Artan Sezaryen Doğum Oranının Anne-Bebek Sağlığı Üzerine Etkileri ve Sezaryen Doğumların Azaltılmasına Yönelik Stratejiler (original) (raw)
Related papers
Sezaryen Doğumların Azaltılmasında Ebenin Rolü
Arsiv Kaynak Tarama Dergisi, 2019
Although the caesarean section has brought significant burdens to the country's economy and is associated with increased risk of maternal mortality and serious foetal morbidity, Caesarean section rate has been increasing year by year in Turkey and other countries in the World. For this reason, various strategies have been came up in recent years to reduce cesarean section rates. Instead of physician-based strategies, it is aiming to promote normal birth by use of midwives skills as well as continuous support of women and strengthen the care given by midwifery. Because the rate of cesarean section in our country is very high, in order to reduce these rates to increase in midwifery care practices in our country as well as in the World and there is a need for scientific studies to develop these applications. For all these reasons, it is aimed to determine the role of midwifery in decreasing cesarean delivery rates.
Sezaryen Oranını Azaltmaya Yönelik Kanıta Dayalı Ebelik Uygulamaları
Sağlık Bilimleri ve Meslekleri Dergisi
ÖZET Sezaryen doğum oranları, riskli durumlarda anne ve bebek mortalite/morbiditesini azaltmayı hedefleyerek özellikle son yirmi yıldır giderek artmıştır. Yüksek maternal ve neonatal komplikasyon oranına neden olan ve sağlık harcamalarını ekonomik yönden arttıran sezaryen doğum oranları günümüzde tüm dünya için endişe verici hale gelmiştir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ülkeleri arasında en yüksek sezaryen doğum oranına sahip ülke olan Türkiye'de her 100 canlı doğumun 50,4'ü sezaryen ile gerçekleştirilmektedir. Sağlık Bakanlığı ve uzmanlar tarafından yürütülen sezaryen oranlarını düşürmeye yönelik çalışmalar sağlık çalışanlarının ve özellikle ebelerin işbirliğinin önemi üzerinde durmaktadır. Ebelerin yapacakları psikososyal, klinik ve yapısal uygulamalar ile multidisipliner çalışılması gereken bu amaca katkı sağlayacaklardır. Bu makalenin amacı dünyada ve ülkemizde sezaryen yaygınlığını azaltmaya yönelik yapılabilecek kanıta dayalı ebelik uygulamalarını literatür doğrultusunda tartışmaktır.
Normal Doğumda ve Sezaryen Doğumda Anne Memnuniyetinin Belirlenmesi
Florence Nightingale Hemşirelik Dergisi, 2015
Normal doğum yapan lohusaların ölçekte belirlenen kesme noktası değerine göre %100'ünün; sezaryen doğum yapan lohusaların ise ölçekte belirlenen kesme noktası değerine göre %95'inin doğum eyleminde verilen bakım ve hizmetlerden memnun olmadığı belirlendi. Normal doğum yapan lohusaların sezaryen doğum yapan lohusalara göre doğum sonu bebekle tanışma ve (p: ,000) postpartum dönemde aldıkları bakımdan (p: ,000) memnuniyetlerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlendi. Sezaryen doğum yapan lohusaların ise normal doğum yapan lohusalara göre kararlara katılım ve bilgilendirmeden (p: ,000) ve hastane olanaklarından (p: ,000) memnuniyetlerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu bulundu. Sonuç: Normal doğumda ve sezaryen doğumda anne memnuniyeti genel olarak düşük bulundu. Sezaryen oranlarının yüksek olduğu ülkemizde özellikle normal doğum yapan annelerin memnuniyetlerinin artırılması gerekmektedir.
