The Investigation of Nursing Students' Attitudes Towards Death (original) (raw)
Related papers
DergiPark (Istanbul University), 2001
Thanatas Yunan mitolojisinde ölüm tanr›s›-d›r. Gece'nin o¤lu ve uyku tanr›s› Hypnos'un kardeflidir. Kardefli ile birlikte Hades'in Ölüler Diyar›'nda yaflar.
Kocaeli Üniversitesi sağlık bilimleri dergisi, 2022
Bu araştırma hemşirelik öğrencilerinin yaşadıkları ölüm korkusu ile hasta bakım algıları arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Yöntem: Araştırma kesitsel, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte olup araştırmanın örneklemini, Ekim-Kasım 2021 tarihleri arasında bir üniversitenin hemşirelik bölümünde öğrenim gören 326 öğrenci oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, 'Kişisel bilgi formu', 'Ölüm korkusu Ölçeği' ve 'Bakım Davranışları ölçeği-24' kullanılmıştır. Veriler yüz yüze toplanmış olup form ve ölçeklerin doldurulması ortalama 15 dakika sürmüştür. Bulgular: Çalışmaya katılanların çoğunun 280'inin (%85,9) kadın olduğu, 179'unun (%54,9) ölmekte olan hasta bakımı ile ilgili bilgi kaynaklarını okuduğunu, 245 öğrencinin (%75,2) çevresinde ölüm olgusuyla karşılaştığı, 306'sının (%93,9) yaşam sonu dönemde olan hastaya bakım verme deneyiminin olmadığı ve 175'inin (%53,7) ölümden korktuğu belirlenmiştir. Cinsiyete bağlı olarak kadınların hem ölüm korkusunun hem de yaşam sonu hasta bakımı hemşirelik algılarının, BDÖ-24 Ölçeği alt boyutlarından bağlılık ve saygılı olma alanlarında daha yüksek puan aldıkları belirlenmiştir. Yaşam sonu dönemde bir hastaya bakım verme deneyimi olmayan hemşirelik öğrencilerinin, ölüm korkusu ve bakım davranışları arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir (p>0,05). Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin hemşirelik bakım algıları yüksektir. Kadın öğrencilerin hem ölüm korkuları hem de hemşirelik bakımı algıları erkeklerden yüksek olarak bulunmuştur. Yaşam sonu dönemde olan hastaya bakım verme deneyimi olmayan hemşirelik öğrencilerinin daha fazla güvence verme algısına sahip oldukları belirlenmiştir. Öğrencilerin yaşam sonu dönemde olan hastaya güvence verme algılarının yüksek olması açık bir şekilde yaşam sonu hemşirelik bakımı konusunda yetersiz bilgiye sahip olduklarını göstermektedir. Bu nedenle lisans eğitimi boyunca yaşam sonu dönem hasta bakımı ve ölüm korkusu konularında müfredatta daha fazla başlığın ve eğitim metodlarının yer almasının gerekli olduğu düşünülmektedir.
A Review on Nursing and Being Able to Talk About Death
Turkiye Klinikleri Journal of Nursing Sciences, 2021
Anah tar Ke li me ler: Ölüm; hemşire; iletişim; iletişim güçlükleri ABS TRACT Death is the most just universal truth shared by all living organisms. It is very difficult to discuss the nature of death and to control the feeling of sadness and deprivation. Nurses play an important role in addressing the fear of death of the individuals approaching death and their family, preparing for death and accepting death. It is the responsibility of the nurse to help by understanding and empathizing both the individual's and the family's feelings of sadness and deprivation. The most difficult is to achieve this. In the studies, it was determined that nurses felt insufficient to support their relatives after death, they were afraid to give care to the patient as death gets closer, they avoided communicating about death, they cope with the phenomenon of death by crying and they concentrated on bad thoughts about death when they were alone. It can be said accordingly that nurses avoid talking about death with the individual and their relatives during the death process, that they do not speak the death adequately and that the care they provided may be affected negatively. It can be said that it is an appropriate communication for the nurse, who does not know what to say, to listen to the patient only. Investigation of factors such as meaning of death, experience and burnout level attributed to death by nurses caring for individuals in terminal period, providing personal awareness of nurses' own perceptions of death, and increasing skills in dying patient and relative's communication with in-service training programs may prevent nurses from escaping death.
