Di̇n Ve Kadin İli̇şki̇si̇ni̇n Di̇n Sosyoloji̇si̇ Açisindan İncelenmesi̇ (original) (raw)
Related papers
Ai̇lede Kadina Yöneli̇k Şi̇ddeti̇n Sosyoloji̇k Anali̇zi̇
The Journal of Social Sciences, 2018
Aile, dünyadaki her ülkede bulunan ve önemli işlevleri yerine getiren önemli kurumlar arasındadır. Diğer kurumların yanı sıra aile kurumu neslin devamı, toplumun norm, değer, kültür ve inancını gelecek zamana iletmede önemli bir konumdadır. Ailenin yerine konulması planlanan farklı görüşlerin olması, aile kurumunda yaşanabilecek problemlere çözümler getirememekte, sorunlar karşısında bireyleri çıkmaza sürükleme eğilimindedir. Bu çıkmazın oluşmaması ve yaşanan değişimlerin aile kurumu üzerindeki etkilerine dikkat edilerek, temelde aile kurumunu zedeleyen problemlerin nedenlerini tespit etmek, problemlere çözüm önerisi getirebilmemiz noktasında bize yardımcı olacaktır. Amacımız aile kurumunda meydana gelen problemleri tespit etmek, problemlerin nedenleri üzerinde durmak, problemlere çözüm önerileri getirmektir. Bu amaçla makalenin konusunu günümüz toplum yapısında önemli bir sorun olarak varlığını devam ettiren kadın cinayetleri oluşturmaktadır. Konuyla ilgili bulgular, literatür taraması ile elde edilmiştir. Bu doğrultuda konu çatışmacı ve yapısal fonksiyonel yaklaşım doğrultusunda ele alınacaktır.
Toplumsal Ci̇nsi̇yet Algisi, Di̇n Ve Kadin
Journal of Analytic Divinity, 2018
ÖzetToplumsal Cinsiyet(Gender) tarih boyunca ve günümüzde kadının toplumsal konumunun biçimlenmesinde önemli bir faktör olarak kabul edilmektedir. İnsan bir birey olarak doğduğu toplumda cinsiyet algısına göre biçimlenmiş bir toplumsallaşma süreciyle baş başa kalmaktadır. Bu toplumsallaşma süreci cinsiyet alanları üzerinden biçimlendirildiği için kadınlar ve erkekler açısından farklı anlamlar ifade etmektedir. Bu süreçte kadınlar daha edilgen ve kamusal alanın dışında bir hayat için hazırlanmaktadırlar. Erkekler ise kamusal alana hâkim ve yöneten bir kimlikte tanımlanmaktadırlar. Bu ayrım tarihi süreç içerisinde, farklı toplumlarda farklı biçimlerde varlığını korumuştur. Değişen yaşam koşulları ve modernleşme süreci bu yaklaşım değişmesinde etkili olmakla birlikte ortadan kaldırıcı bir etkisinin olduğunu söylemek zordur. Toplumda kadın ve erkekler arasındaki ayrımın derinliği, toplumsal cinsiyet algılarının gücü bağlamında derinleşebilmektedir. Kadınlar ve erkekler biyolojik cinsiy...
Türki̇ye’De Kadinlarin Si̇yasette Eksi̇k Temsi̇li̇ni̇n Sosyoloji̇k Boyutlari
Journal of International Scientific Researches, 2017
Sociological Dimensions of Missing Political Representation of Women in Turkey The political or state institution is usually shaped by the social structure. From time to time Even if is experienced practices contrary to the social structure, they are often unsuccessful. It is a fact that today women in Turkey are underrepresented in politics. This has originated the structure of the Turkish society which has formed in the historical process to a great extent. In the ancient Turks of Central Asia women are considered to be relatively more visible in politics than in later periods. At least, ıt is known that all the assumptions of the kagan are also with his wife. However, during migration from Central Asia to Anatolia at the end relation to many cultures and civilizations, ıt is thought to be a contraction woman in social life and accordingly the political appearance. Aside from this discussion available to be assessed differently from the point of view of the topic, in that period, ıt is certain that there is a decline in women's political activities throughout the World. This issue can be handled economically, educationally, religiously and culturally. On the other hand, ıt can be explained only by knowing the nature of the social structure. İn the Ottoman Empire Beginning women's rights movements that are Western influenced. Hawever, women were able to obtain the right to vote and to be elected in the first period of the Republic. On the other hand, they have never reached the desired level of representation due to the reasons caused by the traditional structure of Turkish society. More economic freedom achieved by women entering business life and the increase in education level of women, although it did provide a partial improvement in this regard, the characteristic of the Turkish society structure that has formed in the long history process continues to constitute the central and obstacle point of concern. This study, which will be discussed in this sense, ıt will focus on the relationship between women's representation in politics in Turkey and Turkish society structure.
