ENDÜLÜS'TE MÜLÛKU'T-TAVÂİF'TEN ABBÂDÎLER (1023-1091 (original) (raw)

HALİFE MU'TAZID DÖNEMİNDE (279-289 /892-902) ABBASİ-TOLUNOGULLARI İLİŞKİLERİ

THE RELATIONS BETWEEN ABBASIDS AND TULUNIDS IN THE REIGN OF CALİPH AL-MU'T ADID (279-289 /892-902) This article aims to deal with Caliph al-Mu'tadid's political and military relations with Tulunids, which constituted the base for his western policy. Al-Mu'tadid who reigned for approximately ten years has made contracts with Tulunids two times. The first one was the contract with Humarawayh right after al-Mu'tadid ascended the throne. Through this contract which made it possible to begin a new period in the political and military relations between these states, Mousul and Djazira were secured again by Abbasids. As foi: the Abbasid role of Kınnesrin, A wasun and Sughur regions, it was realized after the second contract with Harun b. Khumarawayh who was the fourth amir of Tulunids. .

KALKANDELENLİ (TETOVO) MU'ÎDÎ DÎVÂNI'NDA BÜLBÜL

Araştırmanın amacı, Mu'îdî'nin Dîvânı'nda, bülbül ile ilgili beyitleri tespit etmek ve bülbül mazmununun adı geçen şair tarafından hangi unsurlarla ilişkilendirildiğini ortaya koymaktır. Bu araştırmanın bir diğer amacı, az bilinen bir şairin incelenerek, yapılan bilimsel araştırmalarda daha çok yer almasını sağlayabilmektir. Divan edebiyatında bülbül; sesinin güzelliği, güle olan aşkı, aşığı temsil etmesi, gül ile bülbül arasındaki birçok tasavvuru anlatıp hatırlatması yönlerinden adı zikredilmektedir. Yine bu bağlam örnekleri ışığında hayvanlar âleminden bir kuş türü olarak da klasik şiirde adı en çok geçen kuştur. Bu çalışmada öncelikle az bilinen bir şair olan Kalkandelenli Mu'îdî'nin yaşamı hakkında kısa bir bilgilendirme yapılmıştır. Şairin Dîvân'ı, iki temel başlık altında incelenmiştir. Bu başlıklar, Mu'îdî'nin Dîvânı'nda bulunan gazel örnekleri üzerinde yapılan çalışmalardan yararlanılarak tasnif edilmiştir. Bülbülün, gazel incelemesinin sınırı ise, klasik şiirde üzerine belki de en çok yazılmış mazmunlardan birisi olan bülbül mazmunu ve ilişkilendirildiği yapılar üzerinde gerçekleştirilmiştir. İncelemede tespit edilmiş olan her bir başlığa örnek olabilecek beyitlere; en az bir, en fazla iki örnek verilmiştir. Bazı başlıkların çok daha fazla örneği bulunmuş olup meraklıları için dipnotta ayrıca belirtilmiştir. Makale bülbül, sürgün ve onun vasıfları gibi konuların; sosyal hayat, toplum yapısı bağlamında incelenmesi ve yorumlanması ile son bulacaktır. Klasik şiirde bunun gibi daha pek çok unsur bir Halkbilimci bakış açısıyla araştırılmayı beklemektedir. Beyitlerin yanında verilen dipnotta şairin divanındaki ilgili benzer örneklerin sayfa numarası ve beyit numarası verilmiştir.

KİTAB-I MUKADDES'TE ACÂİBÜ'L-MAHLÛKAT İZLERİ

Özet Kitab-ı Mukaddes yapısı itibariyle birçok konuyu ele alır. Ele aldığı konular-dan biri de ilginç varlıklardır. Kitap bu varlıklardan olan Lilith, Nefiller, Lucifer hakkında yeterli sayıda bilgiye yer verir. Böylece Kitab-ı Mukaddes'te bu varlıkların izleri aranabilir. Nitekim ele aldığımız konu bunu kapsamaktadır.

