-care personnel respectively. Ribavirin tre...
Türkiye parazitoloji dergisi, 2022
Amaç: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA); ateş, vücutta yaygın ağrı, karaciğer fonksiyon testlerinde bozulma ile seyreden; deri, mukozalarda, bazen iç organlarda kanamalara ve ölüme yol açabilen kene kaynaklı bir viral enfeksiyon hastalığıdır. Bu çalışmada, Afyonkarahisar ilinde tanı konulan KKKA olgularının klinik, laboratuvar ve epidemiyolojik özelliklerini retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Afyonkarahisar ilinde KKKA tanısı alan hastaların demografik ve klinik özellikleri, laboratuvar bulguları, uygulanan tedaviler ve prognozları retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Afyonkarahisar ilinde; ülkemizde KKKA'nın ilk kez görüldüğü tarih olan 2002 yılından Kasım 2019 tarihine kadar toplam 35 olgu bildirimi yapıldığı belirlendi. Otuz bir olguda kene tutunması öyküsü saptandı. Kene tutunması olguları en çok Haziran (12 olgu; %34.3) ve Temmuz (9 olgu; %2.9) aylarında görüldür. Yirmi yedi (%77.1) hastada kırsal kesimde yaşama öyküsü, 12 hastada hayvanlarla yakın temas, 4 hastada hayvan kanı ile temas öyküsü mevcuttu. Takip edilen 35 olgunun tamamı şifa ile sonuçlanmış, mortalite görülmemişti. Sonuç: KKKA, ülkemizde halen önemini koruyan endemik bir hastalıktır. Hastalığın kontrolünde en önemli faktör, bulaşı önlemek için virüs temasını engellemektir. Endemik bölgelerde yaşayan kişiler kene tutunmasına karşı alınması gereken önlemler konusunda bilgilendirilmeli, hastalık hakkında eğitim verilerek farkındalık oluşması sağlanmalıdır.
Güncel Pediatri, 2015
Öz Giriş: Çalışmamızda, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) tanısıyla izlenen çocuk hastaların klinik ve rutin laboratuvar bulgularıyla birlikte, serum immünglobulin ve kompleman düzeylerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Sivas, Cumhuriyet Üniversitesi'nde 2011-2012 tarihleri arasında, Enzyme-Linked Immunosorbent Assay (ELISA) veya polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) kanıtlı KKKA tanısı alan 72 hastanın tıbbi kayıtları geriye dönük incelenmiştir. Epidemiyolojik, klinik özellikleri ve laboratuvar verileri hakkındaki bilgiler kaydedilmiştir. Bulgular: Çalışmaya alınan yetmiş iki çocuk hasta (ortalama yaş; 11,95±3,95 yıl) Tokat, Sivas, Yozgat, Giresun ve Erzincan'dan geliyordu. Başvuru esnasında başlıca ateş (%94,4), kusma (%54,2), halsizlik (%52,8), iştahsızlık (%50), baş ağrısı (%47,2), üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları (%41,7), daha nadir olarak peteşi-purpura-ekimoz, epistaksis, ishal, melena, makülopapüler döküntü, hematemez, hematüri, hepatomegali, splenomegali, lenfadenopati bulguları vardı. Başvuruda hastaların laboratuvar bulguları şu şekildedir: %80,6 trombositopeni, %70,8 lökopeni, %50 nötropeni, %73,6 yüksek aspartate transaminaz, %26,4 yüksek alanine transaminaz, %71,6 yüksek laktat dehidrogenaz, %68,1 yüksek keratin kinaz, %54,2 uzamış protrombin zamanı, %52,8 uzamış parsiyel tromboplastin zamanı saptanmıştır. Ayrıca düşük IgG, düşük IgA, düşük C3 ve düşük C4 sırasıyla 4, 3, 12 ve 1 hastada saptanmıştır. Tüm hastalar sıvı-elektrolit tedavisi alırken, bir kısmı kan ürünü almıştır. Dört hasta intravenöz immünglobulin (IVIG), 69 hasta ribavirin tedavisi almıştır. Sonuç: Çocuklarda KKKA klinik bulguları erişkinlerdekine benzerdir. Serum immünglobulinleri düşük bulunan hastalarda