İran ve Arap Baharı: Çift Taraflı Aynadaki Asimetri mi? (original) (raw)
Related papers
This study details the rhetoric and practice of two primary actors (i.e. the government and the public) invested in the foreign affairs of Iran, and analyzes them in the context of the Arab Spring. To separately consider the effects of the Arab Spring movement on the current government and the Iranian population, a mirror metaphor is used. The study consists of two parts; the literature and the findings. The literature section considers the definition of the Arab Spring movement, its causes, and its comparison with similar movements in history. Upon this, transparent side of the mirror, foreign policy of the Iranian government, is investigated in the context of the Constitution of Iran, the Vilayat-el-Faqih Doctrine and the office of Islamic Jurists and the dealings of the current Regime with Muslim and Western countries are analyzed. In the Iran’s Foreign Policy section, the primary determinants of Iran’s foreign policy regarding national interest are chosen as ‘theopolitics’, ‘geopolitics’, ‘historical determinism’, and ‘the attitude of other countries towards Iran’. Theopolitics is underlined as the most influental, as Iran, the only officially Shiite country among Muslim nations, defends the notion of an Islamic Nation ruled by a Muslim elite, and as such opposes nation-states and national boundaries. The analysis of the Regime’s rhetoric and practice, however, demonstrates that, Iran’s foreign policy is built upon a Machiavellian realpolitik. Following this, Iran’s Arab Spring Practice from Theory to Practice section discusses Iran’s foreign policy in relation to Arab Spring countries with succesful revolutions and continuing conflicts. The current Regime has interpreted the situations in Tunisia, Egypt, Bahrain and Yemen as ‘Islamic revival’ and supported them. However, Iran’s policies regarding Libya and Syria suggest realpolitik concerns instead. Iran claims that the movements in these two countries represent a ploy by other countries to disrupt the peace in the Middle East and consequently exploit its resources. In contrast, Iran’s own aims involve ensuring its continued influence over the Shia Crescent, protecting the legitimacy of its Regime and attempting to prevent a potential Persian Spring by winning over its own populace. The reflective side of the mirror analyzes the outlook of different classes of the Irani population regarding the Arab Spring and critically evaluates the foreign policy and pro-status quo practices of Iran with respect to the popular opinion. This section comprises the main novelty of the present study, since an analytical survey was used to measure how the above-mentioned factors are reflected on the Irani population. To this end, between February and March 2013, a survey was conducted in ten state universities of Tehran with the intention of determining the attitudes of faculty members (26%), doctoral students (50%) and master’s students (24%) on the Arab Spring and its effects on the country. The Arab Spring part of this survey involved propositions reflecting two opposite portraits of the Arab Spring either as a means to achieve democracy and independence, or as a ploy of the West to control Iran and its resources. Reliability and validity tests were performed on the independent variables of Sectarian Differences, Ethnicity, Religiosity, Monthly Income and Political Outlook. The evaluation of the survey data by variance analysis (ANOVA), Mann-Whitney U and Kruskal-Wallis tests have revealed that, higher incomes and religiosity are associated with lower sympathy for political participation and freedom-oriented Arab Spring movement, as well as greater trust in the current Regime. Moreover, while both the Shia and Sunni populations in Iran are aware of the Arab Spring, the Sunni awareness is almost invariably stronger compared to the Shia. Generaly, every ethnic group has a positive take on the Arab Spring. As for political background, with the exception of left-wing supporters, every group is highly positive towards the Arab Spring, albeit for different reasons. Concluding, I demonstrate a strong asymmetry between the outlooks of the Regime and the population regarding the Arab Spring, meaning the two are almost entirely different. The Regime interprets the Spring movements ‘outside’ Iran under a realpolitik and theopolitic light. This foreign policy is also reflected in its internal affairs as pro-status quo tendencies. In contrast, regardless of other beliefs, the populace is fundamentally interested in a greater amount of freedom and political participation. However, the problems with the Irani economy, its political isolation, the various ambargoes, the limited recognization of human rights and the heavily controlled governance of the population only serve to exacerbate this asymmetry.
İran Suriye Bölgesel İttifakı ve Arap Baharı Sürecine Yansıması
Türkiye Ortadoğu Çalışmaları Dergisi, 2016
Burada değerlendirilen kitap Türkçe literatürde ayrı ayrı sıkça çalışılan iki Ortadoğu ülkesi arasındaki iş birliğini mercek altına almaktadır. Yazar kitabın önsözünde bu konunun neden seçildiğini ve kitabın temel hipotezini açıkça ortaya koyarak okuyucu için kitabın ileri kısımları için yerinde işaretler vermektedir. Tabii ki burada yazarın İran-Suriye ittifakını incelerken bu analizin sadece İslam devrimi sonrasına ait olduğunu da belirtmek gerekir. Bu bağlamda kitabın öne sürdüğü temel iddia Suriye ve İran'ın kurduğu bu ittifak Ortadoğu'da bölge ülkelerinin tamamını etkileyen bir hale geldiği ve küresel aktörlerin de bu ittifaka göre planlarını revize ettikleridir (s. VI). Ancak yazar buradaki ittifakı satır aralarından anlaşıldığı üzere daha çok bir tahakküm olarak nitelendirmektedir. Bunu da İran'ın oluşturulacak olan bir Şii jeopolitiği ile bölgede hâkim olma politikasına sahip olduğunu öne sürerek desteklemektedir. Buna ek olarak, yazarın önsözde iddia ettiği, İran'ın ve Suriye'nin dış politikasını etkileyen faktörlerin idealist ve realist perspektiflerle analiz edilerek belirlenmesi kitabın ilerleyen bölümlerine
Modern İran Si̇nemasi Nda Ayna Metaforunun Kullanimi
Journal of International Social Research, 2018
MODERN İRAN SİNEMASI'NDA AYNA METAFORUNUN KULLANIMI • USING OF THE MIRROR METAPHOR IN MODERN IRANIAN CINEMA Dilek ULUSAL** Öz Temel anlatıyı görüntüler üzerinden oluşturan sinemada sembolik ve metaforik anlatımın önemi tartışılamaz. Dünyada İran Sineması hem metaforik anlatımı ustaca kullanımı ile ün yapmış bir sinema olduğu hem de İran İslam Devrimi'nden sonra kadınların aile ve toplum içerisinde yaşadıkları sorunları metaforik anlatım eşliğinde sunmaları sebebiyle çalışma kapsamına alınmıştır. Bu çalışma Modern İran Sineması'nda ayna metaforunun önemini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda Modern İran Sineması'nda Kadın Temalı Politik Filmler içerisinde yer alan ve kadın ile ayna arasında metaforik bir ilişkinin kurulduğu Elma (1998), Saklı Yarı (2001), Baran (2001), Çarşamba Ateşi (2006) filmleri bu çalışmada nitel analiz yöntemi kullanılarak incelenmiştir.
