Hazar Türklerine Dair_Hazar-Rus ve Bizans İlişkileri (Novıy evreyskiy dokument o hazarah i hazaro russko vizantiyskih otnoşeniyah) (original) (raw)
Related papers
Hazar Deni̇zi̇’Nde Ruslar İle Türkmenler Arasindaki̇ Ti̇cari̇ İli̇şki̇ler (18-19. Yüzyillar)
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2018
Hazar Denizi tarihin ilk devirlerinden itibaren büyük ticaret yollarının kavşak noktasında bulunmaktadır. Bu nedenle denizin çevresinde yaşayan topluluklar bir şekilde uluslararası ticaret ağına dâhil olmaktadır. İslam kaynaklarına göre Hazar'ın doğusunda 10. yüzyılda Türkmenler bulunmaktadır. Türkmenlerin denizin doğu tarafında bulunan Siyahkuh bölgesinde fırtına nedeniyle parçalanan gemilerdeki malları yağmaladıkları şeklinde kaynaklarda bilgiler mevcuttur. Türkmenlerin Hazar ile ilişkisine dair ilk kayıtlar bu şekildedir. 18. yüzyıldan itibaren bölgeyi ziyaret eden seyyahların eserlerinde ve Rusya tarafından gönderilen heyetlerin raporlarında Türkmenlerin Hazar'ın güney doğusundaki limanlar aracılığıyla Rusya, İran ve Türkistan şehirleri ile ticaret yaptıkları ayrıntılı bir şekilde kaydedilmektedir. Bu yüzyılda Türkmenler, İran sahası ile Buhara, Semerkant gibi Türkistan şehirleri arasındaki ticarette aktif olarak rol almaktadırlar. İran'dan alınan malların önemli bir kısmı ise deniz yoluyla Türkmen topraklarına getirilerek buradan kervanlarla Türkistan şehirlerine gönderilmektedir. Türkmenler, İran ile Türkistan şehirleri arasındaki ticarette olduğu kadar aktif olmasalar da Hazar'ın kuzeyindeki Astarhan ve batısındaki Bakü, Derbend gibi limanlara da ticari ürünler taşıyorlardı. Türkmenlerin özellikle Astarhan ile yaptıkları ticaret dolayısıyla 16. yüzyıldan itibaren Ruslar ile ticari ve siyasi ilişkilerde bulundukları görülmektedir. Rusların Hazar havzasındaki işgal hareketlerinin artması Türkmenlerin denizdeki ticari faaliyetlerini de etkilemiştir. Bu çalışmada Rusya'nın özellikle I. Petro döneminden itibaren bölgeye yönelmesiyle başlayan Rus-Türkmen ticari ilişkileri ile Ruslar ve Türkmen denizciler arasındaki mücadeleler ele alınmıştır.
Orta Çağ Arap-Fars Kaynaklarina Göre Hazar-Rus Poli̇ti̇k İli̇şki̇leri̇
2019
Ortacag Arap-Pers kaynaklarindan anlasildigina gore Hazar- Rus politik iliskilerinin karakteri genellikle dostaneydi. Antik Ruslar, Hazarlarla askeri baglarinin gelismesiyle birlikte transit ticarette aktif bir sekilde kaganligin topraklarini kullandi. Hazarlar, Ruslarin ortaya cikmasiyla birlikte Hazar sahasindaki hakimiyet mucadelerinde yararlanabilecegi bir muttefik elde etmis oldu. Arap-Pers kaynaklarinda bu bolgedeki Musluman devletlere yapilan bes Rus baskinindan bahsedilir. Bircok yazar, Hazarlarin izni olmadan Ruslarin Hazar denizine girmelerinin mumkun olamayacagini, dolayisiyla da bu baskinlar esnasinda iki taraf arasinda bir ittifakin soz konusu olabilecegini iddia eder. Mesudi de Ruslarin Hazar denizine girebilmek icin Turklere verilecek izne karsilik soz konususu sahadan elde edilecek ganimetin yarisinin vaat edildigini yazar ve Hazar Bek’in Ruslarin bu teklifini geri cevirecek kudretinin olmadigini ekler. Sonuc olarak Ruslar bu baskinlardan oldukca fazla ganimet elde ...