verilen intravenöz immünglobulin (IVIG) tedavisi dışında diğer tedaviler benzer bulunmuştur. KKKA'da immün yetmezlik araştırılması konusunda daha geniş çaplı çalışmalara ihtiyaç vardır. Introduction: In our study, it was aimed to evaluate clinical and routine laboratory findings and serum immunoglobulin and complement levels of pediatric patients with the diagnosis of Crimean-Congo Hemorrhagic Fever (CCHF). Materials and Methods: Medical records of 72 patients that diagnosed with CCHF proven by ELISA or polymerase chain reaction (PCR) in Sivas, Cumhuriyet Ya zış ma Ad re si/Ad dress for Cor res pon den ce:
A Crimean-Congo Hemorrhagic Fever Case in an Endemic Region in November
Klimik Dergisi/Klimik Journal, 2014
Kırım-Kongo kanamalı ateşi (KKKA), kenelerle bulaşan, ateş ve kanamayla seyreden, akut ve ciddi seyirli olabilen viral zoonotik bir infeksiyon hastalığıdır. KKKA ülkemizin Orta ve Kuzey Anadolu Bölgeleri'nde endemik olarak görülmektedir. Hastalık genel olarak ilkbahar ve yaz aylarında görülmektedir. Bu yazıda, Tokat'ta ilk defa Kasım ayında KKKA tanısı alan bir olgu sunulmuştur. Kene ısırığı sonrası halsizlik, yorgunluk, yaygın kas ağrıları ve yüksek ateş yakınmalarıyla başvuran 59 yaşındaki erkek hasta servise yatırılmıştır. Ateşi 39°C aksiller, kan basıncı 110/70 mmHg, nabzı 86/dakika olan hastanın fizik muayenesinde ateş dışında anlamlı bir bulgu yoktu. Laboratuvar incelemelerinde lökosit 2200/µL, hemoglobin 11.7 gr/dl, trombosit 78 000/ µL, C-reaktif protein 7.0 mg/dl, protrombin zamanı 14.7 saniye, aspartat transaminaz (AST) 63 İÜ/lt, alanin aminotransferaz (ALT) 42 İÜ/lt bulundu. Klinik ve laboratuvar bulgularına göre KKKA düşünülen hastaya semptomatik tedavi verildi. Hastanın KKKA polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) testi pozitif bulundu. Genel durumu düzelen hasta şifayla taburcu edildi. Endemik bölgelerde Nisan-Kasım ayları arasında takip edilen hastalarda KKKA'nın ayırıcı tanıda akılda tutulması gerektiğini düşünmekteyiz.
Diagnostic Value of Hemogram Parameters in Crimean-Congo Hemorrhagic Fever
DergiPark (Istanbul University), 2021
Giriş: Ülkemizde son yıllarda Kırım Kongo kanamalı ateşi (KKKA), yüksek mortalitesi nedeni ile dikkat çekmektedir. Amaç: KKKA'da meydana gelen inflamatuar sürecin, tam kan parametreleri üzerine olan etkisini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem:01.01.2010-31.12.2011 tarihleri arasında acil servisimize, kene ile temas şikayetiyle başvuran toplam 5260 hasta retrospektif olarak incelendi. Klinik olarak şüpheli 80 vakaya yapılan serolojik inceleme sonunda KKKA tanısı için 40 hastada pozitif ve 40 hastada negatif sonuç bulundu. Sağlıklı gönüllü 40 kişiden kontrol grubu oluşturuldu. Hastalardan başvuru sırasında alınan tüm hemogram parametreleri, hasta ve kontrol grubu ile ayrı ayrı karşılaştırıldı. Bulgular: KKKA pozitif ve negatif olan hasta grubu, kontrol grubu ile kıyaslandığında; lökosit, nötrofil, red cell distribution width (RDW), mean platelet volume (MPV), nötrofil-lenfosit oranı (NLR) ve trombosit-lenfosit oranı (PLR) değerleri sadece KKKA pozitif olan grupta anlamlı tespit edildi. Oysa lenfosit ve platelet değerleri her iki grupta da anlamlı bulunmuştur (p≤0.01). Sonuç: Bu çalışmada elde edilen verilere göre özellikle acil servislerde ucuz, kolay ve yaygın olarak kullanılabilecek bu tam kan parametreleri KKKA tanısında klinisyenlere yardımcı olabilir.
