Günümüz Çalışma Rejiminde Uykunun İkircikli Konumu: Kavramsal Bir Tartışma (original) (raw)
Related papers
Türki̇ye’De Kari̇katürün Di̇ji̇tal Dönüşümü : Uykusuz Dergi̇si
The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2013
Years of 2000's can be defined as "digital age." In this digital age, it is seen that digitalization creates new concepts and approaches and it even affects our daily lifes. Changes have seen on different areas of art both on style and contentment with digitalization. In this study,it is aimed to underline digitalization, to investigate its effects on the world of cartoons which are caricature, homour and the articles and to comment on what digitalization brings. As a popular caricature magazine in Turkey Uykusuz is selected to contrast the differences of published Uykusuz and the digitalized one that can be read on its official facebook fan page.
ÇALIŞMA YAŞAMINDA DUYGUSAL EMEĞİN YERİ VE DEĞERİ ÜZERİNE KURAMSAL BİR ÇALIŞMA
Öz: Çalışanların fiziksel ve bilişsel emeğinin yanı sıra duygusal emeğinin olması da doğaldır. Duygusal emeğe ilişkin doğru bir kuramsal yapı oluşturulmadığında duygusal emek, çalışan için riskli bir kavram haline dönüşmektedir. Örgüt tarafından beklenen duygusal çabalar, çalışanın psikolojisi ve performansı üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Yani emek adı altında emeğin kendisiyle ve etik değerlerle çelişen duygusal çabalar duygusal emek olarak adlandırılabilmektedir. Bu araştırma duygusal emeğe ilişkin yeni bir bakış açısı geliştirmeyi amaçlamıştır. Duygusal emek çalışanın işini yaparken gösterdiği iş etiğine uygun duygusal çabaları olarak tanımlanabilir. Çalışırken duyguların sunumu esnasında oluşan duygusal çabalar ile gerçek duyguların oluşmasına yönelik duygusal çabalar iş etiğine uygunsa duygusal emektir. Duyguların sunumu yoluyla yaratılan değer, etik değerlerle örtüşüyorsa duygusal emeğin göstergesidir. Bu araştırmada gerçek olmayan ancak öyleymiş gibi görülen yani aslında var olmayan duyguların, duygusal emek olarak kabul edilmesine karşı çıkılmıştır. Sahte duyguların gösterimine yönelik çaba, duygusal bir çaba değildir ve duygusal emek olarak kabul edilmemelidir. Etik değerlerle örtüşen duygusal çabalar, duygusal emektir. İş etiği kişinin duygusal çabalarının, etik değerlere uygun olması için rehberlik görevi görür. Abstract: It is natural that employees can have emotional effort as well as physical and cognitive effort. When a right theoretical structure has not been created about emotional labor, it is transformed into a risky concept for employees. The expected emotional efforts from the employees by the organization, can lead to negative consequences on the employee's psychology and performance. In this sense, emotional efforts which conflict with labor itself and ethical values can be called under the name of emotional labor. This research aimed to develop a new perspective on emotional labor. Emotional labor can be defined as the emotional efforts and spontaneous emotions of the employees in accordance with ethical values while they are working. Emotional labour is the emotional efforts which are formed during the presentation of feelings and for forming genuine emotions while working in each case they should be proper to business ethics. The surplus value created through the presentation of emotions is an indicator of emotional labor. According to this research, the emotions which are not genuine and spontaneous but seem like that are not actually exist and cannot be accepted as emotional labor. Efforts for the fake emotions to display cannot be considered as emotional effort and emotional labour. The emotional efforts which are not compliance with ethical values shouldn't be accepted as emotional labor. Business ethics guide employees to compliance their emotional efforts with ethical values.
Çalışmanın Değişen Anlamı Ve Güncel Durumuna Ilişkin Tartışmalar
2017
Enformasyon toplumunun gelismesiyle birlikte, yeni calisma bicimlerinin ortaya cikmasi, ozellikle de “esneklik” kavraminin one cikmasi, beraberinde, calisma ve emek iliskisine iliskin kuramsal yaklasimlarin dogrultusuna dair donusumleri de getirmektedir. 21. yy.’in calisma ve emek uzerine ilerleyen calismalari, genel cercevede, degisen insan ihtiyaclari baglaminda iki uca savrulmus bir yaklasim sergilemektedirler: Bu yaklasimlar, ya R. Sennett’in deyimiyle “asinan insan karakteri” uzerine ustyapisal ve algiya yonelik donusumleri ele almakta, ya da hala belirleyiciligini koruyan, “ calismanin materyalist unsurlarinin” merkezi onemde oldugu bir bakis acisinda israr etmektedirler. Bu calismada, hem calismanin enformasyon toplumundaki donusumune dair geleneksel kavramlarin yeniden yorumlanmasina calisilmis, hem de calisma-emek iliskisine dair butunluklu bir tartisma zemini olusturulmaya calisilmistir.
