Çağdaş Alperenlerden Osman Hâdî (Yücebi̇lgi̇ç) Efendi̇’Ni̇n Hayati Ve Tasavvuf Geleneği̇ndeki̇ Yeri̇ (original) (raw)

Osmanlida Tefsi̇r Haşi̇yesi̇ Geleneği̇: Atûfî Örneği̇

2017

Amasya; Selcuklu ve Osmanli Donemi’nin onemli idari ve kulturel merkezlerinden birisidir. Amasya’da kurulan medreseler ilim ve kultur hayatina buyuk katkilar sunmus, dini ve fenni ilimler alaninda bircok ilim ve sanat adami yetismis, basta Istanbul olmak uzere Anadolu’nun degisik sehirlerinde onemli hizmetlerde bulunmuslardir. Amasya’da yetisen bu cok yonlu âlimlerden birisi de Hayreddin Hizir el-Atufi’dir. Merzifon’da dogan ve Amasya medreselerinde ders veren hocalardan dini ve pozitif ilimler dersleri alan Atufi Istanbul’da Saray hocaligina tayin edilmistir. Daha sonra bu gorevinden ayrilan Atufi camilerde vaaz ve tefsir sohbetleri yapmistir. Tip, kelam, tefsir, hadis ve mantik alaninda eserler kaleme almistir. Hadis serhciligi konusunda meshur olan muellif, tefsir alaninda da Osmanli medreselerinde okutulan Zemahseri ve Beyzâvi tefsirlerine birer hâsiye yazmistir. Eserlerin Istanbul kutuphanelerinde el yazma nushalari mevcuttur. Bu makale hâsiye gelenegi cercevesinde muellifin te...

OSMAN HOPEVÎ’NİN DÜRRETÜ’N-NÂSİHÎN İSİMLİ ESERİNDE TASAVVUFÎ VE AHLAKİ KONULAR

OSMAN HOPEVÎ’NİN DÜRRETÜ’N-NÂSİHÎN İSİMLİ ESERİNDE TASAVVUFÎ VE AHLAKİ KONULAR, 2024

Bilindiği gibi Tasavvuf, disiplinler arası bir çalışmayı gerektirmektedir. Bir yönüyle tasavvufi çabalar şahsi bir çabayı gerektirirken diğer diğer yönüyle de toplumla ilgili diğer konularla bağı bulunmaktadır. Bu sebeple Müslüman ilim adamları tarafından muhataplarına dini konularla birlikte ahlaki konular da tasavvufi gayelerle anlatılır. İslam dininin temel konuları ise itikat, ibadet ve ahlaki konularıdır. Bu ve benzeri konularda bir eser telif edilirken her ne kadar tek bir konu ve üslup üzerinde devam edilse de diğer konulardan da tamamen bağımsız bir konu bulunmaz. Nitekim Dürretü’n-Nâsihîn'de yazarın ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla cami cemaatine vaaz ve irşad kitabı olarak telif edildiğini görmek mümkündür. Buna binaen eser içerik bakımından tasavvufî ve ahlaki konuları da ihtiva etmektedir. Başlıca tasavvufî ve ahlaki konuları ise, İslam dininin bir Müslüman’dan yapmasını beklediği ve uzak durulması gerektiği davranışlardan dua, zikir, tevekkül etmek, ihsanda bulunmak gibi ameller ile gıybet, kibir, kötü zan benzeri amellerdir. Diğer taraftan Dürretü'n-Nâsihîn’de insanı en çok ilgilendiren ölüm anı, öldükten sonraki haller, cennet, cehennem, şeytan gibi manevi varlıklar ile vaaz ve irşad maksadıyla izah edilmeye çalışılır. Dininin özü nasihatten ibarettir. Kalplerin saflaşması ve Allah'a yönelmesinin ilk yolu da vaaz ve irşattır. Vaaz ve irşad eden kimse dinin iman, ibadet esaslarını insanlara anlattığı gibi ahlaka dair konularını da anlatmaya çalışır. Esasen ahlaki konular, felsefenin de konusudur. Ancak ahlaki değerlerin pratik hayatta görünür hale gelmesi gerekmektedir. Bunun ilk aşaması da vaaz ve irşattır. Osman Efendi de Osmanlı toplumunda dindar bir çevrede yetişmiş, Müslüman kitlelere vaaz ve irşad bilgisine sahip olabilecek ilmi düzeye sahip bir kişilik olduğuna telif ettiği Dürretü'n-Nâsihîn adlı eserinde tanık olmaktayız. Zira eser İslami ilimlerin anahtarı hükmünde olan Arapçayla telif edilmesi, eserde gösterdiği ilmi referanslar eseri ve sahibini nitelikli kılmıştır. Seminer çalışmamızda Hopalı Osman Efendi'nin ilmi kabiliyetiyle vaaz üslubuyla vermeye çalıştığı Temel İslam Bilimlerinin Tasavvufi ve Ahlaki temel konuları izah edilmeye çalışılmıştır. Zira ilim zaman içerisinde devam eden bir silsileler zinciri gibidir. Bu ilim halkalarından sonra gelenlerin önce gelenlerden haberdar olması gerekmektedir. Sonuç olarak tüm bunlar dikkate alındığında Dürretü'n-Nâsihîn adlı eserde tasavvuf ehlinin hem vaaz ve irşad edilmesi hem de okuyanların istifade edebileceği tasavvufi bilgiler içermesi bakımından okunmaya değer bir eser olduğu anlaşılmış olup eser sahibi de İslam dünyasında İslam’a hizmet etmiş bir müellif olmayı gerektirmektedir.