Orta Çağ Arap Fars Kaynaklarına Göre Hazar Rus Politik İlişkileri
Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2019
The Khazar-Russian political relations mostly had the allied character as it follows from the Arab-Persian medieval sources. Ancient Rus, with the development of military ties with the Khazar Khaganate, used to actively increase her participation in the transit trade through the Khaganate’s territory. With the emergence of the Russians, the Khazars gained an ally in which they could take advantage of the domination of the Caspian area. Arab-Persian sources mention five Russian raids on Muslim states in this region. Many authors claim that without the permission of the Khazars, Russians would not be able to enter the Caspian Sea, so an alliance between the two sides could be involved during these raids. Mesudi says, the Russians to get permission to enter the Caspian Sea said that they told the Khazars that they would give them half the booty to be obtained and, he adds that Khazar Bek had no power to refuse this offer from the Russians. As a result, the Russians gained a lot of booty from these raids and, more importantly, they managed to get a high level of international trade. There are also historians who evaluated the attacks of the Russians together with the Byzantine-Russian relations. According to their claim, the Russians were directed to the Caspian region to cover the costs incurred after each attack on Byzantium. In addition, the mercenaries of the Khazar Khan, consisting of Muslims, refused to fight with the same religion as them. In such cases, to avoid problems that may arise it is claimed that the Russians were hired as mercenaries. Key Words: Khazar-Russian political relations; Ancient Rus; Khazar Khaganate; Arab-Persian medieval sources; political relations.
Dini Araştırmalar Dergisi / The Journal of Religious Studies, 2022
Moğol akınlarıyla birlikte günümüz Afganistan coğrafyasında ortaya çıkmış Türk kavimleri arasında sayılan Hazaralar, 13’ncü asırdan itibaren kaynak ve metinlerde kendine yer bulmuştur. Bâbürlüler Devleti’nin kurucusu Sultan Bâbür karşılaştığı hadiseleri ve askeri faaliyetleri kaydederken kaleme aldığı türünün ilk örneği sayılan Bâbürnâme adlı hatıratında Hazaralara da değinmiştir. Devlet adamlığı yanında çok iyi bir gözlemci ve tahlil yeteneğine sahip olduğu görülen Bâbür Şah, Hazaraların yaşadığı yerleri, takındıkları tavır ve davranışlar hakkında kıymetli bilgilere eserinde yer vermiştir. Bâbürnâme’de geçen kavimler hakkında sınırlı araştırmalar yapılmıştır. Müstakil başlık olarak Bâbürnâme’de Hazaralar konusu ise ilk defa ele alındığından, halen belirli bir anlayış ve yaklaşım birliğinde buluşulmayan mezkur kavim hakkındaki bu makalenin, yeni ufuk ve pencerelerin aralanmasına yardımcı olabileceği düşünülmektedir. The Hazaras, who are considered among one of the Turkish tribes that have emerged in the region of Afghanistan with the Mongol invasions, have found their place in historical sources and texts ever since the 13th century. Likewise, Hazaras were also mentioned in the Bâburnâma, a memoir penned in Chaghatai Turkic by Babur Shah, one of the most important figures in the history of Islamic states and the founder of the Mughal empire. The Bâburnâma represents the first of its kind, detailing the military activities and events that he lived through, starting with his rise to power at a young age in Fergana to his struggles in Delhi. In addition to being a statesman, Bâbur Shah was a stellar observer and was bestowed with an analytical mind, as seen in the Bâburnâma which included invaluable information regarding the manners and demeanors of Hazaras and where they lived. This work conducts a comparative analysis of the Bâburnâma's Turkish translation by Reşit Rahmet Arat and its English translation by Anette Susannah Beveridge, as well as reviewing the literature regarding the origin and emergence of the Hazaras. There is scant research concerning the tribes referred to in the Bâburnâma and up until today, there has been no consensus on the history of the Hazaras. This work hopes to fill the gap in the literature as it is the first time the Hazaras have been the subject of stand-alone research.