2016
Aim: This study aims to specify the effect of ergonomic conditions in work environment of nurse academicians and other risk factors considered to be effective to musculoskeletal discomforts.Methods: The universe of the descriptive study consists of 161 nurse academicians in Nursing Faculties and in the Nursing Department of Health Sciences Faculty in Izmir during the 2012-2013 academic period. All nurse academicians being reached have been included in the study without making any kind of sampling. In the study, "Individual Identification Form", "US OSHA Ergonomic Evaluation Checklist" and "Cornell Musculoskeletal Discomfort Questionnaire" have been used as data collection tools.Results: The mean age of the individuals were 36.22±9.82. The body parts o f the individuals who have most pain complaints were neck, upper back, lower back and shoulders. The upper back, knee, shoulder and lower back areas were determined to be most affective to work interferenc...
Yaşlilarda Uyku Kali̇tesi̇ Ve Yaşam Kali̇tesi̇ Arasindaki̇ İli̇şki̇: Kesitsel Bir Çalişma
E-Journal of New World Sciences Academy, 2018
Bu çalışma yaşlılarda subjektif uyku kalitesini ve uyku kalitesi ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi araştırmak amacı ile yapılmıştır. Çalışma Aydın İl'inde 65 yaş ve üstü ve yaşlı bakım merkezinde bakım alan 107 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın verileri Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ve Yaşam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu-36 ile elde edildi. Toplam PUKİ puanı <5 uyku kalitesi iyi olarak değerlendirildi. Uyku kalitesini ile yaşam kalitesi arasındaki ilişki korelasyon analizi ile değerlendirildi. Çalışmada PUKİ puan ortalaması 9,83±3,67 ve PUKİ skoruna göre yaşlıların %89'unda düşük uyku kalitesi bulunmuştur. PUKİ'ye göre son bir aydaki genel subjektif uyku kalitesi katılımcıların %4'ünde çok iyi, %38.3' ünde oldukça iyi, %38.3'ünde oldukça kötü ve %18.7'sinde çok kötü olarak bulunmuştur. Uyku bozukluğu olan yaşlıların fiziksel fonksiyonlarını sürdürmede yetersiz olduğu, fiziksel ve duygusal rol güçlüğü yaşadığı ve sosyal işlevselliklerinin azaldığı belirlenmiştir. Sonuç olarak: uyku kalitesi yaşlılarda yaşam kalitesini etkileyen bir faktör olarak değerlendirilmeli ve göz önünde bulundurulmalıdır.
İkirciklem (Oxymoron) Uyumsuzluğun Uyumu
Dergi Karadeniz, 2014
İkirciklem (Oksimoron), sözlü ve yazılı iletişimde (genelde resmi konuşma ve yazışma dışında) kullanılan dil unsurlarından biridir. Zıt kavramları çağrıştıran sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla alıcı (dinleyici, okuyucu) üzerinde şaşkınlık yaratan etkileyici, çarpıcı anlatım sanatıdır. Kimi zaman tezat, ironi, paradoks, mecaz vd. edebi sanatlarla karıştırılmakta, kavram ve anlam kargaşasına yol açmaktadır. Batı dillerinin yanısıra Rusçada doktora tezleri ve makaleler yayımlanmıştır. Kırgızca ve diğer Türk lehçelerinde de sınırlı sayıda konuyla ilgili bilimsel yazılar mevcuttur. Türkiye Türkçesinde ise konuyla ilgili bilimsel araştırmalar yok denecek kadar azdır. Biçimsel ve anlamsal özellikleri; dilbilim, edebiyat, dilbilgisi açısından ele alınmakla birlikte sözcükbilim ve sözdizimi açısından tartışmalıdır. Bu araştırma yazısında oksimoronla ilgili, dünya dillerinden örnekler verilerek Türkçede kullanım biçimleri ve özellikleri üzerinden hareketle kuramsal analizler yapılacaktır.