‘Üni̇versi̇te Dişi Sosyoloji̇’ Üzeri̇ne Bi̇r Deneme
Istanbul Journal of Sociological Studies, 2015
Genelde bilim özelde sosyoloji, kendi bilimsel iç dinamikleri yanında toplumda yaşanan değişimlerden de etkilendiği için her zaman eksiği ve hatası olduğunu hesaba katmak zorundadır; eksiğinin ve hatasının olacağını bilmek bilimin övüncü ve varlık temelidir. Bu hata ve eksiği aza indirmek için hem üniversitede entelektüel bilgiyle sarmalanmış hem de dışarıda yaşanan gerçekliğin bilgisiyle donanmış bir sosyoloji yapma gerekliliği su yüzüne çıkmıştır. Bunu göz ardı etmeyen bir yaklaşım bugün sadece sosyolojinin değil diğer bazı disiplinlerin de sorunudur. Böyle yaklaştığımızda, bu çalışma, hayatın karmaşık bilgisini "bilim" ve "bilimsel kültür" kavramlarıyla sosyoloji tarihi içinde anlamlı bir çerçeveye yerleştirmeye çalışmakta, ayrıca sosyolojinin farklı entelektüel kaygılarla yapılan bilgi üretme çabasını üniversite dışında değerlendirmeyi amaç edinmektedir. Çünkü "sosyolojinin heryerdeliği" onun önce "üniversite dışına taşması"nı, sonra "dışarıdan yansımalarla" kendini beslemesini zorunlu kılmış; bilginin farklı entelektüel mekânlarda ve kurumlarda "bilimsel bürokrasi" ve "üniversite dışı sosyoloji" kimliğiyle yeniden keşfedilmesi gereğini su yüzüne çıkarmıştır.
Journal of International Social Research
Roman sosyolojik ve tarihsel bir olgudur. Bu nedenle yazıldığı dönemin tarihsel ve sosyal dinamiklerini içeriğinde bulabilmek mümkündür. Toplumsal koşulların değişmesinden romanın olay örgüsü ve karakterleri doğal olarak etkilenmektedir. Nasıl ki Batı romanı asıl büyük sıçramasını sanayi kapitalizmiyle yapmışsa Türk romanı da bir geçmişi olmakla birlikte Batının da etkisinde kalarak Tanzimat süreciyle bir kimlik edinebilmiştir. Çünkü Tanzimat toplumsal yapıyla ilgili önemli sosyal düzenlemeleri yaşama geçirmiştir. Bu toplumsal değişme sürecinde roman konuları değişmiş bundan kadın roman karakterleri de payına düşeni almıştır. Bu arada toplum tarafından inşa edilen cinsiyet hiyerarşisi içindeki kadın temsillerinin romana taşınmasından taviz verilmemiştir. Milli Mücadeleden sonraysa Cumhuriyetin kuruluşu ve Kemalist kadroların toplumda oluşturdukları sosyal reformların bireye ve topluma yansımaları roman sayfalarına aktarılırken, toplumsal yapı Tanzimat döneminden farklı bir şekilde "uluslaşma" tezleriyle işlenmiştir. Çok Partili döneme geçiş ve 1950-60'lı yıllara gelindiğinde ise özellikle tarımdaki kapitalistleşme, göç, yoksulluk ve diğer bazı sosyal sorunlar Türk romanının konuları arasında yerini almıştır. Bunun yanında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair söylemler romanlarda var olmaya devam etmiştir. Bu kuşağın romancıları arasında yer alan yazarlar çoğunluk toplumsal gerçekliğe bağlı kalarak kadın ve erkek temsillerini romanlarına taşımışlardır. Tanzimat döneminin romanlarından yola çıkacağımız bu metinde Cumhuriyet dönemi romanlarını değerlendirirken özellikle toplumcu edebiyat içinde yer alan yazarların romanlarını kadın karakterleri işleyiş biçimleriyle de ele alacağız. Bu çalışmanın içeriğinde Orhan Kemal, Kemal Tahir ve Yaşar Kemal'in romanlarında geçen kadın temsilleri genel hatlarıyla toplumsal cinsiyet sosyolojisi bakış açısından hareket edilerek çözümlenecektir.