Türk ve İslam Tarihinde Bir Sayfa: Bâbürnâme’de Hazaralar
Dini Araştırmalar
Öz Moğol akınlarıyla birlikte günümüz Afganistan coğrafyasında ortaya çıkmış Türk kavimleri arasında sayılan Hazaralar, 13’ncü asırdan itibaren kaynak ve metinlerde kendine yer bulmuştur. Keza İslam devletleri tarihinin önde gelen şahsiyetlerinden addedilen Bâbürlüler Devleti’nin kurucusu Sultan Bâbür, çok erken yaşlarda Fergana’da yönetime gelmesi ve ardından Delhi’ye kadar uzanan mücadelesinde karşılaştığı hadiseleri ve askeri faaliyetleri kaydederken kaleme aldığı türünün ilk örneği sayılan Bâbürnâme adlı hatıratında Hazaralara da değinmiştir. Devlet adamlığı yanında çok iyi bir gözlemci ve tahlil yeteneğine sahip olduğu görülen Bâbür Şah, Hazaraların yaşadığı yerleri, takındıkları tavır ve davranışlar hakkında kıymetli bilgilere eserinde yer vermiştir. Araştırma, Çağatay lehçesinde yazılmış olan Bâbürnâme’nin Reşit Rahmet Arat’ın günümüz Türkçesine çevrilmiş eseri ve Anette Susannah Beveridge’nin İngilizce çevirisi metinlerinin mukayeseli tahkikinden neşet ederken, Hazaraların k...
Hazaraların Menşei İle İlgili Yeni Bir Görüş / A New Opinon with Regard to the Origin of Hazaras
A New Opinion with Regard to the Origin of Hazaras ABSTRACT: One of the important ethnic groups inhabiting in Afghanistan are Hazaras, that had been living in the centre of Afghanistan known as Hazaracat for a long time. While Afghanistan’s geographical situation as being at the crossroads of Asia, is entitled as the heart of Asia. The Hazaracat in the centre of this country is entitled as the heart of Afghanistan. At the first hand the location of Hazaracat on the basis of its geopolitical importance of this country and on the one hand, it is of importance for the inhabitants of the region as a common cultural and ethnic inheritance. The origin of Hazaras, just like the origin of other important tribes in Afghanistan, has been a topic of discussion since nineteenth century. While there are those who assert that Hazaras are the native inhabitants of Afghanistan, on the other hand there are those who assert that they are the people of Chenghis Khan or Nikuderian Mongols; that they are formed of the origin of Mongolians and Turkish elements coming to Afghanistan since thirteenth century or that they are the mingling of Mongolian and Turks, who leaked into the region throughout the centuries, with the old inhabitants of the region, Taciks and Peshtuns and other elements. However there are new assertions with regard to the origin of Hazaras in the recent studies. This study deals with these new assertions with regard to the origin of Hazaras. Key Words: Afghanistan, Hazaras, Mongol, Turk, Kushan, Ephtalit.
Hazarlarin Musevi̇li̇ği̇ Kabulü Ve Di̇n Anlayişlari
JOURNAL OF SOCIAL, HUMANITIES AND ADMINISTRATIVE SCIENCES, 2021
Hazar Devleti Doğu Avrupa tarihinde rol oynamış önemli Türk devletlerinden biridir. 7 ve 10. Yüzyıllar arasında güçlü devlet teşkilatı, canlı ticari faaliyeti, dini hoşgörüsü ve iktisadi refahı ile Kafkaslar ve Karadeniz'in kuzey düzlüklerinden Kiyef'e uzanan sahada siyasi istikrarı sağlamış bir Türk devletidir. Tarihte Türkler süreç içerisinde çeşitli dinleri kabul etmişler ve yakın ve uzak geleceklerini devletlerin siyasi ve politik durumlarını yönlendirme gayreti içerisinde bulunmuşlardır. Bu durum Uygur Türkleri ile başlamış onların Maniheizm dinini benimsemeleri gerek kültürel gerekse askeri ve ekonomik açıdan Türk tarihini etkilemiştir. Konumuzun temelini teşkil eden Hazar Türklerinin Museviliği kabul etmesi ve bu dinin Kafkasya'da bir denge unsuru olması önemlidir. Bir kısım Türk boylarının da Museviliği kabul etmeleri ile birlikte bu din çoğunlukla Hazar Türkleri ile ilişkilendirilmiş ve bu konuda birçok bilimsel araştırma yapılmıştır. Bu çalışmada Hazar Türklerinin hangi sebep ve amaçlar ile nasıl ve ne şekilde Museviliği kabul ettikleri sonuçları ile birlikte incelenmeye çalışılmıştır.
