SELÇUKLU TARİHİNE ADANMIŞ BİR ÖMÜR VE PROF. DR. ALİ SEVİM (original) (raw)

SERAMİK SANATI EĞİTİMİNDE SELÇUKLU SERAMİĞİNİN YERİ

ÖZET Çağdaş seramik sanatının tarihi gelişimi günümüze ulaşan çeşitli kültürlerin sanatsal birikimi üzerine kuruludur. Farklı süreçler, teknikler, tarz ve ekoller içeren bu birikim içinde Selçuklu Seramik Sanatının müstesna yeri vardır. Erken İslam seramik sanatının mirasını devralarak devam ettiren bu sanat içinde sadece önceki buluş ve gelişmelerini barındırmakla kalmamış, çok sayıda yeni teknik ve uygulamaların ortaya çıkmasına zemin sağlayarak Orta Asya Türk kültür geleneğini seramik malzemesiyle buluşturarak Selçuklu tarzı adlandırılan ekolü tüm İslam coğrafyasında yerleştirmiştir. 11-13.yy. arasında İran başta olmakla Horasan, Anadolu ve Suriye topraklarında var olan bu ekolün ortaya koyduğu ürünler seramik imalatı kap kacak yapımı halinden çıkarak sanatsal üretim düzeyine yükselttiğini sergiler. Bu dönemde Selçuklu coğrafyasında imal edilen seramik ve çiniler arasında minai, lüster, sıratlı süsleme, kabartmalı dekor, siluet kazıma, düz sırlama, akıtmalı-kazımalı gibi çeşitli teknikler uygulanmış, daha sonraki dönem Anadolu'sunda ise sadece sıratlı boyama benimsenerek diğerleri tarihin sayfalarına terk edilmiştir. Bugün sanat okullarındaki uygulanan programlarda tarihimizin Selçuklu sayfasının yeterince ışıklandırılmadığı görülür. Bu durum sadece teknik yelpazemizin sınırlı kalmasıyla değil, estetik değer çerçevesinin de tek yönlü gelişmesine neden olmakta, sıratlı boyama ise " tek çini üslubu " olarak görülebilmektedir. Bu makalede Selçuklu dönemi seramik teknikleri örnekleriyle irdelenecek, bu ekolün günümüz seramik eğitimine kazandırabilecekleri sıralanacaktır.

ŞAKİR SELİM’İN “KIRIMNAME” ESERİNDE VATAN KAVRAMI

ASES VI. INTERNATIONAL CONFERENCE ON SOCIAL SCIENCES CONFERENCE BOOK, 2023

Şakir Selim (1942-2008) tarih boyunca talihsizlikler yaşayan Kırım Türklerinin mahrumiyetlerini, trajik kaderlerini, özgürlük mücadelelerini ve bağımsızlık hayallerini şiirlerinin ana teması haline getiren değerli sanatçılardan biridir. Halkının çektiği sıkıntıları kendi gözleriyle gören sanatçı, sürgünün Kırım Türklerinin kaderinde bıraktığı onarılmaz izleri dile getirmiş, bu acıları ve sürgünleri, anavatanlarından koparılmalarını dile getirmeği manevi görevi olarak görmüştür. Takdim etdiğimiz makalede şairin şiirlerinde değerli bir yere sahip olan "Kırımname" adlı eser kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Soydaşlarını mücadeleye çağıran Kırım topraklarının gerçek sahipleri olduklarını, burada dünyaya gözlerini açıp burada da öleceklerini söyleyen şair, bu topraklar için savaşmanın bir şeref olduğuna inanıyor. O vahim gecede nereye götürüldüklerini bilmeden hayvan trenlerine yüklenen ve memleketlerinden sürülen insanlar 50 yıl geçse bile o gecenin dehşetini unutamıyor. Şair, vatan için savaşmak eylemini en kutsal eylem olarak kabul ederek ve canını vermeyi her Kırım Türkü için bir gurur sayarak hemşerilerine sahip oldukları toprakları korumaları çağrısında bulunur. Eserde şair, Kırım Türklerinin son 200 yıldaki zor günlerini anarak onları o günleri yaşamamak ve bir daha bayrak düşürmemek için mücadele etmeye çağırır. Kırım'ın her köşesi şair için cennettir. Ancak şair, milletinin burada kök salması ile vatan bütünlüğünün gerçekleşebileceğinden emindir. Bu toprakların sahipleri eğer vatanlarından uzakta ise asla tam anlamıyla mutlu olamazlar. Çünkü Şakir Selim'in şiirlerinde vatan hayattır, vatansız kalan her Kırım Türkü için mücadele bu bakımdan önemlidir. Bütün amaçları bir yana bırakıp sadece Vatan için savaşmalı, bu mücadelede hiçbir zorluktan korkulmamalıdır. Bu mücadelede temel şart, milli kimliğini gerçekleştirerek toprağına ve diline sahip çıkmaktır. Bunlar kaybedilirse millet tekrar varlığını geri kazanamaz. Şakir Selim'in şiirlerinde, şairin vatanının güzelliklerini betimlemesinin, onun vatana ve toprağa olan güçlü bağlılığının bir tezahürü olarak karşımıza çıktığını belirtmek gerekir. Makalede Azerbaycanda eserleri geniş şekilde araştırılmayan Şakir Selim'in "Kırımname" eseri belirtdiğimiz bu hususlar açısından incelenmişdir. Anahtar kelimeler: Şakir Selim, Kırım türkleri, vatan, sürgün, istiklal

Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları: 241 II. ULUSLARARASI SELÇUKLU TARİHİ COĞRAFYASI İRAN SEMPOZYUMU TAM METİN BİLDİRİ KİTABI-I

II. ULUSLARARASI SELÇUKLU TARİHİ COĞRAFYASI İRAN SEMPOZYUMU TAM METİN BİLDİRİ KİTABI-I, 2023

*This book is published under a CC BY license, which means that you can copy, redistribute, remix, transform, and build upon the content for any purpose, even commercially, as long as you give appropriate credit, provide a link to the license, indicate if changes were made, and do not impose additional terms or conditions on others that prohibit them from exercising the rights granted by that license, including any effective technological measures.

SELÇUKLU YILDIZ MOTİFİNİN MERSİN OLGUNLAŞMA ENSTİTÜSÜ'NDE SANATSAL TASARIMLARA YANSIMASI

Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2022

Ulusların günümüze kadar süregelen tarih, kültür ve gelenekleri bilinçli veya bilinçsiz şekilde sözlü ve yazılı olarak veya çeşitli sembollerle geleceğe aktarılmıştır. Bu aktarım yöntemlerinden biri olan semboller, günümüzde sanatın her alanında kullanılmaktadır. Duvarlara, halılara, kilimlere, çömleklere, deriye, kumaşa ve hatta insan vücuduna işlenen bu motifler taşıdığı anlamlar ile ulus bilincini yansıtmaktadır. Köklü bir geçmişe sahip olan Türkler, İslamiyet öncesi ve sonrasında özellikle Anadolu Selçuklu Dönemi'nde, yıldız motifini her alanda sıklıkla kullanmışlardır. Kullanılan bu motifin; beş kollu, altı kollu, yedi kollu, sekiz kollu, dokuz kollu, on kollu, on bir kollu, on iki kollu ve yirmi dört kollu görünümlerine rastlanmaktadır. Her bir yıldız motifi özel olarak farklı anlamlar taşımakla birlikte temelde Tanrı, inanç ve inanç ritüellerini temsil etmektedir. Günümüzde ise yıldız motifi, geleneksel ve modern sanat tasarımlarında dikkati çekmektedir. Bu çalışmanın konusunu Mersin Olgunlaşma Enstitüsü'nde yıldız motifiyle oluşturulmuş pano çalışmaları oluşturmaktadır. Mersin Olgunlaşma Enstitüsü yıldız motifini, kültürel geçmişinden koparmadan yöresel özellikler ile birleştirerek pano çalışmalarıyla günümüze taşımaktadır. Bu çalışmada, Mersin Olgunlaşma Enstitüsü sanat tasarım atölyesinde uygulanan yıldız motifinin anlamları, farklı tekniklerle ve malzemelerle günümüze yansımaları görsellerle aktarılacaktır. Çalışmanın amacı, İslamiyet öncesinden günümüze kadar sembol olarak gelen yıldız motifinin gelecek nesillere sanat olarak aktarılmasını sağlamak ve yeni tasarımlara yansımalarını göstermektir.

SELÇUKLU MEDRESELERİ İLE MEMLÛK MEDRESELERİNE GENEL BİR BAKIŞ

Öz Memlûk Devleti, Ortadoğu'nun stratejik bölgelerinde kurulmuş bir Türk devletidir. Konumu itibariyle Türk tarihinde önemli bir yere sahiptir. Memlûk Devleti üzerinde yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Olanlar ise daha çok siyasi tarih ağırlıklı çalışmalardır. Biz burada dini, sosyal ve kültürel çalışmalar üzerinde durduk. Memlûk devleti Türk kül-türünün çeşitli öğe ve izlerini taşımıştır. Bilimsel ve kültürel çalışmalarla Ortaçağ'a damgasını vurmuştur. Memlûklar, eğitim faaliyetleri üzerine medreseler açmış, öğrencilere burs vermiş ve hocalara maaş bağlamıştır. Bütün bunların finansmanını vakıflar aracılığı ile yapmıştır. Medreselerde dini ve müspet ilimler alanında dersler okutulmuştur. Bilimsel faaliyetlerde sultanlar ve devletin ileri gelen üst düzey yöneticileri çeşitli vakıflar kurarak bu faaliyeti desteklemişlerdir. Bu dönemdeki bilim adamları yaptıkları bilimsel faaliyet ve yazdıkları eser-lerle diğer toplumları ve ülkeleri etkilemişlerdir. Sanat ve mimari alanlarda da eserler yaparak gelecek kuşaklara miras bırakmışlardır. Memlûklar, Türk kültür ve medeniyetine büyük katkılarda bulunmuş-lardır. Hilafeti kurumunu Abbasilerden alarak bu kurumu ellerinde uzun süre tutmuşlardır ve daha sonra Osmanlılara bırakmışlardır. Sosyal ha-yatın en yoğun şekilde yaşandığı mekânlar cami ve medreseler olmuştur. Memlûk sultanları cami, medrese yapımına önem vermişlerdir. Buralarda halk dini alanda bilgi sahibi olmuştur. Bayramlarla sosyal hayat hep canlı kalmıştır.