AMASYALI MUHİBBÎ VE TUHFETÜ'L-AHYÂR ADLI ESERİ

Amasya Şairleri Bilim Şöleni, 2019

Özet Şehirler tarih, edebiyat, kültür ve sanatın oluşumuna imkân sağlamanın yanı sıra medeniyet tasavvurunun biçimlenmesinde de etkili olmuştur. Şehirler bazen kendi ruhu ile medeniyet oluşturur bazen de şehirdeki kültür ve sanat faaliyetleri o şehrin medeniyet ruhunu biçimlendirir. Osmanlı Devleti de medeniyet sahnesinde şehirleri ile var olmuştur. Her şehir de kendine has kültürel faaliyetleri meydana getirmiştir. Bu bakımdan Osmanlı döneminde medeniyetin oluşumunda bazı şehirlerin payı diğerlerine nazaran daha fazla olmuştur. Başta İstanbul olmak üzere Bursa, Edirne, Amasya, Diyarbakır gibi kültürel faaliyetlerin yoğun olarak yaşandığı şehirler Osmanlı medeniyetinin inşasına daha fazla katkı sunmuşlardır. Bu bakımdan Amasya şehri, Osmanlı kültür ve medeniyet havzasında önemli bir etkiye sahip olmuştur. Amasya'nın yaklaşık iki yüz yıl boyunca şehzadelerin yetişme alanı olmasıyla şehir sanat yuvası halini almıştır. Şehzadeler ile birlikte şehre ilim ehli ve sanatçılar toplanmıştır. Böylece Amasya, kültürel anlamda gayet önemli kazanımlar elde etmiştir. Çalışmamızda Amasya'nın bu kültür ve sanat kaynağından beslenen, 16. yüzyılda yaşamış olan Muhibbî adlı/mahlaslı bir şâiri tanıtmaya çalıştık. Kanûnî Sultân Süleymân dönemi şâirlerinden olan şairin, Tuhfetü'l-Ahyâr adlı bir eserini de edebiyat dünyasına tanıtmayı amaçladık. Dinî-tasavvufî ve didaktik bir eser olan Tuhfetü'l-Ahyâr adlı eserde asıl gayenin Hak için halka bazı uyarı ve niyazları aktarmak olduğu görülmüştür. Bu çalışmamızla daha önce edebiyat dünyasına tanıtılmamış olan, Amasya edebî havzasında yetişen Muhibbî ve eserini istifadelere sunduk. Çalışmamız ile Amasya'nın kültür tarihine ve bilim dünyasına az da olsa bir katkı sunmayı amaçladık. Anahtar Kelimeler: 16. yüzyıl, Amasya, Muhibbî, Tuhfetü'l-Ahyâr. Abstract Cities are efficient in formation of concept of civilisation along with providing opportunity to generation of history, literature, culture and art. While sometimes cities generate a civilisation with their own spirits, sometimes culture and art activities in city form civil spirit of the city. Ottoman Empire has been in existence with its cities in the stage of civilisation, as well. Each of this cities have created idiosyncratic cultural activities. From this point of view, in the Ottoman period, share of some cities have been more than the others in the generation of civilisation. Cities, in which cultural activities have been done intensely such as Bursa, Edirne, Amasya, Diyarbakır and most notably İstanbul, have contributed to the construiction of Ottoman civilisation more. From this point of view, the city of Amasya has had an important impact in the basin of Ottoman culture and civilisation. Amasya's being the upbringing zone of the sultans' sons approximately through two hundred years, has made the city heart of art. Pundits

ATÛFÎ'NİN BEYZÂVÎ TEFSİRİNE YAZDIĞI MİR'ÂTU'T-TE'VÎL ADLI HAŞİYESİ

Özet Amasya, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi"nin önemli idari ve kültürel merkezlerinden birisidir. Amasya"da kurulan medreseler ilim ve kültür hayatına büyük katkılar sunmuş, dini ve pozitif ilimler alanında birçok ilim ve sanat adamı yetişmiş, başta İstanbul olmak üzere Anadolu"nun değişik şehirlerinde önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Amasya"da yetişen bu çok yönlü âlimlerden birisi de Hayreddin Hızır el-Atûfî"dir. Merzifon"da doğan ve Amasya medreselerinde ders veren hocalardan dini ve pozitif ilimler dersleri alan Atûfî daha sonra İstanbul"da saray hocalığına tayin edilmiştir. Daha sonra bu görevinden ayrılan Atûfî, camilerde vaaz ve tefsir sohbetleri yapmıştır. Tıp, kelam, tefsir, hadis ve mantık alanında eserler kaleme almıştır. Hadis şerhciliği konusunda meşhur olan müellif, tefsir alanında da Osmanlı medreselerinde okutulan Zemahşerî ve Beyzâvî tefsirlerine kısmi birer haşiye, ayrıca En"am sûresinin ilk üç ayetini tefsir ettiği bir risale yazmıştır. Eserlerin İstanbul kütüphanelerinde el yazma nüshaları mevcuttur. Bu tebliğ Osmanlı döneminin bir dönemine damga vuran bu çok yönlü âlimin Beyzâvî"ye yazmış olduğu Mir"âtu"t-te"vîl adlı kısmi haşiyesini tanıtmayı hedeflemektedir.

