Gârib-Nâme’de Peygamber ve Asr-ı Saâdet Tasavvuru (Perception of the Prophet and Al-Asr Al-Saada in Garib-Name) (original) (raw)
Related papers
Perception of the Prophet and Al-Asr Al-Saada in Garib-Name
DergiPark (Istanbul University), 2005
Ol imâm oldu vü biz uyduk aña Anuñ ile varuruz senden yaña Perception of the Prophet and Al-Asr Al-Saada in Garib-Name Garib-name, one of the earliest works of Turkish literature, is one of the most important works feeding popular religious mystical culture. Aşık Paşa aimed to teach religious-mystic subjects to ordinary people by writing this book in the formation period of the Ottoman Empire. In fact, this book is neither a book of religious catechism nor a biographical work (sira). It is not a simple book, which explains the mystical doctrines. This article aims to examine some of the issues of the Garib-name, such as the Prophet's life, his companions and time. As a result of Mongol invasion and civil wars, Anatolia was divided into many parts. Aşık Paşa wanted to see the reunion of Anatolian union in various parts of the Garib-name. Aşık Paşa specifically uses the life of the Prophet as the inspirational source for the Anatolian union. Our main intention is to explore further how Asık Pasa uses the Prophet's life for the realization of the union of Anatolia.
Garib-name, one of the earliest works of Turkish literature, is one of the most important works feeding popular religious mystical culture. Aşık Paşa aimed to teach religious-mystic subjects to ordinary people by writing this book in the formation period of the Ottoman Empire. In fact, this book is neither a book of religious catechism nor a biographical work (sira). It is not a simple book, which explains the mystical doctrines.This article aims to examine some of the issues of the Garib-name, such as the Prophet’s life, his companions and time. As a result of Mongol invasion and civil wars, Anatolia was divided into many parts. Aşık Paşa wanted to see the reunion of Anatolian union in various parts of the Garib-name. Aşık Paşa specifically uses the life of the Prophet as the inspirational source for the Anatolian union. Our main intention is to explore further how Asık Pasa uses the Prophet’s life for the realization of the union of Anatolia.
Öz Mîr Hamza Nigârî (ö. 1303/1886), Ebü’l-Hasan el-Harakânî silsilesinden gelmekte olup Nakşibendî tarikatının Halidiyye koluna bağlıdır. Karabağ’da dünyaya gelen Nigârî, ömrünün büyük bir kısmını Kars, Erzurum, Sivas, Harput (Elazığ), İstanbul ve Amasya’da geçirmiştir. XIX. yüzyılın önemli mutasavvıf ve şairlerinden biri olan Nigârî’nin, Dîvân-ı Seyyid Nigârî (Türkçe), Dîvân-ı Seyyid Nigârî (Farsça), Nigârnâme, Sâkinâme, Heşt-Behişt, Çaynâme ve Tavzîhat isimli eserleri bulunmaktadır. Bir aşk şairi olan Nigârî; Fuzûlî, Yunus Emre, Molla Câmî, Hâfız Şirâzî ve Mevlânâ gibi isimlerden etkilenmiş olup eserlerinde tasavvufun temel konularına geniş yer vermiştir. Bu araştırmamızda, ehl-i beyte mensup olan ve Hz. Peygamber’e olan sevgi ve muhabbetini her vesileyle dile getiren Seyyid Nigârî’nin Hz. Peygamber tasavvuru ele alınıp değerlendirilmektedir. Hz. Peygamber’den şefaat dilemesi, onu tasviri, medhiyeleri, duada vesile kılması, miracı gibi konulara yaklaşımı göz önünde bulundurulduğunda Mîr Hamza Nigârî’nin Peygamber tasavvurunun, mutasavvıfların bu konuya yaklaşımlarıyla örtüştüğü görülmektedir. Ayrıca tarihi süreç içerisinde Ehl-i beyte sıkıntılı bir hayat yaşattıklarını düşündüğünden dolayı Mervânî, Süfyânî, Hâricî ve Yezîdî olarak tavsif ettiği kimseleri şiirlerinde çok ağır bir dille yerdiğine şahit olunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ebü’l-Hasan el-Harakânî, Mîr Hamza Nigârî, peygamber, tasavvur, Ehl-i Beyt The Prophet Perception of Mîr Hamza Nigârî From Ebu’l-Hasan el-Harakânî’s Chain Abstract Mîr Hamza Nigârî (d. 1303/1886), comes from the Ebu'l-Hasan al-Harakânî’s chain and belongs to the Halidiye branch of the Naqshbandi order. Nigari, who was born in Karabakh, spent most of his life in Kars, Erzurum, Sivas, Harput (Elazig), Istanbul and Amasya. Nigârî, one of the most important Sufi mystics and poets of the 19th