Mikrobiyoloji Bulteni, 2010
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), Afrika, Asya, Doğu Avrupa ve Orta Doğu'da görülebilen ölümcül seyirli zoonotik bir viral enfeksiyondur. Bunyaviridae ailesi, Nairovirus cinsi içinde yer alan KKKA virusu (CCHFV), insanlara Hyalomma ve Ixodid türü kenelerin ısırmasıyla bulaşmakta, ancak kan ya da kanlı vücut sıvılarıyla temas da kişiden kişiye bulaşta rol oynamaktadır. KKKA, Türkiye'de 2002 yılından bu yana endemiler yapmaya başlamış ve önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Ülkemizde CCHFV enfeksiyonlarının özgül laboratuvar tanısı ve doğrulaması Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığında moleküler ve serolojik yöntemler kullanılarak yapılmaktadır. Bu amaçla, Türkiye'nin her bölgesinden KKKA şüpheli olgulardan alınan serum ve/veya plazma örnekleri "olası vaka bildirim formu" ile birlikte laboratuvarımıza gönderilmektedir. Laboratuvarımızda uygulanan algoritmaya göre, olası akut olgulardan gönderilen ilk kan örnekleri, öncelikle "in house" gerçek zamanlı (real time) revers transkriptaz-polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemi ile incelenmekte, negatif bulunan örnekler "in house" ELISA yöntemi ile CCHFV-IgM antikor pozitifliği açısından değerlendirilmektedir. Laboratuvarımızda 2008 yılında, 2855 KKKA ön tanılı hastaya ait 4634 örnek CCHFV yönünden araştırılmış ve hastaların 1315 (%46)'inde moleküler ve/veya serolojik yöntemlerle pozitiflik belirlenmiştir. Bu çalışmanın amacı, laboratuvarımıza en az iki örneği gönderilmiş olan, bu örneklerden en az birisinde PCR ve/veya ELISA-IgM pozitifliği saptanan ve olası vaka formunda istenilen verileri tam olan 726 olguya ait sonuçların irdelenmesi ve pozitiflik saptanma oranlarının örneklerin alınma zamanına göre değerlendirilmesidir. Çalışmamızda, olguların %94.1 (683/726)'inin ilk serum örneğinde ELISA veya PCR yöntemlerinden en az birisi ile pozitif sonuç alınmıştır. Hastaların 567 (%78.1)'si PCR ile pozitif bulunmuş; PCR negatif saptanan 159 örneğin 116 (%72.9)'sında CCHFV-IgM pozitifliği belirlenmiştir. Test sonuçları, hastalarda semptomların başlama zamanı ile klinik örneklerin alınma zamanı arasındaki süreye göre değerlendirildiğinde; ilk klinik örneğin semptomların başlamasından sonraki ilk 5 günde alındığı olgularda PCR pozitifliğinin %83.4; 6-10. günlerde alındığı olgularda ise %67.5 olduğu görülmüştür. PCR pozitiflik oranının azaldığı 5. günden itibaren ise CCHFV-IgM pozitiflik oranı %95'e ulaşmıştır. Olası olgulara ait 10. günden sonra gönderilen 196 tekrar örneğinde PCR pozitifliği saptanmamış, 153 (%78) olguda ELISA-IgM pozitifliği tespit edilmiştir. Beklenildiği gibi ile ilk 5 güne ait örneklerde RT-PCR ile, 5. günden sonra ise
Konuralp Tıp Dergisi, 2019
Amaç: Bu çalışma ile Çorum bölgesinde yaşayan inflamatuar romatizmal hastalıkları olan kişilerde tanı ve tedavi gecikmesinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı özellikteki bu çalışma Eylül-Kasım 2018 tarihleri arasında Çorum ilinde yapıldı. Araştırmaya 119 hasta dahil edildi. Araştırmada verilerin analizi SPSS 22.0 paket programı ile gerçekleştirildi. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik, ortalama, Ki-kare (Chi-square) testi kullanıldı. Değerlendirmelerde p<0.05 değeri anlamlı kabul edildi.Bulgular: Araştırma grubunun yaş ortalaması 46,00±14,00 yıl olup katılımcıların %63,0’ü kadın ve %86,7’si lise ve daha az eğitime sahipti. Katılımcıların üçte birinden fazlası romatoid artrit tanısı almıştı. Herhangi bir inflamatuar romatizmal hastalık tanısını ilk olarak romatolog tarafından alan bireylerin oranı %50,4 iken aile hekimleri tarafından ilk tanıyı alanların oranı %2,5’dir. Katılımcıların %49,6’sında tanıda gecikme olduğu belirlendi. Katılımcılar tarafı...