Osmanli Son Dönem Mutasavviflarindan Mehmed Elîf Efendi̇ Ve Di̇vân’I

2006

Süleyman Sıdkı Efendi"nin oğludur. Elif Efendi, dönemin meşhur Nakşibendî şeyhlerinden mesnevîhan Hoca Hüsameddin Efendi(1281/1866)"nin öğrencisi olmuş, daha sonra Eyüp Defterdar"daki Şah Sultan İlk Mektebi"ni bitirmiştir. Vilâyet kapı kethüdâlarından Hoca Fâik Efendi"den Arapça öğrenmiştir. 1870"te Şam"dan İstanbul"a gelerek Hasırîzâde Dergâhı"nda misafir olan, Sa"diyye Tarikatının kurucusu Sa"deddin el-Cibâvî (701/1300) neslinden Şeyh Yunus eş-Şeybânî, kendisine hizmet eden Elif Efendi"ye Sa"diyye"nin kendi nisbesine izâfetle kurmuş olduğu Şeybâniyye şubesinden icâzet vermiştir. Daha sonra dergâhı ziyaret eden Şâzeliyye"nin Medeniyye kolunun kurucusu Şeyh Muhammed Zâfir"in halifesi İbrahim el-Berrâde"den de Şâzelî-Medenî hilâfeti almıştır. Bu arada babasının emriyle dergâhta Mesnevî okutmaya başlayan (1875) Elif Efendi, 1880"de babasından Sa"diyye tarikatı hilâfeti almıştır. Aynı yıl babasının hacca gitmesi üzerine dergâhta vekâleten postnişin olmuştur. 1880 yılına kadar tarikat eğitiminin yanı sıra Beyazıt dersiâmlarından Hâdimîzâde Ahmed Hulûsi Efendi"nin Eyüp Zal Mahmut Paşa Camii"ndeki derslerine devam etmiştir. Onun ölümünden sonra Ahmed Nüzhet Efendi"den icâzet almıştır (1885). Bursalı Zeki Dede"den ta"lik hattı meşketmiştir. Dönemin meşhur âlimlerinden Hâfız Şâkir ve Meclis-i Kebîr-i Maârif reisi Büyük Ali Haydar efendilerden de faydalanmıştır. Öte yandan aynı yıllarda Yenikapı Mevlevîhânesi Şeyhi Osman Selahaddin Dede"nin Mesnevî derslerine devam ederek, mesnevîhan icâzeti ve Mevleviyye hilâfeti almıştır. Elif Efendi Hasırîzâde Dergâhı"nda, babasının hacca giderken kendisini vekil bıraktığı 1880 yılından onun ölümüne kadar vekâleten, bu tarihten itibaren tekkelerin kapatılışına kadar da (1925) asâleten şeyhlik görevinde bulunmuş; Mesnevî, Fusûs, Şemâil, Hadis ve diğer dinî ilimleri okutmuştur. Elif Efendi, II. Abdülhamid"in iradesiyle 1887"de yeniden 1 Elif Efendi, Divân, ss. 4-5. 2 İçinde Allah"a yakarış ve duâ bulunan şiirlerdir. 3 Hz. Muhammed (s.)"i övmek için yazılan şiirlerdir. 4 Bir kimseyi övgü için yazilan şiirlerdir. 5 Gazel, beyitler halinde yazılan şiirdir. Uzunluğu beş ile on beş beyit arasında değişir.