Yahudi Türkler: Hazar Türklerine Genel Bir Bakış
Özet 7. ve 11. yüzyıllarda Doğu Avrupa'da yaşamış bir Türk halkı olan Hazarların soyunun hangi Türk boyuna dayandığı hakkında muhtelif görüşler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Göktürkler, Sakalar, Uygurlar vb. gibi Türk boylarıdır. Hazarlar göçebe bir toplum oldukları için etnik ve köken bakımından birçok Türk boyu ile beraber aynı coğrafyada yaşamışlardır. Bu sebeple tek bir kökene mensup olduklarıyla ilgili net bir bilgi yoktur. Dilleri Kıpçak Türkçesine yakındır. Hazarlardan günümüze dek gelebilen tek kaynak İbrani alfabesiyle yazılan Kinez mektuplarıdır. Bu mektuplar Hazar Hakanı Yusuf'un, Endülüslü Yahudi Hasdai b. Şarput ile yazışmalarını içermektedir. Hazarlar, 7. Yüzyılın ortalarına doğru devletleşmişlerdir. Dönemin iki büyük gücü Bizans ve Emevî (daha sonra Abbasî) İmparatorlukları ile çalkantılı ilişkiler sürdürmüşler ve aralarında evlilikler yapmışlardır. Hazar Devleti siyasi varlıkları süresince Müslüman, Musevi, Hristiyan inançlarını benimsemişlerdir. Peçenek akınları ve devlet içerisindeki parçalanmalarla sarsılan Hazar Devleti, nihayetinde Kiev Knezliği tarafından yıkılmıştır. Bu çalışmada Hazar Türklerinin ad ve siyasi varlıklarının kökenlerinden ve coğrafi özelliklerine bağlı geçim kaynaklarından bahsedilmiş, nasıl devlet kurdukları, hangi inançları benimsedikleri ve tarih sahnesinden nasıl silindikleri sorularının yanıtı aranmıştır. Bu sorular aralığında devletin komşu devletlerle yaptığı savaşlardan da bahsedilmiştir.
Özet Bir Türk kavmi ve devleti olan HazarlarÖn Museviliøe geçiûi, tarihçilikte büyük merak uyandÖrmÖû, önemli araûtÖrmalar yapÖlmÖûtÖr. Bu konunun kaynaklarÖ son derece kÖttÖr. 1912 yÖlÖnda bilim dünyasÖna tanÖtÖlan ve yayÖncÖsÖnÖn adÖyla Schechter Mektubu veya bulunduøu yer sebebiyle Cambridge Belgesi denilen, göndericisi ve alÖcÖsÖ belirsiz bir mektup, bu konuda önemli veri saølamaktadÖr. Iûbu makale, çok merak edilen Museviliøe geçiûin iki tane birinci el belgesinden biri olan bu mektubun Türkçede izahlÖ yayÖnÖnÖ içermektedir.
Tsentralnaya aziya v sostave rossiyskoy imperii [Rus İmparatorluğu Terkibinde Merkezi Asya], Pod.Red. S. N. Abaşin, D. Y. Arapov, N. Y. Bekmahanova, Novoye Literaturnoye Obozreniye, Moskva 2008, 464s.