HEMŞİRELERİN BAKIŞ AÇISINDAN ÖLÜM VE ÖTANAZİ İLİŞKİSİ ÜZERİNE FENOMENOLOJİK BİR ANALİZ, 2022
This study aimed to understand and make sense of the relationship between death and euthanasia from a sociological perspective. This relationship was assessed through the analysis of thoughts and experiences of nurses about the concepts of death, euthanasia and the terminally ill. The phenomenological methodological approach, as one of the qualitative research methods, was used in this research. Snowball sampling was used to reach 20 nurses, in-depth interviews were conducted using a semi-structured interview form, and the data were analyzed. In the study, it was seen that the nurses' perception of euthanasia fell mostly within the category of "voluntary euthanasia", and their thoughts on the implementation of euthanasia were mostly positive. However, the participants were hesitant about the practice of euthanasia. In the study, it was seen that nurses defined death as an "end", terminally ill patients as "terminal-period patients and severe patients such as cancer", and death by euthanasia through the "distinction between natural and artificial death". The data gathered in this research regarding nurses' thoughts and experiences about death, euthanasia and the terminally ill were analyzed within the theoretical framework of Foucault and the discussion was built on concepts of biopolitics, medical gaze, and medicalization.
Effect of Neonatal Nurses’ Attitudes to Death on Palliative Care
Turkish Journal of Pediatric Emergency and Intensive Care Medicine, 2021
Neonatal palyatif bakım, yenidoğan ve ailesinin acılarını en aza indirmek için şefkat ile uygulanan bakımdır. Yenidoğan yoğun bakım hemşireleri ölüme karşı tutum geliştirerek hastaya yeterli bakımı veremeyip, başarısızlık duygusu yaşayabilmektedirler. Yenidoğan hemşirelerinin ölüme karşı tepkileri, bu tepkilerin uygulanan palyatif bakıma etkisi hakkında yeterli bilgi ve deneyim bulunmamaktadır. Bu verilerden yola çıkarak bu çalışma yenidoğan yoğun bakım hemşirelerinin ölüme karşı tutumlarının uyguladıkları palyatif bakımı etkileme durumunu belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Yöntemler: Araştırmamızın örneklemini basit rastgele örnekleme yöntemi ile seçilen beş il oluşturmaktadır. Araştırmaya 96 yenidoğan hemşiresi katılmıştır. Araştırma verileri "yenidoğan palyatif bakım tutum ölçeği (YPBÖ)", ''ölüme karşı tutum ölçeği (ÖKTÖ)" ve araştırmacı tarafından hazırlanan "tanıtıcı özellikler formu" kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde; sürekli ve sayımla elde edilen değişkenlerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler, t-testi, Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. Bulgular: Yapılan korelasyon analizi sonucunda "YPBÖ toplam puanı ile ÖKTÖ toplam puanı ve YPBÖ organizasyon alt boyutu ile ÖKTÖ kaçış kabullenme alt boyutu arasında negatif yönlü düşük düzeyde bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Hemşirelerin palyatif bakım uygulamaları ile medeni durumları, bebek kaybetme durumu ve kurumların çeşitliliği arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Sonuç: Yenidoğan palyatif bakıma ilişkin ölüm ile ilişkili kaçış kabullenme alt boyutu ile organizasyon alt boyutu arasında düşük ilişki vardır (r=-0,225). Bu sonuç, hemşirelerin ölüme karşı olumsuz tutum geliştirdiğinde bebeklere palyatif bakım vermekte zorlandıkları şeklinde yorumlanabilir. Çalışmamızdaki katılımcıların, özgül bir birim olan yenidoğan yoğun bakımda çalışan hemşireler olması bu bulgunun dikkat çekici yönüdür. Bu çalışma; ölüme karşı olumsuz tutum geliştiren yenidoğan hemşirelerinin palyatif bakım vermekte zorlandıklarını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Yenidoğan palyatif bakım, ölüme karşı tutum, yenidoğan yoğun bakım hemşireliği Introduction: Neonatal palliative care is administered with compassion to minimize the suffering of the newborn and its family. Neonatal intensive care nurses are unable to provide adequate care to the patient by developing an attitude towards death and are able to experience a sense of failure. There is insufficient knowledge and experience about neonatal nurses' responses to death and the effect of these responses on applied palliative care. Based on these data, this study was conducted to determine the status of neonatal intensive care nurses' attitudes towards death affecting their palliative care. Methods: The sample of our research consists of five provinces selected by simple random sampling method. Ninety-six neonatal nurses participated in the study. The research data were collected using the ''neonatal palliative care attitude scale (NPAS)", "death attitude scale (DAS)'' and ''introductory features form'' prepared by the researcher. In the analysis of the data, descriptive statistics, t-test, Kruskal-Wallis test were used to evaluate continuous and counting variables. Results: As a result of the correlation analysis, there was a low negative correlation between the total score of