Puvatya Savaşı (732) (original) (raw)
Related papers
Vâdilmehâzin Savaşı (4 Ağustos 1578)
Belleten, 1996
~SMAIL CERAN Her monar~ide onu yükselten, ayakta tutan ya da onu uçuruma götüren, ister fiziki olsun, isterse moral (ahlâki), genel sebepler vard~r. Bütün olaylar bu sebeplere boyun e~mektedir. E~er tesadüfen bir sava~, yani özel bir neden, bir devleti yokolu~a götürmü~se; i~te bu devleti tek bir sava~la mahvedecek mutlaka genel bir nedenin olmas~~ da kaç~n~lmazd~r'. Bu bak~~~ aç~s~n~n Vâdilmehâzin Sava~~'n~n de~erlendirilmesinde önemi oldukça büyüktür. 4 A~ustos 1578 Pazartesi günü, XVI. yüzy~l askeri tarihinin en çok kan dökülen, öldürücü sava~lar~ndan birisi olan "Vâdilmehâzin Sava~~"' kavurucu bir s~cak atmosferinde, Kasr el-Kebir ~ehrine yakla~~k üç fersah mesafede, Vadilmehâzin nehrinin sol k~y~s~~ ve Vadi Lukos'un sa~~ k~y~s~~ aras~nda kalan geni~~ bir alanda cereyan eder. "Modern Ça~~n ~afa~~~ gibi görülen XVI. yüzy~l; gelenekler ve yeniliklerin içiçe girip kar~~t~~~~ tezatlar ve gözüpeklikler asnd~r. Yeni topraklar~n ke~fi, hümanist hareketler ve Protestan reformatörlerin atakl~~-~, aynca ölçüsüz olaylara sahne olacak dini gayretin yan~nda uzla~mazl~klar ve fanatizmin patlamas~na neden olacakt~r. Böylece XVI. yüzy~l sava~~n hemen hemen her yerde var oldu~u ve her tür çat~~man~n neden oldu~u kriz, kar~~~kl~klar ve k~~k~rtmalar dönemi ola-cakt~r.
Muhi̇ Muharebesi̇ (11 Ni̇san 1241)
Tarih Okulu Dergisi, 2013
MUHİ MUHAREBESİ (11 NİSAN 1241) Lajos NÉGYESİ Gökhan DİLBAŞ Özet 11 Nisan 1241 tarihinde Macar ve Moğol orduları arasında cereyan eden Muhi Muharebesi Macar tarihinin olduğu kadar, Moğol tarihinin de önemli dönüm noktalarından birisidir. Avrupa'da Macar Krallığı günden güne güçlenirken, Asya'da da Moğol İmparatorluğu sınırlarını gitgide genişletmekte ve batıya doğru ilerlemenin yollarını aramaktadır. Batı yönünde ilerlemeye başlayan Moğol güçleri karşılarına çıkan Kama Bulgarlarını, Rus, Kuman, Leh ve Germen kuvvetlerini birbiri ardına yendikten sonra Ortaçağda Avrupa'nın en güçlü ülkelerinden biri olan Macar Krallığı'nı da mağlup etmişler ve batı yönündeki ilerleyişlerini sürdürmüşlerdir. Muhi Muharebesi'nin öncesinde yaşanılan gelişmeler, muharebenin cereyan ediş tarzı ve muharebe sonrası vuku bulan olaylar günümüzde dahi tarihçiler arasında çeşitli vesilelerle tartışılmaktadır. Moğolların batıya doğru ilerleyişi ve Muhi Muharebesi'nden sonra gelişen olaylar uzun yıllar boyunca Macar ve Avrupa tarihini derinden etkilemiştir. Makale, Muhi Muharebesi'ni muharebenin yaşandığı mevkiinin arazi şartlarından muharebeden önceki gece yaşanan olaylara; Muhi Muharebesi'nin Kalka Nehri Muharebesi (31 Mayıs 1223) ile karşılaştırılmasından Moğolların başarıyla uyguladığı psikolojik savaş yönteminin incelenmesine kadar oldukça geniş bir perspektiften incelemekte ve çağdaş kaynakların sunduğu bilgilerin ışığında Muhi Muharebesi'ni yeni bakış açılarıyla ele almaktadır.
