Cumhuri̇yet Dönemi̇nde Osmanli Tari̇hi̇ni̇ Yeni̇den Okumak: 'Devlet Ana Romanında Osmanli Devleti̇'ni̇n Kuruluşu (original) (raw)
Related papers
History Studies, 2021
Bu çalışmada, Kemal Tahir'in önemli eseri olan 'Devlet Ana' adlı romanında Osmanlı Devleti'nin kuruluşu tahlil edilmeye çalışıldı. Tahlil yaparken Türk tarih ve romancılığındaki gelişmelerden kısaca bahsedilerek 'Devlet Ana' romanının hangi şartlarda ortaya çıktığı ve Kemal Tahir'in, Türk tarih ve roman anlayışına nasıl bir yenilik getirdiği sorgulanmaya çalışıldı. Kemal Tahir, bu romanıyla salt duygularını işlememiş aynı zamanda tarihi gerçekliğe uygun hareket etmiştir. Bu bağlamda yazar, kendi döneminde fazla ele alınmayan bir konuyu, Osmanlı devletinin kuruluşu meselesini, romanlaştırarak yaşadığı dönemin tarih anlayışına yeni bir akım getirmiştir. Biz de bu romanın tarihle olan ilişkisini tahlil ederken yer, zaman, mekân ve sosyal yapının gerçekliğini ortaya çıkarmaya gayret ettik. Ayrıca Osmanlı'nın kuruluşunda ve sınırlarını genişletmesindeki siyasi şartlar ile sosyal ve kültürel davranışların ne kadar etkili olduğu romandan anlatılanlar yapılarak incelenmeye çalışıldı. Bu bağlamda tarihin en uzun ömürlü devletlerinden biri olan Osmanlı Devleti'nin kuruluşu ve sınırlarını genişletmesindeki şartlar, olay ve gerçeklik bağlamında çok yönlü sorgulandı. Ayrıca romandaki olay, zaman, mekân ve şahıslar arasında tarihi bağlantıların olup olmadığı, farklı kaynaklardan yararlanarak bilimsel metotlarla Osmanlı Devleti'nin siyasi, sosyal ve kültürel yapısını oluşturan unsurlar, ortaya çıkarılmaya çalışıldı.
ERKEN CUMHURİYET DEVRİ RESMÎ İDEOLOJİSİNİ OSMANLI TARİHİ KONULUROMANDAN OKUMA DENEMESİ (1923 -1938)
Devletlerin önemli tarihî dönüm noktalarından birisi de siyasi iktidarın el değiştirmesidir. Değişimin taraflarının, benzer ideolojilere sahip olmaları hâlinde dahi bilhassa sosyo-kültürel alanda farklı politikalar uyguladıkları vakidir. Devletin, kendisini oluşturan hemen her dinamikle birlikte topyekûn değiştiği cumhuriyet inkılâbı söz konusu olduğunda, değişimin esaslı bir dönüşümü de beraberinde getirdiği görülmektedir. Temelinde Türk milliyetçiliğini barındıran Kemalizm, söz konusu dönüşümü planlayıp programlayan ideolojidir. Özünde yer alan milliyetçilik fikri doğrultusunda Kemalizm'in temel problematiğinin, millî kökeni başlatacağı tarihî süreci belirlemek olduğu söylenebilir. Erken dönem cumhuriyet devri tarih yazımı sorunu, Osmanlı'yı görmezden gelip Orta Asya Türk tarihine uzanarak çözmeye çalışır. Böylelikle Osmanlı tam manasıyla bir devr-i sabık hâlini alır. Bu yeni tarih görüşünün, konusunu tarihten alan roman türünü doğrudan etkilemesi kaçınılmazdır. 1923-1938 yılları arasında yayımlanan tarihî romanda Osmanlı, yeni tarih algısının gereği olarak büyük ölçüde olumsuz imajlarla yer alır. Resmî ideolojilerin kültürel alana etkisini örneklendiren bu durum, edebiyatın öncelediği dönem ve insan gerçeğini âdeta hiç mesabesine indirir. Dönem romanında Osmanlı, hiçbir hususi tarafı bulunmayan tarihî/fiktif roman kişilerinin, hemen aynı mekânlarda birbirleriyle aynı davranışları tekrarlayıp durdukları tarihî süreç resmindedir.