Aşçi İbrahi̇m Dede Hâtirati Çerçevesi̇nde XIX. Yüzyil Erzi̇ncan’Inda Di̇nî Ve Tasavvufî Hayat

2015

Asci Dede ismiyle bilinen Ibrahim Halil Dede’nin kaleme aldigi Hâtirât’i XIX. yuzyil Osmanli toplumunun siyasi, dini ve tasavvufi hayatina dair icerdigi bilgiler sebebiyle onemli bir kaynaktir. Eser klasik bir hâtirat olmasinin yani sira, muellifinin gorevi geregi gezdigi sehirler hakkinda aktardigi bilgilerle bir nevi seyahatnâme, tasavvufi konulara getirilen izahlar sebebiyle de tasavvufi bir eser ozelligi tasimaktadir. Asci Dede’nin bir sure Erzincan’da ikamet etmesi hasebiyle sehre dair izlenimleri; Hâlidiyye ricâli, ozellikle de intisap ettigi Şeyh Mustafa Fehmi Efendi’yle alakali aktardigi bilgiler onemlidir. Bu calismada, Asci Dede’nin hâtiralari cercevesinde sehrin onemli mutasavvif kisiliklerine dair aktarilanlar basta olmak uzere, donemin dini, tasavvufi ve sosyo-kulturel hayatina ait malumat degerlendirilmistir.

Artvin'de Dini Hayat/ OSMAN HOPEVÎ’NİN DÜRRETÜ’N-NÂSİHÎN İSİMLİ ESERİNİN ÜSLUP VE DİBÂCESİNDEKİ EDEBÎ SANAT ÖRNEKLERİNİN ARAP DİLİ VE BELÂGATI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

ARTVİN'DE DİNÎ HAYAT- OSMAN HOPEVÎ’NİN DÜRRETÜ’N-NÂSİHÎN İSİMLİ ESERİNİN ÜSLUP VE DİBÂCESİNDEKİ EDEBÎ SANAT ÖRNEKLERİNİN ARAP DİLİ VE BELÂGATI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ, 2023

Üslup sayesinde eserde kullanılan kelime ve terkiplerle eser sahibinin ne zaman veya nerede yaşadığı, ilmi derinliği ve ne kadar tanındığı anlaşılır. Zira içerik yönünden nitelikli bir eser, eser sahibinin dil ve üslubu Kullanmasına göre değer kazanır. Eser sahibi zihinsel becerisini, konuyla ilgili duyarlılığını, hayal ve zevklerini eserinde dil vasıtasıyla benimsediği üslubun uygunluğu mesabesinde muhatabına aktarabilir. Günümüzde Artvin Hopa sınırları içerisinde yer alan Esen Kıyı beldesinde dünyaya gelen Osman Efendi’nin “birçok cahil” hoca olarak tanımladığı kimselerin İslâm’a aykırı şeyler anlatmalarından ötürü İstanbul’da kaleme aldığı Dürretü’n-nâsihîn adlı eserinin, Arapça telif edilmiş olması sebebiyle Arap Dili ve Belâgatı bakımından incelenmesi kıymete değerdir.