Üçüncü Basamak Bir Hastanede 4 Yıllık Sezaryen Doğumlarının Oranları Ve Endikasyonları
Sağlık Bilimleri ve Meslekleri Dergisi, 2018
Kliniği'nde gerçekleşen 12.315 doğumun kayıtları retrospektif olarak incelenerek gerçekleştirildi. Bu doğumların tarihi, şekli, gebenin yaşı ve sezaryen endikasyonu hasta dosyalarından faydalanılarak kaydedildi. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel metotlar (Frekans, Yüzde, Ortalama, Standart sapma) ve Pearson Ki-Kare testi ve Fisher Exact test kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık için p<0;0.05 değeri kabul edildi. Bulgular: 4 yıllık süreçte toplam doğum sayısı 12.315 idi ve bunların 5558'ine (%45.1) sezaryen yapıldı. Geçirilmiş uterin cerrahi (%58.2), baş pelvis uyumsuzluğu (%16.1), fetal sıkıntı (%12.8), makat prezentasyonu (%3.7), iri bebek (%2.0) idi. 2013-2016 yılları arasında gerçekleşen vagiinal ve sezaryen doğumlar sonrasında morbidite ve mortalite vakası yaşanmadı. Yıllara göre sezaryen ve vajinal doğum oranları arasında istatistiki bir fark bulunmadı (p=0.291). Sonuç ve Öneriler: Çalışma sonucunda sezaryen oranı (%45.1) Türkiye ortalamasın altında (%53) fakat Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği orandan (%15) oldukça yüksektir. Çalışmada tüm yıllar için en sık endikasyon geçirilmiş uterin cerrahi olup yıllara göre sezaryen endikasyon oranlarında anlamlı değişiklik izlenmedi. Sezaryen oranlarının düşürülmesi için kadınların normal doğumumun yararları konusunda eğitilmesi, normal doğum sırasında ağrı kontrolü için desteklenmesi, kliniklerin fiziki koşullarının iyileştirilmesi, ilk gebeliği olan hastalara sezaryen kararı verilirken endikasyonların iyi değerlendirilmesi, medikal endikasyon olmadan anne isteğine bağlı yapılan operasyonların önlenmesi, ebe, hemşire ve doğum hekimlerinin düzenli olarak eğitimi önemlidir.
Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi, 2000
Araştırma, doğum yapan annelerin algılanan aile ve arkadaş sosyal des tek düzeylerini ve bunlara etki eden faktörleri belirlemek amacıyla yapılm ıştır. Çalışmaya katılmayı kabul eden 366 (n) doğum yapan kadın örneklemi oluşturmuştur. Algılanan aile destek puan ortalaması, 30.92 (SD=6.51) ve arkadaş destek puan ortalaması ise 27.06 (SD=7.58) dır. Algılanan aile desteği ile annelerin eğitim düzeyleri, gelir durumlan ve bebeğine bakacak kişinin olması arasında ve arkadaş desteği ile annelerin eğitim düzeyleri arasında anlamli ilişki saptanmıştır. SUMMARY This study aim to determine social support and th ese affected agents in postpartum mother. Datas were collected from 366 mother by using interviewing form and "Perceived Support Scale From Friends and Family". Means of perceiued support scale from family was 30.92 (SD=6.51) and means of perceiued support scale from friends was 27.06 (SD=7.58). According to results, family support with between education, income status of mother, a person who will take care newbom and friends support with b etween education of mother were significantly.
Annelerin Anne Sütünü Arttıran Faktörlere İlişkin Görüş ve Yaklaşımları
The Journal of Pediatric Research, 2014
The aim of the study was to investigate the opinions and attitudes of the mothers about the factors increasing breast milk. Materials and Methods: This study is a questionnaire-based study. Three hundred mothers living in İzmir were interviewed regarding their opinions and attitudes about their breastfeeding experiences and the factors increasing breast milk. Results: The mean age of mothers' was 35.13 ± 9.16 (19-69) years and the mean parity was 1.8±1 (1-7) times. University graduates constituted 44% of the study population, whereas 20.3% was high school graduates, 8.3% was secondary school graduates, 25.7% was primary school graduates. The mean duration of exclusive breast feeding was 4.35±3.27 (1-36) months, the mean duration of total breast feeding was 9.35±8.65 months. Most of the mothers (95.7%) thought that food, beverages and drugs could increase the amount of breast milk. Mothers were in the opinion that water (95%), buttermilk (81.3%), cow's milk (79.3%), tahini halva (78.7%) and onion (77.7%) are effective in increasing the breast milk. Conclusion: Many drugs, food and medical plants are considered as galactogogues. In our region, water, butter milk, cow's milk, onion tahini halva and cowpea are believed to increase the amount of breast milk. Although the mechanisms are not fully known, these food and beverages are commonly used during breastfeeding period.