Osmanli Tari̇h Yaziminda Önemli̇ Bi̇r Kaynak: Sultan III. Ahmet Dönemi̇ne Ai̇t Bi̇r Münşeat
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020
Osmanlı Devleti'nden günümüze intikal etmiş çok zengin bir arşiv malzemesi mevcuttur. Osmanlılar kuruluşundan itibaren resmî belgeleri muhafazaya, bugünkü tabirle arşivciliğe büyük önem vermiş ve günümüze belge ve defter serilerinden oluşan zengin bir arşiv bırakmıştır. Bu çalışmada bu zengin arşiv içerisinde yer alan Münşeât Mecmualarının tarihî olaylardaki önemi konu edilecektir. Bu önemi ortaya koyan sultan III. Ahmet dönemi olayları arasında yer alan Pasarofça Antlaşması öncesinde ve sonrasındaki olaylar hakkında kaleme alınmış bir münşeât mecmuasının tanıtımı yapılacaktır. Bu Münşeât Mecmuasının ihtiva ettiği mektup başlıkları tarihleriyle birlikte indeks olarak verilmiştir. İçerisinde oldukça önemli yazışmalar bulunan bu münşeâtın ilim dünyasına kazandırılması önem arz etmektedir.
International Journal of Social Inquiry, 2021
Bu çalışmanın konusu, Osmanlı Erken Modern Çağında egemenliğin sürekliliği sorunu ve bununla bağlantılı olarak devlet tüzel kişiliğinin gelişimidir. Çalışma, egemenlikte sürekliliğinin sağlanması ile devlet tüzel kişiliğinin gelişimi arasında bir ilişki olduğu ve bu sürekliliğin, devlet tüzel kişiliğinin gelişimine zemin hazırladığı hipotezine dayanmaktadır. Çalışmada öncelikle Osmanlı’da egemenliğin kimde olduğu tartışılmıştır. Buna göre önceleri hanedanda tecessüm eden egemenliğin Erken Modern Çağda padişahın şahsında toplandığı ortaya konmuştur. Ardından, devlet tüzel kişiliğinin gelişim seyrini gösterebilmek için Osmanlıların kendine verdikleri isimler tahlil edilmiştir. Böylece devlet tüzel kişiliğinin ortaya çıkışına dair ipuçları gösterilmiştir. Bu süreçte yaşanan tarihsel gelişmelere değinilerek devlet tüzel kişiliğinin ortaya çıkışında ve gelişiminde etkili olan temel faktörler ele alınmıştır. Son olarak egemenliğin sürekliliği sorunu bir padişah öldüğünde yerine geçecek ol...
Osmanli Devleti̇ Nde Tari̇h Yaziciliği Ve Osmanli Tari̇h Yazarlarinin Gözüyle Hri̇sti̇yan Âlemi̇
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2019
OSMANLI DEVLETİ'NDE TARİH YAZICILIĞI VE OSMANLI TARİH YAZARLARININ GÖZÜYLE HRİSTİYAN ÂLEMİ * Historiography in Ottoman State and The Christian World Through The Eyes of Ottoman History Writers SELÇUK ILGAZ Öz: Bu çalışmada, Osmanlı Devleti'ndeki tarih yazıcılığını ve Osmanlı tarih yazarlarının Hristiyan dünyasına bakış açısını ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırmanın giriş kısmında tarih ve tarih yazıcılığından bahsedilmiş ve daha sonra Osmanlı Devleti'nde tarih kitabının yazılmasının nedenleri incelenmiştir. Ana bölümde ise tarih yazarlarının eserlerinden alıntılar yaparak Hristiyan dünyaya bakış açıları ortaya koymaya çalışılmıştır. Düşmanın İslam topraklarına saldırması durumu veya merkezî otorite için tehlike oluşturmaları hâli, gayrimüslim bir ülkedeki Müslümanlara ve hatta yerli halka bile zulüm yapılması, İslam'ın getirmiş olduğu kesin yasakların inkâr edilmesi, isyan çıkması, antlaşmaların bozulması vb. gibi durumlar Osmanlı tarih yazarlarının bakış açısını oluşturmuştur. Yazılan eserlerden çıkarılabilecek sonuçlardan bir diğeri de Osmanlıların cihat yaparken aynı zamanda Türk kültürünü de yaymak istemeleridir. Buna en önemli delil olarak, "devşirme sistemi"ni gösterebiliriz. Osmanlılar bu sistem sayesinde hem ihtiyaçları olan askerleri temin ediyor hem Hristiyan toplumları İslamlaştırıyor hem de Türk kültür ve medeniyetinin sınırlarını genişletiyorlardı. Osmanlı Devleti'nin, izlenen fetih politikası ve adaletli devlet yönetimi sayesinde inkişafını hızla devam ettirdiği, Osmanlı tarih yazarlarının ortak görüşleridir.