“Kadin” Ve Kadin Leksi̇koloji̇si̇ni̇n Anlambi̇li̇msel Özelli̇kleri̇
2017
Semantic Properties of Womens's Lexicology ÖZET Kadın üzerinde yapılan araştırmalar genelde mitolojik, antropolojik, sosyolojik, psikolojik vb. birçok açıdan incelemeye konu olmuştur. Toplumda şu veya bu nedenle tabu sayılan kavram ve varlık adlarına yönelik sakınma ve uygulamalarla en çok kadınlar karşı karşıya kalmaktadır. Kültür ve dil bağlamında bu baskı ve zorlama bir bakıma kadın dilini meydana getirmiştir. Bunun en açık örnekleri de Altay topluluklarındaki kadınların kullandıkları (avcılık, av alet ve araçları, akraba, hayvan adlarına yönelik adlandırmalar) sözcüklerde görülmektedir. Türk topluluklarında kadınla ilgili sözler zengin bir söz varlığını oluşturmaktadır. Kişi adları ve genel anlamda kadınların özel durumları, belirli evrelere yönelik kullanılan örtmece sözler, toplum tarafından öngörülen birtakım ayıp, sakıncalı ve yasak kavramlar sonucunda bu durum dil göstergelerine de yansımaktadır. Bundan dolayı kadınlarla ilgili türetilen sözcükler söz varlığının zenginleşmesine veya dilin gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Mi̇lli̇yetçi̇li̇k, Etni̇si̇te Ve Toplumsal Ci̇nsi̇yet Rolleri̇ Ekseni̇nde Kadin Bakiş Açisi
DergiPark (Istanbul University), 2022
Milliyetçilik, kimi düşünürler tarafından soyut bir kavram olarak tanımlanıp hayal edilmiş bir topluluk olarak görülmesine rağmen, kimi düşünürlerce de daha dinamik ve canlı bir kavram olarak ifade edilir. Bu sebepledir ki, millet kavramı ve onun ışığında milliyetçilik ve etnisite gibi kavramların da dinamizmi aslında sorgulamaların ve farklı yorumlamaların temelidir. Etnik topluluklar, paylaşılan tarihi anılar, kollektif özel bir ad, nüfusun önemli kesimleri arasındaki dayanışma duygusu, ortak kültür ile özel bir yurtla bağlı olma hali olarak tanımlanırken her millet içinde de yer almaktadır. Kadın kavramı ise, millet, milliyetçilik konusundaki hegemonik kuramların çoğunda ihmal edilmiştir. Kadına sadece biyolojik üstünlükleri üstünden bakıp, sembolik roller biçmek yanlış olup milletlerin oluşumunda pek çok rolü göz ardı edilmemelidir. Günümüzde milletleri yeniden üretenlerin kadınlar olduğu teorisinin doğru olduğundan hareket edersek, milliyetçi projelerde kadınlar kendilerine biçilen roller ile farklı yollarla bu projelere dâhil olmaktadır. Ayrıca kadınların yaşadıkları topluma yabancılaşması, kendilerini erkeklerden ayrı görmesi, dışlanması uzun vade de bakıldığında toplumlar için sıkıntılı bir durumdur. Bu çalışmanın amacı, milleti düşüncelerinin merkezine koymuş olan milliyetçilik ideolojisinin kadın gözüyle incelenmesidir. Bu kapsamda öncelikle, milliyetçilik kavramı irdelenmekte ve etnik kimlik, etnik simgecilik kavramları çözümlenmektedir. Milliyetçiliğe dair çalışmalarda uzun bir süre görmezden gelinen milletin bir parçası olarak kadınların, milliyetçiliğin inşa süreçlerindeki rolleri ortaya konmaya çalışılmaktadır.