Arap Baharı Sürecinde İran'ın Suriye Politikası
Arap baharı ile başlayan toplumsal ve siyasal değişim süreci Ortadoğu’da egemen olan siyasal rejimlerin kimi yerlerde devrilmesine, kimi yerlerde de sarsılmasına neden olmuştur. Bu sürecin tetiklediği halk isyanları kısa süre içerisinde Suriye’ye de yayılmış ve bu ülkede hakim olan Baas rejimini tehdit etmiştir. Fakat Baas rejimi değişim talebiyle ortaya çıkan isyana karşı şiddet kullanarak mücadele etmek yoluna gitmiş ve bu yolda en büyük siyasi desteği İran’dan almıştır. Yıllardır bölgede statükoya karşı çıkan ve bu nedenle “İslami uyanış” addettiği Arap baharını destekleyen İran yönetimi Suriye söz konusu olunca “statükonun” sürdürülmesinden yana tavır almıştır. İran’ın bu tavrı kimi çevrelerde mezhep ekseninde siyaset izlemesiyle izah edilmeye çalışılırken İran makamları tarafından İsrail’e ve ABD’ye karşı duran sözde direniş hattının müdafaası şeklinde savunulmuştur. Farklı ideolojik boyutlarına karşın gerek mezhepçi yaklaşım, gerekse direniş hattı söylemi İran’ın bazı jeopolitik kaygılarına işaret etmektedir. Arap baharının tetiklediği değişim süreci bölgenin jeopolitik yapısında köklü değişikliklere yol açmış, dolayısıyla bölgesel ve küresel aktörlerin Ortadoğu politikalarını yeniden değerlendirmelerine neden olmuştur. Bu değişim süreci bölgedeki tek müttefiki olan Suriye’ye gelene kadar İran jeopolitik çıkarlarına hizmet ederken Suriye’deki muhtemel bir değişim İran’ın jeopolitik çıkarlarını tehdit etmektedir. Bu nedenle İran, Arap baharı Suriye’ye geldiğinde farklı bir tavır almıştır. İran’ın bölgeye yönelik jeopolitik kaygıları ise ideolojik ve stratejik faktörler tarafından belirlenmektedir. İran’ın devrimci/ideolojik duruşu onun İsrail’i, ABD’yi ve bölgedeki Amerikan müttefiklerini “düşman” olarak görmesine neden olmaktadır. İran devriminden bu yana sözde düşmanları ile İran arasında ortaya çıkan gerginlikler ve çatışmalar, taraflar arasındaki karşılıklı husumet ilişkisine tarihsel bir boyut kazandırmıştır. Bu minval üzere son on yılda Ortadoğu’da İran ve müttefikleri ile Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Mısır, Ürdün gibi İran karşıtları arasında kamplaşma ve soğuk savaş ortaya çıkmıştır. Böyle bir ortamda İran’ın savunma stratejisinde Suriye ve Hizbullah ile geliştirdiği ittifak ilişkisi önemli bir yer edinmiştir. İran’ın savunma stratejisinde kritik öneme haiz olan Suriye’de ortaya çıkan isyanın İran’ın dostu Esad yönetiminin devrilmesini talep etmesi ve bölgedeki karşıtlarının da isyancılara destek vermesi İran yönetiminin isyancılara karşı Esad’a destek vermesine neden olmuştur.
Arap Baharı ve Orta Doğu: Çok Eksenli Güç Mücadelesinde Denge Arayışları
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 2013
Tarihsel olarak Ortadoğu uluslararası ilişkilerinde çok sayıda dinamik ve fay hattı etkileşimde bulunmuştur. Bunların başlıcaları; Arap milliyetçiliği, Arap sosyalizmi, batı karşıtlığı ve yanlılığı, siyasal İslam, radikal İslam ve Şii eksenidir. Arap baharı ile başlayan süreçte; Ortadoğu'daki mevcut fay hatlarına ve dinamiklere farklı boyutlar eklenmiştir. Öngörülebilir bir gelecek için bölgenin başta Sünni ve Kürt dinamikleri olmak üzere farklı dinamiklerin etkileşiminde şekillenmeye devam edeceği görülmektedir. Diğer taraftan bölgesel güç mücadelesinde çeşitli ittifak arayışları ve çoklu eksen algılamalarının baskın olacağı, her bir dinamiğin ağırlığının bölge ülkelerinde değişiklik göstereceği değerlendirilmektedir.