Kuruluş Dönemi̇nde Osmanli Vakiflari
Journal Of History School, 2020
Selçuklu Devleti toprakları üzerinde Anadolu'da birçok beylik kurulmuştur. Kurulan beyliklerden biri de Osmanlı Beyliği'dir. Bu beylik geçmişte kalan Türk ve İslam mirası üzerine büyük bir medeniyetin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Vakıflar da bu medeniyetin önemli bir parçasını oluşturmuştur. Başta padişahlar olmak üzere, üst düzey devlet adamları, ilim adamları, varlıklı ya da sıradan insanlar tarafından vakıflar oluşturulmuştur. Asporça Hatun Vakfı, Mekece Vakfı, Bursa'daki İmaret Vakfı, Gebze Külliyesi Vakfı ve Gazi Süleyman Paşa Evkâfı Osmanlı erken döneminde kurulan vakıflardan bazılarıdır. Kuruluş dönemi Osmanlı vakıflarının çok belirgin özelliklerinden biri vakfiyelerinin Arapça olarak kaleme alınmış olmasıdır. Kuruluş döneminde Türkçe olarak kaleme alınan en önemli vakfiye Orhan Gazi'nin Bursa'da yaptırdığı imaretin M.1360 tarihli vakfiyesidir. Asporça Hatun Vakfiyesi ise ilginç bir şekilde Türkçe ve Arapça karışık bir şekilde kaleme alınmıştır. Taş üzerine yazılmış vakfiyeler de vardır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında M.1553 senesinde içeriğinden iyi istifade edilmek üzere selâtîn vakfiyelerinin Türkçeye çevrilmesi emredilerek tercümeleri yapılmıştır.
OSMANLI DEVLETİ ZAMANINDA KOCAELİ ORMANLARI-Belleten, Cilt. LXXV-Sayı. 274-Yıl. 2011 Aralık
Kocaeli bölge ekonomisi için sahip olunan ormanlar büyük bir ehemmiyet taşımakta idi. Bu ormanlar ticari açıdan değerlendirilmiş ve önemli gelirler elde edilmiştir. Ormanların bol oluşu Kocaeli’nin önemini bir kat daha arttırmıştır. Bu durum bölgeyi ziyaret eden gezginlerin dikkatini çekmekle beraber, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde önemli imtiyazlar almış ve bu imtiyazları azami bir şekilde kullanmak amacında olan Avrupalı tüccarların bile iştahını kabartmıştır. Günümüzde Kocaeli ormanlarından Osmanlı zamanındaki gibi ehemmiyetle söz edilmemesinin nedeni o eski zenginliğin günümüze gelene kadar korunamamış olmasıdır.
Osmanli’Dan Cumhuri̇yet’E Celal Nuri̇’Ni̇n Düşüncesi̇nde Deği̇şen Batililaşma Olgusu
Avrasya uluslararası araştırmalar dergisi, 2019
Son dönem Osmanlı Ġmparatorluğu ve erken Cumhuriyet döneminin önemli düĢünürlerinden biri olan Celal Nuri, aynı zamanda gazeteci kimliği ile de, II. MeĢrutiyet sonrası BatılılaĢmadan yana olan, Batıcı düĢüncenin önde gelen temsilcileri arasında yer almaktadır. YaĢadığı dönemin toplumsal ve siyasal atmosferinden doğrudan etkilenen bir düĢünür olarak, gazeteciliğe baĢladığı 1909"dan itibaren, Osmanlı Ġmparatorluğu"nun gerileme ve çöküĢ sebepleri üzerine tespitlerde bulunmuĢ ve çözüm önerileri üretmiĢtir. Fikirlerini, Batıyı merkeze alan bir yaklaĢım içinden Ģekillendiren Celal Nuri, BatılılaĢmadan yana olan bu anlayıĢını Cumhuriyet"in ilanından sonra da devam ettirmiĢtir. Batı ve Avrupa medeniyetine yönelik bakıĢ açısında ve nasıl BatılılaĢmak gerektiği noktasında, Ģahit olduğu Balkan SavaĢı, I. Dünya SavaĢı, Osmanlı Ġmparatorluğu"nun yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti"nin inĢası gibi siyasal ve toplumsal köklü değiĢimler ise, Batıya yönelik bakıĢ açısında kimi zaman farklı konumlar almasını da beraberinde getirmiĢtir. Nitekim, Osmanlı"nın son döneminde BatılılaĢmadan yana olan düĢünürler arasında ortaya çıkan "Tam BatılılaĢma-Kısmı BatılılaĢma" tartıĢmalarının içinde, seçmeci BatılılaĢmadan yana olan bir düĢünür olarak öne çıkmaktadır. Osmanlı Ġmparatorluğu"nun çökmesi ve Cumhuriyet"in inĢası ile birlikte ise, bu yaklaĢımında bir kırılmanın olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, çalıĢmada, Osmanlı"nın son döneminde Batıcı düĢünce geleneği içinde öne çıkan bir aydın ve gazeteci olarak, Celal Nuri"nin Batı ve Avrupa medeniyetine yönelik bakıĢ açısı ve düĢünceleri, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi ayrımı dikkate alınarak tartıĢılmaktadır.