Osmanli Toplumunda Aki̇ka Geleneği̇: Ahmed Müni̇b Efendi̇ni̇n Ri̇sâle-İ Akîka Adli Eseri̇

2016

Yeni dogan cocugun basindaki saca Arapca'da akika denir. Dogumundan sonraki yedi gun icinde cocugun saci kismen veya tamamen tiras edilerek adi konulur ve sonra Allah'a sukur icin akika kurbani kesilir. Arap toplumunda Islamiyetten once sadece erkek cocuklar icin kesilen bu kurban, Islamiyetin kabuluyle kiz cocuklari icin de kesilmeye baslanmistir. Osmanli toplumunda da devam eden bu gelenek gunumuzde de genis bir cografyada tatbik edilmektedir. 19. yuzyil Celveti tarikatinin mutasavvif seyhlerinden Uskudarli Bandirmalizâde Ahmed Munib Efendi de konu ile ilgili bir risale yazmistir. Bu calismada, muellif Ahmed Munib Efendinin hayati ve eserleri hakkinda kisa bilgiler verilecek ve Risâle-i Akika adli eser kisaca ozetlenerek gunumuz Turkcesine aktarilmaya calisilacaktir. Ahmed Munib Efendi, amcasi Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (o. 1311/1893) vasitasiyla tasavvuf yoluna girmis ve babasi Mehmed Gâlib Efendiden tarikat icâzetini almistir. Evkâf-i Humâyun Nezâretinde uzun bir sure ...

Ahmed-İ Nâmekî Câmî’Ni̇n Tasavvufî Bi̇lgi̇si̇ni̇n Mahi̇yeti̇

Harran ilahiyat dergisi, 2023

Makalenin son kısmında ise Ahmed-i Câmî'nin önceden ele alınmış bilgilerinin başka eserlerde olup olmadığı üzerinde durulmuş ümmî olup olmadığı da böylelikle irdelenmiştir. Buna göre Ahmed-i Câmî'nin eserleri ile kendisinden önce yazılmış eserler arasında ciddi benzerlikler tespit edilmiştir.

XV. Yüzyil Mutasavviflarindan Cemâl-İ Halvetî’Ni̇n Mesnevîleri̇nde Mesnevî

Türkiyat Mecmuası, 2014

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, şahsiyeti ve eserleri ile Türk edebiyatını yönlendirmiş büyük bir şahsiyettir. Onun büyük eseri Mesnevî'de yer alan hikâyeler kendisinden sonraki dönemlerde yazılan eserlerde sıklıkla kullanılmıştır. İşte Cevâhirü'l-kulûb, Beyân-ı Çeng-nâme, Risâle-i Teşrîhiyye, Risâle-i Fakriyye ve Risâle-i Sûfîyye adlı beş tasavvufî mesnevî kaleme alan ve XV. yüzyıl Türk tasavvuf edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Cemâl-i Halvetî, bu mesnevîlerden Cevâhirü'l-kulûb, Risâle-i Fakriyye ve Risâle-i Sûfîyye'de Mesnevî'den aldığı hikâyelere yer vermiştir. Cemâl-i Halvetî mesnevîlerini tasavvuf hakkında bilgi vermek, tasavvuf yoluna meyletmiş bir kimseye ışık tutmak ve yol göstermek maksadıyla kaleme aldığı için mesnevîlerinde temel tasavvufî kavramların bazılarını izah etmiştir. Mesnevîlerde anlatılan konunun veya tasavvufî kavramın izahını kolaylaştırmak ve okuyucunun daha iyi anlamasını sağlamak amacı ile temsil, hikâye ve tevillere sıklıkla yer verilmiştir. Bu makalede, adı geçen üç eserde yer alan Mesnevî kaynaklı hikâyelere değinilecek, bu hikâyeler verilen örnek beyitler ile özetlenecek ve bu bağlamda Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî'nin Cemâl-i Halvetî üzerindeki tesiri ortaya konmaya çalışılacaktır.