I. Šuppiluliuma Döneminde Hititlerin Güney Politikası
Orta Anadolu’da M.Ö. 2. bin yılın baslarında Kızılırmak kavsi içerisinde kurulan Hitit Devleti, I.Šuppiluliuma döneminde Yukarı Mezopotamya ve Suriye bölgesine doğru önemli bir genişleme politikası izlemiştir. Anadolu’nun güneydoğusunda Fırat ve Dicle ırmaklarının arasında kalan ve “Verimli Hilal” olarak da adlandırılan Yukarı Mezopotamya bölgesinde o sırada güçlü Mitanni Devleti varlığını sürdürmekteydi. Mitanni’nin güneydoğusunda başlangıçta Mitanni’ye bağlı bir yerel krallık konumunda olan Asur Devleti bulunmaktaydı. Güney Mezopotamya’da Kassit Krallığı tarafından yönetilen ve bu dönemde sosyal ve kültürel alanda büyük gelişme göstermiş olan Babil Krallığı vardı. M.Ö. 2. bin yılın ilk yarısından itibaren dönemin devletleri tarafından ele geçirilmek istenen asıl yer ise Suriye bölgesiydi. Çünkü bu bölge zengin liman kentlerine sahip ve ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunuyordu. Bu yüzden bu bölgenin I. Šuppiluliuma döneminde Hitit hâkimiyetine geçmesi, başta Hititler olmak üzere bölgedeki halklar ve devletler için siyasi, kültürel ve ekonomik olarak bir çok sonuç doğuracaktı.
Rusya'da Osmanlı'nın Yararlanamadığı Bir İsyan Pugaçev İsyanı (1773-1775)
Rebellion Of Pugachev (1773-1775) That Ottomans Could Not Benefit Rebellion İn The Russia., 2018
Özet Türk-Rus ilişkileri tarihinde devletlerin iç sorunu gibi görünen isyanların incelenmesi ayrı bir önem arz etmektedir. Tarihte belli zaman dilimlerinde "halk isyanı", "köylü ayaklanması" gibi tabirlerle ifade edilen tarihî olaylar, devlet ve teşkilatlar içerisinde yaşanmıştır. Rusya tarihinde en büyük köylü ayaklanmalarından biri olarak bilinen Y. Pugaçev isyanının Türk-Rus ilişkileri tarihi açısından üzerinde pek araştırılmadığı görülmektedir. Bu isyanın patlak verdiği tarih 1768-1774 Türk-Rus savaşı dönemine rastlamaktadır. Ayrıca bu isyan gayri-Rus ve özellikle Türk-Tatar halkların katılımı ile genişlemiş, hatta Rus tarihçilerine göre savaşın kaderini belirleyen sebeplerden biri olmuştur. Rusya'da olaylı bir şekilde tahta geçen II. Katerina, kocası III. Petro'nun aksine iç ve dış siyasette birtakım değişiklikler yaparak ülkeye kazanımlar sağlamıştır. Yalnız bu değişimler sonucu ortaya çıkan savaşlara ve ıslahatlara karşı halk içerisinde artan itirazlar Pugaçev isyanı ile en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Aslen Don Kazağı olan Pugaçev'in bu isyanına bütün Rusya Türkleri, Kazaklar ve Tatarlar da katılmıştır. Pugaçev'in dışarıdan bazı destekler aldığı biliniyor, hatta Osmanlı'dan yardım aldığına dair muhtelif görüşler de mevcuttur. Bu konuda Fransız belgelerinde ipuçları maiyetinde farklı bilgiler olsa da, herhangi bir belge henüz ortaya konulamamıştır. 1773 yılında başlayıp Türk-Rus Savaşı boyunca devam eden bu isyan, 1775 yılında bastırılmış, Pugaçev ve yandaşları ise idam edilmiştir. Geniş halk kitlesini kapsayan, Kazan, Orenburg gibi şehirleri tehlikeye atan, hatta Moskova'ya doğru genişlenen bu isyandan istifade edemeyen Osmanlı Devleti'ne karşılık Rusya, Osmanlı topraklarında, özellikle Balkanlar'da yaşayan gayri-Türk ve gayri-Müslim halkları çeşitli vaatlerle isyana tahrik ve teşvik etmiştir.
Kızılay Arşivi Belgelerinde Savaşlar
Kızılay Arşivi Belgelerinde Savaşlar, 2019
Kızılay, 11 Haziran 1868 yılında “Mecruhin ve Mardayı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti” ismiyle ilk kurulduğunda savaş alanında yaralanan askerlere yardım etmek arzusundan doğmuştu. Başka bir ifadeyle Kızılay, savaş alanında yaralı ve esir düşen askerlere cephe gerisinde sıhhiye hizmeti sağlayan bir teşkilat olarak tarih sahnesine çıktı. Daha sonra Hilal-i Ahmer ismiyle faaliyet gösteren Kızılayımız, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi esnasında önemli görevler üstlendi. “Hilal-i Ahmer” isim ve amblemi altında ilk faaliyetlerini bu savaş esnasında gösterdi. Trablusgarp ve Balkan Savaşları ise Hilal-i Ahmer’in yine aktif bir şekilde sahada olduğu savaşlar oldu. Kısaca Kızılay, 1876 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar geçen sürede, Türkiye’nin taraf olduğu tüm savaşlarda, cephe gerisinde kurduğu hastaneler, hasta taşıma servisleri, donattığı hastane gemileri, yetiştirdiği hemşireler ve gönüllü hasta bakıcılar aracılığıyla savaş alanında yaralanan ve hastalanan on binlerce Mehmetçik’in yardımına koştu.