Şeri̇f Mardi̇n’De İslam Di̇n Sosyoloji̇si̇ –Bi̇r Gi̇ri̇ş Denemesi̇
Adam Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Din sosyolojisi alanında dikkat çekici çalışmalarıyla bilinen Şerif Mardin (1927-2017), araştırmalarını genel olarak İslam dini örneğinde yapmıştır. Buna bağlı olarak denilebilir ki, Mardin, din sosyolojisi alanındaki yaklaşımlarını da İslam dininden hareketle ortaya koymuştur.Türkiye’de tanınmış bir din sosyoloğu olan Mardin, İslam dininin toplumsal boyutlarıyla ilgiliönemli bilimsel çalışmalar yapmıştır. Genel olarak din, İslam, toplum, bilgi, fikir,ideoloji, kültür, modernleşme, sekülerleşme, toplumsal değişim, Osmanlı, Türkiye, siyaset, laiklik vb. olgu vekavramlar, Mardin’in çalışmalarında ağırlıklı bir yere sahiptir. Bu kavramlar ekseninde ele alınan en merkezî konu ise İslam ve Müslümanlar çerçevesinde din-toplum ilişkileridir.Mardin’in İslam’ın toplumsal boyutları üzerine yaptığı çalışmalara ve bu çalışmalarda ortaya koyduğu sosyolojiye İslam din sosyolojisi demek mümkündür. Bu çalışma, sosyolog Şerif Mardin’in İslam din sosyolojisini ele alma ve anlama denemesidir. Konu, Şe...
Türk Düşünce Si̇stemi̇ndeki̇ İki̇li̇ Yapinin Sosyoloji̇k Yansimalari
Future Visions Journal, 2018
Dil, bir milletin düşünceye ait temellerini ve düşünce altyapısını oluşturan sistemdir. Türkçede yardımcı unsur ve esas unsur adı verilen ikili bir yapı bulunmaktadır. Türklerin sosyal hayatına, yaşama şekline ve toplumun diline ait unsurlara bakıldığında ikili yapının yansımaları dikkati çekmektedir. Somut örnekler ve bulgular bu düşünce tarzının yansıması olarak karşımıza çıkar. Türk düşünce sistemindeki ikili yapıya göre Türk'ü ve Türk milletini oluşturan unsurlar, dilde olduğu gibi esas unsur ve yardımcı unsur olarak iki kısımdan oluşur. İkili yapı aileden devlete kadar topluma ait bütün kurumlarda etkisini gösterir. Bu çalışmanın amacı Türk düşünce sistemindeki ikili yapının sosyolojik yansımalarını toplum nezdinde tespit ederek ortaya koymaktır. Çalışma, nitel araştırma modeline göre desenlenmiştir. Araştırma verilerinin oluşturduğu örneklem dokümanları seçilmiş literatüre dayanmaktadır. Bununla birlikte çalışma, bir doküman incelemesi niteliği taşımamaktadır. Veriler, yazarların zaman içerisinde yaptıkları kodlamalara dayanmaktadır. Çalışma, sabit bir doküman üzerinden değil, Türk tarihinin, dilinin ve edebiyatının önemli motiflerine ve vurgularına işaret eden literatüre dayanılarak yürütülmüştür. Teori oluşturmaya yönelik bir çalışmadır. Çalışma sonucunda; Türk'ün yaşayışında ve dünya görüşünde ikili yapının var olduğu tespit edilmiştir. Bu yapının çeşitli sebeplerle bozulması, dili konuşan milletin düşünme yapısının bozulmasına, değişmesine ve yok olmasına etki edebilir. Bir milletin varlığını sürdürmesini sağlayan en önemli unsur, konuştuğu dile özgü düşünce kodlarının ve sistemlerinin davranışa ve toplum-devlet ilişkilerine yansımasıdır. Türklerde de bu ikili yapının dil ve dil bilgisi kurallarında olduğu gibi sosyal yaşantının da her alanına yansıması doğaldır.