AMASYALI ÂKİFZÂDE ABDURRAHİM EFENDİ VE “MİR'ÂTÜ'N-NÂZIRÎN” ADLI ESERİNDEKİ TASAVVUFÎ GÖRÜŞLERİ

ULUSLARARASI AMASYA ÂLİMLERİ SEMPOZYUMU - INTERNATIONAL AMASYA SCHOLARS’ SYMPOSIUM - 21-23 NİSAN 2017 ● AMASYA

İlk çağlardan beri muhtelif medeniyetlere ev sahipliği yapan Amasya, Anadolu coğrafyası üzerinde yer alan en köklü şehirlerden biridir. Amasya‟nın tarihî dokusuna bakıldığında, mezkûr kentte çok sayıda ilim, fikir sanat ve devlet adamının yetiştiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda Osmanlı Devleti‟nde XVIII. Yüzyılın sonu ile XIX. Yüzyılın başında yaşayan Âkifzâde Abdurrahim Efendi muallim, mütefekkir ve mutasavvıf yönü ile Amasya‟nın yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biridir. Bu çalışmada, eserleri ve icrâ ettiği görevleri ile iyi bir ilmî birikime sahip olan Âkifzâde Abdurrahim Efendi ve onun tasavvufa dair kaleme aldığı Mir„ âtü‟n - N âzırîn adlı eseri tanınmaya çalışılacaktır. Bu amaca yönelik olarak ele alınan bildiri metni, giriş ve iki bölümden oluşacaktır. Birinci bölümde Âkifzâde Abdurrahim Efendi‟nin hayatı ve eserlerine, ikinci bölümde ise Mir„ âtü‟n - N âzırîn ‟deki tasavvufî görüşlerine yer verilecektir. Sonuç kısmında ise konuyla ilgili bir değerlendirme yapılacaktır/ Amasya has hosted several civilizations since ancient times, and is one of the most profound cities located on the Anatolian geographical area. When the historical tissue of Amasya is considered, it is understood that many statesmen, men of letter and men of art were raised in this city throughout history. In this context, Âkifzâde Abdurrahim Efendi, who lived in late XVIII. Century and early XIX. Century in the Ottoman State, comes to the forefront as a teacher, thinker, and Sufi raised in the city of Amasya. Âkifzâde Abdurrahim Efendi, who had a good scientific knowledge compilation with his works and duties, and his work “ Mir‟âtü‟n - Nâzırîn ”, which was written by him on Sufism, will be introduced in this study. The review, which will be designed in agreement with this purpose, will consist of an Introduction and two subsequent sections. In the first section, the life and works of Âkifzâde Abdurrahim Efendi will be included, and in the second section, his sufic viewpoints written in M ir‟âtü‟n Nâzırîn will be included. In the Conclusion section, a general evaluation will be made about the study topic.

MEVZÛ'ÂTU'L-ULÛM'DA FELSEFE TASAVVURU

Mawdû'âtu'l-Ulûm that written in Otoman classical history, is a encyclopedia that includes a distinctive classification of the sciences, provides important work of each branch of sciences and give information about the scholars within the framework of the Islamic tradition of learning (sciences). In this Study, we will examine the parts of philosophy, especially theological theme (methaphy-sic) one in Mawdû'âtu'l-Ulûm. And it is examined the ideas put forward about the nature of philosophy, its status, values and assessments of the thinkers mentioned in the text. Thereby, it will be described generally, at least, the philosophical envision of Mawdû'âtu'l-Ulûm.