NPAS and the total score of DAS and between the sub-dimension of NPAS organization and the sub-dimension of DAS escape acceptance. There is a significant relationship between nurses' palliative care practices and their marital status, infant loss status and diversity of institutions. Conclusion: There is a low association between the sub-dimension of escape acceptance associated with death related to neonatal palliative care and the sub-dimension of organization (r=-0.225). This result can be interpreted as nurses have difficulty in giving palliative care to babies when they develop a negative attitude towards death. The remarkable aspect of this finding is that the participants in our study were nurses working in the neonatal intensive care, which is a specific unit.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası / Journal of Ankara University Faculty of Medicine
"TR Amaç: Bu çalışmada, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi (AÜTF) öğrencilerinin “ölüm ve ölümcül hastadan kaçınıcı tutum düzeyleri” ölçülmesi amaçlanmıştır. Elde edilen verilerden zemininde, AÜTF’de yürütülmekte olan mesleki eğitimin “ölüm ve ölümcül hastaya yaklaşım” açısından etkisi tartışılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma kesitsel bir araştırma olup, 2010-2011 akademik yılında AÜTF’de eğitim görmekte olan Dönem 1, 3, 5 ve 6 öğrencileri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Gereç olarak “Ölüm ve Ölümcül Hastaya Yaklaşım Tutum Ölçeği” (ÖÖHYTÖ) kullanılmıştır. Çalışmada, tıp fakültesi öğrencilerinin, “ölümcül hasta ve yakınları ile iletişim güçlüğü” ve “ölüm ve ölümcül hastadan kaçınma” düzeyleri, dönem, cinsiyet, birinci dereceden akrabalarda ölüm öyküsü varlığı ve ölmekte olan bir kişiye bakım vermiş olma durumu açısından incelenmiştir. Bulgular: Farklı eğitim dönemlerinde bulunan öğrenciler arasında “ölüm ve ölümcül hastadan kaçınma” düzeyleri arasında farklılık saptanmamıştır. “Ölümcül hasta ve yakınlarıyla iletişim güçlüğü” boyutunda Dönem 6 öğrencilerinin puanları, önceki dönemlerdekilere göre düşüktür. İletişim güçlüğü açısından Dönem 1, 3 ve 5’teki kadın öğrencilerin puanları aynı dönemlerdeki erkek öğrencilerinkine göre yüksek iken; Dönem 6 öğrencilerinde her iki cinsiyet arasında farklılık yoktur. Ölmekte olan bir hastanın bakımında veya takibinde rol almış ya da birinci dereceden akrabaları arasında ölüm öyküsü bulunan öğrencilerin hem iletişim güçlüğü, hem kaçınma düzeyleri daha düşüktür. Sonuç: Sonuçlar, AÜTF’de verilmekte olan mesleki eğitimin, öğrencilerin ölüm olgusu ve ölümcül hastalarla yakınlarına yaklaşımlarında tutum değiştirici herhangi bir etkide bulunmadığını düşündürmektedir. Öğrenciler, mesleki eğitim öncesinde sahip oldukları “kaçınıcı tutum” düzeylerini mezun olurken korumaktadırlar. Bu tabloya göre, “ölüm ve ölümcül hastaya yaklaşım” konusuna özgü olarak yapılandırılmış, kapsamlı eğitim çalışmalarının AÜTF için acil bir gereksinim olduğu açıktır. ENG Aim: In this study it was aimed to measure levels of “abstaining from death and dying patient attitude”in undergraduate students of Ankara University School of Medicine (AUSM). Referring the data collected, the effect of professional education conducted in AUSM was discussed in terms of “approach to death and dying patient”. Tools and Methods: This study is a cross-sectional research conducted on Grade 1, 3, 5 and 6 medical students of AUSM in the academic year 2010-2011. The “Approach to Death and Dying Patients Attitude Scale” (ADDPAS) was used as the measurement tool. Medical students’ “hardness in communicating with the dying and her relatives” and “avoidance of death and the dying” levels were examined on the bases of grade, gender, experience of death of a parent or sibling, and whether the participant has taken part in the care of a dying person. Findings: There is no difference between “avoidance of death and the dying” levels of students in different grades. In terms of the “hardness in communicating with the dying and her relatives” dimension Grade 6 students’ points are lower than of those who are in previous grades. While points of female students in Grade 1, 3 and 5 are higher than of male students in the same grades with regard to the hardness in communication, there is no difference in terms of gender between Grade 6 students. Levels of both hardness in communication and avoidance are lower in students who took part in the care or monitoring of a dying patient or who experienced death of a parent or sibling. Results: Overall results can be interpreted that the professional education conducted in AUSM does not have any attitude-changing effect on students’ approach towards death, dying patients and their relatives. The students keep the same levels of “abstaining attitude” they had before entering medical school while graduating from there. According to this picture, it is obvious that a comprehensive education program specific to the issue of “approach to death and dying patient” is an urgent necessity for AUSM."