Doğum Sayısının Anne Bebek Bağlanmasına Etkisi
Ayça ŞOLT KIRCA a Sevim SAVAŞER b ÖZET Amaç: Bu araştırma, doğum sayısının anne-bebek bağlanmasına etkisinin olup olmadığını belirlemek amacıyla planlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Araştırma, tanımlayıcı ve karşılaştırmalı tipte olup, Kasım 2010-Şubat 2011 tarihleri arasında İstanbul ilindeki bir sağlık ocağında gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemini sağlık ocağına kayıtlı, 4 aylık bebeği olan 50 primipar, 50 multipar olmak üzere toplam 100 anne oluşturmaktadır. Verilerin toplanmasında "Anne-Bebek Tanıtım formu" ve "Maternal Bağlanma Ölçeği" kullanılmıştır. Araştırmanın istatiksel değerlendirilmesinde t testi, Mann Whitney U testi ve Ki-kare analizi kullanılmıştır. Bulgular: Primipar ve multipar annelerin tanımlayıcı özelliklerine göre maternal bağlanma ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları açısından karşılaştırıldığında; aile tipi, eğitim, doğum şekli, bebeğin cinsiyetinin kız olması, bebeğin istenilen cinsiyette doğması, doğumdan sonra bebeğini ilk kez görme süresi, bebeğini besleme şekli, bebeğine bakım verirken destek alma durumu yönünden benzer olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Gruplar maternal bağlanma ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları açısından karşılaştırıldığında, 30 yaş altında olan, bebeğine isteyerek gebe kalan, bebeği erkek cinsiyetinde doğan primipar annelerin (97,34 ± 4,61), multipar annelere (95,22 ± 5,63) göre anlamlı derecede daha yüksek puan aldıkları saptanmıştır.
DergiPark (Istanbul University), 2020
Bu araştırma doğum eyleminin birinci evresinde yapılan lavman uygulamasının anne-bebek sağlığına etkisinin ve kadınların bu uygulama hakkındaki görüşlerinin belirlenmesi amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Araştırma randomize kontrollü deneysel olarak Aralık 2015 ve Ocak 2017 tarihleri arasında, bir kadın, doğum ve çocuk hastalıkları hastanesinde yapılmıştır. Araştırmanın örneklemine randomizasyon ile lavman grubuna 107 ve kontrol grubuna 93 olmak üzere toplam 200 kadın alınmıştır. Araştırma verileri Tanıtıcı Bilgi Formu, Doğum Eylemi Gözlem Formu, Ağrı Skalası, Doğum Deneyiminden Memnuniyet Alt Ölçeği, Newcastle Hemşirelik Bakımı Memnuniyet Ölçeği ve Postpartum İzlem Formu ile toplanmıştır. Lavman ve kontrol gruplarının karşılaştırılmasında ki-kare, t-testi ve Mann Whitney U testi kullanılmıştır. Bulgular: Her iki gruptaki kadınlar doğum eyleminin ikinci evresinin uzunluğu (lavman: 0.15±0.24; kontrol: 0.17±0.36; p>0.05), bebeğin birinci (lavman: 8.54±0.65; kontrol: 8.65±0.65; p>0.05) ve beşinci (lavman: 9.67±0.53; kontrol: 9.71±0; p>0.05) dakikadaki APGAR skoru ve doğum ağrısı (lavman: 8.32±1.83; kontrol: 8.24±1.87; p>0.05) puan ortalamaları bakımından istatistiksel olarak benzerdi. Yine her iki gruptaki kadınlar doğum deneyimi (lavman: 34.47±5.81; kontrol: 34.66±4.96; p>0.05) ve bakım hizmetlerinden (lavman: 82.10±16.11; kontrol: 83.55±15.13; p>0.05) memnuniyetleri bakımından da benzerdi. Gruplar birinci devrede dışkı kaçırma bakımında istatistiksel olarak benzer özellikte iken (lavman: %6.5; kontrol: %7.5; p>0.05), ikinci devrede kontrol grubundaki kadınların daha fazla dışkı kaçırdığı (%13.1'e karşı %47.3; p<0.05) belirlenmiştir. Ancak, grupların doğum sonrası anne (lavman: %4.9; kontrol: %4.5) ve bebeklerde (lavman: %1.2; kontrol: %4.5) enfeksiyon belirtileri görülme ve antibiyotik kullanma durumları bakımından benzer özellikte oldukları bulunmuştur. Araştırmada bazı kadınlar doğumda dışkı kaçırmayı utanç verici bulduklarını (lavman: %55.1; kontrol: %43) ve dışkı kaçırdıklarında utandıklarını (lavman: %9.3; kontrol: %12.9) bildirmişlerdir. Lavman grubundaki kadınların %90.7'si de doğumda lavmanı, doğumun temiz olması (%43.8), doğumu kolaylaştırdığı (%16.9) ve doğuma gelmeden önce yemek yeme/ bağırsakların dolu olması (%12.4) gibi nedenlerle gerekli gördüklerini bildirmişlerdir. Sonuç: Bu çalışmada, lavman uygulanmayan kadınların doğum eyleminin ikinci evresinde daha fazla dışkı kaçırdıkları, ancak lavmanın anne-bebek sağlığı üzerinde önemli herhangi bir etkiye sahip olmadığı sonuçlarına varılmıştır.