Artukoğulları Beyliği’nin Diyarbakır’da İnşa Ettiği Cami ve Mescitler (original) (raw)

Sultan Abdülmecid’in İnşa Ettirdiği Muvakkithaneler

Osmanlı araştırmaları, 2017

This study examines clock rooms (muvakkithane), counted among Sultan Abdulmecid's foundation works, which he commissioned in Taif, Trabzon, Chios and Hagia Sophia with the purpose of primarily determining prayer times, meeting public's expectations and doing charity. The main sources of the study consist of Ottoman Archives of the Prime Minister's Office and regiters from the archives of Directorate General of Foundations. Focuses on certain issues related to the aforementioned clock rooms, such as construction reasons, construction costs, completion period, repairs, regulation, staff assignment, qualifications, positions and salaries of staff. it also aims to answer questions such as whether the salaries were paid regularly or not, whether these buildings still exist, and if they do, for what purpose they are currently being use. Thus the current study brings to light some of Sultan Abdulmecid's endowment works, and contributes to the history of clock rooms.

Selçuklu Dönemi Konya'da İnşa Edilen Cami ve Mescitler

Konya Kitabı XIX-Türkiye Selçukluları ve Konya, 2023

Konya, the ancient capital city of the Seljuk State of Turkey, is also the capital of Seljuk architecture with its monumental works. Adorned with structures such as mosques, masjids, madrasas, caravanserais, and tombs; the city had been the starting point of the artistic and architectural process that influenced other Seljuk cities in Anatolia while creating the Seljuk classical style. The city, which also experienced political peaks and turmoil, made good use of the long period it spent in the Turkish-Islamic fabric; it experienced an architectural breakthrough, the effects of which continued until the era of Ottoman classical architecture. Undoubtedly, the most important works of this period were mosques. Even though the majority of the mosques built by the Seljuks in Konya, they have not survived to the present day, or their purpose of use have changed, the buildings which preserve their originality have formed successful examples of the Seljuk classical era with their plan schemes, minarets, mihrabs with tile mosaic technique altars and wooden pulpits. Masjids, on the other hand, are the small works where the Seljuk tradition is most evident. Masjids are the origin of post-Seljuk Anatolian masjids with their single domes, sometimes built with a brick minaret and tiled mihrabs.

Artukoğulları Beyliği’nin Haçlılar ile Mücadelesine Bir Bakış

Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2020

Öz XII. yüzyılın ilk çeyreğinde, Abbâsî Hilâfeti'nin İslâm ülkeleri ve yöneticileri üzerinde etkisinin kalmadığı bir dönemde, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın ölümünün ardından (1092), hanedan üyeleri arasında iktidar kavgaları sürerken, Haçlılar İslâm topraklarını istilâya girişmiş; Urfa (1098), Antakya (1098), Kudüs (1099) ve Trablus'ta (1109) birer devlet kurmuşlardır. Selçuklu Devleti'nin yeterli mücadeleyi gösteremediği, hatta Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar'ın Haçlılarla mücadeleden el çektiği bir dönemde tarih sahnesine çıkan Artukoğulları, Haçlılar'a karşı başarılı bir mücadele sergilemişlerdir. Sökmen'in Harran'da (1104), İlgazi'nin Sarmeda Ovası'nda (1119) kazandığı zaferler, Haçlılar'ın yenilmezlik unvanlarını sildiği gibi onların Anadolu ve Suriye topraklarına yerleşmelerinin önünü kesmiştir. Belek Gazi'nin Haçlı liderlerini esir alması ise onların İslâm coğrafyasında tutunmalarını zora sokmuş ve bu topraklardan sökülüp atılmalarının mümkün olabileceğini ortaya koymuştur. Bu çalışmada, ana kaynaklar ve güncel kaynaklar ışığı altında, Haçlılar'ın İslâm ülkelerinde yayılmalarını önleyebilmek ve onları bu topraklardan söküp atabilmek amacıyla Artuk Bey'in oğulları Sökmen ve İlgazi ile torunu Belek Gazi'nin sergilediği kahramanca mücadeleleri üzerinde durulacaktır.

Bitlis’teki Hristiyan Dini Yapılara Bir Örnek (Adilcevaz Mucizeler “Ardzgue Sk’ants’elegorgivank” Manastırı)

Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi

İlk Çağ’da Kef Kalesi Urartu tapınağı ile çok tanrılı inancın, Ortaçağ’da ise Hristiyanlık ve İslamiyet’in izlerini gördüğümüz Bitlis kent ve çevresi bu kültürlere ait birçok veriyi bünyesinde bulundurmaktadır. Ancak bunlar içinde İslami yapıların bölgede ağırlıklı olduğunu ve bir kimlik kazandırdığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte Bitlis ve çevresinde az sayıda Hristiyan dini mimarisinin izlerini de görebilmekteyiz. Bitlis ili ve bazı ilçelerine dağılmış bu dini yapılar vassal olan Vaspurakan Ermeni Krallığı ve Prenslikleri dönemine tarihlendirilmektedir. Bunlardan Adilcevaz Ardzgue Sk’ants’elegorgivank Manastırı kısmen ayakta kalan kilise ve jamatun bölümüyle yöredeki önemli eserlerden biridir. 2100 m. yükseklikte şehirden ve uygarlıktan uzakta, ulaşılması zor bir alanda inşa edilmiş olan kompleks yapı, kiliseyi çevreleyen dikdörtgen avlu içerisindeki farklı amaçlı birimleriyle tam olarak bir manastır özelliği gösterir. Kitabesi olmadığından burada üretilen el yazmalarına d...

Vakfiyelerin Dilinden İstanbul'un Cami ve Mescitleri Hakkında Yeni Bulgular

BİLİG, 2019

Öz Osmanlı günlük hayatının vazgeçilmez unsuru olan vakıfların sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik alanlarda yapmış oldukları hizmetlerin yıllar içinde çeşitlendiği bilinmektedir. Konu hakkındaki detayları vakıfların kuruluş senetleri olan vakfiyelerde bulmak mümkündür. Hayırseverler vakfiyeler sayesinde duygu ve düşüncelerini somutlaştırırken aynı zamanda yaşadıkları dönemi yansıtan bilgileri günümüze kadar ulaştırmışlardır. Bu kapsamda Osmanlı kent tarihi çalışmalarında vakfiyeler üzerinden ilerlemek birincil kaynaklardan detaylı sonuçlara ulaşabilmenin şartlarından biri olarak görülmüştür. Vakıf kaynaklı yapılan çalışmalar genellikle gayrimenkul vakıflar üzerinden örneklenmiş menkul vakıflardan yeterince istifade edilmemiştir. Sınırlı sayıdaki menkul vakıf araştırmalarında ise para vakıfları ön plana çıkmıştır. Söz konusu araştırmalarda para vakıfları kredi unsuru olarak ele alındığından sadece sayısal verileri ekonomik alanlarda değerlendirilmiştir. Vakfiyeler bütün halinde incelendiğinde ise para vakıflarının bilinenin ötesinde en az gayrimenkul vakıflar kadar sosyo-kültürel bilgiler içerdiği görülmektedir. Çalışmanın amacı, para vakıflarını sıkıştıkları dar çerçevenin dışına taşıyarak vakıf eserlerin/hayratların sürdürülebilirliğine katkılarını araştırmaktır. Seçilen örnekler sayesinde birden fazla para vakfının katkı sağladığı hayratların yıllar içerisinde geçirdiği değişimler takip edilmiştir.