DergiPark (Istanbul University), 2023
Bireyin kronolojik yaşından bağımsız olarak yaşamının son döneminde olması, hemşirelerin kendi bakım davranışlarına yönelik farkındalıklarının yüksek düzeyde olmasını gerektirir. Çalışmanın amacı son dönemde bakım sürecinde rol alan hemşirelerin ölüm farkındalık düzeylerinin bakım davranışlarına olan etkisinin belirlenmesidir. Tanımlayıcı ve kesitsel tipte olan bu araştırma 20/11/2021-01/03/2022 tarihleri arasında, bir üniversite hastanesinin reanimasyon yoğun ve palyatif bakım kliniklerinde çalışan 75 hemşire ile tamamlanmıştır. Araştırma verileri katılımcı tanıtım formu, Bakım Davranışları Ölçeği (BDÖ-24) ve Çok Boyutlu Ölüm Farkındalık Ölçeği (ÇBÖFÖ) ile toplanmıştır. Hemşirelerin %72'si 30 yaş altında, %52'si 0-5 yıl yıllık çalışma deneyimine sahip ve %88'i reanimasyon kliniğinde çalışmaktadır. Ayrıca hemşirelerin %69,3'ü çalıştığı klinikten memnun olduğunu, %68'i son dönem bakım hakkında özel bir eğitim almadığını belirtmiş ve %57,3'ü kendini merhametli olarak tanımlamıştır. Hemşirelerin BDÖ-24 toplam puan ortalaması 4,90+1,01 ve ÇBÖFÖ toplam puan ortalaması 122,80+16,8'dir. Çalışılan bölümden memnun olma durumu ölümü kabul etme alt boyutu ve ÇBÖFÖ toplam puan ortalamasını etkileyen bir değişken iken, son dönem/ölüm/yaşam sonu bakımla ilgili bir eğitim alma durumu ise ölümü kabul etme ve ölüm korkusu alt boyutlarını etkileyen bir değişkendir. Çalışılan klinikten memnun olma durumunun BDÖ-24 toplam puan ve tüm alt boyut puan ortalamalarını etkilediği belirlenmiştir. Ölüm anında bireye müdahale etme durumunun ise yalnızca BDÖ-güvence alt boyut puan ortalamasını etkilediği belirlenmiştir. Araştırmaya katılan hemşirelerin ölüm farkındalıklarının çalıştıkları klinikten memnun olma, ölümü kabul etme ve ölüm korkusu kavramlarıyla ilişkili olduğu belirlenmiştir. Ayrıca son dönem bakım alma sürecinde olan bireye yönelik bakım algıları yüksek düzeydedir.
Nurses' Views on Palliative Care and Death: A Qualitative Study
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hemşirelik Dergisi
Giriş: Palyatif bakım yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefleyen, çok boyutlu bir bakım yaklaşımıdır. Palyatif bakım sürecinde aktif rol alan hemşireler, bakım sürecinde pek çok güçlükle karşılaşmaktadır.Amaç: Bu araştırma ile, palyatif bakım kliniğinde çalışmakta olan hemşirelerin mesleki yaşam deneyimlerinin, palyatif bakım hemşirelik uygulamalarının ve ölüme bakış açılarının belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Nitel çalışma deseninde yürütülen çalışmanın evrenini, bir eğitim araştırma hastanesinin palyatif bakım kliniğinde çalışmakta olan 13 hemşire oluşturmaktadır. Çalışma grubu seçilmemiş olup evrenin tamamına ulaşılmıştır. Çalışmanın verileri 15.01.2022- 15.02.2022 tarihleri arasında toplanmıştır. Toplanan veriler içerik analizi yöntemi ile değerlendirilip tematik kodlama yapılmıştır.Bulgular: Katılımcıların hepsinin kadın olduğu, yaş ortalamalarının 33,30±7,45 (min:23, max:47) olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin, meslekte çalışma yılı ortalamaları 10,92±7,80 (min:2, max:25), paly...
Determining death anxiety among health school students
International Journal of Human Sciences, 2012
The descriptive study has been done in order to determination thoughts, feelings and death anxiety in the health school students. This study includes 330 students attending Pamukkale University Denizli School of Health. Sample is comprised of 244 students who accepted to enrolled in the study between 01 st-31 th of May, 2009. Data have been collected with using a questionnaire and Thorson-Powell Death Anxiety Scale and assessed with T-Test, One-Way ANOVA, Kruskal-Walls and Mann-Whitney U-Tests. Average age of students who enrolled in the study was 21.44 ± 2.11. 65.6% of the students were girls, 26.6% were in 3 rd class, 28.3% were seeing death as "ceasing to exist/ending", 35.2% were feeling pain/sadness/anxiety when facing death. 63.1% of the students had cared a dying p a t i e n t , 1 7. 2 % f e l t s a d n e s s w h e n t h e y d i e d , 23.0% continued caring in order to cope with death when they did, 43.9% didn't felt himself enough when caring, 58.2% didn't wan't to take care of a dying patient, 63.9% didn't have enough training at school in order to take care of a dying patient. There were significant relationship between death anxiety point average