century, has many works named Dîvân-ı Sayyid Nigârî (Turkish), Dîvân-ı Sayyid Nigârî (Persian), Nigârnâme, Sâkinâme, Heşt-Behist, Çaynâme and Tavzîhat. As a poet of love, Nigârî was influenced from Fuzûlî, Yunus Emre, Molla Câmî, Hafiz Shirazi and Mewlâna, and has given a wide range of basic subjects of Sufism in his works. In this study will be examined the prophet perception of Sayyid Nigârî who expressed his love and affection for the Prophet on every occasion as a member of the ahl-i bayt. Mîr Hamza Nigari's perception of the Prophet seems to be the same with approach of the Sufis when comparing to the subjects such as intercession, ascension (miraç), mediation in prayers and praise. In addition, he criticized very heavily in his poetry those who he described as Marwânî, Sufyânî, Khawarij and Yazidis due to he thought that they oppressed ahl-i bayt in the historical process. Key Words: Abu’l-Hasan el-Harakânî, Mîr Hamza Nigârî, prophet, perception, Ahl-i Beyt
2019
Islam inancina gore dinin/vahyin insanla bulusmasi peygamberler araciligiyla gerceklesmistir. Ilahi irade peygamber gondermekle insana lutufta bulundugunu beyan etmistir. Ne var ki bu lutuf/iyilik insanlar tarafindan hakkiyla degerlendirilememistir. Bunun beseri, antropolojik, psikolojik, siyasal sebepleri olabilir. Son ilahi vahye sahip olmanin avantajlari oldugu gibi tasidigi agir sorumluluklar da vardir. Vahyi dogru anlamadan, sadece ona sahip olmanin pratikte insana/topluma fazlaca katkisinin olmadigi bilinmektedir. Dogru anlamaya iliskin saglam metodolojiye ihtiyac vardir. Nitekim her ekol belli bir metodoloji uzerinden nasslara yaklasir ve peygamber anlayisi/tasavvuru gelistirir. Kur’an’da one cikan ana tema peygamberlerin beseri/insani dogalari/kimlikleridir. Peygamberlerin beseri dogalarina iliskin ileri surulen itirazlar nuzul donemiyle sinirli kalmamisa benzemektedir. Peygamberlerden sonra da onlarin beseri tabiatlarina yonelik asiri yorumlarin yapildigi gorulmektedir. Onc...
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’den Nûreddin es-Sâbûnî’ye Peygamberlik Anlayışı
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’den Nûreddin es-Sâbûnî’ye Peygamberlik Anlayışı, 2024
Peygamberlik meselesi, İslam inancının temel esaslarından biridir. Peygamberlik kurumunun gerekliliğinin izah edilmesi ve bu kuruma yönelik eleştirilerin yanıtlanması, nübüvvet inancının sağlam bir temele oturtulması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Mâtürîdî kelâm ekolünün kurucusu Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (öl. 333/944) ile bu ekolün önemli temsilcilerinden Nûreddin es-Sâbûnî’nin (öl. 580/1184) nübüvvet anlayışlarının karşılaştırmalı olarak incelenmesi amaçlanmaktadır. Mâtürîdî, 4./10. yüzyılda Semerkant’ta yaşamış olup, Ebû Hanîfe’den itibaren Hanefî gelenekte kabul gören inanç esaslarını kelâm yöntemini kullanarak açıklamış, savunmuş ve sistemleştirmiştir. Böylece Ebû Hanîfe’nin itikadi çizgisi, Mâtürîdî’nin katkılarıyla bir kelâm mezhebine dönüşmüştür. Sâbûnî ise 6./12. yüzyılda Buhara’da yaşamış ve kaleme aldığı eserlerle Mâtürîdî’nin görüşlerinin yaygınlaşmasına ve tanınmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu araştırmada, Mâtürîdî’den Sâbûnî’ye uzanan yaklaşık iki yüz elli yıllık süreç, nübüvvet konusu özelinde analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda; Mâtürîdî’nin nübüvvet meselesini eserlerinde detaylı bir şekilde ele aldığı, nübüvvetin gerekliliğini açıklarken hem aklî hem de naklî delilleri kullandığı ve günümüze ışık tutan özgün yorumlar geliştirdiği tespit edilmiştir. Sâbûnî, Mâtürîdî’nin nübüvvet konusundaki görüşlerini büyük oranda benimsemiş ve eserlerinde savunmuş olmakla birlikte, ismet anlayışında onun Mâtürîdî’den ayrılarak bazı peygamberler özelinde “hata” yapabileceklerini kabul ettiği, Mâtürîdî'nin peygamberlik için temel bir nitelik olarak gördüğü “peygamberlerin şehirli olması” görüşüne katılmadığı ve nübüvvetin ispatı hususunda zaman zaman farklı deliller kullandığı görülmüştür. Ayrıca, Sâbûnî’nin nübüvvet karşıtları ile mücadelesinde Mâtürîdî’den farklı olarak Haşeviyye fırkasını da eleştirilerine dahil ettiği anlaşılmıştır.