TEFSİR VE TEFSİR TARİHİ AÇISINDAN MÂTÜRÎDÎ'NİN TE'VÎLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİ

2019

İmam Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân adlı tefsiri, bir tefsir kitabı olmasının yanısıra pek çok ilim dalı için önemli bir kaynak niteliğindedir. Yaşadığı bölge kelamî ve felsefi açıdan ciddi bir hareketliliğe sahip olduğu için Mâtürîdî, Mâverâünnehir’de ortaya çıkan akımlarla mücadele etmiş ve bunların fikirlerine hem Kitâbü’t-Tevhîdi’nde hem Te’vîlatı’nda yer vermiştir. O, aynı şekilde hem tefsir ilmini şekillendirecek görüşleriyle hem de tefsir tarihinde önemli yere sahip olan şahısların ayet açıklamalarını tefsirinde günümüze taşımasıyla ilim tarihine katkılarda bulunmuştur. Tefsirinde yer verdiği kişilerden bir kısmı önemli pek çok âlim tarafından çeşitli nedenlerle makbul görülmemiş şahıslardır. Onların bu âlimlere yönelik kanaatleri belirli alanlarda olmasına rağmen bu olumsuz kanaat onlara karşı daha geniş alanlara taşınmış ve görüşlerine ehemmiyet verilmemiştir. Ancak Mâtürîdî, ilmi bir hassasiyet gereği bunlara itibar etmeden tefsir alanında onların hakkını teslim etmiş ve onların tefsir yaklaşımlarını eserine almıştır. Böylece bu şahısların tefsirleri bizlere kadar ulaşabilmiştir. Bunlardan bir kaçı Mutezili âlim Ebu Bekir el-Asam (ö. 200/816), tarihçi ve nesep âlimi Muhammed b. Sâib el-Kelbî (146/763) ve büyük müfessir Mukâtil b. Süleyman’dır (146/767). Tefsirde kendisinden önceki görüşleri toplayıp nakletmesi açısından Maverdi, en- Nüket ve’l-Uyûn’da kaydadeğer bir çaba ortaya koymuştur. Ondan önce yaşayan Mâtürîdî ise onun bu tarzını çok daha önce gerçekleştirmiş ve ayetlerle ilgili farklı yorumları günümüze taşımıştır. Ancak Mâtürîdî’nin bu yönüne araştırmalarda yeteri kadar dikkat çekilmemiştir. Bu itibarla Mâtürîdî, bahsettiğimiz açıdan bir mecmua olma niteliği kazanarak ilim dünyasını zenginleştirmiştir. Zikrettiğimiz hususlar bildiğimiz kadarı ile daha önce bir araştırmada ele alınmamıştır. Bu nedenle bu bildirimiz bu konu üzerine olacaktır. Araştırma daha çok Mâtürîdî’nin tefsiri özelinde yapılacaktır. Fakat yeri geldikçe Kitâbü’t-Tevhîd adlı eserine de müracaat edilecektir.

MEÂLIMÜ'T-TENZÎL'DE NAKLEDILEN MERFÛ'-MUTTASIL RIVAYETLER ÜZERINE BIR INCELEME (MÜ'MINÛN SÛRESI ÖRNEĞI)

https://doi.org/10.26791/sarkiat.1229137, 2023

Meâlimü’t-tenzîl; müfessir, muhaddis ve fakîh kimliğiyle bilinen Beğavî’nin (ö. 516/1122) kaleme aldığı önemli eserlerden biridir. Eser, rivayet tefsirleri içerisinde mümtaz bir yere sahiptir. Bilindiği gibi rivâyet tefsiri, başta Kur’ân-ı Kerim olmak üzere, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) söz ve uygulamalarına ve sahabe ve tâbiînden nakledilen çoğunlukla sahîh rivâyetlere dayanan bir tefsir türüdür. Beğavî, Meâlimü’t-tenzîl’inde ayetleri tefsir ederken hadislerin yanı sıra sahâbe, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîn neslinin sözlerinden de istifade etmiştir. Bu bağlamda Beğavî, rivayetleri bazen isnatlı bazen isnatsız, bazen sadece sahabî ravisini zikrederek bazen de muallâk olarak nakletmiştir. Zaman zaman da birkaç isnad ve metni birleştirmek suretiyle zikretmiştir. Naklettiği bu rivayetlerin büyük çoğunluğu sahihtir. Bununla birlikte o hasen, zayıf ve nadiren de olsa uydurma rivayetlere de yer vermiştir. Bu çalışmada hedefimiz, önce Beğavî’nin Mü’minûn Sûresi’nin tefsirinde naklettiği toplam on yedi rivayetten merfû’-muttasıl olarak gelen dokuz rivayetin tespit ve tahricini yapmaktır. Sonra ise, tarikler arasındaki sened ve metin farklılıklarını ortaya koymaktır. Daha sonra da ilgili rivayetler hakkında münekkid muhaddisler ve muhakkiklerin değerlendirmeleri çerçevesinde sıhhat tespitinde bulunmaktır. Böylece Beğavî’nin ilgili surenin tefsirinde takip ettiği rivayetleri nakletme metodu ve bu rivayetlerin sened, metin ve sıhhat bakımından durumları ortaya konmuş olacaktır.