Vardiyalı Çalışanlarda Huzursuz Bacaklar Sendromu ve Subjektif Uyku Kalitesi
Nöro Psikiyatri Arşivi, 2012
Ge liş ta ri hi/Re cei ved: 20.06.2011 Ka bul ta ri hi/Ac cep ted: 02.02.2012 © Nö rop si ki yat ri Ar şi vi Der gi si, Ga le nos Ya yı ne vi ta ra f›n dan ba s›l m›fl t›r. / © Arc hi ves of Neu ropsy chi atry, pub lis hed by Ga le nos Pub lis hing ÖZET Amaç: Vardiya-nöbet sistemi ile çalışmaya bağlı uyku bozukluğu; uyku-uyanıklık döngüsü ile uyku ve uyanıklığı sağlayan içsel süreçler arasındaki uyumsuzluğa bağlı bir sirkadiyen ritm bozukluğudur. Yöntem: Bu çalışmaya aynı kurumda çalışan 770 sağlık çalışanı alındı. Olgular iki gruba ayrıldı. 385 olgu gündüz, 385 olgu ise gece+gündüz mesaisinde çalışmaktaydı. Tüm olgulara ''International Restless Legs Syndrome Study Group'' tarafından belirlenen 4 sorudan oluşan minimal tanı kriterleri testi uygulandı. Uyku bozukluğunu tespit etmek amacı ile tüm olgulara Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi anketi uygulandı. Bulgular: Seksen üç (%10,77) olguda HBS saptandı. HBS'li olguların 53'ü nöbet tutanlar grubunda, 30'u ise kontrol gurubunda idi. HBS'li nöbet tutan olguların subjektif uyku kaliteleri, uykuya dalma süreleri, toplam uyku süresi, gündüz işlevselliğin daha fazla etkilendiği ve toplam Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeks puanının daha yüksek olduğu bulundu. Nöbet tutmayan olguların %14,08'inde, ayda 5-7 nöbet tutanların %22,2'sinde, 8-10 nöbet tutanların %87,18'inde uyku kalitelerinin bozukluğu saptandı. Sonuç: HBS gece vardiyasında çalışanlarda daha sık görülen, insanın ruhsal durumunu ve sosyal yaşamını olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Vardiyanöbet sistemi ile çalışmak sirkadiyen uyku bozukluğunun önemli bir nedenidir. (Nö rop si ki yat ri Ar fli vi 2012; 49: 281-285) Anah tar ke li me ler: Huzursuz bacaklar sendromu, nöbet-vardiya sistemi, uyku bozukluğu Çıkar çatışması: Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemişlerdir. ABS TRACT Objective: Shift work sleep disorder is a circadian rhythm disorder related to inconsistency between sleep-wake cycle and internal process of circadian rhythm. We evaluated the effect of shift work on restless legs syndrome (RLS) and insomnia. Method: In this study, we recruited 770 health care professionals working the in same hospital. The participants were divided into two groups: 385-working daytime and 385-night/daytime shift. Restless leg syndrome was assessed using 4 minimal criteria as defined by the International RLS Study Group and the Pittsburgh Sleep Quality Index. Results: RLS was detected in 83 subjects (10.77%). 53 of them were shift workers, 30 of them were none-shift workers. It was found that subjective sleeping qualities, duration of falling asleep, total sleeping time, day time performance was more affected and total Pittsburgh sleep quality index scores were higher in shift workers. Poor sleep quality was observed in 14.08% of none-shift workers, in 22.2% of subjects working 5-7 over night shifts monthly, and in 87.18% with 8-10 night shifts monthly. Conclusion: RLS is a disorder, which is mostly seen in night shift workers, affects mood and social life of a person. Shift work is an important cause of circadian rhythm sleep disorder. (Arc hi ves of Neu ropsy chi atry 2012; 49: 281-285
Çalışma Yaşamında İkiz Rakip Üretimi: Kadının Kadına Engeli
Kadem kadın araştırmaları dergisi, 2017
Kapitalist düzende kadın, içine itilmiş olduğu rekabet ortamında savaş vermeyi amaç edinerek öncelikle kendine ve ailesine yabancılaşmaktadır. Kadın, bireysel ve toplumsal vasıfları doğrultusunda çalışma yaşamında vandal rekabet koşullarında mücadele vermektedir. Çalışma yaşamındaki sorunlar, kadının aile yapısındaki önemli etkisi ve buna bağlı sorumlulukları doğrultusunda aileye katkılarını da sekteye uğratmaktadır. Bu doğrultuda çalışma, mevcut ve önemli sorunlardan biri olan çalışma yaşamında ikiz rakip üretimi kavramını öne sürerek kadının kadına olan engelini sunmaktadır.
Negati̇f Duygularin Bi̇r Yansimasi Olarak İşyeri̇ Kiskançliği
International Journal of Business Economics and Management Perspectives, 2021
Envy is a multifaceted emotion that we encounter both in our social life and at work. While the feeling of envy can be exhibited positively as perseverance, increased motivation and admiration; negatively, it appears as anger, anger, gossip, and withdrawal. Individuals generally feel envy as a negative emotion in the workplace and can engage in various negative behaviors with the driving force of envy. The feeling of envy can be observed in every individual at more or less various levels as a requirement of being human. As a negative emotion, workplace envy harms the individual himself, but it can also negatively affect inter-employee relations and organizational outputs. These evaluations become one of the issues that need to be focused on envy at workplace. In our study, determining the antecedents of envy at workplace as a reflection of negative emotions that may affect inter-employee relations, organizational climate and organizational outputs; It is aimed to reveal the possible consequences of envy at workplace. Within the scope of the research, 20 academicians with various statuses were interviewed with a semi-structured questionnaire. The data obtained from the interviews were coded, categorized and interpreted using the MAXQDA program. Frequency analysis, comparative analysis and relationship analysis were applied using the program. According to the results of the analysis, the factors affecting workplace jealousy are organizational factors (academic success, having a better status, lack of appreciation), socio-environmental factors (family factors, desire to adapt to the environment, emulation for material elements) and individual factors (feeling of inadequacy, personality traits, hereditary factors), it focuses on 3 main themes and sub-categories. Responses to envy (not appreciating, being unresponsive, trying to understand the envied situation) are concentrated in sub-categories. It is seen that the consequences of envy are concentrated in sub-categories (aggressive behavior, social weakening behavior, silence).