Razavî Fütüvvet-Nâmesi’nde Peygamberler ve İlk Şed Kuşananlar
Vankulu Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2021
Fütüvvet cömertlik, olgunluk, kahramanlık, gençlik gibi manalara gelen Arapça kökenli bir kelimedir. Fütüvvet-nâme ise fütüvvetin kural, inanç, gelenek ve uygulamalarının anlatıldığı eserlerin genel adıdır. XIII. yüzyıldan itibaren Türkçe fütüvvet-nâmelerin yazılmaya başlandığı görülür. Daha öncesinde bu tarzda yazılmış eserlerde klasik tasavvuf kaynaklarındaki anlamıyla fütüvvet kavramına dair konular işlenmiştir. XIII. yüzyıldan itibaren Arapça, Farsça, Türkçe kaleme alınan fütüvvetnâmelerin kaynağı tasavvufi eserlerde yer alan fütüvvete dair konular olmakla birlikte bu eserler fütüvvet ve ahi teşkilatının adap ve erkânını konu edinen mesleki nitelikteki nizamnamelere dönüşmüşlerdir. Eserlerde Kur'an, hadis, peygamber kıssaları fütüvvetin ana kaynağı, doğuş vesilesi olarak gösterilmiştir. İşlenen konular başta Hz. Muhammed ile Hz. Ali olmak üzere birçok peygamber ve diğer din büyüklerine dayandırılmıştır. Tasavvuf, mürüvvet, melamet, ahilik fütüvvetle ilişkilendirilerek anlatılmıştır. Çalışmada fütüvvet-nâmelerin tanımı ve tarihi gelişimi hakkında özet bilgi verilmiştir. Fütüvvetin ilişkili olduğu tasavvuf, mürüvvet, melamet, ahilik kavramları üzerinde durulduktan sonra XVI. yüzyılda kaleme alınmış olan Razavî Fütüvvet-nâmesi'nde geçen peygamber kıssaları üzerinden ilk şed kuşananlar ve temsil ettikleri esnaf kolları verilerek fütüvvet ile şed kuşanma geleneğinin peygamberlerle ne şekilde ilişkilendirildiği gösterilmeye çalışılmıştır.
Hz. Peygamber’i Rüyada Görmeye Dair Tasavvufî Yorumlar ve Ru’yet-i Nebî Hadisi Bağlamında Yusuf b. Yakub el-Halvetî’nin Risalesi, 2021
İslam düşünce geleneğinin bir parçası olan tasavvufun kendine has bilgi, düşünce ve yorumlar barındırdığı malumdur. Bunların içerisinde İslam toplumu açısından hassas bir konu olan Hz. Peygamber’in rüyada görülmesine dair bilgiler bulmak da mümkündür. Tasavvufun özgün düşünce yapısı dikkate alındığında bu konuyla alakalı yorumlar daha dikkat çekici bir hal alır. Zira görmenin mahiyeti, keyfiyeti ve neticeleri tasavvufun yorumuyla farklı çıkarımlara kapı aralar. Bu sebeple tasavvufî yorumları bu konu özelinde değerlendirmek önem arz etmektedir. Diğer yandan Hz. Peygamber’i rüyada görmeye dair hadisin tasavvuf nezdinde nasıl ele alındığı da önemli bir noktadır. Dolayısıyla hem Hz. Peygamber’i görmeye yönelik bilgi ve yorumlar hem de hadis bağlamında konunun değerlendirilmesi incelemeye değerdir. Böylece öncelikle tasavvufun hassas bir konuya nasıl yaklaştığını görmek ve ikinci olarak da muteber bir hadisin tasavvuf açısından değerini göstermek şeklinde iki türlü hedefe odaklanmak mümkündür. Bu çalışmada tasavvuf literatüründe konuya dair yorumları değerlendirmek ve Yusuf b. Yakub el- Halvetî’nin ilgili hadis bağlamında yazdığı risalenin literatürdeki yerini göstermek amaçlanmıştır.
Ali b. Rabben et-Taberî’nin Kitâbu’d-Dîn ve’d-Devle Adlı Eseri ve İsbat-ı Nübüvve Geleneğindeki Yeri
Ali b. Rabban at-Tabarî’s Kitâbu’d-dîn ve’d-devle and His Place in The Tradition of Isbat-ı nubuvvah Quran have many statments that claim aim to demonstrate the prophethood of Muhammad (pbu). The statements give rise to occur a literature that is called ıs isbâti'nnübevvet. That literature, especially, after convertion of many christians and jewishes to Islam, had become very rich for the texts that signify the prophethood of Muhammad (pbu).Though there are many reference to the works, except of Ali b. Rabban atTabarî's, not survive. Tabarî's work contain very comprensive answer to the oppostion try to show tha Muhammad (pbu) not is a prophet.